|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
yalan söyleme |
lying n.
|
|
Lying is forgivable when it is done by a doctor trying to give heart to a terminally ill patient.
Yalan söylemek, ölümcül bir hastaya yürek vermeye çalışan bir doktor tarafından yapıldığında affedilebilir.
More Sentences
|
2 |
General |
(hastalığı iyileştirmek için) büyülü sözler söyleme |
incantation n.
|
|
The black magic witch doctor would then go to the grave, dig up the body, and chant incantations.
Kara büyücü cadı doktor sonra mezara gider, cesedi çıkarır ve büyülü sözler söylermiş.
More Sentences
|
Colloquial |
|
3 |
Colloquial |
kimseye söyleme |
keep it quiet expr.
|
|
Keep it quiet.
Kimseye söyleme.
More Sentences
|
Idioms |
|
4 |
Idioms |
kimseye söyleme |
mum's the word expr.
|
|
Mum's the word.
Kimseye söyleme.
More Sentences
|
Speaking |
|
5 |
Speaking |
bir şey söyleme |
don't say anything n.
|
|
Don't say anything unless someone asks you a question.
Biri sana soru sormadıkça bir şey söyleme.
More Sentences
|
6 |
Speaking |
kimseye söyleme |
don't tell anyone expr.
|
|
Don't tell anyone that I'm here.
Burada olduğumu kimseye söyleme.
More Sentences
|
7 |
Speaking |
sakın söyleme |
don't tell me expr.
|
|
Don't tell me.
Sakın söyleme.
More Sentences
|
General |
|
8 |
General |
ilahi söyleme |
hymnody n.
|
|
9 |
General |
etraflıca söyleme |
expatiation n.
|
|
10 |
General |
yalan söyleme |
falsehood n.
|
|
11 |
General |
irticalen söyleme |
extemporizing n.
|
|
12 |
General |
söz söyleme sanatı |
elocution n.
|
|
13 |
General |
söyleme |
mention n.
|
|
14 |
General |
irticalen şiir söyleme veya çalma |
extemporisation n.
|
|
15 |
General |
abartılı söz söyleme |
magniloquence n.
|
|
16 |
General |
arada söyleme |
interjection n.
|
|
17 |
General |
asıl fikrini söyleme |
candor n.
|
|
18 |
General |
şarkı söyleme |
sing n.
|
|
19 |
General |
etkili ve güzel söz söyleme yeteneği |
eloquence n.
|
|
|
20 |
General |
daha detaylı bir şekilde söyleme |
amplification n.
|
|
21 |
General |
söyleme |
telling n.
|
|
22 |
General |
üstü kapalı söyleme |
insinuation n.
|
|
23 |
General |
hazırlıksız söz söyleme |
extemporizing n.
|
|
24 |
General |
açıkça söyleme |
avowal n.
|
|
25 |
General |
söyleme |
utterance n.
|
|
26 |
General |
şarkı söyleme |
song n.
|
|
27 |
General |
ısrarla söyleme |
emphasising n.
|
|
28 |
General |
şarkı söyleme |
chant n.
|
|
29 |
General |
kendi düşüncelerini katarak söyleme |
embellishing n.
|
|
30 |
General |
iki anlama gelecek söz söyleme |
equivocating n.
|
|
31 |
General |
hazırlıksız söz söyleme |
extemporising n.
|
|
32 |
General |
söyleme |
disclose n.
|
|
33 |
General |
irticalen söyleme |
extemporising n.
|
|
34 |
General |
şarkı söyleme |
singing n.
|
|
35 |
General |
söyleme |
disclosure n.
|
|
36 |
General |
hiddetle söyleme |
exclaiming n.
|
|
37 |
General |
temel düşünceleri söyleme |
keynoting n.
|
|
38 |
General |
laf arasında söyleme |
interjection n.
|
|
39 |
General |
söyleme |
confession n.
|
|
|
40 |
General |
güzel söz söyleme sanatı |
eloquence n.
