one of - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

one of

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "one of" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
one of adj. biri

Bedeutungen, die der Begriff "one of" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
one of his redeeming features n. iyi taraflarından biri
the only one of its kind n. nevi şahsına münhasır
one of a pair n.
one of a kind n. türünün tek örneği
the father of one child n. bir çocuk babası
lack of a devotion to one´s country or family n. hamiyetsizlik
one-tenth of a hectare n. dekar
one out of every three n. her üç kişiden biri
one fourth of n. dörtte biri
one fifth of n. beşte biri
one of the girls n. kızlardan birisi
one of the wonders of the world n. dünyanın harikalarından biri
one more cup of coffee n. bir fincan kahve daha
one-sixth of the world's population n. dünya nüfusunun altıda biri
one of a kind n. kendine özgü
one of the products n. ürünlerden biri
one third of the patients n. hastaların üçte biri
one out of three of the patients n. hastaların üçünden bir tanesi
one of three n. üçte biri
one skilled in the art of marking and protection of security documents n. güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri
one of the most famous carnivals n. en ünlü karnavallardan biri
minimum warranty of one year n. en az bir yıllık garanti
one of my favorite n. favorilerimden biri
one of my favourite n. favorilerimden biri
one of my favorite n. favorilerimden bir tanesi
one of my favourite n. favorilerimden bir tanesi
one shoe of a pair n. ayakkabının teki
one third of countries n. ülkelerin üçte biri
one of these people n. bu insanlardan biri
one of the worst days ever n. gelmiş geçmiş en kötü günlerden biri
any one of the five senses n. beş duyudan herhangi biri
one of his finest work n. onun en iyi işinden biri
one of our students n. öğrencilerimizden biri
one of seven regions n. yedi bölgeden biri
one of them n. aralarından biri
one of the results n. sonuçlardan biri
committee of one n. komitenin görevlerini yerine getirmek üzere atanmış kimse
be of one mind v. hemfikir olmak
be one of (the most important/largest...) among v. arasında yer almak
remain one of the most v. arasında yer almak
be one of the v. arasında yer almak
be so affected by something that one can't think of anything else v. dünyayı gözü görmemek
be so few one can count them on the fingers of one hand v. parmakla gösterilmek
run through a series of one-night stands v. bir dizi tek gecelik aşk yaşamak
be one step ahead of technology v. teknolojinin bir adım ilerisinde olmak
comprise one part of v. bir bölümünü oluşturmak
be one step ahead of v. bir adım önde olmak
be one step ahead of v. bir adım önünde yer almak
be one of the v. -den biri olmak
be one step ahead of v. bir adım önünde olmak
be all of one mind about v. aynı fikirde olmak
be all of one mind about v. hemfikir olmak
clock someone at speeds of up to one hundred miles per hour v. birini saatte yüz mil hız yaparken yakalamak
eat one type of food v. tek tip beslenmek
be of one heart v. tek yürek olmak
be so affected by something that one can't think of anything else v. gözü başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar bir şeyden etkilenmek
one couple of adj. bir çift
any one of adj. herhangi birisinde
one or two of adj. -in bir iki tanesi
one third of adj. üçte biri
one of a kind adj. eşsiz
one of a kind adj. eşi benzeri olmayan
at the age of one adj. bir yaşında
one thing on top of another adv. üst üste
one thing on top of another adv. birbiri üstüne
one on the top of the other adv. üst üste
after a period of one year adv. bir yıl aradan sonra
one of them pron. birisi
one of those pron. bunlardan biri
one of us pron. içimizden biri
one of them pron. onlardan biri
not a single one of them pron. onlardan bir tek bile
one of them pron. biri
each one of all pron. her biri
one of them pron. içlerinden biri
one out of every seven pron. her yedi kişiden biri
each one of us pron. her birimiz
one of the children pron. çocuklardan biri
one of the children pron. çocuklardan birisi
