bir arada - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

bir arada



Sens de "bir arada" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 9 résultat(s)

Turc Anglais
General
bir arada in company adv.
bir arada all together adv.
bir arada together adv.
bir arada reunitedly adv.
bir arada ifere adv.
bir arada infere adv.
bir arada publically adv.
bir arada in conjunction with prep.
Politics
bir arada concomitantly adv.

Sens de "bir arada" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 305 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
bir arada kalmak stick together v.
General
bir arada yaşama coexistence n.
bir arada var olma coexistence n.
bir arada yaşama yanlısı communalist n.
beşi bir arada five in a row n.
bir arada toplanma glomeration n.
birçok değişken arasındaki ilgileri bir arada göstermek için kullanılan grafik nomogram n.
bir arada akma confluence n.
bir metinde iki biçimin bir arada bulunması conflation n.
iki film bir arada double feature n.
barış içinde bir arada yaşama peaceful coexistence n.
bir arada varoluş coexistence n.
faaliyeti bir arada özellikle de güçlükle sürdürmeye çalışma juggling n.
hepsi bir arada/dahil tout ensemble n.
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon great room n.
ritmik jimnastik, artistik jimnastik, amigo, dövüş sporları, break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu flying n.
Şık kıyafetler ile spor parçaları bir arada kullanma ile başlayan bir moda akımı athleisure n.
kumarhane ve otelin bir arada olduğu işletme casino-hotel n.
sanatsal, felsefi vb. amaçlarla bir arada olan seçkin topluluk cénacle n.
kağıtları bir arada tutmakta kullanılan metal uçlu kısa kablo treasury tag n.
iyiyle kötünün bir arada bulunması alloy n.
çit kazıklarını bir arada tutmak için kazıkların tepesine geçirilen esnek tahta edder [obsolete] n.
bir yığındaki malzemeleri bir arada tutmak için kullanılan malzeme matrix n.
iki arada bir derede olma horn of a dilemma n.
birçok işi bir arada yapma hyphenism n.
paspasın bezini bir arada tutan kelepçe mophead n.
varil çıtalarını bir arada tutan çelik çember gird [scotland] n.
bir arada tutan şey glue n.
nesneleri bir arada tutmak için kullanılan, esnek yapılı doğal veya sentetik kauçuk halka gum band [pennsylvania] n.
bir arada giden araç grubu pack n.
evrak klasöründeki kağıtları bir arada tutan dosya file folder n.
kooperatif ilişkideki insanların bir arada yaşadığı mesken phalanstery n.
kağıtları ortadan delerek bir arada tutan sivri çelik gereç spike n.
(at arabasında) iki falakayı bir arada tutan çubuk spreader n.
işi ve aile yaşantısını bir arada yürüten kadın superwoman n.
bir arada barış içinde bulunmak coexist peacefully v.
bir arada tutmak hold together v.
bir arada bulunmak rub shoulders with v.
iki arada bir derede kalmak seesaw between two opinions v.
ile bir arada olmak rub elbows with v.
bir arada olmak coexist v.
bir arada var olmak coexist v.
iki arada bir derede kalmak straddle v.
iki arada bir derede kalmak be in a tight situation v.
iki arada bir derede kalmak be between a rock and a hard place v.
iki arada bir derede kalmak be torn between v.
bir arada bulunmak be together v.
bir arada bulunmak exist together v.
bir arada bulunmak be all together v.
bir arada toplamak add up v.
bir arada bulundurmak keep something together v.
bir arada yürütmek carry out in cooperation v.
bir arada yürütmek carry out collectively v.
bir arada bağlamak bind together v.
ikisini bir arada yürütmek manage both v.
(sadakat) bir arada tutmak bind v.
(sığır sürüsünü) bir arada tutmak hold v.
düzensizce bir arada tutmak lumber v.
bir arada yaşamak hive v.
bir arada akmasını sağlamak corrivate v.
hep bir arada collected adj.
başka bireylerle bir arada olmaktan hoşlanan gregarious adj.
bir arada olabilir compatible adj.
arada ciddi bir bağlılık sözünün olmadığı (seks, ilişki) casual adj.
bir arada (bozulmamış) intact adj.
başka bireylerle bir arada olmaktan hoşlanmayan ungregarious adj.
