itself - English Turkish Sentences
English Turkish
itself kendisi pron.
  • Yet again this Parliament finds itself debating another maritime disaster.
  • Bu Parlamento yine kendisini bir başka deniz felaketini tartışırken buluyor.
  • This is something that should be funded by the nuclear industry itself.
  • Bu, nükleer endüstrinin kendisi tarafından finanse edilmesi gereken bir konudur.
  • The report itself makes extremely disturbing reading.
  • Raporun kendisi son derece rahatsız edici bir okuma sunuyor.
Show More (254)
itself kendini pron.
  • Iraq must pull itself together.
  • Irak kendini toparlamalıdır.
  • The Empire is rebuilding itself.
  • İmparatorluk kendini yeniden inşa ediyor.
  • Seveso II is an improvement on this but has yet to prove itself, since it has not yet been fully implemented.
  • Seveso II bu konuda bir gelişmedir ancak henüz tam olarak uygulanmadığı için kendini kanıtlayamamıştır.
Show More (59)
itself kendi pron.
  • This stand has now been overtaken both by events and by opinion within the scientific community itself.
  • Bu duruş şimdi hem olaylar hem de bilim camiasının kendi içindeki görüşler tarafından geride bırakıldı.
  • But what about the human rights policy within the EU itself?
  • Peki ya AB'nin kendi içindeki insan hakları politikası?
  • The Danish Refugee Council is the only alternative to the Russian EMERCOM Ministry, which insists on doing this itself.
  • Danimarka Mülteci Konseyi, bunu kendi başına yapmakta ısrar eden Rus EMERCOM Bakanlığı'na tek alternatif.
Show More (43)
itself bizzat pron.
  • The Agency for Reconstruction also itself called in OLAF in relation to the contract of a questionable external advisor.
  • Yeniden Yapılandırma Ajansı da şüpheli bir dış danışmanla yapılan sözleşmeyle ilgili olarak OLAF'ı bizzat çağırmıştır.
  • The Agency for Reconstruction also itself called in OLAF in relation to the contract of a questionable external advisor.
  • Yeniden Yapılanma Ajansı da şüpheli bir dış danışmanla yapılan sözleşmeyle ilgili olarak OLAF'ı bizzat çağırmıştır.
  • The obstacles put in our way by Parliament itself are quite appalling.
  • Bizzat Parlamento tarafından yolumuza çıkarılan engeller oldukça dehşet vericidir.
Show More (4)