know - Turc Anglais Dictionnaire

know

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "know" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 23 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
know v. bilmek
I know that the honourable Members will have plenty of questions to ask me.
Sayın Üyelerin bana soracakları pek çok soru olduğunu biliyorum.

More Sentences
know v. tanımak
They know one another very well, they do the same thing.
Birbirlerini çok iyi tanıyorlar, aynı şeyi yapıyorlar.

More Sentences
General
know v. anlamak
He can think back to what has happened domestically and thus will immediately know whether the law is respected or not.
Yurtiçinde neler olduğunu düşünebilir ve böylece yasalara uyulup uyulmadığını hemen anlayabilir.

More Sentences
know v. haberdar olmak
I would like to confirm that the European Parliament has never known of any threats.
Avrupa Parlamentosu'nun herhangi bir tehditten haberdar olmadığını teyit etmek isterim.

More Sentences
know v. aşina olmak
I know that the Portuguese presidency is very familiar with this issue.
Portekiz Cumhurbaşkanlığı'nın bu konuya çok aşina olduğunu biliyorum.

More Sentences
know v. ayırt etmek
Even a child knows right from wrong.
Bir çocuk bile doğru ile yanlışı ayırt edebilir.

More Sentences
know v. tanımak
There must be safer air travel, at least within the EU, and its safety must know no frontiers.
En azından AB içerisinde daha güvenli bir hava yolculuğu olmalı ve güvenlik sınır tanımamalıdır.

More Sentences
know v. haberi olmak
I don't think that Tom knows I love you.
Tom'un seni sevdiğimden haberi olduğunu sanmıyorum.

More Sentences
know v. ilişkisi olmak
He knew she was having an affair.
Onun bir ilişkisi olduğunu biliyordu.

More Sentences
know v. bilmek
I know that flower pots, self-adhesive labels and related issues are important for the industries concerned.
Çiçek saksıları, kendinden yapışkanlı etiketler ve ilgili konuların ilgili sektörler için önemli olduğunu biliyorum.

More Sentences
Technical
know v. bilmek
We know your vision, we know your determination, and that is why we have confidence in you.
Vizyonunuzu biliyoruz, kararlılığınızı biliyoruz ve bu nedenle size güveniyoruz.

More Sentences
General
know v. tatmak
know v. farketmek
know v. başından geçmek
know v. ezberlemek
know v. seçmek
Irregular Verb
know v. knew - known
Archaic
know v. agah olmak
Slang
know v. cinsel ilişkiye girmek
know v. götürmek
know v. mala vurmak
know v. sevişmek
know v. seks yapmak

Sens de "know" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
know-it-all n. bilmiş
Tom is a know-it-all.
Tom her şeyi biliyor.

More Sentences
General
know about v. bilmek
We learn that the Council knows about but has not examined the conditions of the trial.
Konsey'in dava koşullarını bildiğini ancak incelemediğini öğreniyoruz.

More Sentences
come to know v. öğrenmek
How did she come to know so much about fish?
O, balık hakkında o kadar çok şeyi nasıl öğrendi?

More Sentences
get to know v. tanımak
The European works councils must be able to get to know each other better.
Avrupa çalışma konseyleri birbirlerini daha iyi tanıyabilmelidir.

More Sentences
not know v. bilmemek
I would say to him that we still do not know where this outbreak originated.
Ona bu salgının nereden kaynaklandığını hala bilmediğimizi söylerdim.

More Sentences
get to know v. öğrenmek
How did she get to know so much about fish?
O, balıklar hakkında o kadar şeyi nasıl öğrendi?

More Sentences
know about v. anlamak
One doctor can't know about every disease.
Bir doktor her hastalıktan anlamaz.

More Sentences
want to know v. bilmek istemek
If we therefore want to give consumers clear information on what they want to know, it is indeed possible.
Dolayısıyla tüketicilere bilmek istedikleri konularda net bilgiler vermek istiyorsak, bu gerçekten de mümkün.

More Sentences
know little v. az bilmek
He that knows little often repeats it.
Az bilen onu sık sık tekrarlar.

