Türkisch - Englisch
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Englisch Synonyme
Synonyme
Über uns
Werkzeuge
Quellen
Kontakt
Einloggen / Registrieren
Licht Ausschalten
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyme
Werkzeuge
Über uns
Quellen
Kontakt
Einloggen / Registrieren
EN-TR
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Spanisch - Englisch
Französisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Verlauf
have one
Bedeutungen, die der Begriff
"have one"
mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 365 Ergebniss(e)
Kategorie
Englisch
Türkisch
General
1
General
have it in one
v.
yeteneği olmak
2
General
have one's wits about one
v.
doğru dürüst düşünebilmek
3
General
have one's wits about one
v.
kafası yerinde olmak
4
General
have money owed to one (by)
v.
alacaklanmak
5
General
have money owed to one
v.
alacağı olmak
6
General
have (something/someone) brought to one
v.
ayağına getirtmek
7
General
have a one-track mind
v.
bir konuyu tutturmak
8
General
have money ledged with one
v.
birisinde parası olmak
9
General
let one have
v.
ulaştırmak
10
General
have more than one meaning
v.
birden çok anlama gelmek
11
General
have more than one meaning
v.
birden çok anlama sahip olmak
12
General
have more than one meaning
v.
birden çok anlamı olmak
13
General
have a one-night stand
v.
tek gecelik aşk yaşamak
14
General
have a one-night stand
v.
tek gecelik heyecan yaşamak
15
General
have a one-night stand
v.
tek gecelik ilişki yaşamak
Phrasals
16
Phrasals
have (something) going for (one)
v.
(bir şey birinin) istediği gibi gitmek
17
Phrasals
have (something) going for (one)
v.
(birinin) lehine/avantajına (bir şey) olmak
18
Phrasals
have (something) going for (one)
v.
(birinin) iyiliğine (bir şey) olmak
Phrases
19
Phrases
we have one suspect in custody
expr.
gözaltında bir şüpheli var
Proverb
20
Proverb
(one) has made (one's) bed and (one) will have to lie in it
kendi düşen ağlamaz
Colloquial
21
Colloquial
have (one) cold [us]
v.
(birinin) insafına kalmak
22
Colloquial
have (one) cold [us]
v.
(birini) eline düşürmek
23
Colloquial
have one thing in common
v.
bir ortak noktası olmak
24
Colloquial
have everything one needs
v.
ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olmak
25
Colloquial
have one up on somebody
v.
birinden üstün olmak
26
Colloquial
have one up on somebody
v.
birinden bir adım önde olmak
27
Colloquial
have one up on somebody
v.
birinden avantajlı durumda olmak
28
Colloquial
have one up on somebody
v.
birinden önde olmak
29
Colloquial
have one up on (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek
30
Colloquial
have one up on (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak
31
Colloquial
have one up on (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek
32
Colloquial
have one up on (someone or something)
v.
(birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak
33
Colloquial
have one up on (someone or something)
v.
(birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak
34
Colloquial
have got it in (one)
v.
(birinin) içinde olmak
35
Colloquial
have got it in (one)
v.
belli bir yeteneğe sahip olmak
36
Colloquial
have got it in (one)
v.
bir yeteneği içinde barındırmak
37
Colloquial
have had one too many
v.
içkiyi fazla kaçırmış olmak
38
Colloquial
have had one too many
v.
çok sarhoş olmak
39
Colloquial
have had one too many
v.
çok içmiş olmak
40
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birinin) aleyhinde kanıt olmak
41
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(biri) hakkında suçlayıcı kanıt olmak
42
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(biri) hakkında bir suç, kabahat işlediğine dair kanıt olmak
43
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birinin) uygunsuz bir davranışta bulunduğuna dair kanıt olmak
44
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birine) karşı avantaj sahibi olmak
45
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birine) karşı üstünlük sağlayacak (bir şeyi) olmak
46
Colloquial
have (something) on (one)
v.
üzerinde (bir şey) olmak
47
Colloquial
have (something) on (one)
v.
yanında (bir şey) olmak
48
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birine) karşı suçlayıcı kanıtı olmak
49
Colloquial
have (something) on (one)
v.
birinin bir suç işlediğine, yanlış yaptığına, uygunsuz davrandığına dair kanıtı olmak
50
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birine) karşı kanıtı/delili olmak
51
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birine) karşı bir avantaj sahibi olmak
52
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birine) karşı bir üstünlüğü olmak
53
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birinin) üzerinde bir şey olmak
54
Colloquial
have (something) on (one)
v.
