white - Turkish English Dictionary

white

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "white" in Turkish English Dictionary : 125 result(s)

English Turkish
Common Usage
white adj. beyaz
Can I get a glass of white wine?
Ben bir kadeh beyaz şarap alabilir miyim?

More Sentences
General
white n. beyazlık
I could see the white underneath his pupils.
Gözbebeklerinin altındaki beyazlığı görebiliyordum.

More Sentences
white n. beyaz renk
The dogs are white.
Köpekler beyaz renklidirler.

More Sentences
white n. beyaz
The country mostly consists of white people.
Ülke çoğunlukla beyaz insanlardan oluşuyor.

More Sentences
white n. beyaz şarap
He brought a bottle of white for the celebration.
Kutlama için bir şişe beyaz şarap getirmişti.

More Sentences
white adj. beyazlara ait
She is living in the biggest white neighbourhood.
Beyazlara ait mahallelerin en büyüğünde yaşıyor.

More Sentences
white adj. karlı (dağ vb.)
I hope we have a white Christmas.
Umarım karlı bir Noel geçiririz.

More Sentences
white adj. beyazlar içinde
You look good in white.
Beyazlar içinde iyi görünüyorsun.

More Sentences
white adj. beyazlar giymiş
The woman in white is a famous actress.
Beyaz giymiş kadın ünlü bir aktris.

More Sentences
white adj. sütlü (kahve)
He doesn't like white coffee.
Sütlü kahveyi sevmiyor.

More Sentences
white adj. bembeyaz
The poor child's face was white with fear.
Zavallı çocuğun yüzü korkudan bembeyaz olmuştu.

More Sentences
Technical
white adj. beyaz
All of the staff were wearing white shirts.
Tüm personel beyaz gömlek giyiyordu.

More Sentences
Textile
white n. beyaz giysiler
The girl dressed in white is his fiancée.
Beyaz giysili kız onun nişanlısıdır.