every one of us pron. her birimiz
Phrasals
bilk (one) out of (something) v. bir şeyi birisinden usulsüz bir biçimde ve kişisel çıkarları için almak
bilk (one) out of (something) v. iç etmeye çalışmak
bilk (one) out of (something) v. üstüne konmaya/yatmaya çalışmak
burn (one) out of (something) v. bir yeri yakarak (birini) dışarı çıkmaya zorlamak
burn (one) out of (something) v. yangın nedeniyle bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalmak
put (one) out of (something or some place) v. (birini/bir hayvanı bir yerden) dışarı çıkarmak
put (one) out of (something or some place) v. (birini/bir hayvanı bir yerden) çıkmaya zorlamak
acquit (one) of (something) v. (birini herhangi bir suçtan veya kabahatten) aklamak
acquit (one) of (something) v. (birini herhangi bir suçtan veya kabahatten) suçsuz bulmak
acquit (one) of (something) v. (birini herhangi bir suçtan veya kabahatten) beraat ettirmek
acquit (one) of (something) v. (birini herhangi bir suçtan veya kabahatten) temize çıkarmak
exorcise (something) out of (one) v. (birinin) içinden (bir şey, ruh, cin, şeytan) çıkarmak
list (someone or something) as one of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına dahil etmek
list (someone or something) as one of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında saymak
list (someone or something) as one of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına katmak
list (someone or something) as one of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasına eklemek
list (someone or something) as one of (someone or something) v. (birine/bir şeye) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında yer vermek
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) kendine getirmek
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) ayıltmak
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) uyandırmak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini) korkutup (bir şeyden/yerden) kaçırmak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini) zorla (bir yerden/şeyden) çıkarmak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini) tehditle (bir şeyden/yerden) çıkarmak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini bir şeyden/yerden) çıkmaya zorlamak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini bir şeyi/yeri) terk etmek zorunda bırakmak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini bir şeyi/yeri) terk etmeye zorlamak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini) korkudan (bir şeyi) yapmamaya itmek
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini) korkuyla (bir şeyi) yapmaktan vazgeçirmek
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini) korkutup (bir şeyi) yapmaktan uzaklaştırmak
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini) dehşetle (bir şeyi) yapmaktan uzaklaştırmak/vazgeçirmek
terrify (one) out of (something or some place) v. (birini bir şey) yapmaktan caydırmak
terrorize (one) out of (something) v. (birini) dehşetle/korkuyla (bir şeyden) kaçırmak
terrorize (one) out of (something) v. (birini) zorla (bir şeyden) çıkarmak
terrorize (one) out of (something) v. (birini) tehditle (bir şeyden) çıkarmak
terrorize (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) çıkmaya zorlamak
terrorize (one) out of (something) v. (birini bir şeyi) terk etmek zorunda bırakmak
terrorize (one) out of (something) v. (birini bir şeyi) terk etmeye zorlamak
terrorize (one) out of (something) v. (birini) korkudan (bir şeyi) yapmamaya itmek
terrorize (one) out of (something) v. (birini) korkuyla (bir şeyi) yapmaktan vazgeçirmek
terrorize (one) out of (something) v. (birini) korkutup (bir şeyi) yapmaktan uzaklaştırmak
terrorize (one) out of (something) v. (birini) dehşetle (bir şeyi) yapmaktan uzaklaştırmak/vazgeçirmek
terrorize (one) out of (something) v. (birini bir şey) yapmaktan caydırmak
snap (one) out of (something) v. (birini) bir duygu durumundan çıkarmak/kurtarmak
snap (one) out of (something) v. (birinin bir şeyini) geçirmek
put (one) out of (something or some place) v. (birini bir şeyden/yerden) kapı dışarı etmek
