live - Turco Inglés Diccionario
Historia

live

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "live" en diccionario turco inglés : 64 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
live v. yaşamak
live adv. naklen
General
live n. elektrik yüklü
live v. oturmak
live v. yaşamak (hayat)
live v. beslenmek
live v. geçinmek
live v. ikamet etmek
live v. geçirmek
live v. sürmek (yaşam/ömür)
live v. hayatta kalmak
live v. eğleşmek
live v. yaşamak
live v. ömür geçirmek
live v. sağ olmak
live v. canlı olmak
live v. var olmak
live v. mevcut olmak
live v. ikamet etmek
live v. hayatın tadını çıkarmak
live v. hayat sürmek
live v. hayat geçirmek
live v. hayat sürmek
live adj. yanmamış
live adj. yanan
live adj. yaşayan
live adj. cereyanlı (tel/ray vb)
live adj. elektrikli (tel)
live adj. hayat dolu
live adj. hareketli
live adj. canlı (yayın)
live adj. diri
live adj. zinde
live adj. güncel
live adj. parlak
live adj. sönmemiş
live adj. cereyanlı
live adj. canlı
live adj. enerjik
live adj. atik
live adj. çevik
live adj. önemli
live adj. havası iyi (top)
live adv. canlı olarak
live adv. anında
Technical
live v. hayatta olmak
live v. yüzer durumda kalmak
live v. yaşamak
live adj. akım taşıyan
live adj. akım taşıyıcı
live adj. akımlı
live adj. aktif
live adj. diri
live adj. canlı
live adj. cereyanlı
live adj. hareketli
live adj. gerilim altında
live adj. elektrikli
live adj. sönmemiş
live adj. yüklü
live adj. yanan
Computer
live adj. gerilim altında
Television
live n. canlı yayın
Aeronautic
live adj. akım geçen

Significados de "live" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
General
live embers n. sönmemiş ateş korları
live body n. yaşayan vücut
a live issue n. günün önemli sorunu
live wire n. elektrikli tel
live wire n. girişken kimse
live model n. canlı model
live birth n. canlı doğum
live programme n. canlı program
live wire n. cereyanlı tel
live load n. canlı yük
live studio program n. canlı stüdyo programı
live rail n. elektrikli ray
live axle n. hareket dingili
live load n. yararlı yük
live programme n. naklen program
live television programs n. canlı televizyon programları
live bait n. canlı yem
the world we live in n. yaşadığımız dünya
a desire to live n. yaşama isteği
will to live n. yaşama isteği
a live broadcast n. canlı yayın
the live n. canlı
a live broadcast n. naklen yayın
the live plants n. canlı bitkiler
a live broadcast streaming n. canlı yayın akışı
a live broadcast stream n. canlı yayın akışı
live-in help n. yatılı yardımcı
live music n. canlı müzik
live support n. canlı destek
live snail n. canlı salyangoz
live-in lover n. hayat arkadaşı
words to live by n. güzel ve özlü sözler
live happily ever after n. (onlar erdi muradına) sonsuza dek mutlu yaşadılar
reason to live n. yaşamak için amaç
live show n. canlı gösteri
live rounds n. gerçek mermi
live entertainment n. canlı eğlence
live-in nanny n. yatılı dadı
go live n. canlıya geçiş
live chat n. canlı sohbet
live music show n. canlı müzik gösterisi
live session n. canlı oturum
live session n. canlı performans
live recording n. hücum kayıt
desire to live n. yaşam arzusu
desire to live n. yaşama arzusu
live box n. su canlılarını canlı tutmak için suya yerleştirilen kutu
live feathers n. canlı kuştan koparılan tüyler
live trap n. hayvanları canlı yakalamak için kullanılan tuzak
live out v. sonuna kadar yaşamak
live up to v. istediği hayat standardına ulaşmak
live through v. yaşamak
live in seclusion v. inzivaya çekilmek
live with v. ile birlikte yaşamak
live on someone else v. haraç yemek
live in misery v. sefalet çekmek
live a long life v. gömlek eskitmek
live on v. yaşamını idame ettirmek
