men - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

men

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "men" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 7 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
men n. erkekler
men n. işçiler
men n. adamlar
men n. hindistan'a özgü çeşitli ağırlık birimlerine verilen ad
men n. hindistan'a özgü olup 82.28 pound'a eşdeğer bir ağırlık birimi
Medical
men n. men
Religious
men n. eski dönemlerde batı anadolu'nun iç kesimlerinde tapınılan ay tanrısı

Bedeutungen von dem Begriff "men" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 6 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Trade/Economic
men injunction n.
Law
men prohibition n.
men suppression n.
men disqualification n.
men restraint n.
Medical
men men n.

Bedeutungen, die der Begriff "men" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 215 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
aged men n. yaşlı erkekler
etiquette for men n. erkekler için görgü kuralları
gay men in literature n. edebiyatta eşcinsel erkekler
men and women n. insanlar
middle aged men n. orta yaşlı erkekler
domination of men n. erkek hakimiyeti
men of weight n. nüfuzlu adamlar
jewish men n. yahudi erkekler
gay men n. eşcinsel erkekler
older men n. yaşlı erkekler
young men n. genç erkekler
middle class men n. orta sınıf erkekleri
men of weight n. kodamanlar
equality of women and men n. kadın erkek eşitliği
men-of-war n. savaş gemisi
men in suits n. takım elbiseli adamlar
twelve angry men n. on iki kızgın adam
the portion of a house reserved for men n. selamlık
men in black n. siyah giyen adamlar
men wearing earrings n. küpe takan erkekler
a truck-load of men n. bir kamyon adam
a truck-load of men n. bir kamyon dolusu adam
men-children n. erkek çocuk
men-children n. oğul
men-children n. çocuksu özellikler taşıyan adam
men-children n. çocuk gibi adam
men-pleaser n. temel dürtüsü tanrı'yı değil, insanları ve dünyayı memnun etmek olan kimse
(for men and women) sit separately v. haremlik selamlık olmak
save the lives of two men v. iki adamın hayatını kurtarmak
like mature men v. olgun erkeklerden hoşlanmak
in the face of all men adv. çevreye karşı
in a world surrounded by men adv. erkeklerle çevrili bir dünyada
Phrases
known all men by these presents that expr. işbu belgeyle herkes bilmelidir ki
mixed company of men and women expr. kadınlı erkekli
with both men and women present expr. kadınlı erkekli
real men don't eat quiche expr. erkek adam kiş yemez
real men don't eat quiche expr. erkek ol biraz
real men don't eat quiche expr. erkek gibi davran
evil triumphs when good men do nothing expr. kötülüğe meydan verme
evil triumphs when good men do nothing expr. iyiler bir şey yapmadıkça kötüler meydanı boş bulur
evil triumphs when good men do nothing expr. iyiler bir şey yapmadıkça kötülük kazanır
not all men expr. tüm erkekler değil
not all men expr. 2014'te sosyal medyada popüler hale gelen, kadınlara kötü davranmayan erkeklerin de olduğuna dikkat çekmek için kullanılan hashtag
not all men expr. tüm erkekler (öyle) değil
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours expr. komite, dakikaları sayıp saatleri harcayan bir grup adam demektir
all men are created equal expr. herkes eşit yaratılmıştır
all men are created equal expr. herkes eşit haklara sahiptir
all men are created equal expr. herkes eşit yaratılmıştır
all men are created equal expr. herkes eşit haklara sahiptir
Proverb
quot homines tot sententiae (how many men, so many opinions) expr. ne kadar insan varsa o kadar fikir/doğru vardır
men are not all alike beş parmak bir olmaz
dead men tell no tales ölüler konuşmaz
men make houses women make homes erkek evi yapar kadın yuvayı kurar
men make houses women make homes evi yuva yapan kadındır
men make houses women make homes yuvayı dişi kuş yapar
dead men tell no tales ölüler sır vermez
best-laid plans of mice and men often go astray en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir
best-laid plans of mice and men oft go astray en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir
best-laid schemes o' mice an' men gang aft a-gley en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir
young men may die but old men must die gençler ölebilir ancak yaşlılar ölümden kaçamazlar
heaven protects children and drunken men tanrı çocukları ve sarhoşları korur
busiest men have the most leisure çalışkan bir insanın her şeye vakti vardır
busiest men find the most time çalışkan bir insanın her şeye vakti vardır
men make houses, women make homes yuvayı dişi kuş yapar
there is a tide in the affairs of men fırsatın varken yap
history prefers legends to men tarih, efsaneleri insanoğluna tercih eder
dying men speak true ölecek olan insan yalan söylemez
men are blind in their own cause insanlar kendi davalarına körü körüne inanırlar
men are blind in their own cause körü körüne inanç aklı da kör eder
men are blind in their own cause insanlar kendi inandıklarına kördür
fools build houses and wise men live in them usta, yaptığı evde oturacak kadar zengin değildir
the best of men are but men at best en iyi insan da sonuçta insandır
the best of men are but men at best en iyi insan dahi hata yapabilir
heaven protects children, sailors, and drunken men tanrı çocukları, denizcileri ve sarhoşları kollar/gözetir
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours komisyonların bir işi başarması çok uzun zaman alır
