şans - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

şans



Sens de "şans" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 2 résultat(s)

Anglais Turc
General
sans prep. içermeyen
Computer
sans n. sans-serif yazı fontu

Sens de "şans" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 61 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
şans fortune n.
şans chance n.
şans luck n.
General
şans inning n.
şans good fortune n.
şans opportunity n.
şans haphazard n.
şans fluke n.
şans fluky n.
şans innings n.
şans hit n.
şans cast n.
şans good luck n.
şans star n.
şans odds n.
şans hap n.
şans auspiciousness n.
şans chance n.
şans break n.
şans shot n.
şans show n.
şans turnup n.
şans luck n.
şans thedom [obsolete] n.
şans thrift n.
şans aventure [obsolete] n.
şans joss n.
şans lay n.
şans gleek n.
şans go n.
şans circumstance n.
şans fate n.
şans seel n.
şans shot n.
şans show n.
şans fortuity n.
şans squeak n.
şans star n.
Colloquial
şans the breaks n.
şans look in [uk/austraila] n.
şans jam [uk] n.
şans any luck expr.
Idioms
şans coinkidink n.
şans coincidink n.
şans a kick at the can n.
şans a kick at the cat n.
şans a kick at the cat n.
şans a nice break n.
şans lucky break n.
şans a big break n.
şans big break n.
şans (good) old-fashioned luck expr.
Trade/Economic
şans hazard n.
Technical
şans luck n.
Computer
şans streaks n.
Archaic
şans felicity n.
Slang
şans cess [irish] n.
şans fair go n.
şans a horseshoe up (one's) ass n.
British Slang
şans spawny n.
şans jammy n.

Sens de "şans" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
bol şans good luck n.
zayıflık (umut/şans vb'nde) frailty n.
şans eseri fluke n.
büyük şans a great occasion n.
şans zinciri a run of luck n.
şans oyunu game of chance n.
şans hediyesi handsel n.
şans eseri tossup n.
çok iyi şans best of luck n.
iyi şans good luck n.
şans yıldızı lucky star n.
şans eseri luck into something n.
şans eseri a stroke of luck n.
büyük şans jackpot n.
şans işi venture n.
iyi şans duası good luck charm n.
eşit şans fair chance n.
beklenmedik şans windfall n.
zar yerine deniz kabukları kullanılarak oynanan bir şans oyunu props n.
afrika yerlilerine özgü bir şans oyunu abbia n.
şans işi a matter of chance n.
kör şans bad luck n.
az şans a slim chance n.
şans oyunları games of chance n.
nerdeyse sıfır şans buckley's chance n.
ikinci şans second chance n.
son şans last chance n.
şans eseri bulma trouvaille n.
şans eseri ortay çıkarma trouvaille n.
son şans last-ditch n.
milyonda bir şans million-to-one chance n.
küçük şans little chance n.
küçük şans minimal chance n.
küçük şans slim chance n.
şans öpücüğü kiss for luck n.
şans öpücüğü good luck kiss n.
küçük şans slender chance n.
küçük şans the merest chance n.
küçük şans slight chance n.
şans oyunları chance games n.
şans topu chance ball n.
şans meleği good luck angel n.
şans meleği angel of fortune n.
şans meleği angel of good fortune n.
yok denecek kadar az şans a slight chance n.
az şans a slight chance n.
eşit şans even chance n.
son şans last opportunity n.
salt şans pure chance n.
kötü şans bad luck n.
tamamen şans işi lucky dip n.
çift şans double chance n.
çifte şans double chance n.
işaret parmağı ile orta parmağı üstüste getirerek yapılan şans dileme hareketi finger-crossing n.
işaret parmağını orta parmak üstüne getirerek yapılan şans dileme hareketi finger-crossing n.
işaret parmağı ile orta parmağı üstüste getirerek yapılan şans dileme hareketi finger crossing n.
işaret parmağını orta parmak üstüne getirerek yapılan şans dileme hareketi finger crossing n.
(atışlarda verilen) ikinci şans mulligan n.