live at somebody's expense v. parasını yemek
live from hand to mouth v. kıt kanaat geçinmek
live to see one's children grow up and get married v. mürüvvetini görmek
live in one's own world v. kendi aleminde yaşamak
live with memories v. anılarla yaşamak
live through v. başından geçmek
live from hand to mouth v. kıtı kıtına idare etmek
live out of suitcases v. kaplumbağa gibi yaşamak
live by one's wits v. geçinmek için uyanık ve kurnaz olmak
live through v. zor bir durumdan sağ olarak çıkmak
live in opulence v. bolluk içinde yaşamak
live in luxury v. saltanat sürmek
live off v. geliriyle geçinmek
live in v. oturmak
live in a world of one's own v. kendi dünyasında yaşamak
live on v. ile beslenmek
live out of suitcases v. evini sırtında taşımak
live from hand to mouth v. kazandığını yemek
live alone v. yalnız yaşamak
make somebody live happily v. gün göstermek
live on the razor's edge v. ölümle kalım arasında olmak
live up to one's reputation v. şöhretini doğrulayacak bir yaşam sürmek
live by v. geçinmek
live a debauched live v. hovardalık etmek
live it up v. gününü gün etmek
live on the razor's edge v. iki ateş arasında kalmak
live long v. muammer olmak
live in sin v. nikahsız olarak beraber yaşamak
live at somebody's expense v. sırtından geçinmek
live down v. unutturmak
live quietly v. başını dinlemek
live an upright life v. namusuyla yaşamak
live from hand to mouth v. elden ağıza yaşamak
live through v. görüp geçirmek
live a healthy and happy life v. gün görmek
live fast v. hızlı yaşamak
live by one's pen v. kalemiyle geçinmek
live a lie v. hayatını yalan üzerine kurmak
live a healthy life v. sağlıklı yaşamak
live a double life v. ikiyüzlü bir hayat yaşamak
live a life of luxury v. varlık içinde yaşamak
live like fighting cocks v. krallar gibi yaşamak
live the life of riley v. bey gibi yaşamak
live in a rented house v. kirada oturmak
live a single life v. bekar yaşamak
live in v. yerleşmek
live through v. yaşamak (bir zamanı/olayı)
live on borrowed money v. borç yemek
live on v. geçimini sürdürmek
live the moment v. anı yaşamak
live in luxury v. kont gibi yaşamak
live through v. sağ salim çıkmak
live like a gentleman v. efendi gibi yaşamak
live out of suitcases v. göçebe hayatı yaşamak
live and learn v. yaşayarak öğrenmek
live it up v. cümbüş yapmak
live through v. zorluklara rağmen başarmak
not to live till the morning v. sabaha çıkmamak
live together v. birlikte yaşamak
find a place to live v. başını sokmak
live and let live v. kendinden pay biçmek
live freely v. hayatını yaşamak
live on v. geçinmek
live out of suitcases v. çantası sırtında gezmek
live on v. ile geçinmek
live off v. ile geçinmek
live in poverty v. yoksulluk çekmek
live a lie v. sahte hayat geçirmek
make enough to live off v. dünyalık doğrultmak
live up to v. ulaşmak
live it up v. vur patlasın çal oynasın eğlenmek
live in want v. yoksulluk içinde yaşamak
not to live long enough to v. ömrü vefa etmemek
live outside the country v. ülke dışında yaşamak
live a bohemian lifestyle v. bohem hayatı yaşamak
live in safety v. güven içinde yaşamak
live in safety v. güvenle yaşamak
live in safety v. güvenli biçimde yaşamak
live one's life to the full v. hayatını doyasıya yaşamak
live one's life to the full v. hayatın tadını çıkarmak
live under the same roof v. aynı çatı altında yaşamak
live in fear for one's life v. ölüm korkusuyla yaşamak
live in fear for one's life v. öldürülme korkusuyla yaşamak
live a life of great misery v. sürüm sürüm sürünmek
live to a ripe old age v. dünyaya kazık kakmak
live in hard conditions v. zor şartlar altında yaşamak
live long enough (to see) v. ömrü yetmek
live a lie v. bir yalanı yaşamak
live in (a certain) way v. yol tutmak
