|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
otobüs vs bilet ücreti |
carfare n.
|
|
2 |
General |
rüzgardan vs korunup özellikle güneş ışınlarını yakalamak üzere tasarlanmış yer |
suntrap n.
|
|
3 |
General |
seçme (tiyatro vs. için) |
audition n.
|
|
4 |
General |
zehir zemberek (bir yazı/söylev vs.) |
vitriolic n.
|
|
5 |
General |
(belge/evrak vs üzerine) ad-soyadın baş harfleriyle atılan kısa imza |
initialing n.
|
|
6 |
General |
(temizlik vs gibi) ev işleri |
household chores n.
|
|
7 |
General |
(belge/evrak vs üzerine) ad-soyadın baş harfleriyle atılan kısa imza |
initialling n.
|
|
8 |
General |
(soğuktan vs) birbirine vuran dişler |
chattering teeth n.
|
|
9 |
General |
meyve veya sebzenin iki ucundaki sert kısımlarını kesip atmak (yeşil fasulye vs) |
top and tail n.
|
|
10 |
General |
(genelde tablet/cep telefonu vs taşımak için kullanılan) çok gözlü orta boy çanta |
pocket pouch n.
|
|
11 |
General |
pul, bilet, seyahat kuponları vs. saklandığı defter |
carnet n.
|
|
12 |
General |
bir kurum tarafından hizmet verilen yakın alan/çevre (okul, hastane, sosyal hizmetler vs.) |
catchment area n.
|
|
13 |
General |
iskoç ya da irlanda halkının müzik, dans vs. eşliğinde gerçekleştirdiği geleneksel buluşma |
ceilidh n.
|
|
14 |
General |
dergi, gazete vs. ortasında yer alan ve aynı habere ayrılmış karşılıklı sayfa çifti |
centre spread n.
|
|
15 |
General |
konuşma vs. ara verme |
cesura n.
|
|
16 |
General |
yüksek perdeden tekrarlayan kuş, maymun vs. sesi |
chattering n.
|
|
17 |
General |
konuşma vs. ara verme |
caesura n.
|
|
|
18 |
General |
(sinir, ağrı vs.) azaltma |
easement n.
|
|
19 |
General |
(sinir, ağrı vs.) hafifletme |
easement n.
|
|
20 |
General |
(sinir, ağrı vs.) rahatlatma |
easement n.
|
|
21 |
General |
(acı, sinir, huzursuzluk vs.) hafifletme |
easing n.
|
|
22 |
General |
hafifçe havaya yayılmak (koku vs) |
tinge with v.
|
|
23 |
General |
bez vs'ye sarmak |
wrap up v.
|
|
24 |
General |
doktorlara yönelik düşüncesini/tavrını vs değiştirmek |
make a difference in one's attitude toward doctors v.
|
|
25 |
General |
hayatının en iyi/güzel/muhteşem vs. gösterisini yapmak |
put on a performance of a lifetime v.
|
|
26 |
General |
destek/yardım vs istemek |
enlist v.
|
|
27 |
General |
(daire vs) içini yakmak/tahrip etmek |
gut v.
|
|
28 |
General |
(hastalık vs.) nüksetmek |
act up v.
|
|
29 |
General |
katılaşmak(fikir vs) |
calcify v.
|
|
30 |
General |
başarısız avdan sonra tekrar uçuşa geçmek (şahin, doğan vs.) |
canceleer v.
|
|
31 |
General |
başarısız avdan sonra tekrar uçuşa geçmek (şahin, doğan vs.) |
cancelier v.
|
|
32 |
General |
delmek (çorap vs.) |
tear v.
|
|
33 |
General |
kaymadan sorunsuz bir şekilde dönüş yapmak (kayak vs) |
carve v.
|
|
34 |
General |
(bir mektuba, vs.) tarih atmak |
bear date v.
|
|
35 |
General |
(saat vs) çalmak |
bong v.
|
|
36 |
General |
pasifik okyanusu'nu aşan (gemi vs) |
transpacific adj.
