of an - Türkisch Englisch Wörterbuch

of an

Bedeutungen, die der Begriff "of an" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
an array of adj. bir dizi
It offers an array of improvements in comparison with the Dublin Convention.
Dublin Sözleşmesi ile karşılaştırıldığında bir dizi iyileştirme sunmaktadır.

More Sentences
more of an prep. daha ziyade
Now that is more of an economic argument or an environmental protection argument.
Artık bu daha ziyade iktisadi bir argüman ya da çevre koruma argümanıdır.

More Sentences
Colloquial
kill (an amount of time) v. (belirli bir) zamanı öldürmek
Let's take a walk to kill some time.
Biraz zaman öldürmek için yürüyüşe çıkalım.

More Sentences
kill (an amount of time) v. (belirli bir) zamanı geçirmek
Let's take a walk to kill some time.
Zaman geçirmek için yürüyüşe çıkalım.

More Sentences
General
breach of an oath n. yeminini bozma
an insect pest of cereals n. kımıl
taking advantage of an opportunity n. fırsattan istifade
report of an informer n. jurnal
blink of an eye n. göz kırpma
role of an older sister n. ablalık
vitality of an institution n. bir kurumun canlılığı
set form of an oath n. bir yeminin belirlenmiş biçimi
founder of an order n. pir
duties of an undersecretary n. müsteşarlık
the twinkling of an eye n. göz açıp kapayıncaya kadar
kernel of an integral equation n. entegral denklemi çekirdeği
the white of an egg n. yumurta akı
skin of an onion n. soğan zarı
uterus of an animal n. kulunluk
a matter of life an death n. ölüm kalım meselesi
bay of an arch n. kemer gözü
end of an era n. bir devrin sonu
rank of an undersecretary n. müsteşarlık
work of an educator n. eğitmenlik
the inside of an affair n. işin iç yüzü
an immortal person believed to come in time of need n. hızır
premises of an airport n. havaalanı binası
kernel of an almond n. badem içi
report of an informer n. curnal
violation of an oath n. bir yeminin bozulması
member of an association n. dernek üyesi
an ejaculation of surprise n. şaşırma nidası
the white of an egg n. yumurtanın beyazı
evacuation (of people, an area) n. bir bölgenin tahliye edilmesi
an attribute of land n. arsa vasfı
the epicentre of an earthquake n. depremin merkez üssü
fall of an empire n. bir imparatorluğun çöküşü
decline of an empire n. bir imparatorluğun çöküşü
violation of terms and conditions (of an agreement) n. sözleşme hükümlerine aykırılık
expression of an opinion n. bir fikrin ifadesi
an alliance of values n. değerler bütünü
expected life of an item n. kullanım ömrü
image of an aggressive fellow countryman n. agresif memleket delikanlısı imajı
the chance of an asteroid hitting the earth n. bir asteroitin dünya'ya çarpma olasılığı
an angel of death n. bir ölüm meleği
an icon of justice n. adalet idolü
an inseparable part of the education n. eğitimin ayrılmaz bir parçası
an army of bodyguards n. koruma ordusu
victim of an accident n. kazazede
list of countries where english is an official language n. ingilizcenin resmi olduğu ülkeler listesi
list of countries where english is an official language n. İingilizcenin resmî dil olduğu ülkelerin listesi
an object of ridicule n. alay konusu
an arm of flesh n. insan gücü
an ounce of decency n. bir parça nezaket
blink of an eye n. göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre
blink of an eye n. bir an
form an estimate of v. değerlendirmek
make use of an advantage v. avantajdan faydalanmak
make an enemy of somebody v. düşman etmek
make an april fool of somebody v. bir nisan şakası yapmak
give an account of oneself v. kendisi hakkında hesap vermek
take advantage of an opportunity v. fırsattan yararlanmak
keep an account of v. not etmek
make use of an opportunity v. değerlendirmek (bir fırsatı vb)
give an account of v. hesap vermek
put an animal out of its misery v. hayvanı öldürerek acılarına son vermek
get an eyeful of v. kaçırmamak
become an object of derision v. alay konusu olmak
make an exhibition of oneself v. elaleme maskara olmak
get an inkling of v. kokusunu almak
make an end of v. bitirmek
make an end of v. son vermek
keep an account of v. kaydetmek
become a part of an activity v. devreye girmek
be left only with the shame of an intended misdeed v. ettiğiyle kalmak
be of an age to marry v. evlenecek yaşta olmak
make an example of someone v. birini ibret olsun diye cezalandırmak
come within an inch of v. kıl payı kalmak
