bir söz - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

bir söz



Bedeutungen von dem Begriff "bir söz" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bir söz undertone n.

Bedeutungen, die der Begriff "bir söz" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 240 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bir sözcüğün veya söz grubunun kısaltılmış şekli abbreviation n.
yerinde bir söz a pertinent remark n.
yahudilerde bir kişinin sağlığına ya da iyileşmesine kadeh kaldırırken söylenen söz lehayim n.
olumsuz bir şey ima eden söz innuendo n.
iğneleyici bir söz an acid remark n.
kaba veya ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz söyleyen euphemist n.
söz konusu edilen şeyin bir örneği case in point n.
söz konusu edilen şeyin bir örneği a case in point n.
iyi düşünülmüş bir söz a well-thought-out phrase n.
hava (görünüş/davranış/söz vb için bir kimsenin durumunu belirten özellik) spin n.
bir yumuşatma ve ya örtmece kullanılmadan söylenen söz orthophemism n.
laf arasında söylenen fakat duyan kişi üzerinde beklenmeyen etki yapan bir söz chance remark n.
aynı meslekten/topluluktan kimseleri ifade eden bir söz brethren n.
belli bir kesim için incitici, kaba veya olumsuz bulunacak söz a taboo word n.
bir çift söz a couple of words n.
güney afrika'nın çok ırklı nüfusunu ifade eden bir söz rainbow nation n.
bir grubu niteleyen kısa söz label n.
italyan kökenli kanadalılar arasında ingiliz kökenli beyazlar için kullanılan aşağılayıcı bir söz mangia-cake n.
dize veya özlü söz içeren bir kağıda sarılmış şekerleme motto n.
dize veya özlü söz içeren bir kağıda sarılmış şekerleme motto kiss n.
spiritüalist bir medyumun söz veya performanslarını harekete geçirdiğine inanılan güç control n.
rakibin zihin yapısını taklit ederek yapılan bir söz sanatı schesis n.
bağışlamaya söz vermek (belirli bir miktar para) pledge v.
nihai karar/son söz birinin olmak (bir konuda) have the last word in v.
bir bölgenin doğal atraksiyonlarını göstermek üzere söz konusu bölgenin içinden geçen tabelalı yol nature trail v.
birine bir söz yöneltmek address a remark to v.
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) have the last word v.
söz almak (bir konuşmada) hold the floor v.
bir söz icat etmek coin a phrase v.
bir söz uydurmak coin a phrase v.
söz ile bir konuşmaya müdahale etmek interject v.
dürüst bir söz vermek bid fair v.
bir çift söz etmek give a piece of one's mind to v.
bir şeyi eve getirmeye söz vermek promise to return something home v.
özellikle kuzeyde veya yukarıda olan bir yeri gösteren söz öbeği up adj.
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) show-stopping adj.
söz oyunlu bir şekilde ludically adv.
korku, telaş ifadesi olarak kullanılan bir söz eek! interj.
söz konusu disiplinin kavramları ve sonuçları ile ilgili anlamı veren bir ön ek met- pref.
söz konusu disiplinin kavramları ve sonuçları ile ilgili anlamı veren bir ön ek meta- pref.
Phrasals
(bir şeye) söz ve eylemleriyle karşı çıkmak clamor against (something) v.
bir konudan söz etmeye başlamak call up v.
bir şeyi yapmaya karar/söz vermek commit oneself on something v.
birine bir şeyi söz vermek promise something to someone v.
birine bir şeyi söz vermek/garanti etmek/taahhüt etmek reassure someone of something v.
bir konudan/şeyden söz etmek get into it v.
birine veya bir şeye kötü söz söylemek curse at someone or something v.
(kendinin/bir şeyin bir şeye) katılacağına dair söz vermek commit (oneself or something) for (something) v.
birinin/bir şeyin bir şeye katılacağına dair söz vermek commit someone or something for something v.
(bir şeyden) söz etmek hit upon someone or something v.
(bir şeyden) söz etmek hit on someone or something v.
birinden/bir şeyden söz etmek allude to someone or something v.
birinden/bir şeyden söz etmek allude to someone or something v.
birine bir konuda söz vermek assure someone of something v.
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi devam ettirmek carry through on (something) v.
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi sürdürmek carry through on (something) v.
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi yapmak carry through on (something) v.
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi yerine getirmek carry through on (something) v.
(bir şeyi) söz verdiği gibi yapmak/teslim etmek come through (with something) v.
(bir şeyi) yapmaya karar/söz vermek commit (someone or something) to (something) v.
