|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
know-it-all n.
|
bilmiş |
|
Tom is a know-it-all.
Tom her şeyi biliyor.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
know about v.
|
bilmek |
|
We learn that the Council knows about but has not examined the conditions of the trial.
Konsey'in dava koşullarını bildiğini ancak incelemediğini öğreniyoruz.
More Sentences
|
3 |
General |
come to know v.
|
öğrenmek |
|
How did she come to know so much about fish?
O, balık hakkında o kadar çok şeyi nasıl öğrendi?
More Sentences
|
4 |
General |
get to know v.
|
tanımak |
|
The European works councils must be able to get to know each other better.
Avrupa çalışma konseyleri birbirlerini daha iyi tanıyabilmelidir.
More Sentences
|
5 |
General |
not know v.
|
bilmemek |
|
I would say to him that we still do not know where this outbreak originated.
Ona bu salgının nereden kaynaklandığını hala bilmediğimizi söylerdim.
More Sentences
|
6 |
General |
get to know v.
|
öğrenmek |
|
How did she get to know so much about fish?
O, balıklar hakkında o kadar şeyi nasıl öğrendi?
More Sentences
|
7 |
General |
know about v.
|
anlamak |
|
One doctor can't know about every disease.
Bir doktor her hastalıktan anlamaz.
More Sentences
|
8 |
General |
want to know v.
|
bilmek istemek |
|
If we therefore want to give consumers clear information on what they want to know, it is indeed possible.
Dolayısıyla tüketicilere bilmek istedikleri konularda net bilgiler vermek istiyorsak, bu gerçekten de mümkün.
More Sentences
|
9 |
General |
know little v.
|
az bilmek |
|
He that knows little often repeats it.
Az bilen onu sık sık tekrarlar.
More Sentences
|
10 |
General |
not to know v.
|
tanımamak |
|
Dan pretended not to know Linda.
Dan, Linda'yı tanımıyormuş gibi davrandı.
More Sentences
|
11 |
General |
know no bounds v.
|
sınır tanımamak |
|
This ensures maximum flexibility and efficiency in our shared struggle against crime, which knows no boundaries.
Bu da sınır tanımayan suça karşı ortak mücadelemizde azami esneklik ve etkinlik sağlamaktadır.
More Sentences
|
12 |
General |
know about v.
|
haberi olmak |
|
It's possible Tom didn't know about the meeting.
Tom'un toplantıdan haberi olmaması mümkün.
More Sentences
|
13 |
General |
know well v.
|
iyi bilmek |
|
There were references to China and we know well the record there.
Çin'e atıflar vardı ve oradaki kayıtları iyi biliyoruz.
More Sentences
|
14 |
General |
know no limit v.
|
sınır tanımamak |
|
Human stupidity knows no limits.
İnsan aptallığı sınır tanımaz.
More Sentences
|
15 |
General |
know oneself v.
|
kendini tanımak |
|
It is difficult to know oneself.
Kendini tanımak zordur.
More Sentences
|
16 |
General |
know of v.
|
bilmek |
|
We know, of course, that the Americans did not sign it.
Elbette Amerikalıların bunu imzalamadığını biliyoruz.
More Sentences
|
17 |
General |
know for certain v.
|
kesin olarak bilmek |
|
I don't know for certain yet.
Henüz kesin olarak bilmiyorum.
More Sentences
|
|
18 |
General |
know for sure v.
|
kesin olarak bilmek |
|
No one knows for sure what makes these nerve cells break down.
Kimse bu sinir hücrelerini neyin parçaladığını kesin olarak bilmiyor.
More Sentences
|
19 |
General |
know for certain v.
|
kesin bilmek |
|
I don't know for certain.
Kesin bilmiyorum.
More Sentences
|
20 |
General |
know for sure v.
|
kesin bilmek |
|
Nothing is known for sure.
Hiçbir şey kesin bilinmiyor.
More Sentences
|
21 |
General |
know for sure v.
|
emin olmak |
|
We can't know for sure until I run a full analysis.
Ben tam bir analiz yapana dek emin olamayız.
More Sentences
|
22 |
General |
know someone v.
|
birisini tanımak |
|
I know someone who speaks French.
Fransızca bilen birini tanıyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
know one's limit v.
|
sınırını bilmek |
|
It's important to know one's limits.
Birinin sınırlarını bilmek önemlidir.
More Sentences
|
24 |
General |
know in advance v.
|
önceden bilmek |
|
Because the payment will be annual and known in advance, it will help farmers in their business planning.
Ödeme yıllık olacağı ve önceden bilineceği için çiftçilere iş planlamalarında yardımcı olacaktır.
More Sentences
|
25 |
General |
know beforehand v.
|
önceden bilmek |
|
How much of this did you know beforehand?
Bunun ne kadarını önceden biliyordun?
More Sentences
|
26 |
General |
already know v.
|
önceden bilmek |
|
Is there anything you can tell us about Tom that we don't already know?
Bizim önceden bilmediğimiz, Tom hakkında bize söyleyebileceğin bir şey var mı?
More Sentences
|
27 |
General |
know the answers v.
|
cevapları bilmek |
|
Several of my colleagues have asked me that question, and quite frankly, I do not know the answer to it.
Birkaç meslektaşım bana bu soruyu sordu ve açıkçası ben de cevabını bilmiyorum.
More Sentences
|
28 |
General |
know the victim v.
|
kurbanı tanımak |
|
It's strange that no one knows the victim.
Kimsenin kurbanı tanımaması çok garip.
More Sentences
|
29 |
General |
know better v.
|
(bir işin/şeyin) doğrusunu bilmek |
|
Tom knows better than that.
Tom bunun doğrusunu bilir.
More Sentences
|
30 |
General |
know each other v.
|
birbirini tanımak |
|
This is where they can get to know each other and learn from one another.
Birbirlerini tanıyabilecekleri ve birbirlerinden öğrenebilecekleri yer burasıdır.
More Sentences
|
Phrasals |
|
31 |
Phrasals |
know (someone or something) as (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak tanımak |
|
Instead, they recognized a gentleman no one knew as president.