çeşitli ürünün veya hizmetin bir arada bulunduğu mekanda yapılan one-stop adj.
iki arada bir derede distraught adj.
ile bir arada tutulan bound by adj.
arada bir every now and again adv.
arada bir now and then adv.
arada bir at times adv.
arada bir occasionally adv.
arada bir every now and then adv.
arada bir every once in a while adv.
arada bir from time to time adv.
arada bir once in a while adv.
ikisi bir arada two in a row adv.
iki arada bir derede somehow or other adv.
arada bir every so often adv.
ikisi bir arada two in one adv.
arada bir semioccasionally adv.
arada bir still an end [obsolete] adv.
arada bir still and anon [obsolete] adv.
ile bir arada in conjunction with prep.
Phrasals
bir arada kalmak hold together v.
bir arada tutmak whip in v.
bir arada tutmak circle in v.
iki arada bir derede bırakmak tear between v.
(biriyle ya da bir şeyle) bir arada yaşamak coexist with (someone or something) v.
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak coexist with (someone or something) v.
biriyle ya da bir şeyle bir arada yaşamak coexist with someone or something v.
uyumlu bir şekilde bir arada yaşamak coexist with someone or something v.
birbirine yakın/bir arada/toplu halde olmak remain together v.
bir arada kalmak keep together v.
bir arada kalmak stay together v.
iki işi bir arada yapmak double up v.
(biriyle/bir şeyle) sorunsuz bir arada olabilmek fall in with (someone or something) v.
bir arada düşünmek put together v.
birlikte/bir arada hayal etmek put together v.
bir şeyi arada sektirmek bounce something back and forth v.
(birilerini/bir şeyleri) bir arada bağlamak bind someone or something together v.
bir arada bağlamak bind (someone or something) together v.
ile bir arada yaşamak coexist with v.
birilerini/bir şeyleri bir arada tutmak hold someone or something together v.
bir şeyi bir arada tutmak hold something together v.
bir arada sığışmak squeeze together v.
Phrases
ile bir arada olmak be allied to v.
iki arada bir derede caught between the devil and the deep blue sea expr.
üçü bir arada three in one expr.
birlikte/beraber/bir arada çalışma hand in hand expr.
(biriyle/bir şeyle) bir arada in conjunction with (someone or something) expr.
Colloquial
bir şeylerin bir araya toplandığı/bir arada olduğu yer hotbed of something n.
aile toplantılarında çocukların ayrı olarak bir arada oturduğu masa kiddie table n.
kendini bir arada tutmak keep it together v.
birini iki arada bir derede bırakmak have someone coming and going v.
arada bir ever and again adv.
arada bir every now and then/again adv.
hepsi bir arada all rolled in one expr.
hepsi bir arada all in one expr.
tümü bir arada all in one expr.
iki arada bir derede somehow or another expr.
iki arada bir derede somehow or other expr.
Idioms
iki arada bir derede kalma a second thought n.
zeka ve kas gücü/fiziksel güç bir arada brains and brawn n.
iki arada bir derede kalma double bind n.
bir arada değerlendirildiğinde görünür bir avantaj/etki yaratan istatistiksel unsurlar weight of numbers n.
arada kalınan bir durum a catch 22 n.
arada kalmış/net olmayan bir alan a grey area n.
farklı insanların, kültürlerin, fikirlerin bir arada var olduğu ortam a melting pot n.
bir arada olmak keep company with v.
iki arada bir derede kalmak run hot and cold v.
iki arada bir derede bırakmak have (someone) coming and going v.
bir arada olmak go hand in hand v.
bir arada olmak be hand in hand v.
iki arada bir derede kalmak be between a rock and a hard place v.
iki arada bir derede bırakmak keep someone hanging in midair v.
iyi ve kötüyü bir arada kabul etmek take the bad with the good v.
iki iyi şeyi bir arada yaşamak the best of both worlds v.
iki arada bir derede kalmak straddle the fence v.
iki arada bir derede kalmak be in a cleft stick v.
iki arada bir derede kalmak be on the horns of a dilemma v.
iki iyi şeyi bir arada yaşamak butter both sides of one's bread v.
iki arada bir derede kalmak be torn (between a and b) v.
iki arada bir derede bırakmak leave someone hanging in midair v.