begin to live in (a certain) way v. yol tutmak
live a life of luxury v. lüks içinde yaşamak
be broadcasted live v. canlı yayınlanmak
watch live v. canlı izlemek
live in better conditions v. daha iyi şartlarda yaşamak
live life v. hayat yaşamak
live in a city v. şehirde yaşamak
live like the kings v. krallar gibi yaşamak
live like a king v. kral gibi yaşamak
make it fit to live in v. yaşanır kılmak
make it suitable to live in v. yaşanır kılmak
live on one's nerves v. diken üstünde olmak
live off v. kıt kanaat geçinmek
live off v. geçimini sağlamak
live off v. parasıyla yaşamak
live off v. geçimini (-den) sağlamak
live by v. ile yaşamak
live in a city with no coast v. denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak
live in an inland city v. denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak
live in a landlocked city v. denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak
live within one's limits v. kendi olanaklarının dahilinde yaşamak
live in the present v. zamanının insanı olmak
live a modest life v. mütevazı bir yaşam sürmek
live a modest life v. mütevazı bir hayat yaşamak
live from day to day v. günü gününe yaşamak
live from day to day v. yarınını düşünmeden yaşamak
live with parents v. aile ile yaşamak
live with family v. aile ile yaşamak
live with family v. aileyle yaşamak
live with parents v. aileyle yaşamak
live with parents v. anne babasıyla yaşamak
live a humble life v. mütevazı bir yaşam sürmek
live a humble life v. mütevazı bir hayat yaşamak
live life to the fullest v. dolu dolu yaşamak
live life fully v. dolu dolu yaşamak
live up to reforms v. reformlara uygun bir şekilde yaşamak
live hopelessly v. umutsuz biçimde yaşamak
live up to reforms v. reformları yerine getirmek
broadcast live v. canlı yayınlamak
live self-sufficiently v. kimselere muhtaç olmadan yaşamak
live on the edge v. hayatı uçlarda yaşamak
live in exile v. sürgünde yaşamak
live life in the fast lane v. uçlarda yaşamak
live life in the fast lane v. hızlı yaşamak
live on the edge v. uçlarda yaşamak
live life in the fast lane v. hayatı uçlarda yaşamak
live off the land v. gıdasını tarladan temin ederek yaşamak
listen live v. canlı dinlemek
live a life v. yaşam sürdürmek
live up to expectations v. beklentilere karşılık vermek
live to do something v. bir amaç uğruna yaşamak
live a happy life v. mutlu bir hayat sürmek
live a happy life v. mutlu yaşamak
live a happy life v. mutlu bir yaşam sürmek
live happily v. mutlu yaşamak
live by the rules v. kurallara göre yaşamak
live under the wings of v. kanatları altında yaşamak
live as a slave v. köle gibi yaşamak
live abroad v. ülke dışında yaşamak
live abroad v. yurtdışında yaşamak
live abroad v. memleket dışında yaşamak
live separated from v. ayrı yaşamak
live next door to someone v. kapı komşusu olmak
live like a parasite v. parazit gibi yaşamak
live downtown v. şehir merkezinde yaşamak
give someone six months to live v. birine altı ay ömür biçmek
live in the woods v. ormanda yaşamak
live up to v. -e uygun yaşamak
live one's childhood v. çocukluğunu yaşamak
live one's youth v. gençliğini yaşamak
live in harmony v. ahenk içinde yaşamak
live in the shadow of guns v. silahların gölgesinde yaşamak
live under the shadow of guns v. silahların gölgesinde yaşamak
live in luxury v. lüks içinde yaşamak
live penuriously v. kıt kanaat geçinmek
live life to the fullest v. hayatı dolu dolu yaşamak
live rent-free v. kira ödemeden/vermeden yaşamak
live in the basement of the school v. okulun bodrumunda yaşamak
live separated from her husband v. kocasından ayrı yaşamak
live apart from her husband v. kocasından ayrı yaşamak