(birinin) yanında bir şey olmak
55
Colloquial
let (one) have (one's) head
v.
(birini) kendi haline bırakmak
56
Colloquial
let (one) have (one's) head
v.
(birine) istediğini yapması için izin vermek
57
Colloquial
let (one) have (one's) head
v.
(birini) istediğini yapması için özgür bırakmak
58
Colloquial
let (one) have (one's) head
v.
(birine) daha fazla özgürlük tanımak
59
Colloquial
have (one) up
v.
bir adım önde olmak
60
Colloquial
have (one) up
v.
üstün olmak
61
Colloquial
have (one) up
v.
avantajlı durumda olmak
62
Colloquial
have (one) up
v.
önde olmak
63
Colloquial
have (one) up
v.
avantaj elde etmek/kazanmak
64
Colloquial
have (one) up
v.
üstünlük elde etmek
65
Colloquial
have (one) up
v.
üstünlük sağlamak
66
Colloquial
have it in one to do something
v.
birinin bir şey yapma yeteneği olmak
67
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak
68
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak
69
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma yeteneği olmak
70
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma becerisine sahip olmak
71
Colloquial
have it in one to do
v.
yapmak birinin içinde olmak
72
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma yeteneğini içinde barındırmak
73
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma kapasitesi olmak
74
Colloquial
have it in one to do
v.
yapma potansiyeli olmak
75
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma yeteneği olmak
76
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma becerisine sahip olmak
77
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapmak birinin içinde olmak
78
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma kapasitesi olmak
79
Colloquial
have it in one to do something
v.
bir şey yapma potansiyeli olmak
80
Colloquial
have it out for (one)
v.
(birine) takmak
81
Colloquial
have it out for (one)
v.
(birine) diş bilemek
82
Colloquial
have evil written all over one
v.
kötü biri olduğu her halinden belli olmak
83
Colloquial
can I have (one) call you?
expr.
(sonra) sizi arayabilir mi?
84
Colloquial
can I have (one) call you?
expr.
(sonra) sizi arasa olur mu?
85
Colloquial
have a nice one
expr.
iyi günler
86
Colloquial
have a nice one
expr.
iyi geceler
87
Colloquial
have a nice one
expr.
iyi sabahlar
88
Colloquial
have a nice one
expr.
güle güle
89
Colloquial
(one) never would have guessed
expr.
(biri) asla tahmin edemezdi
90
Colloquial
(one) never would have guessed
expr.
(birinin) kırk yıl düşünse aklına gelmezdi
91
Colloquial
(one) never would have guessed
expr.
(birinin) hiç aklına gelmezdi
Idioms
92
Idioms
have one conform to your instruction
v.
birini hizaya getirmek
93
Idioms
have one conform to your instruction
v.
birini yola getirme
94
Idioms
have contact with (one)
v.
(birisi) ile irtibat kurmak
95
Idioms
have contact with (one)
v.
(birisi) ile irtibata geçmek
96
Idioms
have contact with (one)
v.
(birisi) ile temasa geçmek
97
Idioms
have contact with (one)
v.
(birisi) ile temas kurmak
98
Idioms
lose everything one has and have nowhere to turn
v.
arafat´ta soyulmuş hacıya dönmek
99
Idioms
have one over the eight
v.
aşırı derecede içmek
100
Idioms
have one foot in the grave
v.
bir gözü toprağa bakmak
101
Idioms
have one in the oven
v.
bir bebeğe hamile olmak
102
Idioms
have one eye on something
v.
bir gözü (dikkati) başka bir şeyde olmak
103
Idioms
have one foot in the grave
v.
bir ayağı çukurda olmak
104
Idioms
have one in the oven
v.
bebek beklemek
105
Idioms
have it in one
v.
beceriye sahip olmak
106
Idioms
have one foot in the grave
v.
bir ayağı mezarda olmak
107
Idioms
have a quick one
v.
bir iki tek atmak
108
Idioms
have one over the eight
v.
