on line - Türkisch Englisch Wörterbuch

on line

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "on line" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 9 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
on line adj. bağlantılı
on line adj. onlayn
on line adv. faal durumda
on line adv. işlem aşamasında
on line adv. yürürlükte
on line adv. sırada
on line adv. bir hizada
Technical
on line n. yağ geçit borusu
Computer
on line expr. hat üzerinde

Bedeutungen, die der Begriff "on line" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 307 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
on the line adj. tehlikede
Our ability to work together in Europe is also clearly on the line.
Avrupa'da birlikte çalışma kabiliyetimiz de açıkça tehlikede.

More Sentences
on the line adv. hatta
I've got Tom on the line.
Tom hatta.

More Sentences
Computer
on-line adj. çevrimiçi
Why not put in place a similar requirement on on-line trading companies?
Neden çevrimiçi ticaret şirketleri için benzer bir gereklilik uygulanmıyor?

More Sentences
General
on-line bibliographic searching n. online bibliyografik tarama
on-line carrier n. sistemi yer ayırtmada kullanılan taşıyıcı
on-line carrier n. on-line taşıyıcı
the voice on the end of the line n. telefonun öteki ucundaki ses
the voice on the other side of the line n. telefonun öteki ucundaki ses
the voice on the other side of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
the voice on the other side of the line n. telefonun ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun ucundaki ses
put on the line v. riske atmak
put on the line v. tehlikeye atmak
get a line on v. bilgi almak
get a line on v. hatta kalmak
be on the line v. risk altında olmak
be on the line v. tehlikede olmak
put one's life on the line v. hayatını riske atmak
put one's life on the line v. hayatını riske sokmak
wait on a line v. sırada beklemek
wait on a line v. kuyrukta beklemek
on-line adj. onlayn
on-line adj. çevrim içi
on-line adj. çevrim-içi
on the line adj. acele
on the line adj. fuhuş batağında olan
on the line adj. göz hizasında olan
on the line adj. herkesin önünde ve tehlikede olan
on the line adj. iki kategori arasındaki sınırda bulunan
on the line adj. acil
on-line adj. ilerleme halinde olan
on-line adj. işlenmekte olan
on-line adj. demiryolları üzerinde yer alan
on-line adj. faalken veya aktif hizmetteyken tamamlanan
on-line adj. ana güzergahlar üzerinde yer alan
on-line adj. telekomünikasyon hatları üzerinden elektronik bilgi aktaran kuruluşa ait veya ilişkin
on-line adj. faalken veya aktif hizmetteyken yapılan
on a line adv. aynı hizada
on a line adv. bir sırada
on the line adv. telefonda
on the line adv. sırada
on the line adv. çizgide
on the line adv. kuyrukta
on line [us] adv. bekleme sırasında
on line [us] adv. sırasını bekleyerek
on the line adv. iki kategori arasındaki sınırda
on the line adv. derhal
on the line adv. hemen
on the line adv. göz hizasında
on the line adv. fuhuş batağında
on the line adv. herkesin önünde ve tehlikede
on line [us] adv. kuyrukta
on the line adv. gecikmeden
on-line [us] adv. bekleme sırasında
on-line [us] adv. kuyrukta
on-line [us] adv. sırasını bekleyerek
Phrasals
line up on something v. bir şeyin üzerinde sıraya girmek/sıra yapmak
line up on v. -in üzerinde sıralamak
line up on v. boyunca sıralanmak/dizilmek
line up on v. '-in üzerinde sıraya girmek
line up on v. -in üzerine sıralamak
line up on v. '-in üzerinde dizmek
line up on v. '-in üzerinde sıraya sokmak
line up on v. '-in üzerine dizmek
line up on v. boyunca sıralamak/dizmek
line up on v. '-in üzerinde dizilmek
line up on v. -in üzerinde sıralanmak
Colloquial
put one’s life on the line v. hayatını riske atmak
put one’s life on the line v. hayatını tehlikeye atmak
on a line expr. sırada
on a line expr. kuyrukta
who is on the line? expr. telefondaki/arayan kim?
