have one - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

have one



Bedeutungen, die der Begriff "have one" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 365 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
have it in one v. yeteneği olmak
have one's wits about one v. doğru dürüst düşünebilmek
have one's wits about one v. kafası yerinde olmak
have money owed to one (by) v. alacaklanmak
have money owed to one v. alacağı olmak
have (something/someone) brought to one v. ayağına getirtmek
have a one-track mind v. bir konuyu tutturmak
have money ledged with one v. birisinde parası olmak
let one have v. ulaştırmak
have more than one meaning v. birden çok anlama gelmek
have more than one meaning v. birden çok anlama sahip olmak
have more than one meaning v. birden çok anlamı olmak
have a one-night stand v. tek gecelik aşk yaşamak
have a one-night stand v. tek gecelik heyecan yaşamak
have a one-night stand v. tek gecelik ilişki yaşamak
Phrasals
have (something) going for (one) v. (bir şey birinin) istediği gibi gitmek
have (something) going for (one) v. (birinin) lehine/avantajına (bir şey) olmak
have (something) going for (one) v. (birinin) iyiliğine (bir şey) olmak
Phrases
we have one suspect in custody expr. gözaltında bir şüpheli var
Proverb
(one) has made (one's) bed and (one) will have to lie in it kendi düşen ağlamaz
Colloquial
have (one) cold [us] v. (birinin) insafına kalmak
have (one) cold [us] v. (birini) eline düşürmek
have one thing in common v. bir ortak noktası olmak
have everything one needs v. ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olmak
have one up on somebody v. birinden üstün olmak
have one up on somebody v. birinden bir adım önde olmak
have one up on somebody v. birinden avantajlı durumda olmak
have one up on somebody v. birinden önde olmak
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak
have one up on (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak
have got it in (one) v. (birinin) içinde olmak
have got it in (one) v. belli bir yeteneğe sahip olmak
have got it in (one) v. bir yeteneği içinde barındırmak
have had one too many v. içkiyi fazla kaçırmış olmak
have had one too many v. çok sarhoş olmak
have had one too many v. çok içmiş olmak
have (something) on (one) v. (birinin) aleyhinde kanıt olmak
have (something) on (one) v. (biri) hakkında suçlayıcı kanıt olmak
have (something) on (one) v. (biri) hakkında bir suç, kabahat işlediğine dair kanıt olmak
have (something) on (one) v. (birinin) uygunsuz bir davranışta bulunduğuna dair kanıt olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı avantaj sahibi olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı üstünlük sağlayacak (bir şeyi) olmak
have (something) on (one) v. üzerinde (bir şey) olmak
have (something) on (one) v. yanında (bir şey) olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı suçlayıcı kanıtı olmak
have (something) on (one) v. birinin bir suç işlediğine, yanlış yaptığına, uygunsuz davrandığına dair kanıtı olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı kanıtı/delili olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı bir avantaj sahibi olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı bir üstünlüğü olmak
have (something) on (one) v. (birinin) üzerinde bir şey olmak
have (something) on (one) v. (birinin) yanında bir şey olmak
let (one) have (one's) head v. (birini) kendi haline bırakmak
let (one) have (one's) head v. (birine) istediğini yapması için izin vermek
let (one) have (one's) head v. (birini) istediğini yapması için özgür bırakmak
let (one) have (one's) head v. (birine) daha fazla özgürlük tanımak
have (one) up v. bir adım önde olmak
have (one) up v. üstün olmak
have (one) up v. avantajlı durumda olmak
have (one) up v. önde olmak
have (one) up v. avantaj elde etmek/kazanmak
have (one) up v. üstünlük elde etmek
have (one) up v. üstünlük sağlamak
have it in one to do something v. birinin bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something v. bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak
have it in one to do something v. bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in one to do v. yapma yeteneği olmak
have it in one to do v. yapma becerisine sahip olmak
have it in one to do v. yapmak birinin içinde olmak
have it in one to do v. yapma yeteneğini içinde barındırmak
have it in one to do v. yapma kapasitesi olmak
have it in one to do v. yapma potansiyeli olmak
have it in one to do something v. bir şey yapma yeteneği olmak
have it in one to do something v. bir şey yapma becerisine sahip olmak
have it in one to do something v. bir şey yapmak birinin içinde olmak
have it in one to do something v. bir şey yapma kapasitesi olmak
have it in one to do something v. bir şey yapma potansiyeli olmak
have it out for (one) v. (birine) takmak
have it out for (one) v. (birine) diş bilemek
have evil written all over one v. kötü biri olduğu her halinden belli olmak
can I have (one) call you? expr. (sonra) sizi arayabilir mi?