More Sentences
not to know v. tanımamak
Dan pretended not to know Linda.
Dan, Linda'yı tanımıyormuş gibi davrandı.

More Sentences
know no bounds v. sınır tanımamak
This ensures maximum flexibility and efficiency in our shared struggle against crime, which knows no boundaries.
Bu da sınır tanımayan suça karşı ortak mücadelemizde azami esneklik ve etkinlik sağlamaktadır.

More Sentences
know about v. haberi olmak
It's possible Tom didn't know about the meeting.
Tom'un toplantıdan haberi olmaması mümkün.

More Sentences
know well v. iyi bilmek
There were references to China and we know well the record there.
Çin'e atıflar vardı ve oradaki kayıtları iyi biliyoruz.

More Sentences
know no limit v. sınır tanımamak
Human stupidity knows no limits.
İnsan aptallığı sınır tanımaz.

More Sentences
know oneself v. kendini tanımak
It is difficult to know oneself.
Kendini tanımak zordur.

More Sentences
know of v. bilmek
We know, of course, that the Americans did not sign it.
Elbette Amerikalıların bunu imzalamadığını biliyoruz.

More Sentences
know for certain v. kesin olarak bilmek
I don't know for certain yet.
Henüz kesin olarak bilmiyorum.

More Sentences
know for sure v. kesin olarak bilmek
No one knows for sure what makes these nerve cells break down.
Kimse bu sinir hücrelerini neyin parçaladığını kesin olarak bilmiyor.

More Sentences
know for certain v. kesin bilmek
I don't know for certain.
Kesin bilmiyorum.

More Sentences
know for sure v. kesin bilmek
Nothing is known for sure.
Hiçbir şey kesin bilinmiyor.

More Sentences
know for sure v. emin olmak
We can't know for sure until I run a full analysis.
Ben tam bir analiz yapana dek emin olamayız.

More Sentences
know someone v. birisini tanımak
I know someone who speaks French.
Fransızca bilen birini tanıyorum.

More Sentences
know one's limit v. sınırını bilmek
It's important to know one's limits.
Birinin sınırlarını bilmek önemlidir.

More Sentences
know in advance v. önceden bilmek
Because the payment will be annual and known in advance, it will help farmers in their business planning.
Ödeme yıllık olacağı ve önceden bilineceği için çiftçilere iş planlamalarında yardımcı olacaktır.

More Sentences
know beforehand v. önceden bilmek
How much of this did you know beforehand?
Bunun ne kadarını önceden biliyordun?

More Sentences
already know v. önceden bilmek
Is there anything you can tell us about Tom that we don't already know?
Bizim önceden bilmediğimiz, Tom hakkında bize söyleyebileceğin bir şey var mı?

More Sentences
know the answers v. cevapları bilmek
Several of my colleagues have asked me that question, and quite frankly, I do not know the answer to it.
Birkaç meslektaşım bana bu soruyu sordu ve açıkçası ben de cevabını bilmiyorum.

More Sentences
know the victim v. kurbanı tanımak
It's strange that no one knows the victim.
Kimsenin kurbanı tanımaması çok garip.

More Sentences
know better v. (bir işin/şeyin) doğrusunu bilmek
Tom knows better than that.
Tom bunun doğrusunu bilir.

More Sentences
know each other v. birbirini tanımak
This is where they can get to know each other and learn from one another.
Birbirlerini tanıyabilecekleri ve birbirlerinden öğrenebilecekleri yer burasıdır.

More Sentences
Phrasals
know (someone or something) as (something) v. (birini/bir şeyi bir şey) olarak tanımak
Instead, they recognized a gentleman no one knew as president.
Bunun yerine kimsenin tanımadığı bir beyefendiyi başkan olarak tanıdılar.

More Sentences
know about (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) haberdar olmak
And their economic raison d'être is that no one knows about them.
Ekonomik varlık sebepleri ise kimsenin onlardan haberdar olmaması.

More Sentences
Proverb
know thyself kendini bil
Know thyself!
Kendinizi biliniz!

More Sentences
Colloquial
know no bounds v. sınır tanımamak
Does your shame know no bounds?
Utancın sınır tanımıyor mu?