|
|
41 |
General |
söz söyleme |
speech n.
|
|
42 |
General |
söyleme |
breathing n.
|
|
43 |
General |
ısrarla söyleme |
emphasizing n.
|
|
44 |
General |
daha ayrıntılı bir şekilde söyleme |
amplification n.
|
|
45 |
General |
söyleme |
articulation n.
|
|
46 |
General |
söyleme |
relation n.
|
|
47 |
General |
üstü kapalı söyleme |
intimation n.
|
|
48 |
General |
asıl fikrini söyleme |
candidness n.
|
|
49 |
General |
daha uzun bir şekilde söyleme |
amplification n.
|
|
50 |
General |
söz söyleme |
utterance n.
|
|
51 |
General |
söyleme |
speaking n.
|
|
52 |
General |
söyleme (fikir, düşünce) |
emitting n.
|
|
53 |
General |
söyleme |
saying n.
|
|
54 |
General |
söyleme |
singing n.
|
|
55 |
General |
açıkça söyleme |
avowing n.
|
|
56 |
General |
taşlar vasıtasıyla geleceği söyleme |
lithomancy n.
|
|
57 |
General |
söz söyleme sanatı |
oratory n.
|
|
58 |
General |
doğruyu söyleme |
truth telling n.
|
|
59 |
General |
kimseye söyleme |
mum is the word n.
|
|
60 |
General |
tersini söyleme |
contradiction n.
|
|
61 |
General |
deşifre şarkı söyleme |
sight-singing n.
|
|
62 |
General |
güzel söz söyleme sanatı |
elocution n.
|
|
63 |
General |
birşeyi kaba biçimde söyleme |
dysphemism n.
|
|
64 |
General |
hep beraber şarkı söyleme |
singalong n.
|
|
65 |
General |
koro halinde/hep birlikte şarkı/marş söyleme |
sing-along n.
|
|
66 |
General |
anlamsız hecelerle caz söyleme tekniği |
scat n.
|
|
67 |
General |
hep beraber şarkı söyleme |
barbershop singing n.
|
|
68 |
General |
irticalen şiir söyleme veya çalma |
extemporization n.
|
|
69 |
General |
asıl fikrini söyleme |
candour n.
|
|
70 |
General |
ağzına geleni söyleme |
mouthing off n.
|
|
71 |
General |
cesaretle ve risk alarak hakikati söyleme |
parrhesia n.
|
|
72 |
General |
söyleme |
talk n.
|
|
73 |
General |
istikametini söyleme |
addression [obsolete] n.
|
|
74 |
General |
şarkı söyleme |
cantation n.
|
|
75 |
General |
ilahi söyleme |
cantation n.
|
|
76 |
General |
ağzına geleni söyleme |
verbal assault n.
|
|
77 |
General |
yakın sesleri art arda söyleme zorluğu |
cacophony n.
|
|
78 |
General |
söyleme |
apprisal n.
|
|
79 |
General |
üstü kapalı söyleme |
undernote n.
|
|
|
80 |
General |
aynı anda aynı şeyleri söyleme |
unison n.
|
|
81 |
General |
yalan söyleme |
lie n.
|
|
82 |
General |
üstü kapalı söyleme |
wind n.
|
|
83 |
General |
ahenkle şarkı söyleme |
harmonization n.
|
|
84 |
General |
ahenkle şarkı söyleme |
harmonisation n.
|
|
85 |
General |
şarkı söyleme sesi |
breast [obsolete] n.
|
|
86 |
General |
söz söyleme |
mouth n.
|
|
87 |
General |
ilahi söyleme |
hymning n.
|
|
88 |
General |
ilahi söyleme |
hymnography n.
|
|
89 |
General |
ilahi söyleme |
hymnology n.
|
|
90 |
General |
söz söyleme sanatı |
declamation n.
|
|
91 |
General |
söyleme |
delivery n.
|
|
92 |
General |
söyleme |
impartment n.