live apart from his wife v. karısından ayrı yaşamak
live separated from his wife v. karısından ayrı yaşamak
live apart from her husband v. eşinden ayrı yaşamak
live separated from her husband v. eşinden ayrı yaşamak
live apart from his wife v. eşinden ayrı yaşamak
live separated from his wife v. eşinden ayrı yaşamak
live for one's children v. çocukları için yaşamak
live in a village v. bir köyde yaşamak
live on a very small amount of money v. çok az bir parayla geçinmek
live to the age of sixty-eight v. altmış sekiz yaşına kadar yaşamak
live under something v. altında/alt katında yaşamak/oturmak
live under the threat of bankruptcy v. iflas tehdidi altında yaşamak
live under a law office v. bir hukuk bürosunun altında/alt katında yaşamak/oturmak
live together with one's sister v. ablasıyla beraber yaşamak/oturmak
live together with one's sister v. kız kardeşiyle beraber yaşamak/oturmak
live off campus v. kampüs dışında yaşamak
live in fear v. korku içinde yaşamak
live by the sea v. deniz kenarında yaşamak
live by the sea v. geçimini denizden sağlamak
live within one's assigned area v. kendisine tahsis edilen/verilen alan/bölge içerisinde/dahilinde yaşamak
live longer than someone v. birinden daha uzun/fazla yaşamak
live to regret v. pişmanlık yaşamak
live together in harmony v. birlikte/beraber uyum içinde yaşamak
live freely v. bağımsız yaşamak
live independently v. bağımsız yaşamak
live on the margins of society v. toplumun sınırlarında/kıyısında yaşamak
live in a small apartment v. küçük bir dairede oturmak
live on the border of v. 'nın sınırında yaşamak
live long enough v. ömrü vefa etmek
live in third world conditions v. üçüncü dünya ülkesi şartlarında yaşamak
live in the slums v. gecekondu mahallesinde yaşamak
live in the slums v. kenar mahallede yaşamak
live in a foreign country v. yabancı bir ülkede yaşamak
live long v. uzun yaşamak
live to the age of 95 v. 95 yaşına kadar yaşamak
live long v. çok yaşamak
live the nomadic life v. göçebe hayatı yaşamak
live up to v. -e göre yaşamak
live alone v. tek başına yaşamak
live by oneself v. tek başına yaşamak
live across the street from each other v. aynı sokakta karşılıklı evlerde oturmak
live in peace v. barış içinde yaşamak
cost countless live v. sayısız cana mal olmak
live a double life v. çifte hayat yaşamak
live in the wild v. vahşi doğada yaşamak
live at high altitude v. yüksek rakımda yaşamak
live together v. iç içe yaşamak
have 6 months to live v. 6 ay ömrü kalmak
have 6 months to live v. altı ay ömrü kalmak
kill to live v. yaşamak için öldürmek
live in the same town v. aynı şehirde yaşamak
live in a small flat v. küçük bir dairede oturmak
live in separate houses v. ayrı evlerde yaşamak
live from day to day v. günübirlik yaşamak
live-stream v. canlı yayınlamak
live in water v. suda yaşamak
broadcast a live feed v. canlı yayın yapmak
live for something v. bir şey uğruna yaşamak
continue to live v. yaşamaya devam etmek
live on one's capital v. kazanmadan tüketmek
live on one's capital v. üretmeden tüketmek
live on one's capital v. sermayeden yemek
live long v. uzun ömürlü olmak
live by hunting v. avlanarak yaşamak
have six months to live v. altı ay ömrü kalmak
have six months to live v. 6 ay ömrü kalmak
live-in adj. işyerinde oturan
live-in adj. işyerinde oturmayı gerektiren (iş)
live-in adj. yatılı
live-in adj. aynı evde yaşayan
accompanied with live music adv. canlı müzik eşliğinde
accompanied by live music adv. canlı müzik eşliğinde
on live adv. yaşarken
on live adv. hayatta
long live interj. yaşa
long live interj. yaşasın
so, live it up interj. öyleyse yaşamana bak
long live my sultan interj. padişahım çok yaşa
live the moment interj. anı yaşa
Phrasals
live down v. (bir şeyi) zamanla unutturmak
live out v. hizmetinde olmak
live with v. ikamet etmek
live with v. biriyle beraber yaşamak
live out v. evden uzakta köle gibi yaşamak
live down v. kendini affettirecek şekilde yaşamak
live with v. cinsel ilişkiye girmek
live out v. sonuna kadar dayanmak
live with v. katlanmak
live out v. ömrü vefa etmek
live with v. tahammül göstermek
live with v. kabullenmek
live among v. aralarında yaşamak
live together v. beraber yaşamak
live up to v. beklentilerini karşılamak
live with something v. dayanmak
live with something v. ile yaşamak
live with something v. katlanmak
live with something v. tahammül etmek
live something down v. (kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak
live for v. -e için yaşamak
live over something v. (bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak
live above something v. (bir şeyin/bakkal vs) üst katında/üzerinde yaşamak
live down something v. (kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak
live something over v. (geçmişe dönüp) bir şeyi yeniden yaşamak
live in v. (çalıştığı yerde) oturmak/yaşamak
live something down v. (bir utancı) zamanla unutmak
live up to v. umduğu gibi olmak
live up to (someone's) expectations v. (birinin) beklentilerini karşılamak
live up to (someone's) expectations v. (birinin) beklediği kadar iyi olmak
live up to (someone's) expectations v. (birinin) umduğu kadar iyi olmak
live (something) over again v. (bir şeyi) yeniden yaşamak
live (something) over again v. yaşadığı (bir şeyi) canlı bir şekilde tekrar hatırlamak
live (something) over again v. yaşadığı (bir şeyi) zihninde tekrar canlandırmak
live (something) over again v. (bir şeyi) baştan tekrar yaşamak
live (something) over again v. (bir şeyi) sil baştan yaşamak
live (something) over again v. (bir şeyi) geri dönüp tekrar yaşamak
live off (of) (something) v. (bir şeyle) yaşamak
live off (of) (something) v. (bir şey) yiyerek/içerek yaşamak/hayatta kalmak
live off (of) (something) v. hayatını (bir şeyle) sürdürmek
live off v. … yiyerek yaşamak
live off v. … yiyerek yaşamını sürdürmek
live off v. … yiyerek hayatta kalmak
live off v. … ile yaşamak
live off v. hayatını … ile sürdürmek
live out v. hedefine/isteğine ulaşmak
live out v. hedeflediği/istediği şeyi elde etmek
live out v. hayal ettiği şeyin taklidini yaşamak
live out v. tutkuyla istediği/merak ettiği şeyin bir benzerini yaşamak
live out v. hayal ettiği şeyin simülasyonunu tecrübe etmek
live out v. uzakta yaşamak/oturmak
live out v. işinden, okulundan uzakta yaşamak/oturmak
live out v. çalışma alanının dışında yaşamak/ikamet etmek
live out v. iş yerinin dışında yaşamak/ikamet etmek
live out v. bir şeyle yaşamak
live out v. bir eşyayla, bir şey yiyerek yaşamak
live out v. bir eşyayla, bir şey yiyerek hayatını idame ettirmek/sürdürmek
live out v. çalıştığı evin dışında yaşamak
live out v. çalıştığı evde yatılı çalışan olmamak
live out v. hizmetçi/temizlikçi olarak çalıştığı evin dışında ikamet etmek
live out v. yatılı hizmetçi/temizlikçi olmamak
live out v. sonuna kadar tecrübe etmek
live out v. hayal edilen, planlanan, istenen bir şeyin olduğunu görmek
live out v. hayal edilen, planlanan, istenen bir şeyi yaşamak/gerçekten tecrübe etmek
live on v. (öldükten/bittikten sonra) hatıralarda yaşamak
live on v. (öldükten/bittikten sonra) hafızalarda yaşamak
live on v. (öldükten/bittikten sonra) anılarda yaşamak
live on v. (öldükten/bittikten sonra) belleklerde yaşamak
live on v. (öldükten/bittikten sonra) insanların zihninde yaşamak
live on v. hafızalarda kalmak
live on v. hafızalarda yaşamaya devam etmek
live on v. hatıralarda/anılarda yaşamaya devam etmek