put (one) out of (something or some place) v. (birini bir şeyin/yerin) dışına atmak
absolve (one) of (something) v. birini bir şeyden kurtarmak
absolve (one) of (something) v. birini bir şeyden sıyırmak
absolve (one) of (something) v. birini bir şeyden temize çıkarmak
absolve (one) of (something) v. birini bir şeyden aklamak
absolve (one) of (something) v. birinin suçsuzluğunu ıspatlamak
accuse (one) of (something) v. (birini bir şeyle) suçlamak
accuse (one) of (something) v. (birini bir şeyle) itham etmek
accuse (one) of (something) v. (birini bir şeyden) sorumlu tutmak
advise (one) of (something) v. (birine bir şey) hakkında tavsiye vermek
advise (one) of (something) v. (birine bir şey) hakkında akıl vermek
advise (one) of (something) v. (birine bir şey) hakkında fikir vermek
advise (one) of (something) v. (birine bir şey) hakkında tavsiye vermek
advise (one) of (something) v. (birine bir şey) hakkında akıl vermek
advise (one) of (something) v. (birine bir şey) hakkında fikir vermek
apprise (one) of v. (birine) bilgi vermek
apprise (one) of v. (birini) haberdar etmek
apprise (one) of v. (birine) haber vermek
apprise (one) of v. (birini) bilgilendirmek
apprise (one) of v. (birine) bildirmek
assure (one) of (something) v. (birini bir şeye) ikna etmek
assure (one) of (something) v. (birini bir konuda) temin etmek
assure (one) of (something) v. (birine bir şeyi) garanti etmek
assure (one) of (something) v. (birine bir konuda) güvence vermek
assure (one) of (something) v. (birini bir konuda) teskin etmek
assure (one) of (something) v. (birini bir konuda) rahatlatmak
assure (one) of (something) v. (birinin bir konudaki) endişesini/korkusunu gidermek
become of (one) v. (birinin) başına (ne) gelmek
become of (one) v. (birinin) (ne) olmak
become of (one) v. (birinin) akıbeti (ne) olmak
become of (one) v. (birinin) kaderi (ne) olmak
break (one) of (something) v. (birini bir şeyden) vazgeçirmek
break (one) of (something) v. (birine bir şeyi) bıraktırmak
cajole (one) out of (something) v. birini bir şeyden caydırmak
cajole (one) out of (something) v. birini bir şeyi yapmamaya ikna etmek
cajole (one) out of (something) v. birini bir şey yapmaması için kandırmak
cajole (one) out of (something) v. birini bir şey yapmamaya razı etmek
cajole (one) out of (something) v. birini bir şeyden vazgeçirmek
cajole (one) out of (something) v. birini bir şeyden feragat etmeye ikna etmek
cajole (one) out of (something) v. birine bir şeyden el çektirmek
cheat (one) out of (something) v. (birinin bir şeyini) dolandırmak
cheat (one) out of (something) v. dolandırıcılıkla (birinin bir şeyini) elinden almak
cheat (one) out of (something) v. (birini bir şeyinden) etmek
close (one) out of (something) v. (birini bir şeyin) dışında tutmak
close (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) dışlamak
close (one) out of (something) v. (birini bir şeye) dahil etmemek
dangle (something) in front of (one) v. (birini bir şeyle) kandırmaya çalışmak
dangle (something) in front of (one) v. (birinin) gözünün önünde (bir şey) sallandırıp aklını çelmeye/kandırmaya çalışmak
deal (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) çıkarmak
deal (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) dışlamak
deal (one) out of (something) v. (birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak
deal (one) out of (something) v. (birini bir şeye) dahil etmemek
deal (one) out of (something) v. (birini/bir şeyi) atmak
deal (one) out of (something) v. (birini/bir şeyi) saymamak
deprive (one) of (something) v. (birini bir şeyden) yoksun bırakmak
deprive (one) of (something) v. (birini bir şeyden) mahrum etmek
deprive (one) of (something) v. (bir şeyi birinin) elinden almak
deprive (one) of (something) v. (birini bir şeyden) etmek
elbow (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) istifa etmeye zorlamak
elbow (one) out of (something) v. (birine bir şeyden) el çektirmek
grab (something) off (of) (one) v. (bir şeyi birinin) elinden kapmak
grab (something) off (of) (one) v. (bir şeyi birinin) elinden hemen/zorla almak