|
|
93 |
General |
ritüelin parçası olarak büyülü sözler söyleme |
incantation n.
|
|
94 |
General |
kelimelerin harflerini doğru söyleme yarışması |
bee n.
|
|
95 |
General |
ağzına geleni söyleme |
goller [scotland] n.
|
|
96 |
General |
söyleme |
citation n.
|
|
97 |
General |
dini müziğin şarkı söyleme |
intonation n.
|
|
98 |
General |
şarkı söyleme tarzı |
intonation n.
|
|
99 |
General |
tekdüze söyleme |
intoning n.
|
|
100 |
General |
bazı kelimeleri vurgulu söyleme |
italics n.
|
|
101 |
General |
son sözü söyleme gücü |
the say n.
|
|
102 |
General |
kibarca söyleme biçimi |
code word n.
|
|
103 |
General |
yalan söyleme |
fibbery n.
|
|
104 |
General |
yalan söyleme |
fibbing n.
|
|
105 |
General |
bir şeyi kasten zor anlaşılacak şekilde söyleme |
fibbing n.
|
|
106 |
General |
üstü kapalı söyleme |
scent n.
|
|
107 |
General |
mecliste söz söyleme hakkı olmak |
have the floor v.
|
|
108 |
General |
olacakları söyleme |
antitypical adj.
|
|
109 |
General |
şarkı söyleme ile ilgili |
cantatory adj.
|
|
110 |
General |
(şarkı söyleme sesi) tınısız |
breathy adj.
|
|
111 |
General |
soylu bir söyleme sahip |
high-sounding adj.
|
|
112 |
General |
irticalen söyleme |
ad lib adv.
|
|
113 |
General |
söyleme yoluyla |
dictionally adv.
|
|
Phrasals |
|
114 |
Phrasals |
bir şeyi yapma/söyleme zorunluluğu duymak |
incumbent upon someone to do something v.
|
|
115 |
Phrasals |
bir şeyi (yapma/söyleme) görevi düşmek |
incumbent upon someone to do something v.
|
|
Phrases |
|
116 |
Phrases |
kimseye söyleme |
seal up your lips and give no words but mum expr.
|
|
Proverb |
|
117 |
Proverb |
ölünün arkasından kötü söz söyleme |
never speak ill of the dead
|
|
118 |
Proverb |
ölünün arkasından kötü söyleme |
never speak ill of the dead
|
|
119 |
Proverb |
büyük lokma ye büyük söz söyleme |
eat a big mouthful, but don't make big promises
|
|
120 |
Proverb |
söz biliyorsan söyle inansınlar, bilmiyorsan söyleme adam sansınlar |
a shut mouth catches no flies
|
|
121 |
Proverb |
sorulmadan fikrini söyleme |
never give advice unless asked
|
|
122 |
Proverb |
istenmediği/sorulmadığı sürece fikrini söyleme |
never give advice unless asked
|
|
123 |
Proverb |
ölünün arkasından kötü söyleme |
you shouldn't speak ill of the dead
|
|
124 |
Proverb |
ölünün arkasından kötü söz söyleme |
you shouldn't speak ill of the dead
|
|
Colloquial |
|
125 |
Colloquial |
birinden kendi hakkında duyduğu iltifata karşılık olarak o kişi hakkında duyulmuş iltifatı söyleme |
trade-last [us] n.
|
|
126 |
Colloquial |
bir söyleme biçimi/tarzı |
a turn of phrase n.
|
|
127 |
Colloquial |
filmin veya kitabın sonunu söyleme |
spoiling n.
|
|
128 |
Colloquial |
filmin veya kitabın sonunu söyleme |
spoil n.
|
|
129 |
Colloquial |
(bir şeyi) yapma/söyleme görevi düşmek |
incumbent to do v.
|
|
130 |
Colloquial |
(bir şeyi) yapma/söyleme zorunluluğu duymak |
incumbent to do v.
|
|
131 |
Colloquial |
kimseye söyleme |
keep a lid on it expr.