Idioms
cash on the line n. peşin
dead cat on the line n. yanlış
dead cat on the line n. yanlışlık
a dead cat on the line n. yanlışlık
a dead cat on the line n. yanlış
a dead cat on the line n. ters/yanlış giden bir şey
a line on (someone or something) n. (birinin/bir şeyin) iletişim bilgisi
line on someone or something n. bir konuda bilgi/yardım almak için bir fikir/bağlantı
line on someone or something n. birini/bir şeyi kafasında oturtacak bir öneri/fikir
line on someone or something n. birine/bir şeye yardımı dokunacak biriyle bağlantı
line on someone or something n. birine/bir şeye yardımı dokunacak birini bulmak için bir fikir
line on n. -in iletişim bilgisi
be on the line v. telefonda olmak
be on the line v. telefonla konuşmak
lay something on the line v. dobra dobra konuşmak
put something on the line v. dobra dobra konuşmak
lay on the line v. tehlikeye atmak
lay on the line v. para bağlanmak
lay on the line v. riske sokmak
sign on the dotted line v. imzayı basmak
sign on the dotted line v. anlaşmaya varmak
sign on the dotted line v. anlaşmak
lay on the line v. tehlikeye sokmak
lay on the line v. riske atmak
have a line on v. bir konuda bilgi edinmek
get a line on v. gerekli bilgilere ulaşmak
have a line on v. bir konuda bilgi almak
get a line on v. bir konuda bilgi edinmek
get a line on v. bir konuda bilgi almak
have a line on v. gerekli bilgilere ulaşmak
get a line on v. gerekli bilgiye ulaşmak
have a line on v. gerekli bilgiye ulaşmak
lay on the line v. riske atılmak
lay on the line v. riske girmek
somebody's ass is on the line v. topun ağzında olmak
sign on the dotted line v. imzalayarak onaylamak/kabul etmek
put neck on the line v. hayatını riske atmak
put neck on the line v. hayatını tehlikeye atmak
put neck on the line v. riske girmek
be on the firing line v. ateş hattında olmak
lay it on the line v. kesin olarak ifade etmek
put it on the line v. kesin olarak ifade etmek
put it on the line v. açık ve net söylemek
lay it on the line v. açık ve net söylemek
somebody's butt is on the line v. topun ağzında olmak
put one's reputation on the line v. ününü riske atmak
put one's reputation on the line v. ününü/şöhretini/namını tehlikeye atmak
hold the line on something v. sabitlemek
put one's neck on the line v. büyük bir riske girmek
put one's neck on the line v. kendini ateşe atmak
put one's neck on the line v. kendini tehlikeye atmak
put it on the line v. tehlikeye atmak
put it on the line v. riske atmak
put it on the line v. bir şeyi riske atmak
put something on the line v. bir şeyi riske atmak
go on line [us] v. çalışır hale gelmek
go on line [us] v. kullanılmaya başlamak
go on line [us] v. işlemek
go on line [us] v. faaliyet göstermeye başlamak
go on line [us] v. devreye girmek
go on line [us] v. faaliyet göstermek
come on line [us] v. kullanıma hazır olmak
go on line [us] v. piyasaya sürülmek
go on line [us] v. kullanıma hazır olmak
come on line [us] v. tam kapasiteyle çalışmaya başlamak
come on line [us] v. piyasaya sürülmek
go on line [us] v. tam kapasiteyle çalışmaya başlamak
lay (one's) life on the line v. hayatını riske atmak
lay (one's) life on the line v. hayatını tehlikeye atmak
lay (one's) life on the line v. hayatı pahasına bir şeyi yapmak
take a firm line/stand (on/against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) duruşunu inatla sürdürmek
take a firm line (on or against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek
take a firm line/stand (on/against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) sert/katı bir tavır takınmak
take a firm line (on or against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) tutumundan vazgeçmemek
take a firm line (on or against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) sert/katı bir tavır takınmak
take a firm line (on or against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak
take a firm line/stand (on/against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) tutumundan vazgeçmemek
take a firm line (on or against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) duruşunu inatla sürdürmek
take a firm line/stand (on/against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek
take a firm line/stand (on/against something) v. (bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak
get a line on someone [us] v. biri hakkında bilgi almak
get a line on someone [us] v. biri hakkında bilgi edinmek
get a line on someone [us] v. biri hakkında gerekli bilgiye ulaşmak
get a line on someone [us] v. biri hakkında gerekli bilgilere ulaşmak
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında bilgi edinmek
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında bilgi almak
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında gerekli bilgilere ulaşmak
have a line on (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında gerekli bilgiye ulaşmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) tehlikeye atmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) feda etmek
lay (something) on the line v. dobra dobra konuşmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) riske atmak
lay (something) on the line v. (bir şeye) para bağlanmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) dobra dobra söylemek
lay (something) on the line v. (bir şeyi) bir şey uğruna tehlikeye/riske sokmak
lay (something) on the line v. (bir şeyi) açık açık/açıkça söylemek
put (oneself) on the line v. (kendini) riske atmak
put (oneself) on the line v. (kendini) tehlikeye atmak
put your neck on the line [uk] v. büyük bir riske girmek
put yourself on the line v. kendini tehlikeye atmak
put your neck on the line [uk] v. kendini tehlikeye atmak
lay yourself on the line v. kendini riske atmak
put yourself on the line v. kendini riske atmak
lay yourself on the line v. kendini tehlikeye atmak
put your neck on the line [uk] v. kendini ateşe atmak
walk on a thin line between (something) and (something else) v. (bir şeyle başka bir şey) arasında ince bir çizgi üzerinde yürümek/ilerlemek
on the dotted line adv. sorgusuz sualsiz mutabakat sağlayarak
on the dotted line adv. tam anlaşma ile
on the dotted line adv. tamamen mutabık kalarak
cash on the line expr. peşin (ödeme)
dead cat on the line expr. ters giden (bir şeyler)
on the firing line expr. eleştirilerin hedefinde
on the firing line expr. ateş hattında
on the front line of something expr. ön saflarında
on the front line expr. şikayetlerin ilk hedefinde
on the front line expr. eleştirilerin ilk hedefinde
on the front line expr. görünür işlerde
on the front line expr. ön saflarda
Speaking
it's your friend on the line expr. telefondaki arkadaşın
it's your mother on the line expr. telefondaki annen
it's your father on the line expr. telefondaki baban
he's on line one expr. birinci hatta
do not step on the line expr. çizgiye basmayın
who's on the line? expr. telefondaki/arayan kim?
my wife is on the other line expr. diğer hatta eşim arıyor
my wife is on the other line expr. eşim diğer hatta
Trade/Economic
on-line n. elektronik işlem
number of on-line branches n. on-line sistemine dahil şube sayısı
on-line processing n. elektronik işlem
on-line processing n. anında işleme yöntemi
on-line adj. bilgisayar ağı ile
on-line adj. trafik yolu üzerinde
on the line adv. hemen ödemeye hazır
Institutes
european chronicles on-line n. görsel ve sayısal kaynakların özetlerini bünyesinde barındıran internet erişimli kütüphane
Technical
hit on the line n. hatta açılma
on-line storage n. çevrim-içi bellek
on-line real time system n. çevrim-içi gerçek zaman sistemi
on-line unit n. çevrim-içi birim
on-line test facilities n. çevrim-içi deneme olanakları
on-line data processing n. çevrim-içi bilgi işlem
on-line equipment n. çevrim-içi donatı
on-line data reduction n. hatta veri azaltımı
on-line working n. çevrim-içi çalışma
on-line processing n. çevrim-içi işlem
on-line system n. bağlı sistem
on-line system n. çevrim-içi dizge
on-line data reduction n. çevrim-içi veri azaltımı
on-line typewriter n. çevrim-içi daktilo
on-line central file n. hatta-bağlı merkezi dosya
on-line equipment n. hattaki ekipman
on-line programming n. çevrim-içi programlama
on-line peripheral equipment n. bağlı çevre birimi
on-line computer system n. çevrim-içi bilgisayar sistemi
on-line equipment n. bağlı işlem teçhizatı