|
|
37 |
General |
okyanusu aşan (gemi vs) |
transocean adj.
|
|
|
38 |
General |
tedavide vs. pek başvurulmayan |
of little use adj.
|
|
39 |
General |
kapıdaki (tehlike vs.) |
impending adj.
|
|
40 |
General |
önlü arkalı (fotokopi vs) |
duplex (copying) adj.
|
|
41 |
General |
anlaşılması ve kullanılması kolay (bilgisayar yazılımı vs.) |
intuitive adj.
|
|
42 |
General |
ısı üreten (yemeklerdeki biber vs.) |
calorifacient adj.
|
|
43 |
General |
ısı üreten (yemeklerdeki biber vs.) |
Calorificient adj.
|
|
44 |
General |
fotoğraflanmaya hazır (yazı/çizim vs.) |
camera-ready adj.
|
|
45 |
General |
kaçınılabilir (sorumluluktan vs.) |
abdicable adj.
|
|
46 |
General |
streç (pantolon vs.) |
stretch adj.
|
|
47 |
General |
zehir zemberek (bir yazı/söylev vs.) |
vitriolic adj.
|
|
48 |
General |
vs. |
etc. adv.
|
|
49 |
General |
araba (bayırda, karda, vs.) kaydı |
the car skidded expr.
|
|
Phrasals |
|
50 |
Phrasals |
(alınan malları vs.) hesaplatmak |
check out v.
|
|
51 |
Phrasals |
çamura vs. bulamak |
cake someone or something with something v.
|
|
52 |
Phrasals |
(yağmur vs.) yağmak |
come down v.
|
|
53 |
Phrasals |
yeni bir albümü vs. piyasaya çıkarmak/sürmek |
come out v.
|
|
54 |
Phrasals |
yeni bir albüm vs. çıkarmak |
come out v.
|
|
55 |
Phrasals |
üstünde pijamayla, kısacık etekle vs. dışarı çıkmak |
come out in something v.
|
|
56 |
Phrasals |
birinin iş, uzmanlık vs. alanı içerisine girmek |
come within something v.
|
|
57 |
Phrasals |
birinin iş, uzmanlık vs. alanı içerisinde bulunmak |
come within something v.
|
|
58 |
Phrasals |
arabayı, tekneyi, uçağı vs. bir yere doğru yöneltmek |
steer toward something v.
|
|
59 |
Phrasals |
arabanın vs. burnunu bir yere doğru çevirmek |
steer toward something v.
|
|
60 |
Phrasals |
(birini) çalıntı vs. bir şeyle yakalamak |
catch (someone) with (someone or something) v.
|
|
61 |
Phrasals |
(birini) çalıntı vs. bir şey üstündeyken yakalamak |
catch (someone) with (someone or something) v.
|
|
62 |
Phrasals |
(birini) köpeklerle peşine düşerek vs. yakalamak |
catch (someone) with (someone or something) v.
|
|
63 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. saymak |
chalk up v.
|
|
64 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. vermek |
chalk up v.
|
|
65 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. yormak |
chalk up v.
|
|
66 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. atfetmek |
chalk up v.
|
|
67 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. saymak |
chalk something up (to something) v.
|
|
68 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. vermek |
chalk something up (to something) v.
|
|
69 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. yormak |
chalk something up (to something) v.
|
|
70 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. atfetmek |
chalk something up (to something) v.
|
|
71 |
Phrasals |
görüşüne, sözüne vs. itiraz etmek |
challenge (one) on (something) v.
|
|
72 |
Phrasals |
görüşüne, sözüne vs. karşı çıkmak |
challenge (one) on (something) v.
|
|
73 |
Phrasals |
görüşüne, sözüne vs. itirazda bulunmak |
challenge (one) on (something) v.
|
|
74 |
Phrasals |
görüşünün, sözünün vs. doğru olmadığını savunmak |
challenge (one) on (something) v.