Bunun yerine kimsenin tanımadığı bir beyefendiyi başkan olarak tanıdılar.
More Sentences
|
32 |
Phrasals |
know about (someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) haberdar olmak |
|
And their economic raison d'être is that no one knows about them.
Ekonomik varlık sebepleri ise kimsenin onlardan haberdar olmaması.
More Sentences
|
Proverb |
|
33 |
Proverb |
know thyself
|
kendini bil |
|
Know thyself!
Kendinizi biliniz!
More Sentences
|
Colloquial |
|
34 |
Colloquial |
know no bounds v.
|
sınır tanımamak |
|
Does your shame know no bounds?
Utancın sınır tanımıyor mu?
More Sentences
|
35 |
Colloquial |
know (someone) v.
|
(birinin) kim olduğunu bilmek |
|
And we know who they are.
Ve biz onların kim olduğunu biliyoruz.
More Sentences
|
Common Usage |
|
36 |
Common Usage |
know-it-all n.
|
ukala |
|
37 |
Common Usage |
let know v.
|
haber vermek |
|
38 |
Common Usage |
not know what to do v.
|
ne yapacağını bilmemek |
|
General |
|
39 |
General |
pretending not to know n.
|
tanımazlık |
|
40 |
General |
know how n.
|
teknik bilgi |
|
41 |
General |
know how n.
|
uzmanlık |
|
42 |
General |
know-all n.
|
bilgiç |
|
43 |
General |
know-how n.
|
bilgi |
|
44 |
General |
know-how n.
|
bil-yap |
|
45 |
General |
know-how n.
|
yapabilme bilgisi |
|
46 |
General |
know-how n.
|
beceri |
|
47 |
General |
professional know-how n.
|
mesleki beceri |
|
48 |
General |
know-how n.
|
ustalık |
|
49 |
General |
know-how n.
|
teknik |
|
50 |
General |
know-how n.
|
ustalık bilgisi |
|
51 |
General |
know how n.
|
teknik uzmanlık |
|
52 |
General |
need-to-know n.
|
gizli bilgi |
|
53 |
General |
someone you don't know n.
|
tanımadığın biri |
|
54 |
General |
someone you don't know n.
|
bilmediğin biri |
|
55 |
General |
someone you don't know n.
|
tanımadığın birisi |
|
56 |
General |
someone you don't know n.
|
bilmediğin birisi |
|
57 |
General |
know how n.
|
bilgi birikimi |
|
|
58 |
General |
desire to know n.
|
bilgiye açlık |
|
59 |
General |
know nothing n.
|
eğitimsiz kimse |
|
60 |
General |
know nothing n.
|
cahil kimse |
|
61 |
General |
know-all n.
|
ukala |
|
62 |
General |
know-it-all n.
|
bilgiç |
|
63 |
General |
know-all n.
|
bilgiç |
|
64 |
General |
know-nothing
n.
|
bilgisiz, cahil kimse |
|
65 |
General |
know-nothingism n.
|
(din, ahlak gibi konularda) bilgisizlik |
|
66 |
General |
don't-know n.
|
(anket yanıtlarında) fikri yok |
|
67 |
General |
don't-know n.
|
(anket yanıtlarında) kararsız |
|
68 |
General |
don't-know n.
|
fikri olmayan kimse |
|
69 |
General |
don't-know n.
|
kararsız kimse |
|
70 |
General |
don't-know n.
|
(anket yanıtlarında) fikri yok |
|
71 |
General |
don't-know n.
|
(anket yanıtlarında) kararsız |
|
72 |
General |
don't-know n.
|
fikri olmayan kimse |
|
73 |
General |
don't-know n.
|
kararsız kimse |
|
74 |
General |
life as we know it n.
|
bildiğimiz hâliyle yaşam |
|
75 |
General |
pretend not to know v.
|
bilmezlikten gelmek |
|
76 |
General |
know how to make somebody work efficiently v.
|
adam kullanmak |
|
77 |
General |
know one's own mind v.
|
kararlı olmak |
|
78 |
General |
know someone by sight only v.
|
birini sadece yüzünden tanımak |
|
79 |
General |
know how to v.
|
usulünü bilmek |
|
80 |
General |
know how to v.
|
bilmek |
|
81 |
General |
know some v.
|
biraz bilmek |
|
82 |
General |
know the way v.
|
işi bilmek |
|
83 |
General |
know about v.
|
malumatı olmak |
|
84 |
General |
know no bounds v.
|
ayarı olmamak |
|
85 |
General |
know no bounds v.
|
ölçüyü kaçırmak |
|
86 |
General |
know no bounds v.
|
eğlencede sınır tanımamak |
|
87 |
General |
know what's what v.
|
uyanık olmak |
|
88 |
General |
know no bounds v.
|
dozunu kaçırmak |
|
89 |
General |
know which side one's bread is buttered v.
|
bal alacak çiçeği bilmek |
|
90 |
General |
know something backwards v.
|
su gibi bilmek |
|
91 |
General |
seem to know somebody v.
|
gözü ısırmak |
|
92 |
General |
know all the answers v.
|
ukalalık etmek |
|
93 |
General |
be in the know v.
|
bir konuda çoğu kimsenin bilmediği şeyleri bilmek |
|
94 |
General |
not to know any better v.
|
yol yordam bilmemek |
|
95 |
General |
know somebody well v.
|
yakından tanımak |
|
96 |
General |
know how to swim v.
|
yüzme bilmek |
|
97 |
General |
know something like the back of one's hand v.
|
adı gibi bilmek |
|
98 |
General |
know a place like the palm of one's hand v.
|
avucunun içi gibi bilmek |
|
99 |
General |
know what's what v.
|
dünyada olup bitenleri bilmek |
|
100 |
General |
know every inch of a place v.
|
karış karış bilmek |
|
101 |
General |
know one's own mind v.
|
ne istediğini bilmek |
|
102 |
General |
know one's place v.
|
haddini bilmek |
|
103 |
General |
know one's own mind v.
|
emin olmak |
|
104 |
General |
know which side one's bread is buttered v.