pay an amount of money advanced v. avans ödemek
fall into the hands of an expert v. adamına düşmek
relieve oneself of an obligation v. yükümlülükten kurtulmak
render an account of v. hesap vermek
make an end of v. sona erdirmek
make an idol of v. tapmak
be quick to take advantage of an opportunity v. açıkgözlük etmek
make an example of v. ibret olsun diye cezalandırmak
have an air of v. benzemek
keep an account of v. kaydını tutmak
make an idol of v. gözünde büyütmek
do an impression of somebody v. taklit etmek
issue an invoice on behalf of v. adına fatura düzenlemek
become part of an activity or effort v. devreye girmek
make (someone) a personal visit (as an act of deference) v. ayağına gelmek
happen in the blinking of an eye v. göz açıp kapayıncaya kadar olmak
give someone a cheque for (an amount of money) v. çek kesmek
undergo an experience of v. deneyim almak
be an exact copy of the original v. aslının aynısı olmak
(for an artist) to produce a work of art v. icra-i sanat etmek
have an attack of nerves v. sinir krizi geçirmek
become more of an issue v. önem kazanmak
become more of an issue v. önem arz etmek
give an outline of v. hakkında genel bilgi vermek
make use of an opportunity v. fırsatı değerlendirmek
make use of an opportunity v. fırsat değerlendirmek
be the subject of an investigation v. soruşturmaya konu olmak
make the most of an opportunity v. durumdan istifade etmek
make the most of an opportunity v. durumdan faydalanmak
establish an environment of mutual trust v. karşılıklı güven ortamı yaratmak
create an athmosphere of mutual trust v. karşılıklı güven ortamı yaratmak
create an environment of mutual trust v. karşılıklı güven ortamı yaratmak
establish an environment of mutual trust v. karşılıklı güven ortamı oluşturmak
create an athmosphere of mutual trust v. karşılıklı güven ortamı oluşturmak
create an environment of mutual trust v. karşılıklı güven ortamı oluşturmak
draw up the statement of an average v. dispeçi tespit etmek
come out of an affair v. bir işten kurtulmak
be an integral part of something v. bir bütünün parçasını oluşturmak
make use of an offer v. tekliften yararlanmak
have an exchange of ideas v. fikir alışverişinde bulunmak
be deemed worthy of an award v. ödüle layık görülmek
be an indivisible part of v. ayrılmaz parçası olmak
be an inseparable part of v. ayrılmaz parçası olmak
be an integral part of v. ayrılmaz parçası olmak
give an impression that it is an act of terror/terrorism v. terör süsü vermek
make it look like an act of terror/terrorism v. terör süsü vermek
grant an extension of time v. ek süre vermek/tanımak
grant an extension of time v. ilave mühlet tahsis etmek
jump out of an airplane with a parachute v. bir uçaktan paraşütle atlamak
make an enemy of someone v. birini düşman etmek
issue an invoice in the name of v. adına fatura düzenlemek
be an expert of something v. bir işin erbabı olmak
be an expert of something v. bir işin uzmanı olmak
be an expert of v. uzmanı olmak
select an area of interest v. bir ilgi alanı seçmek
be charged with leaving the scene of an accident v. kaza mahallini terk etmek ile suçlanmak
become an ally of v. -ile müttefik olmak
become an ally of v. -nın müttefiki olmak
accuse someone of being an international criminal v. birini uluslararası suçlu olmakla suçlamak
have an air of confidence v. kendinden emin bir havası olmak
get an idea of something v. bir şey hakkında fikir sahibi olmak
make an animal out of paper v. kağıttan hayvan yapmak
for an indefinite period of time adv. süresiz
from an objective (point of) view adv. dışarıdan bakınca
on suspicion of driving while intoxicated and on causing an accident adv. alkollü araç kullanma ve kazaya neden olma şüphesiyle
within an ace of prep. neredeyse
within an ace of prep. az kalsın
within an ace of prep. eli kulağında
within an ace of prep. kılpayı
as an example of prep. örneği olarak
as an example of prep. örnek olarak
Phrasals
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı bir yerden) çıkmaya zorlamak
cut an animal out of a herd v. bir hayvanı sürüden koparmak
put (someone or an animal) out of something v. dışarıya çıkarmak/atmak
turn (someone or an animal) out of something v. (bir yerden) çıkartmak
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden çıkarmak
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden tahliye etmek
