yoksul - Turco Inglés Diccionario
Historia

yoksul



Significados de "yoksul" en diccionario inglés turco : 35 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yoksul poor adj.
General
yoksul poor person n.
yoksul pauper n.
yoksul down and out adj.
yoksul indigent adj.
yoksul poorer adj.
yoksul mean adj.
yoksul destitute adj.
yoksul needy adj.
yoksul penurious adj.
yoksul in need adj.
yoksul impoverished adj.
yoksul poor adj.
yoksul distressed adj.
yoksul have-not adj.
yoksul poverty-stricken adj.
yoksul deprived adj.
yoksul of little means adj.
yoksul necessitous adj.
yoksul unmoneyed adj.
yoksul hard-up adj.
yoksul rum adj.
yoksul poorish adj.
yoksul disadvantaged adj.
Colloquial
yoksul badly off adj.
yoksul pov [australia] adj.
Idioms
yoksul poor person n.
yoksul down and out adj.
yoksul out at the heel adj.
yoksul out at the heels adj.
yoksul out at the knees [obsolete] adj.
yoksul in reduced circumstances expr.
yoksul in the poorhouse expr.
Trade/Economic
yoksul poor adj.
Law
yoksul pauper n.

Significados de "yoksul" con otros términos en diccionario inglés turco: 123 resultado(s)