More Sentences
Common Usage
white adj. temiz
white adj. ak
white adj. solgun
General
white n. beyaz ırktan olan kimse
white n. göz akı
white n. san
white n. saflık
white n. (ok) hedefin dışındaki halka
white n. hedefin en dışındaki halkayı vuran ok
white n. beyaz satranç taşları
white n. (tavla/satranç) beyaz pullar
white n. aşırı gerici siyasetçi
white n. (kağıtta) yazı olmayan boş yer
white n. beyaz ekmek
white n. un, tuz ve şeker
white n. (et, ahşap) beyaz veya açık renkli kısım
white n. beyaz kelimesinden türetilmiş bir soyadı
white n. ak
white v. beyazlatmak
white v. ağartmak
white adj. akkor
white adj. beyaz ırktan olanlara ait
white adj. solgun
white adj. beyaz ırktan olan
white adj. temiz
white adj. soluk
white adj. lepiska
white adj. renksiz
white adj. terbiyeli
white adj. zararsız
white adj. akçıl
white adj. saf
white adj. masum
white adj. ak
white adj. kar yağmış
white adj. renksiz
white adj. saydam
white adj. gümüşten
white adj. boş (sayfa)
white adj. yazısız (sayfa)
white adj. dürüst
white adj. namuslu
white adj. ahlaklı
white adj. kremalı (kahve)
white adj. açık gri
white adj. parlak gümüşi
white adj. kansız
white adj. beyazlatılmış
white adj. beyaz kıyafetler giymiş
white adj. kar eşliğinde
white adj. karla örtülü
white adj. üzeri karla kaplı
white adj. oldukça kızgın
white adj. oldukça öfkeli
white adj. hırslı
white adj. ateşli
white adj. coşkulu
white adv. adilce ve dürüstçe
white adv. doğru dürüst
Colloquial
white adj. onurlu
white adj. saygın
white adj. saygıdeğer
white adj. cömert
white adj. gönlü zengin
Politics
white n. muhafazakar veya karşı devrimci grup üyesi
white adj. muhafazakar veya karşı devrimci bir gruba ait
white adj. muhafazakar veya karşı devrimci bir grupla ilgili
Advertising
white n. (reklamda) boş veya baskısız alan
Textile
white n. beyaz kumaş
white n. beyaz cüppeler
white n. beyaz üniforma
white n. beyaz çamaşır
white n. beyazımsı çamaşır
white n. beyaz pantolon
white n. beyaz kıyafet
Dyeing
white n. beyaz pigment
Physiology
white n. lökore
white n. vajinal akıntı
Food Engineering
white adj. açık renkli üzümlerden yapılan (şarap)
white adj. kabuğu soyulmuş siyah üzümlerden yapılan (şarap)
Gastronomy
white n. yumurta akı
white adj. süt ilaveli
white adj. beyaz unla yapılan (ekmek)
Physics
white adj. sürekli bir enerji, dalga boyu veya frekans dağılımına sahip
Zoology
white n. beyaz hayvan ırkı
white n. beyaz hayvan
white n. beyaz kürklü çeşitli domuz ırklarından biri
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) açık renkli
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) beyazımsı
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) açık renkli kısımları olan
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) beyazımsı kısımları olan
Botanic
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) açık renkli
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) beyazımsı
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) açık renkli kısımları olan
white adj. (hayvan ve bitki isimlerinde) beyazımsı kısımları olan
Geography
white n. new jersey eyaletinde yerleşim yeri
white n. güney dakota eyaletinde şehir
white n. georgia eyaletinde şehir
Military
white n. abd donanması ve sahil güvenliğinin giydiği beyaz üniforma
Hunting
white adj. tamamen demir veya çelikten yapılmış (zırh)
Sport
white n. beyaz bilardo topu
Chess
white n. beyaz taşlarla oynayan oyuncu
Music
white adj. coşku ve rezonans eksikliği ile karakterize
white adj. kontrollü ve monoton tonda
Printery
white v. (basılı ve diğer malzemelerde) beyaz boşluklar oluşturmak
Archaic
white n. beyaz hedef
white adj. açık tenli olan
white adj. sarışın
white adj. olgunlaşırken rengi açılan (tahıl)
white adj. beyaz ekinler yetiştirmek için uygun olan (toprak)
Entomology
white n. pierinae alt familyasından olan beyaz kanatlı kelebek
Slang
white n. kokain

Meanings of "white" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
white russia n. beyaz rusya
In just over two months' time presidential elections will be taking place in his country, White Russia.
İki aydan biraz daha uzun bir süre içinde ülkesi Beyaz Rusya'da başkanlık seçimleri yapılacak.

More Sentences
snow white n. pamuk prenses
They also invited Snow White's godless stepmother.
Pamuk Prenses'in dinsiz üvey annesini de davet ettiler.

More Sentences
white tie n. beyaz kravat
Tom put on his black suit and white tie.
Tom siyah takımını giydi ve beyaz kravatını taktı.

More Sentences
white man n. beyaz adam
What white man has ever seen me drunk?
Hangi beyaz adam beni sarhoş gördü?

More Sentences
white flag n. beyaz bayrak
It looks like someone is waving a white flag.
Birisi beyaz bayrak sallıyor gibi görünüyor.

More Sentences
egg white n. yumurta akı
Such foods include dried fruits, cereals, chicken, offal, egg white and gum arabic.
Bu tür gıdalar arasında kuru meyveler, tahıllar, tavuk, sakatat, yumurta akı ve arap zamkı yer almaktadır.

More Sentences
silver white n. gümüş beyazı
What is the difference between silver, white gold, and platinum?
Gümüş, beyaz altın ve platin arasındaki fark nedir?

More Sentences
black and white n. siyah beyaz resim
Tom has a lot of black and white pictures of his grandparents.
Tom'un büyükanne ve büyükbabasının bir sürü siyah beyaz resmi var.

More Sentences
white mouse n. beyaz fare
The black cat is eating the white mouse.
Siyah kedi beyaz fareyi yiyor.

More Sentences
white wolf n. beyaz kurt
I had never seen a white wolf.
Hiç beyaz kurt görmemiştim.

More Sentences
the white house n. beyaz saray
He will do whatever the White House wants.
Beyaz Saray ne isterse onu yapacak.

