tam bir - Turco Inglés Diccionario
Historia

tam bir



Significados de "tam bir" en diccionario inglés turco : 6 resultado(s)

Turco Inglés
General
tam bir full-blooded adj.
tam bir to the core adv.
Colloquial
tam bir big fat adj.
tam bir every inch a expr.
Idioms
tam bir (straight) from central casting expr.
tam bir (straight) out of central casting expr.

Significados de "tam bir" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
General
tam bir uyum total harmony n.
tam bir hafta a full week n.
tam sarışınlara göre bir yer real blonds paradise n.
tam bir bela a positive nuisance n.
tam bir gizlilik strict secrecy n.
tam bir yabancı perfect stranger n.
tam bir deneyim quite an experience n.
tam bir yalancı compulsive liar n.
tam bir yalancı chronic liar n.
tam bir yalancı pathological liar n.
tam bir yalancı habitual liar n.
tam bir fiyasko a total fiasco n.
tam bir fiyasko a total flop n.
tam bir fiyasko a total washout n.
bir cins tam buğday unu graham flour n.
tam bir örneği prime example n.
bir (tam) sayının 1 eksiği preceding number n.
bir (tam) sayının 1 sayı önce geleni preceding number n.
(bir şeyin) tam tersi the reverse n.
tam bir kayıp a complete waste n.
bir ipin silindir etrafında tam tur dönüşü lap n.
bir işi tam yapan kimse whole-hogger n.
tam bir dinlenme halinden sonra tekrar başlangıç yapma getaway n.
dörder çiftten oluşan gruplarla yapılan bir dansta kişinin tam karşısındaki dansçı opposite n.
gök cismi etrafında bir tam tur dönüşü tamamlamak için geçen süre orbit period n.
tam ortasında bir "y" tasviri yer alan arma shakefork n.
bir işi tam yapmak go the whole hog v.
bir şeyi tam istenilen şekilde yapmak get something right v.
tam bir anlayışsızlık göstermek show a total lack of comprehension v.
tam bir dönüş yapmak come full circle v.
tam bir kopyası olmak bear a striking resemblance to v.
bir dile tam anlamıyla hakim olmak have a full command of a language v.
tam bir trajedi gibi görünmek seem like such a tragedy v.
tam anlamıyla birinci sınıf bir skandal olmak have all the makings of a first-class scandal v.
-e tam bir tezat teşkil etmek stand in stark contrast to v.
tam tersi bir durumu olmak have a reverse situation v.
tam tersi bir duruma sahip olmak have a reverse situation v.
(iyi bilinmeyen bir şeyin) tam bir tanımlamasını yapmak reconstruct v.
tam bir tur atmak swing round the circle v.
tam bir tur attırmak swing round the circle v.
(bir şeyin) tam boyut ve şeklini kararlaştırmak develop v.
(ışık) tam geçirgen olmayan bir şeyden geçmek filter v.
bir yere tam oturmak seat v.
tam anlamıyla/tam bir royal adj.
tam bir gün sürmeyen ahemeral adj.
adı veya karakteri bir şeyin tam zıttı olan antilogous adj.
(bir şeyin) değerini tam olarak kavrayamamış misappreciative adj.
tam bir yöne doğru due adv.
tam bir (bazen alaycı şekilde) right adv.
tam bir içtenlikle in all sincerity adv.
tam bir şekilde to a t adv.
tam bir (alaylı bir ifadeyle söylenir) right adv.
kesin/tam bir zıtlık/karşıtlık içinde in sharp contrast to prep.
tam gelişmemiş anlamı veren bir ön ek lyo- pref.
Phrasals
(birini veya bir şeyi başka birinin veya bir şeyin) tam önüne yerleştirmek/koymak set (someone or something) before (someone or something) v.
(birini veya bir şeyi başka birinin veya bir şeyin) tam önüne yerleştirmek/koymak set something before (someone, something, or some creature) v.
davranışlarıyla/yaptıklarıyla tam bir erdem/bilgelik örneği/timsali olmak exemplify (something) by (something) v.
davranışlarıyla/yaptıklarıyla tam bir erdem/bilgelik örneği/timsali olmak exemplify something by something v.
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak trust (one) to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak trust (one) to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak trust (one) to (do something) v.
bir yelkeni rüzgarı tam tutacak şekilde kesmek fill away v.
birini/bir şeyi birinin veya bir şeyin tam yukarısına koymak set someone or something above someone or something v.
birini/bir şeyi birinin veya bir şeyin tam yukarısına yerleştirmek set someone or something above someone or something v.