çok içmek
109
Idioms
have one's wits about one
v.
dikkat kesilmek
110
Idioms
have more than one string to one's fiddle
v.
her alanda kabiliyeti olmak
111
Idioms
have one's wits about one
v.
gözünü açmak
112
Idioms
have it in one
v.
gerekli cesareti olmak
113
Idioms
have one foot in the grave
v.
gözü toprağa bakmak
114
Idioms
have one foot in the grave
v.
elden ayaktan düşmek
115
Idioms
have as much chance as a one-legged man in a butt kicking contest
v.
hiç şansı olmamak
116
Idioms
have one's wits about one
v.
gözünü dört açmak
117
Idioms
have a bright future ahead (of one)
v.
geleceği parlak olmak
118
Idioms
have one foot in the grave
v.
gidici olmak
119
Idioms
have one too many
v.
içkiyi fazla kaçırmak
120
Idioms
have a quick one
v.
iki tek atmak
121
Idioms
have one too many g and t's
v.
içkiyi (özellikle cin/tonik) fazla kaçarmak
122
Idioms
have one foot in the grave
v.
ölüme yakın olmak
123
Idioms
have one foot in the grave
v.
ölmek üzere olmak
124
Idioms
have more than one string to one's fiddle
v.
on parmağında on marifet olmak
125
Idioms
have had one over the eight
v.
kafayı tütsülemek
126
Idioms
have one over the eight
v.
küfelik almak
127
Idioms
have more than one string to fiddle
v.
on parmağında on marifet olmak
128
Idioms
have just one oar in the water
v.
kafası karışık olmak
129
Idioms
have one foot in the grave
v.
ölüme yaklaşmış olmak
130
Idioms
have a one-track mind
v.
sadece tek bir konuyu düşünmek
131
Idioms
have the cards stacked against one
v.
şans yüzüne gülmemek
132
Idioms
have the cards stacked against one
v.
şansı yaver gitmemek
133
Idioms
have a way with one
v.
şeytan tüyü olmak
134
Idioms
have the deck stacked against one
v.
şans kendinden yana olmamak
135
Idioms
have the cards stacked against one
v.
şans kendinden yana olmamak
136
Idioms
have just one oar in the water
v.
salim kafayla düşünememek
137
Idioms
have the deck stacked against one
v.
şansı yaver gitmemek
138
Idioms
have just one oar in the water
v.
sağlıklı düşünememek
139
Idioms
have one over the eight
v.
şişede balık olmak
140
Idioms
have one too many
v.
sarhoş olmak
141
Idioms
have one's wits about one
v.
tetikte olmak
142
Idioms
have one's wits about one
v.
(bir tehlikeye vb karşı) paniğe kapılmamak
143
Idioms
have one's wits about one
v.
(bir tehlikeye vb karşı) sükunetini korumak
144
Idioms
have something coming to one
v.
(cezalandırılmayı vb) hak etmek
145
Idioms
have a lot going for one
v.
(bir görev için) biçilmiş kaftan olmak
146
Idioms
have it in one
v.
yeteneği olmak
147
Idioms
have a lot going for one
v.
(bir iş için) gerekli meziyetleri olmak
148
Idioms
have a derry on (one) [australia/new zealand]
v.
(birini) hor görmek
149
Idioms
have a derry on (one) [australia/new zealand]
v.
(birini) küçümsemek
150
Idioms
have a derry on (one) [australia/new zealand]
v.
(biri) hakkında olumsuz görüşleri olmak
151
Idioms
have a derry on (one) [australia/new zealand]
v.
(birisi) hakkında önyargılı davranmak
152
Idioms
have a derry on (one) [australia/new zealand]
v.
(birine) karşı peşin hükümlü olmak
153
Idioms
have a derry on (one) [australia/new zealand]
v.
(birine) garezi olmak
154
Idioms
have a derry on (one) [australia/new zealand]
v.
(birinden) hiç haz etmemek
155
Idioms
have (one) in fits
v.
(birini) kahkahalarla güldürmek
156
Idioms
have (one) in fits
v.
(birini) kahkahalara boğmak
157
Idioms
have (one) in fits
v.
(birini) çok güldürmek
158
Idioms
have (one) in fits
v.
(birini) gülmekten yerlere yatırmak
159
Idioms
have (one) in fits
v.
(birini) gülmekten öldürmek
160
Idioms
have more than one string to fiddle
v.
birçok alanda yeteneği olmak
161
Idioms
have more than one string to one's fiddle
v.
birçok alanda yeteneği olmak
162
Idioms
have more than one string to (one's) bow
v.
mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak
163
Idioms
have more than one string to (one's) bow
v.
birden fazla şansı/seçeneği olmak
164
Idioms
have (something) in store (for one)
v.