çin geleneğine göre iyi şans getirdiği düşünülen, kırmızı bir zarf içinde verilen para. red packet n.
zarlarla beş ve dokuz atılması hedeflenerek oynanan bir şans oyunu novum [obsolete] n.
son şans the last cast n.
eşit şans toss-up n.
kötü şans ambes-as [obsolete] n.
kötü şans ambs-ace n.
kötü şans amesace n.
kötü şans ames-ace n.
fırsat, şans way n.
şans torbası lucky bag n.
üç zarla oynanan bir şans oyunu birdcage n.
üç zarla oynanan bir şans oyunu chuck-a-luck n.
üç zarla oynanan bir şans oyunu chuck–luck n.
iyi şans blessing n.
şans sembolü handsel [obsolete] n.
şans hediyesi hansel n.
şans sembolü hansel [obsolete] n.
şans eseri happenstance n.
kötü şans hard lines [uk] n.
üç zarla oynanan bir şans oyunu hazard n.
kötü şans misfall n.
kötü şans misluck [scotland] n.
şans getiren özellik mojo n.
şans parası luck penny n.
şans için müşteriye verilen para üstü luck penny n.
şans parası luckpenny n.
kötü şans clap [obsolete] n.
anlık şans dint [scotland] n.
takana iyi şans, diğer insanlara kötü şans getirdiğine inanılan bir tılsım gris-gris n.
şans eseri korunagelmiş ceset mummy n.
kötü şans deuce [obsolete] n.
şans eseri değerli bir şeyler keşfetme yeteneği serendipity n.
topaçla oynanan bir şans oyunu dreidel n.
şans eseri gelen şey income n.
hesap tutarken veya şans oyunlarında kullanılan sayım nesnesi counter n.
şans eseri elde edilen başarı felicity n.
(madeni paraya benzeyen) şans eşyası pennies n.
amerikan yerlileri arasında sihir ve eğlenceye dayalı bir çeşit şans getirme ritüeli powwowism n.
şans işi flier n.
çok küçük şans prayer n.
iyi şans sele [dialect] n.
şans eseri değerli veya hoş şeyler bulan kimse serendipitist n.
şans eseri meydana gelen durum fortuity n.
şans eseri gelen başarı fortune n.
şans kurabiyesi falı fortune n.
iyi şans getiren şey four-leaf clover n.
(karnaval gibi yerlerde) şans oyunlarında ödül olarak verilen ucuz eşyalar slum n.
şans parası pocket piece n.
şans eşyası pocket piece n.
iyi şans sonce [scotland/ireland] n.
ansızın açılan şans strike n.
şans eseri almak pick up v.
şans tanımak give somebody a break v.
şans vermek give chance v.
kötü şans getirmek bring bad luck v.
gün doğmak (şans vb) come (luck day) v.
şans eseri öğrenmek pick up v.
birisine şans vermek take a chance on someone v.
şans eseri edinmek pick up v.
şans eseri olmak chance v.
şans tanımak take a chance on v.
şans eseri bulmak pick up v.
şans eseri satın almak pick up v.
gün doğmak (şans) come v.
şans dilemek wish somebody well v.
şans dilemek cross one's fingers v.
şans eseri öğrenmek get word v.
şans bulmak get a chance v.
şans bulmak have a chance v.
şans bulmak be in with a chance v.
eline şans geçmek get a chance v.
eline şans geçmek have a chance v.
eline şans geçmek take a chance v.
şans getirmek bring luck v.
şans yakalamak grasp a chance v.
şans yakalamak grab a chance v.
eline şans geçmek seize a chance v.
şans yakalamak seize a chance v.
şans yakalamak jump at a chance v.
şans yakalamak take a chance v.
şans eseri yapmak luck out v.
şans yakalamak get a chance v.
iyi şans dilemek wish safe receipt v.
iyi şans dilemek wish safe arrival v.
şans ile başarmak fall into someone's lap v.
şans ile başarmak drop into someone's lap v.
şans eseri bulmak chance upon v.
şans eseri bulmak chance on v.
şans bulmak get chance v.
şans elde etmek get a chance v.
şans elde etmek get chance v.
şans yakalamak grab the chance v.
şans değerlendirmek grab the chance v.
şans değerlendirmek take the chance v.
ikinci bir şans vermek give a second chance v.
ikinci bir şans tanımak give a second chance v.