More Sentences
know (someone) v. (birinin) kim olduğunu bilmek
And we know who they are.
Ve biz onların kim olduğunu biliyoruz.

More Sentences
Common Usage
know-it-all n. ukala
let know v. haber vermek
not know what to do v. ne yapacağını bilmemek
General
pretending not to know n. tanımazlık
know how n. teknik bilgi
know how n. uzmanlık
know-all n. bilgiç
know-how n. bilgi
know-how n. bil-yap
know-how n. yapabilme bilgisi
know-how n. beceri
professional know-how n. mesleki beceri
know-how n. ustalık
know-how n. teknik
know-how n. ustalık bilgisi
know how n. teknik uzmanlık
need-to-know n. gizli bilgi
someone you don't know n. tanımadığın biri
someone you don't know n. bilmediğin biri
someone you don't know n. tanımadığın birisi
someone you don't know n. bilmediğin birisi
know how n. bilgi birikimi
desire to know n. bilgiye açlık
know nothing n. eğitimsiz kimse
know nothing n. cahil kimse
know-all n. ukala
know-it-all n. bilgiç
know-all n. bilgiç
know-nothing n. bilgisiz, cahil kimse
know-nothingism n. (din, ahlak gibi konularda) bilgisizlik
don't-know n. (anket yanıtlarında) fikri yok
don't-know n. (anket yanıtlarında) kararsız
don't-know n. fikri olmayan kimse
don't-know n. kararsız kimse
don't-know n. (anket yanıtlarında) fikri yok
don't-know n. (anket yanıtlarında) kararsız
don't-know n. fikri olmayan kimse
don't-know n. kararsız kimse
life as we know it n. bildiğimiz hâliyle yaşam
pretend not to know v. bilmezlikten gelmek
know how to make somebody work efficiently v. adam kullanmak
know one's own mind v. kararlı olmak
know someone by sight only v. birini sadece yüzünden tanımak
know how to v. usulünü bilmek
know how to v. bilmek
know some v. biraz bilmek
know the way v. işi bilmek
know about v. malumatı olmak
know no bounds v. ayarı olmamak
know no bounds v. ölçüyü kaçırmak
know no bounds v. eğlencede sınır tanımamak
know what's what v. uyanık olmak
know no bounds v. dozunu kaçırmak
know which side one's bread is buttered v. bal alacak çiçeği bilmek
know something backwards v. su gibi bilmek
seem to know somebody v. gözü ısırmak
know all the answers v. ukalalık etmek
be in the know v. bir konuda çoğu kimsenin bilmediği şeyleri bilmek
not to know any better v. yol yordam bilmemek
know somebody well v. yakından tanımak
know how to swim v. yüzme bilmek
know something like the back of one's hand v. adı gibi bilmek
know a place like the palm of one's hand v. avucunun içi gibi bilmek
know what's what v. dünyada olup bitenleri bilmek
know every inch of a place v. karış karış bilmek
know one's own mind v. ne istediğini bilmek
know one's place v. haddini bilmek
know one's own mind v. emin olmak
know which side one's bread is buttered v. kan alacak damarı bilmek
know something backwards v. ezbere bilmek
know one's own mind v. kendi fikrini bilmek
know no bounds v. ayarını bilmemek
let know v. bildirmek
pretend not to know v. tanımazlıktan gelmek
know something cold v. bir şeyi eksiksiz bir şekilde bilmek
know like the palm of one's hand v. avucunun içi gibi bilmek
know every inch of v. karış karış bilmek
pretend not to know someone v. tanımamazlıktan gelmek
know the value of v. kadrini bilmek
know the value of v. kıymetini bilmek
let somebody know v. haber vermek
let somebody know v. bildirmek
know no bounds v. nerde duracağını bilememek
not know about v. haberi olmamak
behave like a know it all v. hariçten gazel okumak
know a little v. az bilmek
know where one is standing v. çizgiyi korumak
know a language v. dil bilmek
know one's deficiencies v. eksikliklerini bilmek
know right from wrong v. doğruyu yanlışı bilmek
know to read and write v. okuma yazma bilmek
know how to read and write v. okuma yazma bilmek
not to know whom to support v. iki arada kalmak
let (someone) know v. haber vermek
let someone know v. haber vermek
know by sight v. simaen tanımak
know by sight v. simaen bilmek
know right from wrong v. doğruyla yanlışı ayırt edebilmek
know how to behave properly v. yol erkan bilmek
know how to behave oneself properly v. yol iz bilmek
not to know which road to take v. yolunu şaşırmak
know (someone) for a long time v. uzun süredir tanımak
not know exactly v. tam bilmemek
know somebody by name v. isim olarak tanımak
know of v. duymuş olmak
know somebody by name v. ismen tanımak
know somebody by name v. ismen bilmek