(bir şeye) tam oturtmak snap into (something) v.
bir şeyi bir şeye tam oturtmak snap something into something v.
bir şeyi bir şeye tam oturtmak snap something in v.
bir şeye tam oturmak snap into something v.
(bir şeyin) tam karşısına geçmek square up with (something) v.
(bir şeyin) tam dibinde olmak verge upon (something) v.
(bir şeyin) tam dibinde olmak verge on (something) v.
(bir şeyin) tam zamanı/yeri olmak call for (something) v.
(bir şeyin) tam tersi/aksi olmak contrast to (something) v.
(bir şeyi birine) tam olarak söylemek enunciate (something) to (one) v.
(birini bir şeye) tam hazır/uygun hale getirmek fit (one) for (something) v.
birini bir şeye tam hazır/uygun hale getirmek fit someone for something v.
(bir şeye) tam oturmak flush with (something) v.
(bir şeyle) tam örtüşmek flush with (something) v.
(birini/bir şeyi) tam yetkiyle/güçle kontrol etmek reign over (someone or something) v.
(bir şey) üzerinde tam kontrol sağlamak sew (something) up v.
(tam bir sayıya/parçaya) bölünmek/ayrılmak split in (number or fraction) v.
(tam bir sayıya/parçaya) bölmek/ayırmak split in (number or fraction) v.
(tam bir sayıya/parçaya) bölünmek/ayrılmak split into (number or fraction) v.
(tam bir sayıya/parçaya) bölmek/ayırmak split into (number or fraction) v.
(birinin/bir şeyin) tam önüne gitmek/geçmek step up to (someone or something) v.
Phrases
bir kadın tam kadın too many cooks in the kitchen [us] expr.
tam bir başarı quite an achievement expr.
tam bir saat a full hour expr.
tam bir gün sonra on the very next day expr.
tam bir düzine a round dozen expr.
tam bir umutsuzluk içinde in the depths of despair expr.
(bir şeyin) tam ortasında in the heat of (something) expr.
(biri/bir şey) tam bir (bir şey) (something), thy name is (someone or something) expr.
tam (belli bir zaman) içinde in (an amount of time) flat expr.
(bir şeyin) tam ortasında in the middle of (something) expr.
Proverb
bir işi yapıyorsan layıkıyla/tam yap if you bow at all bow low
Colloquial
tam bir maço man's man n.
tam bir çöp a load of (old) rubbish, nonsense, etc. n.
tam (bir şey) yapılacak yer the place to be n.
tam (bir şey) yapma yeri the place to be n.
tam (bir şey) yapmalık yer the place to be n.
tam bir aptal no-brow n.
tam bir kopyası the spitting image of n.
tam bir yalancı a stone liar n.
tam bir isim listesi a full roster n.
tam bir vatansever a patriot through and through n.
tam bir cehennem a living hell n.
tam bir başbelası the very devil n.
tam bir yalancı a flat-out liar n.
tam domuzlara uygun bir yer pig heaven n.
film ve edebiyatta kendi içerisinde tam bir karakter olmak yerine erkek kahramanın kişisel gelişimine katkıda bulunan ve onunla aşk ilişkisi olan sevimli ve ilginç özgür ruhlu kadın karakter mpdg (manic pixie dream girl) n.
tam bir baş belası a thorough pest n.
tam bir baş belası a thorough nuisance n.
tam bir baş belası a thorough mess n.
(bir şeyin) tam konumu/yeri fix on (something) n.
tam bir (bir şey) örneği olmak be (something) itself v.
tam bir (bir şey) abidesi olmak be (something) itself v.
tam bir sabırlılık örneği olmak be patience itself v.
tam bir sabır taşı olmak be patience itself v.
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak leave (something) to (one) (to do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak leave (something) to (one) (to do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk bir iş olmak leave (something) to (one) (to do something) v.
tam (birine) göre bir iş olmak leave it to someone v.
tam senlik/onluk bir iş olmak leave it to someone v.
(birini/bir şeyi) tam (birine/bir şeye) göre bulmak think (someone or something) is fit for (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) tam (birine/bir şeye) uygun bulmak think (someone or something) is fit for (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) tam (birine/bir şeye) layık görmek think (someone or something) is fit for (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) tam (birine/bir şeye) biçilmiş kaftan olarak düşünmek think (someone or something) is fit for (someone or something) v.
birini/bir şeyi tam birine/bir şeye göre bulmak think someone or something fit for someone or something v.
birini/bir şeyi tam birine/bir şeye uygun bulmak think someone or something fit for someone or something v.
birini/bir şeyi tam birine/bir şeye biçilmiş kaftan olarak görmek think someone or something fit for someone or something v.
(birine veya bir şeye tam) destek vermek be (all) for (someone or something) v.
(bir sorumluluğa, tavra, unvana) tam tamına uymak/uygun olmak wear well v.
(bir rolle, tavırla, unvanla) tam anlamıyla örtüşmek wear well v.
(bir şeyi) kesin/tam olarak bilmek be certain of (something) v.
tam (birine/bir şeye) göre olmak be made for (someone or something) v.
bir şeyi tam anlamak get something right/straight v.
tam (birine) göre bir iş olmak trust to do v.
tam (senlik/onluk) bir iş olmak trust to do v.
tam bir budala daft as a brush [uk] adj.
tam bir beyinsiz daft as a brush [uk] adj.
berbat/çok kötü/tam bir baş belası (kişi/şey) one heck of a (something or someone) expr.
tam bir dağınıklık all over the place expr.
tam bir gizlilik içerisinde in strict confidence expr.
tam bir sürpriz oldu I declare to goodness expr.
tam bir sürpriz oldu I declare (to goodness)! expr.
(birinin) bir göreve, role tam uyması (one's) face fits expr.
(birinin) bir göreve, role tam olması (one's) face fits expr.
(birinin) bir göreve, role tam uyması someone's face fits expr.
(birinin) bir göreve, role tam olması someone's face fits expr.
bu tam bir soygun that's a rip-off expr.
(bir şey) tam senlik (something) is you expr.
(bir şey) tam sana göre (something) is you expr.
(bir şey) tam sana uygun (something) is you expr.
tam bir (bir şey) every inch a (something) expr.
tam bir (bir şey) every inch the (something) expr.
tam (bir) yıldız every inch a star expr.
tam (bir) yıldız every inch the star expr.
tam sana/size göre (bir şeyim) var! have I got for you! expr.
(tam da birinden) bekleyeceğim/beklenecek bir hareket/davranış I wouldn't put it past (someone) expr.
(tam da) birinin yapmasını bekleyeceğim/yapması beklenecek bir hareket/davranış I wouldn't put it past somebody (to do something) expr.
tam olarak bir şey little/nothing short of something expr.
tamamen/tam anlamıyla bir şey little/nothing short of something expr.
tam bir (bir şey) quite the little (something) expr.
tam bir ... örneği there's/that's...for you expr.
işte bu tam bir ... there's/that's...for you expr.
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat alma vaktin! time (for you) to get a watch! exclam.
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat edinme zamanın! time (for you) to get a watch! exclam.
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat alma vaktin! time you got a watch! exclam.
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat edinme zamanın! time you got a watch! exclam.
Idioms
tam bir maço a man's man n.
tam bir baş belası a royal pain n.
tam bir baş belası royal pain n.
tam bir baş belası a royal pain n.
tam bir karmaşa a hot mess [us] n.
tümüyle/tam bir fiyasko all sizzle and no steak n.
tam bir karmaşa chinese fire drill n.
(tam bir) kurbağa boğan yağmuru a (real) frog-choker n.
(tam bir) kurbağa boğan yağmuru a (real) toad-choker n.
tam bir kargaşa confusion worse confounded n.
tam bir karışıklık confusion worse confounded n.
tam bir fiyasko abysmal failure n.
bir yerin tam ortası smack-dab in the middle of somewhere n.
bir yerin tam merkezi smack-dab n.
bir şeyin tam ortası/merkezi dead center n.
bir yerin tam ortası smack-bang in the middle of somewhere n.
bir yerin tam merkezi smack-bang n.
küçük/tam bir canavar a little horror n.
tam bir ateş topu fireball n.
tam bir karmaşa a complete shambles n.
tam bir ateş topu ball of fire n.
tam bir başarısızlık örneği all about the flops n.
tam bir başarısızlık/fiyasko a real flop n.
tam bir fiyasko nothing burger n.
tam bir fiyasko nothing burger n.
tam bir bilgi hazinesi a gold mine of information n.
tam bir bilgi deposu a gold mine of information n.
tam bir hengame a complete shambles n.
tam bir başarısızlık örneği abysmal failure n.
tam bir şeytan the devil incarnate n.
tam bir zarar a dead loss n.
tam bir başarısızlık a dead loss n.
(biri/bir şey) üzerinde tam kontrol free hand (with someone or something) n.
(biri/bir şey) üzerinde tam yetki free hand (with someone or something) n.
tam bir cehennem a hell on earth n.
tam bir … portresi (very) picture of something n.
tam bir bela a rotten egg n.
tam bir centilmen a scholar and a gentleman n.
tam bir yemek/öğün a square meal n.
insanların görüşlerini test etmek/insanları konuşturmak için aslında inandığı bir konunun tam tersini savunuyormuş gibi yapan kimse the devil’s advocate n.
insanların görüşlerini test etmek/insanları konuşturmak için aslında inandığı bir konunun tam tersini savunuyormuş gibi yapan kimse a devil’s advocate n.
