fakir - Turco Inglés Diccionario
Historia

fakir



Significados de "fakir" en diccionario turco inglés : 10 resultado(s)

Inglés Turco
General
fakir n. numaracı
fakir n. dolandırıcı
fakir n. hint fakiri
fakir n. fakir
fakir n. derviş
fakir n. fakir (hindu)
fakir n. sahtekar
fakir n. (islamiyet'te veya hinduizm'de) kutsal kabul edilen dilenci keşiş
fakir n. (islamiyet'te veya hinduizm'de) dünyevi serveti reddeden münzevi
Dyeing
fakir n. turuncu sarının soluk bir tonu

Significados de "fakir" en diccionario inglés turco : 47 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
fakir poor adj.
General
fakir pauper n.
fakir fakir n.
fakir poor person n.
fakir arm n.
fakir needy adj.
fakir destitute adj.
fakir impecunious adj.
fakir ropy adj.
fakir indigent adj.
fakir small adj.
fakir distressed adj.
fakir penurious adj.
fakir necessitous adj.
fakir penniless adj.
fakir lean adj.
fakir poor adj.
fakir of little means adj.
fakir unmoneyed adj.
fakir unpennied adj.
fakir bareboned adj.
fakir hard-up adj.
fakir busted adj.
fakir dollarless adj.
fakir poorly off adj.
fakir inopulent adj.
fakir disadvantaged adj.
fakir short adj.
fakir silverless adj.
fakir fortuneless adj.
Colloquial
fakir badly off adj.
fakir hungry adj.
Idioms
fakir poor person n.
fakir have-not n.
fakir down and out adj.
fakir culturally disadvantaged adj.
fakir culturally deprived adj.
fakir out at the heel adj.
fakir out at the heels adj.
fakir out at the knees [obsolete] adj.
Trade/Economic
fakir poor adj.
fakir obolary [obsolete] adj.
Law
fakir pauper n.
Archaic
fakir improsperous adj.
fakir sely adj.
Slang
fakir brassic lint adj.
British Slang
fakir povvy adj.

Significados de "fakir" con otros términos en diccionario inglés turco: 175 resultado(s)

