yanından - Turco Inglés Diccionario
Historia

yanından



Significados de "yanından" en diccionario inglés turco : 3 resultado(s)

Turco Inglés
General
yanından broadside adv.
yanından by prep.
Archaic
yanından through one's sides adv.

Significados de "yanından" con otros términos en diccionario inglés turco: 187 resultado(s)

Turco Inglés
General
para karşılığı başkalarının yanından savaşan kişi sell-sword n.
yolun bir yanından diğerine geçmek lap n.
dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar world fair n.
dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar world's fair n.
dünyanın dört bir yanından sanat ve el sanatları, bilimsel keşifler, endüstri ve tarım ürünleri gibi sergileri içeren büyük bir fuar worlds fair n.
at nalının iki yanından her biri branch n.
yanından geçmek pass by v.
yanından geçmek bypass v.
birinin yanından ayrılmamak be someone's shadow v.
(bir şeyin) yanından geçmek walk along v.
yanından geçmek (nehir vb) stroll along (such as a river) v.
yanından geçmek by-pass v.
bir yerin yanından geçmek walk past a place v.
bir şeyin/kişinin yanından (tek sıra) geçmek file past someone or something v.
yanından hızla geçmek zip past someone v.
(yanından) geçmek move past v.
yanından geçmek deke [canada] v.
yanından geçip gitmek overgo [dialect] [uk] v.
yanından geçmek overslide v.
her yanından sarsılmak circumagitate v.
yanından geçmek coast [obsolete] v.
yanından geçerek ilerlemek coast [obsolete] v.
yanından ilerlemek coast [obsolete] v.
yanından geçmek cote [obsolete] v.
(özellikle yanından geçerken) dokunacak kadar yaklaşmak clip v.
yanından öylece geçip gitmek fly-by v.
bir yanından öbür yanına geçilemez untraversable adj.
her yanından akan circumfluous adj.
bir yanından öbür yanına through prep.
bir yanından öteki yanına across prep.
yanından anlamı veren ön ek bye- pref.
Phrasals
yanından geçip gitmek pass by v.
(bir şeyi başka bir şeyin) yanından çekmek/alıp getirmek bring away v.
kolayca/hızla yetişip yanından geçmek cruise by v.
uçarak yanından geçmek fly by v.
yanından/teğet geçmek fly by v.
(biri/bir şey) yanından/önünden/çevresinden koşarak geçmek run by v.
yürürken/koşarken (birinin/bir şeyin) yanından geçmek run by v.
(birinin/bir şeyin) yanından/önünden kayarak geçmek slide by v.
(birinin/bir şeyin) yanından hızla geçmek speed by v.
yanından sıkışarak/zor bela/zar zor geçmek squeeze by v.
yanından sıkışarak/zor bela/zar zor geçmek squeeze by (someone or something) v.
yanından şiddetli/çok hızlı bir şekilde geçmek whip by v.
yanından kırbaç/rüzgar/fırtına gibi geçmek whip by v.
yanından çok hızlı/ok gibi geçmek whiz by v.
yanından yıldırım gibi/vın diye geçmek whiz by v.
yanından/önünden hızla geçmek zip by v.
içinde/arasında/yanından koşmak/koşarak geçmek race through v.
yanından yürümek walk along v.
yanından dikkatlice geçmek edge by (someone or something) v.
yanından geçmek go past v.
yanından geçmek drive by v.
yanından hızla geçmek brush by someone v.
yanından geçerken sürtünmek brush past v.
yanından geçmek come by v.
yanından geçmek pass by v.
yanından hızla geçmek brush past someone v.
yanından geçmek ride by v.
yanından hızlı geçmek zoom by v.
yanından hızla geçmek zoom past someone v.
birinin/bir şeyin yanından geçmek get around someone or something v.
bir şeyi başka bir şeyin yanından çekmek/alıp getirmek bring something away from something v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmamak stick with (someone or something) v.
yanından ayrılmamak stick with v.
(birinin) yanından ayırmamak/dışarı çıkarmamak keep in with (someone) v.
yanından ayırmamak carry (someone or something) along with (someone or something) v.
yanından ayırmamak carry something along (with someone) v.
yanından hızla geçmek brush by v.
yanından hızlıca sürtünerek geçmek brush by v.
(birinin/bir şeyin) yanından hızla sürtünerek geçmek brush by (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından açılmak/uzaklaşmak come away (from someone or something) v.
yanından dikkatlice geçmek edge by v.
