native - Turkish English Dictionary

native

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "native" in Turkish English Dictionary : 31 result(s)

English Turkish
Common Usage
native adj. yerli
I'm fascinated by Indian native customs and traditions.
Kızılderililerin yerli gelenek ve görenekleri beni büyülüyor.

More Sentences
General
native n. yerli
I refer of course to the Native Americans, and by that I mean the indigenous peoples of this subcontinent.
Elbette Amerikan yerlilerinden bahsediyorum ve bununla bu alt kıtanın yerli halklarını kastediyorum.

More Sentences
native n. kızılderili
They came to study the habits of the natives.
Kızılderililerin alışkanlıklarını incelemek amacıyla gelmişler.

More Sentences
native n. bir yere özgü tür
This tree is a native of New Zealand.
Bu ağaç Yeni Zelanda'ya özgü bir türdür.

More Sentences
native adj. doğal
Ideally, you want to run your game at your monitor's native resolution.
İdeal olarak, oyununuzu monitörünüzün doğal çözünürlüğünde çalıştırmak istersiniz.

More Sentences
native adj. yerel
This can be done by replacing the native library.
Bu, yerel kütüphaneyi değiştirerek yapılabilir.

More Sentences
native adj. yerli
As a native of Galicia I feel devastated.
Galiçya'nın bir yerlisi olarak kendimi harap olmuş hissediyorum.

More Sentences
native adj. ana (dil)
You are definitely a native speaker.
Sen kesinlikle ana dilini konuşuyorsun.

More Sentences
native adj. özgü
The cockatiel is native to Australia.
Kakadu kuşu Avustralya'ya özgüdür.

More Sentences
native adj. kişinin doğduğu yer olan
He acquired the art of stained glass in his native town.
Vitray sanatını doğduğu yer olan kasabada öğrenmiştir.

More Sentences
native adj. tanrı vergisi
He had to use all his native wit to convince the boss.
Patronu ikna etmek için tüm tanrı vergisi yeteneklerini kullanmak zorundaydı.

More Sentences
Technical
native adj. yerli
The hotel’s beautiful gardens are home to a huge range of native Costa Rican trees and flowers.
Otelin güzel bahçeleri çok çeşitli yerli Kosta Rika ağaçlarına ve çiçeklerine ev sahipliği yapmaktadır.

More Sentences
General
native n. yerli kimse
native n. yerli hayvan
native n. yerli mal
native n. yerli tür
native adj. doğuştan olan
native adj. fıtri
native adj. doğuştan
native adj. doğma büyüme
native adj. basit
native adj. asıl
native adj. bağımsız
native adj. tabii
native adj. bölgesel
native adj. anavatan olan
Trade/Economic
native adj. mahalli
Computer
native adj. belirli bir bilgisayar türüyle kullanım için tasarlanan
native adj. belirli bir uygulama programına dahil olan
Mining
native adj. nabit
Medical
native adj. natif

Meanings of "native" with other terms in English Turkish Dictionary : 234 result(s)

English Turkish
General
native language n. anadili
I like my native language.
Anadilimi seviyorum.

More Sentences
native country n. vatan
Georgia is his native country.
Gürcistan onun ana vatanı.

More Sentences
native language n. ana dil
Should there be an international language of command or should the country's native language be used?
Uluslararası bir komuta dili olmalı mı yoksa ülkenin ana dili mi kullanılmalı?

More Sentences
native country n. anavatan
He settled down in his native country.
Anavatanına yerleşti.

More Sentences
native american n. kızılderili
However, the Native American languages are also very common among the people.
Ancak Kızılderili dilleri de halk arasında oldukça yaygındır.

More Sentences
native language n. ana dil
Do you know any language other than your native language?
Ana dilinizden başka bir dil biliyor musunuz?

More Sentences
native country n. memleket
Anna moved to her mother's native country when she was four years old.
Anna dört yaşındayken annesinin memleketine taşındı.

More Sentences
Linguistics
native language n. anadili
Even in my native language, there are words that I don't know.
Anadilimde bile bilmediğim kelimeler var.

More Sentences
native speaker n. anadil konuşuru
If you want to sound like a native speaker, listen to native speakers whenever possible.
Eğer anadiliniz gibi konuşmak istiyorsanız, mümkün olduğunca anadilinizi konuşan kişileri dinleyin.