can I have (one) call you? expr. (sonra) sizi arasa olur mu?
have a nice one expr. iyi günler
have a nice one expr. iyi geceler
have a nice one expr. iyi sabahlar
have a nice one expr. güle güle
(one) never would have guessed expr. (biri) asla tahmin edemezdi
(one) never would have guessed expr. (birinin) kırk yıl düşünse aklına gelmezdi
(one) never would have guessed expr. (birinin) hiç aklına gelmezdi
Idioms
have one conform to your instruction v. birini hizaya getirmek
have one conform to your instruction v. birini yola getirme
have contact with (one) v. (birisi) ile irtibat kurmak
have contact with (one) v. (birisi) ile irtibata geçmek
have contact with (one) v. (birisi) ile temasa geçmek
have contact with (one) v. (birisi) ile temas kurmak
lose everything one has and have nowhere to turn v. arafat´ta soyulmuş hacıya dönmek
have one over the eight v. aşırı derecede içmek
have one foot in the grave v. bir gözü toprağa bakmak
have one in the oven v. bir bebeğe hamile olmak
have one eye on something v. bir gözü (dikkati) başka bir şeyde olmak
have one foot in the grave v. bir ayağı çukurda olmak
have one in the oven v. bebek beklemek
have it in one v. beceriye sahip olmak
have one foot in the grave v. bir ayağı mezarda olmak
have a quick one v. bir iki tek atmak
have one over the eight v. çok içmek
have one's wits about one v. dikkat kesilmek
have more than one string to one's fiddle v. her alanda kabiliyeti olmak
have one's wits about one v. gözünü açmak
have it in one v. gerekli cesareti olmak
have one foot in the grave v. gözü toprağa bakmak
have one foot in the grave v. elden ayaktan düşmek
have as much chance as a one-legged man in a butt kicking contest v. hiç şansı olmamak
have one's wits about one v. gözünü dört açmak
have a bright future ahead (of one) v. geleceği parlak olmak
have one foot in the grave v. gidici olmak
have one too many v. içkiyi fazla kaçırmak
have a quick one v. iki tek atmak
have one too many g and t's v. içkiyi (özellikle cin/tonik) fazla kaçarmak
have one foot in the grave v. ölüme yakın olmak
have one foot in the grave v. ölmek üzere olmak
have more than one string to one's fiddle v. on parmağında on marifet olmak
have had one over the eight v. kafayı tütsülemek
have one over the eight v. küfelik almak
have more than one string to fiddle v. on parmağında on marifet olmak
have just one oar in the water v. kafası karışık olmak
have one foot in the grave v. ölüme yaklaşmış olmak
have a one-track mind v. sadece tek bir konuyu düşünmek
have the cards stacked against one v. şans yüzüne gülmemek
have the cards stacked against one v. şansı yaver gitmemek
have a way with one v. şeytan tüyü olmak
have the deck stacked against one v. şans kendinden yana olmamak
have the cards stacked against one v. şans kendinden yana olmamak
have just one oar in the water v. salim kafayla düşünememek
have the deck stacked against one v. şansı yaver gitmemek
have just one oar in the water v. sağlıklı düşünememek
have one over the eight v. şişede balık olmak
have one too many v. sarhoş olmak
have one's wits about one v. tetikte olmak
have one's wits about one v. (bir tehlikeye vb karşı) paniğe kapılmamak
have one's wits about one v. (bir tehlikeye vb karşı) sükunetini korumak
have something coming to one v. (cezalandırılmayı vb) hak etmek
have a lot going for one v. (bir görev için) biçilmiş kaftan olmak
have it in one v. yeteneği olmak
have a lot going for one v. (bir iş için) gerekli meziyetleri olmak
have a derry on (one) [australia/new zealand] v. (birini) hor görmek
have a derry on (one) [australia/new zealand] v. (birini) küçümsemek
have a derry on (one) [australia/new zealand] v. (biri) hakkında olumsuz görüşleri olmak
have a derry on (one) [australia/new zealand] v. (birisi) hakkında önyargılı davranmak
have a derry on (one) [australia/new zealand] v. (birine) karşı peşin hükümlü olmak
have a derry on (one) [australia/new zealand] v. (birine) garezi olmak
have a derry on (one) [australia/new zealand] v. (birinden) hiç haz etmemek
have (one) in fits v. (birini) kahkahalarla güldürmek
have (one) in fits v. (birini) kahkahalara boğmak
have (one) in fits v. (birini) çok güldürmek
have (one) in fits v. (birini) gülmekten yerlere yatırmak
have (one) in fits v. (birini) gülmekten öldürmek
have more than one string to fiddle v. birçok alanda yeteneği olmak
have more than one string to one's fiddle v. birçok alanda yeteneği olmak