|
kan alacak damarı bilmek |
|
105 |
General |
know something backwards v.
|
ezbere bilmek |
|
106 |
General |
know one's own mind v.
|
kendi fikrini bilmek |
|
107 |
General |
know no bounds v.
|
ayarını bilmemek |
|
108 |
General |
let know v.
|
bildirmek |
|
109 |
General |
pretend not to know v.
|
tanımazlıktan gelmek |
|
110 |
General |
know something cold v.
|
bir şeyi eksiksiz bir şekilde bilmek |
|
111 |
General |
know like the palm of one's hand v.
|
avucunun içi gibi bilmek |
|
112 |
General |
know every inch of v.
|
karış karış bilmek |
|
113 |
General |
pretend not to know someone v.
|
tanımamazlıktan gelmek |
|
114 |
General |
know the value of v.
|
kadrini bilmek |
|
115 |
General |
know the value of v.
|
kıymetini bilmek |
|
116 |
General |
let somebody know v.
|
haber vermek |
|
117 |
General |
let somebody know v.
|
bildirmek |
|
118 |
General |
know no bounds v.
|
nerde duracağını bilememek |
|
119 |
General |
not know about v.
|
haberi olmamak |
|
120 |
General |
behave like a know it all v.
|
hariçten gazel okumak |
|
121 |
General |
know a little v.
|
az bilmek |
|
122 |
General |
know where one is standing v.
|
çizgiyi korumak |
|
123 |
General |
know a language v.
|
dil bilmek |
|
124 |
General |
know one's deficiencies v.
|
eksikliklerini bilmek |
|
125 |
General |
know right from wrong v.
|
doğruyu yanlışı bilmek |
|
126 |
General |
know to read and write v.
|
okuma yazma bilmek |
|
127 |
General |
know how to read and write v.
|
okuma yazma bilmek |
|
128 |
General |
not to know whom to support v.
|
iki arada kalmak |
|
129 |
General |
let (someone) know v.
|
haber vermek |
|
130 |
General |
let someone know v.
|
haber vermek |
|
131 |
General |
know by sight v.
|
simaen tanımak |
|
132 |
General |
know by sight v.
|
simaen bilmek |
|
133 |
General |
know right from wrong v.
|
doğruyla yanlışı ayırt edebilmek |
|
134 |
General |
know how to behave properly v.
|
yol erkan bilmek |
|
135 |
General |
know how to behave oneself properly v.
|
yol iz bilmek |
|
136 |
General |
not to know which road to take v.
|
yolunu şaşırmak |
|
137 |
General |
know (someone) for a long time v.
|
uzun süredir tanımak |
|
138 |
General |
not know exactly v.
|
tam bilmemek |
|
139 |
General |
know somebody by name v.
|
isim olarak tanımak |
|
140 |
General |
know of v.
|
duymuş olmak |
|
141 |
General |
know somebody by name v.
|
ismen tanımak |
|
142 |
General |
know somebody by name v.
|
ismen bilmek |
|
143 |
General |
know of v.
|
-den haberi olmak |
|
144 |
General |
know-how v.
|
usulünü bilmek |
|
145 |
General |
come to know v.
|
haber almak |
|
146 |
General |
know somebody's worth v.
|
kıymet bilmek |
|
147 |
General |
die to know something v.
|
meraktan çatlamak |
|
148 |
General |
know many languages v.
|
çok dil bilmek |
|
149 |
General |
know (someone) by sight v.
|
simaen tanımak |
|
150 |
General |
know for certain v.
|
emin olmak |
|
151 |
General |
know (someone) by name v.
|
ismen tanımak |
|
152 |
General |
know (someone) by sight v.
|
cismen tanımak |
|
153 |
General |
know no limits v.
|
sınır tanımamak |
|
154 |
General |
get the chance to know somebody v.
|
tanıma fırsatı bulmak |
|
155 |
General |
get the chance to know somebody v.
|
tanıma fırsatı yakalamak |
|
156 |
General |
have the chance to know someone v.
|
tanıma fırsatı yakalamak |
|
157 |
General |
have the chance to know someone v.
|
tanıma fırsatı bulmak |
|
158 |
General |
know a thing or two v.
|
tecrübeli ve bilgili olmak |
|
159 |
General |
know personally v.
|
birebir tanımak |
|
160 |
General |
know something perfectly v.
|
su gibi bilmek |
|
161 |
General |
know from a reliable source v.
|
güvenilir bir kaynaktan öğrenmek |
|
162 |
General |
know what's going on v.
|
olup bitenden haberi olmak |
|
163 |
General |
know what's going on v.
|
olup bitenden haberdar olmak |
|
164 |
General |
know more or less v.
|
az çok bilmek |
|
165 |
General |
know someone by sight v.
|
sima olarak tanımak |
|
166 |
General |
know a song v.
|
bir şarkıyı bilmek |
|
167 |
General |
know by heart v.
|
ezbere bilmek |
|
168 |
General |
know something by heart v.
|
ezberden bilmek |
|
169 |
General |
know by heart v.
|
ezberden bilmek |
|
170 |
General |
know something by heart v.
|
mükemmel derecede bilmek |
|
171 |
General |
know something by heart v.
|
çok iyi bilmek |
|
172 |
General |
know by heart v.
|
mükemmel derecede bilmek |
|
173 |
General |
know by heart v.
|
çok iyi bilmek |
|
174 |
General |
get to know someone v.
|
birini tanımak |
|
175 |
General |
not want to know v.
|
bilmek istememek |
|
176 |
General |
know the whole story v.
|
bütün hikayeyi bilmek |
|
177 |
General |
know the whole story v.
|
konunun tamamını bilmek |
|
178 |
General |
know the whole story v.
|
hikayenin tamamını bilmek |
|
179 |
General |
know the whole story v.
|
hikayenin bütününü bilmek |
|
180 |
General |
already know v.
|
önceden haberi olmak |
|
181 |
General |
know someone's value v.
|
kıymetini bilmek |
|
182 |
General |
know beforehand v.
|
önceden haberi olmak |
|
183 |
General |
know someone's value v.
