|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
birbirini izleme |
succession n.
|
|
2 |
Common Usage |
birbirini izleyen |
successive adj.
|
|
General |
|
3 |
General |
karşılıklı olarak birbirini tanıma |
interknowledge n.
|
|
4 |
General |
birbirini takip etme |
succession n.
|
|
5 |
General |
birbirini suçlama |
recrimination n.
|
|
6 |
General |
birkaç sesin belirli aralıklarla birbirini izleyerek söylediği şarkı |
round n.
|
|
7 |
General |
birbirini izleme |
consecution n.
|
|
8 |
General |
birbirini uzaklaştırma gücü |
rally n.
|
|
9 |
General |
birbirini anlama |
understanding n.
|
|
10 |
General |
birbirini uzaklaştırma gücü |
repugnance n.
|
|
11 |
General |
birbirini izleme |
succession n.
|
|
12 |
General |
birbirini etkileme |
interaction n.
|
|
13 |
General |
birbirini izleme |
alternation n.
|
|
14 |
General |
birbirini izleyen iki ya da daha fazla sayıda tümce ya da dizenin sonlarının tekrarı |
epistrophe n.
|
|
15 |
General |
birbirini sırayla izlemesini sağlama |
alternation n.
|
|
16 |
General |
birbirini sırayla izleme |
alternation n.
|
|
17 |
General |
birbirini götüren hatalar |
offsetting errors n.
|
|
|
18 |
General |
birbirini tamamlama |
complementing (each other) n.
|
|
19 |
General |
birbirini tutma |
coherence n.
|
|
20 |
General |
cisimlerin birbirini itme gücü |
repulsion n.
|
|
21 |
General |
birbirini tutma |
cohesion n.
|
|
22 |
General |
birbirini tutma |
correspondence n.
|
|
23 |
General |
birbirini etkileme |
interacting n.
|
|
24 |
General |
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi |
old-boy network n.
|
|
25 |
General |
apostollerin birbirini takip etmesi |
apostolic succession n.
|
|
26 |
General |
birbirini seven iki kişinin evlendiklerini ilan etmek için, aile ve sevdikleriyle birlikte, dış ortamda yaptıkları, genellikle yasal olmayan, evlilik töreni |
handfasting n.
|
|
27 |
General |
birbirini izleyen devreler |
successive periods n.
|
|
28 |
General |
karşılıklı birbirini sevme durumu |
redamancy n.
|
|
29 |
General |
iki kişinin birbirine yardım ettiği ya da birbirini koruduğu sistem |
the buddy system n.
|
|
30 |
General |
belli bölüm veya dizelerin alfabede birbirini takip eden harflerle başladığı yazılar |
abecedarian psalms n.
|
|
31 |
General |
birbirini tamamlayan parçalardan oluşan bir birim veya grup |
ensemble n.
|
|
32 |
General |
birbirini tamamlayan veya görünüm olarak birbiri ile uyumlu veya benzer olan ikili |
match n.
|
|
33 |
General |
birbirini takip eden tıkırtı sesleri |
brattlings [dialect] [scotland] n.
|
|
34 |
General |
tarihsel gelişime sahip ve birbirini takip eden dişil olguların ilki veya en eskisi |
grandmother n.
|
|
35 |
General |
birbirini tekrar eden davranış |
routinism n.
|
|
36 |
General |
birbirini takip eden bir dizi şey |
consection n.
|
|
37 |
General |
(birlik, araç) tüm unsurların birbirini takip ettiği oluşum |
column n.
|
|
|
38 |
General |
farklı iki varlığın birbirini etkilemeyeceği görüşü |
parallelism n.
|
|
39 |
General |
birbirini takip eden tıklamalar |
click-clack n.
|
|
40 |
General |
birbirini takip eden takırtılar |
click-clack n.
|
|
41 |
General |
farklı unsurların birbirini etkilemesi |
cross-pollination n.
|
|
42 |
General |
grup üyelerin birbirini ziyareti |
intervisitation n.
|
|
43 |
General |
birbirini izleyen görüntü |
panorama n.
|
|
44 |
General |
birbirini takip eden altı harf kümesi |
pentagraph n.
|
|
45 |
General |
postacı taklidi yapan oyuncuların ödeme olarak birbirini öpmesiyle oynanan bir oyun |
post office n.
|
|
46 |
General |
yüksek kariyerli, başarılı ve birbirini tamamlayan çift |
power couple n.
|
|
47 |
General |
ipek telinin birbirini takip eden iki özünden herhangi biri |
filament n.
|
|
48 |
General |
birbirini takip eden dizi |
fire n.
|
|
49 |
General |
birbirini tamamlayan eşya takımı |
suit n.
|
|
50 |
General |
(yeniden doğumda) iman ile insan eyleminin birbirini desteklediğini öne süren teolojik bir öğreti |
synergism n.