şans vermek give a chance v.
şans getirmesi için vermek give for good luck v.
birisine doğru şeyi yapması için bir şans vermek give someone the chance to do the right thing v.
bir şans daha vermek give a second chance v.
ikinci bir şans daha vermek give a second chance v.
ölümden şans eseri kurtulmak narrowly escape death v.
şans eseri bulmak alight v.
iyi şans dilemek wish good luck v.
şans getirmek bring good fortune v.
iyi şans getirmesi için törenle açmak veya başlamak auspicate v.
(fırsat/şans) kaçırmak balk v.
(fırsat/şans) tepmek balk v.
şans getirmek make v.
şans hediyesi vermek hansel [uk] v.
şans sembolüyle açılış yapmak hansel [uk] v.
şans eseri keşfetmek happen v.
iyi veya kötü şans getirmek happen v.
kötü şans getirmek mozzle v.
şans eseri olarak bulmak light v.
şans eseri varmak light v.
şans eseri kazanmak luck v.
şans ile hareket etmek luck (out) v.
şans ile hareket etmek luck (through) v.
şans ile hareket etmek luck (it) v.
şans yüzüne gülmek get lucky v.
(şans getirmesi için) parmaklarını çapraz yapmak cross v.
şans eseri edinmek fluke v.
şans vermek fortune [obsolete] v.
şans eseri olan chance adj.
zayıf (şans vb) frail adj.
şans eseri haphazard adj.
şans eseri olan adventitious adj.
şans eseri olan contingent adj.
şans eseri olan fortuitous adj.
şans eseri keşfedilen serendipitous adj.
zayıf (olasılık/şans) remote adj.
şans getiren encouraging adj.
şans hediyesi verilmemiş unhandselled adj.
kötü şans getiren jinxed adj.
zevk ve şans oyunu düşkünü betting adj.
kötü şans getiren hoodoo adj.
kötü şans ile bağlantılı hoodoo adj.
bana şans getiren my adj.
önemli ölçüde şans gerektiren long adj.
şans eseri odd adj.
iyi şans veya ün kazandıran its adj.
şans eseri gelen fortuitous adj.
şans getiren fortunate adj.
şans eseri olan providential adj.
şans eseri by luck adv.
şans eseri luckily adv.
şans eseri providentially adv.
şans eseri coincidentally adv.
şans eseri by chance adv.
şans işi by guess adv.
şans eseri incidentally adv.
şans işi as luck would have it adv.
şans eseri olarak oddly enough adv.
şans eseri perchance adv.
şans eseri serendipitously adv.
şans eseri by good fortune adv.
şans eseri fortunately adv.
şans eseri fortuitously adv.
şans eseri in passing adv.
şans eseri accidentally adv.
şans eseri incidently (incidentally) adv.
şans eseri by the by adv.
şans eseri by accident adv.
şans eseri by coincidence adv.
şans eseri by a fluke adv.
şans eseri en passant adv.
şans eseri by happenstance adv.
şans eseri by the bye adv.
şans eseri by some miracle adv.
şans eseri olarak happily adv.
şans eseri on the volley adv.
şans eseri in aunters adv.
şans eseri flukily adv.
beklenmedik bir şans ile flukily adv.
şans eseri percase [obsolete] adv.
hiç şans yok a dog's chance expr.
Phrasals
şans eseri yapmak hit out v.
şans eseri çıkmak/yapmak luck out of something v.
şans eseri bulmak find something by luck v.
şans eseri bulmak luck into something v.
şans eseri bulmak find something by chance v.
şans eseri bulmak get something by chance v.
(fırsat/şans) elden kaçırmak give away v.
şans eseri bir bir araya gelmek fall across v.
şans eseri (bir şeye) dahil olmak stumble into (something) v.
şans eseri (biriyle) karşılaşmak stumble into (someone) v.
şans eseri (birine) rast gelmek stumble into (someone) v.
kazara ya da şans eseri (bir şey) bulmak tumble across (something) v.
şans eseri (bir şeyi) keşfetmek tumble across (something) v.
(bir şeyi) şans eseri bulmak tumble on (something) v.
(bir şeyi) şans eseri keşfetmek tumble on (something) v.