live above v. üst katında/üzerinde yaşamak
live above v. üst katında/üzerinde oturmak
live above (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üst katında/üzerinde yaşamak
live above (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üst katında/üzerinde oturmak
live among (someone) v. (bir süre birilerinin) arasında yaşamak
live among (someone) v. (bir süre birileriyle) yaşamak
live apart (from someone) v. (birinden) ayrı yaşamak
live apart (from someone) v. (biriyle) evleri ayırmak
live for (someone or something) v. (biri/bir şey) için yaşamak
live for (something) v. (bir şey) için heyecanlı olduğu bilinmek
live for (something) v. (bir şeyi) dört gözle beklediği bilinmek
live off (of) (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üzerinden geçinmek
live off (of) (someone or something) v. hayatını (birinin/bir şeyin) üzerinden geçindirmek
live off (of) (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) yardımıyla geçinmek
live off (of) (something) v. (bir şey) yiyerek yaşamak
live off (of) (something) v. (bir şeyle) beslenmek
live off (of) (something) v. (bir şey) yiyerek yaşamını sürdürmek
live over v. üstünde yaşamak
live over v. üst katında yaşamak
live over v. tekrar gözünde canlandırmak
live over v. tekrar yaşamak
live over v. yeniden yaşamak
live over v. zihninde tekrar canlandırmak
live over v. baştan tekrar yaşamak
live over v. geri dönüp tekrar yaşamak
live over v. sil baştan yaşamak
live to v. (bir yaşa) kadar yaşamak
live to v. (… yaşına) kadar yaşamak
live to v. (bir şeyi) görecek/deneyimleyecek kadar uzun yaşamak
live to v. (bir şey) için yaşamak
live to v. (bir şey) için var olmak
live to v. (bir şey) uğruna yaşamak
live under v. altında yaşamak
live under v. alt katında yaşamak
live under v. (birinin/bir şeyin) yönetimi altında yaşamak
live under v. (birinin/bir şeyin) kontrolü altında yaşamak
live under v. (birinin/bir şeyin) dayatması/kuralları altında yaşamak
live under v. (bir şey) tehdidi altında yaşamak
live under v. (bir şey) endişesiyle yaşamak
live up to (something) v. (beklendiği/umulduğu/tahmin edildiği) gibi olmak
live up to (something) v. (beklentiyi) karşılamak
live up to (something) v. (beklenen/umulan/tahmin edilen) kadar olmak
live up to (something) v. (sözünü) tutmak
live up to (something) v. (verdiği sözü, üstüne düşeni) yerine getirmek
live with (someone) v. (biriyle) yaşamak
live with (someone) v. (biriyle) birlikte yaşamak
live with (someone) v. (biriyle) aynı evi paylaşmak
live with (someone) v. (biriyle) aynı evde yaşamak
live with (something) v. (bir şeyle) yaşamak
live with (something) v. (bir şeye) katlanmak
live with (something) v. hayatını (bir şeyle) devam ettirmek
live with (something) v. (bir şeyi) kabul edip onunla yaşamaya devam etmek
live with (something) v. (bir şeyi) kabullenmek
live within v. (sınırları) içerisinde yaşamak
live within v. (sınırları belli bir alan) içerisinde yaşamak
live within v. dahilinde yaşamak
live within v. aşmadan/dışına çıkmadan yaşamak
live within v. (bütçesi/kaynakları) dahilinde yaşamak
live within v. (bütçesini/gelirini) aşmamak
live without v. olmadan yaşamak
live without v. '-siz yaşamak
Phrases
can't live with them, can't live without them expr. onla da olmaz, onsuz da
can't live with them, can't live without them expr. onla da olmuyor, onsuz da
can't live with them, can't live without them expr. ne onla ne onsuz
think simple live simple expr. basit düşün basit yaşa
long live the king expr. kralımız çok yaşa
long live the king expr. kralım çok yaşa
you only live once expr. sadece bir kere yaşarsın
long live hell for all tyrants! expr. zalimler için yaşasın cehennem!