|
|
51 |
General |
suçlamak (birbirini) |
recriminate v.
|
|
52 |
General |
birbirini takip etmek |
alternate v.
|
|
53 |
General |
birbirini sırayla izlemek |
alternate with v.
|
|
54 |
General |
birbirini tutmak |
cohere v.
|
|
55 |
General |
birbirini tutmamak |
contradict v.
|
|
56 |
General |
birbirini izlemek |
alternate v.
|
|
57 |
General |
birbirini örmek |
intertwine v.
|
|
58 |
General |
birbirini takip etmek |
ensue v.
|
|
59 |
General |
birbirini suçlamak |
recriminate v.
|
|
60 |
General |
ölçüleri birbirini tutmak |
fit v.
|
|
61 |
General |
birbirini örtecek derecede büyümek (bitkiler) |
overgrow v.
|
|
62 |
General |
iki şey birbirini tutmak |
check out with v.
|
|
63 |
General |
ile birbirini tutmak |
consistent with v.
|
|
64 |
General |
birbirini desteklemek |
be consistent v.
|
|
65 |
General |
birbirini desteklemek |
support each other v.
|
|
66 |
General |
birbirini tamamlamak |
go with v.
|
|
67 |
General |
birbirini sırayla izlemesini sağlamak |
alternate v.
|
|
68 |
General |
birbirini etkilemek |
interact v.
|
|
69 |
General |
birbirini tutmak |
tie in v.
|
|
70 |
General |
birbirini tamamlamak |
complement each other v.
|
|
71 |
General |
birbirini tamamlar olmak |
complete each other v.
|
|
72 |
General |
birbirini tamamlar olmak |
complement each other v.
|
|
73 |
General |
birbirini tamamlar nitelikte olmak |
complete each other v.
|
|
74 |
General |
birbirini tamamlar nitelikte olmak |
complement each other v.
|
|
75 |
General |
birbirini tamamlamak |
complete each other v.
|
|
76 |
General |
birbirini uyarmak |
warn each other v.
|
|
77 |
General |
birbirini güçlendirmek |
strengthen each other v.
|
|
|
78 |
General |
birbirini suçlamak |
accuse each other v.
|
|
79 |
General |
birbirini izlemek |
follow in quick succession v.
|
|
80 |
General |
birbirini etkilemek |
affect each other v.
|
|
81 |
General |
birbirini tanımak |
know each other v.
|
|
82 |
General |
(maddeler) birbirini tutmak |
check v.
|
|
83 |
General |
birbirini tutmak |
check v.
|
|
84 |
General |
birbirini az tanımak |
be on speaking terms v.
|
|
85 |
General |
birbirini sevmek |
love each other v.
|
|
86 |
General |
birbirini örmek |
writhe v.
|
|
87 |
General |
birbirini takip eden olayların başına veya ilk evresine dönmek |
rewind v.
|
|
88 |
General |
birbirini takip etmek |
develop v.
|
|
89 |
General |
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenip birbirini itecek pozisyonu oluşturmak |
pack v.
|
|
90 |
General |
birbirini etkilemek |
cross-pollinate v.
|
|
91 |
General |
birbirini ziyaret etmek |
intervisit v.
|
|
92 |
General |
birbirini tamamlamak |
cooccur v.
|
|
93 |
General |
yaptıkları birbirini tutmayan (kimse) |
inconsistent adj.
|
|
94 |
General |
birbirini izleyen |
consequent adj.
|
|
95 |
General |
birbirini takip eden bir dizi (şey) |
succession of adj.
|
|
96 |
General |
birbirini izleyen |
consecutive adj.
|
|
97 |
General |
yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden |
parallel adj.
|
|
98 |
General |
birbirini takip etmiş |
ensued adj.
|
|
99 |
General |
birbirini tutan |
coherent adj.
|
|
100 |
General |
birbirini sırayla izleyen (şeyler) |
alternate adj.
|
|
101 |
General |
birbirini izleyen |
alternate adj.
|
|
102 |
General |
birbirini takip eden |
ensuing adj.
|
|
103 |
General |
birbirini izleyen |
serial adj.
|
|
104 |
General |
birbirini tutan |
clannish adj.
|
|
105 |
General |
birbirini takip eden bir sürü (kimse) |
succession of adj.
|
|
106 |
General |
birbirini etkileyen |
interactive adj.
|
|
107 |
General |
birbirini izleyen |
sequenced adj.
|
|
108 |
General |
birbirini izleyen |
sequential adj.
|
|
109 |
General |
birbirini izleyen |
successive adj.
|
|
110 |
General |
birbirini izlemeyen |
nonconsecutive adj.
|
|
111 |
General |
birbirini tamamlayan |
mutually complementary adj.
|
|
112 |
General |
birbirini tamamlayan |
complementary adj.