(birine/bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme about-face (on someone or something) n.
(birine/bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme about-face (on someone or something) n.
(bir şey yapmak için) tam yetki carte blanche (to do something) n.
tam bir felaket unmitigated disaster [cliché] n.
tam bir facia unmitigated disaster [cliché] n.
tam bir afet unmitigated disaster [cliché] n.
tam bir yıkım unmitigated disaster [cliché] n.
tam bir talihsizlik unmitigated disaster [cliché] n.
(bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme about-face on (something) n.
uzaktaki bir şeyin tam konumu fix on something n.
bir şeyin tam yeri/konumu fix on something n.
tam bir bilgi hazinesi gold mine of information n.
tam bir bilgi deposu gold mine of information n.
tam bir bilgi kaynağı gold mine of information n.
tam ortasında/arasında kalan bir şey the happy/golden mean n.
tam bir (bir şey) örneği the soul of (something) n.
bir şeyin/işin tam ortası the thick of something n.
tam bir sağlıklı kişi portresi/görüntüsü çizmek/vermek be the picture of health v.
tam bir mutlu kişi portresi/görüntüsü çizmek/vermek be the picture of happiness v.
(bir yerde) ortalık tam bir karmaşaya/kaosa bürünmek be up for grabs v.
bir şey söyleyip hemen akabinde tam tersini/zıddını söylemek say something in the same breath v.
bir şeye yeterince/tam yer vermek allow something full play v.
birisi üzerinde tam bir hakimiyet kurmak have somebody by the short and curlies v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak have a sound grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak get a solid grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak get a sound grasp of something v.
bir şeyi (eskiyinceye/bozuluncaya kadar) tam anlamıyla kullanmak get a lot of mileage out of something v.
birisi üzerinde tam bir hakimiyet kurmak have somebody by the short hairs v.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak give something full play v.
bir işi tam yapmak go the whole hog v.
bir şeyi tam kalbinden vurmak strike at the heart of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak have a good grasp of something v.
bir şeyi yapmaya tam olarak hazır olmak be all set (to do something) v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak have a solid grasp of something v.
bir şeye yeterince/tam yer vermek give something full play v.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak allow something full play v.
birinin bir şeyi tam olarak anlamasını sağlamak set something straight v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak get a good grasp of something v.
bir şeyi yapmaya tam olarak hazır olmak get all set (to do something) v.
genel gidişatın tam tersi bir özellik göstermek buck the trend v.
tam bir vatansever olmak be a patriot through and through v.
-e tam bir tezat teşkil etmek stand in stark conflict with v.
bir konuyu tam anlamamış olmak have a tin ear v.
(bir şeyi) tam olarak hatırlamamak not put (one's) finger on (something) v.
(birinin/bir şeyin) üstünde tam kontrol sağlamak have a firm grip on (someone or something) v.
tam (birine) göre bir yer olmak be (one's) spiritual home v.
(biri/bir şey) üzerinde tam kontrol sağlamak have a tight grip on (someone or something) v.
(bir şeyi) tam olarak kavramak be across (something) v.
bir şeyi tam olarak kavramak be across something v.
tam bir başarı elde etmek scoop the pool v.
tam bir başarı elde etmek scoop the kitty v.
bir şeyin iyi/değerli olduğuna inancı tam olmak be a firm believer in (something) v.
bir şeyin iyi/değerli olduğuna inancı tam olmak be a great/firm believer in something v.
(birini/bir şeyi) tam dinlememek listen (to someone or something) with half an ear v.
(birini/bir şeyi) tam görmek get a good look at (someone or something) v.
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tam tersine çevirmek have about-face (on someone or something) v.
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tam tersine çevirmek do about-face (on someone or something) v.
tam birine göre bir yer olmak be somebody's spiritual home v.
tam bir amerikalı olmak be as american as apple pie v.
tam bir amerikan olmak be as american as apple pie v.
tam (bir şey) olmak be every inch a/the (something) v.
bir şeyin/bir şeyi yapmanın tam ortasında olmak be in the middle of something/of doing something v.
bir işin tam ortasında olmak be in the thick of it v.
bir işin tam ortasında olmak be in the thick of things v.
tamamen/tam anlamıyla (bir şey) olmak be nothing short of (something) v.
tam bir sabır taşı, dürüstlük abidesi, sadelik örneği olmak be patience, honesty, simplicity itself v.