kendisini iki arada bir derede bulmak find oneself in a double bind v.
kötü insanlarla bir arada bulunmak get into bad company v.
kötü insanlarla bir arada bulunmak get into bad company v.
kötü insanlarla bir arada bulunmak keep bad company v.
kötü insanlarla bir arada bulunmak keep bad company v.
bir arada çalışmak work hand in hand v.
iş yeriyle evi bir arada olmak live over the shop [uk] v.
iki arada bir derede kalmak be torn both ways v.
bir arada güçlü olmak be greater/more than the sum of its parts v.
bir işin bir çok farklı yönünü bir arada yapmak/yürütmek be the chief cook and bottle washer v.
iki arada bir derede kalmak sway to and fro v.
arada bir iki laf edebilmek able to get a word in edgewise v.
bir arada güçlü olmak be more/bigger/greater than the sum of its parts v.
(birçok/birkaç) işi bir arada yürütmek keep (an amount of) balls in the air v.
birçok/birkaç işi bir arada yürütmek keep balls in the air v.
birçok/birkaç işi bir arada yürütmek juggle balls in the air v.
birinin/bir şeyin arada kaynayıp gitmesine neden olmak lose somebody/something in the shuffle v.
arada (bir şeyden) bahsetmek mention (something) in passing v.
arada (bir şeyin) sözünü geçirmek mention (something) in passing v.
arada (bir şeye) değinmek mention (something) in passing v.
(biriyle/birileriyle) bir arada olmak rub elbows with (someone) v.
(biriyle/bir şeyle) bir arada çalışmak work hand and glove with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) bir arada çalışmak work hand in glove with (someone or something) v.
iki arada bir derede kalmış torn between adj.
iki arada bir derede between hawk and buzzard adv.
iki arada bir derede kalma caught between the devil and the deep blue sea adv.
arada bir few and far between expr.
hepsi bir arada all rolled into one expr.
hepsi bir arada rolled into one expr.
iki arada bir derede on the horns of a dilemma expr.
iki arada bir derede between the devil and the deep sea expr.
iki arada bir derede kalan piggy in the middle expr.
iki arada bir derede between the devil and the deep blue sea expr.
iki arada bir derede between a rock and a hard place expr.
bu arada çiftlikte anlamına gelen ve ev veya iş yerinde olanları anlatmaya geçerken kullanılan bir ifade meanwhile, back at the ranch expr.
iki arada bir derede in a double bind expr.
iki arada bir derede devil and deep blue sea expr.
(farklı duygular/eylemler) bir arada by turn(s) expr.
iki arada bir derede kalmış (caught/stuck) between a rock and a hard place expr.
(biriyle) bir arada face to face (with somebody) expr.
Speaking
bir arada kalmalıyız we should stay together expr.
Trade/Economic
arada bir yapılan damping sporadic dumping n.
bir çok tür malın bir arada bulunduğu stok mixed inventory n.
farklı kişiler için çalışan daktilografların (sekreterlerin) bir arada bulunduğu oda/salon secretarial pool n.
farklı kişiler için çalışan daktilografların (sekreterlerin) bir arada bulunduğu oda/salon typing pool n.
muhtelif ihracatçılara ait emtianın bir arada sevkiyatı carload shipment n.
sabit ve değişken masrafların bir arada olma durumu mixed cost n.
hepsi bir arada all-in-1 expr.
Law
başka suçlarla bir arada yapılan hırsızlık mixed larceny n.
başka suçlarla bir arada yapılan hırsızlık compound larceny n.
bir ülkenin yürürlükteki yasalarının bir sistem dahilinde bir arada toplanması durumu compiled statutes n.
bir ülkenin yürürlükte olan kanun ve diğer hukuk kurallarırının bir sistem dahilinde bir arada toplanması compiled statutes n.
Politics
barış içinde bir arada yaşama peaceful co-existence n.
birden çok nesnenin veya sunuşun bir arada algılanabilen bileşimleri get up n.
bir arada var olmak co-exist v.