|
|
113 |
General |
birbirini tamamlayıcı |
complementary adj.
|
|
114 |
General |
birbirini tamamlayıcı |
mutually complementary adj.
|
|
115 |
General |
birbirini tutar |
consistent adj.
|
|
116 |
General |
birbirini tutmayan |
contradictory adj.
|
|
117 |
General |
birbirini etkileyen |
interacting adj.
|
|
118 |
General |
karşılıklı olarak birbirini güçlendiren |
mutually reinforcing adj.
|
|
119 |
General |
birbirini izlemeyen |
non-consecutive adj.
|
|
120 |
General |
birbirini tamamlayan |
matchy-matchy adj.
|
|
121 |
General |
birbirini dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
122 |
General |
birbirini izleyen |
rapid-fire adj.
|
|
123 |
General |
birbirini suçlayan |
recriminative adj.
|
|
124 |
General |
birbirini suçlayan |
recriminatory adj.
|
|
125 |
General |
birbirini tutmayan |
nonmatching adj.
|
|
126 |
General |
birbirini tutmayan |
unbalanced adj.
|
|
127 |
General |
birbirini tutan |
uncontradicted adj.
|
|
128 |
General |
birbirini izlemeyen |
unsuccessive adj.
|
|
129 |
General |
birbirini kavramış |
meshed adj.
|
|
130 |
General |
birbirini tamamlayan farklı parçaları bir araya getiren |
mix-and-match adj.
|
|
131 |
General |
hızlı şekilde birbirini izleyen |
dingdong adj.
|
|
132 |
General |
hızlı şekilde birbirini izleyen |
ding-dong adj.
|
|
133 |
General |
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği bir taş yapısına sahip olan |
graphical adj.
|
|
134 |
General |
birbirini izleyen |
consectaneous [obsolete] adj.
|
|
135 |
General |
mantık çerçevesinde (birbirini) takip eden |
consectaneous [obsolete] adj.
|
|
136 |
General |
birbirini izleyen |
consectary adj.
|
|
137 |
General |
öncül ve sonucun döngüsel olarak birbirini kanıtladığı |
circular adj.
|
|
138 |
General |
birbirini tutan |
clubby adj.
|
|
139 |
General |
birbirini izleyen |
parallel adj.
|
|
140 |
General |
(hanedan armaları) birbirini takip eden metal, altın, kürk ve renkten oluşan |
counter-compony adj.
|
|
141 |
General |
(hanedan armaları) birbirini takip eden renklerde küçük kare çift sıralarından oluşan |
countercompony adj.
|
|
142 |
General |
birbirini iten |
interrepellent adj.
|
|
143 |
General |
grup üyelerin birbirini ziyaretiyle ilgili |
intervisitation adj.
|
|
144 |
General |
birbirini karşılıklı olarak dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
145 |
General |
birbirini izleyen |
subsecutive adj.
|
|
146 |
General |
birbirini izleyen |
successional adj.
|
|
147 |
General |
(üst üste dizildiğinde) birbirini tamamlayan |
superimposable adj.
|
|
148 |
General |
(çizgiler) birbirini kesen |
symptotic [rare] adj.
|
|
149 |
General |
birbirini tutma |
coherent adj.
|
|
150 |
General |
birbirini etkilemeden |
independently adv.
|
|
151 |
General |
birbirini izleyerek |
consecutively adv.
|
|
152 |
General |
birbirini izleyerek |
consequentially adv.
|
|
153 |
General |
birbirini izleyerek |
running adv.
|
|
154 |
General |
birbirini izleyerek |
consecutive adv.
|
|
155 |
General |
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak |
per saltire adv.
|
|
156 |
General |
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak |
saltirewise adv.
|
|
157 |
General |
birbirini kesen iki çapraz çizgi içerisinde dört bölüme ayrılarak |
saltireways adv.
|
|
Phrasals |
|
158 |
Phrasals |
...ile birbirini tutmamak |
not jibe with v.
|
|
159 |
Phrasals |
birbirini aşındırmak |
grind together v.
|
|
160 |
Phrasals |
aralıksız birbirini kovalamak |
run into v.
|
|
161 |
Phrasals |
değişimli olarak birbirini takip etmek |
alternate with v.
|
|
162 |
Phrasals |
(bir şeyle) birbirini tutmamak |
clash with (something) v.
|
|
Phrases |
|
163 |
Phrases |
birbirini izleyen aylar |
months running n.
|
|
164 |
Phrases |
birbirini izleyen günler |
days running n.
|
|
165 |
Phrases |
birbirini izleyen haftalar |
weeks running n.
|
|
166 |
Phrases |
birbirini izleyen yıllar |
years running n.
|
|
167 |
Phrases |
birbirini izleyen çeyrek (üç ay) |
q-o-q n.