(biri için bir şeyi) bekletmek
165
Idioms
have (something) in store (for one)
v.
(biri için bir şeyi) hazır bulundurmak
166
Idioms
let one have it
v.
saldırmak
167
Idioms
have all (one's) eggs in one basket
v.
sermayeyi kediye yüklemek
168
Idioms
have all (one's) eggs in one basket
v.
varını yoğunu riske atmak
169
Idioms
have all (one's) eggs in one basket
v.
varını yoğunu tehlikeye atmak
170
Idioms
have all (one's) eggs in one basket
v.
tüm enerjisini/kaynaklarını kaybetmek pahasına tek bir yere harcamak/yatırmak
171
Idioms
have no one to blame but oneself
v.
kendi sorunlarından sorumlu olmak
172
Idioms
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners
v.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
173
Idioms
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners
v.
siz/sen/o giderken ben geliyordum
174
Idioms
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners
v.
siz/sen/o giderken biz geliyorduk
175
Idioms
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners
v.
karşısındakinden daha deneyimli olmak
176
Idioms
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners
v.
karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak
177
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
bir ayağı çukurda olmak
178
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
hayatının sonuna yaklaşmış olmak
179
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
ölmek üzere olmak
180
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
bir gözü torağa bakmak
181
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
gidici olmak
182
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
belirsiz bir durumda olmak
183
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
her an değişebilecek bir durumda olmak
184
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
problemli bir durumda olmak
185
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
bir anda felakete dönüşebilecek bir durumda olmak
186
Idioms
have one foot in the grave and the other on a banana peel
v.
pamuk ipliğine bağlı olmak
187
Idioms
have one up on somebody
v.
birinden üstün olmak
188
Idioms
have one up on somebody
v.
birinden bir adım önde olmak
189
Idioms
have one up on somebody
v.
birinden avantajlı durumda olmak
190
Idioms
have one up on somebody
v.
birinden önde olmak
191
Idioms
be/have one over the eight
v.
hafif sarhoş olmak
192
Idioms
be/have one over the eight
v.
kafası iyi olmak
193
Idioms
be/have one over the eight
v.
kafası güzel olmak
194
Idioms
be/have one over the eight
v.
içkiyi biraz fazla kaçırmak
195
Idioms
give (one) (the) clearance to have (something)
v.
(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek
196
Idioms
give (one) (the) clearance to have (something)
v.
(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için) izin çıkarmak
197
Idioms
have (got) (one) pegged as (something)
v.
(biri) kafasında (bir şey) olarak yer etmek
198
Idioms
have (got) (one) pegged as (something)
v.
(biri) kafasında (bir şekilde) yer etmek
199
Idioms
have (got) (one) pegged as (something)
v.
(birinin bir şey) olduğunu düşünmek/sanmak
200
Idioms
have (one) bang to rights
v.
(radar/kamera) (birisini bir suç işlerken) uluorta yakalamak
201
Idioms
have (one) bang to rights
v.
(birini) elinde delillerle yakalamak
202
Idioms
have (one) by the balls
v.
(birinin) ipi ellerinde olmak
203
Idioms
have (one) by the balls
v.
(birini) köşeye sıkıştırmak
204
Idioms
have (one) by the balls
v.
(birini) tamamen kontrolü altına almak
205
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birini) ensesinden yakalamak
206
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birinin) ensesine binmek
207
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birinin) yakasına yapışmak
208
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birinin) ensesinde boza pişirmek
209
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birinin) iplerini ele geçirmek/elinde tutmak
210
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(biri) üzerinde hakimiyet kurmak
211
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birini) kontrolü altına almak
212
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birinin) yakasını ele geçirmek
213
Idioms
have (one) by the short and curlies
v.
(birini) paçasından yakalamak
214
Idioms
have (one) dead to rights
v.
(birini) iş üstünde yakalamak
215
Idioms
have (one) dead to rights
v.
(birini) suçüstü yakalamak
216
Idioms
have (one) in (for something)
v.
(birini bir şey için) eve çağırmak/davet etmek
217
Idioms
have (one) in stitches
v.
(birini) gülmekten kırıp geçirmek
218
Idioms
have (one) in stitches
v.
(birini) kahkahalarla güldürmek
219
Idioms
have (one) in stitches
v.