grab (something) off (of) (one) v. (bir şeyi birinin) elinden alıvermek/kapıvermek
hound (something) out of (one) v. (birinden) zorla (bir bilgi) almak
hound (something) out of (one) v. (birini bir şey) söylemesi/(bir bilgi) vermesi için zorlamak
hound (something) out of (one) v. (birinden bir bilgi) almak için yakasına yapışmak
hound (something) out of (one) v. (birine bir şeyi) söyletene kadar peşini bırakmamak
inform (one) of (something) v. (birini bir şey) hakkında bilgilendirmek
inform (one) of (something) v. (biriyle bir şey) hakkında bilgi paylaşmak
inform (one) of (something) v. (birine bir şeyi) haber vermek
inform (one) of (something) v. (birine bir şeyi) bildirmek
inform (one) of (something) v. (birini bir şeyden) haberdar etmek
inform (one) of (something) v. (birine bir şeyi) söylemek
inquire of (one) [dated] v. (birine) sormak
inquire of (one) [dated] v. (birini) sorgulamak
jolt (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) ayıltmak
jolt (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) uyandırmak
jolt (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) kendine getirmek
maneuver (one) out of (something) v. (birini) hileyle/kandırarak (bir şeyi) yapmaktan caydırmak
maneuver (one) out of (something) v. (birini) hileyle (bir şeyden) etmek
mulct (one) out of (something) v. (birinden bir şey) koparmak
mulct (one) out of (something) v. (birinin bir şeyini) çarpmak
mulct (one) out of (something) v. (birinin bir şeyini) dolandırmak
mulct (one) out of (something) v. hileyle (birini bir şeyden) etmek
mulct (one) out of (something) v. kandırarak/dolandırarak (bir şeyi birinin) elinden almak/çarpmak
muscle (one) out (of something or some place) v. (birini bir şeyden/yerden) zorla çıkarmak
muscle (one) out (of something or some place) v. (birini bir şeyden/yerden) zor kullanarak çıkarmak
muscle (one) out (of something or some place) v. (birini bir şeyden/yerden) güç kullanarak dışarı atmak
muscle (one) out (of something or some place) v. (birini) zorla (bir şeyin/yerin) dışında bırakmak
muscle (one) out (of something or some place) v. (birini) zorla (bir şeyden/yerden) ekarte etmek
muscle (one) out (of something or some place) v. (birini konumunu/bir şeyi) bırakmak zorunda bırakmak
notify (one) of (something) v. (birini bir konudan) haberdar etmek
notify (one) of (something) v. (birini bir konuda) bilgilendirmek
notify (one) of (something) v. (birine bir şeyi) bildirmek
notify (one) of (something) v. (birine bir şeyi) haber vermek
order (one) out (of some place) v. (birinin bir yerden) çıkmasını emretmek
order (one) out (of some place) v. (birinin bir yeri) terk etmesini emretmek
order (one) out (of some place) v. (birini bir yerden) çıkarmak/atmak
permit (one) out (of something or some place) v. (birinin bir yerden/bir şeyden) çıkmasına izin vermek
persuade (one) of (something) v. (birini bir şeye) ikna etmek
pester (one) out of v. (birini) zorla vazgeçirmek
pester (one) out of v. (birinin) başının etini yiyip vazgeçirmek
pester (one) out of v. (birini) yapmaması için taciz etmek
pester (one) out of v. yapmaması için (birinin) başının etini yemek
pester (one) out of v. (birini) canından bezdirmek
pester (one) out of v. (birini) bıktırmak
pester (one) out of v. (birini) bunaltmak
pester (one) out of v. (birini) hayatından bezdirmek
polarize (one group of people) into (two groups of people) v. (bir grubu) kutuplaştırmak
polarize (one group of people) into (two groups of people) v. (bir grubu) iki karşıt gruba bölmek
put (one) off of (something) v. (birini bir araçtan) atmak/indirmek
put (one) off of (something) v. (birini bir şeyden) vazgeçirmek
put (one) off of (something) v. (birini bir şeyden) caydırmak
put (one) off of (something) v. (birini bir şeyden) alıkoymak
put (one) off of (something) v. (birini bir şeyden) tiksindirmek
put (one) off of (something) v. (birini bir şeyden) iğrendirmek
put (one) off of (something) v. (birinin bir şeyden) hevesini/iştahını kaçırmak
remind (one) of (someone or something) v. (birine birini/bir şeyi) hatırlatmak/anımsatmak
rouse (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) uyandırmak/ayıltmak