şans (birine) gülmek smile at (one) v.
şans eseri (bir şey) bulmak crack onto (something) v.
şans eseri (bir şey) keşfetmek/bulmak stumble onto (something) v.
şans eseri birleştirmek/karşılaştırmak push together v.
(bir şeye/yere) şans eseri kabul edilmek ace into (something) v.
(bir şeye/yere) şans eseri kabul edilmek ace in (something) v.
(birini/bir şeyi) şans eseri bulmak chance on (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) şans eseri bulmak chance upon (someone or something) v.
şans ile hareket etmek luck it v.
şans ile hareket etmek luck through v.
şans eseri (bir şey) bulmak crack onto (something) v.
şans eseri çıkmak/yapmak luck out of v.
(birine/bir şeye) gülmek (şans) smile upon (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yüzüne gülmek (şans) smile upon (someone or something) v.
(birine/bir şeye) gülmek (şans) smile on (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yüzüne gülmek (şans) smile on (someone or something) v.
şans eseri/ummadık şekilde (birini/bir şey) keşfetmek venture on (someone or something) v.
şans eseri/ummadık şekilde (birini/bir şey) keşfetmek venture upon (someone or something) v.
Phrases
her gün yeni bir şans every day is a new chance n.
son şans skin of the teeth n.
şans/rastlantı eseri/bu ya as chance/luck would have it expr.
şans/rastlantı eseri/bu ya as it so happens expr.
şans/rastlantı eseri as luck may have it expr.
şans işte that's the breaks expr.
şans/kader böyleymiş that's the breaks expr.
şans işte those are the breaks expr.
şans/kader böyleymiş those are the breaks expr.
tesadüfen/şansına/şans eseri more by accident than (by) judgment expr.
elbet şans birgün bize de gülecek someday my ship will come in expr.
ne şans ki as luck would have it expr.
şans bu ya as luck would have it expr.
şans yaver giderse if luck allows expr.
şans tanımadan without giving any chance expr.
şans eseri as luck would have it expr.
şans yaver giderse if luck permits expr.
şans sonsuza dek sizinle olsun may the odds be ever in your favor (hunger games quote) expr.
şans verildiğinde given a fair chance expr.
tamamen şans eseri by sheer luck expr.
başarı kararlılık ve çabayla elde edilir şans ya da umutla değil success depends on your backbone, not your wishbone expr.
herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır there is always room at the top [us] expr.
(bir şey) için pek şans yok (the) odds are against (something) expr.
Proverb
birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın you can lead a horse to water, but you can't make it drink
şans cesur olandan yanadır fortune favors the bold
şans cesur olandan yanadır fortune favors the brave
şans kötüden yanadır devil's children have the devil's luck
şans cesurdan yanadır fortune favors the bold
şans cesurdan yanadır fortune favors the brave
sen gayret et şans yüzüne gülecektir diligence is the mother of good luck
güneşli bir günde evlenmek şans getirir happy is the bride that the sun shines on
birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın you can take a horse to water but you can't make him drink
aptala şans verilmez never give a sucker an even chance
şans herkesin kapısını çalar opportunity knocks at every man's door
şans/talih insana bir kere vurur fortune knocks once at every man's door
insana hayatta bir kere şans vurur fortune knocks once at every man's door
şans kapıyı bir kere çalar fortune knocks once at every man's door
şans, yalnızca hazır olan zihinlere güler chance favors the prepared mind
şans sadece hazır olan akıllara güler chance favors the prepared mind
şans hazır olana gelir chance favors the prepared mind
birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın you can lead a horse to water but you can't make him drink
Colloquial
tek bir şans throw n.
beklenmedik şans boom n.
beklenmedik şans godsend n.
beklenmedik şans gravy n.
beklenmedik şans bonanza n.
beklenmedik şans windfall n.
beklenmedik şans bunce n.
beklenmedik şans gold rush n.
beklenmedik şans manna from heaven n.
binde bir şans a one in a thousand chance n.
bir başka şans another chance n.
ikinci bir şans another chance n.
ikinci bir şans a second chance n.
kör şans blind dumb luck n.
kötü şans worse luck n.
kötü şans bad break n.
şans öpücüğü kiss for luck n.