|
|
75 |
Phrasals |
görüşü, sözü vs. hakkında (biriyle) tartışmak |
challenge (one) on (something) v.
|
|
76 |
Phrasals |
(birini) kavgaya, yarışmaya vs. çağırmak |
challenge (someone) to (something) v.
|
|
77 |
Phrasals |
(birini) kavgaya, yarışmaya vs. davet etmek |
challenge (someone) to (something) v.
|
|
|
78 |
Phrasals |
(birini) kavgaya, yarışmaya vs. çağırmak |
challenge someone to something v.
|
|
79 |
Phrasals |
(birini) kavgaya, yarışmaya vs. davet etmek |
challenge someone to something v.
|
|
80 |
Phrasals |
parayı, işgücünü vs. bir yere kanalize etmek |
channel something in v.
|
|
81 |
Phrasals |
bir ödemeyi şirketin vs. hesabına yazmak |
charge (something) (up) to (something) v.
|
|
82 |
Phrasals |
bir ödemeyi şirketin vs. hesabına yazmak |
charge something up to someone or something v.
|
|
83 |
Phrasals |
bir ödemeyi şirketin vs. hesabına yazmak |
charge something up v.
|
|
84 |
Phrasals |
bir ödemeyi şirketin vs. hesabına yazmak |
charge something against something v.
|
|
85 |
Phrasals |
bir ödemeyi şirketin vs. hesabına yazmak |
charge off v.
|
|
86 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. saymak |
charge off v.
|
|
87 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. vermek |
charge off v.
|
|
88 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. yormak |
charge off v.
|
|
89 |
Phrasals |
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. atfetmek |
charge off v.
|
|
90 |
Phrasals |
bir şeyi bir şeyden ayırmak (kemiği etten ayırmak vs.) |
trim something away (from something) v.
|
|
91 |
Phrasals |
emerek vs. çıkarmak |
pump something out v.
|
|
92 |
Phrasals |
emerek vs. çıkarmak |
pump something out of v.
|
|
93 |
Phrasals |
ile karşılaştırıldığında (iyi/kötü vs.) görünmek |
stack up against v.
|
|
94 |
Phrasals |
(hap vs.) patlamak |
kick in v.
|
|
95 |
Phrasals |
yankı uyandırmak (halk arasında vs) |
resonate with someone v.
|
|
96 |
Phrasals |
(bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak |
live above something v.
|
|
97 |
Phrasals |
(bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak |
live over something v.
|
|
98 |
Phrasals |
(koltuğa/sedire vs.) gömülmek/uzanmak |
sink back into something v.
|
|
99 |
Phrasals |
(okuldan/takımdan vs) atılmak/çıkarılmak |
wash out v.
|
|
100 |
Phrasals |
(pantolona/gömleğe vs) (boya vb) bulaşmak |
rub off onto v.
|
|
101 |
Phrasals |
(ağrı) yavaşça parmaklarına vs. çekilmek |
fade back v.
|
|
102 |
Phrasals |
saçı arkaya doğru dümdüz tarayıp jöleyle vs. sabitlemek |
slick back v.
|
|
103 |
Phrasals |
yarayı vs. bir ilaçla |
treat someone (for something) (with something) v.
|
|
104 |
Phrasals |
tedaviyle vs.) iyileştirmeye çalışmak |
treat someone (for something) (with something) v.
|
|
105 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak |
trust (one) to (do something) v.
|
|
106 |
Phrasals |
birinin iş, uzmanlık vs. alanı içerisine girmek |
come within v.
|
|
107 |
Phrasals |
(bir ses vs.) ile yankılanmak |
echo with v.
|
|
108 |
Phrasals |
koparılacak ya da yırtılacak yeri deliklerle ayrılmış (kağıt vs.) |
tear off adj.
|
|
Phrases |
|
109 |
Phrases |
bir sonraki/ilk/ikinci vs. seferinde |
(some) time around adv.
|
|
110 |
Phrases |
bir sonraki/ilk/ikinci vs. seferinde |
(some) time round adv.