lead (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden dışarı yönlendirmek
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden atmak
put (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden/yerden kapı dışarı etmek
save (an amount of) (money) on (something) v. (bir şeyden belli bir miktar) tasarruf etmek
save (an amount of) (money) on (something) v. (bir şey) için (belli bir miktar daha az para) harcamak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyden/yerden çıkarmak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı bir şeyden/yerden dışarı çıkması için korkutmak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir yerden kaçırmak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini almak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyinden etmek
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini elinden almak
terrify someone or an animal out of something v. birini/bir hayvanı korkutup bir şeyini kapmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı dürterek bir şeyden/yerden çıkarmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı dürtükleyerek bir şeyden/yerden çıkarmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı rahatsız ederek bir şeyden/yerden çıkarmak
worry an animal out of something v. bir hayvanı tedirgin ederek bir şeyden/yerden çıkarmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak
coax (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden vazgeçirmek
coax (someone or an animal) out of something v. (birinin/bir hayvanın) bir şeyi bırakmasını sağlamak
coax (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyi bırakmaya ikna etmek
coax (someone or an animal) out of something v. (birini/bir hayvanı) bir şeyden çıkmaya ikna etmek
force (someone or an animal) out of (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla çıkarmak
force (someone or an animal) out of (something) v. (birini/bir hayvanı bir şeyden) zorla uzaklaştırmak
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın bir şeyden/yerden) çıkmasına yardım etmek
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın üstündeki bir şeyi) çıkarmasına yardım etmek
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın zor bir durumdan) kurtulmasına yardım etmek
help someone (or an animal) out (of something) v. (birinin/bir hayvanın) başını beladan kurtarmak
lay out (an amount of money) on (someone or something) v. (biri/bir şey için) (belli bir miktar) para harcamak
lay out (an amount of money) on (someone or something) v. (birine/bir şeye) (belli bir miktar) para yatırmak/bayılmak
lay out (an amount of money) on (someone or something) v. (birine/bir şeye) (belli bir miktar) para bağlamak
make (an amount of money) on (something) v. (bir şeyden belli bir miktar) para kazanmak/yapmak
Phrases
with an air of smugness prep. ukala bir edayla
an awful lot of expr. aşırı miktarda
inside of an hour expr. bir saat zarfında
inside of an hour expr. bir saate kadar
an awful lot of expr. çok fazla sayıda
an immense amount of money expr. çok büyük miktarda para
in (an amount of time) flat expr. sadece (belli bir zaman) içinde
in (an amount of time) flat expr. tam (belli bir zaman) içinde
in the space of (an amount of time) expr. (belli bir zaman) aralığında
of a/an/the (something) persuasion expr. (bir şey) özelliklerini taşıyan
of a/an/the (something) persuasion expr. (bir şey) inancında/fikrinde
of a/an/the (something) persuasion expr. (bir şey) inancına sahip
of a/an/the (something) persuasion expr. (bir şey) fikrini benimseyen
a bit of a/an expr. birazcık
a bit of a/an expr. biraz
a bit of a/an expr. bir miktar
a bit of a/an expr. oldukça
a bit of a/an expr. epey
a bit of a/an expr. bir ölçüde
a bit of a/an expr. bir nebze
a bit of a/an expr. büyük ölçüde
a bit of a/an expr. önemli ölçüde
a bit of a/an expr. hatırı sayılır derecede
a bit of a/an expr. azımsanmayacak kadar
Proverb
an ounce of prevention is worth a pound of cure başını derde sokup kurtulmak için uğraşacağına başını derde sokmamasını bil
an ounce of prevention is worth a pound of cure iyileşmek için tedavi göreceğine hasta olmamaya çalış
an hour of pain is as long as a day of pleasure bir saatlik acı bir günlük zevke bedeldir
an ounce of prevention is worth a pound of cure tedbir tedaviden iyidir
an ounce of common sense is worth a pound of theory biraz/azıcık sağduyu birçok teoriden iyidir/yeğdir
