confront - Türkisch Englisch Wörterbuch

confront

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "confront" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 19 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
confront v. yüzleştirmek
General
confront v. karşı koymak
I didn't confront them.
Onlara karşı koymadım.

More Sentences
confront v. yüz yüze gelmek
Tom confronted Mary directly.
Tom doğrudan Mary ile yüz yüze geldi.

More Sentences
confront v. yüz yüze getirmek
He confessed after being confronted with evidence.
Kanıtlarla yüz yüze getirildikten sonra suçunu itiraf etti.

More Sentences
confront v. karşılaşmak
She opened the door only to be confronted by a crowd of reporters.
Kapıyı açtığında bir gazeteci kalabalığıyla karşılaştı.

More Sentences
confront v. yüzleşmek
He decided to confront his fear of heights by doing bungee-jumping.
Yükseklik korkusuyla bungee-jumping yaparak yüzleşmeye karar verdi.

More Sentences
confront v. zıt düşmek
confront v. üstüne gitmek
confront v. yüzleştirmek
confront v. kötülemek
confront v. karşısına çıkmak
confront v. önünü kesmek
confront v. ile uğraşmak
confront v. karşılaştırmak
confront v. karşılamak
confront v. göğüs germek
confront v. karşı durmak
Law
confront v. muvacehe edilmek
confront v. yüzleştirilmek

Bedeutungen, die der Begriff "confront" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 52 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Phrasals
confront with v. karşılaşmak
This could appeal to us, but no one actually knows how it would work if confronted with asymmetric shocks.
Bu bize cazip gelebilir ama asimetrik şoklarla karşılaşıldığında bunun nasıl işleyeceğini kimse bilmiyor.

More Sentences
General
confront [obsolete] n. karşısına çıkma
confront [obsolete] n. aşağılama
confront [obsolete] n. karşı karşıya gelme
confront [obsolete] n. yüzleşme
confront [obsolete] n. kötüleme
confront difficulties v. zorluklara göğüs germek
confront one another v. yüzleşmek
confront with a fait accompli v. oldu bittiye getirmek
confront with v. karşılaştırmak
confront somebody with v. karşı karşıya bırakmak
confront somebody with v. karşılaştırmak
confront a problem v. bir problemle karşılaşmak
confront a problem v. problemle karşılaşmak
confront a problem v. sorunla karşılaşmak
confront a problem v. bir sorunla karşılaşmak
confront a problem v. problem yaşamak
confront dilemma v. çelişki yaşamak
confront problems v. problemlerle karşılaşmak
confront problems v. sorunlarla karşılaşmak
confront with v. -e gidip söylemek
confront with v. -e gidip anlatmak
confront his/her past v. geçmişiyle yüzleşmek
confront with a problem v. bir sorunla karşılaşmak
Phrasals
confront one's demons v. eksik/sorunlu yönleriyle yüzleşmek
confront (one) with (something) v. (birini bir şeyle) karşı karşıya getirmek
confront one's demons v. problemlerin nedenleriyle yüzleşmek
confront someone with something v. birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek
confront someone with something v. birini bir şeyle karşı karşıya getirmek
confront the demons v. problemlerin nedenleriyle yüzleşmek
confront (one) with (something) v. (birini bir şeyle) yüzleştirmek
confront (one) with (something) v. (birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla) yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek
confront one's demons v. korkuları, eksikleri, fiziksel travmaları, bağımlılıkları gibi hayatında problemlere neden olan yanlarıyla yüzleşmek
confront someone with something v. birini bir şeyle yüzleştirmek
confront the demons v. kötü yanlarıyla yüzleşmek
confront the demons v. eksik/sorunlu yönleriyle yüzleşmek
confront one's demons v. kötü yanlarıyla yüzleşmek
confront the demons v. korkuları, eksikleri, fiziksel travmaları, bağımlılıkları gibi hayatında problemlere neden olan yanlarıyla yüzleşmek
Idioms
confront one's demons v. kusurlarıyla yüzleşmek
confront one's demons v. eksikleriyle yüzleşmek
confront one's demons v. kötü yanlarıyla yüzleşmek
confront the demons v. kötü yanlarıyla yüzleşmek
confront the demons v. yetersiz yönleriyle yüzleşmek
confront the demons v. kusurlarıyla yüzleşmek
confront one's demons v. zayıf yanlarıyla yüzleşmek
confront one's demons v. yetersiz yönleriyle yüzleşmek
confront one's demons v. korkularıyla, travmalarıyla, bağımlılıklarıyla yüzleşmek
confront the demons v. zayıf yanlarıyla yüzleşmek
confront the demons v. eksikleriyle yüzleşmek
confront the demons v. korkularıyla, travmalarıyla, bağımlılıklarıyla yüzleşmek
Law
right to confront accusors n. abd anayasası'nın 6. maddesiyle tanınan bir vatandaşlık hakkı
Military
confront with the enemy v. düşmanla temas etmek