|
değerini bilmek |
|
184 |
General |
know in advance v.
|
önceden haberi olmak |
|
185 |
General |
know very little about something v.
|
bir şeyi çok az bilmek |
|
186 |
General |
know very little about something v.
|
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
|
187 |
General |
know something by sight v.
|
göz aşinalığı olmak |
|
188 |
General |
know a thing or two (about something) v.
|
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek |
|
189 |
General |
know how to enjoy himself/herself v.
|
nasıl eğleneceğini bilmek |
|
190 |
General |
know someone very well v.
|
birini çok iyi tanımak |
|
191 |
General |
know where to go to find out v.
|
sorunun cevabını nerede bulacağını bilmek |
|
192 |
General |
know what she's giving the children to read v.
|
çocuklara okumaları için verdiği şeyleri bilmek |
|
193 |
General |
know how to respond v.
|
nasıl tepki vereceğini bilmek |
|
194 |
General |
know what school she's in v.
|
hangi okula gittiğini bilmek |
|
195 |
General |
not know what one is saying v.
|
ne dediğini bilmemek |
|
196 |
General |
know when one is not wanted v.
|
istenmediğini bilmek |
|
197 |
General |
know the risks involved v.
|
işin risklerinin farkında olmak |
|
198 |
General |
know how someone would react v.
|
nasıl tepki vereceğini bilmek |
|
199 |
General |
know very little about someone v.
|
biri hakkında çok az şey bilmek |
|
200 |
General |
know little about someone v.
|
biri hakkında çok az şey bilmek |
|
201 |
General |
know very little about something v.
|
bir konu hakkında çok az bilgisi olmak |
|
202 |
General |
know nothing v.
|
hiçbir bilgisi olmamak |
|
203 |
General |
know somebody’s value v.
|
kıymetini bilmek |
|
204 |
General |
know somebody’s value v.
|
değerini bilmek |
|
205 |
General |
know somebody’s value v.
|
kıymet bilmek |
|
206 |
General |
know a lot about someone v.
|
birisi hakkında çok şey bilmek |
|
207 |
General |
know how to tie a tie v.
|
kravat bağlamasını bilmek |
|
208 |
General |
know better v.
|
aslını bilmek |
|
209 |
General |
know no boundaries v.
|
dur durak tanımamak |
|
210 |
General |
know no boundaries v.
|
dur durak bilmemek |
|
211 |
General |
know no limit v.
|
dur durak bilmemek |
|
212 |
General |
know no limit v.
|
dur durak tanımamak |
|
213 |
General |
know something very well v.
|
bir şeyi çok iyi bilmek |
|
214 |
General |
know for certain v.
|
adı gibi emin olmak |
|
215 |
General |
not know for sure v.
|
tam bilmemek |
|
216 |
General |
know how to play things on piano v.
|
piyanoda bir şeyler çalmayı bilmek |
|
217 |
General |
get to know a culture v.
|
kültür tanımak |
|
218 |
General |
let somebody know v.
|
haber etmek |
|
219 |
General |
pretend not to know someone v.
|
tanımazlıktan gelmek |
|
220 |
General |
not know its source v.
|
kaynağını bilmemek |
|
221 |
General |
not know the source of v.
|
kaynağını bilmemek |
|
222 |
General |
know the environment v.
|
çevreyi tanımak |
|
223 |
General |
know someone’s weak points v.
|
birinin zaaflarını bilmek |
|
224 |
General |
know someone´s weak spots v.
|
birinin zaaflarını bilmek |
|
225 |
General |
know someone’s weaknesses v.
|
birinin zaaflarını bilmek |
|
226 |
General |
know someone’s faults v.
|
birinin zaaflarını bilmek |
|
227 |
General |
not know somebody’s value v.
|
kıymet bilmemek |
|
228 |
General |
pretend to not know v.
|
tecahül etmek |
|
229 |
General |
pretend to not know v.
|
bilmezden gelmek |
|
230 |
General |
pretend to not know v.
|
bilmezden gelmek |
|
231 |
General |
know one's own limitations v.
|
yeteneklerinin sınırlarını bilmek |
|
232 |
General |
know where something is at v.
|
bir şeyin nerede olduğunu bilmek |
|
233 |
General |
know where something is at v.
|
bir şeyin konulduğu yeri bilmek |
|
234 |
General |
know the score v.
|
sağlığı iyi olmak |
|
235 |
General |
know-it-all adj.
|
akılevvel |
|
236 |
General |
so far as i know adv.
|
benim bildiğim kadar |
|
237 |
General |
you-know-who expr.
|
malum kişi |
|
238 |
General |
you-know-who expr.
|
kim-olduğunu-bilirsin-sen |
|
239 |
General |
you-know-who expr.
|
adı anılmaması gereken kimse |
|
Phrasals |
|
240 |
Phrasals |
know of v.
|
sormak |
|
241 |
Phrasals |
know of v.
|
soruşturmak |
|
242 |
Phrasals |
know of v.
|
araştırmak |
|
243 |
Phrasals |
know something from something v.
|
ayırt etmek |
|
244 |
Phrasals |
know someone from someone v.
|
birini başka birinden bilmek/tanımak |
|
245 |
Phrasals |
know someone as something v.
|
birini -e olarak bilmek |
|
246 |
Phrasals |
know something from something v.
|
iki şey arasındaki farkı (söyleye)bilmek |
|
247 |
Phrasals |
know apart v.
|
farkı görmek |
|
248 |
Phrasals |
know apart v.
|
farkı anlamak |
|
249 |
Phrasals |
know (someone or something) from (someone or something else) v.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırt etmek |
|
250 |
Phrasals |
know (someone or something) from (someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasındaki ayrımı yapabilmek |
|
251 |
Phrasals |
know about (someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) haberi olmak |
|
252 |
Phrasals |
know about (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) farkında olmak |
|
253 |
Phrasals |
know about (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) bilmek |
|
254 |
Phrasals |
know about (something) v.
|
(bir şey) hakkında bilgili olmak |
|
255 |
Phrasals |
know about (something) v.