on-line operation n. bağlı işlem
guided type fall arrester on a rigid anchorage line n. sert bir ankraj hattı üzerindeki kılavuz tip düşmeyi önleme tertibatı
guided type fall arrester on a flexible anchorage line n. esnek bir ankraj hattı üzerindeki kılavuz tip düşmeyi önleme tertibatı
on-line treatments n. işletim dizisindeki işlemler
on-line roll n. takılı merdane
non-removable rectangular contact on the centre-line n. merkez çizgide sabit dikdörtgensel temas
on-line adj. video programının son kurgusu ile ilişkili
on-line adj. video programının son kurgusuna ait
on-line adj. kodlamasının tümü veya bir kısmı ile bağlı olan üniteleri teçhiz eden (bilgisayar ağı)
Computer
hit on the line n. hatta açılma
on-line assistance/help n. çevirim içi destek
on-line encryption n. çevrimiçi kriptolama
on-line equipment n. çevrimiçi donatım
on-line testing n. çevrimiçi sınama
on-line assistance/help n. çevirimiçi destek/yardım
on-line help n. çevrimiçi yardım
on-line assistance n. online destek
on-line led n. görevde ışığı
on-line region of cyberspace n. siber uzayın sürekli ağ üzerinde olan bölümü
on-line volume n. çevrim içi oylum
on-line help n. çevrim içi yardım
on-line documentation n. çevirim içi dokümantasyon
on-line documentation n. çevirimiçi dokümantasyon
on-line encrypting n. çevrimiçi kriptolama
simultaneous peripheral operation on-line n. çevrimiçi çevre birimi eşzamanlı işlemi
on-line data collection n. çevrimiçi veri toplama
on-line central file n. çevrim-içi özeksel kütük
on-line help n. çevrimiçi açıklama
america on-line n. aol
on-line database n. çevrimiçi veri tabanı
on-line database n. bilgisayarlarla erişilebilen veri tabanı
on-line adj. çevirim içi
on-line adj. hatta bağlı
on-line adj. bilgisayarla birlikte çalışan
on-line adj. hatta-bağlı
on-line adj. ticari bir elektronik bilgi hizmeti veya internet aracılığıyla bilgisayarı diğer bilgisayarlara veya bilişim ağlarına bağlanmış olan
on-line adv. bilgisayarla
on-line adv. bilgisayar ağı üzerinden
on-line real time expr. çevrimiçi gerçek zamanda
Informatics
on-line help n. çevrimiçi yardım
simultaneous peripheral operation on-line n. disk üzerinden çevre birimi işletimi
Telecom
on line services n. çevrimiçi hizmetler
on-line services n. on-line hizmetler
on-line conference n. çevirim içi konferans
on line services n. çevrim içi hizmetler
simultaneous peripheral operations on line n. eş zamanlı çevirimiçi çevresel  işlemler
stay on the line v. hatta kalmak
on-line adj. çevrim içi
please stay on the line expr. lütfen hatta kalınız
Electric
on-line equipment n. bağlı donanım
on-premise line n. bina içi hat
Automotive
on-line adj. bağlantılı
Transportation
on-line adj. ana güzergahlar üzerinde yer alan
on-line adj. demiryolları üzerinde yer alan
Aeronautic
on-course line n. rota çizgisi
on-line input n. veri giriş bağlantısı
Military
cipher on-line n. on-line kriptolama
on-line adj. hatta bağlı
guides on line expr. irtibat erleri ileri! komutu
Sport
on the line adv. sahadaki çizginin üzerinde
on the line adv. saha sınırları içinde
Slang
put (one's) butt on the line v. maçası sıkışacak olmak
put (one's) butt on the line v. paçayı kaptıracak olmak
put (one's) butt on the line v. kendini tehlikeye/riske atmak
put (one's) butt on the line v. tehlikeye/riske girmek
put (one's) butt on the line v. elini taşın altına sokmak
put (one's) ass on the line v. büyük bir sorumluluk altına girmek
put (one's) ass on the line v. büyük bir riske girmek
put (one's) ass on the line v. kendini tehlikeye atmak
put (one's) ass on the line v. büyük bir tehlikeye girmek
put (one's) ass on the line v. büyük bir risk almak
put (one's) ass on the line v. kendini ateşe atmak
put your ass on the line [us] v. kendini ateşe atmak
put your ass on the line [us] v. kendini tehlikeye atmak
put your ass on the line [us] v. büyük bir riske girmek
on the line (l.a. county jail) expr. satılık
(one's) ass is on the line expr. (biri) topun ağzında
(one's) butt is on the line expr. (biri) topun ağzında
(one's) ass is on the line expr. (birinin) itibarı, geçimi, sağlığı tehlikede
(one's) butt is on the line expr. (birinin) itibarı, geçimi, sağlığı tehlikede