|
|
111 |
Phrases |
gösteri/konser vs. sona erdi |
elvis has left the building expr.
|
|
112 |
Phrases |
sanatçı/grup vs. binadan/alandan ayrıldı |
elvis has left the building expr.
|
|
113 |
Phrases |
ne kadar açgözlüler, aptallar vs. |
how (something) can you be? expr.
|
|
114 |
Phrases |
ne kadar aptalca vs. |
how (something) can you be? expr.
|
|
115 |
Phrases |
bu ne açgözlülük, aptallık vs. |
how (something) can you be? expr.
|
|
116 |
Phrases |
bir insan daha ne kadar açgözlü, aptal vs. olabilir |
how (something) can you be? expr.
|
|
117 |
Phrases |
ne kadar açgözlüler, aptallar vs. |
how (something) can you get? expr.
|
|
118 |
Phrases |
ne kadar aptalca vs. |
how (something) can you get? expr.
|
|
119 |
Phrases |
bu ne açgözlülük, aptallık vs. |
how (something) can you get? expr.
|
|
120 |
Phrases |
bir insan daha ne kadar açgözlü, aptal vs. olabilir |
how (something) can you get? expr.
|
|
121 |
Phrases |
elden/elimden vs başka bir şey gelmiyor/gelmedi/gelemezdi/gelmiyordu |
cannot but expr.
|
|
122 |
Phrases |
vesaire (vs.) |
so on and so forth expr.
|
|
Colloquial |
|
123 |
Colloquial |
yoğun keyif/zevk (özellikle uyuşturucu vs gibi uyarıcı maddelerin yarattığı etki sonucunda) |
rush n.
|
|
124 |
Colloquial |
istediği her iş vs. onun olmak |
be there for the taking v.
|
|
125 |
Colloquial |
(birinin) istediği her iş vs. hazırda olmak |
be there for the taking v.
|
|
126 |
Colloquial |
istediği her iş vs. ha deyince onun olmak |
be there for the taking v.
|
|
127 |
Colloquial |
(polis anonsu vs. için) yolu açın! |
make a hole expr.
|
|
128 |
Colloquial |
daha iyi (görebilmek vs. için) |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
Idioms |
|
129 |
Idioms |
depresyon vs. hastalarına doktor veya psikolog tarafından reçete edilen evcil hayvan |
emotional support dog/cat n.
|
|
130 |
Idioms |
tarçınlı, çilekli vs. yahudi simidi |
catholic bagel n.
|
|
131 |
Idioms |
(birbiriyle ilişkili/birbirine bağlı) olaylar/etkinlikler/deneyimler/kişiler vs zinciri |
daisy chain n.
|
|
132 |
Idioms |
hoş vs.) bir yanı olmak |
be touched with something v.
|
|
133 |
Idioms |
(bir şeye) iyi/kötü/hızlı vs. başlamak |
come out of the box [us] v.
|
|
134 |
Idioms |
piyasaya iyi/kötü/hızlı/yavaş vs. giriş yapmak |
come out of the box [us] v.
|
|
135 |
Idioms |
(bir şeye) iyi/kötü/hızlı/yavaş vs. başlangıç/çıkış yapmak |
come out of the box [us] v.
|
|
136 |
Idioms |
erteleme vs. huyundan vazgeçmek |
break the cycle v.
|
|
137 |
Idioms |
erteleme vs. huyunu bırakmak |
break the cycle v.
|
|
138 |
Idioms |
kuraklık vs. biraz kırılmak |
catch a break v.
|
|
139 |
Idioms |
kuraklık vs. biraz kırılmak |
get a break v.
|
|
140 |
Idioms |
aptalı, masumu vs. oynamak |
come the (something) v.
|
|
141 |
Idioms |
aptal, masum vs. rolü yapmak |
come the (something) v.
|
|
142 |
Idioms |
aptalı, masumu vs. oynamak |
come the… v.
|
|
143 |
Idioms |
aptal, masum vs. rolü yapmak |
come the… v.