(birini) kahkahalara boğmak
220
Idioms
have (one) in stitches
v.
(birini) çok güldürmek
221
Idioms
have (one) in stitches
v.
(birini) gülmekten yerlere yatırmak
222
Idioms
have (one) in stitches
v.
(birini) gülmekten öldürmek
223
Idioms
have (one) on a short leash
v.
(birinin) dizginlerini eline almak
224
Idioms
have (one) on a short leash
v.
(birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
225
Idioms
have (one) on the run
v.
(birine) karşı avantajlı olmak
226
Idioms
have (one) on toast
v.
(birinin) ipi ellerinde olmak
227
Idioms
have (one) over a barrel
v.
(birinin) iplerini eline almak
228
Idioms
have (one) over a barrel
v.
(birini) kontrolü altına almak
229
Idioms
have (one) over a barrel
v.
(birini) gafil avlamak
230
Idioms
have (one) rolling in the aisles
v.
(birini) gülmekten kırıp geçirmek
231
Idioms
have (one) rolling in the aisles
v.
(birini) kahkahalarla güldürmek
232
Idioms
have (one) rolling in the aisles
v.
(birini) kahkahalara boğmak
233
Idioms
have (one) rolling in the aisles
v.
(birini) çok güldürmek
234
Idioms
have (one) rolling in the aisles
v.
(birini) gülmekten yerlere yatırmak
235
Idioms
have (one) rolling in the aisles
v.
(birini) gülmekten öldürmek
236
Idioms
have (one) taped
v.
(birinin) açık noktasını/kamburunu bilmek
237
Idioms
have (one) to thank
v.
(birine) borçlu olmak
238
Idioms
have (one) to thank
v.
(biri) sayesinde olmak
239
Idioms
have one's work cut out for (one)
v.
yapacak zor bir işi olmak
240
Idioms
have one's work cut out for (one)
v.
zor bir iş/görev (birini) beklemek
241
Idioms
have one's work cut out for (one)
v.
zor bir görevi olmak
242
Idioms
have one's work cut out for (one)
v.
önünde zor bir iş/görev olmak
243
Idioms
have a bone to pick (with one)
v.
(biriyle) paylaşacak kozu olmak
244
Idioms
have a bone to pick (with one)
v.
(biriyle) görülecek bir hesabı olmak
245
Idioms
have a downer on (one)
v.
(birinden) hazzetmemek
246
Idioms
have a downer on (one)
v.
(birinden) hoşlanmamak
247
Idioms
have a grudge (against one)
v.
(birine karşı) kin beslemek
248
Idioms
have a grudge (against one)
v.
(birine karşı) kin gütmek
249
Idioms
have a scrape with (one)
v.
(biriyle) kapışmak
250
Idioms
have a scrape with (one)
v.
(biriyle) atışmak
251
Idioms
have a scrape with (one)
v.
(biriyle) sürtüşmek
252
Idioms
have a word with (one)
v.
(biriyle) konuşmak
253
Idioms
have a word with (one)
v.
(biriyle) görüşmek
254
Idioms
have a word with (one)
v.
(biriyle) müzakere etmek
255
Idioms
have a word with (one)
v.
(biriyle) biraz konuşmak
256
Idioms
have back at (one)
v.
(birine) saldırmak
257
Idioms
have back at (one)
v.
(birini) eleştirmek
258
Idioms
have back at (one)
v.
(birini) azarlamak
259
Idioms
have going for one
v.
birinin yararına ilerleyen (bir şey) olmak
260
Idioms
have going for one
v.
yolunu bulmak
261
Idioms
have going for one
v.
birinin yararına ilerleyen/faydalanabildiği bir düzeneği olmak
262
Idioms
have going for one
v.
birinin işi tıkırında olmak
263
Idioms
have got it in for (one)
v.
(birine) diş bilemek
264
Idioms
have got it in for (one)
v.
(birine) gıcık gitmek
265
Idioms
have got it in for (one)
v.
(birine) takmak
266
Idioms
have got it in for (one)
v.
(birine) kafayı takmak
267
Idioms
have got it in for (one)
v.
(birine) garezi olmak
268
Idioms
have got it in for (one)
v.
(birine) karşı hıncı olmak
269
Idioms
have got it in for (one)
v.
(birine) karşı kin beslemek
270
Idioms
have got it in for (one)
v.
(biriyle) uğraşmak
271
Idioms
have intimate relations with (one)
v.