have more than one string to (one's) bow v. mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak
have more than one string to (one's) bow v. birden fazla şansı/seçeneği olmak
have (something) in store (for one) v. (biri için bir şeyi) bekletmek
have (something) in store (for one) v. (biri için bir şeyi) hazır bulundurmak
let one have it v. saldırmak
have all (one's) eggs in one basket v. sermayeyi kediye yüklemek
have all (one's) eggs in one basket v. varını yoğunu riske atmak
have all (one's) eggs in one basket v. varını yoğunu tehlikeye atmak
have all (one's) eggs in one basket v. tüm enerjisini/kaynaklarını kaybetmek pahasına tek bir yere harcamak/yatırmak
have no one to blame but oneself v. kendi sorunlarından sorumlu olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. siz/sen/o giderken ben geliyordum
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. siz/sen/o giderken biz geliyorduk
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. karşısındakinden daha deneyimli olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v. karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. bir ayağı çukurda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. hayatının sonuna yaklaşmış olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. ölmek üzere olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. bir gözü torağa bakmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. gidici olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. belirsiz bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. her an değişebilecek bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. problemli bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. bir anda felakete dönüşebilecek bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. pamuk ipliğine bağlı olmak
have one up on somebody v. birinden üstün olmak
have one up on somebody v. birinden bir adım önde olmak
have one up on somebody v. birinden avantajlı durumda olmak
have one up on somebody v. birinden önde olmak
be/have one over the eight v. hafif sarhoş olmak
be/have one over the eight v. kafası iyi olmak
be/have one over the eight v. kafası güzel olmak
be/have one over the eight v. içkiyi biraz fazla kaçırmak
give (one) (the) clearance to have (something) v. (birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek
give (one) (the) clearance to have (something) v. (birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için) izin çıkarmak
have (got) (one) pegged as (something) v. (biri) kafasında (bir şey) olarak yer etmek
have (got) (one) pegged as (something) v. (biri) kafasında (bir şekilde) yer etmek
have (got) (one) pegged as (something) v. (birinin bir şey) olduğunu düşünmek/sanmak
have (one) bang to rights v. (radar/kamera) (birisini bir suç işlerken) uluorta yakalamak
have (one) bang to rights v. (birini) elinde delillerle yakalamak
have (one) by the balls v. (birinin) ipi ellerinde olmak
have (one) by the balls v. (birini) köşeye sıkıştırmak
have (one) by the balls v. (birini) tamamen kontrolü altına almak
have (one) by the short and curlies v. (birini) ensesinden yakalamak
have (one) by the short and curlies v. (birinin) ensesine binmek
have (one) by the short and curlies v. (birinin) yakasına yapışmak
have (one) by the short and curlies v. (birinin) ensesinde boza pişirmek
have (one) by the short and curlies v. (birinin) iplerini ele geçirmek/elinde tutmak
have (one) by the short and curlies v. (biri) üzerinde hakimiyet kurmak
have (one) by the short and curlies v. (birini) kontrolü altına almak
have (one) by the short and curlies v. (birinin) yakasını ele geçirmek
have (one) by the short and curlies v. (birini) paçasından yakalamak
have (one) dead to rights v. (birini) iş üstünde yakalamak
have (one) dead to rights v. (birini) suçüstü yakalamak
have (one) in (for something) v. (birini bir şey için) eve çağırmak/davet etmek
have (one) in stitches v. (birini) gülmekten kırıp geçirmek
have (one) in stitches v. (birini) kahkahalarla güldürmek
have (one) in stitches v. (birini) kahkahalara boğmak
have (one) in stitches v. (birini) çok güldürmek
have (one) in stitches v. (birini) gülmekten yerlere yatırmak
have (one) in stitches v. (birini) gülmekten öldürmek
have (one) on a short leash v. (birinin) dizginlerini eline almak
have (one) on a short leash v. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