know of v. -den haberi olmak
know-how v. usulünü bilmek
come to know v. haber almak
know somebody's worth v. kıymet bilmek
die to know something v. meraktan çatlamak
know many languages v. çok dil bilmek
know (someone) by sight v. simaen tanımak
know for certain v. emin olmak
know (someone) by name v. ismen tanımak
know (someone) by sight v. cismen tanımak
know no limits v. sınır tanımamak
get the chance to know somebody v. tanıma fırsatı bulmak
get the chance to know somebody v. tanıma fırsatı yakalamak
have the chance to know someone v. tanıma fırsatı yakalamak
have the chance to know someone v. tanıma fırsatı bulmak
know a thing or two v. tecrübeli ve bilgili olmak
know personally v. birebir tanımak
know something perfectly v. su gibi bilmek
know from a reliable source v. güvenilir bir kaynaktan öğrenmek
know what's going on v. olup bitenden haberi olmak
know what's going on v. olup bitenden haberdar olmak
know more or less v. az çok bilmek
know someone by sight v. sima olarak tanımak
know a song v. bir şarkıyı bilmek
know by heart v. ezbere bilmek
know something by heart v. ezberden bilmek
know by heart v. ezberden bilmek
know something by heart v. mükemmel derecede bilmek
know something by heart v. çok iyi bilmek
know by heart v. mükemmel derecede bilmek
know by heart v. çok iyi bilmek
get to know someone v. birini tanımak
not want to know v. bilmek istememek
know the whole story v. bütün hikayeyi bilmek
know the whole story v. konunun tamamını bilmek
know the whole story v. hikayenin tamamını bilmek
know the whole story v. hikayenin bütününü bilmek
already know v. önceden haberi olmak
know someone's value v. kıymetini bilmek
know beforehand v. önceden haberi olmak
know someone's value v. değerini bilmek
know in advance v. önceden haberi olmak
know very little about something v. bir şeyi çok az bilmek
know very little about something v. bir şey hakkında çok az bilgisi olmak
know something by sight v. göz aşinalığı olmak
know a thing or two (about something) v. (bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek
know how to enjoy himself/herself v. nasıl eğleneceğini bilmek
know someone very well v. birini çok iyi tanımak
know where to go to find out v. sorunun cevabını nerede bulacağını bilmek
know what she's giving the children to read v. çocuklara okumaları için verdiği şeyleri bilmek
know how to respond v. nasıl tepki vereceğini bilmek
know what school she's in v. hangi okula gittiğini bilmek
not know what one is saying v. ne dediğini bilmemek
know when one is not wanted v. istenmediğini bilmek
know the risks involved v. işin risklerinin farkında olmak
know how someone would react v. nasıl tepki vereceğini bilmek
know very little about someone v. biri hakkında çok az şey bilmek
know little about someone v. biri hakkında çok az şey bilmek
know very little about something v. bir konu hakkında çok az bilgisi olmak
know nothing v. hiçbir bilgisi olmamak
know somebody’s value v. kıymetini bilmek
know somebody’s value v. değerini bilmek
know somebody’s value v. kıymet bilmek
know a lot about someone v. birisi hakkında çok şey bilmek
know how to tie a tie v. kravat bağlamasını bilmek
know better v. aslını bilmek
know no boundaries v. dur durak tanımamak
know no boundaries v. dur durak bilmemek
know no limit v. dur durak bilmemek
know no limit v. dur durak tanımamak
know something very well v. bir şeyi çok iyi bilmek
know for certain v. adı gibi emin olmak
not know for sure v. tam bilmemek
know how to play things on piano v. piyanoda bir şeyler çalmayı bilmek
get to know a culture v. kültür tanımak
let somebody know v. haber etmek
pretend not to know someone v. tanımazlıktan gelmek
not know its source v. kaynağını bilmemek
not know the source of v. kaynağını bilmemek
know the environment v. çevreyi tanımak
know someone’s weak points v. birinin zaaflarını bilmek
know someone´s weak spots v. birinin zaaflarını bilmek
know someone’s weaknesses v. birinin zaaflarını bilmek
know someone’s faults v. birinin zaaflarını bilmek
not know somebody’s value v. kıymet bilmemek
pretend to not know v. tecahül etmek
pretend to not know v. bilmezden gelmek
pretend to not know v. bilmezden gelmek
know one's own limitations v. yeteneklerinin sınırlarını bilmek
know where something is at v. bir şeyin nerede olduğunu bilmek