rouse (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) kendine getirmek
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) uyandırmak/ayıltmak
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) kendine getirmek
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden/bir yerden) çıkarmak
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden/bir yerden) dışarı atmak
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden/bir yerden) uzaklaştırmak
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden/bir yerden) kovmak
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden/bir yerden) def etmek
roust (one) out of (something) v. (birini bir şeyden/bir yerden) zorla/ite kaka çıkarmak
send (one) out of (some place) v. (birine bir yerden) çıkmasını söylemek
send (one) out of (some place) v. (birini bir yerden) dışarı göndermek
shake (one) out of (something) v. (birini) sarsıp (bir durumdan) çıkarmak
shake (one) out of (something) v. (birini) sarsıp (bir durumdan) kendine getirmek
startle (one) out of (something) v. (birini bir şeyden) zıplatmak/uyandırmak
startle (one) out of (something) v. (birini bir durumdan) sıçratarak uyandırmak/çıkarmak
startle (one) out of (something) v. (birini bir durumdan) korkutarak/ürküterek uyandırmak/kendine getirmek
starve (one) out of (something or some place) v. (birini) aç bırakarak (bir şeyden/bir yerden) çıkmaya zorlamak
starve (one) out of (something or some place) v. (birini) aç bırakarak (bir şeyi/bir yeri) terk etmesini sağlamak
starve (one) out of (something or some place) v. (birini bir şeyden/bir yerden) çıkmak zorunda kalana kadar aç bırakmak
trick (one) out of (something) v. (birinin bir şeyini) dolandırmak
trick (one) out of (something) v. (birinin bir şeyini) tokatlamak
trick (one) out of (something) v. (birinin) elinden hileyle (bir şey) almak
trick (one) out of (something) v. (birinin bir şeyini) çarpmak
trick (one) out of (something) v. (birini) kandırıp (bir şeyini) çalmak
trick (something) out of (one) v. (birinin bir şeyini) dolandırmak
trick (something) out of (one) v. (birinin bir şeyini) tokatlamak
trick (something) out of (one) v. (birinin) elinden hileyle (bir şey) almak
trick (something) out of (one) v. (birinin bir şeyini) çarpmak
trick (something) out of (one) v. (birini) kandırıp (bir şeyini) çalmak
vote (one) out of (something) v. (birini bir pozisyondan, görevden) seçimle indirmek
vote (one) out of (something) v. (birini bir gruptan, kuruluştan) seçimle göndermek
wheedle (one) out of (something) v. hileyle (birinin bir şeyini) çalmak/elde etmek
wheedle (one) out of (something) v. dolandırıcılıkla (birinin bir şeyini) elinden almak
wheedle (one) out of (something) v. (birini) kandırıp (bir şeyini) almak/çalmak
wheedle (one) out of (something) v. (birine) yalvararak (bir şeyini) almak
wheedle (something) out of (one) v. hileyle (birinin bir şeyini) çalmak/elde etmek
wheedle (something) out of (one) v. dolandırıcılıkla (birinin bir şeyini) elinden almak
wheedle (something) out of (one) v. (birini) kandırıp (bir şeyini) almak/çalmak
wheedle (something) out of (one) v. (birine) yalvararak (bir şeyini) almak
worm (something) out of (one) v. (birinin) ağzından bilgi/laf almak
worm (something) out of (one) v. (birine bir şey) söyletmek
Phrases
one of these people n. bu insanlardan biri
one of the best n. en iyilerinden
which one of (these/them)? n. hangileri
no one ever went broke underestimating the intelligence of… expr. bizde geri zekalı/zevksiz insan çok
no one ever went broke underestimating the intelligence of… expr. bunun da alıcısı çıkar/bu da satılır
one day shy of expr. bir günle (kaçırma)
one of the primary resons of expr. başlıca sebeplerinden biri
one of the primary resons of expr. başlıca nedenlerinden biri
one day shy of expr. bir gun noksanı/eksiği ile ....
one of the main reasons of expr. başlıca nedenlerinden biri
one of the main reasons of expr. başlıca sebeplerinden biri
are you one of those who we couldn't make czechoslovakian? expr. çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?
