nadir - Turco Inglés Diccionario

nadir

Significados de "nadir" en diccionario turco inglés : 14 resultado(s)

Inglés Turco
General
nadir n. semtikadem
nadir n. en düşük nokta
nadir n. en aşağı nokta
Telecom
nadir n. ayakucu
nadir n. en alt nokta
Astronomy
nadir n. ayak ucu
nadir n. ayakucu
nadir n. ayakucu: bir gözlemcinin düşey olarak tam altında bulunan nokta
nadir n. en aşağı safha veya nokta
nadir n. nadir
nadir n. semtikadem
nadir expr. zenith'in mukabilidir
Astrology
nadir n. ayakucu
Fishery
nadir n. malezya'da kullanılan hafif bir balıkçı teknesi

Significados de "nadir" en diccionario inglés turco : 40 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
nadir rare adj.
Government censorship of foreign publications is rare.
Yabancı yayınlara yönelik hükümet sansürü nadirdir.

More Sentences
nadir scarce adv.
General
nadir unusual adj.
Adrenal tumors require radiation therapy in very unusual cases.
Adrenal tümörler çok nadir durumlarda radyasyon tedavisi gerektirir.

More Sentences
nadir uncommon adj.
Wild horses are uncommon in the country.
Vahşi atlar ülkede nadir görülür.

More Sentences
nadir rare adj.
It is rare in my experience for a presidency to receive such wide praise from all sides of this House.
Bir başkanın bu Meclisin tüm taraflarından bu kadar geniş övgü alması benim tecrübelerime göre nadirdir.

More Sentences
nadir uncommon adj.
A situation where red blood cells are higher than normal in women is not uncommon.
Kadınlarda kırmızı kan hücrelerinin normalden yüksek olduğu bir durum nadir değildir.

More Sentences
Trade/Economic
nadir rare adj.
I am also pleased to note the support for developing research into rare illnesses.
Nadir hastalıklara yönelik araştırmaların geliştirilmesine verilen desteği de memnuniyetle not ediyorum.

More Sentences
Technical
nadir uncommon adj.
Acute prostatitis is uncommon, and the cause is always an infection.
Akut prostatit nadirdir ve nedeni her zaman bir enfeksiyondur.

More Sentences
General
nadir imprevalence n.
nadir singular adj.
nadir esoteric adj.
nadir extraordinary adj.
nadir recherche adj.
nadir curious adj.
nadir exceptional adj.
nadir scarce adj.
nadir infrequent adj.
nadir thin adj.
nadir unfrequent adj.
nadir extraordinary adj.
nadir occasional adj.
nadir dainty [obsolete] adj.
nadir deinteous adj.
nadir close adj.
nadir dripple adj.
nadir pearly adj.
nadir geason adj.
nadir seeld adj.
nadir seldom adj.
nadir seldseen [obsolete] adj.
nadir seldom adv.
Phrases
nadir few and far between expr.
Idioms
nadir the exception rather than the rule n.
nadir few and far between expr.
nadir out of the ordinary expr.
nadir hens' teeth expr.
nadir hen's tooth expr.
Technical
nadir infrequent adj.
Astronomy
nadir nadir n.
Archaic
nadir seld adj.

Significados de "nadir" con otros términos en diccionario inglés turco: 324 resultado(s)

Turco Inglés
General
oldukça nadir quite rare n.
In fact death is something quite rare in our society.
Aslında ölüm toplumumuzda oldukça nadir görülen bir şeydir.

More Sentences
nadir durum rare case n.
Side effects appear in very rare cases.
Yan etkiler çok nadir durumlarda ortaya çıkar.

More Sentences
nadir şey rarity n.
These artefacts are important rarities.
Bu eski eserler nadir şeylerdir.

More Sentences
nadir hayvanlar rare animals n.
Some people keep rare animals as pets.
Bazı insanlar nadir hayvanları evcil hayvan olarak besliyor.

More Sentences
daha nadir rarer adj.
This condition is rarer and may progress rapidly.
Bu durum daha nadirdir ve hızla ilerleyebilir.

More Sentences
nadir görülen rare adj.
He suffers from a rare disease.
Nadir görülen bir hastalıktan muzdarip.

More Sentences
son derece nadir extremely rare adj.
This kind of consensus really is extremely rare.
Bu tür bir fikir birliği gerçekten son derece nadirdir.

More Sentences
nadir görülen rarely seen adj.
They are rarely seen during the day.
Gündüzleri nadiren görülürler.

More Sentences
son derece nadir exceedingly rare adj.
Such allergic reactions to steroids are exceedingly rare.
Steroidlere karşı bu tür alerjik reaksiyonlar son derece nadirdir.

More Sentences
Phrases
nadir durumlarda in rare cases expr.
In rare cases, the disorder is not diagnosed until adulthood.
Nadir durumlarda, bozukluk yetişkinliğe kadar teşhis edilmez.

More Sentences
Medical
nadir bir komplikasyon a rare complication n.
In men, urethral fistula is sometimes observed as a rare complication of urethral and penile surgery.
Erkeklerde üretral fistül bazen üretral ve penil cerrahinin nadir bir komplikasyonu olarak görülür.

More Sentences
General
nadir şey curiosity n.
nadir eserler rare books n.
nadir toprak elementleri rare earth element n.
nadir bulunan ilginç eşyalar curiosity n.
nadir/ender kimse rara avis n.
nadir eserler unique works of art n.
nadir sanat eserleri rare works of art n.
nadir eserler rare works of art n.
nadir sanat eserleri unique works of art n.
nadir ve değerli eşya curio n.
nadir durum rare exception n.
türüne nadir rastlanan rara avis n.
nadir bir yetenek a rare gift n.
nadir görülen bir kan hastalığı a rare blood disease n.
nadir bulunan bir yetenek a rare talent n.
nadir bir yetenek a rare talent n.
nadir eserler koleksiyonu rare collection n.
aynı nadir kan grubu same rare blood type n.
nadir bir resim a rare photo n.
nadir bir resim a rare picture n.
nadir bir olay a rare event n.
nadir toprak elementi earth n.
nadir bir soyisim hard-on n.
nadir başarı hole in one n.
nadir başarı hole-in-one n.
kral anlamına gelip 19. yüzyılda erkek çocuklarına verilen ve günümüzde nadir kullanılan bir ad rex n.
nadir görülen bir kadın ismi rhea n.
nadir bulunan şey gold dust n.
nadir olma occasionality n.
nadir şey occasionality n.
nadir bulunma scantity n.
nadir rastlanmak be few and far between v.
nadir olarak görülmek be rarely seen v.
bir sanatçı olarak nadir bir yeteneğe sahip olmak have a rare talent as an artist v.
bir sanatçı olarak nadir bulunan bir yeteneğe sahip olmak have a rare talent as an artist v.
(müzik eserini) çok nadir çalmak underperform v.
(tiyatro oyununu) çok nadir oynamak underperform v.
çok nadir sahneye çıkmak underperform v.
nadir değerde jewelled adj.
nadir rastlanan rarely seen adj.
türüne nadir rastlanan rarely encountered adj.
türüne nadir rastlanan rarely seen adj.
türüne nadir rastlanan rare adj.
nadir değerde jeweled adj.
(posta pulu) nadir görülen classic adj.
(posta pulu) nadir classic adj.
pek nadir all-too-rare adj.
nadir bulunur seldseen [obsolete] adj.
oldukça nadir fairly seldom adv.
nadir olması nedeniyle because of its rarity adv.
daha nadir less often adv.
nadir olarak unfrequently adv.
nadir olmadan unseldom adv.
Phrases
bu nadir vakada on this rare occasion adv.
çok nadir few and far between expr.
bazen nadir de olsa sometimes, although rare expr.
nadir durumlarda rarely ever expr.
hiç denecek kadar az/nadir rarely ever expr.
nadir bulunan/ele geçen at a premium expr.
Proverb
nadir olanla saçma olan arasında ince bir çizgi vardır from the sublime to the ridiculous is only a step
Colloquial
(ingiltere'de) lordlar kamarasına nadir gelen üye backwoodsman [brit] n.
aşırı nadir super rare adj.
çok nadir super rare adj.
amerikan gazeteciliği, edebiyatı ve müziğinde nadir kazanılan ödüller pegot (pulitzer, emmy, grammy, oscar, tony) abrev.
televizyon, müzik, film, tiyatro alanlarında nadir kazanılan ödüller egot (emmy, grammy, oscar, tony) abrev.
Idioms
koleksiyoncu için değerli olan nadir tarihi eser collector's item n.
koleksiyoncu için değerli olan nadir tarihi eser collector's piece n.
sürümden kazanmak yerine nadir ürünler üzerinden uzun vadede kar elde etme the long tail n.
geçmişten bugüne değişmeden/bozulmadan kalmış nadir şey a fly in amber n.
çok nadir olmak be one in a million v.
çok nadir scarce as hen's teeth [old-fashioned] adj.
nadir bulunan rarer than hens' teeth adj.
çok nadir rarer than hens' teeth adj.
nadir bulunan scarce as hen's teeth [old-fashioned] adj.
çok nadir rare as hen's teeth adj.
nadir bulunan rare as hen's teeth adj.
çok nadir olan scarcer than hens' teeth adj.
çok nadir too few and far between adj.
çok nadir bulunan as rare as hens' teeth expr.
çok nadir bulunan rare as hens' teeth expr.
çok nadir bulunan scarce as hen's teeth expr.
çok nadir bulunan as scarce as hen's teeth expr.
benzersiz/nadir görülen türde bir ... a … in a million expr.
benzersiz/nadir görülen türde (biri) (someone) in a million expr.
benzersiz/nadir görülen türde (bir şey) (something) in a million expr.
nadir bulunan hen's tooth expr.
nadir bulunan hens' teeth expr.
Trade/Economic
nadir bulunur mal scarce commodity n.
Law
nadir olan şeyin değeri scarcity value n.
Institutes
yazma ve nadir eserler dairesi başkanlığı department of manuscripts and rare books n.
Technical
nadir toprak elementler rareearth elements n.
nadir toprak metalleri rare-earth metals n.
nadir toprak elementi katkıları rare-earth dopants n.
Informatics
nadir veriler sparse data n.
Telecom
nadir veriler sparse data n.
Marine
nadir  fırtına dalgaları extreme storm waves n.
Mining
spinel gruba ait çok nadir bulunan bir mineral gahnite n.
kalsiyum ve titanyum oksidi olan nadir bir mineral kassite n.
nadir toprak elementlerinin kaynağı olan bir mineral gadolinite n.
kuyumculukta kullanılan nadir bir yeşil taş çeşidi verdite n.
nadir bir zeolit minerali brewsterite n.
bakır yataklarında bulunan hidratlı bakır arsenattan oluşan yeşil-siyah renkli nadir bir mineral olivenite n.
feldispat mineralinin nadir görülen doğal polimorfu paracelsian n.
kimyasal olarak feldspata benzeyen nadir bir mineral grubu feldspathoid n.
son derece nadir bulunan bir indiyum demir sülfür minerali indite n.
Medical
nadir görülen tümörler rarely seen tumours n.
kısıtlı bir hedef nüfusu olan veya nadir bir hastalığı tedavi eden ilaçlar orphan drug n.
nadir görülen bir sendrom a rare syndrome n.
nadir görülen bir komplikasyon rarely encountered complication n.
nadir görülen herediter refrakter anemi rare hereditary refractory anemia n.
nadir bir olgu sunumu a rare case report n.
nadir görülen bir bulgu a rare finding n.
nadir bir geçici iskemik atak a rare transient ischemic attack n.
nadir görülen hastalık rarely encountered disease n.
nadir görülen nöromüsküler hastalık rare neuromuscular disease n.
nadir görülen yumuşak doku tümörü rare soft tissue tumor n.
nadir görülen lezyonlar rarely encountered lesions n.
çocukluk çağının nadir bir hastalığı a rare disease of childhood n.
penil üretranın nadir görülen bir doğumsal bozukluğu a rare congenital malformation of penile urethra n.
doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom postpartum pituitary necrosis n.
doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom postpartum hypopituitarism n.
doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom sheehan syndrome n.
doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom sheehan's syndrome n.
nadir görülen konjenital anomali rarely seen congenital anomaly n.
nadir gözlenen bir özofagus motilite bozukluğu a rare esophageal motility disorder n.
nadir görülen klinik bir tablo a rare clinical picture n.
yüksek mortalite ve morbidite ile seyreden nadir bir hastalık a rare disease with a high mortality and morbidity n.
nadir görülen nöroendokrin tümör a rare neuroendocrine tumor n.
kalıtsal geçişli nadir bir hastalık a rare inherited disorder n.
nadir görülen bir deri tümörü a rare skin tumor n.
nadir görülen bir deri tümörü an uncommon skin tumor n.
nadir görülen püstüler bir dermatoz a rare pustular dermatosis n.
nadir görülen otozomal resesif geçişli bir doğumsal metabolizma rahatsızlığı a rare autosomal recessive disorder of inborn errors of metabolism n.
yüksek mortalite ve morbidite ile seyreden nadir bir hastalık a rare disorder with a high mortality and morbidity n.
nadir görülen klinik bir tablo an uncommon clinical picture n.
nadir görülen bir infeksiyon hastalığı a rare infectious disease n.
nadir görülen bir genodermatoz a rare genodermatosis n.
nadir rastlanan bir tümör a rare tumor n.
nadir bir larengeal disfonksiyon a rare laryngeal condition n.
çok nadir gözlenen bir tırnak deformitesi a rarely-seen/encountered nail deformity n.
nadir bir klinik tablo a rare clinical presentation n.
minör ve nadir komplikasyonlar minor and rarely complications n.
nadir hastalık orphan disease n.
nadir görülen hastalık orphan disease n.
nadir hastalık rare disease n.
nadir görülen hastalık rare disease n.
nadir lokalizasyona yayılan iliopsoas absesi iliopsoas abscess spreading through an unusual location n.
tıpta nadir ihtimalleri göz ardı etmeme üzerine bir deyiş zebra expr.
Pathology
kas sertliği ile ayırt edilen, nadir görülen doğumsal bir myotoni formu thomsen's disease n.
trombositlerin normal pıhtı üretemediği, nadir görülen bir otozomal resesif hastalık thrombasthenia n.
okronoz ve idrarda alkapton varlığı ile karakterize edilen nadir bir resesif metabolik anomali alkaptonuria n.
okronoz ve idrarda alkapton varlığı ile karakterize edilen nadir bir resesif metabolik anomali alcaptonuria n.
damar dokusunda nadir görülen habis tümör angiosarcoma n.
hücrelerde fonksiyonel peroksizomların azalması ya da yokluğu ile karakterize edilen doğuştan gelen nadir bir hastalık cerebrohepatorenal syndrome n.
hücrelerde fonksiyonel peroksizomların azalması ya da yokluğu ile karakterize edilen doğuştan gelen nadir bir hastalık zellweger syndrome n.
idrar kesesinde görülen nadir bir lezyon malacoplakia n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık sclerosing leukoencephalitis n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık dawson's encephalitis n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık subacute sclerosing leukoencephalitis n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık subacute inclusion body encephalitis n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık inclusion body encephalitis n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık sspe n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık bosin's disease n.
genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık van bogaert encephalitis n.
vücut yüzeyinde turuncu veya kahverengimsi papüllerin geliştiği, erişkinlerde nadir görülen kronik ksantom xanthoma disseminatum n.
beyin ve karaciğerde bakır birikmesi sonucu ortaya çıkan ve nadir görülen bir kalıtsal hastalık wilsons disease n.
özellikle böbrek kılcal ve küçük atardamarlarında pıhtı oluşumu ile görülen nadir bir hastalık hemolytic uremic syndrome n.
derialtı dokularında ve vücudun diğer kısımlarında ağrılı şişme atakları ile karakterize olan nadir bir kalıtsal hastalık hereditary angioedema n.
çocuklarda virütik bir hastalık sonrası görülüp aspirin kullanımı ile ilişkilendirilen nadir bir bozukluk reye's syndrome n.
sarı ışığa duyarlılığın azalmasıyla karakterize olup nadir görülen bir renk körlüğü çeşidi yellow-blindness n.
nadir görülen doğumsal bir beyin tümörü chordoma n.
penis veya klitorisin çift olarak bulunduğu, nadir görülen doğumsal bir bozukluk diphallus n.
kas gücü kaybı, duyu kaybı, duyu değişimi ve bazen de felç ile karakterize edilen nadir bir polinevrit türü guillain-barrésyndrome n.
nadir görülen kalıtsal bir koagülasyon bozukluğu congenital afibrinogenemia n.
kasları etkileyen nadir bir genetik hastalık distal muscular dystrophy n.
nadir görülen bir beyin tümörü çeşidi craniopharingioma n.
nadir görülen kalıtsal bir hastalık cystinosis n.
kar getirmeyeceği için genellikle ilacı geliştirilmeyen nadir hastalık orphan disease n.
kol veya bacağın üst kısmının eksik olması sonucu el veya ayakların doğrudan gövdeye bağlandığı nadir bir anomali phocomelia n.
kol veya bacağın üst kısmının eksik olması sonucu el veya ayakların doğrudan gövdeye bağlandığı nadir bir anomali seal limbs n.
nadir görülen metabolik bir kemik hastalığı albers-schönberg disease n.
Statistics
uç değerlerin nadir görülme sıklıklarını temsil eden dağılım kuyruğu long tail n.
Physics
nadir dünya hipotezi rear earth hypothesis n.
Chemistry
nadir toprak metalleri rare earth metals n.
lantan ile başlayan nadir toprak alkali metaller serisi lanthanide series n.
nadir gaz noble gas n.
resmen element olarak tanımlanmamış, norveç bakır-nikelinde oluştuğu tespit edilen nadir bir metalik element norwegium n.
nadir toprak elementleri grubundan üç değerlikli ve sarı renkte bir metalik element neodymium n.
nadir bulunan radyoaktif bir mineral cevheri thorite n.
nadir toprak elementlerinden yumuşak ve gümüşi renkli metalik bir element thulium n.
nadir toprak elementlerinden yumuşak ve gümüşi renkli metalik bir element atomic number 69 n.
seryum metallerinden olan nadir bir silikat minerali toernebohmite n.
seryum metallerinden olan nadir bir silikat minerali törnebohmite n.
hidrojenin nadir bulunan bir radyoaktif izotopu tritium n.
sodyum ve magnezyumun sekiz yüzlü sülfatı ve karbonatı olan nadir bir mineral tychite n.
kalsiyum, alüminyum, demir, seryum, lantan ve diğer nadir toprak minerallerinin hidratlanmış silikatından oluşan nadir bir mineral allanite n.
reaktif olmayan renksiz kokusuz nadir bulunan bir soygaz argon n.
lantan ile başlayan nadir toprak alkali metaller serisine ait element lanthanon n.
nadir bir metalik element vesbium n.
doğu hindistan'a özgü tropikal bir ağacın kabuğunda bulunan nadir bir alkaloid neriine n.
doğu hindistan'a özgü tropikal bir ağacın kabuğunda bulunan nadir bir alkaloid conessine n.
doğu hindistan'a özgü tropikal bir ağacın kabuğunda bulunan nadir bir alkaloid wrightine n.
samarskit mineralinde bulunan nadir bir element karışımı decipium [obsolete] n.
nadir bir element victorium n.
platin cevherinde bulunan nadir bir metal elementi davyum n.
nadir bir oktahedral hidrokarbon cubane n.
Biology
nadir kullanılan bir taksonomik kategori phalanx n.
Marine Biology
nadir bulunan büyük ve gösterişli bir deniz kabuğu orange cowry (cypræa aurantia) n.
Astronomy
gözlemcinin pozisyonu ile kesişip gözlemcinin zenit nadir hattına dik düşen çizgi horizon n.
Zoology
nadir görülen bermuda fırtınakuşu cahow n.
güney asya'nın dağlık bölgelerine özgü, nadir görülen keçi benzeri bir antilop thar (capricornis thar) n.
güney asya'nın dağlık bölgelerine özgü, nadir görülen keçi benzeri bir antilop himalayan serow n.
güney asya'nın dağlık bölgelerine özgü, nadir görülen keçi benzeri bir antilop tahr n.
nadir bulunan afrika'ya özgü örümceklerin de dahil olduğu, theraphosidae familyasına mensup bir cins theraphosa n.
nadir bulunan afrika'ya özgü örümceklerin de dahil olduğu theraohosa cinsine mensup örümcek theraphose n.
afrika'nın tropikal bölgelerinde bulunan, günümüz maymunlarının atası olan altın renkli nadir bir primat angwantibo (arctocebus calabarensis) n.
afrika'nın tropikal bölgelerinde bulunan, günümüz maymunlarının atası olan altın renkli nadir bir primat calabar angwantibo n.
afrika'nın tropikal bölgelerinde bulunan, günümüz maymunlarının atası olan altın renkli nadir bir primat golden potto n.
sırtında ve kanatlarında eyer biçiminde kestane rengi leke bulunan yeni zelanda'ya özgü nadir siyah bir kuş saddleback n.
Botanic
nadir bitki rare plant n.
nadir bulunan bir ılıman iklim bataklık orkidesi fairy-slipper n.
nadir bulunan bir ılıman iklim bataklık orkidesi calypso (Calypso bulbosa) n.
güney afrika'ya özgü nadir bir asma hottentot's bread vine n.
güney afrika'ya özgü nadir bir asma hottentot bread vine n.
güney afrika'ya özgü nadir bir asma elephant's-foot n.
güney afrika'ya özgü nadir bir asma tortoise plant (dioscorea elephantipes) n.
güney afrika'ya özgü nadir bir asma elephant's foot (dioscorea elephantipes) n.
nadir görülen bir sayıda taç yaprağı bulunan çiçek multiplicate flower n.
nadir görülen parazitik kozalaklı bir ağaç cinsi genus parasitaxus n.
nadir görülen parazitik kozalaklı bir ağaç cinsi parasitaxus n.
nadir görülen parazitik kozalaklı bir ağaç cinsi parasite yew (parasitaxus ustus) n.
nadir görülen bir kaliforniya selvisi santa cruz cypress n.
nadir görülen bir kaliforniya selvisi cupressus goveniana abramsiana n.
nadir görülen bir kaliforniya selvisi cupressus abramsiana n.
kuzey kaliforniya'ya özgü kısa boylu nadir bir selvi cupressus goveniana pigmaea n.
kuzey kaliforniya'ya özgü kısa boylu nadir bir selvi pygmy cypress n.
kuzey kaliforniya'ya özgü kısa boylu nadir bir selvi cupressus pigmaea n.
kuzey amerika'ya özgü nadir ve ufak bir eğrelti otu curly grass fern n.
kuzey amerika'ya özgü nadir ve ufak bir eğrelti otu schizaea pusilla n.
kuzey amerika'ya özgü nadir ve ufak bir eğrelti otu curly grass n.
kaliforniya'ya özgü, nadir bir servi türü cupressus goveniana abramsiana n.
kaliforniya'ya özgü, nadir bir servi türü cupressus abramsiana n.
kaliforniya'ya özgü, nadir bir servi türü santa cruz cypress n.
pembemsi eflatun çiçekler açan illinois'e özgü nadir bir ebegümeci iliamna remota n.
pembemsi eflatun çiçekler açan illinois'e özgü nadir bir ebegümeci sphaeralcea remota n.
pembemsi eflatun çiçekler açan illinois'e özgü nadir bir ebegümeci wild hollyhock n.
History
nadir şah nader shah n.
Religious
gül haçlılar için nadir kullanılan bir isim illuminati n.
Environment
nadir veya ilk kez yapılan faaliyetler infrequent or first-time activities n.
Meteorology
akdeniz (mediterranean) ve kasırga (hurricane) kelimelerinin birleşiminden oluşan akdenize özgü nadir bir doğa olayı medicane n.
Geology
nadir toprak madenleri rare earth metals n.
nadir toprak elementleri rare earth elements n.
nadir element rare earth n.
nadir toprak elementi rare earth element n.
toryum ve kalsiyum içeren, nadir bulunan bir monozit mineral cheralite n.
toryum ve uranyum oksitlerden oluşan, nadir bulunan siyah renkli bir mineral thorianite n.
seryum metallerinin nadir bir silikatı olan bir mineral toernebohmite n.
seryum metallerinin nadir bir silikatı olan bir mineral törnebohmite n.
lityum demir fosfattan oluşan mavimsi-gri renkli nadir bir mineral triphyline n.
lityum demir fosfattan oluşan mavimsi-gri renkli nadir bir mineral triphylite n.
nadir bulunan iri taneli magmatik bir kayaç türü troctolite n.
nadir bulunan iri taneli bir magmatik kayaç troutstone n.
demir, kalsiyum ve nadir toprak elementlerinden oluşan bir mineral tscheffkinite n.
arsenik trisülfür içeren turuncu-limon sarısı renkte nadir bir mineral orpiment n.
arsenik trisülfür içeren turuncu-limon sarısı renkte nadir bir mineral turner's yellow n.
sodyum-demir-manganez fosfattan oluşan nadir bir mineral alluaudite n.
nadir bulunan bir bazaltik dayk kayacı alnoite n.
boya yapımında pigment olarak kullanılan nadir bir mineral anatase n.
boya yapımında pigment olarak kullanılan nadir bir mineral octahedrite n.
gümüş, germanyum ve kükürt içeren nadir bir mineral argyrodite n.
elmas içerebilen nadir bir periodit türü blue ground n.
gadolinyumla ilişkilendirilen nadir bir toprak gadolinia n.
turmalin içeren nadir bir granit türü luxullianite n.
turmalin içeren nadir bir granit türü luxulyanite n.
turmalin içeren nadir bir granit türü luxulianite n.
nadir görülen gri bir mineral cobaltine n.
nadir bir kurşun kromit minerali crocolite n.
kimyasal olarak feldspata benzeyen nadir bir mineral grubu foid n.
ticari değeri olup nadir bulunmayan ve pahalı olmayan taş semiprecious stone n.
Librarianship
eski ya da nadir bulunan kitapları alıp satan antiquarian adj.
eski ya da nadir bulunan kitaplarla ilgilenen antiquarian adj.
Ornithology
nadir bulunan ötücü evcil güvercin türü capuchin (perissocephalus tricolor) n.
avrasya'nın yayla bölgelerinde görülen nadir bir cılıbıt dotrel n.
avrasya'nın yayla bölgelerinde görülen nadir bir cılıbıt dotterel (charadrius vociferus) n.
avrasya'nın yayla bölgelerinde görülen nadir bir cılıbıt eudromias morinellus n.
nadir görülen bir evcil güvercin capuchin n.
amerika'ya özgü ucun bacakları, yarım avuçlu ayakları ve ucuna doğru genişleyen bir gagası olan oldukça nadir bir çulluk micropalama himantopus n.
amerika'ya özgü ucun bacakları, yarım avuçlu ayakları ve ucuna doğru genişleyen bir gagası olan oldukça nadir bir çulluk stilt sandpiper n.
amerika'ya özgü ucun bacakları, yarım avuçlu ayakları ve ucuna doğru genişleyen bir gagası olan oldukça nadir bir çulluk mongrel [dialect] n.
danzig bölgesine özgü nadir ve gösterişli bir güvercin ırkı danzig n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesiminde görülen nadir bir turna sandhill n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesiminde görülen nadir bir turna sandhill crane n.
kuzey amerika'nın doğu ve orta kesiminde görülen nadir bir turna grus canadensis n.
orta amerika'ya özgü nadir görülen bir kuş resplendent quetzel n.
orta amerika'ya özgü nadir görülen bir kuş resplendent trogon n.
orta amerika'ya özgü nadir görülen bir kuş pharomacrus mocino n.
Reptiles
çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa red river giant softshell turtle n.
çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa shanghai softshell turtle n.
çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa speckled softshell turtle n.
çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa yangtze giant softshell turtle (rafetus swinhoei) n.
çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa swinhoe’s softshell turtle n.
Entomology
abd'nin güneyinde yaygın olan nadir bir kelebek yucca borer (megathymus yuccae) n.
Slang
sınıfına göre nadir olan şey ball tearer [australia] n.
çok nadir bir şey rocking-horse manure [australia] n.
çok nadir bir şey rocking horse manure [australia] n.
çok nadir bulunan as rare as rocking horse crap expr.
çok nadir bulunan rare as rocking horse crap expr.
çok nadir bulunan as rare as rocking horse manure expr.
çok nadir bulunan rare as rocking horse manure expr.
çok nadir bulunan as rare as rocking horse poo expr.
çok nadir bulunan rare as rocking horse poo expr.
çok nadir bulunan as rare as rocking horse shit expr.
çok nadir bulunan rare as rocking horse shit expr.