More Sentences
white goods n. beyaz eşya
There are all white goods available in the kitchen.
Mutfakta tüm beyaz eşyalar mevcuttur.

More Sentences
white stork n. beyaz leylek
The white stork is one of the most symbolic birds in several European cultures.
Beyaz leylek, birçok Avrupa kültüründe en sembolik kuşlardan biridir.

More Sentences
white paper n. beyaz kitap
This emerges from many sentences and passages in the White Paper, and we must reject this.
Beyaz Kitap'ta yer alan pek çok cümle ve pasajdan da anlaşılacağı üzere bunu reddetmemiz gerekmektedir.

More Sentences
white house n. beyaz saray
White House Office of National AIDS Policy has been closed.
Beyaz Saray Ulusal AIDS Politikası Ofisi kapatıldı.

More Sentences
great white shark n. büyük beyaz köpekbalığı
How big is a great white shark?
Büyük beyaz köpekbalığı ne kadar büyük?

More Sentences
white sugar n. beyaz şeker
White sugar can be found in foods like cake and sweet treats.
Beyaz şeker, kek ve tatlı ikramlar gibi yiyeceklerde bulunabilir.

More Sentences
white night n. beyaz gece
The white nights are a symbol of St Petersburg.
Beyaz geceler St Petersburg'un sembolüdür.

More Sentences
white women n. beyaz kadınlar
Lupus is two to three times more common in African-American women than in white women.
Lupus, Afrikalı-Amerikalı kadınlarda beyaz kadınlara göre iki ila üç kat daha yaygındır.

More Sentences
white teeth n. beyaz dişler
Song Xiaojun did not speak, but her snowy white teeth bit her lips, her gaze determined.
Song Xiaojun konuşmadı ama kar beyazı dişleri dudaklarını ısırdı, bakışları kararlıydı.

More Sentences
brilliant white n. parlak beyaz
The color of the third eye is brilliant white, like a miniature sun.
Üçüncü gözün rengi minyatür bir güneş gibi parlak beyazdır.

More Sentences
white-water rafting n. köpüklü su raftingi
Tom went white-water rafting.
Tom köpüklü su raftingine gitti.

More Sentences
white horse n. beyaz at
The ancient Greeks believed that the Sun rode across the sky in a chariot drawn by four white horses driven by the god Heleius.
Eski Yunanlılar, Güneş'in gökyüzünde Tanrı Heleius'un kullandığı dört beyaz atın çektiği bir savaş arabasıyla dolaştığına inanırlardı.

More Sentences
white rose n. beyaz gül
Thus he became a member of a covert resistance group named the White Rose.
Böylece Beyaz Gül adlı gizli bir direniş grubunun üyesi oldu.

More Sentences
white butterfly n. beyaz kelebek
The Small White butterflies are very active.
Küçük Beyaz kelebekler çok aktiftir.

More Sentences
white feather n. beyaz tüy
Its name comes from its white feathers.
Adını beyaz tüylerinden almaktadır.

More Sentences
egg white n. yumurta beyazı
I'm going to use one egg white.
Bir yumurtanın beyazını kullanacağım.

More Sentences
white tea n. beyaz çay
White tea is more expensive than other teas.
Beyaz çay diğer çaylara göre daha pahalıdır.

More Sentences
white hat n. beyaz şapka
Writing original, quality content is an important part of white hat SEO.
Orijinal, kaliteli içerik yazmak beyaz şapka SEO'nun önemli bir parçasıdır.

More Sentences
white suit n. beyaz takım elbise
Who are those men in white suits?
Bu beyaz takım elbiseli adamlar da kim?

More Sentences
turn white v. beyazlaşmak
The farm house has mysteriously turned white.
Çiftlik evi gizemli bir biçimde beyazlaştı.

More Sentences
(one's hair) turn white v. saçları ağarmak
Tom is turning white.
Tom'un saçları ağarıyor.

More Sentences
wear white v. beyaz giymek
There’s nothing like wearing white in summer.
Yazın beyaz giymek gibisi yok.

