certain - Turco Inglés Diccionario
Historia

certain

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "certain" en diccionario turco inglés : 31 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
certain adj. kesin
certain adj. belirli
certain adj. belli
certain adj. bazı
General
certain n. kesinlik
certain n. katiyet
certain n. kuşkusuzluk
certain adj. kati
certain adj. şüphesiz
certain adj. belirlenmiş
certain adj. kuşkusuz
certain adj. muayyen
certain adj. belli
certain adj. kaçınılmaz
certain adj. birtakım
certain adj. muhakkak
certain adj. kesin
certain adj. emin
certain adj. mutlak
certain adj. güvenilir
certain adj. malum
certain adj. belli başlı
certain adj. belirli
certain adj. bazı
certain adj. kimi
certain adj. sabit
certain adj. tayini mümkün
certain pron. bazıları
certain pron. kimileri
certain pron. belli başlı olanları
Trade/Economic
certain adj. serten

Significados de "certain" con otros términos en diccionario inglés turco: 269 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
for certain adv. elbette
General
certain thing n. elde bir
the habit of using a certain expression n. ağız alışkanlığı
certain inconsistencies n. birtakım tutarsızlıklar
manner of running ( of a certain device) n. çalıma şekli
certain limit n. belirli sınır
certain items n. belli başlı ana kalemler
certain event n. kesin olay
certain procedures n. belirli işlemler
certain procedures n. belirli usuller
certain procedures n. belirli prosedürler
certain parts of the media n. bir kısım medya
certain information n. bazı bilgiler
certain information n. kesin bilgi
a certain time of period n. belli zaman periyodu
a certain time period n. belli zaman periyodu
certain privileges n. belirli ayrıcalıklar
certain privileges n. bazı ayrıcalıklar
certain amount n. belirli miktar
certain place n. belli yer
certain conditions n. belli şartlar
certain type n. belirli tip
certain kind n. belirli tür
certain type n. belirli tür
a certain development stage n. belli bir gelişim evresi
certain goals n. belirli hedefler
give somebody a certain idea v. kanaat uyandırmak
feel certain v. emin olmak
make certain v. garantiye almak
be certain v. emin olmak
be brought into a certain state v. belirli bir duruma getirilmek
make certain of v. garantiye almak
make certain v. garantilemek
be dead certain v. kalıbını basmak
make certain v. kesinleştirmek
bring into a certain state v. belirli bir duruma getirmek
bind someone to a specific or a certain condition v. şarta bağlamak
bind someone to a specific or a certain requirement v. şartına bağlamak
bind someone to a specific or a certain requirement v. şarta bağlamak
bind someone to a specific or a certain condition v. şartına bağlamak
take (a certain country's) citizenship v. vatandaşlığa geçmek
acquire (a certain country's) citizenship v. vatandaşlığına geçmek
acquire (a certain country's) citizenship v. vatandaşlığa geçmek
take (a certain country's) citizenship v. vatandaşlığına geçmek
(a certain thing) slip one's mind v. aklından çıkmak
(a certain thing) slip one's mind v. akıldan çıkmak
drop down below a certain level v. belli bir seviyenin altına düşmek
improve oneself in a certain field v. bir konuda kendini geliştirmek
demand (a certain period of) time v. zaman istemek
act in a certain manner v. yönünde hareket etmek
be certain v. kesin olmak
acquire (a certain) color v. renk almak
not be certain v. kesin olmamak
act in (a certain) manner v. tutum sergilemek
act in (a certain) manner v. tavır sergilemek
have passed (a certain age) v. gün almak
live in (a certain) way v. yol tutmak
begin to live in (a certain) way v. yol tutmak
be correct to a certain degree v. doğruluk payı olmak
be true to a certain extent v. doğruluk payı olmak
make certain of v. doğruluğundan emin olmak
bring something to a certain degree v. belirli bir aşamaya getirmek
do in certain order v. belirli bir düzen içinde yapmak
be unable to go beyond a certain point v. belli bir noktadan öteye gidememek
do in certain way v. belirli bir düzen içinde yapmak
do in certain manner v. belirli bir düzen içinde yapmak
can not go beyond a certain point v. belli bir noktadan öteye gidememek
know for certain v. kesin olarak bilmek