(biriyle) samimi ilişkiler içinde olmak
272
Idioms
have intimate relations with (one)
v.
(biriyle) cinsel ilişkiye girmek
273
Idioms
have on one
v.
birinin aleyhinde kanıt olmak
274
Idioms
have on one
v.
biri hakkında suçlayıcı kanıt olmak
275
Idioms
have on one
v.
biri hakkında bir suç/kabahat işlediğine dair kanıt olmak
276
Idioms
have one eye on (someone or something)
v.
bir gözü/dikkati başka (birinde/bir şeyde) olmak
277
Idioms
have one eye on something
v.
bir gözü (dikkati) başka bir şeyde olmak
278
Idioms
have one's work cut out for one
v.
birinin önünde yapması gereken birçok iş olmak
279
Idioms
have one's work cut out for one
v.
birinin işi başından aşkın olmak
280
Idioms
have one's work cut out for one
v.
birinin işi/görevi zor olmak
281
Idioms
have pity on (one)
v.
güç durumdaki (birine) acımak
282
Idioms
have pity on (one)
v.
(birine) merhamet duymak
283
Idioms
have pity on (one)
v.
(biri) için üzülmek
284
Idioms
have pity on (one)
v.
(birine) merhamet etmek
285
Idioms
have pity on (one)
v.
(birine) merhamet göstermek
286
Idioms
have the ear of (one)
v.
(birinin) beğenisini kazanmak
287
Idioms
have the ear of (one)
v.
(birinin) ilgisini/dikkatini çekmek
288
Idioms
have the ear of (one)
v.
(birinin) gözdesi olmak
289
Idioms
have the ear of (one)
v.
(birine) söylediklerini dinletmek
290
Idioms
have two strikes against (one)
v.
üç hakkından ikisini kullanmış olmak
291
Idioms
not have a stitch of clothes (one)
v.
çıplak olmak
292
Idioms
not have a stitch of clothes (one)
v.
anadan üryan olmak
293
Idioms
not have a stitch of clothes (one)
v.
üzerinde hiçbir şey olmamak
294
Idioms
not have a stitch of clothes (one)
v.
çırılçıplak olmak
295
Idioms
not have a stitch of clothing (one)
v.
çıplak olmak
296
Idioms
not have a stitch of clothing (one)
v.
anadan üryan olmak
297
Idioms
not have a stitch of clothing (one)
v.
üzerinde hiçbir şey olmamak
298
Idioms
not have a stitch of clothing (one)
v.
çırılçıplak olmak
299
Idioms
only have eyes for (one)
v.
gözü (birinden) başkasını görememek
300
Idioms
only have eyes for (one)
v.
gözleri (birinden) başka bir şey görmemek
301
Idioms
I only have one pair of hands
expr.
on tane elim yok
302
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
sürekli bir belirsizlik içinde
303
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
sürekli bir kararsızlık içinde
304
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
sürekli bir değişkenlik içinde
305
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
her an değişebilir bir halde
306
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
kesin/stabil bir durumda değil
307
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
her an bir şey olabilecek gibi
308
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
her an her şey bozulabilirmiş gibi
309
Idioms
have one foot on a banana peel
expr.
her an her şey ayağının altından/elinden kayacakmış gibi
310
Idioms
(one) doesn't have a problem with that
expr.
(biri) için hava hoş
311
Idioms
(one) doesn't have a problem with that
expr.
(biri) için sıkıntı değil
312
Idioms
(one) doesn't have a problem with that
expr.
(biri) için sorun değil
313
Idioms
(one) doesn't have a problem with that
expr.
(biri) için hiç problem değil
314
Idioms
(one) doesn't have a problem with that
expr.
(birine) uyar
315
Idioms
(one) will have (someone) for breakfast
expr.
(biri birini) kolayca yenecek
316
Idioms
(one) will have (someone) for breakfast
expr.
(biri birini) hezimete uğratacak
317
Idioms
(one) will have (someone) for breakfast
expr.
(biri birini) zorlanmadan alt edecek
318
Idioms
(one) will have (something) for breakfast
expr.
(biri bir şeyin) kolayca üstesinden gelecek
319
Idioms
(one) will have (something) for breakfast
expr.
(biri bir şeyi) kolayca başaracak
320
Idioms
(one) will have (something) for breakfast
expr.
(bir şey biri) için çocuk oyuncağı
321
Idioms
(one) zigged when (one) should have zagged
expr.