(birinin/bir şeyin) yanından/önünden geçmek go by (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından/önünden geçip gitmek go by (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından geçmek go by (someone or something) v.
yanından/önüne geçmesi için yol vermek let by v.
yanından havalı havalı yürümek parade by v.
yanından gösteriş yaparak geçmek parade by v.
patenle yanından geçmek skate by v.
kayarak yanından geçmek skate by v.
yanından ayrılmamak stay by v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmamak stay by (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmak wander away (from someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmak wander from (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından ayrılmak wander off (from someone or something) v.
Phrases
diğerlerinin/başkalarının/öncekilerin yanından bunlar tırı vırı as nothing (compared) to (someone or something) adv.
diğerlerinin/başkalarının/öncekilerin yanından bunlar tırı vırı as nothing (compared) to adv.
dünyanın dört bir yanından from the four corners of the earth expr.
(bir konuda) yanından/yakınından bile geçemez not half as (something) (as someone or something) expr.
kafasının yanından upside the head expr.
Colloquial
kelin kafanın yanından uzatılan saçlar yukarı taranarak kapatıldığı saç modeli comb-over n.
(birisi) aldırış etmeden yanından geçip gitmek get the go-by v.
(birine) yanından/önüne geçmesi için yol vermek let (one) by v.
(birine) yanından/önüne geçmesi için yol vermek let (one) past v.
yanından koşarak geçmek run past v.
koşarak (birinin/bir şeyin) yanından geçmek run past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından koşarak geçirmek run past (someone or something) v.
yanından vın diye geçmek whiz past v.
dünyanın dört bir yanından from the four corners of the world expr.
dünyanın dört bir yanından from all corners of the world expr.
bu talihsiz duruma eğlenceli/komik yanından bakmalısın you have (got) to laugh expr.
Idioms
öne/yanından geçmesi için (birine) yol vermek let (one) go by v.
(yanından) geçmesine izin vermek let slip by v.
(yanından) geçmesine izin vermek let something slip by v.
(yanından) geçmesine izin vermek let something slide by v.
bir şeyin yanından (yavaşça/dikkatlice) geçmek make one's way along something v.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak sit at somebody's feet v.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak sit at the feet of someone v.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak sit at someone's feet v.
sevgililerin yanından ayrılmamak play gooseberry v.
yanından vın diye geçmek whiz past someone v.
(yardıma muhtaç biri ile ilgili) yanından geçip gitmek/oralı bile olmamak pass by on the other side v.
her yanından bir şey fışkırmak have something coming out of your ears v.
hızlıca yanından geçmesine izin vermek let slide by v.
hızlıca yanından geçmesine izin vermek let slip by v.
bir şeyin hızla yanından geçip gitmesine izin vermek let something slip by v.
bir şeyin hızla yanından geçip gitmesine izin vermek let something slide by v.
(birinin) yanından ayrılmamak not leave (one's) side v.
birinin yanından ayrılmamak not leave somebody’s side v.
(birinin) yanından hızla geçmek blow past (someone) v.
(birinin) yanından geçip gitmek blow past (someone) v.
(birinin) yanından hızla geçip gitmek blow past (someone) v.
(birinin) yanından rüzgar gibi geçmek blow past (someone) v.
(birinin) yanından aşırı hızlı bir şekilde geçmek blow past (someone) v.
(birinin) yanından jet gibi geçmek blow past (someone) v.
(birinin/bir şeyin) yanından hızla geçmek breeze past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından geçip gitmek breeze past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından hızla geçip gitmek breeze past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından rüzgar gibi geçmek breeze past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından umursamadan geçip gitmek breeze past (someone or something) v.
birine hayran olup onun yanından ayrılmamak be at someone's feet v.
'-in yanından bile geçmemek be no match for v.
birinin/bir şeyin yanından bile geçmemek be no match for somebody/something v.
