saatte - Turkish English Dictionary
History

saatte



Meanings of "saatte" in English Turkish Dictionary : 3 result(s)

Turkish English
General
saatte hourly adv.
saatte per hour adv.
Technical
saatte per hour expr.

Meanings of "saatte" with other terms in English Turkish Dictionary : 132 result(s)

Turkish English
General
mine (saatte) face n.
dakiklik (saatte) precision n.
saatte akrep hour hand n.
hız ölçüsü olarak deniz mili (20 knot yaklaşık saatte 23 millik hız) knot n.
mine (saatte) dial n.
bir teleferiğin ya da bir tesisteki teleferiklerin tümünün bir saatte yokuş yukarı taşıyabileceği kapasitesi uplift capacity n.
aklı ve gözü hep saatte olan (işin veya dersin bitmesini bekleyen) clock-watcher n.
saatte yüz mil hız yapma ton-up n.
bir kişinin bir saatte yapabildiği iş miktarı man-hour n.
(saatte) düzengeç regulator n.
saatte yüz mil hız yapma ton [brit] n.
saatte yüz mil veya daha fazla hız yapmayı seven kimse ton-up n.
sabah geç saatte yenen atıştırmalık elevenses n.
tıkırtı (saatte) beat n.
alıcıya veya postaneye, belirli bir saatte ve belirli bir tren, uçak veya gemi ile sevk edilen posta mail n.
saatte çark dişi ile bir palet arasındaki temasın kesilmesi let-off n.
tören vesilesiyle erken saatte yenen yemek breakfast n.
sabah erken saatte avcıları çağırmak için çalınan ezgi hunt's-up n.
saatte temel saat ekranı dışındaki özellik complication n.
(saatte) vurma mekanizması strike n.
birini saatte yüz mil hız yaparken yakalamak clock someone at speeds of up to one hundred miles per hour v.
(saatte denge yayı) açısal rotasyonla titreşmek motion v.
saatte yüz mil hız yapabilen ton-up adj.
saatte yüz mil hız yapmayı seven ton-up adj.
her üç saatte bir meydana gelen trihoral adj.
gece geç saatte olan late-night adj.
saatte bir olan horal adj.
saatte bir olan horary adj.
(televizyon programı) en yoğun saatte yayınlanan peak-time adj.
yarım saatte bir gelişen semihoral adj.
(saatte) kadran stiline özgü stilar adj.
(saatte) kadran stili ile ilgili stilar adj.
her saatte all hours adv.
uğursuz bir saatte in an evil hour adv.
saatte bir hourly adv.
birkaç saatte bir every few hours adv.
uğursuz bir saatte maalesef in an evil hour adv.
saatte bir kez once per hour adv.
saatte iki kez twice per hour adv.
yarım saatte bir half-hourly adv.
bu saatte at this time of (the noon) adv.
bu saatte at this time of (the evening) adv.
bu saatte at this time of (the morning) adv.
bu saatte at this time of (the night) adv.
bu saatte at this hour adv.
iki saatte bir once in two hours adv.
iki saatte bir every two hours adv.
iki saatte bir once every two hours adv.
saatte bir every hour adv.
yaklaşık olarak belirli bir saatte meydana gelen anlamı veren son ek -ish suf.
Phrases
altı saatte bir every 6 hours adj.
altı saatte bir every six hours adj.
şu şu saatte at such-and-such an hour expr.
6 saatte bir every 6 hours expr.
6 saatte bir every six hours expr.
Colloquial
aklı ve gözü hep saatte olan (işin veya dersin bitmesini bekleyen) kimse clock watcher n.
gözü sürekli saatte olan kimse clock watcher n.
(belli bir saatte) olmak be at (something) v.
(belli bir saatte/zamanda) yayınlanmak be on at v.
(belli bir saatte/zamanda) televizyonda gösterilmek be on at v.
her dört saatte bir every four hours adv.
geç bir saatte at a late hour expr.
iki saatte bir every two hours expr.
saatte bir by the hour expr.
Idioms
erken saatte alınan/içilen (alkollü) içki breakfast of champions n.
alakasız bir saatte at an ungodly hour adv.
uygun olmayan bir saatte at an ungodly hour adv.
uygunsuz bir saatte at an ungodly hour adv.
münasebetsiz bir saatte at an ungodly hour adv.
kötü bir saatte at an ungodly hour adv.
alakasız bir saatte at an unearthly hour adv.
uygun olmayan bir saatte at an unearthly hour adv.
uygunsuz bir saatte at an unearthly hour adv.
münasebetsiz bir saatte at an unearthly hour adv.
kötü bir saatte at an unearthly hour adv.