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours komisyonların bir karara varması çok uzun sürer
men are blind in their own cause kimse ayranım/yoğurdum ekşi demez
men are blind in their own cause yoğurdum/ayranım ekşidir diyen olmaz
men are blind in their own cause kimse inandığı şeye toz kondurmaz
men are blind in their own cause inandığın şeyin kusurlarını görmezsin
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men kadına yakışık olmaz anlamında atasözü
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men kadın yerini bilmeli anlamında atasözü
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men kadının yeri evidir anlamında atasözü
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men kadınlar maskülen davranışlar sergilememelidir
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men kadınların erkek gibi davranması uygun değildir
a whistling woman and a crowing hen are neither fit for god nor men kadınlar erkek fatmalık yapmamalıdır
the best of men are but men at best en iyi insan bile sonuçta insandır
the best of men are but men at best en iyi insan bile hata yapabilir
fools build houses and wise men live in them ustanın, inşa ettiği evde oturmaya gücü yetmez
fools build houses and wise men live in them usta, inşa ettiği evde oturamazmış
the best-laid plans of mice and men en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir
the best-laid plans of mice and men en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz
the best-laid plans of mice and men en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir
the best-laid schemes of mice and men en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir
the best-laid schemes of mice and men en dikkatlice yapılmış planlar/tasarımlar/projeler bile her zaman başarılı olmaz
the best-laid schemes of mice and men en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir
Colloquial
men (and women) in blue n. polis
men (and women) in blue n. polis memurları
men (and women) in blue n. polis gücü
men in blue n. polis
men in blue n. polis memuru
man among men n. adam gibi adam
some men n. bazı adamlar
some men n. bazı erkekler
send some guys/men v. birkaç adam göndermek
arrest these men expr. bu adamları tutuklayın
desperate men do desperate deeds expr. çaresiz insanlar çaresizce şeyler yaparlar
men don't cry expr. erkekler ağlamaz
man among men expr. erkek değil mi hepsi aynı
having (thousands/hordes/a string of) men/women at her/his beck and call expr. elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
men kill animals and eat their flesh expr. insanlar hayvanları öldürüp etlerini yiyor
men twice my size expr. iki katım olan adamlar
brave men run expr. yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır
Idioms
the men in white coats n. deli doktorları
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours n. heyetler, boşa zaman harcamaktan başka bir işe yaramaz
twelve good men and true n. on iki güvenilir adam
the men in grey suits n. siyaset ve ticarette çok büyük gücü ve etkisi olan ancak halkın tanımadığı perde arkasındakiler
a man among men n. adam gibi adam
a man among men n. takdire değer bir adam
a man among men n. özel bir adam
a man among men n. seçkin bir adam
a man among men n. önemli/önde gelen bir adam
a man among men n. üstün bir adam
a man among men n. adam gibi adam
a man among men n. takdire değer bir adam
a man among men n. özel bir adam
a man among men n. seçkin bir adam
a man among men n. önemli/önde gelen bir adam
a man among men n. üstün bir adam
the men in gray suits n. siyaset ve ticarette çok büyük gücü ve etkisi olan ancak halkın tanımadığı perde arkasındakiler
be all things to all men v. herkesi memnun etmek
be all things to all men v. herkese göre olmak
be all things to all men v. herkesi mutlu etmek
separate the men from the boys v. iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak
sort out the men from the boys v. iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak
have a thing for older men v. olgun erkeklerden hoşlanmak
sort out the men from the boys v. sapla samanı ayırmak
separate the men from the boys v. sapla samanı ayırmak
be all things to all men v. herkesi mutlu etmek
be all things to all men v. herkesi memnun etmek
be all things to all men v. herkese ayak uydurmak
be all things to all men v. herkese göre olmak
be all things to all men v. herkese yaranmak
be all things to all men v. herkesi mutlu etmek
be all things to all men v. herkesi memnun etmek
be all things to all men v. herkese ayak uydurmak
be all things to all men v. herkese göre olmak
be all things to all men v. herkese yaranmak
be all things to all men/people v. herkesi memnun etmek
be all things to all men/people v. herkesi mutlu etmek
be all things to all men/people v. herkese yaranmak
be all things to all men/people v. herkese ayak uydurmak
be all things to all men/people v. herkese göre olmak
collar-and-tie men adj. takım elbiseli (işadamları)
the best of men are but men at best expr. o da insan
the best of men are but men at best expr. ne de olsa o da insan
the best of men are but men at best expr. beşer şaşar
the best of men are but men at best expr. kadı kızında bile kusur olur
the best of men are but men at best expr. kusursuz dost arayan dostsuz kalır
good men are scarce expr. bu devirde iyi koca kaldı mı?