|
|
144 |
Idioms |
dik, kambur vs. yürümek |
carry (oneself) v.
|
|
145 |
Idioms |
dik, kambur vs. durarak hareket etmek |
carry (oneself) v.
|
|
146 |
Idioms |
başını, gövdesini vs. belli bir şekilde tutarak hareket etmek |
carry (oneself) v.
|
|
147 |
Idioms |
birine bir şey (hastalık vs.) bulaştırmak |
infect someone with something v.
|
|
148 |
Idioms |
böcek/karınca vs. kaynamak |
crawling with some kind of creature v.
|
|
149 |
Idioms |
kalabalığı vs yararak ilerlemek |
fight one's way out v.
|
|
150 |
Idioms |
kalabalığı vs yararak ilerlemek |
fight one's way out of something v.
|
|
151 |
Idioms |
kendisine/yeteneğine/becerisine/bilgisine vs. güvenmek |
feel your oats v.
|
|
152 |
Idioms |
(bir yer) bir ses vs. ile yankılanmak |
echo with something v.
|
|
153 |
Idioms |
(bir felakete vs.) doğru gidiyor/sürükleniyor olmak |
headed for something v.
|
|
154 |
Idioms |
(yemeye vs. ara verip) nefes almak |
come up for air v.
|
|
155 |
Idioms |
(değerlendirmenin vs) kapsamını geniş tutmak |
cast one's net wide v.
|
|
156 |
Idioms |
(bağırarak vs) sesini duyurmak |
make oneself heard v.
|
|
157 |
Idioms |
(tatilden vs. sonra) işine dönmek |
back into the harness v.
|
|
158 |
Idioms |
(büyüme/satışlarda artış vs sonrası) bir durgunluk dönemine girmek |
hit a plateau v.
|
|
159 |
Idioms |
(değerlendirmenin vs) kapsamını geniş tutmak |
cast one's net wider v.
|
|
160 |
Idioms |
(tatilden vs. sonra) işine dönmek |
back in harness v.
|
|
161 |
Idioms |
yoğun bir (çalışma/kampanya vs.) döneme girmek |
go into overdrive v.
|
|
162 |
Idioms |
üstü başı pejmürde/dökülüyor/dağınık/yırtık pırtık vs. olmak |
look like something the cat brought/dragged in v.
|
|
163 |
Idioms |
kızgın vs. tam anlatmamak |
be not the word for it v.
|
|
164 |
Idioms |
(zehirli maddeleri vs.) kendi bahçelerine koysunlar |
put it in their back yard v.
|
|
165 |
Idioms |
(maden ocaklarını vs.) kendi yaşadıkları yere yapsınlar |
put it in their back yard v.
|
|
166 |
Idioms |
(o fabrikayı vs.) kendi bahçelerine kursunlar |
put it in their back yard v.
|
|
167 |
Idioms |
(felakete vs.) davetiye çıkarmak |
be a recipe for (something) v.
|
|
168 |
Idioms |
gücenecek vs. bir nedeni olmak |
have occasion to (do something) v.
|
|
169 |
Idioms |
özür dileme vs. kibarlığını göstermek |
have the (good) grace to (do something) v.
|
|
170 |
Idioms |
özür dileme vs. kibarlığını göstermek |
have the (good) grace to do something v.
|
|
171 |
Idioms |
özür dileme vs. kibarlığını göstermek |
have the courtesy to (do something) v.
|
|
172 |
Idioms |
kalabalığı vs yararak ilerlemek |
fight way out v.
|
|
173 |
Idioms |
dünyaya gelmiş/ayak basmış kişiler arasında en iyisi/yeteneklisi vs. |
as ever trod shoe-leather adj.
|
|
174 |
Idioms |
boğazına kadar işe vs. gömülmüş durumda |
flat chat adj.
|
|
175 |
Idioms |
üç/beş vs. yapan kazanır |
the best of three, five, etc. expr.
|
|
176 |
Idioms |
üçe/beşe vs. ulaşan kazanır |
the best of three, five, etc. expr.