|
|
168 |
Phrases |
(karşılıklı) birbirini sevmeme |
little love lost between (two people) expr.
|
|
169 |
Phrases |
birbirini yakından etkileme |
there is no daylight between (two things) expr.
|
|
170 |
Phrases |
zıt kutuplar birbirini çeker |
opposites attract each other expr.
|
|
171 |
Phrases |
zıt kutuplar birbirini çeker |
opposites attract expr.
|
|
172 |
Phrases |
zıt kutuplar birbirini çeker |
opposite poles attract each other expr.
|
|
Proverb |
|
173 |
Proverb |
it ulur, birbirini bulur |
birds of a feather flock together
|
|
174 |
Proverb |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
the blind leading the blind
|
|
175 |
Proverb |
it ulur birbirini bulur |
birds of a feather fly together
|
|
Colloquial |
|
176 |
Colloquial |
polislerin birbirini koruması |
blue code of silence [us/south africa] n.
|
|
177 |
Colloquial |
polislerin birbirini koruması |
blue wall of silence n.
|
|
178 |
Colloquial |
birbirini tamamlamak |
chime in v.
|
|
179 |
Colloquial |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak |
play phone tag v.
|
|
180 |
Colloquial |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek |
play phone tag v.
|
|
181 |
Colloquial |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamamak |
play telephone tag v.
|
|
182 |
Colloquial |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememek |
play telephone tag v.
|
|
183 |
Colloquial |
birbirini hükümsüz kılmak |
cancel each other out v.
|
|
184 |
Colloquial |
birbirini sıfırlamak |
cancel each other out v.
|
|
185 |
Colloquial |
birbirini götürmek |
cancel each other out v.
|
|
186 |
Colloquial |
olaylar birbirini izledi |
one thing led to another expr.
|
|
187 |
Colloquial |
sonra olaylar birbirini izledi |
then one thing led to another expr.
|
|
Idioms |
|
188 |
Idioms |
birbirini dinlemeden konuşma |
a dialogue of the deaf n.
|
|
189 |
Idioms |
birbirini dinlemeden konuşma |
dialogue of the deaf n.
|
|
190 |
Idioms |
polislerin birbirini koruması |
blue code of silence [us/south africa] n.
|
|
191 |
Idioms |
İki değişkenin birbirini götürme-sıfırlama durumu |
a wash n.
|
|
192 |
Idioms |
birbirini ardına veya aynı anda meydana gelen iki olumsuz durum |
a double whammy n.
|
|
193 |
Idioms |
birbirini tetikleyen kötü olaylar zinciri |
death spiral n.
|
|
194 |
Idioms |
birbirini takip eden komik/gülünç olaylar |
comedy of errors n.
|
|
195 |
Idioms |
birbirini takip eden aksilikler |
one-two punch n.
|
|
196 |
Idioms |
birbirini tamamlayan ikili |
the old one-two (punch) n.
|
|
197 |
Idioms |
sürekli birbirini kaçıran iki kişi |
box and cox n.
|
|
198 |
Idioms |
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi |
box and cox n.
|
|
199 |
Idioms |
birbirini tanımayan iki kişinin aralarında romantik bir ilişki başlaması ihtimaliyle ilk buluşması |
a blind date n.
|
|
200 |
Idioms |
iki kişinin birlikte vakit geçirip romantik bağlamda birbirini tanımak için ilk buluşması |
a blind date n.
|
|
201 |
Idioms |
birbirini tanımayan iki kişinin ilk buluşması |
a blind date n.
|
|
202 |
Idioms |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
a case of the blind leading the blind n.
|
|
203 |
Idioms |
birbirini suçlama |
blame game n.
|
|
204 |
Idioms |
birbirini suçlama |
blame shifting n.
|
|
205 |
Idioms |
kedi köpek gibi birbirini yeme |
cat-and-dog life n.
|
|
206 |
Idioms |
birbirini sırayla arayıp bir türlü ulaşamama |
phone tag n.
|
|
207 |
Idioms |
birbirini arayıp bir türlü müsait denk getirememe |
phone tag n.
|
|
208 |
Idioms |
aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi/iletişim ağı/çevre |
the old boy network n.
|
|
209 |
Idioms |
birbirini yemek |
go at it hammer and tongs v.
|
|
210 |
Idioms |
birbirini yemek |
be at it hammer and tongs v.
|
|
211 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
talk at cross-purposes v.
|
|
212 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
be at cross-purposes v.
|
|
213 |
Idioms |
eylemleriyle verdiği sözler birbirini tutmak |
one's actions follow one's words v.
|
|
214 |
Idioms |
birbirini ezmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
215 |
Idioms |
birbirini çiğnemek |
crawl (all) over each other v.
|
|
216 |
Idioms |
birbirini ezip geçmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
217 |
Idioms |
birbirini boğazlayacak halde olmak |
cut each other's throats v.