have (one) on the run v. (birine) karşı avantajlı olmak
have (one) on toast v. (birinin) ipi ellerinde olmak
have (one) over a barrel v. (birinin) iplerini eline almak
have (one) over a barrel v. (birini) kontrolü altına almak
have (one) over a barrel v. (birini) gafil avlamak
have (one) rolling in the aisles v. (birini) gülmekten kırıp geçirmek
have (one) rolling in the aisles v. (birini) kahkahalarla güldürmek
have (one) rolling in the aisles v. (birini) kahkahalara boğmak
have (one) rolling in the aisles v. (birini) çok güldürmek
have (one) rolling in the aisles v. (birini) gülmekten yerlere yatırmak
have (one) rolling in the aisles v. (birini) gülmekten öldürmek
have (one) taped v. (birinin) açık noktasını/kamburunu bilmek
have (one) to thank v. (birine) borçlu olmak
have (one) to thank v. (biri) sayesinde olmak
have one's work cut out for (one) v. yapacak zor bir işi olmak
have one's work cut out for (one) v. zor bir iş/görev (birini) beklemek
have one's work cut out for (one) v. zor bir görevi olmak
have one's work cut out for (one) v. önünde zor bir iş/görev olmak
have a bone to pick (with one) v. (biriyle) paylaşacak kozu olmak
have a bone to pick (with one) v. (biriyle) görülecek bir hesabı olmak
have a downer on (one) v. (birinden) hazzetmemek
have a downer on (one) v. (birinden) hoşlanmamak
have a grudge (against one) v. (birine karşı) kin beslemek
have a grudge (against one) v. (birine karşı) kin gütmek
have a scrape with (one) v. (biriyle) kapışmak
have a scrape with (one) v. (biriyle) atışmak
have a scrape with (one) v. (biriyle) sürtüşmek
have a word with (one) v. (biriyle) konuşmak
have a word with (one) v. (biriyle) görüşmek
have a word with (one) v. (biriyle) müzakere etmek
have a word with (one) v. (biriyle) biraz konuşmak
have back at (one) v. (birine) saldırmak
have back at (one) v. (birini) eleştirmek
have back at (one) v. (birini) azarlamak
have going for one v. birinin yararına ilerleyen (bir şey) olmak
have going for one v. yolunu bulmak
have going for one v. birinin yararına ilerleyen/faydalanabildiği bir düzeneği olmak
have going for one v. birinin işi tıkırında olmak
have got it in for (one) v. (birine) diş bilemek
have got it in for (one) v. (birine) gıcık gitmek
have got it in for (one) v. (birine) takmak
have got it in for (one) v. (birine) kafayı takmak
have got it in for (one) v. (birine) garezi olmak
have got it in for (one) v. (birine) karşı hıncı olmak
have got it in for (one) v. (birine) karşı kin beslemek
have got it in for (one) v. (biriyle) uğraşmak
have intimate relations with (one) v. (biriyle) samimi ilişkiler içinde olmak
have intimate relations with (one) v. (biriyle) cinsel ilişkiye girmek
have on one v. birinin aleyhinde kanıt olmak
have on one v. biri hakkında suçlayıcı kanıt olmak
have on one v. biri hakkında bir suç/kabahat işlediğine dair kanıt olmak
have one eye on (someone or something) v. bir gözü/dikkati başka (birinde/bir şeyde) olmak
have one eye on something v. bir gözü (dikkati) başka bir şeyde olmak
have one's work cut out for one v. birinin önünde yapması gereken birçok iş olmak
have one's work cut out for one v. birinin işi başından aşkın olmak
have one's work cut out for one v. birinin işi/görevi zor olmak
have pity on (one) v. güç durumdaki (birine) acımak
have pity on (one) v. (birine) merhamet duymak
have pity on (one) v. (biri) için üzülmek
have pity on (one) v. (birine) merhamet etmek
have pity on (one) v. (birine) merhamet göstermek
have the ear of (one) v. (birinin) beğenisini kazanmak
have the ear of (one) v. (birinin) ilgisini/dikkatini çekmek
have the ear of (one) v. (birinin) gözdesi olmak
have the ear of (one) v. (birine) söylediklerini dinletmek
have two strikes against (one) v. üç hakkından ikisini kullanmış olmak
not have a stitch of clothes (one) v. çıplak olmak
not have a stitch of clothes (one) v. anadan üryan olmak
not have a stitch of clothes (one) v. üzerinde hiçbir şey olmamak
not have a stitch of clothes (one) v. çırılçıplak olmak
not have a stitch of clothing (one) v. çıplak olmak
not have a stitch of clothing (one) v. anadan üryan olmak
not have a stitch of clothing (one) v. üzerinde hiçbir şey olmamak
not have a stitch of clothing (one) v. çırılçıplak olmak
only have eyes for (one) v. gözü (birinden) başkasını görememek
only have eyes for (one) v. gözleri (birinden) başka bir şey görmemek
I only have one pair of hands expr. on tane elim yok