|
|
132 |
Colloquial |
(bunu) kimseye söyleme |
shut up about it expr.
|
|
133 |
Colloquial |
karşılığını kaldıramayacağın şeyleri söyleme |
if you can't take it, don't dish it out expr.
|
|
134 |
Colloquial |
duymak istemediğin şeyleri başkalarına da söyleme |
if you can't take it, don't dish it out expr.
|
|
135 |
Colloquial |
karşılığını kaldıramayacağın şeyleri söyleme |
if you can't take it, then don't dish it out expr.
|
|
136 |
Colloquial |
duymak istemediğin şeyleri başkalarına da söyleme |
if you can't take it, then don't dish it out expr.
|
|
137 |
Colloquial |
sorma, söyleme, rahatsız etme, izleme |
don't ask, don't tell, don't harass, don't pursue expr.
|
|
138 |
Colloquial |
yapamayacağın şeyi söyleme/iddia etme |
don't talk the talk if you can't walk the walk expr.
|
|
139 |
Colloquial |
eğer iyi bir şey söylemeyeceksen hiçbir şey söyleme daha iyi |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
|
140 |
Colloquial |
hiçbir şey söyleme |
not a word expr.
|
|
Idioms |
|
141 |
Idioms |
ağzına geleni söyleme |
a lick with the rough side of the tongue n.
|
|
142 |
Idioms |
bir şeyden kaçmak için hasta olduğunu söyleme |
diplomatic flu n.
|
|
143 |
Idioms |
dili dönmek (zor bir kelimeyi söyleme) |
get one's tongue round v.
|
|
144 |
Idioms |
dili dönmek (zor bir kelimeyi söyleme) |
get one's tongue around v.
|
|
145 |
Idioms |
ilk söz söyleme/kullanma hakkına sahip olmak |
have first call on something v.
|
|
146 |
Idioms |
konuşma/söyleme fırsatı bulmak |
get a word in edgewise v.
|
|
147 |
Idioms |
müzik/şarkı söyleme yeteneği olmak |
can carry a tune v.
|
|
148 |
Idioms |
ilk söz söyleme/kullanma hakkına sahip olmak |
have first call v.
|
|
149 |
Idioms |
(biri/bir şey hakkında/üzerine) ilk söz söyleme/kullanma hakkına sahip olmak |
have first call (on somebody/something) v.
|
|
150 |
Idioms |
istenmeyen/hoşa gitmeyen şeyler söyleme eğiliminde |
pass-remarkable [ireland] adj.
|
|
151 |
Idioms |
bu sende kalsın/etrafa yayma/kimseye söyleme |
not for publication expr.
|
|
152 |
Idioms |
kimseye söyleme |
don't tell a soul expr.
|
|
153 |
Idioms |
sorma söyleme |
dadt (don't ask, don't tell) expr.
|
|
154 |
Idioms |
bir şey söyleme |
hold your peace/tongue [old-fashioned] expr.
|
|
155 |
Idioms |
yapamayacağın şeyi söyleme/iddia etme |
if you can't walk the walk, don't talk the talk expr.
|
|
156 |
Idioms |
kimseye söyleme! |
mum's the word! expr.
|
|
157 |
Idioms |
sorma söyleme yasası |
dadt (don't ask, don't tell) abrev.
|
|
158 |
Idioms |
sorma söyleme politikası |
dadt (don't ask, don't tell) abrev.
|
|
Speaking |
|
159 |
Speaking |
artık bir şey söyleme |
leave it at that n.
|
|
160 |
Speaking |
bana bir şey söyleme |
don't tell me anything n.
|
|
161 |
Speaking |
babama söyleme |
don't tell my dad n.
|
|
162 |
Speaking |
bu hikayeye inandığını söyleme |
don't tell me you buy that story n.
|
|
163 |
Speaking |
el ile tırnak işareti yaparak söyleme |
quote, end quote n.
|
|
164 |
Speaking |
el ile tırnak işareti yaparak söyleme |
quote, unquote n.