|
(bir şeyi) bilmek |
|
256 |
Phrasals |
know about (something) v.
|
(bir şey) hakkında yetenekli olmak |
|
257 |
Phrasals |
know about (something) v.
|
(bir şeyde) becerikli olmak |
|
258 |
Phrasals |
know as v.
|
olarak bilmek/tanımak |
|
259 |
Phrasals |
know by v.
|
-den tanımak/bilmek |
|
260 |
Phrasals |
know by v.
|
olarak tanımak/bilmek |
|
261 |
Phrasals |
know by (something) v.
|
(bir şeyden) bilmek/anlamak/tanımak |
|
262 |
Phrasals |
know by (something) v.
|
(bir şeyden/bir şeyinden) tanımak/ayırt etmek |
|
263 |
Phrasals |
know by (something) v.
|
(bir şeyini) bilmek |
|
264 |
Phrasals |
know by (something) v.
|
ezbere/ezberden bilmek |
|
265 |
Phrasals |
know from v.
|
ayırt etmek |
|
266 |
Phrasals |
know from v.
|
'-den anlamak |
|
267 |
Phrasals |
know from v.
|
'-den bilmek |
|
268 |
Phrasals |
know from something v.
|
bir şeyden anlamak |
|
269 |
Phrasals |
know from something v.
|
bir şey hakkında bilgisi olmak |
|
270 |
Phrasals |
know of (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) bilmek |
|
271 |
Phrasals |
know of (someone or something) v.
|
bildiği/duyduğu (biri/bir şey) olmak |
|
272 |
Phrasals |
know of (someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) haberi olmak |
|
273 |
Phrasals |
know of (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) hakkında bilgisi olmak |
|
274 |
Phrasals |
know of (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) kim/ne olduğunu bilmek |
|
275 |
Phrasals |
know (someone or something) as (something)
|
(birini/bir şeyi bir şey) olarak bilmek/kabul etmek |
|
Phrases |
|
276 |
Phrases |
before you know where you are adv.
|
daha ne oldum/neredeyim demeden |
|
277 |
Phrases |
before you know where you are adv.
|
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
|
278 |
Phrases |
before you know where you are adv.
|
zaman nasıl geçti/zamanın nasıl geçtiğini anlamadan/fark etmeden |
|
279 |
Phrases |
before you know where you are adv.
|
bir (de) bakmışsın |
|
280 |
Phrases |
before you know it adv.
|
daha ne oldum/neredeyim demeden |
|
281 |
Phrases |
before you know it adv.
|
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
|
282 |
Phrases |
before you know it adv.
|
zaman nasıl geçti/zamanın nasıl geçtiğini anlamadan/fark etmeden |
|
283 |
Phrases |
before you know it adv.
|
bir (de) bakmışsın |
|
284 |
Phrases |
it's not what you know but who you know expr.
|
ne bildiğin değil, kimi bildiğin/tanıdığın önemli |
|
285 |
Phrases |
it's not what you know but who you know expr.
|
ne kadar bilgili olduğun değil kimi bildiğin/tanıdığın önemli |
|
286 |
Phrases |
more than you can (ever) know expr.
|
tahmin edebileceğinden daha çok |
|
287 |
Phrases |
more than you can (ever) know expr.
|
tahmin edemeyeceğin kadar |
|
288 |
Phrases |
more than you can (ever) know expr.
|
düşünebileceğinden daha çok |
|
289 |
Phrases |
more than you can (ever) know expr.
|
düşünemeyeceğin kadar |
|
290 |
Phrases |
for all I know expr.
|
en son bildiğim |
|
291 |
Phrases |
some may know expr.
|
bilen bilir |
|
292 |
Phrases |
as far as I know expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
293 |
Phrases |
as far as we know expr.
|
bildiğimiz kadarıyla |
|
294 |
Phrases |
I want you to know that expr.
|
bilmeni isterim ki |
|
295 |
Phrases |
as you probably know expr.
|
bileceğiniz gibi |
|
296 |
Phrases |
as you probably know expr.
|
bileceğiniz üzere |
|
297 |
Phrases |
as you probably know expr.
|
bildiğiniz gibi |
|
298 |
Phrases |
as you know expr.
|
biliyorsunuz ki |
|
299 |
Phrases |
as far as I know expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
300 |
Phrases |
to the extent I know expr.
|
bildiğim kadarıyla |
|
301 |
Phrases |
not that I know of expr.
|
bildiğime göre |
|
302 |
Phrases |
as you may know expr.
|
bilebileceğiniz üzere |
|
303 |
Phrases |
not that i know of expr.
|
bildiğim kadarıyla hayır |
|
304 |
Phrases |
as you may know expr.
|
bilebileceğin üzere |
|
305 |
Phrases |
as we know expr.
|
biliyoruz ki |
|
306 |
Phrases |
just to let you know expr.
|
Bilmenizi isterim |
|
307 |
Phrases |
if you never try, you will never know expr.
|
denemeden bilemezsin |
|
308 |
Phrases |
know where to stop expr.
|
durman gerektiği yeri bil |
|
309 |
Phrases |
know where to stop expr.
|
duracağın yeri bil |
|
310 |
Phrases |
little did I know expr.
|
hiç aklıma gelmedi |
|
311 |
Phrases |
little did I know expr.
|
hiç bilemedim |
|
312 |
Phrases |
nothing is so firmly believed as what we least know expr.
|
en çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir |
|
313 |
Phrases |
I know from myself expr.
|
kendimden biliyorum |
|
314 |
Phrases |
we don't know his whereabouts expr.
|
nerede olduğunu bilmiyoruz |
|
315 |
Phrases |
according to those in-the-know expr.
|
kulislere göre |
|
316 |
Phrases |
the more words you know the more you can say expr.
|
ne kadar çok kelime bilirsen o kadar çok konuşursun |
|
317 |
Phrases |
how do I/we/you know that? expr.
|
ne malum? |
|
318 |
Phrases |
I would have known you know that expr.
|
şunu bilmelisin ki |
|
319 |
Phrases |
I would have known you know that expr.