(bir şey yapmak için) tam yetki carte blanche (to do something) v.
(birini/bir şeyi) eksiksiz/tam olarak temsil etmek do (someone or something) justice v.
(birini/bir şeyi) tam/doğru olarak yansıtmak do (someone or something) justice v.
(birini/bir şeyi) tam olarak göstermek do justice to (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) tam olarak anlatmak do justice to (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) doğru/tam olarak yansıtmak do justice to (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) tam olarak resmetmek/tanımlamak do justice to (someone or something) v.
birini/bir şeyi tam olarak göstermek do justice to v.
birini/bir şeyi tam olarak anlatmak do justice to v.
birini/bir şeyi doğru/tam olarak yansıtmak do justice to v.
birini/bir şeyi tam olarak resmetmek/tanımlamak do justice to v.
birini/bir şeyi tam olarak göstermek do justice to something/someone v.
birini/bir şeyi tam olarak anlatmak do justice to something/someone v.
birini/bir şeyi doğru/tam olarak yansıtmak do justice to something/someone v.
birini/bir şeyi tam olarak resmetmek/tanımlamak do justice to something/someone v.
birini/bir şeyi tam olarak göstermek do someone or something justice v.
birini/bir şeyi tam olarak anlatmak do someone or something justice v.
birini/bir şeyi doğru/tam olarak yansıtmak do someone or something justice v.
birini/bir şeyi tam olarak resmetmek/tanımlamak do someone or something justice v.
birini/bir şeyi tam olarak göstermek do someone or something justice v.
birini/bir şeyi tam olarak anlatmak do someone or something justice v.
birini/bir şeyi tam olarak göstermek do justice to someone or something v.
birini/bir şeyi tam olarak anlatmak do justice to someone or something v.
(bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirmek have about-face on (something) v.
(bir konuya tam anlamıyla) hakim olmak get a good grasp of (something) v.
(bir konuya tam anlamıyla) hakim olmak get a solid grasp of (something) v.
(bir konuya tam anlamıyla) hakim olmak get a sound grasp of (something) v.
(bir konuya tam anlamıyla) hakim olmak get a good grasp on (something) v.
(bir konuya tam anlamıyla) hakim olmak get a solid grasp on (something) v.
(bir konuya tam anlamıyla) hakim olmak get a sound grasp on (something) v.
(bir şeyde) tam yetki almak get a free hand with (something) v.
(bir şeyde) tam yetkilendirilmek get a free hand with (something) v.
(bir şeyde) tam salahiyet almak get a free hand with (something) v.
biri üzerinde tam bir hakimiyet kurmak get/have somebody by the short hairs v.
(birine/bir şeye) tam yetki vermek give rein to (someone or something) v.
birine/bir şeye tam yetki vermek give/allow somebody/something free/full rein v.
birine/bir şeye tam yetki vermek give/allow free/full rein to somebody/something v.
(birine/bir şeye) tam destek vermek go to the mat for (someone or something) v.
(biriyle beraber birine/bir şeye) tam destek vermek go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] v.
bir işi tam yapmak go whole hog v.
bir şeyi tam olarak kapmak have a (solid) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak idrak etmek have a (solid) grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak have a (solid) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak kapmak have a (sound) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak idrak etmek have a (sound) grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak have a (sound) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak kapmak have a (good) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak idrak etmek have a (good) grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak have a (good) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak kapmak get a (solid) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak idrak etmek get a (solid) grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak get a (solid) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak kapmak get a (sound) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak idrak etmek get a (sound) grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak get a (sound) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak kapmak get a (good) grasp of something v.
bir şeyi tam olarak idrak etmek get a (good) grasp of something v.
bir konuya tam anlamıyla hakim olmak get a (good) grasp of something v.
(bir sözcük) durumu tam anlatmamak not be the word for it v.
(bir şeyin) tam ödemesini yapmak pay scot and lot (for something) [obsolete] v.
(bir şeyi) tam çıkarmak put (one's) finger on (something) v.
(bir şeyi) tam olarak tespit etmek/hatırlamak/anımsamak put (one's) finger on (something) v.
(bir şeyin) tam üstüne basmak put (one's) finger on (something) v.
bir şey için tam şudur demek put your finger on something v.
(bir şey) için karnını tam/tıka basa doyurmamak save room (for something) v.