know for certain v. kesin bilmek
know for certain v. emin olmak
keep at a certain level v. belli bir seviyede tutmak
reach a certain age v. yaşı kemale ermek
be of a certain age v. yaşı kemale ermek
(a certain thing) give someone a headache v. bir işten dolayı başı ağrımak
reach a certain size v. (şirket vb.) belli bir büyüklüğe gelmek
reach a certain size v. (şirket vb.) belirli bir büyüklüğe ulaşmak
reach a certain scale v. (şirket vb.) belirli bir büyüklüğe ulaşmak
reach a certain scale v. (şirket vb.) belli bir büyüklüğe gelmek
reach a certain size v. (şirket vb.) belirli bir büyüklüğe gelmek
reach a certain size v. (şirket vb.) belli bir büyüklüğe ulaşmak
reach a certain scale v. (şirket vb.) belli bir büyüklüğe ulaşmak
reach a certain scale v. (şirket vb.) belirli bir büyüklüğe gelmek
(tourists) to spend (euros/dollars etc) in a certain country v. döviz bırakmak
follow a certain dress code v. belli bir kıyafet kuralına uymak
know for certain v. adı gibi emin olmak
all but certain v. hemen hemen emin olmak
a certain extent adj. belli bir derecede
a certain extent adj. bir dereceye kadar
a certain extent adj. belli bir oranda
certain of adj. -den emin
a certain number of adj. belli bir sayıda
a certain part of adj. belli bir kısmının
certain [rare] adj. yatkın
certain [rare] adj. aşina
certain [obsolete] adj. değişmez
certain [obsolete] adj. sağlam
at certain times adv. belirli zamanlarda
to a certain extent adv. bir dereceye kadar
for certain adv. kesinlikle
at a certain level adv. belirli düzeyde
for certain adv. şüphesiz
to a certain extent adv. bir derece
for certain adv. muhakkak
for certain adv. kesin olarak
to a certain extent adv. belirli bir noktaya kadar
after a certain age adv. belirli bir yaştan sonra
to a certain extent adv. kısmen
to a certain degree adv. kısmen
to a certain degree adv. bir dereceye kadar
under certain circumstances adv. belli şartlarla
under certain conditions adv. belli şartlarla
to some (a certain) extent adv. bir dereceye kadar
to some (a certain) extent adv. bir noktaya kadar
at certain intervals adv. belirli aralıklarla
at certain intervals adv. belli aralıklarla
in certain circumstances adv. belli şartlarda
in certain circumstances adv. belli durumlarda
after a certain point adv. bir noktadan sonra
in particular/certain points adv. belli noktalarda
to a certain extent adv. bir ölçüde
for a certain sum of money adv. belirli bir ücret karşılığı
for a certain sum adv. belirli bir ücret karşılığı
for a certain fee adv. belirli bir ücret karşılığı
after a certain age adv. belli bir yaştan sonra
after a certain age adv. belli yaştan sonra
in a certain sense adv. (belli) bir bağlamda/anlamda
for certain adv. yakinen
in a certain amount of adv. belli sayıda
certain [dialectal] adv. kesinlikle
certain [dialectal] adv. muhakkak
at certain intervals adv. belirli aralıklarla
of a certain adv. kesinlikle
of a certain adv. elbette
of a certain adv. şüphesiz
of a certain adv. muhakkak
one thing is certain that conj. şurası gerçektir ki
Phrasals
clock (someone or something) at (a certain speed) v. (birinin/bir şeyin belli bir hızda gittiğini) tespit etmek
clock (someone or something) at (a certain speed) v. (birinin/bir şeyin belli bir hızda gittiğini) ölçmek
Phrases
from a certain point of view expr. belli bir bakış açısına göre
from a certain point of view expr. bir açıdan bakılırsa
to a certain degree expr. belli bir ölçü dahilinde
to a certain extent expr. belli bir ölçü dahilinde
due to certain reasons expr. belli sebeplerden dolayı
if it meets certain conditions expr. belli şartları taşıması halinde
to my certain knowing expr. iyice biliyorum ki
although not yet certain expr. kesin olmasa da
what's certain that expr. kesin olan şu ki
although not yet certain expr. kesin olmamakla birlikte
this much is certain expr. şurası gerçektir ki
Proverb
no wind serves him who addresses his voyage to no certain port nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar yardım edemez
nothing is certain but the unforeseen ne olacağı belli olmaz
no wind serves him who addresses his voyage to no certain port nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez
Colloquial
make certain v. emin olmak