|
|
177 |
Idioms |
yabana atılmayacak (başarı vs) |
no mean something expr.
|
|
Speaking |
|
178 |
Speaking |
baban da mı (bilardocuydu vs.) |
this must be a family thing! expr.
|
|
179 |
Speaking |
baban da mı (bilardocuydu vs.) |
does this run in the family? expr.
|
|
180 |
Speaking |
(garson vs) buyrun size nasıl yardımcı olabilirim? |
may I help you? expr.
|
|
181 |
Speaking |
(garson vs) buyrun size nasıl yardımcı olabilirim? |
how can I serve you? expr.
|
|
182 |
Speaking |
(garson vs) buyrun size nasıl yardımcı olabilirim? |
what can i do for you? expr.
|
|
183 |
Speaking |
(garson vs) buyrun size nasıl yardımcı olabilirim? |
how may i help you? expr.
|
|
184 |
Speaking |
(garson vs) buyrun size nasıl yardımcı olabilirim? |
how can I help you? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
185 |
Trade/Economic |
hemen paraya çevrilebilecek banka mevduatı, menkul kıymet vs. |
cash n.
|
|
186 |
Trade/Economic |
bir reklamın daha ayrıntılı bilgi talep etmek vs için reklamcıya gönderilmek üzere tasarlanan kısmı |
coupon n.
|
|
187 |
Trade/Economic |
konuta bağlı abonelik yoluyla elektrik veya doğalgaz vs. gibi hizmet alımı yapan müşteri |
residential customer n.
|
|
188 |
Trade/Economic |
teminat vs'nin yanması |
forfeiture n.
|
|
Law |
|
189 |
Law |
malı vs. devralan kimse |
cessionary n.
|
|
190 |
Law |
(bir ilçenin/yerleşim yerinin vs.) ortak kullanım alanları |
community land n.
|
|
Politics |
|
191 |
Politics |
birbiri ardına iktidara gelmek (iki parti için vs.) |
alternate in power n.
|
|
192 |
Politics |
önergenin vs. geçişini güvence altına almak |
carry v.
|
|
Tourism |
|
193 |
Tourism |
küçük ekmek, kahve, tost vs'den oluşan hafif kahvaltı |
continental breakfast n.
|
|
194 |
Tourism |
otellerin konferanslar, spor etkinlikleri vs organize edenlere uyguladıkları tarife |
daily delegate rate n.
|
|
Technical |
|
195 |
Technical |
radyo veya televizyon yayın istasyonuna ait düzenleyici kurum tarafından atanmış arama kodu (harfler, sayılar vs.) |
call letters n.
|
|
196 |
Technical |
radyo veya televizyon yayın istasyonuna ait düzenleyici kurum tarafından atanmış arama kodu (harfler, sayılar vs.) |
call sign n.
|
|
197 |
Technical |
radyo veya televizyon yayın istasyonuna ait düzenleyici kurum tarafından atanmış arama kodu (harfler, sayılar vs.) |
call signal n.
|
|
198 |
Technical |
sac vs. kesme |
piercing n.
|
|
199 |
Technical |
(süpürgelik, tırabzan vs. için) dirsek |
easement n.
|
|
200 |
Technical |
yangından kazadan vs kurtarmak |
salvage v.
|
|
201 |
Technical |
kırpıntı üretmeyen (delgeç vs.) |
chadless adj.
|
|
Computer |
|
202 |
Computer |
baştan sona (tamamen) sıkıştırılmış (dosya vs.) |
over-compressed n.
|
|
203 |
Computer |
baştan sona (tamamen) sıkıştırılmış (dosya vs.) |
overcompressed n.
|
|
Telecom |
|
204 |
Telecom |
hizmet vs. taşınabilirliği |
operator-to-operator portability n.
|
|
Electric |
|
205 |
Electric |
valf elektrik lambası vs. içeren sızdırmaz cam veya metal |
envelope n.