(birinin/bir şeyin) tam önüne gitmek/geçmek step right up to (someone or something) v.
tam (bir şey) yapacakken durmak stop short of (something) v.
tam bir şey yapacakken durmak stop short of doing something v.
tam birine/bir şeye göre olmak suit someone or something down to the ground [uk] v.
tam birine/bir şeye uymak suit someone or something down to the ground [uk] v.
tam (birine/bir şeye) göre tailor-made for (someone or something) v.
tam (biri/bir şey) için yapılmış/yaratılmış tailor-made for (someone or something) v.
tam (birine/bir şeye) uygun tailor-made for (someone or something) v.
tam bir amerikan american as apple pie adj.
tam bir amerikan american as apple pie adj.
(zorlu bir göreve karşı) tam donanımlı loaded for bear adj.
tam bir canavar evil to the core adj.
tam bir aptal dumber than a bag of hammers adj.
tam bir beyinsiz dumber than a bag of hammers adj.
tam bir salak dumber than a bag of hammers adj.
tam bir uydurma made out of whole cloth adj.
tam bir kaos içinde/nedeniyle between the jigs and the reels adv.
bir yerin tam ortasında smack-dab in the middle of somewhere expr.
bir yerin tam ortasında smack-bang in the middle of somewhere expr.
her şeyi tam, bir tek ismi eksik in all but name expr.
hızını almış (bir şeyin tam ortasında) on a roll expr.
tam sana/size göre bir şeyim var have I got something for you expr.
ta kendisi (bir de ne göreyim/tam karşımda/gelmiş) as big as life expr.
ta kendisi (bir de ne göreyim/tam karşımda/gelmiş) as large as life expr.
tam bir cehennem hell on earth expr.
tam bir uydurma (made up) out of whole cloth expr.
tam bir sessizlik hali nothing but crickets expr.
tam bir amerikan as american as apple pie expr.
tam bir şok quite the blast expr.
tam bir amerikalı as american as apple pie expr.
(bir olay için) tam zamanı high time expr.
(tam da) ondan bekleyeceğim/ beklenecek bir hareket/davranış I wouldn't put it past somebody expr.
tam bir lider every inch a leader expr.
tam bir lider every inch the leader expr.
tam bir amerikalı as american as mom and apple pie expr.
tam bir amerikan as american as mom and apple pie expr.
tam bir amerikalı as american as motherhood and apple pie expr.
tam bir amerikan as american as motherhood and apple pie expr.
tam (belli bir zamanda/saatte) at the stroke of (some specific time) expr.
kesin/tam olarak (belli bir zamanda/saatte) at the stroke of (some specific time) expr.
tam (biri/bir şey) kadar iyi every bit as good (as somebody/something) expr.
tam bir beceriksiz he couldn't raffle a chook in a pub expr.
(birinin/bir şeyin) tam gözünün önünde in full view (of someone or something) expr.
(bir şeyin/işin) tam ortasında in the thick of (something) expr.
(bir şeyin) tam ortasında in the throes of (something) expr.
tam amerikayı yansıtan bir değer, inanç, özellik, prensip mom and apple pie expr.
tam bir amerikan prensibi, özelliği, değeri, inancı mom and apple pie expr.
tam (belli bir zamanda/saatte) on the stroke of (some specific time) expr.
tam (bir saat başında) on the stroke of (some specific time) expr.
tam (bir şeye) smack-bang on (something) expr.
direkt/tam (bir şeyin) üzerine smack-bang on (something) expr.
bir şey tam sana göre something has your name on it expr.
Speaking
babasının tam bir kopyası he's a carbon copy of his father n.
böyle bir vücudun olduğunda her şey üzerine tam oturur when you have a body like that everything fits you perfectly expr.
bunu tam olarak bir ofis işi olduğu söylenemez it's not exactly an office work expr.
tam sana/size göre bir şeyim var I got something for you expr.
tam bir psikolojik muayeneden geçene kadar gözaltında kalacaksınız you are remanded until you have undergone a full psychological evaluation expr.
tam bir trajedi it's a real tragedy expr.
Trade/Economic
bir derneğe tam ortak olmayıp normal üyelerin bazı yükümlülüklerini kabul ederek tam üyeliğin bazı avantajlarından faydalanan kısmi üye associate member n.
bir kararın tek bir sonucu olması ve o sonucun da tam olarak bilinmesi certainty n.
malı satın almaya özendirmek için aşama aşama tam ve ayrıntılı bilgi sunma temeline dayalı bir satış biçimi formula selling presentation n.
tam anlamıyla bir kriz full blown-crisis n.
tam veya kısmi tazminat yerine geçen bir satış komisyonu ile on commission adv.
Law
tam bir tahkikat sonrası verilen mahkumiyet kararı abiding conviction n.
yasal anlamda tam mülkiyet olmamakla birlikte bir mülkten mülkiyet gibi yararlanma imkanı tanıyan yasal hak equitable estate n.