know where something is at v. bir şeyin konulduğu yeri bilmek
know the score v. sağlığı iyi olmak
know-it-all adj. akılevvel
so far as i know adv. benim bildiğim kadar
you-know-who expr. malum kişi
you-know-who expr. kim-olduğunu-bilirsin-sen
you-know-who expr. adı anılmaması gereken kimse
Phrasals
know of v. sormak
know of v. soruşturmak
know of v. araştırmak
know something from something v. ayırt etmek
know someone from someone v. birini başka birinden bilmek/tanımak
know someone as something v. birini -e olarak bilmek
know something from something v. iki şey arasındaki farkı (söyleye)bilmek
know apart v. farkı görmek
know apart v. farkı anlamak
know (someone or something) from (someone or something else) v. (birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırt etmek
know (someone or something) from (someone or something else) v. (biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasındaki ayrımı yapabilmek
know about (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) haberi olmak
know about (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) farkında olmak
know about (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bilmek
know about (something) v. (bir şey) hakkında bilgili olmak
know about (something) v. (bir şeyi) bilmek
know about (something) v. (bir şey) hakkında yetenekli olmak
know about (something) v. (bir şeyde) becerikli olmak
know as v. olarak bilmek/tanımak
know by v. -den tanımak/bilmek
know by v. olarak tanımak/bilmek
know by (something) v. (bir şeyden) bilmek/anlamak/tanımak
know by (something) v. (bir şeyden/bir şeyinden) tanımak/ayırt etmek
know by (something) v. (bir şeyini) bilmek
know by (something) v. ezbere/ezberden bilmek
know from v. ayırt etmek
know from v. '-den anlamak
know from v. '-den bilmek
know from something v. bir şeyden anlamak
know from something v. bir şey hakkında bilgisi olmak
know of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) bilmek
know of (someone or something) v. bildiği/duyduğu (biri/bir şey) olmak
know of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) haberi olmak
know of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) hakkında bilgisi olmak
know of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) kim/ne olduğunu bilmek
know (someone or something) as (something) (birini/bir şeyi bir şey) olarak bilmek/kabul etmek
Phrases
before you know where you are adv. daha ne oldum/neredeyim demeden
before you know where you are adv. daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden
before you know where you are adv. zaman nasıl geçti/zamanın nasıl geçtiğini anlamadan/fark etmeden
before you know where you are adv. bir (de) bakmışsın
before you know it adv. daha ne oldum/neredeyim demeden
before you know it adv. daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden
before you know it adv. zaman nasıl geçti/zamanın nasıl geçtiğini anlamadan/fark etmeden
before you know it adv. bir (de) bakmışsın
it's not what you know but who you know expr. ne bildiğin değil, kimi bildiğin/tanıdığın önemli
it's not what you know but who you know expr. ne kadar bilgili olduğun değil kimi bildiğin/tanıdığın önemli
more than you can (ever) know expr. tahmin edebileceğinden daha çok
more than you can (ever) know expr. tahmin edemeyeceğin kadar
more than you can (ever) know expr. düşünebileceğinden daha çok
more than you can (ever) know expr. düşünemeyeceğin kadar
for all I know expr. en son bildiğim
some may know expr. bilen bilir
as far as I know expr. bildiğim kadarıyla
as far as we know expr. bildiğimiz kadarıyla
I want you to know that expr. bilmeni isterim ki
as you probably know expr. bileceğiniz gibi
as you probably know expr. bileceğiniz üzere
as you probably know expr. bildiğiniz gibi
as you know expr. biliyorsunuz ki
as far as I know expr. bildiğim kadarıyla
to the extent I know expr. bildiğim kadarıyla
not that I know of expr. bildiğime göre
as you may know expr. bilebileceğiniz üzere
not that i know of expr. bildiğim kadarıyla hayır
as you may know expr. bilebileceğin üzere
as we know expr. biliyoruz ki
just to let you know expr. Bilmenizi isterim
if you never try, you will never know expr. denemeden bilemezsin
know where to stop expr. durman gerektiği yeri bil
know where to stop expr. duracağın yeri bil
little did I know expr. hiç aklıma gelmedi
little did I know expr. hiç bilemedim
nothing is so firmly believed as what we least know expr. en çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir
I know from myself expr. kendimden biliyorum
we don't know his whereabouts expr. nerede olduğunu bilmiyoruz
according to those in-the-know expr. kulislere göre
the more words you know the more you can say expr. ne kadar çok kelime bilirsen o kadar çok konuşursun
how do I/we/you know that? expr. ne malum?
I would have known you know that expr. şunu bilmelisin ki
I would have known you know that expr. şunu bilmiş ol ki
if i knew then what i know now expr. şimdiki aklım olsaydı
the left hand often doesn't know what the right hand is doing expr. kim kime dum duma
Proverb
you never know till you try expr. denemeden karar verme
you never know till you try expr. denemeden bilemezsin
you'll never know till you try expr. denemeden karar verme
you'll never know till you try expr. denemeden bilemezsin
what you don't know can't hurt you bilmediklerin seni üzmez
what you don't know won't hurt you bilmediğin şeyden sana zarar gelmez
what you don't know can't hurt you bilmediğin şeyden sana zarar gelmez
what you don't know won't hurt you bilmediklerin seni üzmez
better the devil you know than the devil you don't know tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir
left hand doesn't know what the right hand is doing sağ elin yaptığından sol elin haberi yok
the left hand doesn't know what the right hand is doing sağ elin yaptığından sol elin haberi yok
you never know till you try denemedikçe bilemezsin
you never know what you can do till you try denemeden bilemezsin
you never know till you try denemeden bilemezsin
you never know what you can do till you try denemedikçe bilemezsin
it takes one to know one tencere dibin kara seninki benden kara
it takes one to know one üzüm üzüme baka baka kararır
know your own faults before blaming others for theirs iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır
you should know a man seven years before you stir his fire iyi tanımadığın kişilerin işlerine burnunu sokma
you should know a man seven years before you stir his fire bir kişiyi iyice tanımadan işlerine karışma
you should know a man seven years before you stir his fire başkasının işine karışma
you should know a man seven years before you stir his fire başkasının işine burnunu sokma
you should know a man seven years before you stir his fire tanımadığın insanların işine burnunu sokma
you should know a man seven years before you stir his fire tanımadığın insanlara temkinli yaklaş
you never know what you've got till it's gone elindekinin değerini kaybedince anlarsın
you never know what you've got till it's gone kaybedene kadar elindekinin gerçek değerini bilemezsin
better the devil you know tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir
better the devil you know her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir
better the devil you know bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir
better the devil you know ne olursa olsun bildiğinden/tanıdığından şaşmamak yeğdir/akıllıcadır
better the devil you know bildiğin/aşina olduğun bir şeyle uğraşmak bilmediğin bir şeyin riskine girmekten daha kolaydır
better the devil you know (than the devil you don't) tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir
better the devil you know (than the devil you don't) her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir
better the devil you know (than the devil you don't) bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir
better the devil you know (than the devil you don't) ne olursa olsun bildiğinden/tanıdığından şaşmamak yeğdir/akıllıcadır
better the devil you know (than the devil you don't) bildiğin/aşina olduğun bir şeyle uğraşmak bilmediğin bir şeyin riskine girmekten daha kolaydır
better the devil you know than the one you don't know tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir
better the devil you know than the one you don't know her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir
better the devil you know than the one you don't know bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir
better the devil you know than the one you don't know ne olursa olsun bildiğinden/tanıdığından şaşmamak yeğdir/akıllıcadır