one of the eight wonders of the world expr. dünyanın sekiz harikasından biri
one of the eight wonders of the world expr. dünyanın 8 harikasından biri
one of the 8 wonders of the world expr. dünyanın 8 harikasından biri
one of the 8 wonders of the world expr. dünyanın sekiz harikasından biri
every single one of you expr. her biriniz
one-tenth of expr. onda biri
that makes one of us expr. kendi adına konuş
one-tenth of expr. onda bir
one-tenth of a second expr. saniyenin onda biri
one of the parties expr. taraflardan birisi
one of the parties expr. taraflardan biri
one-third of expr. üçte bir
one-third of expr. üçte biri
in the interest of (one) expr. (birinin) yararına
in the interest of (one) expr. (birinin) menfaatine
Proverb
in the country of the blind the one-eyed man is king koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi denir
in the country of the blind the one-eyed man is king koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler
in the country of the blind, the one-eyed man is king körler ülkesinde tek gözü olan adam kral olur
in the country of the blind the one-eyed man is king körler ülkesinde şaşılar kral olur
a journey of 100 miles begins with one step damlaya damlaya göl olur
a journey of 100 miles begins with one step başlamak bitirmenin yarısıdır
one half of the world does not know how the other half lives tok açın halinden anlamaz
one half of the world does not know how the other half lives zengin, fakirin halinden anlamaz
one half of the world does not know how the other half lives dünyanın yarısının diğer insanların nasıl yaşadığından haberi yok
a cup of coffee commits one to forty years of friendship bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var
a cup of coffee commits one to forty years of friendship bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır
a cup of coffee commits one to forty years of friendship bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var
Colloquial
one of the most exciting things that's happened to me n. başıma gelen en heyecan verici şeylerden biri
one of the nurses n. hemşirelerden biri
one side of the coin n. olayın bir yönü
one of my students n. öğrencilerimden biri
one of those things n. işte öyle bir şey
one of those things n. beklenmedik bir şey/durum
one of those things n. kısmet
one of those things n. rastlantısal bir şey/durum
one of those things n. tahmin edilemeyen bir şey/durum
cut off one of his/her fingers v. parmaklarından birini kesmek
run one of the subsidiaries v. yan şirketlerden birini yönetmek
take (one) out of (oneself) v. (birinin) kafasını dağıtmak
take (one) out of (oneself) v. (birini kendinden/endişelerden/stresten) uzaklaştırmak
be big of (one) v. büyüklük göstermek
be big of (one) v. takdire şayan bir hareket sergilemek
be the end of (one) v. (birinin) sonu olmak
be the end of (one) v. (birinin) sonunu getirmek
be the end of (one) v. (birini) öldürmek (mecazi)
knock the starch out of (one) v. (birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek
knock the starch out of (one) v. (birini) öldüresiye dövmek
knock the starch out of (one) v. (birini) çok fena benzetmek
knock the starch out of (one) v. (birinin) ağzını burnunu kırmak/dağıtmak
knock the starch out of (one) v. (birini) açık ara farkla yenmek
knock the starch out of (one) v. tozunu attırmak
knock the starch out of (one) v. (birini) bozguna/hezimete uğratmak
knock the starch out of (one) v. (birini) tamamen geride bırakmak
knock the starch out of (one) v. (birinin) egosunu kırmak
knock the starch out of (one) v. (birinin) gururunu yerle bir etmek
knock the starch out of (one) v. (birinin) kibrini kırmak
knock the starch out of (one) v. (birini) küçük düşürmek
knock the starch out of (one) v. (birini) rezil etmek
knock the starch out of (one) v. (birini) bozum etmek
knock the starch out of (one) v. (birinin) gururunu incitmek
knock the starch out of (one) v. (birinin) gururunu yere sermek
knock the stuffing out of (one) v. (birini) eşek sudan gelinceye kadar dövmek
knock the stuffing out of (one) v. (birini) öldüresiye dövmek