şans öpücüğü good luck kiss n.
yaşam için ikinci bir şans new lease on life n.
yüzde elli şans fifty fifty chance n.
(takımda pek fazla şans bulmayan) yedek benchwarmer n.
son şans final call n.
(bir şeye) bir şans verme a go (at something) n.
başka bir şans break n.
ikinci bir şans break n.
bir şans daha break n.
yalnızca şans pure luck n.
sadece şans pure luck n.
sırf şans pure luck n.
şans/fırsat tanımak give (one) a break v.
şans/fırsat vermek give (one) a break v.
şans getirsin diye (bir şey) yapmak do something for luck v.
şans bileti kazımak scratch off v.
şans eseri kurtulmak/atlatmak ace out v.
(şans) yolunda gitmeyen rough [australia] adj.
(şans) kötü rough [australia] adj.
(selamlaşma veya şans dileme ifadesi olarak) selam pula [south africa] interj.
bir şans ver bana give me a chance expr.
hiç şans/şansı yok! fat chance! expr.
hiç şans yok (not) a hope in hell expr.
insanın ayağına şans/fırsat bir kere gelir opportunity knocks but once expr.
şans bir gün bize de güler every dog has its day expr.
şans eseri by pure accident expr.
şans seninle olsun best of luck (to someone) expr.
şans eseri by blind luck expr.
şans vermeden without giving any chance expr.
şans benden yana luck is on my side expr.
şans olmadığından luck of the draw expr.
şans insanın ayağına bir kere gelir opportunity knocks but once expr.
şans eseri by pure luck expr.
şans verilmeyen not in the race expr.
tamamen şans eseri by pure chance expr.
şans işte them's the breaks expr.
şans/kader böyleymiş them's the breaks expr.
şans işte that's the breaks expr.
zar atmadan önce söylenen şans cümlesi daddy needs (new) shoes expr.
zar atmadan önce söylenen şans cümlesi daddy needs a new pair of shoes expr.
bana bir şans daha ver! give me a break! expr.
bana bir şans daha ver! gimme a break! expr.
(maori dilinde) bol şans! kia ora [new zealand] expr.
şans yok no joy expr.
hiç şans any luck expr.
son şans all or nothing expr.
son şans all or nothing expr.
rastlantı/şans eseri as it happens expr.
şans bu ya as it happens expr.
rastlantı/şans eseri as it just so happens expr.
şans bu ya as it just so happens expr.
rastlantı/şans eseri as it so happens expr.
şans bu ya as it so happens expr.
bol şans best of luck expr.
(birine) bol şans the best of luck (to somebody) [old-fashioned] expr.
(birine) bol şans good luck to (someone) expr.
(bir şeyde) bol şans good luck with (something) expr.
kötü şans hard luck [uk] expr.
kötü şans hard lines [uk] expr.
hiç şans yok not a hope expr.
bol şans the best of luck expr.
bu iyi şans için it's for good luck expr.
bu şans olsun diye it's for good luck expr.
şans eseri by some chance expr.
Idioms
şans meleği lady luck n.
şans getiren obje a cricket on the hearth n.
son bir şans/fırsat a shot in the locker n.
yok denecek kadar az şans a chance in a million n.
yok denecek kadar az şans a one-in-a-million chance n.
yok denecek kadar az şans a one in a million chance n.
yok denecek kadar az şans a chance in a million n.
ikinci bir şans/fırsat second bite of the apple n.
ikinci bir şans/fırsat another bite at the cherry n.
başka bir şans/fırsat another bite at the cherry n.
ikinci bir şans/fırsat second bite of the apple n.
başka bir şans/fırsat second bite of the apple n.
kötü şans/kader bad break n.
kör şans/talih bad break n.
sıfır şans ghost of a chance n.
bilerek değil şans eseri more by accident than by design n.
bir başka şans a second bite of the cherry n.
bir başka şans another bite of the cherry n.
bilerek değil şans eseri more by accident than design n.
eşit şans fair shake of the whip n.
eşit şans fair crack of the whip n.
eşit şans an even break n.
eşit şans a fifty-fifty chance n.
ele geçen şans a fair crack of the whip n.
ikinci bir şans another bite of the cherry n.
ikinci bir şans a second bite of the cherry n.
kötü şans getiren kimse a jonah n.
kör şans hard cheese n.
kötü şans rotten luck n.
kötü şans hard cheese n.
son şans bottom of the ninth n.
son şans last call (for something) n.
son şans last chance (for something) n.