|
|
218 |
Idioms |
birbirini ezmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
219 |
Idioms |
birbirini boğazlamak |
cut each other's throats v.
|
|
220 |
Idioms |
kedi köpek gibi kavga etmek/birbirini yemek |
go at each other tooth and nail v.
|
|
221 |
Idioms |
birbirini sevmemek |
be little love lost between (two people) v.
|
|
222 |
Idioms |
birbirini ezmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
223 |
Idioms |
birbirini çiğnemek |
crawl (all) over each other v.
|
|
224 |
Idioms |
birbirini ezip geçmek |
crawl (all) over each other v.
|
|
225 |
Idioms |
ritmik olarak birbirini bütünlemek |
be in the pocket v.
|
|
226 |
Idioms |
birbirinden farklı fakat birbirini tamamlayan parçaları (kıyafet, eşya) seçip bir araya getirerek uyumlu/düzenli bir takım oluşturmak |
mix and match v.
|
|
227 |
Idioms |
birbirini boğazlamak |
cut one another's throats v.
|
|
228 |
Idioms |
birbirini gırtlaklamak |
cut one another's throats v.
|
|
229 |
Idioms |
birbirini teşvik etmek |
strike sparks off one another v.
|
|
230 |
Idioms |
bir şey yapmak için birbirinin üstüne çullanmak/birbirini yemek |
be falling over yourself to do something v.
|
|
231 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini sevmemek |
be no love lost between (two people) v.
|
|
232 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
be at cross purposes v.
|
|
233 |
Idioms |
birbirini yanlış anlayıp ters düşmek |
be at cross purposes v.
|
|
234 |
Idioms |
birbirini yanlış anlamak |
talk at cross purposes v.
|
|
235 |
Idioms |
birbirini yanlış anlayıp ters düşmek |
talk at cross purposes v.
|
|
236 |
Idioms |
birbirini tamamlayan |
hand-in-glove adj.
|
|
237 |
Idioms |
it ulur birbirini bulur |
birds of a feather flock together expr.
|
|
238 |
Idioms |
kimsenin gerçekten birbirini dinlemediği durum |
a dialogue of the deaf expr.
|
|
239 |
Idioms |
birbirini yanlış anlayarak |
at cross purposes expr.
|
|
240 |
Idioms |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
blind leading the blind expr.
|
|
241 |
Idioms |
körler sağırlar birbirini ağırlar |
the blind leading the blind expr.
|
|
242 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini sevmiyor |
no love lost between (two people) expr.
|
|
243 |
Idioms |
(birbirini) az tanıyan |
on speaking terms expr.
|
|
244 |
Idioms |
(iki kişi) birbirini hiç sevmez |
there is no love lost between (two people) expr.
|
|
Speaking |
|
245 |
Speaking |
çocukların birbirini sırtına alarak at taklidi yaptığı oyun |
horsey n.
|
|
246 |
Speaking |
çocukların birbirini sırtına alarak at taklidi yaptığı oyun |
horsy n.
|
|
247 |
Speaking |
kurbanlar birbirini tanıyordu |
the victims knew each other expr.
|
|
248 |
Speaking |
olaylar birbirini takip etti |
one thing led to another expr.
|
|
Trade/Economic |
|
249 |
Trade/Economic |
birbirini izleme |
sequence n.
|
|
250 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen günler |
consecutive days n.
|
|
251 |
Trade/Economic |
birbirini telafi eden hesap |
contra account n.
|
|
252 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen |
repetend n.
|
|
253 |
Trade/Economic |
birbirini takip eden yatırımlar |
sequential investments n.
|
|
254 |
Trade/Economic |
birbirini izleme |
alternation n.
|
|
255 |
Trade/Economic |
birbirini götüren hatalar |
offsetting errors n.
|
|
256 |
Trade/Economic |
birbirini tamamlayan mallar |
goods complementary n.
|
|
257 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen günler |
sequential days n.
|
|
258 |
Trade/Economic |
birbirini izleyen günler |
running days n.
|
|
259 |
Trade/Economic |
büyük defterdeki borç ve alacakların birbirini tutup tutmadığını denetleme |
trial balance n.
|
|
260 |
Trade/Economic |
muhasebe hesaplarının birbirini tutması |
accounting identity n.
|
|
261 |
Trade/Economic |
özel çıkarlarını gözetmek üzere politikacıların karşılıklı olarak birbirini desteklemeleri |
logrolling n.
|
|
262 |
Trade/Economic |
üretimde girdi olarak kullanılan sermaye mallarının üretim sonucunda çıktı olarak tekrar sermaye malına dönüşmesi ve bu üretilen sermaye mallarının birbirini izler şekilde tekrar tekrar üretimde girdi olarak kullanılması yöntemi |
roundabout method of production n.
|
|
263 |
Trade/Economic |
birbirini tutmaz |
contradictory adj.