an ounce of common sense is worth a pound of theory sağduyulu/gerçekçi çözümler soyut teorilerden her zaman daha yararlıdır
an ounce of common sense is worth a pound of theory sağduyu problemleri çözmede teoriden daha etkilidir
an ounce of common sense is worth a pound of theory pratik çözümler teoride kalan çözümlerden daha yararlıdır
no man is an island (entire of itself) kimse yalnız yaşayamaz
no man is an island (entire of itself) insanlar ayakta kalmak için birbirine ihtiyaç duyar
no man is an island (entire of itself) herkesin birine/birbirine ihtiyacı vardır
no man is an island (entire of itself) yalnızlık allah'a mahsustur
no man is an island (entire of itself) hiç kimse bir ada değildir
no man is an island (entire of itself) insan ada değildir
no man is an island (entire of itself) insanlar birbirinin/başkalarının desteğine ihtiyaç duyar
an ounce of discretion is worth a pound of wit nerede susacağını bilmek esprili olmaktan daha önemlidir
an ounce of discretion is worth a pound of wit komik/esprili olmak adına nerede duracağını unutmamak gerekir
Colloquial
an act of nature n. doğanın bir işi
an object of ridicule n. şaka malzemesi
an attack of (some illness) n. (bir hastalık) krizi
an attack of (some illness) n. (bir hastalık) atağı
an attack of (some illness) n. (bir hastalık) nöbeti, krizi, atağı
make an ass of one's self v. kendini gülünç duruma düşürmek
make an ass of one's self v. salakça davranmak
make an example of v. başkalarına ibret olsun diye cezalandırmak
make an exhibition of oneself v. ele güne rezil olmak
make use of an opportunity v. fırsattan istifade etmek
make use of an opportunity v. fırsattan yararlanmak
make an example of v. ibret-i alem olsun diye cezalandırmak
make an exhibition of oneself v. kendini ele güne rezil etmek
make an exhibition of oneself v. kendini rezil etmek
make an exhibition of oneself v. konu komşuya rezil olmak
bring an amount of money in v. bir miktar para kazanmak
bring an amount of money in v. içeri bir miktar para sokmak
bring an amount of money in v. bir miktar gelir sağlamak
bring an amount of money in v. bir miktar gelir getirmek
get (an amount of money) for (something) v. (bir şey için belli bir miktar para) almak
get (an amount of money) for (something) v. (bir şey karşılığında belli bir miktar para) almak
get (an amount of money) for (something) v. (bir şeyi belli bir miktar paraya) satmak
get an amount of money for something v. bir şey için belli bir miktar para almak
get an amount of money for something v. bir şey karşılığında belli bir miktar para almak
get an amount of money for something v. bir şeyi belli bir miktar paraya satmak
be out an amount of money v. belli bir miktar içeri girmek
be out an amount of money v. belli bir miktar para kaybetmek
be out an amount of money v. belli bir miktar parası boşa gitmek
be out an amount of money v. belli biri miktar para harcamak
have an even chance of (doing something) v. yüzde elli şansı olmak
get something (for an amount of money) v. bir şeyi (belli bir fiyata) almak/satın almak
kill (an amount of time) v. (bir süre) öldürmek
kill (an amount of time) v. (bir süreyi) geçirmek
shell out (an amount of money) v. (bir miktar para) bayılmak
shell out (an amount of money) v. (bir miktar para) ödemek
shell out (an amount of money) v. (bir miktar para) sökülmek
shell (an amount of money) out v. (bir miktar para) bayılmak
shell (an amount of money) out v. (bir miktar para) ödemek
shell (an amount of money) out v. (bir miktar para) sökülmek
start someone out at an amount of money v. belirli bir miktar maaşla başlatmak
start someone out at an amount of money v. belirli bir miktar maaşla işe başlatmak/almak
in the blink of an eye expr. çabucak
in the blink of an eye expr. göz açıp kapayıncaya kadar
within an inch of expr. ile burun buruna
within an inch of expr. -in eşiğinde
out of an abundance of caution expr. ne olur ne olmaz diye
out of an abundance of caution expr. her ihtimale karşı
out of an abundance of caution expr. ihtiyatlı/hazırlıklı olmak adına
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. hatasız kul olmaz
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. kimse mükemmel değildir
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. herkes hata yapar
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. herkesin kusurları vardır
Idioms
an attack of nerves n. sinir krizi