Turco Inglés
General
yoksul yer slum area n.
halkı yoksul yer slum n.
yoksul ev slum n.
yoksul çocuklar poor children n.
yoksul çocuk poor child n.
yoksul kadınlar poor women n.
yoksul yardımı paupers relief n.
yoksul yardımı poor relief n.
yoksul kenar mahalle ghetto n.
yoksul çocukların bakımından sorumlu kurum protectory n.
yoksul mahallesi poor neighbourhood n.
yoksul/fakir mahalle poor neighborhood n.
yoksul/fakir semt poor neighborhood n.
yoksul kesim the poor n.
çok yoksul kişi pauper n.
yoksul insanlara ücretsiz bakım verilen hastane koğuşu charity ward n.
yoksul insanlara konaklama sağlayan ev ashram n.
yoksul kimse beggar n.
yoksul kimse riffraff n.
yoksul kimse riff-raff n.
yoksul görevlisi overseer n.
yoksul görevlisi oversman n.
irlanda'nın yoksul bölgelerinde yaşayan kimse congest [ireland] n.
beyaz ırktan olan yoksul kimse cracka [us] n.
yoksul kimse puir [scotland] n.
yoksul bölge street n.
işçi sınıfının en yoksul kesimi subproletariat n.
fakir/yoksul kalmak remain poor v.
en yoksul poorest adj.
aşırı yoksul penurious adj.
daha yoksul poorer adj.
çok yoksul poverty stricken adj.
aşırı yoksul poverty-stricken adj.
çok yoksul poverty-stricken adj.
çok yoksul dirt poor adj.
(ruhen) yoksul dispossessed adj.
(özellikle yoksul) çocuklar için kır veya açık hava aktiviteleri sağlayan fresh air adj.
yoksul çevreden gelen disadvantaged adj.
Colloquial
yoksul kimse casual n.
yoksul kırsal topluluk tobacco road n.
yoksul kırsal bölge tobacco road n.
yoksul, evsiz birini hastane masrafları yüzünden hastaneden erken taburcu etme patient dumping n.
yoksul, evsiz birini hastaneden çıkarma/atma patient dumping n.
yoksul, evsiz birini tedaviden sonra kalacak bir yer bulmadan sokağa salma patient dumping n.
(övgü olarak) tüm vaktini spora ayırmak için çalışmayıp ucuza yaşayan yoksul açık hava sporcusu dirtbag n.
daha yoksul, mutsuz olmak be worse off v.
çok yoksul dirt-poor adj.
Idioms
şehrin yoksul/fakir bölümü wrong side of the tracks n.
yoksul kesim have-not n.
yoksul kesim the culturally deprived n.
yoksul kesim the culturally disadvantaged n.
yardıma muhtaç yoksul ülke a basket case n.
zengin ve yoksul the haves and the have-nots n.
17. yüzyıl'da londra'da yoksul yazarlara ev sahipliği yapmış bir sokak grub street n.
az yetenekli yoksul yazar grub street n.
yoksul kimse down-and-outer n.
aşırı yoksul olmak live on the breadline v.
çok fakir/yoksul olmak be as poor as church mice v.
çok yoksul olmak not have two pennies to rub together v.
yoksul olmak be down and out v.
çok fakir/yoksul olmak not have a penny v.
yoksul olmak be in the poorhouse v.
çok yoksul poor as a church mouse adj.
çok yoksul poor as church mice adj.
çok yoksul poor as a churchmouse adj.
çok yoksul as poor as lazarus expr.
çok yoksul as poor as a church mouse expr.
çok yoksul as poor as a job's turkey expr.
çok yoksul poor as a job's turkey expr.
şehrin yoksul/fakir bölümü other side of the tracks expr.
şehrin yoksul/fakir bölümünde on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul muhitlerinde on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul/fakir bölümünden from/on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul muhitlerinden from/on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul/fakir bölümünde yaşayan from/on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul muhitlerinde yaşayan from/on the wrong side of the tracks expr.
şehrin yoksul bölgelerinde on skid row [us] expr.
aşırı yoksul on the breadline expr.
Trade/Economic
sakinleri beyaz ırktan olmayan yoksul muhitlere mal ve hizmet vermeyen kişi ya da kurum redliner n.
çalışan yoksul working poor n.
sakinleri beyaz ırktan olmayan yoksul muhitlere mal ve hizmet vermeyi reddetmek redline v.
daha yoksul worse off adj.
yoksul yasaları poor laws
yoksul ülkeler poor countries
Politics
yoksul ve dar gelirli halkı koruma sistemi new deal n.
ağır borç yükü altındaki yoksul ülke heavily indebted poor country n.
ağır borç yükü altındaki yoksul ülkeler heavily indebted poor countries n.
ağır borçlu yoksul ülkeler heavily indebted poor countries (hipc) n.
yoksul/düşük gelirli insanlara ve hasta olanlara verilen yardım welfare benefit
yoksul ülkeler poor countries
Insurance
(özellikle yoksul veya sigortasız hastalara) acil durum tedavisi vermeyi reddedip başka hastaneye sevk etme dumping n.
(özellikle yoksul veya sigortasız hastaları) tedavisi bitmeden hastaneden gönderme dumping n.
Tourism
yoksul yanlısı turizm pro-poor tourism
Textile
arapça konuşulan akdeniz ülkelerinde yoksul halkın giydiği bol bir pelerin veya elbise galabia n.
arapça konuşulan akdeniz ülkelerinde yoksul halkın giydiği bol bir pelerin veya elbise galabieh n.
arapça konuşulan akdeniz ülkelerinde yoksul halkın giydiği bol bir pelerin veya elbise galabeah n.
arapça konuşulan akdeniz ülkelerinde yoksul halkın giydiği bol bir pelerin veya elbise gallabiya n.
Marine
yoksul denizci taklidi yapan dilenci whipjack [obsolete] n.
Gastronomy
genellikle şangay'a özgü bir söğüt ağacı türünün yapraklarıyla hazırlanıp yoksul kimselerce çay yerine tüketilen bir içecek willow tea n.
Tobacco
yoksul kırsal bölgede oturan kimse tobacco-roader n.
yoksul kırsal bölgede oturan tobacco-roadish adj.
Social Sciences
yoksul kesim/zümre/çevre/topluluk poor community n.
yoksul kiracıların sömürülmesi rachmanism n.
halkın en alt ve yoksul tabakası lumpen n.
halkın en alt ve yoksul tabakası lumpenproletariat n.
halkın en alt ve yoksul tabakası ile ilgili lumpen adj.
Education
19. yüzyılda ingiliz kilisesi tarafından yoksul ailelerin çocukları için açılan okullara verilen ad national school n.
abd'de yoksul çocuklar için devletin sunduğu okul öncesi programı head start [us] n.
History
15. yüzyıl italyası'nda ortaya çıkan ve yoksul kimselere düşük faizle borç para veren tefeci kuruluşları mount of piety n.
Environment
en yoksul beşte birlik kesim poorest quintile n.
Art
yoksul sanat poor art n.
Theatre
yoksul tiyatro poor theatre n.
yoksul tiyatro "poor theater
Archaic
yoksul duruma düşürmek necessitate v.
Slang
yoksul, evsiz birini hastane masrafları yüzünden hastaneden erken taburcu etme homeless dumping n.
yoksul, evsiz birini tedaviden sonra kalacak bir yer bulmadan sokağa salma homeless dumping n.
beyaz ırka mensup yoksul kimse poor white n.
yoksul mahalle kültürüne ait gully adj.
yoksul mahalle kültürü ile ilişkili gully adj.
yoksul mahalle ortamına ait gully adj.
yoksul mahalle ortamı ile ilişkili gully adj.
yoksul mahalle yaşamına ait gully adj.
yoksul mahalle yaşamı ile ilişkili gully adj.