|
|
Law |
|
264 |
Law |
birbirini tutmama |
repugnance n.
|
|
265 |
Law |
birbirini takip eden dönemlerde hücre hapsi uygulanan bir hapishane disiplini sistemi |
crofton system n.
|
|
266 |
Law |
birbirini tutan |
consistent adj.
|
|
Politics |
|
267 |
Politics |
karşılıklı yardım yoluyla iki kişinin birbirini tutması |
logrolling n.
|
|
268 |
Politics |
birbirini taklit eden |
identic adj.
|
|
Tourism |
|
269 |
Tourism |
birbirini izleyen turlar |
back to back tours n.
|
|
Advertising |
|
270 |
Advertising |
pazarlamayı pazarlama sistemleri ile toplumun birbirini üzerindeki etkileri şeklinde bir bütün olarak ele alma |
macromarketing n.
|
|
Technical |
|
271 |
Technical |
birbirini tutma sınayıcısı |
consistency checker n.
|
|
272 |
Technical |
birbirini tutma |
coherence n.
|
|
273 |
Technical |
birbirini izleme |
alternation n.
|
|
274 |
Technical |
birbirini izleyen termal şoklar |
successive thermal shocks n.
|
|
275 |
Technical |
birbirini kesmeyen milleri çeşitli dişlilerle çalıştırma |
screw gearing n.
|
|
276 |
Technical |
birbirini takip eden |
successive adj.
|
|
277 |
Technical |
birbirini izleyen |
alternating adj.
|
|
278 |
Technical |
birbirini etkileyen |
interactive adj.
|
|
279 |
Technical |
birbirini izleyen |
successive adj.
|
|
280 |
Technical |
birbirini izleyen |
sequent adj.
|
|
281 |
Technical |
birbirini tutan |
coherent adj.
|
|
282 |
Technical |
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği taş yapısına sahip olan |
graphic adj.
|
|
Computer |
|
283 |
Computer |
birbirini tutma sınayıcısı |
consistency checker n.
|
|
284 |
Computer |
birbirini dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
Informatics |
|
285 |
Informatics |
birbirini dışlayan |
mutually exclusive adj.
|
|
Television |
|
286 |
Television |
hikayesi birbirini izleyen bölümler halinde yayınlanan televizyon yapımı |
miniseries n.
|
|
Textile |
|
287 |
Textile |
birbirini tekrar eden küçük desenleri olan bir dokuma |
huckaback n.
|
|
Architecture |
|
288 |
Architecture |
sanat ve mimaride kullanılan, kavisli ve birbirini saran çizgilerden oluşan bir süs motifi |
meander n.
|
|
Marine |
|
289 |
Marine |
fazların birbirini etkilemesi |
phase interaction n.
|
|
Mining |
|
290 |
Mining |
birbirini eğik açılarla kesen eş uzunlukla üç eksene sahip kristale ait veya ilişkin |
rhombohedral adj.
|
|
Psychology |
|
291 |
Psychology |
psikolojinin birincil ilgi alanını birbirini izleyen fikir veya zihinsel deneyimler olarak gören |
atomistic adj.
|
|
292 |
Psychology |
psikolojinin birincil ilgi alanını birbirini izleyen fikir veya zihinsel deneyimler olarak gören |
atomistical adj.
|
|
Physiology |
|
293 |
Physiology |
birbirini takip eden mekanik şoklarla sinirleri uyararak kaslarda tetanik spazmlara neden olan cihaz |
tetanomotor n.
|
|
Food Engineering |
|
294 |
Food Engineering |
birbirini çekme |
adhesion n.
|
|
295 |
Food Engineering |
birbirini izleyen |
tandem adj.
|
|
Math |
|
296 |
Math |
(elips veya hiperbolde) eğri üzerinde birbirini kesen kirişler |
supplementary chords n.
|
|
297 |
Math |
birbirini kesen iki eğrinin dışbükey bölümleri arasında tutulan |
sistroid adj.
|
|
Geometry |
|
298 |
Geometry |
birbirini keserek düğüm oluşturan iki kola ayrılmış üçüncü dereceden denklemli eğri |
nodated hyperbola n.
|
|
299 |
Geometry |
köşe noktaları çizili bir daireye göre birbirini keserek geçen üçgen türü |
self-conjugate triangle n.
|
|
300 |
Geometry |
birbirini kesen iki kola ayrılmış eğri ile ilgili |
nodated adj.
|
|
Logic |
|
301 |
Logic |
birbirini izleyen adımların geçerliliğini tamamen ortaya koyan (kanıt) |
rigorous adj.
|
|
302 |
Logic |
mantıksal olarak birbirini izleyen |
sequacious adj.