More Sentences
white-skinned adj. beyaz tenli
And the white-skinned giants might be Vikings.
Ve beyaz tenli devler Vikingler olabilir.

More Sentences
white-collar adj. beyaz yakalı
White-collar workers face many difficulties.
Beyaz yakalı işçiler birçok zorlukla karşılaşıyor.

More Sentences
Colloquial
white rabbit n. beyaz tavşan
I think the White Rabbit should wear spectacles.
Bence Beyaz Tavşan gözlük takmalı.

More Sentences
white lightning n. kaçak içki
The old man had been making white lightning for 50 years.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak içki imal etmekteydi.

More Sentences
Common Usage
become white v. beyazlamak
extremely white adj. bembeyaz
General
paint and white wash n. boya badana
white wagtail n. ak kuyruksallayan kuşu
white sheep n. beyaz koyun
white collar workers n. beyaz yakalılar
white lead n. üstübeç
growing white n. ağarma
white collar workers n. fikir işçileri
great white egret n. büyük ak balıkçıl
white collar crimes n. beyaz yakalı suçları
white collar crimes n. güçlülerin suçları
white potato n. beyaz patates
white plague n. verem
white matter n. ak madde
white collar employees n. fikir işçileri
white matter n. akmadde
white mica n. akmika
white elephant n. vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey
white winged lark n. ak kanatlı tarla kuşu
white heat n. en kızışık an
white elephant n. gereksiz şeyler
the white of the eye n. gözakı
white beet n. şekerpancarı
white appliances n. beyaz eşya
white rhinoceros n. ak gergedan
white coffee n. sütlü kahve
white collar workers n. hizmet işçileri
white blood cell n. akyuvar
white light n. ak ışık
white stork n. ak leylek
white paper n. bir konu hakkındaki resmi rapor
white out n. özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali
a white lie n. zararsız yalan
white onion sauce n. beyaz soğan sosu
white winged black tern n. ak kanatlı deniz kırlangıcı
white heat n. en ileri safha (bir olayda)
white sage n. çalı
white person n. beyaz insan
white elephant n. lüzumsuz şeyler
white board n. yazı tahtası
small white bean n. horoz fasulyesi
white mustard n. akhardal
white ant n. termit
white stork n. leylek
order of white rose of finland n. finlandiya devlet nişanı
white walnut n. beyaz ceviz
white collar employees n. enformasyon işçileri
white refined sugar n. rafine şeker
white but dirty n. ak kirpani
white tail n. beyaz kuyruk
white collar n. ofiste çalışan
white lacquer n. lake beyaz
white heat n. akkor
white and round n. kar topu
type of white grape n. yapıncak
simple white embroidery n. beyaz iş
white seal n. beyaz fok
white willow n. aksöğüt
white heat n. zirve
white lie n. zararsız yalan
white line n. beyaz kenar
horse with white feet n. alabacak
white collars n. beyaz yakalar
white trash n. beyaz çöp
white mulberry n. dut
white water n. köpüklü su
fine white flour n. galeta unu
white eunuch n. akağa
white admiral n. kelebek
white falcon n. sungur
white collar workers n. enformasyon işçileri
white whale n. ak balina
white heat n. çok yüksek ısı
the white of an egg n. yumurta akı
white tie n. smokin ve beyaz papyondan oluşan son derece resmi erkek akşam kıyafeti
white part n. beyaz
white book n. beyaz kitap
cold white beans vinaigrette n. pilaki
white clover n. ak üçgül
white elephant n. ıvır zıvır
white night n. yukarı enlemlerde havanın tam olarak kararmadığı gecelere verilen isim
white alder n. kızılağaç
white poplar n. akçakavak
white heron n. beyazbalıkçıl
white spruce n. akçam
white pelican n. beyaz pelikan