|
|
165 |
Speaking |
el ile tırnak işareti yapma veya söyleme |
quote end quote n.
|
|
166 |
Speaking |
bana sakin olmamı söyleme |
don't tell me to relax expr.
|
|
167 |
Speaking |
böyle söyleme |
don't say that expr.
|
|
168 |
Speaking |
böyle şeyler söyleme |
don't say things like that expr.
|
|
169 |
Speaking |
bana ne yapamayacağımı söyleme |
don't tell me what i can't do expr.
|
|
170 |
Speaking |
bana aynı yalanları söyleme! |
don't give me that line! expr.
|
|
171 |
Speaking |
bana ne yapacağımı söyleme! |
don't tell me what to do! expr.
|
|
172 |
Speaking |
bana ne yapacağımı söyleme |
don't tell me what to do expr.
|
|
173 |
Speaking |
bana söyleme |
don't tell me expr.
|
|
174 |
Speaking |
bana sakin olmamı söyleme |
don't tell me to calm down expr.
|
|
175 |
Speaking |
bunu bana söyleme |
don't tell me that expr.
|
|
176 |
Speaking |
bunu söyleme! |
don't say it! expr.
|
|
177 |
Speaking |
bilene ne yapacağını söyleme |
don't teach your grandmother how to suck eggs expr.
|
|
178 |
Speaking |
bunu kimseye söyleme |
don't breathe a word of this to anyone expr.
|
|
179 |
Speaking |
bana aynı yalanları söyleme! |
don't hand me that line! expr.
|
|
180 |
Speaking |
bana sakın yalan söyleme! |
don't you lie to me! expr.
|
|
181 |
Speaking |
bana ne bilip ne bilmediğimi söyleme |
don't tell me what I know expr.
|
|
182 |
Speaking |
bana neyi yapamayacağımı söyleme |
don't tell me what i can't do expr.
|
|
183 |
Speaking |
bunu kimseye söyleme |
don't tell this to anyone expr.
|
|
184 |
Speaking |
bana ne söyleyip ne söylemeyeceğimi söyleme |
don't tell me what to say and what not to say expr.
|
|
185 |
Speaking |
bana yalan söyleme |
do not lie to me expr.
|
|
186 |
Speaking |
bana ne yapacağımı söyleme |
don't teach your grandmother how to suck eggs expr.
|
|
187 |
Speaking |
bana buna inandığını söyleme |
don't tell me you believe this expr.
|
|
188 |
Speaking |
bana yalan söyleme |
don't lie to me expr.
|
|
189 |
Speaking |
hiçbir şey söyleme |
don't say a word expr.
|
|
190 |
Speaking |
kimseye söyleme |
tell no one expr.
|
|
191 |
Speaking |
kimseye söyleme |
keep this to yourself expr.
|
|
192 |
Speaking |
kimseye söyleme! |
keep it under your hat! expr.
|
|
193 |
Speaking |
kimselere söyleme |
keep it on the hush expr.
|
|
194 |
Speaking |
kimseye söyleme |
tell nobody expr.
|
|
195 |
Speaking |
kimselere söyleme |
keep it on the down low expr.
|
|
196 |
Speaking |
öyle söyleme |
don't say it like that expr.
|
|
197 |
Speaking |
kimseye söyleme |
do not tell anyone expr.
|
|
198 |
Speaking |
sakın söyleme |
don't say it expr.
|
|
199 |
Speaking |
sakın kimseye söyleme! |
mum's got the word! expr.
|
|
200 |
Speaking |
sakın bana burada yaşadığını söyleme |
don't tell me you live here expr.
|
|
201 |
Speaking |
seni sevmediğimi söyleme |
don't say I don't love you expr.
|
|
202 |
Speaking |
sakın kimseye söyleme |
mum's the word expr.
|
|
203 |
Speaking |
yalan söyleme bana |
do not lie to me expr.
|
|
Law |
|
204 |
Law |
çıkıp söz söyleme hakkı |
locus standi n.