better the devil you know than the one you don't know bildiğin/aşina olduğun bir şeyle uğraşmak bilmediğin bir şeyin riskine girmekten daha kolaydır
the devil you know is better than the devil you don't know tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir
the devil you know is better than the devil you don't know her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir
the devil you know is better than the devil you don't know bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir
the devil you know is better than the devil you don't tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir
the devil you know is better than the devil you don't her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir
the devil you know is better than the devil you don't bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir
one half of the world does not know how the other half lives tok açın halinden anlamaz
one half of the world does not know how the other half lives zengin, fakirin halinden anlamaz
one half of the world does not know how the other half lives dünyanın yarısının diğer insanların nasıl yaşadığından haberi yok
Colloquial
somebody that i used to know n. eskiden tanıdığım birisi
somebody that i used to know n. eskiden tanıdığım biri
know all the answers n. her şeyi bilen
somebody that I used to know n. önceden tanıdığım biri
somebody that i used to know n. önceden tanıdığım birisi
opportunity to get to know better n. yakından tanıma fırsatı
chance to know better n. yakından tanıma fırsatı
opportunity to know better n. yakından tanıma fırsatı
know-nothing n. dünyadan bihaber kimse
know-nothing n. bir şey bilmez kimse
know what (one) is about v. kendinden emin olmak
know what (one) is about v. ne yaptığını iyi bilmek
know what you are about v. ne yaptığını iyi bilmek
know what you are about v. yaş tahtaya basmamak
know what you’re doing v. ne yaptığını iyi bilmek
dying to know (something) v. bilmek için can atmak
know inside out v. bilmek
know inside out v. çok iyi tanımak
know someone good v. çok iyi tanımak
know inside out v. çok iyi bilmek
give someone a chance to get to know someone v. daha iyi tanıma fırsatı vermek
ask questions that someone doesn't know the answers v. cevabını bilmediği sorular sormak
know different v. işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek
know otherwise v. işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek
know inside out v. içini dışını bilmek
know what you are doing v. ne yaptığını bilmek
know where he/she is from v. nereli olduğunu bilmek
know how little is left v. ne kadar az kaldığını bilmek
know one’s hometown v. nereli olduğunu bilmek
know different v. öyle olmadığını bilmek/anlamak
know otherwise v. öyle olmadığını bilmek/anlamak
know what you are doing v. ne yaptığının farkında olmak
know different v. söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek
know how to use a gun v. silah kullanmayı bilmek
know otherwise v. söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek
know what it is to be (something) v. (bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek
know what (one) likes v. ne istediğini bilmek
know what (one) likes v. seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak
know what (one) likes v. sabit/kesin tercihleri olmak
know what (one) likes v. değişmez zevkleri olmak
know what (one) likes v. yaygın görüşe aykırı olsa da kendine has zevkleri olmak
know (one's) way around v. nasıl çalıştığını bilmek/anlamak
know (one's) way around v. kullanabilmek
know one's way around v. yolunu bilmek
know one's way around v. yolunu bulabilmek
know one's way about v. yolunu bilmek
know one's way about v. yolunu bulabilmek
know one's way around v. insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek
know one's way around v. insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek
know one's way around v. işini bilmek
know one's way about v. insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek
know one's way about v. insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek
know one's way about v. işini bilmek
know one's way around v. çok bilgili/tecrübeli olmak
know one's way around v. aşırı özgüvenli olmak
know your way about/around (something) v. (bir şeye) aşina olmak
know your way about/around (something) v. (bir şeyde) tecrübe sahibi olmak