white horehound n. köpekayası
a white lie n. beyaz yalan
white collar employees n. beyaz yakalılar
white dittany n. geyikotu
great white heron n. akbalıkçıl
a white neighborhood n. beyazların oturduğu bir semt
white coal n. hidroelektrik
white sugar n. rafine şeker
white collar employees n. hizmet personeli
white headed saki n. ak başlı maymunu
soft white sweetmeat n. peynirşekeri
white collar employees n. müstahdemler
white collar workers n. müstahdemler
white woman n. beyaz kadın
off white n. hafif grimsi beyaz renk
white shark n. beyaz köpekbalığı
white collar workers n. hizmet personeli
white cake n. beyaz kek
white eggplant n. yumurtapatlıcanı
white feather n. korkaklık göstergesi
white tie n. frakla birlikte takılan beyaz papyon
white poplar n. gümüşkavak
great white heron n. büyük akbalıkçıl
white tie n. frak
white elephant n. artık sahibinin işine yaramayan bir şey
white body n. beyaz cisim
white ant n. akkarınca
white mustard n. beyaz hardal
white satin n. cin
white bryony n. şeytanşalgamı
white slave trade n. beyaz kadın ticareti
white pine n. akçam
white frost n. kırağı
white book n. devlet işleri raporu
white coal n. beyazkömür
white supremacy n. beyaz üstünlüğü
white cheese n. beyazpeynir
white toothed shrew n. ak kuyruklu soreks
white collar employees n. hizmet işçileri
white elephant n. gereksiz eşya
sweet and white grape n. razakı
white sale n. beyaz eşya satışı
white substance n. beyaz cevher
a large white falcon n. şahbaz
great white heron n. ak balıkçıl
white lie n. masum yalan
white mulberry n. beyaz dut
white pelican n. ak pelikan
white poplar n. akkavak
white coat n. gömlek
black and white n. yazı
sweet white grape n. çavuşüzümü
white pine n. beyaz çam
white poison n. beyaz zehir
white sale n. çarşaf/örtü vb satışı
white collar workers n. beyaz yakalı işçiler
white shoe firm n. köklü şirket
white shoe firm n. köklü firma
white race superiority n. beyaz ırk üstünlüğü
the white of an egg n. yumurtanın beyazı
white house spokesman/spokeswoman n. beyaz saray sözcüsü
white house spokesperson n. beyaz saray sözcüsü
milk white n. süt beyazı
white lie n. pembe yalan
white angel n. beyaz melek
broken white n. kirli beyaz
chalk white n. tebeşir beyazı
white elephant n. kimseye yar olmayan şey
black-and-white photography n. siyah-beyaz fotoğrafçılık
a white-winged bud moth n. akkelebek
lesser white-fronted goose n. küçük sakarca
non-white n. beyaz olmayan kimse
off-white n. kirli beyaz
non-white n. avrupa kökenli olmayan kimse
white-collar worker n. fikir işçisi
white-slaver n. beyaz köle tüccarı
white-headed duck n. dikkuyruk
white-crowned black wheatear n. ak tepeli kuyrukkakan
white-eye n. zosterop türünden bir kuş
white-tailed eagle n. ak kuyruklu kartal
white-hot technology n. gelişmiş teknoloji
white-eyed gull n. kızıldeniz martısı
white-breasted kingfisher n. izmir yalıçapkını
white-tailed plover n. ak kuyruklu kızkuşu
white-backed woodpecker n. ak sırtlı ağaçkakan
white-winged black tern n. ak kanatlı sumru
white-winged lark n. ak kanatlı toygar
white-collar worker n. kafa işçisi
white-collar workers n. yazıhane çalışanları
white-collar worker n. memur
white-headed duck n. domuzburunlu patka
white-rumped sandpiper n. ak sokumlu kumkuşu
lead white n. kurşun beyazı
white person n. beyaz ırka mensup kimse
white slave traffic n. beyaz kadın ticareti
white tie and tails n. kuyruklu ceket
white tie and tails n. frak
white tie n. beyaz papyon
white sugar factory n. beyaz şeker fabrikası
white horse n. köpüklü dalga
white rot n. beyaz çürük