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n. nahoş bir an
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n. sinir bozucu bir an
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n. zorlayıcı bir an
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n. tatsız bir an
an ambulance at the bottom of a cliff n. iş işten geçtikten sonra gelen yardım
it would take an act of congress to do something n. bir şeyin mümkünatının olmaması
it would take an act of congress to do something n. bir şeyin imkansız olması
an embarrassment of riches n. bol/birçok iyi seçenek
an embarrassment of riches n. gereğinden fazla seçenek
an act of kindness n. iyi niyet gösterisi
an act of faith n. kişinin inancını/güvenini gösteren bir davranış
the opening of an envelope n. kendini tanıtma amaçlı katılınan küçük büyük her türlü organizasyon
the opening of an envelope n. kendi reklamını yapma amaçlı katılınan küçük büyük her türlü organizasyon
the opening of an envelope n. kendini gösterme amaçlı katılınan küçük büyük her türlü organizasyon
a bad quarter of an hour [uk] n. sıkıcı bir an
a bad quarter of an hour [uk] n. can sıkıcı bir süre
a bad quarter of an hour [uk] n. kötü bir zaman dilimi
an ambulance at the bottom of a cliff n. her şey olup bittikten sonra yardıma gelen şey
an act of god n. tanrının işi
an act of god n. allah'ın işi
an act of god n. doğal afet
an act of god n. takdir-i ilahi
an act of god n. tabii afet
an act of god n. doğa olayı
an act of god n. doğal sebep
an act of god n. mücbir sebep
an act of god n. elde olmayan sebep
an act of war n. savaş nedeni
an act of war n. savaşın çıkmasına neden olan olay
an act of war n. savaşa götüren/sürükleyen olay
an act of war n. kavga nedeni
an act of war n. anlaşmazlık sebebi
an act of war n. çatışma nedeni
an act of war n. iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış
an act of war n. birini kızdıracak bir davranış/hareket
an act of god n. tanrının işi
an act of god n. allah'ın işi
an act of god n. doğal afet
an act of god n. takdir-i ilahi
an act of god n. tabii afet
an act of god n. doğa olayı
an act of god n. doğal sebep
an act of god n. mücbir sebep
an act of god n. elde olmayan sebep
an act of war n. savaş nedeni
an act of war n. savaşın çıkmasına neden olan olay
an act of war n. savaşa götüren/sürükleyen olay
an act of war n. kavga nedeni
an act of war n. anlaşmazlık sebebi
an act of war n. çatışma nedeni
an act of war n. iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış
an act of war n. birini kızdıracak bir davranış/hareket
the tip of an iceberg n. buzdağının görünen kısmı/ucu
the smell of an oily rag n. kısıtlı kaynak
the smell of an oily rag n. çok az bir kaynak
the smell of an oily rag n. minimum kaynak
the smell of an oily rag n. yetersiz kaynak
the smell of an oily rag n. idareli kullanılması gereken kaynak
the sunny side of (an age) n. (dönüm noktası sayılan 30, 40, 50 gibi yaşlardan) biraz genç
the sunny side of (an age) n. (dönüm noktası sayılan 30, 40, 50 gibi yaşlara) henüz gelmemiş
the sunny side of (an age) n. yaklaşık 30, 40, 50 gibi (dönüm noktası sayılan) bir yaşta
the voice of an angel n. harika bir ses
the voice of an angel n. kadife gibi ses
the voice of an angel n. çok güzel bir ses
have an even chance of (doing something) v. şansı/ihtimali yarı yarıya olmak
have an even chance of (doing something) v. şansı/ihtimali eşit olmak
give an account of v. açıklamak durumunda kalmak
draw against an amount of money v. avans almak
make an honest woman out of v. bir kadınla evlenerek onun namusunu kurtarmak
make an issue of someone or something v. bir şeyi büyütmek/abartmak
make an honest woman out of v. bir kadını bataktan kurtarmak
make an honest woman out of v. bataklıkta bulduğu kadınla evlenmek
give someone an inkling of something v. birine bir şey hakkında bir ipucu vermek
live on an amount of money v. belirli miktar parayla yaşamak
make an example of v. başkalarına ders olsun diye cezalandırmak
make an end of v. bitirmek
make more of an effort to fit in somehere v. bir yere uyum sağlamak için daha çok çabalamak
live on an amount of money v. belli bir parayla hayatını idame ettirmek
make more of an effort v. biraz daha çaba göstermek
come within an inch of something v. çok yaklaşmak
make an enemy of somebody v. düşmanlığını kazanmak
keep an account of v. çetelesini tutmak
make an honest woman of someone v. evlenmek (bir kadınla)