make certain v. kuşku duymayacak şekilde bilmek
have certain problems in the class v. sınıf içinde bazı sorunlar yaşamak
be certain v. kesin olarak bilmek
be certain of (something) v. (bir şeyden) emin olmak
be certain of (something) v. (bir şeyi) kesin/tam olarak bilmek
be certain that (something will happen or is the case) v. (bir şeydin olacağından/olduğundan) emin olmak
be certain that (something will happen or is the case) v. (bir şeyin olacağını/olduğunu) kesin olarak bilmek
all but certain expr. kaçınılmaz
one thing is certain expr. kesin olan bir şey var
a (certain type of person or thing) among (others) expr. (birileri/bir şeyler) arasında en müstesna olanı
a (certain type of person or thing) among (others) expr. (birilerinin/bir şeylerin) en müstesnası
a (certain type of person or thing) among (others) expr. (birileri/bir şeyler) arasında en özel olanı
a (certain type of person or thing) among (others) expr. (birilerinin/bir şeylerin) en iyi/güzel örneği
a (certain type of person or thing) among (others) expr. (birileri/bir şeyler) arasında en üstün özelliklere sahip olan kişi/şey
a (certain type of person or thing) among (others) expr. (birilerinin/bir şeylerin) şahı
a (certain type of person or thing) among (others) expr. (birilerinin/bir şeylerin) en üstünü
certain sure expr. kesinlikle emin
certain sure expr. tamamen emin
up to a (certain) point expr. (belli) bir noktaya kadar
up to a (certain) point expr. (belirli) bir dereceye kadar
up to a (certain) point expr. kısmen
Idioms
certain party n. malum/söz konusu taraf/kişi
come out (a certain way) on (something) v. (bir şeyden belli bir sonuç) almak
come out (a certain way) on (something) v. (bir iş, proje, girişim) belli bir şekilde sonuçlanmak
sell something for a certain price v. belli bir fiyata satmak
make certain of v. garantiye almak
make certain v. güvence vermek
make certain of v. elde etmeyi kesinleştirmek
make certain v. inandırmak
make certain v. temin etmek
come in (a certain position) v. (birinci/ikinci vb) olarak bitirmek
make certain of v. (bir şeyi) güvence altına almak
sell something for a certain price v. (liradan/dolardan) satmak
make certain (that) something v. bir şeyi garantiye almak
make certain (that) something v. bir şeyi kesinleştirmek
make certain (that) something v. bir şeyden emin olmak
make certain of (something) v. (bir şeyi) garantiye almak
make certain of (something) v. (bir şeyi) kesinleştirmek
make certain of (something) v. (bir şeyden) emin olmak
make certain of something/of doing something v. bir şeyi/bir şey yapmayı garantiye almak
make certain of something/of doing something v. bir şeyden emin olmak
sell for a certain price v. belli bir fiyata satmak
sell for a certain price v. bell bir fiyattan satmak
of a certain age adj. belli bir yaşa gelmiş
of a certain age adj. belirli bir yaşa gelmiş
of a certain age adj. çok genç değil
of a certain age adj. gençliği solmuş
of a certain age adj. yaşını başını almış
(as) certain as death and taxes adj. allahın emri
(as) certain as death and taxes adj. kesin
(as) certain as death and taxes adj. şüphesiz
all but certain to expr. hemen hemen kesin
all but certain to expr. çok büyük ihtimalle
to a certain extent expr. belirli bir sınıra kadar
to a certain extent expr. bir yere kadar
of a certain age expr. belli yaştaki
to a certain extent expr. belirli bir yere kadar
as certain as death and taxes expr. kaçınılmaz
certain as death and taxes expr. kaçınılmaz
to a certain extent expr. kısmen
dead certain expr. kesinlikle
nothing is certain but death and taxes expr. ölümden ve vergilerden başkası yalan
somebody of a certain age expr. (belli bir) yaşa gelmiş
somebody of a certain age expr. (belli bir) yaştaki
doesn't have a (certain kind of) bone in (one's) body expr. (birinin) damarlarında bir damla bile kötülük/kıskançlık bulunmaz
hell has no fury like a (certain type of person) scorned expr. aşkta reddedilmiş (bir kişinin) gazabı cehennemde bile görülmez
hell has no fury like a (certain type of person) scorned expr. hiç kimse, aşkta geri çevrilmiş (birinden) daha tehlikeli olamaz
Speaking
it's not certain/clear yet expr. henüz belli değil
certain sure expr. kesinlikle
that is quite certain! expr. kesinlikle!