(birinin/bir şeyin) yanından hızla geçmek brush past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından hızlıca sürtünerek geçmek brush past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından hızla hafifçe dokunarak geçmek brush past (someone or something) v.
yanından (tek sıra) geçmek file past v.
(birinin/bir şeyin) yanından/peşinden ayrılmamak glom on (to someone or something) v.
(birinin) yanından/peşinden/dibinden ayrılmamak be glued to (someone) v.
birinin/bir şeyin yanından geçmek go past someone or something v.
birinin/bir şeyin yanından geçip gitmek go past someone or something v.
yanından/önüne geçmesi için yol vermek let past v.
yanından geçmek make way along v.
(hedefin) yanından bile geçmemek miss by a mile v.
birinin/bir şeyin yanından bile geçememek not be a patch on somebody/something [uk] v.
(birinin/bir şeyin) yanından bile geçememek not fit to hold a candle to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından bile geçememek not hold a candle to (someone or something) v.
'-in yanından bile geçememek not hold a stick to v.
(birinin/bir şeyin) yanından bile geçememek not hold a stick to (someone or something) v.
fark ettirmeden (birinin/bir şeyin) yanından geçmek sneak past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından sıvışmak sneak past (someone or something) v.
fark ettirmeden (birinin/bir şeyin) yanından geçirmek sneak past (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanından sinsice/gizlice geçirmek sneak past (someone or something) v.
(birinin) gölgesi gibi yanından ayrılmama all over (one) like a cheap suit adv.
dünyanın dört bir yanından from all corners of the earth expr.
dünyanın dört bir yanından from all four corners of the earth expr.
olumlu yanından on the credit side (of the ledger) expr.
işini iyi yanından on the credit side (of the ledger) expr.
olumlu yanından on the credit side expr.
işini iyi yanından on the credit side expr.
(birinin) gölgesi gibi yanından ayrılmayan all over (one) like a rash expr.
(birinin) gölgesi gibi yanından ayrılmayan all over (one) like a rash expr.
(birinin/bir şeyin) yanından bile geçemez doesn't hold a candle (to someone or something) expr.
dünyanın dört bir yanından from all four corners of the world expr.
(birinin/bir şeyin) yanından bile geçemez not a patch on (someone or something) expr.
iyilik konusunda birinin/bir şeyin yanından/yakınından bile geçemez not half as good as somebody/something expr.
Speaking
insanlar dünyanın dört bir yanından bunu görmek için geliyor people come from all over the world to see this expr.
Technical
istatistiksel olarak yolun yanından geçme metodu statistical pass-by method n.
flok yelkeni ve kontra flok halatlarını açmak için cıvadranın her iki yanından çıkan bir uskundra whisker n.
bir yanından öteki yanına across adv.
Telecom
bilgi alma amaçlı gök cisminin yanından geçiş flyby n.
Architecture
binanın bir yanından öbür yanına geçen kiriş browpost n.
(kata) her yanından belirli bir yöne doğru sahne veya platformla hafif eğim vermek bowl v.
Marine
flok yelkeni ve kontra flok halatlarını açmak için cıvadranın her iki yanından çıkan iki direk veya serenden biri whisker n.
rüzgar tarafında kalacak şekilde karada belirli bir noktanın yanından geçmek weather a point v.
Anatomy
kolun iç tarafı boyunca ilerleyen ve dirseğin yanından geçen sinir nervus ulnaris n.
omurun iki yanından uzanan çıkıntı transverse process n.
yüzün ve burnun yanından geçen atardamar external maxillary artery n.
yüzün ve burnun yanından geçen atardamar facial artery n.
Astronomy
bilgi alma amaçlı gök cisminin yanından geçen uzay aracı flyby n.
Linguistics
dilin bir veya iki yanından üflenen hava ile çıkarılan (ses) lateral adj.
Military
düşmanın yanından dolanıp arkasına geçmek outflank v.
Basketball
hücum sahasının bir yanından ötekine atılan pas cross-court pass n.
Archaic
bir şeyin yanından (yavaşça/dikkatlice) geçmek trace v.
yanından dolanarak through one's sides adv.
yanından geçip giderek through one's sides adv.
Modern Slang
dünyanın dört bir yanından gelen gençlerin sosyal olarak dezavantajlı tayvanlı çocuklara ingilizce öğrettiği yaz programı aid summer n.