(bir işin) yapılıp yapılmadığından emin olmak için söz konusu kişiyle irtibat halinde olmak follow up on (something) v.
(bir şeyde birinden/bir şeyden) söz etmek mention (someone or something) in (something) v.
(birine birinden/bir şeyden) söz etmek mention (someone or something) to (one) v.
(bir şey) konusunda iğneleyici söz söylemek needle about v.
(bir şey) vereceğine söz vermek promise to v.
(bir şeyden) hayranlıkla söz etmek rave about (something) v.
(bir şeyden) hayranlıkla söz etmek rave over (something) v.
(biri/bir şey) hakkındaki hatıralardan söz etmek reminisce about (someone or something) v.
(birinden/bir şeyden) hayranlıkla söz etmek rhapsodize over (someone or something) v.
(bir şeyden) söz etmek treat of (something) [obsolete] v.
Phrases
yaşını söylemeyip soruyu geçiştirmek için söylenen bir söz as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr.
üç yapraklı olan zehirli sarmaşıklara dokunulmaması gerektiğini hatırlatmak için kullanılan bir söz leaves of three, let it be expr.
(bir şeyin) coşkulu/heyecanlı/etkili bir şekilde birden bitmesini anlatan bir söz elvis has left the building expr.
kişinin cahilliğini alaylı bir şekilde yüzüne vurmak için kullanılan söz moon (is) made of green cheese, (and) the expr.
ne güzel sürpriz anlamında, beklenmedik birinin gelişiyle duyulan heyecanı anlatan bir söz If I knew you were coming, I'd have baked a cake expr.
söz edilmeye değer bir başka nokta da şudur ki another point worth mentioning is that expr.
2. dünya savaşı sırasında ortaya çıkmış meşhur bir söz kilroy was here expr.
2. dünya savaşı'nda perçinleri saymakla görevli james kilroy'un perçinlerin yanlarına koyduğu işaretler silinmesin diye kilroy buradaydı yazısı ve duvarın üstünden bakan bir adam çizmesi üzerine ortaya çıkmış bir söz kilroy was here expr.
Proverb
üç kişilik bir gruptan birisini göndermek için söylenen söz two is company (but) three's a crowd
söz ağızdan bir kez çıkar word once spoken is past recalling
söz ağızdan bir kere çıkar word spoken is past recalling
söz ağızdan bir kere çıkar word once spoken is past recalling
söz ağızdan bir kez çıkar word spoken is past recalling
(bernard shaw tarafından öğretmenleri aşağılamak amacıyla söylemiş bir söz) elinden hiçbir iş gelmeyen öğretmen olur those who can, do; those who can't, teach
farklı fikirleri taviz vererek tek bir proje altında toplamanın verimsizliğini anlatan söz a camel is a horse designed by a committee
söz ağızdan bir kez çıkar a word (once) spoken cannot be recalled
söz ağızdan bir kere çıkar a word (once) spoken cannot be recalled
söz ağızdan bir kez çıkar a word (once) spoken is past recalling
söz ağızdan bir kere çıkar a word (once) spoken is past recalling
Colloquial
gitar için kullanılan bir söz belly fiddle n.
bir ilişkiyi bitirirken söylenen bir söz ("buggy ride" cinsel ilişki yerine kullanılan örtmece bir söz) thanks for the buggy ride [old-fashioned] n.
bir yere kadar gidiyorum anlamında söylenen bir söz go to see a man about a dog n.
bir dolu saçma söz a lot of baloney n.
(bir şey) söz konusu değil there's no question of (something) n.
(bir şeyin) olması söz konusu değil there's no question of (something) n.
bir şeyi satın almaya ikna edici iddia/söz pitch n.
son bir söz one last word n.
(biri/bir şey) üzerinde söz/güç sahibi control over (someone or something) adj.
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz wanna make sumpin' of it? expr.
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz want to make something of it expr.
kötü bir davranışın yapan kişiye ileride bazı olumsuz sonuçlar getireceğini belirten bir söz come back to bite you/someone expr.
söz bir kere verilir a bargain is a bargain expr.
yaz bir kenara (söz verirken söylenir) book it expr.
(kızlar arasında söylenen) görüşürüz anlamında bir söz peace out girl scout expr.
(birinden/bir şeyden) söz açılmışken talking of (someone or something) expr.
birinden/bir şeyden söz açılmışken talking of somebody/something [uk] expr.
bir yemek davetinde şarabı tekeline alan kişi için kullanılan ve "norwich piskoposunu tanıyor musun/norwich piskoposuyla bir akrabalığın var mı?" anlamına gelen bir söz do you know the bishop of norwich? [old-fashioned] expr.