knock the stuffing out of (one) v. (birini) çok fena benzetmek
knock the stuffing out of (one) v. (birinin) ağzını burnunu kırmak/dağıtmak
knock the stuffing out of (one) v. (birinin) kendine güvenini kırmak
knock the stuffing out of (one) v. (birinin) özgüvenini yerle bir etmek
knock the stuffing out of (one) v. (birinin) özgüvenini yıkmak
spot (one) (some amount of money) v. (birine bir miktar para) ödünç vermek
spot (one) (some amount of money) v. (birine bir miktar) borç vermek
spot (one) (some amount of money) v. (birine bir miktar para) vermek
one hell of a adv. çok zor
one hell of a adv. müthiş
one hell of a adv. fena
one hell of a adv. feci
one hell of a adv. felaket
one hell of a adv. (ne) acayip
one heck of a (something or someone) expr. çok iyi/sıkı/süper/harika (kişi/şey)
one heck of a (something or someone) expr. kaçırılmaz (fırsat/şey)
one heck of a (something or someone) expr. berbat/çok kötü/tam bir baş belası (kişi/şey)
one heck of a (something or someone) expr. çok zor (şey)
like one of the family expr. ailemizden biri gibi
like one of the family expr. ailemizin bir üyesi gibi
one of them expr. içlerinden biri
for the life of one expr. ne kadar uğraşsam da
for the life of one expr. o kadar uğraşmama rağmen
what (one) is made of expr. (birinin) gerçek yeteneği
what (one) is made of expr. (birinin) gerçek gücü
what (one) is made of expr. (birinin) gerçek cesareti
what (one) is made of expr. (birinin) zorluklar karşısındaki gerçek dayanıklılığı
what (one) is made of expr. (birinin) gerçekte ne kadar güçlü, yetenekli, cesaretli olduğu
what (one) is made of expr. (birinin) asıl yüzü
in one hell of a hurry expr. çok acele içerisinde
(one) (has) never heard (of) such a thing expr. (biri) hiç böyle bir şey duymamış
(one) (has) never heard (of) such a thing expr. (biri) ilk defa böyle bir şey duyuyor
just one of those things expr. işte öyle bir şey
just one of those things expr. beklenmedik bir şey/durum
just one of those things expr. kısmet
just one of those things expr. rastlantısal bir şey/durum
just one of those things expr. tahmin edilemeyen bir şey/durum
two for the price of one expr. iki al bir öde
Idioms
hair of the dog that bit (one) n. (içki) cila niyetine içilen içki
hair of the dog that bit (one) n. akşamdan kalmalığı yok etmek için içilen içki
one side of the picture n. durumun/olayın tek bir açısı
one side of the picture n. durumun/olayın bir yönü
one side of the story n. durumun/olayın tek bir açısı
one side of the story n. durumun/olayın bir yönü
one card short of a full deck n. ahmak
one sandwich short of a picnic n. aptal
one brick shy of a load n. aptal
one card short of a full deck n. aptal
one of the lads n. grubun bir parçası
one of the boys n. grubun bir parçası
it's just one of those things n. kaçınılmaz şey
one of the faithful n. sadık taraftar
one of the faithful n. sadık destekçi
one of the faithful n. vefalı taraftar
one of the faithful n. vefalı destekçi
one of the faithful n. bağlı taraftar
one of the faithful n. bağlı destekçi
one of the faithful n. hakikatli taraftar
one of the faithful n. hakikatli destekçi
one of the faithful n. inançlı taraftar
one of the faithful n. inançlı destekçi
one of the faithful n. sadık hayran
one of the faithful n. sıkı taraftar/hayran/destekçi
one of the faithful n. ayyaş
one of the faithful n. alkolik
one of the faithful n. içkici
one brick short of a load n. bir tahtası eksik
one brick short of a load n. aklı noksan
one brick short of a load n. çıldırmış
one brick short of a load n. deli
one brick short of a load n. tahtası noksan
one brick short of a load n. tahtası eksik
one brick short of a load n. akılsız
one side of the picture n. durumun/olayın tek bir açısı
one side of the picture n. durumun/olayın bir yönü
one side of the story n. durumun/olayın tek bir açısı
one side of the story n. durumun/olayın bir yönü
one ray of hope n. umut ışığı
the spit of (one) n. (birinin) tıpatıp aynısı olan kimse
the spit of (one) n. (birinin) çok benzeri olan kimse
the spit of (one) n. (birinin) hık demiş burnundan düşmüş kimse