if I live to be a hundred expr. yüz yaşına gelsem de (anlamayacağım/yapmayacağım)
as long as I live expr. yaşadığım sürece
as far as I live expr. yaşadığım sürece
live long and prosper expr. uzun/çok yaşa ve muvaffak ol
live long and prosper expr. uzun ömür ve başarı dilerim, esen kal
Proverb
they that live longest see most çok yaşayan çok bilir
man cannot live by bread alone insan sadece ekmekle yaşayamaz
eat to live but do not live to eat yaşamak için ye yemek için yaşama
he who fights and runs away may live to fight another day korkak damgası yememek adına kaybedilen bir savaşta boşuna ölmektense ilerde kazanabileceği bir savaş vermek için canını korumak
people who live in glass houses shouldn't throw stones sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı
people who live in glass houses shouldn't throw stones kişi kendinde herhangi bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalıdır
people who live in glass houses shouldn't throw stones dinime küfreden müslüman olsa
man does not live by bread alone insan sadece ekmekle yaşamaz
man cannot live by bread alone hayat sadece yemekten ibaret değildir
man cannot live by bread alone insan sadece ekmekle yaşamaz
man does not live by bread alone hayat sadece yemekten ibaret değildir
man cannot live by bread alone yalnız ekmekle yaşanmaz
man does not live by bread alone yalnız ekmekle yaşanmaz
live by the sword die by the sword su testisi su yolunda kırılır
eat to live not live to eat yaşamak için ye yemek için yaşama
eat to live, not live to eat yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalı
people who live in glass houses shouldn't throw stones dinime söven müslüman olsa
better a live coward than a dead hero ölü bir kahraman olmaktansa, canlı bir korkak olmayı yeğlerim
better die with honour than live with shame utançla yaşamaktansa onurla ölmek daha iyidir
a live dog is better than a dead lion tilkinin dirisi, aslanın ölüsünden yeğdir
fools build houses and wise men live in them usta, yaptığı evde oturacak kadar zengin değildir
those who live in glass houses not throw stones sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmazlar
live, horse, and you will get grass zorluklara direnen/sabreden mükafatını alır
fools build houses and wise men live in them ustanın, inşa ettiği evde oturmaya gücü yetmez
fools build houses and wise men live in them usta, inşa ettiği evde oturamazmış
(it's) better to be a live dog than a dead lion yaşayan bir köpek ölü bir aslandan iyidir
(it's) better to be a live dog than a dead lion yaşayan bir korkak olmak ölü bir kahraman olmaktan iyidir
those who live by the sword, die by the sword kılıçla yaşayan kılıçla ölür
those who live by the sword, die by the sword su testisi su yolunda kırılır
those who live in glass houses shouldn't throw stones sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı
those who live in glass houses shouldn't throw stones kişi kendinde herhangi bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalıdır
those who live in glass houses shouldn't throw stones dinime küfreden müslüman olsa
those who live in glass houses shouldn't throw stones dinime söven müslüman olsa
Colloquial
live round n. gerçek mermi
desire to live n. yaşama hevesi
live up to all the hype v. beklenildiği gibi olmak
live to regret it v. gelecekte/ileride pişman olmak
live in the past v. geçmişte yaşamak
live a double life v. iki hayat yaşamak
live high on the hog v. lüks içinde yaşamak
live in the past v. modern düşünmemek
live well v. lüks içinde yaşamak
live like a lord v. krallar gibi yaşamak
live high off the hog v. lüks içinde yaşamak
live to oneself v. kendi başına yaşamak
live beyond one's limits v. kendi olanaklarının ötesinde yaşamak
live high on the hog v. para içinde yüzmek
live high off the hog v. para içinde yüzmek