|
|
Physics |
|
303 |
Physics |
(atom fiziğinde) birbirini çeken iki kuarkın antisimetrik renklere ve dönüşlere sahip olmasından ötürü oluşan düşük enerjili dizilim |
diquark n.
|
|
304 |
Physics |
mikrofizikte bir fenomenin eksiksiz tanımının yapılması için birbirini tamamlayan iki farklı teoriye ihtiyaç duyulduğu ilkesi |
complementarity n.
|
|
Chemistry |
|
305 |
Chemistry |
birbirini izleyen üyeleri arasında düzenli farka sahip olan bir dizideki kimyasal bileşikler arasındaki ilişki |
homology n.
|
|
Biology |
|
306 |
Biology |
dna veya rna molekülünde birbirini izleyen üç nükleotit |
triplet n.
|
|
307 |
Biology |
döllenme ve ilgili süreçlerin iyi işaretlenmiş, birbirini izleyen, diploid ve haploid fazlarla sonuçlandığı bir organizma özelliği |
mixis n.
|
|
308 |
Biology |
gametlerin birbirini çekme eğilimi |
gamotropism n.
|
|
309 |
Biology |
hücrelerin birbirini çekme veya itme hareketi |
cytotaxis n.
|
|
310 |
Biology |
birbirini tekrar eden, gen kodlamayan nükleotid sekansları içeren |
redundant adj.
|
|
Biochemistry |
|
311 |
Biochemistry |
kimyasal grupların ve elektrik yüklerinin birbirini tümleyecek şekilde dizilimi |
complementarity n.
|
|
Astronomy |
|
312 |
Astronomy |
yörünge düzleminde iki veya daha fazla gökcisminin kütle çekimleri birbirini dengelediği için kütle çekimi yokmuş gibi hissedilen noktaların her biri |
lagrangian point n.
|
|
Zoology |
|
313 |
Zoology |
(metamer) birbirini izleyen segmentlerde tekrarlanan |
segmental adj.
|
|
Botanic |
|
314 |
Botanic |
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) |
centric adj.
|
|
315 |
Botanic |
birbirini saran doku tipine sahip (iletim demeti) |
centrical adj.
|
|
Agriculture |
|
316 |
Agriculture |
nöbetleşe ekimde birbirini takip eden mahsullerden her biri |
trick n.
|
|
317 |
Agriculture |
ekimi birbirini takip eden mahsullerin her biri |
shift n.
|
|
Tobacco |
|
318 |
Tobacco |
birbirini izleyen iki nefes arasındaki süre |
puff interval n.
|
|
Literature |
|
319 |
Literature |
birbirini takip eden dizelerin son harflerinin bir kelime oluşturduğu kısa şiir |
telestich n.
|
|
320 |
Literature |
birbirini takip eden kelimelerdeki vurgulanan ünlülerin tekrar etmesi |
vowel rhyme n.
|
|
321 |
Literature |
birbirini takip eden kelimelerdeki vurgulanan ünlülerin tekrar etmesi |
assonance n.
|
|
322 |
Literature |
birbirini takip eden cümle veya satırların sonunda kulağa benzer gelen ifadelerin kullanıldığı söz sanatı |
homoeoteleuton n.
|
|
323 |
Literature |
süslü bir etki yaratmak için kelime veya ifadenin birbirini takip edecek şekilde tekrarlanması |
gemination n.
|
|
324 |
Literature |
birbirini takip eden sayılar halinde yayınlanmayan yayın |
one shot n.
|
|
325 |
Literature |
birbirini takip eden sekiz ve altı hecelik dört dizeden oluşan kıta |
common metre n.
|
|
Linguistics |
|
326 |
Linguistics |
birbirini tanımlayan kafiyeli kelimelerden oluşan bulmaca (deli veli) |
alphagram n.
|
|
327 |
Linguistics |
süslü bir etki yaratmak için bir kelimenin veya ifadenin birbirini takip edecek şekilde tekrarlanması |
gemmination n.
|
|
328 |
Linguistics |
birbirini takip eden birden fazla yan cümlede yapılan kelime veya ifade tekrarı |
simploce n.
|
|
329 |
Linguistics |
(kökenbilimde) sıfır ile dönüşümlü olarak birbirini takip eden |
movable adj.
|
|
History |
|
330 |
History |
belirli bir tarihsel dönemde birbirini izleyen önemli olayları listeleyen tablo |
time chart n.
|
|
331 |
History |
belirli bir tarihsel dönemde birbirini izleyen önemli olayları listeleyen tablo |
time line n.
|
|
Archaeology |
|
332 |
Archaeology |
birbirini izleyen tabakalarda elde edilen buluntu dizisi |
sequence n.
|
|
Religious |
|
333 |
Religious |
(roma katolik kilisesinde) dokuz gün boyunca birbirini takip eden dualar |
neuvaines n.