gece veya gündüz herhangi bir saatte at all hours of the day and night expr.
uygun olmayan bir zamanda/saatte at an unearthly/ungodly hour expr.
uygunsuz bir zamanda/saatte at an unearthly/ungodly hour expr.
münasebetsiz bir zamanda/saatte at an unearthly/ungodly hour expr.
tam (belirtilen saatte/zamanda) at (some time) sharp expr.
tam tamına (belirtilen saatte/zamanda) at (some time) sharp expr.
tam olarak (belirtilen saatte/zamanda) at (some time) sharp expr.
tam belirtilen saatte/zamanda at some time sharp expr.
tam tamına belirtilen saatte/zamanda at some time sharp expr.
tam olarak belirtilen saatte/zamanda at some time sharp expr.
tam (belli bir zamanda/saatte) at the stroke of (some specific time) expr.
kesin/tam olarak (belli bir zamanda/saatte) at the stroke of (some specific time) expr.
tam (belli bir zamanda/saatte) on the stroke of (some specific time) expr.
Speaking
bir saatte kaç sayfa okursun? how many pages do you read in an hour? expr.
bu saatte mi? at this late/early hour? expr.
gece geç saatte yemek yememelisin you shouldn't eat late at night expr.
geç saatte yemek yememelisin you shouldn't eat late at night expr.
Trade/Economic
saatte 1000 vatlık güce eşit olan enerji birimi b.t.u. (board of trade unit) n.
Law
davalının celpte bildirilen saatte mahkemeye çıkacağına dair verdiği kefalet common bail n.
Media
(genellikle geç saatte) yayın akışı sonu closedown [uk] n.
Technical
saatte galon gallons per hour n.
saatte bir deniz mili knot n.
saatte mil miles per hour n.
(saatte) şase horn n.
saatte bir beygir gücü hızında çalışarak tüketilen enerji veya yapılan iş horsepower-hour n.
(saatte) dişli çark runner n.
(saatte) paletlerin hareket ettirdiği dişlere temas eden eşapman çarkı scape-wheel n.
(saatte) eşapman çatalı ile yuvarlayıcı bölüm arasındaki mesafe shake n.
(saatte) eşapman çarkı dişini serbest bırakma bölümü ile eşapman arasındaki mesafe shake n.
Computer
saatte bir doğrula hours expr.
tarihte/saatte on date/time expr.
Electric
saatte 1000 vatlık güce eşit olan enerji birimi kw-hr n.
saatte 1000 vatlık güce eşit olan enerji birimi board of trade unit n.
Automotive
saatte yüz mil hız century mark n.
saatte gidilen mil miles per hour n.
Railway
pik saatte kapasite capacity at peak hour n.
Marine
yarım saatte bir çalıp her seferinde bir vuruş artarak sekiz vuruşa kadar çıkan ve dört saatlik zaman diliminin dolduğunu bildiren saat ship's clock n.
Medical
saatte bir quaque hora n.
her 72 saatte bir tekrar eden quartan adj.
Dentistry
dişler üzerinde ilk 48 saatte oluşan bakteriyel tabaka plaque n.
Pathology
her 72 saatte bir olan sıtma ateşi quartan n.
Pharmaceutics
saatte bir qh (quāque hōrā) abrev.
Physics
ışığın bir saatte boşlukta aldığı mesafe light hour n.
Religious
genellikle gün doğumundan sonraki üçüncü saatte ibadet için ayrılan saat terce n.
genellikle gün doğumundan sonraki üçüncü saatte ibadet için ayrılan saat tierce n.
Meteorology
beaufort ölçeğine göre saatte 52 ila 61 kilometre hıza sahip rüzgar near gale n.
Military
son 24 saatte gerçekleşmiş tüm önemli istihbarat bilgilerinin özetini içeren rapor daily intelligence summary n.
son 24 saatte gerçekleşmiş tüm önemli istihbarat bilgilerinin özetini içeren rapor disum (daily intelligence summary) abrev.
Abbreviation
sekiz saatte bir q8h (quaque octa hora - every 8 hours) n.
her iki saatte bir alt hor adv.
8 saatte bir q8h (quaque octa hora - every 8 hours) expr.
Slang
saatte 55 millik hız limiti (5 sentin üzerinde bir zamanlar bir buffalo resmi olmasına atfen) double buffalo n.
saatte 55 millik hız limiti ("nickel" abd'de kullanılan 5 sente verilen bir ad) double nickels n.
saatte 55 millik hız limiti ("nickel" abd'de kullanılan 5 sente verilen bir ad) double nickels n.
çok geç bir saatte yapılan uçuş red eye flight n.
saatte yüz mil buck n.
Modern Slang
belli bir saatte kalkılması gerektiğinde kaygıdan uyuyamayıp sürekli saate bakma hali alarm clock anxiety n.