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz want to make of it expr.
tüm gün kafamı meşgul ettin, yorulmuş olmalısın (bir kadını tavlamak için kullanılan klişe bir söz) you must be tired, because you've been running through my mind all day expr.
bir yemek davetinde şarabı tekeline alan kişi için kullanılan ve "norwich'li dr. wright'ı tanıyor musun/norwich'li dr. wright'la bir akrabalığın var mı" anlamına gelen bir söz do you know dr. wright of norwich k expr.
Idioms
bir söz veya şiarın yanlış kişiye mal edilmesi churchillian drift n.
bir cep telefonu çaldığında herkesin telefonuna sarılmasını toplu halde yapılan macarena dansına benzeten bir söz cellular macarena n.
bilgisayar klavyesinde "control alt del" tuşlarını ifade eden bir söz a three-finger salute (tfs) n.
anladım dedi kör adam (bir şeyin anlaşıldığını mizahi bir yolla ifade eden bir söz) I see, said the blind man n.
birisinin çok az para harcadığını belirtmek için söylenen bir söz the last of the big spenders n.
üç kişilik bir gruptan birisini göndermek için söylenen söz two's company three's a crowd n.
ilgisiz bir söz a non sequitur [latin] n.
(bir şeyde) söz sahibi olma a say (in something) n.
(bir şeyde) söz hakkı olma a say (in something) n.
(bir şeyde) söz sahibi a voice (in something) n.
(bir şeyde) söz hakkı a voice (in something) n.
(bir kararda) söz sahibi voice (in something) n.
(bir kararda) söz hakkı voice (in something) n.
(bir kararda) söz sahibi say (in something) n.
(bir kararda) söz hakkı say (in something) n.
sanatsal bir etki yaratmak için geleneksel formlardan/standartlardan/söz diziminden bilerek sapma artistic license n.
büyük bir düşüşün ardından söz konusu hisse senedinin az da olsa değer kazanması deadcat bounce n.
(bir şeyden birine) bahsetmek/söz etmek breathe something (of something) (to someone) v.
bir iki söz/laf söylemek (gerek) could teach (someone) a thing or two (about someone or something) v.
bir iki söz/laf söylemek (gerek) could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.
hatalı bir söz etmek lay an egg v.
(bir şeyde) söz sahibi olmak have a voice in something v.
(bir şeyde) söz sahibi olmak have a say in something v.
(bir şeyde) söz sahibi olmak get a say (in something) v.
(bir şeyde) söz hakkı olmak get a say (in something) v.
(bir şeyde) söz sahibi olmak get a voice (in something) v.
(bir şeyde) söz hakkı olmak get a voice (in something) v.
bir şeyi yapma ihtimali söz konusu olmaktan çıkmak get out of the way v.
(bir şeyi) söz konusu olmaktan çıkarmak take (something) off the table v.
sürekli (birinden/bir şeyden) söz etmek keep harping on about (someone or something) v.
bir şey piyasasında söz sahibi olmak corner the market on something v.
bir şey piyasasında söz sahibi olmak corner the something market v.
(birine biri/bir şey hakkında) tek bir söz söylememek (not) breathe a word (about/of something) (to somebody) v.
birine bir iki söz/laf söylemek could tell someone a thing or two v.
birine bir iki söz/laf söylemek could teach someone a thing or two v.
birine (bir şeye dair) söz vermek give somebody your word (that...) v.
birinden (bir şeye dair) söz almak have somebody's word (that...) v.
(biri/bir şey hakkında/üzerine) ilk söz söyleme/kullanma hakkına sahip olmak have first call (on somebody/something) v.
sürekli (bir şeyden) söz etmek/bahsetmek keep harping on (something) v.
(birinden/bir şeyden) söz etmek make mention of (someone or something) v.
(bir şeyden) söz etmek make noises about (something) v.
üstünkörü (bir şeyden) bahsetmek/söz etmek make noises about (something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek never have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek never have a good word to say for (someone of something) v.
tek bir söz söylememek not breathe a word v.
(bir şey hakkında) tek bir söz söylememek not breathe a word (of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek not have a good word to say about (someone of something) v.
(biri/bir şey) hakkında hiç iyi bir söz söylememek not have a good word to say for (someone of something) v.
(birinden/bir şeyden) övgüyle söz etmek sing (someone's or something's) praises v.