white of egg n. yumurta akı
white sugar masscuite n. beyaz şeker lapası
white of the eye n. gözakı
snow white n. kar beyazı
non-white kids n. beyaz olmayan çocuklar
white pearl n. beyaz inci
white table n. beyaz masa
white leaf n. beyaz yaprak
man with white hair n. beyaz saçlı adam
old man with white beard n. ak sakallı yaşlı adam
white water n. akarsu
white chickpeas n. beyaz leblebi
white russian n. beyaz rusyalı
white russian n. belaruslu
white roses n. beyaz güller
white girl n. beyaz kız
ice white n. buz beyazı
a white car n. beyaz bir araba
white rose n. ak gül
the white pebbles n. beyaz çakıl taşları
white sunday n. hamsin yortusu
white hair cat n. beyaz tüylü kedi
non-white n. beyaz ırktan olmayan kişi
white tent n. beyaz çadır
pearl white teeth n. inci beyazı dişler
white masked man n. beyaz maskeli adam
man with white mask n. beyaz maskeli adam
man in white mask n. beyaz maskeli adam
man wearing white mask n. beyaz maskeli adam
white supremacy n. beyazların diğer ırklardan daha üstün olduğunu ve toplumu yöntenen kesim olması gerektiğini savunan ırkçı düşünce
white supremacist n. beyaz ırkın diğer ırklardan daha üstün olduğuna inanan kimse
white lentil n. beyaz mercimek
whi̇te apron n. beyaz önlük
white-out [us] n. daksil
white dog n. beyaz köpek
white christmas n. noel'de kar yağması
white christmas n. karlı noel
white elephant n. beyaz fil şeklinde rozet veya amblem
white flag n. zayıflık göstergesi
white flag n. teslimiyet işareti
white hat n. erdemlilik simgesi
white hat n. erdemlilik göstergesi
white heat n. yoğun duygu
white heat n. aşırı heyecan
white knight n. imdada yetişen kimse
white knight n. kurtarıcı
white knight n. bir amaç uğruna savaşan etrafı kuşatılmış şövalye
white lightning n. boş veya saçma konuşmalar, fikirler
white lightning n. saçmalık
white lightning n. anlamsızlık
white lightning n. ay ışığı
white lightning n. mehtap
white list n. etik değerlere veya ahlaka uygun kültürel öğelerin veya eğlence öğelerinin listesi
white list n. işe alınmak istenen gerçek veya olası çalışanların listesi
white magician n. iyi amaçlarla büyü yapan büyücü
white night n. uykusuz gece
white room n. toz ve bakteriden arındırılmış oda
white room n. steril oda
white sheep n. bir grup utanç verici insan arasındaki normal ve iyi huylu kimse
white tie and tails n. erkekler için smokinden oluşan resmi kıyafet
white wedding n. genellikle nikah töreni ve devamındaki kutlamadan oluşan bir düğün şekli
white wedding n. nikah töreninin kilisede gerçekleştiği düğün
white wedding n. gelinin beyaz gelinlik giydiği geleneksel düğün
white-haired boy n. gözde kimse
white-haired boy n. sevgili
white-headed boy n. gözde kimse
white-headed boy n. sevgili
white-head n. bir soyadı
white cap n. beyaz başlık takan kimse
white cap n. beyaz kep takan kimse
white cap n. simge olarak beyaz kep takan bir grubun üyesi
white cap n. kötü kimseleri uzaklaştırmak veya baskı altında tutmak için linç kanunu yöntemlerini kullanan kanun dışı bir teşkilat
white chip n. değersiz bir şey
white chip n. değeri düşük bir şey
white coffee n. bir fincan sütlü kahve
white cutch n. gambir bitkisinden elde edilen sarımsı sakız
great white way n. geceleri parlak bir şekilde aydınlatılan ve genellikle tiyatrolara ayrılmış cadde
white down n. kırık beyaz
pearl white n. inci beyazı madde
white cane n. görme engellilerin kullandığı beyaz baston
white mansion n. beyaz köşk
white diet n. beyaz diyet
spanish white n. pigment olarak kullanılan tebeşir tozu