Turco Inglés
General
fakir (hindu) fakir n.
fakir fukara the poor n.
proteinden fakir diyet low protein diet n.
fakir semt slum n.
fakir olma impoverishment n.
fakir hastanesi lazaretto n.
fakir kişi pauper n.
fakir ve hasta kimse lazar n.
fakir semt poor quarter n.
zengin ile fakir arasındaki uçurum gap between rich and poor n.
fakir karışım poor mixture n.
gelişmeye çalışan fakir veya az gelişmiş ülke developing country n.
zengin fakir high and low n.
fakir borçlunun yemini poor debtor's oath n.
fakir ülke poor country n.
fakir mahallesi poor neighbourhood n.
yoksul/fakir mahalle poor neighborhood n.
yoksul/fakir semt poor neighborhood n.
fakir siyah insanlar poor black people n.
fakir insanlar the have-nots n.
çok fakir kimse pauper n.
fakir kimse beggar n.
fakirlere yardım için arkadaşlarını fakir birinin evinde içkiye davet etmek bidale n.
fakir numarası yapan kimse micher n.
zenginlerin alışkanlık ve giyimlerine özenen fakir genç erkek buckeen [ireland] n.
aşırı fakir kimse miserable n.
aşırı fakir olma dyvoury n.
fakir kimse poor n.
fakir insanlar poor n.
fakir halklar poor n.
fakir insanlar poor people n.
fakir halklar poor people n.
fakir edebiyatı poormouth n.
fakir halk poraille n.
fakir insanlar poraille n.
fakir erkek deadbeat [australia] n.
fakir kimse puir [scotland] n.
fakir halk puir [scotland] n.
(fakir bir ülkede yaşayan) bakıma muhtaç çocuk foster child n.
(fakir bir ülkede yaşayan) bakıma muhtaç çocuk foster-child n.
fakir mahalle olma slumdom n.
fakir kimse snake [obsolete] n.
fakir bölge street n.
fakir semtleri hayır için dolaşmak slum v.
fakir semtleri hayır için dolaşmak go slumming v.
fakir düşmek become poor v.
fakir olmak be poor v.
fakir/yoksul kalmak remain poor v.
fakir edebiyatı yapmak poor-mouth v.
fakir numarası yapmak mitch [dialect] v.
fakir hale getirmek depauperate v.
fakir hale getirmek depauperize [us] v.
fakir hale getirmek depauperise [uk] v.
fakir edebiyatı yapmak poormouth v.
çok fakir poverty-stricken adj.
çok fakir dirt poor adj.
kaynak yönünden fakir resource-poor adj.
fakir olmayan nonpoor adj.
yakıt yönünden fakir lean adj.
daha fakir broker adj.
fakir ailede doğan lowborn adj.
fakir ailede doğan lowbred adj.
(ruhen) fakir dispossessed adj.
(hartlepool'da) fakir shan adj.
nişasta bakımından fakir starchless adj.
fakir bir biçimde needingly adv.
fakir bir biçimde needily adv.
Proverb
fakir olmak suç değil poverty is not a crime
fakir olmak günah değil poverty is no sin
zengin arabasını dağdan aşırır fakir/züğürt düz ovada yolunu şaşırır them as has, gets
fakir olmak suç değil poverty is no crime
fakir olmak günah değil poverty is not a sin
Colloquial
fakir ve eğitimsiz tabakadan gelen insanlar the mob [obsolete] n.
fakir anası a lady bountiful n.
fakir edebiyatı poor mouth n.
(georgia ve güney carolina'daki çam ormanlarında yaşayan) fakir beyaz sandhiller n.
fakir olmak be badly off v.
maddi açıdan fakir poor in money adj.
çok fakir dirt-poor adj.
Idioms
fakir fukara poor person n.
fakir fukara have-not n.
fakir anası the lady bountiful n.
şehrin yoksul/fakir bölümü wrong side of the tracks n.
zengin fakir the haves and the have-nots n.
fakir bölge skid row n.
çok fakir churchmouse n.
çok fakir olmak not have a penny to bless (oneself) with [old-fashioned] v.
çok fakir olmak not have a penny to bless yourself with v.
çok fakir olmak not having a pot to piss in nor a window to throw it out of v.
çok fakir/yoksul olmak be as poor as church mice v.
çok fakir olmak not have a pot to piss in v.
çok fakir olmak be as poor as church mice v.
fakir olmak be down and out v.
çok fakir/yoksul olmak not have a penny v.
daha fakir olmak go down in the world v.
çok/aşırı fakir poor as a church mouse adj.
çok/aşırı fakir poor as church mice adj.
çok/aşırı fakir poor as a churchmouse adj.
aşırı fakir as poor as a job's turkey expr.
aşırı fakir poor as a job's turkey expr.
çok fakir as poor as lazarus expr.
çok fakir as poor as church mice expr.