More Sentences
General
legendary native country of turks n. ergenekon
native behaviour n. tabii davranış
native language n. doğal dil
native shore n. vatan
one's native soil n. anavatan
native country n. yurt
native land n. anayurt
native language and education n. doğal dil ve eğitim
native races n. yerli ırklar
native ability n. allah vergisi yetenek
native citizen n. doğuştan uyrukluk hakkı olan kimse
native forest n. yerli orman
native code compiler n. yerli kod derleyicisi
native of this place n. buralı
native tongue n. anadili
native land n. vatan
native land n. anavatan
native fluency n. ana dil seviyesinde olma
native fluency in english n. ana dil seviyesinde ingilizce
native of germany n. almanyalı
native culture n. yerel kültür
native race n. yerel ırk
native population n. yerli halk
native plant n. bir ülkede yetişen bitki
native speaker n. ana dilini konuşan kişi
native material n. doğal gereç
native country n. anayurt
native plant n. yerli bitki
native languages n. anadiller
native land n. memleket
native feather n. kızılderili tüyü
native speaker teachers of english n. ana dili ingilizce olan öğretmenler
native speaker of english n. ana dili ingilizce olan insan
native speakers of english n. ana dili ingilizce olan kişiler
native speaker of english n. ana dili ingilizce olan kimse
non-native speakers of english n. ana dili ingilizce olmayan insanlar
native speaker of english n. ana dili ingilizce olan kişi
non-native speaker teachers of english n. ana dili ingilizce olmayan öğretmenler
non-native speaker of english n. ana dili ingilizce olmayan kimse
non-native speakers of english n. ana dili ingilizce olmayan kişiler
non-native speaker of english n. ana dili ingilizce olmayan kişi
non-native speaker of english n. ana dili ingilizce olmayan insan
native speakers of english n. ana dili ingilizce olan insanlar
native american n. amerika yerlisi
native ability n. doğal yetenek
native food n. yerli yemek
alaskan native n. alaska yerlisi
alaska native n. alaska yerlisi
native american healing n. kızılderili kabilelerinde uygulanan iyileştirici yöntem ve ritüeller
native alaskan n. alaska yerlisi
native alaskan n. alaska'nın yerli halklarından olan kimse
native son n. belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan erkek için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
native canadian n. kanada'da doğmuş kızılderili veya ınuit kökenli kimse
native canadian n. kanada'da doğmuş kimse
native hawaiian n. hawaii adaları'ndaki yerli polinezya halkının üyesi veya soyundan olan kimse
native daughter n. belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan kadın için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
non-native n. yerli olmayan kimse
native born adj. doğma büyüme
native to adj. -e özgü
native-born adj. yerli
native-born adj. doğma büyüme
non-native adj. bulunduğu yerin dili ana dili olmayan
non-native adj. bulunduğu yerde doğmuş olmayan
non-native adj. bulunduğun yerin vatandaşı olmayan
non-native adj. bulunduğu yerde doğmamış olan
non-native adj. yerli olmayan
native american adj. amerikan yerlileri, kültürleri veya dilleri ile ilgili olan
native to adj. -ın yerlisi
Idioms
(someone's) native soil n. (birinin) anavatanı
(someone's) native soil n. (birinin) memleketi
go native v. yerlilerin yaşam tarzını benimsemek
go native v. başkalarının yaşam biçimini benimsemek
go native v. bir yerin yerlisi gibi olmak
go native v. göç ettiği/taşındığı yerin yerlisi gibi yaşamaya ve davranmaya çalışmak
go native v. bir yerin yerlilerinin davranışlarını, yaklaşımını, özelliklerini benimsemek
go native v. yerli kültürünü benimsemek
go native v. yerli gibi yaşamak
go native v. kendi kültürünü, yaşam tarzını, geleneklerini bırakıp yaşadığı/göç ettiği yeni yerin yaşam tarzını, kültürünü, geleneklerini benimsemek
go native v. bir yerin yerlisi gibi yaşamaya ve davranmaya çalışmak
go native v. kendininkinden daha az gelişmiş bir ülkenin kültürünü benimsemek
go native v. daha ilkel bir toplumun yaşam tarzını benimsemek
Speaking
don't go native on me expr. bana yerli gibi davranma
Trade/Economic
native citizen n. doğuştan yurttaş olanlar
native view v. kendi bilgisayarında görmek
Politics
native citizen n. doğumdan beri vatandaş olan kimse