spanish white n. ispanya menşeli beyaz şarap
spanish white n. bizmut subnitrat
spanish white n. beyaz ispanyol şarabı
get white v. beyazlaşmak
show the white feather v. korkmak
stand in a white sheet v. itiraf etmek
turn white v. aklaşmak
show the white feather v. gözü korkmak
grow white v. beyazlaşmak
get white v. beyazlamak
cover up with white-out v. daksille silmek
white-out v. daksille silmek
visit the white house v. beyaz saray'ı ziyaret etmek
tell a white lie v. beyaz yalan söylemek
white blood cell count decrease v. akyuvar sayısı düşmek
white-list v. beyaz listeye almak
white [uk] v. kesmek
white [uk] v. bıçakla kesmek
white [uk] v. bıçakla oymak
with white hair and beard adj. ak pak
snow white adj. kar gibi beyaz
pearly white adj. inci gibi beyaz
very white adj. kireç gibi
pearl white adj. inci beyazı
as white as adj. kadar beyaz
quite white adj. akça
white haired adj. beyaz saçlı
pale white adj. fildişi gibi
snow white adj. kar gibi
white and clean adj. süt gibi
pure white adj. apak
lily white adj. bembeyaz
all white adj. apak
black and white adj. aklı karalı
bluish white adj. mavimsi beyaz
chalk white adj. bembeyaz
lily-white adj. bembeyaz
lily-white adj. zambak gibi beyaz
milk-white adj. sütbeyaz
snow-white adj. bembeyaz
snow-white adj. kar gibi
white-hot adj. öfkeli
white-collar adj. beyaz yakalılar grubuna ait
white-collar adj. kol gücü yerine kafa gücünü kullanarak çalışan (kimse)
white-collar adj. memur
white-collar adj. beyaz yaka
white-collar adj. büroda çalışan
white-bearded adj. ak sakallı
white-livered adj. ödlek
white-livered adj. korkak
white-haired adj. ak saçlı
white-hot adj. akkor
off-white adj. tam belirgin renkli olmayan
off-white adj. beyazımsı
white-collar adj. ofiste çalışan
white-rimmed adj. beyaz kenarlı/çerçeveli
off-white adj. kırık beyaz renkli/renginde
off-white adj. kırık beyaz
pinkish-white adj. beyaza yakın toz pembe
pinkish-white adj. pembemsiz beyaz
milk-white adj. süt beyaz
white-ruled adj. beyaz insanlar tarafından yönetilen
white-ruled adj. beyazlar tarafından yönetilen
white coated adj. beyaz kaplı
lily-white adj. saf
lily-white adj. temiz
black-and-white adj. yazılı
black-and-white adj. basılı
black-and-white adj. beyaz zemin üstünde siyah yazılı
black-and-white adj. iyi ve kötü olarak birbirinden net çizgilerle ayrılmış
black-and-white adj. net bir şekilde belirlenmiş
white-headed adj. kafası beyaz kıllı olan
white-headed adj. kafası beyaz kürklü olan
white-headed adj. kafası beyaz tüylü olan
white-headed [ireland] adj. gözde (kimse)
white-headed [ireland] adj. en çok beğenilen (kimse)
white-haired adj. yaşlanma belirtileri gösteren
white-haired adj. gözde (kimse)
white-haired adj. en çok beğenilen (kimse)
white-glove adj. saygıdeğer
white-glove adj. özel
white-glove adj. dikkatli ve titiz
white-glove adj. zenginlerce kullanılan
white-glove adj. pahalı
white-glove adj. lüks
white-blotched adj. beyaz lekeli
white-blotched adj. beyaz lekeleri olan
white-edged adj. beyaz kenarı olan
white-faced adj. soluk yüzlü (kimse)
white-faced adj. beti benzi atmış
white-tie adj. erkek konukların resmi kıyafet giymesini gerektiren (etkinlik)
white-water adj. köpüklü suya ait
white-water adj. köpüklü su ile ilgili
white-water adj. köpüklü su için tasarlanmış
white-water adj. köpüklü suda gerçekleşen
white-hot adj. hararetli
white-hot adj. ateşli
white-streaked adj. beyaz çizgili
white-hot adj. çok popüler
white-hot adj. çok tartışmalı
white-hot adj. alevli
white-hot adj. alevlenmiş
white-hot adj. yanan