|
şunu bilmiş ol ki |
|
320 |
Phrases |
if i knew then what i know now expr.
|
şimdiki aklım olsaydı |
|
321 |
Phrases |
the left hand often doesn't know what the right hand is doing expr.
|
kim kime dum duma |
|
Proverb |
|
322 |
Proverb |
you never know till you try expr.
|
denemeden karar verme |
|
323 |
Proverb |
you never know till you try expr.
|
denemeden bilemezsin |
|
324 |
Proverb |
you'll never know till you try expr.
|
denemeden karar verme |
|
325 |
Proverb |
you'll never know till you try expr.
|
denemeden bilemezsin |
|
326 |
Proverb |
what you don't know can't hurt you
|
bilmediklerin seni üzmez |
|
327 |
Proverb |
what you don't know won't hurt you
|
bilmediğin şeyden sana zarar gelmez |
|
328 |
Proverb |
what you don't know can't hurt you
|
bilmediğin şeyden sana zarar gelmez |
|
329 |
Proverb |
what you don't know won't hurt you
|
bilmediklerin seni üzmez |
|
330 |
Proverb |
better the devil you know than the devil you don't know
|
tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir |
|
331 |
Proverb |
left hand doesn't know what the right hand is doing
|
sağ elin yaptığından sol elin haberi yok |
|
332 |
Proverb |
the left hand doesn't know what the right hand is doing
|
sağ elin yaptığından sol elin haberi yok |
|
333 |
Proverb |
you never know till you try
|
denemedikçe bilemezsin |
|
334 |
Proverb |
you never know what you can do till you try
|
denemeden bilemezsin |
|
335 |
Proverb |
you never know till you try
|
denemeden bilemezsin |
|
336 |
Proverb |
you never know what you can do till you try
|
denemedikçe bilemezsin |
|
337 |
Proverb |
it takes one to know one
|
tencere dibin kara seninki benden kara |
|
338 |
Proverb |
it takes one to know one
|
üzüm üzüme baka baka kararır |
|
339 |
Proverb |
know your own faults before blaming others for theirs
|
iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır |
|
340 |
Proverb |
you should know a man seven years before you stir his fire
|
iyi tanımadığın kişilerin işlerine burnunu sokma |
|
341 |
Proverb |
you should know a man seven years before you stir his fire
|
bir kişiyi iyice tanımadan işlerine karışma |
|
342 |
Proverb |
you should know a man seven years before you stir his fire
|
başkasının işine karışma |
|
343 |
Proverb |
you should know a man seven years before you stir his fire
|
başkasının işine burnunu sokma |
|
344 |
Proverb |
you should know a man seven years before you stir his fire
|
tanımadığın insanların işine burnunu sokma |
|
345 |
Proverb |
you should know a man seven years before you stir his fire
|
tanımadığın insanlara temkinli yaklaş |
|
346 |
Proverb |
you never know what you've got till it's gone
|
elindekinin değerini kaybedince anlarsın |
|
347 |
Proverb |
you never know what you've got till it's gone
|
kaybedene kadar elindekinin gerçek değerini bilemezsin |
|
348 |
Proverb |
better the devil you know
|
tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir |
|
349 |
Proverb |
better the devil you know
|
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
|
350 |
Proverb |
better the devil you know
|
bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir |
|
351 |
Proverb |
better the devil you know
|
ne olursa olsun bildiğinden/tanıdığından şaşmamak yeğdir/akıllıcadır |
|
352 |
Proverb |
better the devil you know
|
bildiğin/aşina olduğun bir şeyle uğraşmak bilmediğin bir şeyin riskine girmekten daha kolaydır |
|
353 |
Proverb |
better the devil you know (than the devil you don't)
|
tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir |
|
354 |
Proverb |
better the devil you know (than the devil you don't)
|
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
|
355 |
Proverb |
better the devil you know (than the devil you don't)
|
bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir |
|
356 |
Proverb |
better the devil you know (than the devil you don't)
|
ne olursa olsun bildiğinden/tanıdığından şaşmamak yeğdir/akıllıcadır |
|
357 |
Proverb |
better the devil you know (than the devil you don't)
|
bildiğin/aşina olduğun bir şeyle uğraşmak bilmediğin bir şeyin riskine girmekten daha kolaydır |
|
358 |
Proverb |
better the devil you know than the one you don't know
|
tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir |
|
359 |
Proverb |
better the devil you know than the one you don't know
|
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
|
360 |
Proverb |
better the devil you know than the one you don't know
|
bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir |
|
361 |
Proverb |
better the devil you know than the one you don't know
|
ne olursa olsun bildiğinden/tanıdığından şaşmamak yeğdir/akıllıcadır |
|
362 |
Proverb |
better the devil you know than the one you don't know
|
bildiğin/aşina olduğun bir şeyle uğraşmak bilmediğin bir şeyin riskine girmekten daha kolaydır |
|
363 |
Proverb |
the devil you know is better than the devil you don't know
|
tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir |
|
364 |
Proverb |
the devil you know is better than the devil you don't know
|
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
|
365 |
Proverb |
the devil you know is better than the devil you don't know
|
bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir |
|
366 |
Proverb |
the devil you know is better than the devil you don't
|
tanıdığın düşman tanımadığın dosttan yeğdir |
|
367 |
Proverb |
the devil you know is better than the devil you don't
|
her zaman aşina olduğun/bildiğin/tanıdığın seçenek daha iyidir |
|
368 |
Proverb |
the devil you know is better than the devil you don't
|
bildiğin/tanıdığın şeyden şaşmamak iyidir |
|
369 |
Proverb |
one half of the world does not know how the other half lives
|
tok açın halinden anlamaz |
|
370 |
Proverb |
one half of the world does not know how the other half lives
|
zengin, fakirin halinden anlamaz |
|
371 |
Proverb |
one half of the world does not know how the other half lives
|
dünyanın yarısının diğer insanların nasıl yaşadığından haberi yok |
|
Colloquial |
|
372 |
Colloquial |
somebody that i used to know n.