the spitten image of (one) n. (birinin) tıpatıp aynısı olan kimse
the spitten image of (one) n. (birinin) çok benzeri olan kimse
the spitten image of (one) n. (birinin) hık demiş burnundan düşmüş kimse
the spitting image of (one) n. (birinin) tıpatıp aynısı olan kimse
the spitting image of (one) n. (birinin) çok benzeri olan kimse
the spitting image of (one) n. (birinin) hık demiş burnundan düşmüş kimse
words of one syllable n. basit bir anlatım
words of one syllable n. anlaşılması kolay terimlerle anlatım
words of one syllable n. basit kelimeler kullanılarak yapılan anlatım
(one's) only got one pair of hands v. on tane eli olmamak
(one's) only got one pair of hands v. iki tane eli olmak
(one's) only got one pair of hands v. on işi aynı anda yapamamak
laugh one out of v. bir tarafıyla gülmek
put one out of conceit with v. birini bir şeye kayıtsız bırakmak
laugh one out of v. dalga geçerek (birini bir şeyden) vazgeçirmek
put one out of conceit with v. umursamaz hale getirmek
be big of (one) v. asil ya da övgüye değer olmak (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün)
not be able to tell one end (of something) from the other v. elifi mertek sanmak
not be able to tell one end (of something) from the other v. bir konuda kara cahil/kör cahil/zırcahil olmak
not be able to tell one end (of something) from the other v. bir konuda hiç bilgisi olmamak
not be able to tell one end (of something) from the other v. bir şeyi diğerinden (başını sonundan/sağını solundan) ayıramamak
not be able to tell one end (of something) from the other v. başını sonunu bilememek
not be able to tell one end (of something) from the other v. neyin nerede başlayıp bittiğini bilememek
not know one end (of something) from another v. elifi mertek sanmak
not know one end (of something) from another v. bir konuda kara cahil/kör cahil/zırcahil olmak
not know one end (of something) from another v. bir konuda hiç bilgisi olmamak
not know one end (of something) from another v. bir şeyi diğerinden (başını sonundan/sağını solundan) ayıramamak
not know one end (of something) from another v. başını sonunu bilememek
not know one end (of something) from another v. neyin nerede başlayıp bittiğini bilememek
screw (one) out of (something) v. hakkını yemek
screw (one) out of (something) v. iç etmek
screw (one) out of (something) v. hile/aldatmaca ile eline geçirmek/elinden almak
screw (one) out of (something) v. parasının/malının üstüne konmak
screw (one) out of (something) v. dolandırarak soyup soğana çevirmek
screw (one) out of (something) v. dolandırarak dımdızlak ortalıkta bırakmak
screw (one) out of (something) v. para sızdırmak
screw (one) out of (something) v. varını yoğunu gasp etmek
screw (one) out of (something) v. dolandırmak
be/stay one jump a head (of somebody/something) v. (hep) bir adım önünde/ilerisinde olmak
be/stay one jump a head (of somebody/something) v. (hep) bir basamak üstünde olmak
be/stay one jump a head (of somebody/something) v. avantajlı durumda olmak
be/stay one jump a head (of somebody/something) v. avantajlı durumunu korumak
knock the hell out of (one) v. pelte gibi oluncaya kadar dövmek
knock the hell out of (one) v. ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek
knock the hell out of (one) v. ağzı burnu kanayıncaya kadar dövmek
knock the hell out of (one) v. pestili çıkıncaya kadar dövmek
knock the hell out of (one) v. eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak
knock the hell out of (one) v. pestilini çıkarmak
knock the hell out of (one) v. bir güzel benzetmek
knock the hell out of (one) v. ağzını burnunu kırmak/dağıtmak
knock the hell out of (one) v. beynini dağıtmak/patlatmak
knock the hell out of (one) v. canını çıkarmak
knock the hell out of (one) v. canına okumak
knock the hell out of (one) v. öldüresiye dövmek
knock the hell out of (one) v. açık ara farkla yenmek
knock the hell out of (one) v. açık ara farkla kazanmak
knock the hell out of (one) v. açık ara farkla galip gelmek
knock the hell out of (one) v. açık ara farkla mağlup etmek
knock the hell out of (one) v. bozguna/hezimete uğratmak