give an account of v. hesabını vermek
keep an account of v. hesabını tutmak
make an example of v. ibreti alem için cezalandırmak
make an example of v. ibret olsun diye cezalandırmak
be beaten to within an inch of one's life v. öldüresiye dayak yemek
come within an inch of doing something v. neredeyse yapmak
beat somebody to within an inch of their life v. öldüresiye dövmek
make an issue of v. mesele haline getirmek
keep an account of v. kaydını yapmak
make an honest woman of v. kadının namusunu temizlemek
beat to within an inch of life v. öldüresiye dövmek
not to make an issue out of it v. mesele etmemek
make an honest woman of v. namusunu temizlemek için evlenmek
make an honest woman of v. kadının onurunu kurtarmak
make an end of v. öldürmek
not to make an issue of v. mesele etmemek
make an honest woman of v. kadının şerefini kurtarmak
make an end of v. son vermek
have an easy time of it v. sıkıntıyla/zorlukla karşılaşmamak
come within an inch of something v. sıyırmak
come within an inch of something v. ramak kalmak
not to make an issue out of it v. problem etmemek
not to make an issue of v. problem etmemek
not to make an issue of v. sorun etmemek
make an end of v. sonuçlandırmak
not to make an issue out of it v. sorun etmemek
be within an ace of v. ramak kalmak
draw against an amount of money v. peşinat almak
come within an inch of doing something v. ramak kalmak
have the constitution of an ox v. taşı sıksa suyunu çıkarmak
come within an ace of something v. 'nın eşiğine gelmek
knock someone back (an amount of money) v. (belli bir paraya) mal olmak
make an end of v. yok etmek
make an issue of someone or something v. (bir şeyi) mesele haline getirmek
put an animal out of its misery v. (bir hayvanı öldürerek) acılarına son vermek
come within an inch of something v. (olmasına/yapmaya) ramak kalmak
have an easy time of it v. bir şeyi/işi kolayca yapmak
have an easy time of it v. işi kıvırmak
have an easy time of it v. zorluk yaşamamak
have an easy time of it v. zorlanmamak
have an easy time of it v. kolayca/rahatlıkla başa çıkmak
have an easy time of it v. karlı/avantajlı durumda olmak
have an easy time of it v. hayat (birine) güzel olmak
have an easy time of it v. (birine) hayat/her şey kolay olmak
have an easy time of it v. çok şanslı/avantajlı durumda olmak
have an easy time of it v. çok elverişli/iyi durumda olmak
have an easy time of it v. çok olumlu bir durumda olmak
have an easy time of it v. çok şanslı/avantajlı konumda olmak
have an easy time of it v. çok elverişli/iyi konumda olmak
have an easy time of it v. çok olumlu bir konumda olmak
have an easy time of it v. bir durumla ilgili hiç zorluk çekmemek
have an easy time of it v. bir durumla ilgili çok rahat olmak
have an easy time of it v. bir konuda/bir konumda çok rahat olmak
have an easy time of it v. rahat bir konumda olmak
be within an ace of (something) v. (bir şey) sınırına dayanmak
be (on) the right side of (an age) v. (belli bir yaştan) daha küçük olmak
be (on) the right side of (an age) v. yaşı …'dan az olmak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. tutumlu bir şekilde yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. minimumda yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. sade yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. ekonomik yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. ucu ucuna idare etmek
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. kıt/kısıtlı kaynaklarla idare etmek
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. idareli yaşamak
live on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. hesaplı yaşamak
have (an amount of) plates spinning v. aynı anda birden çok şeyle uğraşmak
keep (an amount of) plates spinning v. aynı anda birden çok şeyle uğraşmak
have (an amount of) plates spinning v. altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak
keep (an amount of) plates spinning v. altından kalkamayacağı kadar çok şeyle uğraşmak
have (an amount of) plates spinning v. iki karpuzu bir koltuğa sığdırmaya çalışmak
keep (an amount of) plates spinning v. iki karpuzu bir koltuğa sığdırmaya çalışmak
pull down an amount of money v. belli bir miktar para kazanmak
pull down an amount of money v. belli bir miktar parayı cebine sokmak
pull down an amount of money v. belli bir miktar para yapmak
get an inkling (of something) v. (bir şeyi) kestirmek