(biri) yanlış yöne hareket etmiş
322
Idioms
(one) zigged when (one) should have zagged
expr.
(biri) ters/yanlış bir hareket yapmış
323
Idioms
(one) zigged when (one) should have zagged
expr.
(biri) hareket etmesi gereken yönde hareket etmemiş
324
Idioms
(one) zigged when (one) should have zagged
expr.
(biri) bir şeyi olması gerektiği şekilde yapmamış
325
Idioms
(one) zigged when (one) should have zagged
expr.
(biri) bir şeyi olması gerekenin tersi şekilde yapmış
326
Idioms
(one) zigged when (one) should have zagged
expr.
(biri) yanlış/ters yönde bir hamle yapmış
327
Idioms
I have only got one pair of hands
expr.
on tane elim yok
328
Idioms
I have only got one pair of hands
expr.
işim başımdan aşkın
329
Idioms
I have only got one pair of hands
expr.
çok yoğunum
330
Idioms
I have only got one pair of hands
expr.
çok doluyum
331
Idioms
I have only got one pair of hands
expr.
iki tane elim var
332
Idioms
I have only got one pair of hands
expr.
on işi aynı anda yapamam
Speaking
333
Speaking
you have one hell of an imagination
expr.
acayip bir hayal gücün var
334
Speaking
I have one brother
expr.
bir abim var
335
Speaking
can I have one?
expr.
bir tane alabilir miyim?
336
Speaking
I have one brother
expr.
bir erkek kardeşim var
337
Speaking
I have one brother
expr.
bir ağabeyim var
338
Speaking
you're not the one who'd have to do it
expr.
bunu yapması gereken kişi sen değilsin
339
Speaking
they didn't have a bigger one?
expr.
daha büyüğü yok muydu?
340
Speaking
have a good one
expr.
iyi sabahlar
341
Speaking
have a good one
expr.
iyi geceler
342
Speaking
if you mess with one person you will have the whole family after you
expr.
içlerinden birine dalaşırsan tüm aile peşine düşer
343
Speaking
have a good one
expr.
iyi günler
344
Speaking
you might have heard me tell this one before
expr.
önceden anlattığımda duymuşsun herhalde
345
Speaking
have you ever been with one of them?
expr.
onlardan biriyle hiç beraber oldun mu?
346
Speaking
I have one last question for you
expr.
sana son 1 sorum var
347
Speaking
I have one last question for you
expr.
son bir sorum var
348
Speaking
I have one last question for you
expr.
sana son bir sorum var
349
Speaking
I have one last question
expr.
sana son 1 sorum var
350
Speaking
I have one last question
expr.
sana son bir sorum var
351
Speaking
I have one last question
expr.
son bir sorum var
352
Speaking
I have one rule
expr.
tek bir kuralım var
353
Speaking
if I can't have you, no one can
expr.
ya benimsin, ya kara toprağın
354
Speaking
I don't have one on me
expr.
yanımda (hiçbir tane) yok
355
Speaking
if I can't have you, no one can
expr.
ya benimsin, ya toprağın
356
Speaking
can I have (one) call you?
expr.
(birisi) size dönsün mü?
357
Speaking
can I have (one) call you?
expr.
(birisi) sizi arasın mı?
358
Speaking
can I have (one) call you?
expr.
sizi aratayım mı?
359
Speaking
I have 2 siblings one is a girl and one is a boy
expr.
merhaba benim 2 tane kardeşim var birisi kız birisi erkek
360
Speaking
I have 2 siblings one is a girl and one is a boy
expr.
merhaba benim 2 kardeşim var birisi kız birisi erkek
Slang
361
Slang
(one) must have killed a chinaman [dated]
expr.
(biri) kötü şans getirecek bir şey yapmış olmalı
362
Slang
(one) must have killed a chinaman [dated]
expr.
(biri) nazar değdirmiş/etmiş olmalı
British Slang
363
British Slang
have one off the wrist
v.
otuzbir çekmek
364
British Slang
have one in the departure lounge
v.
kakası gelmek
365
British Slang
have one off the wrist
v.
mastürbasyon yapmak
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of have one
×
Term Options
Übersetzung Vorschlagen / Korrigieren
Französisch Englisch Wörterbuch
Spanisch Englisch Wörterbuch
Deutsch Englisch Wörterbuch
Englisch Synonyme Wörterbuch
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy