nadir

Sens de "nadir" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 14 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	nadir n.	semtikadem
2	General	nadir n.	en düşük nokta
3	General	nadir n.	en aşağı nokta
Telecom
4	Telecom	nadir n.	ayakucu
5	Telecom	nadir n.	en alt nokta
Astronomy
6	Astronomy	nadir n.	ayak ucu
7	Astronomy	nadir n.	ayakucu
8	Astronomy	nadir n.	ayakucu: bir gözlemcinin düşey olarak tam altında bulunan nokta
9	Astronomy	nadir n.	en aşağı safha veya nokta
10	Astronomy	nadir n.	nadir
11	Astronomy	nadir n.	semtikadem
12	Astronomy	nadir expr.	zenith'in mukabilidir
Astrology
13	Astrology	nadir n.	ayakucu
Fishery
14	Fishery	nadir n.	malezya'da kullanılan hafif bir balıkçı teknesi

Sens de "nadir" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 40 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	nadir	rare adj.
Government censorship of foreign publications is rare. Yabancı yayınlara yönelik hükümet sansürü nadirdir. More Sentences
2	Common Usage	nadir	scarce adv.
General
3	General	nadir	unusual adj.
Adrenal tumors require radiation therapy in very unusual cases. Adrenal tümörler çok nadir durumlarda radyasyon tedavisi gerektirir. More Sentences
4	General	nadir	uncommon adj.
Wild horses are uncommon in the country. Vahşi atlar ülkede nadir görülür. More Sentences
5	General	nadir	rare adj.
It is rare in my experience for a presidency to receive such wide praise from all sides of this House. Bir başkanın bu Meclisin tüm taraflarından bu kadar geniş övgü alması benim tecrübelerime göre nadirdir. More Sentences
6	General	nadir	uncommon adj.
A situation where red blood cells are higher than normal in women is not uncommon. Kadınlarda kırmızı kan hücrelerinin normalden yüksek olduğu bir durum nadir değildir. More Sentences
Trade/Economic
7	Trade/Economic	nadir	rare adj.
I am also pleased to note the support for developing research into rare illnesses. Nadir hastalıklara yönelik araştırmaların geliştirilmesine verilen desteği de memnuniyetle not ediyorum. More Sentences
Technical
8	Technical	nadir	uncommon adj.
Acute prostatitis is uncommon, and the cause is always an infection. Akut prostatit nadirdir ve nedeni her zaman bir enfeksiyondur. More Sentences
General
9	General	nadir	imprevalence n.
10	General	nadir	singular adj.
11	General	nadir	esoteric adj.
12	General	nadir	extraordinary adj.
13	General	nadir	recherche adj.
14	General	nadir	curious adj.
15	General	nadir	exceptional adj.
16	General	nadir	scarce adj.
17	General	nadir	infrequent adj.
18	General	nadir	thin adj.
19	General	nadir	unfrequent adj.
20	General	nadir	extraordinary adj.
21	General	nadir	occasional adj.
22	General	nadir	dainty [obsolete] adj.
23	General	nadir	deinteous adj.
24	General	nadir	close adj.
25	General	nadir	dripple adj.
26	General	nadir	pearly adj.
27	General	nadir	geason adj.
28	General	nadir	seeld adj.
29	General	nadir	seldom adj.
30	General	nadir	seldseen [obsolete] adj.
31	General	nadir	seldom adv.
Phrases
32	Phrases	nadir	few and far between expr.
Idioms
33	Idioms	nadir	the exception rather than the rule n.
34	Idioms	nadir	few and far between expr.
35	Idioms	nadir	out of the ordinary expr.
36	Idioms	nadir	hens' teeth expr.
37	Idioms	nadir	hen's tooth expr.
Technical
38	Technical	nadir	infrequent adj.
Astronomy
39	Astronomy	nadir	nadir n.
Archaic
40	Archaic	nadir	seld adj.

Sens de "nadir" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 324 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
General
1	General	oldukça nadir	quite rare n.
In fact death is something quite rare in our society. Aslında ölüm toplumumuzda oldukça nadir görülen bir şeydir. More Sentences
2	General	nadir durum	rare case n.
Side effects appear in very rare cases. Yan etkiler çok nadir durumlarda ortaya çıkar. More Sentences
3	General	nadir şey	rarity n.
These artefacts are important rarities. Bu eski eserler nadir şeylerdir. More Sentences
4	General	nadir hayvanlar	rare animals n.
Some people keep rare animals as pets. Bazı insanlar nadir hayvanları evcil hayvan olarak besliyor. More Sentences
5	General	daha nadir	rarer adj.
This condition is rarer and may progress rapidly. Bu durum daha nadirdir ve hızla ilerleyebilir. More Sentences
6	General	nadir görülen	rare adj.
He suffers from a rare disease. Nadir görülen bir hastalıktan muzdarip. More Sentences
7	General	son derece nadir	extremely rare adj.
This kind of consensus really is extremely rare. Bu tür bir fikir birliği gerçekten son derece nadirdir. More Sentences
8	General	nadir görülen	rarely seen adj.
They are rarely seen during the day. Gündüzleri nadiren görülürler. More Sentences
9	General	son derece nadir	exceedingly rare adj.
Such allergic reactions to steroids are exceedingly rare. Steroidlere karşı bu tür alerjik reaksiyonlar son derece nadirdir. More Sentences
Phrases
10	Phrases	nadir durumlarda	in rare cases expr.
In rare cases, the disorder is not diagnosed until adulthood. Nadir durumlarda, bozukluk yetişkinliğe kadar teşhis edilmez. More Sentences
Medical
11	Medical	nadir bir komplikasyon	a rare complication n.
In men, urethral fistula is sometimes observed as a rare complication of urethral and penile surgery. Erkeklerde üretral fistül bazen üretral ve penil cerrahinin nadir bir komplikasyonu olarak görülür. More Sentences
General
12	General	nadir şey	curiosity n.
13	General	nadir eserler	rare books n.
14	General	nadir toprak elementleri	rare earth element n.
15	General	nadir bulunan ilginç eşyalar	curiosity n.
16	General	nadir/ender kimse	rara avis n.
17	General	nadir eserler	unique works of art n.
18	General	nadir sanat eserleri	rare works of art n.
19	General	nadir eserler	rare works of art n.
20	General	nadir sanat eserleri	unique works of art n.
21	General	nadir ve değerli eşya	curio n.
22	General	nadir durum	rare exception n.
23	General	türüne nadir rastlanan	rara avis n.
24	General	nadir bir yetenek	a rare gift n.
25	General	nadir görülen bir kan hastalığı	a rare blood disease n.
26	General	nadir bulunan bir yetenek	a rare talent n.
27	General	nadir bir yetenek	a rare talent n.
28	General	nadir eserler koleksiyonu	rare collection n.
29	General	aynı nadir kan grubu	same rare blood type n.
30	General	nadir bir resim	a rare photo n.
31	General	nadir bir resim	a rare picture n.
32	General	nadir bir olay	a rare event n.
33	General	nadir toprak elementi	earth n.
34	General	nadir bir soyisim	hard-on n.
35	General	nadir başarı	hole in one n.
36	General	nadir başarı	hole-in-one n.
37	General	kral anlamına gelip 19. yüzyılda erkek çocuklarına verilen ve günümüzde nadir kullanılan bir ad	rex n.
38	General	nadir görülen bir kadın ismi	rhea n.
39	General	nadir bulunan şey	gold dust n.
40	General	nadir olma	occasionality n.
41	General	nadir şey	occasionality n.
42	General	nadir bulunma	scantity n.
43	General	nadir rastlanmak	be few and far between v.
44	General	nadir olarak görülmek	be rarely seen v.
45	General	bir sanatçı olarak nadir bir yeteneğe sahip olmak	have a rare talent as an artist v.
46	General	bir sanatçı olarak nadir bulunan bir yeteneğe sahip olmak	have a rare talent as an artist v.
47	General	(müzik eserini) çok nadir çalmak	underperform v.
48	General	(tiyatro oyununu) çok nadir oynamak	underperform v.
49	General	çok nadir sahneye çıkmak	underperform v.
50	General	nadir değerde	jewelled adj.
51	General	nadir rastlanan	rarely seen adj.
52	General	türüne nadir rastlanan	rarely encountered adj.
53	General	türüne nadir rastlanan	rarely seen adj.
54	General	türüne nadir rastlanan	rare adj.
55	General	nadir değerde	jeweled adj.
56	General	(posta pulu) nadir görülen	classic adj.
57	General	(posta pulu) nadir	classic adj.
58	General	pek nadir	all-too-rare adj.
59	General	nadir bulunur	seldseen [obsolete] adj.
60	General	oldukça nadir	fairly seldom adv.
61	General	nadir olması nedeniyle	because of its rarity adv.
62	General	daha nadir	less often adv.
63	General	nadir olarak	unfrequently adv.
64	General	nadir olmadan	unseldom adv.
Phrases
65	Phrases	bu nadir vakada	on this rare occasion adv.
66	Phrases	çok nadir	few and far between expr.
67	Phrases	bazen nadir de olsa	sometimes, although rare expr.
68	Phrases	nadir durumlarda	rarely ever expr.
69	Phrases	hiç denecek kadar az/nadir	rarely ever expr.
70	Phrases	nadir bulunan/ele geçen	at a premium expr.
Proverb
71	Proverb	nadir olanla saçma olan arasında ince bir çizgi vardır	from the sublime to the ridiculous is only a step
Colloquial
72	Colloquial	(ingiltere'de) lordlar kamarasına nadir gelen üye	backwoodsman [brit] n.
73	Colloquial	aşırı nadir	super rare adj.
74	Colloquial	çok nadir	super rare adj.
75	Colloquial	amerikan gazeteciliği, edebiyatı ve müziğinde nadir kazanılan ödüller	pegot (pulitzer, emmy, grammy, oscar, tony) abrev.
76	Colloquial	televizyon, müzik, film, tiyatro alanlarında nadir kazanılan ödüller	egot (emmy, grammy, oscar, tony) abrev.
Idioms
77	Idioms	koleksiyoncu için değerli olan nadir tarihi eser	collector's item n.
78	Idioms	koleksiyoncu için değerli olan nadir tarihi eser	collector's piece n.
79	Idioms	sürümden kazanmak yerine nadir ürünler üzerinden uzun vadede kar elde etme	the long tail n.
80	Idioms	geçmişten bugüne değişmeden/bozulmadan kalmış nadir şey	a fly in amber n.
81	Idioms	çok nadir olmak	be one in a million v.
82	Idioms	çok nadir	scarce as hen's teeth [old-fashioned] adj.
83	Idioms	nadir bulunan	rarer than hens' teeth adj.
84	Idioms	çok nadir	rarer than hens' teeth adj.
85	Idioms	nadir bulunan	scarce as hen's teeth [old-fashioned] adj.
86	Idioms	çok nadir	rare as hen's teeth adj.
87	Idioms	nadir bulunan	rare as hen's teeth adj.
88	Idioms	çok nadir olan	scarcer than hens' teeth adj.
89	Idioms	çok nadir	too few and far between adj.
90	Idioms	çok nadir bulunan	as rare as hens' teeth expr.
91	Idioms	çok nadir bulunan	rare as hens' teeth expr.
92	Idioms	çok nadir bulunan	scarce as hen's teeth expr.
93	Idioms	çok nadir bulunan	as scarce as hen's teeth expr.
94	Idioms	benzersiz/nadir görülen türde bir ...	a … in a million expr.
95	Idioms	benzersiz/nadir görülen türde (biri)	(someone) in a million expr.
96	Idioms	benzersiz/nadir görülen türde (bir şey)	(something) in a million expr.
97	Idioms	nadir bulunan	hen's tooth expr.
98	Idioms	nadir bulunan	hens' teeth expr.
Trade/Economic
99	Trade/Economic	nadir bulunur mal	scarce commodity n.
Law
100	Law	nadir olan şeyin değeri	scarcity value n.
Institutes
101	Institutes	yazma ve nadir eserler dairesi başkanlığı	department of manuscripts and rare books n.
Technical
102	Technical	nadir toprak elementler	rareearth elements n.
103	Technical	nadir toprak metalleri	rare-earth metals n.
104	Technical	nadir toprak elementi katkıları	rare-earth dopants n.
Informatics
105	Informatics	nadir veriler	sparse data n.
Telecom
106	Telecom	nadir veriler	sparse data n.
Marine
107	Marine	nadir  fırtına dalgaları	extreme storm waves n.
Mining
108	Mining	spinel gruba ait çok nadir bulunan bir mineral	gahnite n.
109	Mining	kalsiyum ve titanyum oksidi olan nadir bir mineral	kassite n.
110	Mining	nadir toprak elementlerinin kaynağı olan bir mineral	gadolinite n.
111	Mining	kuyumculukta kullanılan nadir bir yeşil taş çeşidi	verdite n.
112	Mining	nadir bir zeolit minerali	brewsterite n.
113	Mining	bakır yataklarında bulunan hidratlı bakır arsenattan oluşan yeşil-siyah renkli nadir bir mineral	olivenite n.
114	Mining	feldispat mineralinin nadir görülen doğal polimorfu	paracelsian n.
115	Mining	kimyasal olarak feldspata benzeyen nadir bir mineral grubu	feldspathoid n.
116	Mining	son derece nadir bulunan bir indiyum demir sülfür minerali	indite n.
Medical
117	Medical	nadir görülen tümörler	rarely seen tumours n.
118	Medical	kısıtlı bir hedef nüfusu olan veya nadir bir hastalığı tedavi eden ilaçlar	orphan drug n.
119	Medical	nadir görülen bir sendrom	a rare syndrome n.
120	Medical	nadir görülen bir komplikasyon	rarely encountered complication n.
121	Medical	nadir görülen herediter refrakter anemi	rare hereditary refractory anemia n.
122	Medical	nadir bir olgu sunumu	a rare case report n.
123	Medical	nadir görülen bir bulgu	a rare finding n.
124	Medical	nadir bir geçici iskemik atak	a rare transient ischemic attack n.
125	Medical	nadir görülen hastalık	rarely encountered disease n.
126	Medical	nadir görülen nöromüsküler hastalık	rare neuromuscular disease n.
127	Medical	nadir görülen yumuşak doku tümörü	rare soft tissue tumor n.
128	Medical	nadir görülen lezyonlar	rarely encountered lesions n.
129	Medical	çocukluk çağının nadir bir hastalığı	a rare disease of childhood n.
130	Medical	penil üretranın nadir görülen bir doğumsal bozukluğu	a rare congenital malformation of penile urethra n.
131	Medical	doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom	postpartum pituitary necrosis n.
132	Medical	doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom	postpartum hypopituitarism n.
133	Medical	doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom	sheehan syndrome n.
134	Medical	doğum sonrası aşırı kanama nedeniyle oluşan nadir bir sendrom	sheehan's syndrome n.
135	Medical	nadir görülen konjenital anomali	rarely seen congenital anomaly n.
136	Medical	nadir gözlenen bir özofagus motilite bozukluğu	a rare esophageal motility disorder n.
137	Medical	nadir görülen klinik bir tablo	a rare clinical picture n.
138	Medical	yüksek mortalite ve morbidite ile seyreden nadir bir hastalık	a rare disease with a high mortality and morbidity n.
139	Medical	nadir görülen nöroendokrin tümör	a rare neuroendocrine tumor n.
140	Medical	kalıtsal geçişli nadir bir hastalık	a rare inherited disorder n.
141	Medical	nadir görülen bir deri tümörü	a rare skin tumor n.
142	Medical	nadir görülen bir deri tümörü	an uncommon skin tumor n.
143	Medical	nadir görülen püstüler bir dermatoz	a rare pustular dermatosis n.
144	Medical	nadir görülen otozomal resesif geçişli bir doğumsal metabolizma rahatsızlığı	a rare autosomal recessive disorder of inborn errors of metabolism n.
145	Medical	yüksek mortalite ve morbidite ile seyreden nadir bir hastalık	a rare disorder with a high mortality and morbidity n.
146	Medical	nadir görülen klinik bir tablo	an uncommon clinical picture n.
147	Medical	nadir görülen bir infeksiyon hastalığı	a rare infectious disease n.
148	Medical	nadir görülen bir genodermatoz	a rare genodermatosis n.
149	Medical	nadir rastlanan bir tümör	a rare tumor n.
150	Medical	nadir bir larengeal disfonksiyon	a rare laryngeal condition n.
151	Medical	çok nadir gözlenen bir tırnak deformitesi	a rarely-seen/encountered nail deformity n.
152	Medical	nadir bir klinik tablo	a rare clinical presentation n.
153	Medical	minör ve nadir komplikasyonlar	minor and rarely complications n.
154	Medical	nadir hastalık	orphan disease n.
155	Medical	nadir görülen hastalık	orphan disease n.
156	Medical	nadir hastalık	rare disease n.
157	Medical	nadir görülen hastalık	rare disease n.
158	Medical	nadir lokalizasyona yayılan iliopsoas absesi	iliopsoas abscess spreading through an unusual location n.
159	Medical	tıpta nadir ihtimalleri göz ardı etmeme üzerine bir deyiş	zebra expr.
Pathology
160	Pathology	kas sertliği ile ayırt edilen, nadir görülen doğumsal bir myotoni formu	thomsen's disease n.
161	Pathology	trombositlerin normal pıhtı üretemediği, nadir görülen bir otozomal resesif hastalık	thrombasthenia n.
162	Pathology	okronoz ve idrarda alkapton varlığı ile karakterize edilen nadir bir resesif metabolik anomali	alkaptonuria n.
163	Pathology	okronoz ve idrarda alkapton varlığı ile karakterize edilen nadir bir resesif metabolik anomali	alcaptonuria n.
164	Pathology	damar dokusunda nadir görülen habis tümör	angiosarcoma n.
165	Pathology	hücrelerde fonksiyonel peroksizomların azalması ya da yokluğu ile karakterize edilen doğuştan gelen nadir bir hastalık	cerebrohepatorenal syndrome n.
166	Pathology	hücrelerde fonksiyonel peroksizomların azalması ya da yokluğu ile karakterize edilen doğuştan gelen nadir bir hastalık	zellweger syndrome n.
167	Pathology	idrar kesesinde görülen nadir bir lezyon	malacoplakia n.
168	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	sclerosing leukoencephalitis n.
169	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	dawson's encephalitis n.
170	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	subacute sclerosing leukoencephalitis n.
171	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	subacute inclusion body encephalitis n.
172	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	inclusion body encephalitis n.
173	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	sspe n.
174	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	bosin's disease n.
175	Pathology	genellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde görülen kızamık virüsü kaynaklı nadir bir kronik hastalık	van bogaert encephalitis n.
176	Pathology	vücut yüzeyinde turuncu veya kahverengimsi papüllerin geliştiği, erişkinlerde nadir görülen kronik ksantom	xanthoma disseminatum n.
177	Pathology	beyin ve karaciğerde bakır birikmesi sonucu ortaya çıkan ve nadir görülen bir kalıtsal hastalık	wilsons disease n.
178	Pathology	özellikle böbrek kılcal ve küçük atardamarlarında pıhtı oluşumu ile görülen nadir bir hastalık	hemolytic uremic syndrome n.
179	Pathology	derialtı dokularında ve vücudun diğer kısımlarında ağrılı şişme atakları ile karakterize olan nadir bir kalıtsal hastalık	hereditary angioedema n.
180	Pathology	çocuklarda virütik bir hastalık sonrası görülüp aspirin kullanımı ile ilişkilendirilen nadir bir bozukluk	reye's syndrome n.
181	Pathology	sarı ışığa duyarlılığın azalmasıyla karakterize olup nadir görülen bir renk körlüğü çeşidi	yellow-blindness n.
182	Pathology	nadir görülen doğumsal bir beyin tümörü	chordoma n.
183	Pathology	penis veya klitorisin çift olarak bulunduğu, nadir görülen doğumsal bir bozukluk	diphallus n.
184	Pathology	kas gücü kaybı, duyu kaybı, duyu değişimi ve bazen de felç ile karakterize edilen nadir bir polinevrit türü	guillain-barrésyndrome n.
185	Pathology	nadir görülen kalıtsal bir koagülasyon bozukluğu	congenital afibrinogenemia n.
186	Pathology	kasları etkileyen nadir bir genetik hastalık	distal muscular dystrophy n.
187	Pathology	nadir görülen bir beyin tümörü çeşidi	craniopharingioma n.
188	Pathology	nadir görülen kalıtsal bir hastalık	cystinosis n.
189	Pathology	kar getirmeyeceği için genellikle ilacı geliştirilmeyen nadir hastalık	orphan disease n.
190	Pathology	kol veya bacağın üst kısmının eksik olması sonucu el veya ayakların doğrudan gövdeye bağlandığı nadir bir anomali	phocomelia n.
191	Pathology	kol veya bacağın üst kısmının eksik olması sonucu el veya ayakların doğrudan gövdeye bağlandığı nadir bir anomali	seal limbs n.
192	Pathology	nadir görülen metabolik bir kemik hastalığı	albers-schönberg disease n.
Statistics
193	Statistics	uç değerlerin nadir görülme sıklıklarını temsil eden dağılım kuyruğu	long tail n.
Physics
194	Physics	nadir dünya hipotezi	rear earth hypothesis n.
Chemistry
195	Chemistry	nadir toprak metalleri	rare earth metals n.
196	Chemistry	lantan ile başlayan nadir toprak alkali metaller serisi	lanthanide series n.
197	Chemistry	nadir gaz	noble gas n.
198	Chemistry	resmen element olarak tanımlanmamış, norveç bakır-nikelinde oluştuğu tespit edilen nadir bir metalik element	norwegium n.
199	Chemistry	nadir toprak elementleri grubundan üç değerlikli ve sarı renkte bir metalik element	neodymium n.
200	Chemistry	nadir bulunan radyoaktif bir mineral cevheri	thorite n.
201	Chemistry	nadir toprak elementlerinden yumuşak ve gümüşi renkli metalik bir element	thulium n.
202	Chemistry	nadir toprak elementlerinden yumuşak ve gümüşi renkli metalik bir element	atomic number 69 n.
203	Chemistry	seryum metallerinden olan nadir bir silikat minerali	toernebohmite n.
204	Chemistry	seryum metallerinden olan nadir bir silikat minerali	törnebohmite n.
205	Chemistry	hidrojenin nadir bulunan bir radyoaktif izotopu	tritium n.
206	Chemistry	sodyum ve magnezyumun sekiz yüzlü sülfatı ve karbonatı olan nadir bir mineral	tychite n.
207	Chemistry	kalsiyum, alüminyum, demir, seryum, lantan ve diğer nadir toprak minerallerinin hidratlanmış silikatından oluşan nadir bir mineral	allanite n.
208	Chemistry	reaktif olmayan renksiz kokusuz nadir bulunan bir soygaz	argon n.
209	Chemistry	lantan ile başlayan nadir toprak alkali metaller serisine ait element	lanthanon n.
210	Chemistry	nadir bir metalik element	vesbium n.
211	Chemistry	doğu hindistan'a özgü tropikal bir ağacın kabuğunda bulunan nadir bir alkaloid	neriine n.
212	Chemistry	doğu hindistan'a özgü tropikal bir ağacın kabuğunda bulunan nadir bir alkaloid	conessine n.
213	Chemistry	doğu hindistan'a özgü tropikal bir ağacın kabuğunda bulunan nadir bir alkaloid	wrightine n.
214	Chemistry	samarskit mineralinde bulunan nadir bir element karışımı	decipium [obsolete] n.
215	Chemistry	nadir bir element	victorium n.
216	Chemistry	platin cevherinde bulunan nadir bir metal elementi	davyum n.
217	Chemistry	nadir bir oktahedral hidrokarbon	cubane n.
Biology
218	Biology	nadir kullanılan bir taksonomik kategori	phalanx n.
Marine Biology
219	Marine Biology	nadir bulunan büyük ve gösterişli bir deniz kabuğu	orange cowry (cypræa aurantia) n.
Astronomy
220	Astronomy	gözlemcinin pozisyonu ile kesişip gözlemcinin zenit nadir hattına dik düşen çizgi	horizon n.
Zoology
221	Zoology	nadir görülen bermuda fırtınakuşu	cahow n.
222	Zoology	güney asya'nın dağlık bölgelerine özgü, nadir görülen keçi benzeri bir antilop	thar (capricornis thar) n.
223	Zoology	güney asya'nın dağlık bölgelerine özgü, nadir görülen keçi benzeri bir antilop	himalayan serow n.
224	Zoology	güney asya'nın dağlık bölgelerine özgü, nadir görülen keçi benzeri bir antilop	tahr n.
225	Zoology	nadir bulunan afrika'ya özgü örümceklerin de dahil olduğu, theraphosidae familyasına mensup bir cins	theraphosa n.
226	Zoology	nadir bulunan afrika'ya özgü örümceklerin de dahil olduğu theraohosa cinsine mensup örümcek	theraphose n.
227	Zoology	afrika'nın tropikal bölgelerinde bulunan, günümüz maymunlarının atası olan altın renkli nadir bir primat	angwantibo (arctocebus calabarensis) n.
228	Zoology	afrika'nın tropikal bölgelerinde bulunan, günümüz maymunlarının atası olan altın renkli nadir bir primat	calabar angwantibo n.
229	Zoology	afrika'nın tropikal bölgelerinde bulunan, günümüz maymunlarının atası olan altın renkli nadir bir primat	golden potto n.
230	Zoology	sırtında ve kanatlarında eyer biçiminde kestane rengi leke bulunan yeni zelanda'ya özgü nadir siyah bir kuş	saddleback n.
Botanic
231	Botanic	nadir bitki	rare plant n.
232	Botanic	nadir bulunan bir ılıman iklim bataklık orkidesi	fairy-slipper n.
233	Botanic	nadir bulunan bir ılıman iklim bataklık orkidesi	calypso (Calypso bulbosa) n.
234	Botanic	güney afrika'ya özgü nadir bir asma	hottentot's bread vine n.
235	Botanic	güney afrika'ya özgü nadir bir asma	hottentot bread vine n.
236	Botanic	güney afrika'ya özgü nadir bir asma	elephant's-foot n.
237	Botanic	güney afrika'ya özgü nadir bir asma	tortoise plant (dioscorea elephantipes) n.
238	Botanic	güney afrika'ya özgü nadir bir asma	elephant's foot (dioscorea elephantipes) n.
239	Botanic	nadir görülen bir sayıda taç yaprağı bulunan çiçek	multiplicate flower n.
240	Botanic	nadir görülen parazitik kozalaklı bir ağaç cinsi	genus parasitaxus n.
241	Botanic	nadir görülen parazitik kozalaklı bir ağaç cinsi	parasitaxus n.
242	Botanic	nadir görülen parazitik kozalaklı bir ağaç cinsi	parasite yew (parasitaxus ustus) n.
243	Botanic	nadir görülen bir kaliforniya selvisi	santa cruz cypress n.
244	Botanic	nadir görülen bir kaliforniya selvisi	cupressus goveniana abramsiana n.
245	Botanic	nadir görülen bir kaliforniya selvisi	cupressus abramsiana n.
246	Botanic	kuzey kaliforniya'ya özgü kısa boylu nadir bir selvi	cupressus goveniana pigmaea n.
247	Botanic	kuzey kaliforniya'ya özgü kısa boylu nadir bir selvi	pygmy cypress n.
248	Botanic	kuzey kaliforniya'ya özgü kısa boylu nadir bir selvi	cupressus pigmaea n.
249	Botanic	kuzey amerika'ya özgü nadir ve ufak bir eğrelti otu	curly grass fern n.
250	Botanic	kuzey amerika'ya özgü nadir ve ufak bir eğrelti otu	schizaea pusilla n.
251	Botanic	kuzey amerika'ya özgü nadir ve ufak bir eğrelti otu	curly grass n.
252	Botanic	kaliforniya'ya özgü, nadir bir servi türü	cupressus goveniana abramsiana n.
253	Botanic	kaliforniya'ya özgü, nadir bir servi türü	cupressus abramsiana n.
254	Botanic	kaliforniya'ya özgü, nadir bir servi türü	santa cruz cypress n.
255	Botanic	pembemsi eflatun çiçekler açan illinois'e özgü nadir bir ebegümeci	iliamna remota n.
256	Botanic	pembemsi eflatun çiçekler açan illinois'e özgü nadir bir ebegümeci	sphaeralcea remota n.
257	Botanic	pembemsi eflatun çiçekler açan illinois'e özgü nadir bir ebegümeci	wild hollyhock n.
History
258	History	nadir şah	nader shah n.
Religious
259	Religious	gül haçlılar için nadir kullanılan bir isim	illuminati n.
Environment
260	Environment	nadir veya ilk kez yapılan faaliyetler	infrequent or first-time activities n.
Meteorology
261	Meteorology	akdeniz (mediterranean) ve kasırga (hurricane) kelimelerinin birleşiminden oluşan akdenize özgü nadir bir doğa olayı	medicane n.
Geology
262	Geology	nadir toprak madenleri	rare earth metals n.
263	Geology	nadir toprak elementleri	rare earth elements n.
264	Geology	nadir element	rare earth n.
265	Geology	nadir toprak elementi	rare earth element n.
266	Geology	toryum ve kalsiyum içeren, nadir bulunan bir monozit mineral	cheralite n.
267	Geology	toryum ve uranyum oksitlerden oluşan, nadir bulunan siyah renkli bir mineral	thorianite n.
268	Geology	seryum metallerinin nadir bir silikatı olan bir mineral	toernebohmite n.
269	Geology	seryum metallerinin nadir bir silikatı olan bir mineral	törnebohmite n.
270	Geology	lityum demir fosfattan oluşan mavimsi-gri renkli nadir bir mineral	triphyline n.
271	Geology	lityum demir fosfattan oluşan mavimsi-gri renkli nadir bir mineral	triphylite n.
272	Geology	nadir bulunan iri taneli magmatik bir kayaç türü	troctolite n.
273	Geology	nadir bulunan iri taneli bir magmatik kayaç	troutstone n.
274	Geology	demir, kalsiyum ve nadir toprak elementlerinden oluşan bir mineral	tscheffkinite n.
275	Geology	arsenik trisülfür içeren turuncu-limon sarısı renkte nadir bir mineral	orpiment n.
276	Geology	arsenik trisülfür içeren turuncu-limon sarısı renkte nadir bir mineral	turner's yellow n.
277	Geology	sodyum-demir-manganez fosfattan oluşan nadir bir mineral	alluaudite n.
278	Geology	nadir bulunan bir bazaltik dayk kayacı	alnoite n.
279	Geology	boya yapımında pigment olarak kullanılan nadir bir mineral	anatase n.
280	Geology	boya yapımında pigment olarak kullanılan nadir bir mineral	octahedrite n.
281	Geology	gümüş, germanyum ve kükürt içeren nadir bir mineral	argyrodite n.
282	Geology	elmas içerebilen nadir bir periodit türü	blue ground n.
283	Geology	gadolinyumla ilişkilendirilen nadir bir toprak	gadolinia n.
284	Geology	turmalin içeren nadir bir granit türü	luxullianite n.
285	Geology	turmalin içeren nadir bir granit türü	luxulyanite n.
286	Geology	turmalin içeren nadir bir granit türü	luxulianite n.
287	Geology	nadir görülen gri bir mineral	cobaltine n.
288	Geology	nadir bir kurşun kromit minerali	crocolite n.
289	Geology	kimyasal olarak feldspata benzeyen nadir bir mineral grubu	foid n.
290	Geology	ticari değeri olup nadir bulunmayan ve pahalı olmayan taş	semiprecious stone n.
Librarianship
291	Librarianship	eski ya da nadir bulunan kitapları alıp satan	antiquarian adj.
292	Librarianship	eski ya da nadir bulunan kitaplarla ilgilenen	antiquarian adj.
Ornithology
293	Ornithology	nadir bulunan ötücü evcil güvercin türü	capuchin (perissocephalus tricolor) n.
294	Ornithology	avrasya'nın yayla bölgelerinde görülen nadir bir cılıbıt	dotrel n.
295	Ornithology	avrasya'nın yayla bölgelerinde görülen nadir bir cılıbıt	dotterel (charadrius vociferus) n.
296	Ornithology	avrasya'nın yayla bölgelerinde görülen nadir bir cılıbıt	eudromias morinellus n.
297	Ornithology	nadir görülen bir evcil güvercin	capuchin n.
298	Ornithology	amerika'ya özgü ucun bacakları, yarım avuçlu ayakları ve ucuna doğru genişleyen bir gagası olan oldukça nadir bir çulluk	micropalama himantopus n.
299	Ornithology	amerika'ya özgü ucun bacakları, yarım avuçlu ayakları ve ucuna doğru genişleyen bir gagası olan oldukça nadir bir çulluk	stilt sandpiper n.
300	Ornithology	amerika'ya özgü ucun bacakları, yarım avuçlu ayakları ve ucuna doğru genişleyen bir gagası olan oldukça nadir bir çulluk	mongrel [dialect] n.
301	Ornithology	danzig bölgesine özgü nadir ve gösterişli bir güvercin ırkı	danzig n.
302	Ornithology	kuzey amerika'nın doğu ve orta kesiminde görülen nadir bir turna	sandhill n.
303	Ornithology	kuzey amerika'nın doğu ve orta kesiminde görülen nadir bir turna	sandhill crane n.
304	Ornithology	kuzey amerika'nın doğu ve orta kesiminde görülen nadir bir turna	grus canadensis n.
305	Ornithology	orta amerika'ya özgü nadir görülen bir kuş	resplendent quetzel n.
306	Ornithology	orta amerika'ya özgü nadir görülen bir kuş	resplendent trogon n.
307	Ornithology	orta amerika'ya özgü nadir görülen bir kuş	pharomacrus mocino n.
Reptiles
308	Reptiles	çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa	red river giant softshell turtle n.
309	Reptiles	çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa	shanghai softshell turtle n.
310	Reptiles	çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa	speckled softshell turtle n.
311	Reptiles	çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa	yangtze giant softshell turtle (rafetus swinhoei) n.
312	Reptiles	çin'de bulunan ve eşine nadir rastlanan yumuşak kabuklu bir kaplumbağa	swinhoe’s softshell turtle n.
Entomology
313	Entomology	abd'nin güneyinde yaygın olan nadir bir kelebek	yucca borer (megathymus yuccae) n.
Slang
314	Slang	sınıfına göre nadir olan şey	ball tearer [australia] n.
315	Slang	çok nadir bir şey	rocking-horse manure [australia] n.
316	Slang	çok nadir bir şey	rocking horse manure [australia] n.
317	Slang	çok nadir bulunan	as rare as rocking horse crap expr.
318	Slang	çok nadir bulunan	rare as rocking horse crap expr.
319	Slang	çok nadir bulunan	as rare as rocking horse manure expr.
320	Slang	çok nadir bulunan	rare as rocking horse manure expr.
321	Slang	çok nadir bulunan	as rare as rocking horse poo expr.
322	Slang	çok nadir bulunan	rare as rocking horse poo expr.
323	Slang	çok nadir bulunan	as rare as rocking horse shit expr.
324	Slang	çok nadir bulunan	rare as rocking horse shit expr.