|
eskiden tanıdığım birisi |
|
373 |
Colloquial |
somebody that i used to know n.
|
eskiden tanıdığım biri |
|
374 |
Colloquial |
know all the answers n.
|
her şeyi bilen |
|
375 |
Colloquial |
somebody that I used to know n.
|
önceden tanıdığım biri |
|
376 |
Colloquial |
somebody that i used to know n.
|
önceden tanıdığım birisi |
|
377 |
Colloquial |
opportunity to get to know better n.
|
yakından tanıma fırsatı |
|
378 |
Colloquial |
chance to know better n.
|
yakından tanıma fırsatı |
|
379 |
Colloquial |
opportunity to know better n.
|
yakından tanıma fırsatı |
|
380 |
Colloquial |
know-nothing n.
|
dünyadan bihaber kimse |
|
381 |
Colloquial |
know-nothing n.
|
bir şey bilmez kimse |
|
382 |
Colloquial |
know what (one) is about v.
|
kendinden emin olmak |
|
383 |
Colloquial |
know what (one) is about v.
|
ne yaptığını iyi bilmek |
|
384 |
Colloquial |
know what you are about v.
|
ne yaptığını iyi bilmek |
|
385 |
Colloquial |
know what you are about v.
|
yaş tahtaya basmamak |
|
386 |
Colloquial |
know what you’re doing v.
|
ne yaptığını iyi bilmek |
|
387 |
Colloquial |
dying to know (something) v.
|
bilmek için can atmak |
|
388 |
Colloquial |
know inside out v.
|
bilmek |
|
389 |
Colloquial |
know inside out v.
|
çok iyi tanımak |
|
390 |
Colloquial |
know someone good v.
|
çok iyi tanımak |
|
391 |
Colloquial |
know inside out v.
|
çok iyi bilmek |
|
392 |
Colloquial |
give someone a chance to get to know someone v.
|
daha iyi tanıma fırsatı vermek |
|
393 |
Colloquial |
ask questions that someone doesn't know the answers v.
|
cevabını bilmediği sorular sormak |
|
394 |
Colloquial |
know different v.
|
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
|
395 |
Colloquial |
know otherwise v.
|
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
|
396 |
Colloquial |
know inside out v.
|
içini dışını bilmek |
|
397 |
Colloquial |
know what you are doing v.
|
ne yaptığını bilmek |
|
398 |
Colloquial |
know where he/she is from v.
|
nereli olduğunu bilmek |
|
399 |
Colloquial |
know how little is left v.
|
ne kadar az kaldığını bilmek |
|
400 |
Colloquial |
know one’s hometown v.
|
nereli olduğunu bilmek |
|
401 |
Colloquial |
know different v.
|
öyle olmadığını bilmek/anlamak |
|
402 |
Colloquial |
know otherwise v.
|
öyle olmadığını bilmek/anlamak |
|
403 |
Colloquial |
know what you are doing v.
|
ne yaptığının farkında olmak |
|
404 |
Colloquial |
know different v.
|
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek |
|
405 |
Colloquial |
know how to use a gun v.
|
silah kullanmayı bilmek |
|
406 |
Colloquial |
know otherwise v.
|
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek |
|
407 |
Colloquial |
know what it is to be (something) v.
|
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
408 |
Colloquial |
know what (one) likes v.
|
ne istediğini bilmek |
|
409 |
Colloquial |
know what (one) likes v.
|
seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak |
|
410 |
Colloquial |
know what (one) likes v.
|
sabit/kesin tercihleri olmak |
|
411 |
Colloquial |
know what (one) likes v.
|
değişmez zevkleri olmak |
|
412 |
Colloquial |
know what (one) likes v.
|
yaygın görüşe aykırı olsa da kendine has zevkleri olmak |
|
413 |
Colloquial |
know (one's) way around v.
|
nasıl çalıştığını bilmek/anlamak |
|
414 |
Colloquial |
know (one's) way around v.
|
kullanabilmek |
|
415 |
Colloquial |
know one's way around v.
|
yolunu bilmek |
|
416 |
Colloquial |
know one's way around v.
|
yolunu bulabilmek |
|
417 |
Colloquial |
know one's way about v.
|
yolunu bilmek |
|
418 |
Colloquial |
know one's way about v.
|
yolunu bulabilmek |
|
419 |
Colloquial |
know one's way around v.
|
insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek |
|
420 |
Colloquial |
know one's way around v.
|
insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek |
|
421 |
Colloquial |
know one's way around v.
|
işini bilmek |
|
422 |
Colloquial |
know one's way about v.
|
insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek |
|
423 |
Colloquial |
know one's way about v.
|
insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek |
|
424 |
Colloquial |
know one's way about v.
|
işini bilmek |
|
425 |
Colloquial |
know one's way around v.
|
çok bilgili/tecrübeli olmak |
|
426 |
Colloquial |
know one's way around v.
|
aşırı özgüvenli olmak |
|
427 |
Colloquial |
know your way about/around (something) v.
|
(bir şeye) aşina olmak |
|
428 |
Colloquial |
know your way about/around (something) v.
|
(bir şeyde) tecrübe sahibi olmak |
|
429 |
Colloquial |
know your way about/around (something) v.
|
(bir şeyi) bilmek |
|
430 |
Colloquial |
know who's who v.
|
kimin kim olduğunu bilmek |
|
431 |
Colloquial |
know who's who v.
|
herkes hakkında bilgi sahibi olmak |
|
432 |
Colloquial |
know who's who v.
|
bir gruptakileri tek tek tanımak |
|
433 |
Colloquial |
know who's who v.
|
bir gruptaki insanlar hakkındaki detayları bilmek |
|
434 |
Colloquial |
know who's who v.
|
bir gruptaki herkesle bağlantısı olmak |
|
435 |
Colloquial |
not know what (one is) missing v.
|
neler/ne kaçırdığını bilmemek |
|
436 |
Colloquial |
not know what (one is) missing v.
|
nasıl bir şey kaçırdığını bilmemek |
|
437 |
Colloquial |
not know what to do with (oneself) v.