|
|
Textile |
|
206 |
Textile |
kaban, palto vs. yapımında kullanılan yünlü kalın kumaş |
castor n.
|
|
207 |
Textile |
pantolon vs. yapımında kullanılan kabartma çizgili dimi kumaş |
cavalry twill n.
|
|
Architecture |
|
208 |
Architecture |
balkon, pervaz vs. desteği |
cantalever n.
|
|
209 |
Architecture |
balkon, pervaz vs. desteği |
cantilever n.
|
|
Construction |
|
210 |
Construction |
bir yerin (inşaat vs) belli ihlallerden ötürü (ruhsatsız olması/sağlığa uygun olmaması gibi) mühürlenmesi |
red-tagging n.
|
|
211 |
Construction |
bir yerin (inşaat vs) belli ihlallerden ötürü (ruhsatsız olması/sağlığa uygun olmaması gibi) mühürlenmesi |
red tag n.
|
|
212 |
Construction |
değerli taşların imitasyonu ve kalıp, mühür vs. yapımı için kullanılan çimento ve fildişi ya da kemik tozu karışımı |
eburin n.
|
|
Automotive |
|
213 |
Automotive |
harici lambalar (sis lambaları, spot lambalar vs.) |
auxiliary lamps (fog lamps, spot lamps, etc.) n.
|
|
Transportation |
|
214 |
Transportation |
kışın kuzeyde yük vs. taşımak için kullanılan paletli bir traktör ve arkasına takılan kızaklı vagonlar |
cat-train [canadian] n.
|
|
215 |
Transportation |
kışın kuzeyde yük vs. taşımak için kullanılan paletli bir traktör ve arkasına takılan kızaklı vagonlar |
cat-swing [canadian] n.
|
|
Aeronautic |
|
216 |
Aeronautic |
hız arama vs.ayarladığını gösteren panel veya gösterge |
dial n.
|
|
Marine |
|
217 |
Marine |
deniz kıyısı vb yerlerde yarışmak vs için kullanılan tekerlekli ve yelkenli araç |
land yacht n.
|
|
218 |
Marine |
ırmak, göl, kanal vs üzerinden düzenli olarak yolcu taşıyan tekne |
water bus n.
|
|
219 |
Marine |
prasyaları vs. kendi direk ve serenlerine yerleştirmek |
rig a ship v.
|
|
220 |
Marine |
kendi bükümlerinin aksi yönde bükülerek bir araya getirilmiş olan (halat, palamar vs) |
cablelaid adj.
|
|
221 |
Marine |
kendi bükümlerinin aksi yönde bükülerek bir araya getirilmiş olan (halat, palamar vs) |
cable-laid adj.
|
|
Petrol |
|
222 |
Petrol |
sondajı tamamlanmış ve üretim safhasına geçmiş petrol, doğal gaz, jeotermal vs. kuyularında; bakım, onarım veya geliştirme için yapılan operasyonların tümü |
workover n.
|
|
Medical |
|
223 |
Medical |
yüksek ateş altında sayıklayan bilinci yarı kapalı hastaların nevresim, çarşaf vs. istemsizce sıkması |
carphology n.
|
|
224 |
Medical |
yüksek ateş altında sayıklayan bilinci yarı kapalı hastaların nevresim, çarşaf vs. istemsizce sıkması |
floccilation n.
|
|
Gastronomy |
|
225 |
Gastronomy |
(süt, yumurta, un, pane harcı vs. karışımına) bulanmış |
batter-coated adj.
|
|
Biology |
|
226 |
Biology |
bacakların/kolların veya antenlerin vs. serbest ve hareketli olduğu pupa evresi |
exarate n.
|
|
Marine Biology |
|
227 |
Marine Biology |
deniz yıldızı, deniz hıyarı, deniz kestanesi vs. gibi yıldız biçimindeki simetrik deniz omurgasızları |
echinodermal n.
|
|
228 |
Marine Biology |
deniz yıldızı, deniz hıyarı, deniz kestanesi vs. gibi yıldız biçimindeki simetrik deniz omurgasızları |
echinodermata n.