|
|
205 |
Law |
tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını veya ipotek ettiğini söyleme |
accept declaration at the land registry office v.
|
|
Politics |
|
206 |
Politics |
sorma söyleme politikası |
don't ask don't tell n.
|
|
Linguistics |
|
207 |
Linguistics |
kelimenin ilk hecesini vurgulu söyleme |
acrology n.
|
|
208 |
Linguistics |
genizden söyleme |
nasalization n.
|
|
209 |
Linguistics |
genizden söyleme |
nasalisation n.
|
|
210 |
Linguistics |
betimleyici söyleme |
constative utterance n.
|
|
211 |
Linguistics |
önemli bir söylemden önemsiz bir söyleme geçiş |
anticlimax n.
|
|
212 |
Linguistics |
şarkı söyleme |
vocalism n.
|
|
213 |
Linguistics |
bazı kelimeleri vurgulu söyleme |
italic n.
|
|
Religious |
|
214 |
Religious |
ilahi söyleme |
cantillation n.
|
|
215 |
Religious |
geleneksel musevi melodisinde söyleme |
cantillation n.
|
|
216 |
Religious |
makamlı söyleme |
cantillation n.
|
|
217 |
Religious |
noel gibi dini günlerde neşeli ilahiler söyleme |
caroling n.
|
|
218 |
Religious |
aziz ambrose'un başlattığı bir ilahi söyleme tarzı |
ambrosian chant n.
|
|
219 |
Religious |
(hinduizm'de) müzik aletleri eşliğinde ilahi söyleme |
kirtan n.
|
|
220 |
Religious |
dini şarkı ve ilahi söyleme |
bhajan n.
|
|
221 |
Religious |
(budizm'de) nam myoho renge kyo mantrasını söyleme |
daimoku n.
|
|
Military |
|
222 |
Military |
hava savunma yan söyleme |
air defence crosstell and broadcast n.
|
|
223 |
Military |
ileri ve yan söyleme |
forward and side speech n.
|
|
224 |
Military |
sorma söyleme yasası |
dadt law n.
|
|
225 |
Military |
sorma söyleme yasası |
don't ask don't tell law n.
|
|
226 |
Military |
yan söyleme |
cross tell n.
|
|
Card |
|
227 |
Card |
(briç) rakiplerin deklare/vaat ettiği renkleri söyleme |
cue bid n.
|
|
228 |
Card |
(briç) rakiplerin deklare veya vaat ettiği renkleri söyleme |
cue v.
|
|
Music |
|
229 |
Music |
aynı sesten söyleme |
monotony n.
|
|
230 |
Music |
bir sesi tam olarak söyleme ve duyma yeteneği |
absolute pitch n.
|
|
231 |
Music |
bir sesi tam olarak söyleme ve duyma yeteneği |
perfect pitch n.
|
|
232 |
Music |
enstrümansız söyleme |
a capella singing n.
|
|
233 |
Music |
enstrümansız söyleme |
a cappella singing n.
|
|
234 |
Music |
gırtlaktan söyleme |
overtone chanting n.
|
|
235 |
Music |
gırtlaktan şarkı söyleme |
overtone singing n.
|
|
236 |
Music |
gırtlaktan şarkı söyleme |
overtone chanting n.
|
|
237 |
Music |
gırtlaktan şarkı söyleme |
harmonic singing n.
|
|
238 |
Music |
gırtlaktan şarkı söyleme |
throat singing n.
|
|
239 |
Music |
gırtlaktan söyleme |
throat singing n.
|
|
240 |
Music |
gırtlaktan söyleme |
harmonic singing n.
|
|
241 |
Music |
gırtlaktan söyleme |
overtone singing n.
|
|
242 |
Music |
moğol/tuvan tarzı gırtlaktan/armonik şarkı söyleme biçimi |
harmonic singing n.
|
|
243 |
Music |
moğol/tuvan tarzı gırtlaktan/armonik şarkı söyleme biçimi |
overtone chanting n.