Trade/Economic
electrical equipment designed for use within certain voltage limits n. belirli gerilim sınırları dahilinde kullanılmak üzere tasarlanmış elektrikli teçhizat
notices of certain events n. belirli olaylara ilişkin ihbarlar
period-certain annuity n. dönemi belli sigorta poliçesi
certain contract n. kesin sözleşme
annuity certain n. mukarrer taksit
Law
right to terminate under certain conditions n. belirli koşullar altında fesh etme hakkı
certain annuity n. kesin yıllık
certain contract n. kesin sözleşme
attachment of certain property n. muayyen eşyanın haczi
the mother is always certain expr. ana daima bellidir
Insurance
term certain n. muayyen bir süre
Advertising
face of (certain brand) n. (bir markanın) reklam yüzü
Technical
electrical equipment designed for use within certain voltage limits n. belirli gerilim sınırları dahilinde kullanılmak üzere tasarlanmış elektrikli teçhizat
certain physical and mechanical properties n. bazı fiziksel ve mekanik özellikler
making-up by volume of certain prepackaged liquids n. hazır ambalajlı sıvı mamullerin hacim tespiti
ranges of nominal quantities and nominal capacities permitted for certain prepackaged products n. hazır ambalajlı belirli ürünler için müsaade edilen nominal kapasite ve dolum miktarı serileri
making-up by weight or by volume of certain prepackaged products n. hazır ambalajlı mamullerin ağırlık ve hacim esasına göre net miktar tespiti
make certain v. emin olmak
make certain v. kesinlik kazandırmak
make certain v. temin etmek
make certain v. tahkik etmek
under certain collision conditions expr. belirli çarpışma şartlarında
within certain limits expr. belirli limitler içinde
Computer
certain event expr. kesin olay
Automotive
braking devices of certain categories of motor vehicles and of their trailers n. belirli motorlu araç sınıflarının ve römorklarının frenleme düzenekleri
certain components and characteristics of two or three-wheel motor vehicles n. iki veya üç tekerlekli motorlu araçların bazı aksam ve özellikleri
burning behaviour of materials used in the interior construction of certain categories of motor vehicles n. motorlu araçların belirli sınıflarının iç yapılarında kullanılan malzemelerin yanma davranışı
speed limitation devices or similar speed limitation on-board systems of certain categories of motor vehicles n. motorlu araçların hız sınırlayıcı donanımları ve bunların takılması
lateral protection (side guards) of certain motor vehicles and their trailers n. motorlu araçların ve römorklarının yan koruması (yan koruyucular)
spray-suppression systems of certain categories of motor vehicles and their trailers n. motorlu araçlar ve römorklarının belirli sınıflarına ait paçalık sistemleri
Marine
number of cycles of a  certain stress range n. yorulma göstergesi olarak kullanılan gerilme döngü sayısı
Food Engineering
methods of analysis for verifying that certain additives used in foodstuffs satisfy criteria of purity n. gıda katkı maddelerinin saflık kriterleri analiz metotları
certain partly or wholly dehydrated preserved milk for human consumption n. insan tüketimine yönelik tamamen veya kısmen dehidre edilmiş süt
certain sugars intended for human consumption n. insan tüketimine sunulan bazı şekerler
methods of analysis for testing certain partly or wholly dehydrated preserved milk for human consumption n. insan tüketimine sunulan koyulaştırılmış süt ve süttozunun analiz metotları
methods of analysis for testing certain sugars intended for human consumption n. kişiler tarafından tüketimi öngörülen şekerlerin analiz metotları
certain lactoproteins (caseins and caseinates) intended for human consumption n. kişiler tarafından tüketimi öngörülen yenilebilir kazein ve kazeinatlar
fruit juices and certain similar products n. meyve suyu ve benzeri ürünler
use of certain preservatives for the surface treatment of citrus fruit and on the control measures to be used for the qualitative and quantitative analysis of preservatives in and on citrus fruit n. turunçgillerde yüzeyde kullanılan koruyucu maddeler ve bu koruyucuların kalitatif ve kantitatif analiz metotları
Statistics
almost certain n. hemen hemen kesin
Agriculture
certain parts and characteristics of wheeled agricultural or forestry tractors n. tekerlekli tarım veya orman traktörlerinin bazı parçaları ve özellikleri
certain components and characteristics of wheeled agricultural or forestry tractors n. tekerlekli tarım veya tarım traktörlerinin bazı aksamları ve karakteristikleri
History
certain methods for the quantitative analysis of binary textile fibre mixtures n. ikili tekstil lif karışımlarının kantitatif analiz yöntemleri
Environment
pollution caused by certain dangerous substances n. belirli tehlikeli maddelerden kaynaklanan kirlenme
Football
be in goal for (a certain team) v. kalede olmak
be in goal for (a certain team) v. takımının kalesini korumak