have one foot on a banana peel expr. sürekli bir belirsizlik içinde
have one foot on a banana peel expr. sürekli bir kararsızlık içinde
have one foot on a banana peel expr. sürekli bir değişkenlik içinde
have one foot on a banana peel expr. her an değişebilir bir halde
have one foot on a banana peel expr. kesin/stabil bir durumda değil
have one foot on a banana peel expr. her an bir şey olabilecek gibi
have one foot on a banana peel expr. her an her şey bozulabilirmiş gibi
have one foot on a banana peel expr. her an her şey ayağının altından/elinden kayacakmış gibi
(one) doesn't have a problem with that expr. (biri) için hava hoş
(one) doesn't have a problem with that expr. (biri) için sıkıntı değil
(one) doesn't have a problem with that expr. (biri) için sorun değil
(one) doesn't have a problem with that expr. (biri) için hiç problem değil
(one) doesn't have a problem with that expr. (birine) uyar
(one) will have (someone) for breakfast expr. (biri birini) kolayca yenecek
(one) will have (someone) for breakfast expr. (biri birini) hezimete uğratacak
(one) will have (someone) for breakfast expr. (biri birini) zorlanmadan alt edecek
(one) will have (something) for breakfast expr. (biri bir şeyin) kolayca üstesinden gelecek
(one) will have (something) for breakfast expr. (biri bir şeyi) kolayca başaracak
(one) will have (something) for breakfast expr. (bir şey biri) için çocuk oyuncağı
(one) zigged when (one) should have zagged expr. (biri) yanlış yöne hareket etmiş
(one) zigged when (one) should have zagged expr. (biri) ters/yanlış bir hareket yapmış
(one) zigged when (one) should have zagged expr. (biri) hareket etmesi gereken yönde hareket etmemiş
(one) zigged when (one) should have zagged expr. (biri) bir şeyi olması gerektiği şekilde yapmamış
(one) zigged when (one) should have zagged expr. (biri) bir şeyi olması gerekenin tersi şekilde yapmış
(one) zigged when (one) should have zagged expr. (biri) yanlış/ters yönde bir hamle yapmış
I have only got one pair of hands expr. on tane elim yok
I have only got one pair of hands expr. işim başımdan aşkın
I have only got one pair of hands expr. çok yoğunum
I have only got one pair of hands expr. çok doluyum
I have only got one pair of hands expr. iki tane elim var
I have only got one pair of hands expr. on işi aynı anda yapamam
Speaking
you have one hell of an imagination expr. acayip bir hayal gücün var
I have one brother expr. bir abim var
can I have one? expr. bir tane alabilir miyim?
I have one brother expr. bir erkek kardeşim var
I have one brother expr. bir ağabeyim var
you're not the one who'd have to do it expr. bunu yapması gereken kişi sen değilsin
they didn't have a bigger one? expr. daha büyüğü yok muydu?
have a good one expr. iyi sabahlar
have a good one expr. iyi geceler
if you mess with one person you will have the whole family after you expr. içlerinden birine dalaşırsan tüm aile peşine düşer
have a good one expr. iyi günler
you might have heard me tell this one before expr. önceden anlattığımda duymuşsun herhalde
have you ever been with one of them? expr. onlardan biriyle hiç beraber oldun mu?
I have one last question for you expr. sana son 1 sorum var
I have one last question for you expr. son bir sorum var
I have one last question for you expr. sana son bir sorum var
I have one last question expr. sana son 1 sorum var
I have one last question expr. sana son bir sorum var
I have one last question expr. son bir sorum var
I have one rule expr. tek bir kuralım var
if I can't have you, no one can expr. ya benimsin, ya kara toprağın
I don't have one on me expr. yanımda (hiçbir tane) yok
if I can't have you, no one can expr. ya benimsin, ya toprağın
can I have (one) call you? expr. (birisi) size dönsün mü?
can I have (one) call you? expr. (birisi) sizi arasın mı?
can I have (one) call you? expr. sizi aratayım mı?
I have 2 siblings one is a girl and one is a boy expr. merhaba benim 2 tane kardeşim var birisi kız birisi erkek
I have 2 siblings one is a girl and one is a boy expr. merhaba benim 2 kardeşim var birisi kız birisi erkek
Slang
(one) must have killed a chinaman [dated] expr. (biri) kötü şans getirecek bir şey yapmış olmalı
(one) must have killed a chinaman [dated] expr. (biri) nazar değdirmiş/etmiş olmalı
British Slang
have one off the wrist v. otuzbir çekmek
have one in the departure lounge v. kakası gelmek
have one off the wrist v. mastürbasyon yapmak