|
|
229 |
Marine Biology |
deniz yıldızı, deniz hıyarı, deniz kestanesi vs. gibi yıldız biçimindeki simetrik deniz omurgasızları |
echinodermatous n.
|
|
Zoology |
|
230 |
Zoology |
arka diz içi (at vs.) |
gambrel n.
|
|
231 |
Zoology |
arka diz içi (at vs.) |
cambrel n.
|
|
232 |
Zoology |
yüksek perdeden tekrarlayan kuş, maymun vs. sesi |
chatter n.
|
|
233 |
Zoology |
yüksek perdeden tekrarlayan sesler çıkarmak (kuş, maymun vs.) |
chatter v.
|
|
234 |
Zoology |
kemikleşmiş, sertleşmiş tabakalar, pullar vs. ile kaplı olan (hayvan) |
cataphracted adj.
|
|
235 |
Zoology |
burun delikleri yan yana ve aşağı yönlü olan (makaklar vs.) |
catarrhine adj.
|
|
236 |
Zoology |
burun delikleri yan yana ve aşağı yönlü olan (makaklar vs.) |
catarrhinian adj.
|
|
Botanic |
|
237 |
Botanic |
ağaç gövdesinin yüzeyinde yangın, hastalık vs. nedeniyle oluşmuş deformasyon |
catface n.
|
|
238 |
Botanic |
hint kino ağacının ilaç, bronzlaşma vs. için kullanılan kırmızımsı ya da siyah reçinesi |
east india kino n.
|
|
239 |
Botanic |
hint kino ağacının ilaç, bronzlaşma vs. için kullanılan kırmızımsı ya da siyah reçinesi |
malabar kino n.
|
|
240 |
Botanic |
hint kino ağacının ilaç, bronzlaşma vs. için kullanılan kırmızımsı ya da siyah reçinesi |
kino gum n.
|
|
241 |
Botanic |
sedir ağaçları ile kaplı (alan, orman vs.) |
cedared adj.
|
|
Education |
|
242 |
Education |
(dil, matematik, eşit ağırlık, vs.) bölüm |
track n.
|
|
Religious |
|
243 |
Religious |
kilisenin verdiği ceza (aforoz, kefaret vs.) |
canonical punishments n.
|
|
Philosophy |
|
244 |
Philosophy |
aristoteles' in nesnel varlıkları nitelik, nicelik, bağıntı vs. şeklinde sınıflandırması |
category n.
|
|
245 |
Philosophy |
kant'ın tekillik, evrensellik, parçalılık vs. şeklinde nesnel algı sınıflandırması |
category n.
|
|
Environment |
|
246 |
Environment |
çevre sorunları, emisyonu azaltma vs. gibi konularla ilgilenen örgütlü hareket |
ecomovement n.
|
|
Military |
|
247 |
Military |
basınçlı gaz içeren metal kap (göz yaşartıcı gaz, oksijen vs.) |
canister n.
|
|
Art |
|
248 |
Art |
isa'nın çarmıha gerilmesinin temsili (heykel vs) |
calvary n.
|
|
249 |
Art |
farklı tarzlar, ilkeler, fikirler, yöntemler vs. arasından en iyisini seçip derleyen |
eclectic adj.
|
|
Cinema |
|
250 |
Cinema |
dizi, film vs için oyuncu temini sağlayan amerikan kast ajansı |
central casting ™ n.
|
|
Slang |
|
251 |
Slang |
kutu tutarak derneğe ya da kulübe vs. bağış istemek |
can v.
|
|
252 |
Slang |
(planlar vs.) suya düşmek |
go blooey v.
|
|
253 |
Slang |
kimmiş benim kızım/oğlum vs.? |
who are you, and what have you done with (someone) expr.
|
|
Star Wars |
|
254 |
Star Wars |
jedi vs. sith: temel güç rehberi |
jedi vs. sith: the essential guide to the force n.
|
|