|
|
334 |
Religious |
isa'nın kutsal üçlü'den ayrı bir kişi olmadığı, daha çok tanrı'nın birbirini izleyen üç şeklinden veya tezahüründen biri olduğunu savunan monarşianizm görüşü |
modalistic monarchianism n.
|
|
Philosophy |
|
335 |
Philosophy |
eski çin felsefesinde birbirini tamamladığı düşünülen iki doğa kuvvetinden biri |
yang n.
|
|
336 |
Philosophy |
birbirini destekleyen ardışık elemanlı teorileri destekleyen kimse |
serialist n.
|
|
Environment |
|
337 |
Environment |
bölgedeki biyotik gelişimi sırasında birbirini takip eden ekolojik topluluklar silsilesi |
sere n.
|
|
338 |
Environment |
biyotik gelişim sırasında birbirini takip eden bir dizi ekolojik topluluğa ait veya ilgili |
seral adj.
|
|
Geography |
|
339 |
Geography |
birbirini izleyen olay |
consequent n.
|
|
340 |
Geography |
birbirini izleyen birden fazla kıvrımı bulunan ve taşkın yatağı gibi nispeten düz arazilerde görülen bir akarsu |
meandering stream n.
|
|
341 |
Geography |
birbirini izleyen dik ve yumuşak eğimli yamaçları bulunan (topoğrafya) |
dip-and-scarp n.
|
|
Meteorology |
|
342 |
Meteorology |
birbirinden çok uzaktaki hava olaylarının birbirini etkilemesi |
teleconnection n.
|
|
Geology |
|
343 |
Geology |
birbirini kesme |
crosscut n.
|
|
Hunting |
|
344 |
Hunting |
kabza içindeki çerçeve uzantısının birbirini kuvvetle tutmasını sağlayan iç kabza bağlantısı |
stock insert n.
|
|
Football |
|
345 |
Football |
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenerek birbirini itecek pozisyonu oluşturma |
packing n.
|
|
346 |
Football |
(ragbide ortaya atılan topu kapmak için) takım arkadaşlarına kenetlenmiş bir biçimde birbirini itecek pozisyonu oluşturmak |
pack (down) v.
|
|
Card |
|
347 |
Card |
(poker) birbirini takip eden dört karttan oluşan ve iki kart dizisinden biriyle tamamlanabilen bir el |
open-ended adj.
|
|
Art |
|
348 |
Art |
harika manzaraların veya bölümlerin hayali olarak kaynaşıp birbirini izlemesi |
diorama [uk] n.
|
|
349 |
Art |
çiftlerin yan adımlar ile birbirini çevrelediği bir dans hareketi |
sashay n.
|
|
350 |
Art |
tasvir ettiği sahneleri belirgin bir kesintiye uğramadan birbirini takip eden (heykel) |
continuous adj.
|
|
Music |
|
351 |
Music |
(boru sesinde olduğu gibi) notaların birbirini takip etmesi |
tiralee n.
|
|
352 |
Music |
zıplama sırasında ayakların birbirine vurduğu sırada çalan birbirini takip eden vuruşlar |
batterie n.
|
|
353 |
Music |
birbirini takip eden sekiz notanın gövdesini birbirine bağlayan kalın yatay çizgi |
beam n.
|
|
354 |
Music |
birbirini takip eden tonlar arasındaki hızlı geçiş |
glissando n.
|
|
355 |
Music |
birbirini takip eden iki nota |
conjoint degrees n.
|
|
356 |
Music |
toplu ve solo çalınan kısımların birbirini izlediği beste |
concertante n.
|
|
357 |
Music |
birbirini kesintisiz olarak takip eden aynı türden akorlar |
consecutive chords n.
|
|
358 |
Music |
iki ayağın birbirini takip ederek kaydırıldığı bir dans adımı |
slip n.
|
|
359 |
Music |
toplu ve solo çalınan kısımların birbirini izlediği |
concertante adj.
|
|
Painting |
|
360 |
Painting |
eşleşen iki parça üzerine yapılan, genel tek bir konu hakkında birbirini tamamlayıcı veya zıtlık içeren resimlerden oluşan eser |
diptych n.
|
|
Photography |
|
361 |
Photography |
bir hareketin birbirini izleyen aşamalarını kaydetmek için hızlı ve art arda gelen flaşlar kullanılarak çekilen (fotoğraf) |
multiflash adj.
|
|
Printery |
|
362 |
Printery |
farklı dillerdeki aynı metni birbirini takip eden satırlar olarak içeren (kitap) |
interlineal adj.
|
|
363 |
Printery |
birbirini takip eden satırlarda farklı dillerde yazılmış |
interlinear adj.
|
|
364 |
Printery |
birbirini takip eden satırlarda farklı metinlerde basılmış |
interlinear adj.
|
|
Latin |
|
365 |
Latin |
günler birbirini takip eder |
truditur dies die expr.
|
|