native citizen n. doğuştan vatandaş
native american party n. amerikan partisine benzer ilkelere sahip kısa ömürlü bir siyasi parti
native american adj. amerikan yerlilerinin haklarını koruyacak uygulamaları destekleyen (parti)
Advertising
native advertising n. doğal reklam
native advertising n. bulunduğu platformun formatında içeriğin doğallığı bozulmadan verilen reklam
native ad n. doğal reklam
native ad n. bulunduğu platformun formatında içeriğin doğallığı bozulmadan verilen reklam
Technical
native digits n. yerli basamaklar
native device n. gerekli aygıt
native mode domain n. yerli kip etki alanı
native asphalt n. tabii asfalt
native silver n. doğal gümüş
native gold n. doğal altın
native metal n. doğal metal
native copper n. doğal bakır
native alumina n. doğal alumina
native manganese n. doğal manganez
native arsenic n. doğal arsenik
native amalgam n. doğal amalgam
native mercury n. doğal cıva
native metal n. doğal arı metal
native antimony n. doğal antimuan
native iron n. doğal demir
native bismuth n. doğal bizmut
native pyrite n. doğal pirit
native platinum n. doğal platin
native tellurium n. doğal telluryum
Computer
native data n. özgün veri
native language n. anadil
native character set n. yerli karakter takımı
native truetype n. doğal truetype
native error n. ana hata
save native picture formats only expr. sadece doğal resim biçimlerinde kaydet
save native picture formats only expr. sadece özgün resim biçimlerini kaydet
in native format expr. geçerli biçimde
Informatics
native code generator n. yerli kod üretici
native code n. yerli kod
native compiler n. yerli derleyici
native data type n. yerli veri türü
native file format n. yerli dosya yapısı
native code n. makine kodu
native language n. sisteme özgül dil
Telecom
native client interface architecture n. yerel  istemci arayüz mimarisi
raw native interface n. ham doğal arayüz
native signal processing n. yerel işareti işleme
native ios picker n. ios seçim menüsü
native android picker n. android seçim menüsü
Television
native resolution n. gerçek çözünürlük
Traffic
native asphalt n. doğal asfalt
Mining
native paraffin n. kumtaşlarındaki düzensiz damarlarda bulunan ve elektrik yalıtımında kullanılan bir hidrokarbon mumu
native paraffin n. ozokerit
Food Engineering
native starch n. doğal nişasta
Chemistry
native sulfur n. kükürdün eski adı
native sulphur n. kükürdün eski adı
Biology
non-native species n. egzotik tür
Biochemistry
native formation n. doğal biçim
Marine Biology
native fishery n. yerli balıkçılık
native stock n. yerli stok
native conformation n. doğal biçim
non-native adj. aşılanan
Zoology
native bear n. koala
native dog (canis lupus dingo) n. avustralya yabani köpeği
native cat [aus] n. avustralya'ya özgü, dasyurus cinsine mensup kedi benzeri etçil bir hayvan
native dog (canis lupus dingo) n. dingo
native devil (sarcophilus harrisii) n. tasmanya canavarı
native cat (dasyurus viverrinus) n. avustralya ve tazmanya'da ağaçlarda yaşayan, kedi benzeri etobur keseli bir hayvan
native sloth (phascolarctos cinereus) n. koala
native rabbit (macrotis lagotis) n. biçim ve boyut olarak tavşana benzeyen, avustralya'ya özgü keseli bir hayvan
Botanic
native orange (capparis mitchellii) n. avustralya'da yetişen yabani portakal
native pomegranate (capparis arborea) n. narı andıran meyvesi yenen küçük avustralya ağacı
native beech (flindersia australis) n. avustralya'ya özgü, odunu sert ve sağlam olan uzun bir kereste ağacı
native orange (citrus australis) n. avustralya parmak limi
native peach (owenia acidula) n. nektarin büyüklüğünde asidik meyve veren bir avustralya ağacı
native pomegranate (capparis arborea) n. avustralya'ya özgü meyveleri nara benzeyen küçük bir ağaç
native bread (laccocephalum mylittae) n. avustralya'ya özgü trüf benzeri büyük bir yeraltı mantarı
native fuchsia (fuchsia excorticata) n. üzerinde kestane çiçekleri olan, kışın yaprak döken, yeni zelanda'ya özgü bir ağaç
native cranberry (astroloma humifusum) n. kızıl çiçekleri ve kızılcık benzeri etli meyvelere olan bodur bir ağaççık
native peach n. tatlı veya reçel yapımında kullanılan avustralya'ya özgü kırmızı bir meyve
native pomegranate (capparis) n. avustralya'da yetişen, meyvesi yenen nar benzeri bir bitki