all things to all men expr. herkesin aradığı/peşinde koştuğu
a committee is a group of men who keep minutes and waste hours expr. heyetler, boş beleş insan topluluğudur
two cunning men will not try to make a dupe of each other expr. iki cambaz aynı ipte oynamaz
good men are scarce expr. kocanın iyisi zor bulunur
Speaking
we have men who can do this expr. bunu yapabilecek adamlarımız var
what do men like? expr. erkekler nelerden hoşlanır?
what do men want? expr. erkekler ne ister?
why are men like that? expr. erkekler neden böyle?
who are those two men? expr. şu iki adam kim?
I know men like you expr. senin gibi erkekleri bilirim
Trade/Economic
hoppo men n. çinli gümrük memuru
know all men by these presents expr. bu belge ile beyan olunur ki
Law
(domestic) violence against men n. erkeğe karşı şiddet
abduction of girls, women, and men n. kız, kadın ve erkek kaçırma
twelve good men and true n. on iki kişiden oluşan jüri
all men are equal in the sight of the law expr. kanun nazarında/karşısında tüm bireyler eşittir
Politics
wise men n. akil adamlar
committee of wise men n. akil adamlar komisyonu
equal treatment for men and women n. kadınla erkeğe eşit muamele
committee on equality of opportunity for women and men n. kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu
absense of men n. kaht-i rical
Institutes
committee on equal opportunities for women and men n. kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu
Construction
men at work expr. çalışma var(tabelası)
Mining
sump men n. madende karter bölümünde çalışan işçi
Medical
men (multiple endocrine neoplasia) n. multipl endokrin neoplazi
men over the age of 60 years n. 60 yaşın üzerindeki erkekler
men- pref. menstrüasyon anlamını veren bir ön ek
Botanic
midsummer-men n. mandakulağı
midsummer-men n. avrasya'ya özgü pembe yaprak uçları ve sarı çiçekleri olan bir dağ bitkisi
Social Sciences
inequality of women and men n. kadın erkek eşitsizliği
men who have sex with men n. erkeklerle cinsel ilişkiye giren ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek
men who have sex with men n. erkeklerle yatan ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek
men who have sex with men n. erkeklerle seks yapan ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek
msm (men who have sex with men) n. erkeklerle cinsel ilişkiye giren ama kendini eşcinsel olarak tanımlamayan erkek
men going their own way n. kendi yollarına giden erkekler
Education
sex instruction for men n. erkekler için cinsel eğitim
History
monuments men n. anıtları kurtarma ekibi (2. dünya savaşı'nda müttefikler tarafından oluşturulmuştur)
monuments men n. ikinci dünya savaşı sırasında naziler tarafından çalınan sanat eserlerinin toplanıp bulunması için kurulan ekip
fifth monarchy men n. ingiltere'de kurulmuş, isa'nın beşinci monarşiyi kurarak bin yıl dünyayı yöneteceğine inanan fanatik bir tarikat
root-and-branch men n. radikal reformcular
root-and-branch men n. kökten reformcular
free-borough men n. on aileden oluşan idari bölgedeki her bir erkeğin diğerlerinin iyi ahlakından sorumlu olduğu bir anglo sakson sistemi
Religious
fisher of men n. evangelist
Geography
tien an men n. pekin'de büyük bir meydan
hsia-men n. güneydoğu çin'in fujian eyaleti'ne bağlı bir liman kenti
Military
enlisted men n. erat
Basketball
the twelve giant men n. on iki dev adam
Archaic
merry men n. şaklaban
merry men n. soytarı
merry men n. maskara
merry men n. dalkavuk
Slang
men in blue n. zargolar
men in blue n. aynasızlar
men in blue n. polisler
Modern Slang
amongst men n. erkekler arasında