Insurance
tam zarar ihtimali bulunmayan durumları kapsayıcı kısmi teminat sağlayan bir sigorta türü first-loss policy n.
Technical
henüz tam olarak bilinmeyen olası bir insan türü homo-floresiensis n.
tam bir titreşimin süresi period of pendulum n.
uçuşta uçağın ekseni üzerinde tam bir devir yapması barrel roll n.
bir kabın gerçek içeriği ile tam kapasitesi arasındaki hacim farkı vacuity n.
tam yakıtlı bir roketin fırlatılma sırasındaki kütlesinin yakıtsız roketin kütlesine oranı mass ratio n.
Electric
tam bir devre loop n.
Mechanic
vidanın dişli bölümünün bir tam dönüşü screw thread n.
Textile
tam olarak bir kalıbı olmayan giyim tube n.
koşum takımı dokumacılığında bir motifin tam tekrarı gait n.
Architecture
(bir tam ve iki yarım triglifli) iki metop ditriglyph n.
(bir tam ve iki yarım triglifli) kare biçimli mermer levha ditriglyph n.
Automotive
başka bir araca tam yandan çarpma t-bone crash n.
(aracı) bir diğer aracın tam arkasına park etme parallel-parking n.
(aracı) bir diğer aracın tam arkasına park etmek parallel-park v.
Aeronautic
tam güç kontrol yüzeyi olan uçaklarda kullanılan ve pilota aerodinamik kuvvetlerle ilgili simülasyon sağlayan bir sistem artificial feel n.
uçağa tam konum ve yönü hakkında bilgi veren radyo sinyalleri ağından oluşan bir navigasyon sistemi omnidirectional radio range n.
uçağa tam konum ve yönü hakkında bilgi veren radyo sinyalleri ağından oluşan bir navigasyon sistemi omnidirectional range n.
Marine
bir teknenin tam hızla ilerlerken gövdesinin ön kısmının su yüzeyiyle teması kesilecek ölçüde kalkma plane n.
görece hızlı bir tür tam armalı gemi down-easter n.
Medical
bir hastalığı, bu hastalığın neden olduğu sonuçlardan farklı ya da bu sonuçların tam zıttı sonuçlar yaratan ilaçlarla tedavi etme yöntemi allopathy n.
bir hastalığı tam zıttı sonuçlar yaratan ilaçlarla tedavi etme yöntemi enantiopathy n.
baklagillerden ve tam tahıllardan oluşan bir beslenme şekli macrobiotic diet n.
ölü tam bakteri hücrelerinin süspansiyonlarından oluşan bir aşı whole-cell vaccine n.
Psychology
bir şeyi tam tersine dönüştürme enantiodromia n.
mevcut olan veya olduğu düşünülen bir kusuru, tam tersi durum söz konusuymuş gibi göstermeye çalışarak telafi etme çabası overcompensation n.
Gastronomy
tam yağlı sütten yapılan hafif sert bir peynir monterey n.
tam yağlı sütten yapılan hafif sert bir peynir monterey cheese n.
tam buğday unundan yapılan yuvarlak ve hafif tatlı bir bisküvi digestive biscuit n.
tam yağlı sütten elde edilen sarı bir peynir türü port-salut n.
Math
bir sayının 10 tabanına göre logaritması olan ondalık sayının tam kısmı characteristic n.
bir sayıyı tam bölen sayı aliquot n.
bir sayının tam böleni measure n.
(birçok programlama dilinde kullanılan) iki tam sayıya ait bölünme sonucunu geri getiren bir fonksiyon div n.
(bir şeye) tam bölünebilmek contain v.
ikiye tam bölünebilir bir sayı ile gösterilen even adj.
Physics
(kristalin) tam bir simetri oluşturabilmesi için gerekli dört düzleme sahip olduğu biçim tetartohedron n.
bir olay dizisi mümkünse tam tersinin de mümkün olduğunu öne süren fizik prensibi time reversal invariance n.
iki sesin frekansları oranının küçük bir tam sayı olması consonance n.
(elektrik akımı) tam bir dalga biçiminin birim zaman başına tekrar etme sayısı frequency n.
tam bir simetri oluşturabilmesi için gerekli dört düzleme sahip (kristal) tetartohedral adj.
Chemistry
et, balık, baklagiller ve tam tahıllı gıdalarda bulunan b vitamini kompleksi beyaz kristalli bir asit niacin n.