native holly (playlobium obtusangulum) n. üçgen ya da kalp şeklinde turuncu-sarı çiçekleri ve kıvrımlı yassı tohum zarfları olan, yaprak dökmeyen bir çalı
native orange (citrus australis) n. avustralya halka limi
native pear (xylomelum pyriforme) n. kalın odunsu dış kabuğu ve armut şeklinde meyveleri olan bir ağaç
native pomegranate (capparis) n. avustralya narı
native oak n. iğneli dalları, sarımsı kıvrık yaprakları ve odunsu küçük meyveleri olan avustralya'ya özgü bir ağaç
native hop n. bazen avrupa şerbetçiotu ile karıştırılan amerika yerlisi bir bitki
native cherry n. sandal ağaçları familyasına ait bodur bir avustralya ağacının yenebilir kırmızı renkli meyvesi
native laurel (polyscias elegans) n. araliaceae familyasına ait bir avustralya kereste ağacı
native laurel (pittosporum undulatum) n. avustralya kartopu bitkisi
native laurel (pittosporum undulatum) n. kremsi beyaz çiçekli yaprakları dökülmeyen orta boy bir avustralya ağacı
native cherry (exocarpus cupressiformis) n. sandal ağaçları familyasına ait yenebilir kırmızı meyveli bodur bir avustralya ağacı
native beech n. nothofagus familyasına ait çeşitli uzun yeni zelanda ağaçlarına verilen ad
native beech (callicoma serratifolia) n. cunoniaceae familyasına ait parlak sarı çiçekleri olan çalımsı bir ağaç
native quince n. çok acı kabuğu olan, okaliptüsle bağlantılı çalımsı küçük bir avustralya ağacı
native olive n. avustralya'ya özgü bir demir ağacı
native olive n. avustralya zeytini
native olive n. avustralya'ya özgü bir zeytin ağacı
native mulberry n. lifleri kumaş yapımında kullanılan bir avustralya bitkisi
native mulberry n. beyaz dut
native mulberry n. ak dut
native currant n. myoporum serratum ağacının yenebilir yemişi
native myrtle n. bir avustralya ağacı
native juniper n. bir avustralya ağacı
native willow n. uzun akasya
native box n. bir avustralya dikenli çalısı veya küçük ağacı
native box n. avustralya'ya özgü küçük bir çalı
native hibiscus n. eski dünya'nın tropikal kıyı bölgelerine özgü, ebegümecigiller familyasından olan hafif ve sert odunu kano yapımında ve lifleri halat ve kalafat yapımında kullanılan çalımsı bir ağaç
native fuchsia n. correa cinsi bitki
native guava n. avustralya'da yetişen bir kereste ağacı
Agriculture
native black poplar seedling n. yerli karakavak fidanı
native black poplar n. yerli karakavak
native range n. tabii mera
native breeds n. yerli ırklar
native breed n. yerli ırk
Breeding
native black cattle n. yerli kara sığır
Apiculture
native race n. yerli ırk
Forestry
native tree n. yerli ağaç
native bush [nz] n. yerli orman
Social Sciences
digital native n. dijital teknolojinin başlangıcı veya gelişimi sırasında doğmuş kimse
native australian n. avrupalılar gelmeden önce avustralya'da yaşamakta olan koyu tenli ırk
digital native adj. dijital yerli
Linguistics
native speaker n. anadil konuşmacısı
native language n. anadil
native speaker n. doğal konuşucu
native word n. yerli sözcük
History
native tribes n. yerli kabileler
native states n. hintliler tarafından yönetilip kısmen ingiliz otoritesine tabi olan yarı bağımsız eski hindistan eyaletleri
Geology
native steel n. yanan kömür seviyesinin azalarak demir cevherini kömürleştirmesiyle oluşan bir tür çelik
Theatre
native american n. amerikan yerlisi
Ornithology
native hen (tribonyx ventralis) n. avustralya'ya özgü, yeşilimsi mavi gagası, parlak kırmızı bacakları ve dik kuyruğu olan büyük göçebe bir kuş
native pheasant (leipoa ocellata) n. avustralya'ya özgü tavuk benzeri bir kuş
native pheasant (leipoa ocellata) n. mallee tavuğu
native turkey (choriotis australis) n. avustralya'ya özgü toy kuşu
native hen (tribonyx mortierii) n. avustralya'ya özgü uçamayan bir kuş
native thrush (pachycephala olivacea) n. avustralya'ya özgü ötücü bir kuş
native companion (grus rubicunda) n. avustralya'ya özgü, çıplak yeşilimsi başlı ve boynunda kırmızı şerit olan, gösterişli kur dansıyla bilinen büyük bir turna
black–tailed native hen (gallinula ventralis) n. kara kuyruklu yer tavuğu
black-tailed native hen n. avustralya'ya özgü, yeşilimsi mavi gagası, parlak kırmızı bacakları ve dik kuyruğu olan büyük göçebe bir kuş
Modern Slang
aho [native american] exclam. merhaba
aho [native american] exclam. hepimiz birbirimizle bağlantılıyız
aho [native american] exclam. teşekkürler