çok fakir as poor as a church mouse expr.
çok fakir down to chili and beans expr.
fakir fukara down and out expr.
fakir ama temiz/dürüst poor but clean expr.
şehrin yoksul/fakir bölümü other side of the tracks expr.
şehrin yoksul/fakir bölümünde on the wrong side of the tracks expr.
şehrin fakir mahallelerinde on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul/fakir bölümünden from/on the wrong side of the tracks expr.
şehrin fakir mahallelerinden from/on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul/fakir bölümünde yaşayan from/on the wrong side of the tracks expr.
şehrin fakir mahallelerinde yaşayan from/on the wrong side of the tracks expr.
zengin/fakir tabakanın nasıl yaşadığı how the other half lives expr.
Trade/Economic
aşırı borçlu fakir ülkeler heavily indebted poor countries n.
özellikle fakir veya gelişmekte olan ülkelerde maddi olanağı kısıtlı olanlara girişimler için sağlanan düşük miktarlı kredi microloan n.
en fakir devletler fourth world n.
Politics
ağır borç yükleri altındaki fakir ülkeler highly indebted poor countries n.
kentsel dönüşüm projesi kapsamında devletin şehrin fakir ve varoş semtlerindeki binaları yıkması slum clearance n.
(fransız devrimi döneminde) fakir sınıftan devrimci sansculotte n.
(fransız devrimi döneminde) fakir sınıftan devrimci sans-culotte n.
Industry
fakir gaz poor gas n.
Tourism
fakir semtlerin turistik amaçlarla dolaşılması ghetto tourism n.
fakir semtlerin turistik amaçlarla dolaşılması slum tourism n.
fakir semtlerin turistik amaçlarla dolaşılması poverty tourism n.
fakir semtlerin turistik amaçlarla dolaşılması slumming n.
Technical
fakir karışım lean fuel mixture n.
fakir mahlut lean mixture n.
Textile
fakir kol elbow n.
Automotive
çok fakir yanma ultra lean combustion n.
elektronik kontrollü fakir yanma electronic lean burn n.
fakir karışım lean mixture n.
fakir karışım azot oksit katalisti lean nox catalyst n.
fakir karışıma bağlı tekleme lean misfire n.
fakir karışımla çalışan motor lean burn engine n.
fakir karışım lean mixture n.
fakir karışım lean air-fuel mixture n.
fakir karışım poor mixture n.
katmanlı fakir yanma stratified lean burn n.
fakir yanmalı lean-burn adj.
fakir karışımla çalışan lean-burn adj.
Mining
fakir cevher poor mineral n.
Medical
cüzzamlı fakir insanlar için devlet hastanesi lazaretto n.
d vitamini ve kalsiyumdan fakir diyet diet with poor vitamin d and calcium n.
fakir hastanesi lazar house n.
fakir hastanesi lazaret n.
fakir hastanesi lazaretto n.
fakir hastanesi lazarette n.
fakir hastanesi pesthouse n.
fakir hastanesi pest house n.
Marine Biology
oksijence fakir tabaka oxygen-poor layer n.
fakir (az çeşitlilikli) depauperate adj.
Social Sciences
abd'de karavan parklarında yaşayan fakir kimseler trailer trash n.
dünyanın fakir bölgeleri poor-world n.
fakir mahallelerin yaygınlaşıp artması slumism n.
Education
fakir çocuklar için ücretsiz bir ilkokul (eskiden) ragged school n.
History
geceleri fakir kişilerin cesetlerini gömü için taşıyan kimse vespillo n.
Religious
çok fakir kimse lazarus n.
Geology
organik içerik bakımından fakir olan kalkerli bir toprak türü sierozem n.
Slang
(karayipler'de) beyaz ırktan fakir kimse redleg n.
güneyli ve fakir beyaz corncracker [us] n.
fakir cahil beyaz white trash n.
fakir görgüsüz beyaz poor white trash n.
güneyli ve fakir beyaz corncracker n.
kilisede fakir ve ihtiyaç sahipleriyle ilgilenen alaylı görevli autem diver [obsolete] n.
abd'de karavan parklarında yaşayan fakir kimseler tpt (trailer park trash) n.
abd'de karavan parklarında yaşayan fakir kimseler trailer (park) trash n.
beyaz ırktan olan fakir insan peckerwood n.
çok fakir olmak not have a pot to pee in [us] v.
çok fakir olmak not have a pot to piss in [us] v.
çok fakir he hasn't got a brass razoo expr.
fakir puşt broke-ass punk expr.
British Slang
fakir mahalle spam valley n.
Modern Slang
zengin görünümlü fakir all flash, no cash n.
zengin gibi yaşayan fakir kimse all flash, no cash n.