get an inkling (of something) v. (bir şeyi) öngörmek
get an inkling (of something) v. (bir şeyi) tahmin etmek
get an inkling (of something) v. (bir şey hakkında) bir bilgisi/fikri olmak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. çok tutumlu yaşamak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. çok idareli yaşamak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. sinekten yağ çıkarmak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. kıt kanaat yaşamak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. minimumda yaşamak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. yokluk içinde idare etmek
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. sade yaşamak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. ucu ucuna idare etmek
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. idareli yaşamak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. hesaplı yaşamak
live off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. ekonomik yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. çok tutumlu yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. çok idareli yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. sinekten yağ çıkarmak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. kıt kanaat yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. minimumda yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. yokluk içinde idare etmek
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. sade yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. ucu ucuna idare etmek
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. idareli yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. hesaplı yaşamak
live on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. ekonomik yaşamak
survive on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. çok tutumlu yaşamak
survive on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. çok idareli yaşamak
survive on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. sinekten yağ çıkarmak
survive on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. kıt kanaat yaşamak
survive on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. minimumda yaşamak
survive on the smell of an oil rag [australia/new zealand] v. yokluk içinde idare etmek
produce an attack (of some illness) v. (bir hastalığın) krizini tetiklemek
produce an attack (of some illness) v. (bir hastalığın) atağını tetiklemek
produce an attack (of some illness) v. (bir hastalık) atağı/krizi geçirmesine neden olmak
produce an attack (of some illness) v. (bir hastalık) atağı/krizi yaratmak
produce an attack (of some illness) v. (bir hastalık) atağına/krizine yol açmak
run off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. çok az yakıt harcamak
run off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. benzini/yakıtı koklamak (araç)
run off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. fazla yakıt harcamamak
run off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. yüksek yakıt verimliliğiyle çalışmak
run off smell of an oily rag [australia/new zealand] v. yakıt tasarrufu çok iyi olmak
run on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. çok az yakıt harcamak
run on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. benzini/yakıtı koklamak (araç)
run on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. fazla yakıt harcamamak
run on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. yüksek yakıt verimliliğiyle çalışmak
run on the smell of an oily rag [australia/new zealand] v. yakıt tasarrufu çok iyi olmak
beat (one) to within an inch of (one's) life v. (birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek
beat (one) to within an inch of (one's) life v. (birini) fena halde benzetmek
beat (one) to within an inch of (one's) life v. (birinin) pestilini çıkarmak
beat (one) to within an inch of (one's) life v. (birini) öldüresiye dövmek
beat (one) to within an inch of (one's) life v. (birini) gebertmek
bounce an idea off (of) (one) v. (birine) bir fikir sunmak
bounce an idea off (of) (one) v. (biriyle) bir fikri tartışmak
bounce an idea off (of) (one) v. (birine) bir fikir danışmak
carry (an amount of) weight v. bir ağırlığı olmak
carry (an amount of) weight v. bir önem taşımak
carry (an amount of) weight v. bir nüfuzu/etkisi olmak
come within an ace of v. nın eşiğine gelmek