şans eseri a stroke of fortune n.
şans eseri a stroke of luck n.
verilecek uygun şans a fair crack of the whip n.
yarı yarıya şans a fifty-fifty chance n.
(bir şeyde) eşit şans a fair crack at something n.
kötü şans bad iron n.
kör şans bad iron n.
eşit şans an even bet n.
kötü şans getiren bir hareket three on a match n.
kötü şans getiren bir davranış/eylem three on a match n.
ikinci bir şans/girişim a bite of the cherry n.
ikinci bir şans/girişim a bite at the cherry n.
ikinci bir şans/girişim a second/another bite at the cherry) [uk] n.
ikinci bir şans/girişim a second/another bite of the cherry) [uk] n.
eşit şans/fırsat a fair shake [us] n.
yeni bir şans a new lease of life [uk] n.
ikinci bir şans a second bite at the cherry n.
ikinci bir şans a second bite of the cherry [uk] n.
(bir şeyi) deneme (bir şeye) bir şans verme a shot at (something) n.
(bir şeye) bir şans a stab at (something) n.
biraz şans a stroke of luck n.
bir parça şans a stroke of luck n.
(bir şeye) bir şans verme a whack at (something) n.
şans işareti albatross n.
iyi şans getiren işaret albatross n.
şans işareti albatross n.
iyi şans getiren işaret albatross n.
sırf şans blind luck n.
neredeyse sıfır şans buckley's n.
neredeyse sıfır şans buckley's and nunn n.
neredeyse sıfır şans buckley's and nunn's n.
eşit şans even break n.
eşit şans/fırsat even stephens n.
eşit şans/fırsat even stevens n.
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok (a) fat chance (of something/doing something) n.
'-de ilk fırsat/şans first crack at n.
küçük bir şans half a chance n.
şu kadarcık bir şans half a chance n.
en ufak bir şans half a chance n.
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans last chance (for/at/to do something) n.
(bir şey) için şans getirecek tanrılar the (some kind of) gods n.
(yine de) bol şans the best of british n.
büyük şans the devil's own (something) n.
(bir şeyi yapmak için) ilk şans the first crack at (something) n.
son şans the last chance saloon n.
(sporda) iyi şans the rub of the green n.
birine şans tanımak/vermek give a fair crack at something v.
şans yüzüne gülmemek (one's) venus turns out a whelp [outdated] v.
şans yüzüne gülmek (one's) number comes up v.
biriyle el sıkışıp şans dilemek strike one luck v.
şans yüzüne gülmek turn the tables v.
fırsat/şans yakalamak catch a break v.
(şans) yüzüne gülmek catch a break v.
fırsat/şans yakalamak get a break v.
(şans) yüzüne gülmek get a break v.
ikinci bir şans/fırsat daha vermek give (someone) another chance v.
bir şans/fırsat daha vermek give (someone) another chance v.
şans kazanmak get a toe in the door v.
artık şans yüzüne gülmemek have one's luck run out v.
bir şans yakalamak catch a break v.
birisine şans dilemek cross fingers v.
birisine şans dilemek keep one's fingers crossed for someone v.
birisine şans dilemek cross one's fingers for someone v.
birisine şans tanımak give somebody a fair crack of the whip v.
birine şans dilemek wish for luck for someone v.
birine bir şans vermek give somebody a fair crack of the whip (brit) v.
eşit şans vermek give someone an even break v.
ikinci bir şans yakalamak get a second bite/ two bites at the cherry v.
şans eseri bulmak happen upon v.
şans kendinden yana olmamak have the deck stacked against one v.
şans eseri olarak bulmak light on v.
şans eseri buluşmak happen on v.
şans kendinden yana olmamak have the cards stacked against one v.
şans eseri atlatmak ace out (of something) v.
şans eseri olarak bulmak light upon v.
şans yüzüne gülmek strike lucky v.
şans yüzüne gülmek have a lucky break v.