|
ne yapacağını bilememek |
|
438 |
Colloquial |
not know what to do with (oneself) v.
|
nasıl oyalanacağını bilmemek |
|
439 |
Colloquial |
not know what to do with (oneself) v.
|
nasıl vakit geçireceğini şaşırmak |
|
440 |
Colloquial |
not know what to do with (oneself) v.
|
(kendiyle) nasıl baş edeceğini bilememek |
|
441 |
Colloquial |
not know what to do with (oneself) v.
|
(kendini) nasıl yatıştıracağını bilememek |
|
442 |
Colloquial |
not know what to do with (oneself) v.
|
ne yapacağını şaşırmak |
|
443 |
Colloquial |
know too much v.
|
çok fazla şey/ayrıntı bilmek |
|
444 |
Colloquial |
know too much v.
|
çok fazla bilgisi olmak |
|
445 |
Colloquial |
know too much v.
|
gereğinden fazla şey/ayrıntı bilmek |
|
446 |
Colloquial |
know too much v.
|
çok fazla önemli bilgiye sahip olmak |
|
447 |
Colloquial |
know too much v.
|
bilmemesi gereken şeyleri bilmek |
|
448 |
Colloquial |
know too much v.
|
öylece salınıp hayatına normal devam etmesine izin verilemeyecek kadar fazla şey bilmek |
|
449 |
Colloquial |
be dying to know v.
|
bilmek/öğrenmek için ölmek |
|
450 |
Colloquial |
be dying to know v.
|
bilmek/öğrenmek için yanıp tutuşmak |
|
451 |
Colloquial |
be dying to know v.
|
bilmek/öğrenmek için can atmak |
|
452 |
Colloquial |
know (someone) v.
|
(birini) bilmek/tanımak |
|
453 |
Colloquial |
know what (one) is talking about v.
|
ne dediğini bilmek |
|
454 |
Colloquial |
know what (one) is talking about v.
|
ağzından çıkanı kulağı duymak |
|
455 |
Colloquial |
know what (one) is talking about v.
|
neden söz ettiğini bilmek |
|
456 |
Colloquial |
know what (one) is talking about v.
|
neden bahsettiğini bilmek |
|
457 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
458 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
|
459 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim |
|
460 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim |
|
461 |
Colloquial |
know what you like v.
|
ne istediğini bilmek |
|
462 |
Colloquial |
know what you like v.
|
neyi sevdiğini bilmek |
|
463 |
Colloquial |
know what you like v.
|
seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak |
|
464 |
Colloquial |
know what you like v.
|
sabit/kesin bir tercihi olmak |
|
465 |
Colloquial |
know what you're talking about v.
|
ne dediğini bilmek |
|
466 |
Colloquial |
know what you're talking about v.
|
ağzından çıkanı kulağı duymak |
|
467 |
Colloquial |
know what you're talking about v.
|
neden söz ettiğini bilmek |
|
468 |
Colloquial |
know what you're talking about v.
|
neden bahsettiğini bilmek |
|
469 |
Colloquial |
know what's good for you v.
|
kendin için neyin iyi olduğunu bilmek |
|
470 |
Colloquial |
know what's good for you v.
|
neye ihtiyacın olduğunu bilmek |
|
471 |
Colloquial |
know what's good for you v.
|
kendi iyiliğini istemek |
|
472 |
Colloquial |
know what's good for you v.
|
kendi iyiliğini düşünmek |
|
473 |
Colloquial |
know what's good for you v.
|
başına bir şey gelmesini istememek |
|
474 |
Colloquial |
know what's good for you v.
|
beladan uzak durmak istemek |
|
475 |
Colloquial |
know what's good for you v.
|
başını belaya sokmak istememek |
|
476 |
Colloquial |
know where is at v.
|
nerede olduğunu bilmek |
|
477 |
Colloquial |
know where is at v.
|
konulduğu yeri bilmek |
|
478 |
Colloquial |
know where is at v.
|
gerçeği bilmek |
|
479 |
Colloquial |
know where someone is coming from v.
|
birinin maksadını bilmek |
|
480 |
Colloquial |
know where someone is coming from v.
|
birinin ne demek istediğini bilmek |
|
481 |
Colloquial |
know where someone is coming from v.
|
birinin niyetini bilmek |
|
482 |
Colloquial |
know where someone is coming from v.
|
birini bir görüşe/eyleme iten davranışı bilmek |
|
483 |
Colloquial |
know where someone is coming from v.
|
birinin bakış açısını bilmek |
|
484 |
Colloquial |
know what (one) is doing v.
|
ne yaptığını bilmek |
|
485 |
Colloquial |
know what (one) is doing v.
|
yaptığı şeye hakim olmak |
|
486 |
Colloquial |
know what (one) is doing v.
|
ne yaptığının farkında olmak |
|
487 |
Colloquial |
know what (one) is doing v.
|
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak |
|
488 |
Colloquial |
know-it-all adj.
|
çok bilmiş |
|
489 |
Colloquial |
before you know where you are adv.
|
bir bakmışsın |
|
490 |
Colloquial |
before you know it adv.
|
bir bakmışsın |
|
491 |
Colloquial |
before you know where you are adv.
|
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
|
492 |
Colloquial |
before you know it adv.
|
daha ne/nerede olduğunu anlamadan/fark etmeden |
|
493 |
Colloquial |
before you know where you are adv.
|
göz açıp kapayıncaya kadar |
|
494 |
Colloquial |
before you know it adv.
|
göz açıp kapayıncaya kadar |
|
495 |
Colloquial |
I know you are but what am I expr.
|
sensin o, ben değilim |
|
496 |
Colloquial |
I know you are but what am I expr.
|
o sana benzer, bana değil |
|
497 |
Colloquial |
what do I know expr.
|
bilemeyebilirim tabii |
|
498 |
Colloquial |
what do I know expr.
|
ben bu işten anlamam |
|
499 |
Colloquial |
what do I know expr.
|
öyle olmayabilir de |
|
500 |
Colloquial |
what do I know expr.
|
tabii bu sadece bir tahmin |
|