Biology
bireyin, üreme hücresinde bulunan tam olarak oluşmuş bir organizmanın büyümesiyle geliştiğine dair teori theory of preformation n.
tam bir yaşam döngüsü generation n.
biyolojik bir örnekte bulunan küçük moleküllü kimyasalların tam seti metabolome n.
biyolojik olarak fazla farklılaşmamış olup, belirli bir ortama da tam olarak uyarlanmamış generalized adj.
bir gruba özgü tam sayıda testise sahip olan holandric adj.
monoploid sayının tam bir katından daha fazla kromozom sayısı olan hyperploid adj.
tek bir hücresinde sekiz tam kromozom seti olan octoploid adj.
Astronomy
ayakucu: bir gözlemcinin düşey olarak tam altında bulunan nokta nadir n.
bir gezegenin yörüngesinde tam turu tamamlamayan uçuş suborbital flight n.
bir gezegenin yörüngesinde tam turu tamamlamayan uçuş suborbital spaceflight n.
bir gezegenin yörüngesinde tam turu tamamlamayan uçuş sub-orbital spaceflight n.
bir gezegenin yörüngesinde tam turu tamamlamayan uçuş sub-orbital flight n.
(gezegenin gerçekleştirdiği) bir tam dönüş rotation n.
(roket, füze) bir tam yörüngeyi tamamlamayan suborbital adj.
(yeryüzünde bir nokta) güneşin tam altında olan subsolar adj.
Zoology
parmakları tırnaksız ve tam gelişmemiş olan bir örümcek maymunu chameck (ateles chameck) n.
parmakları tırnaksız ve tam gelişmemiş bir örümcek maymunu tschakmeck n.
tam açıklığa sahip olanlar olmak üzere yapay bir karındanbacaklılar şubesi holostomata n.
Botanic
türü tam bilinmeyen zehirli bir bitki samnitis [obsolete] n.
Literature
(orta çağ ingiliz şiirinde) iki dize şeklinde basılıp her bir dizede yedi tam ve bir yarım ayak vezni bulunan şiir septenary n.
(orta çağ ingiliz şiirinde) iki dize şeklinde basılıp her bir dizede yedi tam ve bir yarım ayak vezni bulunan şiir septenar n.
Religious
(çin inancında bir tür kehanet olan) üç tam veya yarım çizgiden oluşan şekil trigram n.
(roma katolik kilisesi'nde) isa'nın tam insanlıktan yoksun olduğunu öne süren eski bir sapkın düşünce docetism n.
Military
birbirlerine zincir ile bağlanmış iki tam ya da bir tam bir yarım top güllesi chain shot n.
tam olarak hedefi vurmayan bir bomba, mermi near miss n.
yüksek infilak maddesinin tam ortasında çok tabakalı bir yapıdan meydana gelen patlayıcı fitil mild detonating cord n.
kuyruk yüzeyi olmayan bir uçağın rotadan tam çıkma, yunuslama ve tono atma fizibilitelerini test etmek için tasarlanan, nasa ve abd hava kuvvetleri tarafından üretilen bir hava aracı manta (multi-axis no-tail aircraft) n.
mevcut yerden tam olarak ayrılmadan aynı veya başka bir silahlı kuvvetlere geçmek desert v.
Sport
sporcunun tam burgu ile çeyrek dönüş yaptığı senkronize bir yüzme becerisi marlin n.
(körlingde) fırlatılan taşın durmakta olan bir taşın tam önünde durduğu atış tekniği freeze n.
Card
pokerde bir tam el pot n.
pokerde bir tam oyun süresi pot n.
Art
(balede) atılan her iki adım için bir tam dönüş yapmak chaine v.
balede atılan her iki adım için bir tam dönüş yapılan hareket ile ilgili chaine adj.
Music
bir tam bir bölü üç oktavlık aralık tenth n.
bir sesi tam olarak söyleme ve duyma yeteneği absolute pitch n.
bir sesi tam olarak söyleme ve duyma yeteneği perfect pitch n.
her notanın komşu notalarından tam ses aralığıyla ayrıldığı bir gam whole-tone scale n.
ikinci, üçüncü, beşinci ve altıncı notalar hariç tam seslerle bölünmüş bir diyatonik dizi minor diatonic scale n.
tam sesin bir veya birkaç oktav üstünde veya altında yer alıp tekrar edilen tam ses replicate n.
tam ve derin bir ses patlaması diapason n.
Printery
bir yazı tipinin her boyut ve tarzdaki tam listesi bill n.
Archaic
(bir toplulukta) tam veya kalıcı üyelik gremial n.
Slang
tam bir bela real bitch n.
tam bir baş belası royal pain in the ass n.
tam bir karmaşa cluster fuck n.
kız tam bir afet she's smokin' hot n.
tam bir ezik a total loser n.
tam bir yalancı a consummate liar n.
tam bir fiyasko a bust n.
tam bir salak a certified idiot n.