|
|
244 |
Music |
moğol/tuvan tarzı gırtlaktan/armonik şarkı söyleme biçimi |
khoomei n.
|
|
245 |
Music |
moğol/tuvan tarzı gırtlaktan/armonik şarkı söyleme biçimi |
overtone singing n.
|
|
246 |
Music |
sahnede kendi kendine söyleme |
aside n.
|
|
247 |
Music |
tirol tarzında şarkı söyleme |
yodelling n.
|
|
248 |
Music |
tirol tarzında şarkı söyleme |
yodeling n.
|
|
249 |
Music |
tirol tarzında şarkı söyleme |
yodling n.
|
|
250 |
Music |
ahenkle şarkı söyleme |
harmonisation n.
|
|
251 |
Music |
ağzı açmadan şarkı söyleme |
humming n.
|
|
252 |
Music |
16. yüzyılda koro müziğinde kullanılan bir şarkı söyleme şekli |
gimel n.
|
|
253 |
Music |
koroda şarkı söyleme teknikleri |
choralism n.
|
|
254 |
Music |
topluca ilahi söyleme |
community singing n.
|
|
255 |
Music |
kapalı armoni ile şarkı söyleme |
close harmony n.
|
|
256 |
Music |
kapalı armoni ile şarkı söyleme |
close-harmony singing n.
|
|
257 |
Music |
caz müzikte anlamsız hecelerle şarkı söyleme |
scat singing n.
|
|
258 |
Music |
grup olarak sol-fa notasyonunu kullanarak eşliksiz şarkı söyleme tarzı |
shape singing n.
|
|
259 |
Music |
grup olarak sol-fa notasyonunu kullanarak eşliksiz şarkı söyleme tarzı |
shape-note singing n.
|
|
260 |
Music |
birlikte şarkı söyleme |
sing n.
|
|
261 |
Music |
şarkı söyleme |
singsong [uk] n.
|
|
262 |
Music |
solfej yaparak şarkı söyleme |
solfège n.
|
|
263 |
Music |
şarkı söyleme sesi orta kuvvet ve aralıkta olan |
lyric adj.
|
|
264 |
Music |
(caz müzikte) anlamsız hecelerle doğaçlama şarkı söyleme ile ilişkili |
scat adj.
|
|
Cinema |
|
265 |
Cinema |
söyleme göster anlatım tekniği |
show, don't tell n.
|
|
Archaic |
|
266 |
Archaic |
yalan söyleme |
leasing n.
|
|
267 |
Archaic |
şarkı söyleme |
modulation n.
|
|
268 |
Archaic |
söyleme |
deliverance n.
|
|
269 |
Archaic |
yalan söyleme |
stretch n.
|
|
Slang |
|
270 |
Slang |
beraber şarkı söyleme |
featuring n.
|
|
271 |
Slang |
ağzına geleni söyleme |
sewer mouth n.
|
|
272 |
Slang |
ağzına geleni söyleme |
trash mouth n.
|
|
273 |
Slang |
yalan söyleme |
capping n.
|
|
274 |
Slang |
bana yalan söyleme |
don't sell me a dog expr.
|
|
275 |
Slang |
kimseye söyleme |
keep it zipped expr.
|
|
276 |
Slang |
yalan söyleme |
keep it real expr.
|
|
277 |
Slang |
yalan söyleme |
stop the cap expr.
|
|
Modern Slang |
|
278 |
Modern Slang |
kulaklıkla müzik dinlerken yüksek sesle ve kulak tırmalayıcı şekilde şarkı söyleme |
a crapella n.
|
|
279 |
Modern Slang |
güneylilerin ve alabamalıların "alabama" kelimesini söyleme şekli |
alabammer n.
|
|
280 |
Modern Slang |
yoksulluktan bahsederken hakkında yeterince bilgiye sahip olmadan afrika'yı örnek verip insanların haline şükretmesi gerektiğini söyleme |
africa card n.
|
|