white-lipped adj. (korku veya endişe nedeniyle) dudakları beyazlamış
white-livered adj. solgun ve sağlıksız (görünüş)
white-ribbed adj. beyaz nervürlü
white-ribbed adj. beyaz kaburgalı
white-ribbed adj. beyaz yivli
milky-white adj. süt beyazı
milky-white adj. krem renginde
milky-white adj. beyazımsı
yellow-white adj. sarımsı beyaz
yellowish-white adj. sarımsı beyaz
off-white adj. çeşitli grimsi beyaz tonlarında olan
off-white adj. çeşitli sarımsı beyaz tonlarında olan
dull-white adj. mat beyaz tonunda
cottony-white adj. pamuk gibi beyaz
silver-white adj. gümüş beyazı olan
silver-white adj. gümüşi beyaz olan
silvery-white adj. gümüş beyazı olan
silvery-white adj. gümüşi beyaz olan
in black and white adv. yazılı olarak
in black and white adv. sadece grinin tonlarını kullanarak
wh (white) abrev. beyaz
ww (water-white) abrev. su beyazı
bw (black and white) abrev. siyah ve beyaz
Phrasals
white out v. (kar veya sis nedeniyle) görüşü kaybetmek
white out v. (kar veya sis nedeniyle) görüşe sahip olmamak
Colloquial
a white elephant n. beyaz fil
a white elephant n. elinde bulundurana sorundan başka bir şey sağlamayan şey
white lie n. beyaz yalan
white lie n. haklı görülebilecek yalan
white lie n. geçerli yalan
white lie n. hoş görülen yalan
white lie n. masum yalan
5 white-knuckled minutes n. gergin geçen beş dakika
5 white-knuckled minutes n. korku dolu beş dakika
white hope n. ümit vadeden kişi
white hope n. ümit veren kimse
great white hope n. istikbal vadeden kişi
white cops n. beyaz polisler
white whale n. kafaya takılan konu
white whale n. takıntı haline gelen şey
black and white n. polis
black and white n. siyah beyaz polis arabası
black and white n. siyah beyaz devriye arabası
blue and white n. polis arabası
blue and white n. polis
white hope n. umut vadeden kişi
white lightning n. yasadışı üretilen içki
white lady [australia] n. (ayakkabı boyası gibi katkı maddeleriyle karıştırılan) metil alkol içeren içkiler
white horse n. eroin
white horse n. kokain
white-van man n. beyaz minibüs süren agresif sürücü
put on a white coat v. beyaz önlük giymek
white out v. beyaza boyamak
white out v. bembeyaz yapmak
white-water adj. (mecaz) çalkantılı koşullar
white-hot adj. yoğun duygulu
not all black and white expr. ne siyah ne beyaz
not all black and white expr. siyah ve beyaz değil
not all black and white expr. iyi ya da kötü değil
not all black and white expr. akla kara değil
Idioms
whiter than white n. dürüstlük abidesi
little white lie n. küçük beyaz yalan
little white lie n. küçük masum yalan
white-bread n. amerikalı sıradan beyazlar
the men in white coats n. deli doktorları
a white knight n. bir şirketi zor durumdan kurtaran
a white knight n. birinin imdadına yetişen
a white knight n. kurtarıcı
a white knight n. beyaz şövalye
white and clean n. ak pak
big white chief n. büyük beyaz şef
big white chief n. önemli/başarılı/nüfuzlu kimse
big white chief n. ağa/dayı
big white chief n. kodaman
big white chief n. sorumlu kişi (nükteli bir şekilde söylenir)
white hat n. belli bir durumdaki iyi gruba gönderme yapan deyim
big white chief n. büyük beyaz şef
big white chief n. nüfuz sahibi kişi
big white chief n. kodaman
big white chief n. ağırtop
big white chief n. ensesi kalın kişi
a white christmas n. beyaz noel
a white christmas n. karla kaplı noel
a white christmas n. kar yağışının olduğu noel
a white christmas n. beyaz noel
a white christmas n. karlar içinde noel
a white christmas n. beyazlara bürünmüş noel
white hat n. erdemli kimse/karakter
white hat n. dürüst kimse/karakter