ettirme - Türkisch Englisch Wörterbuch

ettirme

Bedeutungen von dem Begriff "ettirme" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Linguistics
ettirme causing n.
Throwing stones and causing damage is not politics but criminal behaviour.
Taş atmak ve zarar vermek siyaset değil, suç teşkil eden bir davranıştır.

More Sentences
General
ettirme administration n.

Bedeutungen, die der Begriff "ettirme" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 98 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
tahliye ettirme eviction n.
Now they have to avoid eviction, stay out of jail and get to the beach, no matter what.
Şimdi tahliye edilmekten kaçınmaları, hapishaneden uzak durmaları ve ne olursa olsun plaja gitmeleri gerekiyor.

More Sentences
Speaking
acele ettirme beni! don't rush me! expr.
Don't rush me.
Acele ettirme beni.

More Sentences
Law
tahliye ettirme eviction n.
Sami faced eviction.
Sami tahliye edilmekle karşı karşıya kaldı.

More Sentences
General
icap ettirme entailing n.
intibak ettirme acclimatization n.
devam ettirme prolongation n.
hareket ettirme manipulation n.
zorla kabul ettirme indoctrination n.
beraat ettirme exculpating n.
tefrika ettirme serialization n.
zorla kabul ettirme imposition n.
terfi ettirme elevating n.
intibak ettirme acclimation n.
dünyadan nefret ettirme embitterment n.
hareket ettirme moving n.
suçluları iade ettirme extraditing n.
dünyadan nefret ettirme embittering n.
elle hareket ettirme manipulation n.
devam ettirme maintenance n.
acele ettirme hastening n.
beraat ettirme exonerating n.
iade ettirme (suçluları) extraditing n.
rahat ettirme easing n.
mesleğini devam ettirme pursuing a career n.
kendini zorla kabul ettirme ingratiation n.
terfi ettirme promoting n.
görev göç ettirme task migration n.
devam ettirme furthering n.
hayatı devam ettirme işini iş haline getiren survivalist n.
zorla kabul ettirme obtrusion n.
intibak ettirme acclimatisation n.
tefrika ettirme serialisation n.
botu iki kürekle hareket ettirme sculling n.
intibak ettirme acclimatement n.
varlığını devam ettirme endurance n.
terfi ettirme upgradation n.
bir şeyi çekip ittirerek hareket ettirme worrying n.
at nalı biçimli nesneyi kazığa isabet ettirme oyunu horseshoe n.
vücudu veya herhangi bir uzvunu hareket ettirme motion n.
(dama, satranç) taşı hareket ettirme move n.
tahliye ettirme deturbation n.
zorla gerçeği kabul ettirme conviction n.
hayret ettirme flabbergasting n.
Colloquial
(buz pateni) hız kazanmak ya da yön değiştirmek üzere ayakları birbiri ardına hareket ettirme crossover n.
Idioms
her şeyini ipotek ettirme anaconda mortgage n.
Trade/Economic
tescil ettirme registry n.
devam ettirme maintenance n.
eksik tahakkuk ettirme under-assessment n.
iskonto ettirme discounting n.
intikal ettirme referral n.
tahakkuk ettirme assesing n.
tahakkuk ettirme assessment n.
tahakkuk ettirme settlement n.
tahakkuk ettirme establishment n.
sahibine ciddi zarar ettirme olasılığı olan (finansal varlık) toxic adj.
sahibine ciddi zarar ettirme olasılığı olan (finansal varlık) toxical adj.
Law
yeniden kabul ettirme reimposition n.
kıymeti düşük bir malı yüksek kıymette sigorta ettirme gambling policy n.
tekemmül ettirme consummation n.
tescil ettirme hakkı right to registration n.
yemin ettirme juration n.
yemin ettirme görevlisi commissioner for oath n.
Politics
yemin ettirme administration n.
tescil ettirme registering n.
gaulle'ün politikasını takip ettirme gaullism n.
işkenceye tanıklık ettirme witnessing another under torture n.
zorla göç ettirme forced migration n.
Technical
görev göç ettirme task migration n.
kayışla hareket ettirme belt drive n.
trip ettirme trip initiation n.
zincirle hareket ettirme chain drive n.
Telecom
bir başka kişinin oturumunu ele geçirip devam ettirme session hijacking n.
Electric
elektrikle hareket ettirme electric drive n.
Automotive
güç tahrikli park ettirme teçhizatı power-driven parking equipment n.
hareket ettirme rayı guide rail n.
hareket ettirme setting in motion n.
kam mili ve hareket ettirme mekanizmaları camshaft drive and actuating mechanisms n.
Aeronautic
havaalanında biletini vize ettirme check in n.
Marine
lok yardımıyla bir su seviyesindiğerine hareket ettirme lockage n.
yükle birlikte gelen kolileri çekip hareket ettirme rummage n.
filoyu bir oluşumdan diğerine hareket ettirme yöntemi isodrome n.
Psychology
fiziksel kuvvet uygulamadan bir şeyi sadece düşünerek hareket ettirme yeteneği telekinesis n.
fiziksel kuvvet uygulamadan bir şeyi sadece düşünerek hareket ettirme yeteneği telenergy n.
Dentistry
dişi aşağı doğru hareket ettirme retrusion n.
Social Sciences
konuşmacının sarf ettiği kelimeleri dinleyici kalabalığına aynı anda tekrar ettirme tekniği human megaphone n.
Military
güç intikal ettirme force projection n.
güç intikal ettirme power projection n.
harekatı idame ettirme yeteneği sustainability n.
infilak ettirme detonation n.
lazer işaretleyicisini hedeften başka noktaya yönlendirip lazer tespitinden sonra lazeri terminal hücum güdümünü belirlemek için hareket ettirme tekniği offset lasing n.
kendini idame ettirme imkan ve kabiliyetine sahip self-sustaining adj.
Sport
(eskrimde) vücudun rakipçe dokunulduğunda puan alınan hedef alanlarını hücumdan kaçınmak üzere hareket ettirme displacement n.
Tennis
kendi servis oyununu devam ettirme hold n.
Chess
(satrançta) piyonu oyun başında iki kare hareket ettirme double jump n.
Music
dansta bir ayak üstünde durup diğer ayağı ileri veya geri hareket ettirme coupee n.
telli çalgılarda yayı uç kısmından topuk kısmına doğru hareket ettirme up-bow n.
telli çalgılarda yayı topuk kısmından uç kısmına doğru hareket ettirme down-bow n.
Archaic
yeniden devam ettirme recontinuance n.