(birinden/bir şeyden) övgüyle söz etmek speak highly of (someone or something) v.
bir iki söz/laf söylemek tell a thing or two v.
sabah ve öğleden sonra içki içmek istendiğinde söylenen bir söz it's five o'clock somewhere expr.
acısını/derdini bir kat daha artıran (söz/davranış vb) a turn of the screw expr.
üç kişilik bir gruptan birisini göndermek için söylenen söz two's company (three's a crowd) expr.
(bir konuda/bir şeyle ilgili olarak ) henüz bir karara varılmamış/son söz söylenmemiş jury is still out on something expr.
(güle güle harca gibi) birisine özellikle az miktarda para verildiğinde söylenen bir söz don't spend it all in one place expr.
gün batımında hava kızıllaşırsa ertesi günün güneşli olacağı anlamında bir söz red sky at night, shepherd's delight expr.
gün doğumunda hava kızıllaşırsa ertesi günün soğuk olacağı anlamında bir söz red sky in the morning, shepherd's warning expr.
(senden) tek bir söz daha another peep (out of you) expr.
adam olana bir söz yeter a word to the wise expr.
adam olana bir söz yeter a word to the wise is enough expr.
adam olana bir söz yeter a word to the wise is sufficient expr.
(birine) bir çift laf/söz a word with (one) expr.
tek bir söz/kelime another peep expr.
(biri/bir şey) söz konusu olduğunda when it comes to (someone or something) expr.
(biri/bir şey) söz konusu olunca when it comes to (someone or something) expr.
(bir şey/bir şey yapmak) söz konusu olduğunda when it comes to something/to doing something expr.
(bir şey/bir şey yapmak) söz konusu olunca when it comes to something/to doing something expr.
Speaking
aptalca bir şey yapmadığına dair bana söz ver promise me you're not doing anything foolish expr.
bundan bir daha asla söz etmeyeceğiz we will never mention this again expr.
bir söz söylemeden without saying a word expr.
burada bir söz vardır you know what we say around here? expr.
bir daha söz verdiğinde tutmaya çalış the next time you make a promise try to keep it expr.
böyle bir şeye söz veremezsin you can't promise something like that expr.
bizde bir söz vardır we have a saying expr.
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz do you want to make something of it? expr.
haydi başka bir şeylerden bahsedelim/söz edelim let's talk about something else expr.
onlara tutamayacağım bir söz veremem I can't promise them anything I can't deliver expr.
neden söz ettiğin hakkında en ufak bir fikrim yok I don't have the slightest idea what you're talking about expr.
son bir söz one final word expr.
tutamayacağım bir söz verdim I made a promise I couldn't keep expr.
yerine getiremeyeceğim bir söz verdim I made a promise I couldn't keep expr.
(birisiyle vedalaşırken) kendine iyi bak/kendini fazla yorma anlamına gelen bir söz don't work too hard expr.
Trade/Economic
alıcının söz konusu ürüne ek olarak başka bir ürün veya hizmeti de satın alması şartıyla sağlanan yasadışı anlaşma tying agreement n.
büyük bir düşüşün ardından söz konusu hisse senedinin az da olsa değer kazanması dead cat bounce n.
çok uluslu bir şirketin şubesine ait bilançoların dönüştürülmesinde söz konusu olan şubenin faaliyette bulunduğu ülkenin ulusal parası functional currency n.
satıcının söz konusu ürünü daha aşağı bir fiyata satamayacağı asgari perakende satış fiyatı fixed resale price n.
Law
bir mülkü o mülkün sahibinin izniyle kullanan ancak söz konusu mülk üzerinde herhangi bir yasal hakka sahip olmayan kimse bare licensee n.
kesin dampinge karşı vergi ve fiyat taahhütleri uygulamaya konuldukları tarihten itibaren söz konusu vergi için bir gözden geçirme prosedürü başlatılmadığı takdirde belli bir süre sonra yürürlükten kaldırılacağını ifade eden hüküm sunset provision n.
kesin dampinge karşı vergi ve fiyat taahhütleri uygulamaya konuldukları tarihten itibaren söz konusu vergi için bir gözden geçirme prosedürü başlatılmadığı takdirde belli bir süre sonra yürürlükten kaldırılacağını ifade eden hüküm sunset clause n.
vasiyetnamesinde borçlanan kişiye para bırakması beklenen bir kişinin vefatı sonrası borçlu olan kişinin söz konusu meblağı faiziyle geri ödeme taahhüdünde bulunduğu senet post obit bond n.
zekada veya sosyal işlevsellikte önemli bir geriliğin söz konusu olduğu durum mental impairment n.
Politics
soy ve kültür birlikteliği olduğu halde herhangi bir devletin sınırları dışında yer alan halk ile söz konusu devletin birleşmesi fikri irredentism n.
Institutes
hisselerinin sözleşmelerinde belirtilen değere ulaşmasıyla, söz konusu değerin hissedarlara ödenip birliğin feshedildiği bir tasarruf ve kredi birliği terminating building and loan association n.
Psychology
mevcut olan veya olduğu düşünülen bir kusuru, tam tersi durum söz konusuymuş gibi göstermeye çalışarak telafi etme çabası overcompensation n.
Astronomy
jüpiter için kullanılan bir söz rain-giver n.
Literature
zıtlıkların bir arada kullanıldığı söz sanatı enantiosis n.
edebi eserin başında kullanılan bir özlü söz epigraph n.
bir çarpıcı durumun diğerine eklendiği söz sanatı epiploce n.
bir kelime veya sözcük grubunun dolaylı olarak başka bir söz sanatını ima ettiği söz sanatı metalepses n.
cümlelerin retorik kuvvetine göre sıralandığı bir söz sanatı gradation [obsolete] n.
Linguistics
bir kelimenin biçiminin ait olduğu cümle ya da söz içindeki bir başka kelimenin varlığı ile belirlenmesi rection n.
ardışık cümlelerin başlangıcında bir kelime veya ifadenin tekrar edildiği söz sanatı epanaphora n.
cümledeki son kelimenin bir sonraki cümlenin başında tekrarlandığı söz sanatı epanastrophe n.
ardışık cümle, ifade veya dizelerin başlangıcında bir kelime veya ifadenin tekrar edildiği söz sanatı epanophora n.
daha vurgulu veya doğru bir ifadeyle sonradan gelen kelimenin değiştirildiği söz sanatı epanorthosis n.
özne ve yüklemin yerlerinin değiştirilmesiyle yapılan bir söz oyunu hysteron proteron n.
söylev sırasında bir şahsa söz yöneltmek apostrophise v.
söylev sırasında bir şahsa söz yöneltmek apostrophize v.
Slang
latin amerika kökenli eş cinsel erkekler için kullanılan bir söz bean queen n.
latin amerikalı peşinde koşan eş cinsel erkekler için kullanılan bir söz bean queen n.
kadın hareketini destekleyen kadınlar için kullanılan aşağılayıcı bir söz bra-burner n.
barack obama ile joe biden arasındaki yakın arkadaşlık için sözcük kaynaşması yoluyla oluşturulan ve şaka yollu kullanılan bir söz brotus n.
yakışıklı, genç beyaz erkekler için kullanılan alaycı bir söz chad n.
afroamerikan çetelerin polis memuru için kullandığı bir söz roller n.
bir grupta söz sahibi olan kimse bus driver n.
bir şeyin zorlanmadan veya gecikmeden yapılabileceğini ifade eden söz bada-bing n.
bir şeyin zorlanmadan veya gecikmeden yapılabileceğini ifade eden söz bada-bing bada-boom n.
çok/alabildiğine anlamında olup bir fiili pekiştiren/şiddetini artıran söz brains out adv.
birinin kustuğunu anlatan bir söz earp slop, bring the mop expr.
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz wanna make sumpin' of it? expr.
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz want to make something of it expr.
(avustralya) genelde birini övmek için söylenen süper/on numara anlamında bir söz sick cunt expr.
tahrik edici/gerizekalıca bulunan bir yorumdan veya iletiden dikkati dağıtmak için gönderiye cevap olarak yazılan alakasız söz I like pie expr.
British Slang
bir bölgede yaşayan yaşlı nüfusu nitelemek için söylenen bir söz twirly (originally bus driver's slang) n.
bir bölgede yaşayan yaşlı nüfusu nitelemek için söylenen bir söz twearly (originally bus driver's slang) n.
bir misafir geldiğinde ve evde ikram edilecek herhangi bir şey yoksa aile bireylerinin birbirlerine söylediği bir söz family hold back (f.h.b) n.
manchester'ı ifade eden bir söz madchester n.
sosyal standartları düşük olan genelde çalışan kesimden olup fazla zeki olmayan ve kötü giyinen kızları nitelemek için söylenen aşağılayıcı bir söz sharon and tracy n.
Modern Slang
bir adamın kendini aldatan karısıyla kavga ettikten sonra içtiği büyük bir kadeh şarap (johnny depp-amber heard davasında hakimin sorduğu soru üzerine popüler olmuş bir söz) a mega pint n.