know your way about/around (something) v. (bir şeyi) bilmek
know who's who v. kimin kim olduğunu bilmek
know who's who v. herkes hakkında bilgi sahibi olmak
know who's who v. bir gruptakileri tek tek tanımak
know who's who v. bir gruptaki insanlar hakkındaki detayları bilmek
know who's who v. bir gruptaki herkesle bağlantısı olmak
not know what (one is) missing v. neler/ne kaçırdığını bilmemek
not know what (one is) missing v. nasıl bir şey kaçırdığını bilmemek
not know what to do with (oneself) v. ne yapacağını bilememek
not know what to do with (oneself) v. nasıl oyalanacağını bilmemek
not know what to do with (oneself) v. nasıl vakit geçireceğini şaşırmak
not know what to do with (oneself) v. (kendiyle) nasıl baş edeceğini bilememek
not know what to do with (oneself) v. (kendini) nasıl yatıştıracağını bilememek
not know what to do with (oneself) v. ne yapacağını şaşırmak
know too much v. çok fazla şey/ayrıntı bilmek
know too much v. çok fazla bilgisi olmak
know too much v. gereğinden fazla şey/ayrıntı bilmek
know too much v. çok fazla önemli bilgiye sahip olmak
know too much v. bilmemesi gereken şeyleri bilmek
know too much v. öylece salınıp hayatına normal devam etmesine izin verilemeyecek kadar fazla şey bilmek
be dying to know v. bilmek/öğrenmek için ölmek
be dying to know v. bilmek/öğrenmek için yanıp tutuşmak
be dying to know v. bilmek/öğrenmek için can atmak
know (someone) v. (birini) bilmek/tanımak
know what (one) is talking about v. ne dediğini bilmek
know what (one) is talking about v. ağzından çıkanı kulağı duymak
know what (one) is talking about v. neden söz ettiğini bilmek
know what (one) is talking about v. neden bahsettiğini bilmek
know what it is to be/do something v. bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek
know what it is to be/do something v. bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak
know what it is to be/do something v. ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim
know what it is to be/do something v. bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim
know what you like v. ne istediğini bilmek
know what you like v. neyi sevdiğini bilmek
know what you like v. seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak
know what you like v. sabit/kesin bir tercihi olmak
know what you're talking about v. ne dediğini bilmek
know what you're talking about v. ağzından çıkanı kulağı duymak
know what you're talking about v. neden söz ettiğini bilmek
know what you're talking about v. neden bahsettiğini bilmek
know what's good for you v. kendin için neyin iyi olduğunu bilmek
know what's good for you v. neye ihtiyacın olduğunu bilmek
know what's good for you v. kendi iyiliğini istemek
know what's good for you v. kendi iyiliğini düşünmek
know what's good for you v. başına bir şey gelmesini istememek
know what's good for you v. beladan uzak durmak istemek
know what's good for you v. başını belaya sokmak istememek
know where is at v. nerede olduğunu bilmek
know where is at v. konulduğu yeri bilmek
know where is at v. gerçeği bilmek
know where someone is coming from v. birinin maksadını bilmek
know where someone is coming from v. birinin ne demek istediğini bilmek
know where someone is coming from v. birinin niyetini bilmek
know where someone is coming from v. birini bir görüşe/eyleme iten davranışı bilmek
know where someone is coming from v. birinin bakış açısını bilmek
know what (one) is doing v. ne yaptığını bilmek
know what (one) is doing v. yaptığı şeye hakim olmak
know what (one) is doing v. ne yaptığının farkında olmak
know what (one) is doing v. bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak
know-it-all adj. çok bilmiş
before you know where you are adv. bir bakmışsın
before you know it adv. bir bakmışsın
before you know where you are adv. daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden
before you know it adv. daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden
before you know where you are adv. göz açıp kapayıncaya kadar
before you know it adv. göz açıp kapayıncaya kadar
I know you are but what am I expr. sensin o, ben değilim
I know you are but what am I expr. o sana benzer, bana değil
what do I know expr. bilemeyebilirim tabii
what do I know expr. ben bu işten anlamam
what do I know expr. öyle olmayabilir de
what do I know expr. tabii bu sadece bir tahmin