Technical
iki kat metal folyoyu bir arada haddeleme pack rolling n.
parçaları bir arada tutmak için kullanılan parça pin n.
saatin çarklarını bir arada tutan maşa parçası anchor n.
bir arada durup şeklini koruma özelliği eubstance n.
varil çıtalarını bir arada tutan çelik çember hoop n.
karmaşık bir yapının çeşitli unsurlarını bir arada tutan şey lynchpin n.
bir dizi kütüğü bir arada tutan çivili ahşap çubuk lock-down n.
vagonların yan duvarlarını bir arada tutan halkalı çubuk wagon box rod n.
Computer
farklı web siteleri tarafından kullanılan uygulamaların kendi web sitenizde bir arada kullanılması mashup n.
hepsi bir arada bilgisayar all in one computer n.
(ardışık veri) tek bir operasyonda okunup yazılabilmesi için bir arada gruplamak block v.
bir arada olabilir compatible adj.
Informatics
veri ve işlemi bir arada içeren bağımsız modüller yaratma encapsulation n.
farklı sistem veya veri tabanlarının bir arada çalıştırıldığı ortak alan software platform n.
Telecom
bilgisayar ve telefon ağlarının bir arada çalışmalarını sağlayan yazılım computer telephony integration n.
Mechanic
iki kat metal folyoyu bir arada haddeleme pack rolling n.
Textile
kombinezon ve külotun bir arada kullanıldığı bir tür kadın giysisi chemiloon n.
çift katlı dokumada kumaşın önünü ve arkasını bir arada tutan fazladan çözgü ve atkı iplik dizisi binder n.
fransız güpürü ve ispanyol motiflerinin bir arada olduğu ipekli kopanaki mélange n.
danteldeki desenleri destekleyen veya bir arada tutan ilmek ve düğümler ground n.
Dyeing
(bir arada istenen rengi veren) farklı renkte noktalarla oluşturulan renk dithered color [us] n.
(bir arada istenen rengi veren) farklı renkte noktalarla oluşturulan renk dithered colour [uk] n.
Automotive
ikisi bir arada boya two-pack paint n.
ikisi bir arada dolgu macunu two-pack filler n.
Aeronautic
sistemlerin bir arada çalışabilirliği compatibility n.
Marine
sapma sonrası dalgaların bir arada toplanması caustic n.
Mining
platformdan platforma atılarak yükseğe taşınan cevheri bir arada tutması için üst üste yerleştirilmiş bir dizi platform veya nişten her biri shamble n.
Medical
bir arada yaşama co-existence n.
kalın bağırsaksa birçok polipin bir arada bulunması polyposis coli n.
epitel hücresi zarındaki komşu hücreleri bir arada tutmaya yarayan özelleşmiş lokal kalınlaşma desmosomal n.
bir arada bulunan concomitant adj.
Anatomy
tamamlayıcı öğeleri birbirine bağlayıp bir arada tutan bağ dokusu sheath n.
tamamlayıcı yapıları bağlayıp bir arada tutan bağ dokusu sheth n.
Pathology
(hasta) birçok kişinin bir arada bulunmasından kaynaklı hastalık durumu ochlesis n.
kornea lekesi oluşumu ile pterjiumun bir arada bulunmasıyla karakterize göz hastalığı pin and web n.
parçaların bir arada büyümesi prosphysis n.
Pharmaceutics
sıkıştırılmış tabletin bileşenlerini bir arada tutmak için kullanılan madde binder n.
Printing
sayfaları bir arada tutması için el yapımı kitapların sırtının en üst ve en alt kısmına atılan ilmek kettle-stitch n.
yaylı sapın bir arada tuttuğu bir çift baskı kalıbından oluşan bir cihaz oliver n.
Gastronomy
çeşitli tat ve aromaları bir arada içeren (şarap) complex adj.
Math
birçok değişken arasındaki bağıntıyı bir arada gösteren grafik alignment chart n.
Physics
atomdaki elektronların yükleri toplamına eşit bir pozitif kütle tarafından bir arada tutulduğu teorisi thomson's hypothesis n.
kütle çekimi tarafından bir arada tutulan held together by gravity adj.
Chemistry
madde bileşenlerini bir arada tutan moleküllerarası çekim cohesion n.
moleküler kuvvetlerle bir arada tutulmak cohere v.
parçalarını bir arada tutmaya çalışan bir kitle veya madde içindeki (moleküler kuvvet) cohesive adj.
Biology
belirli bir karakteristiği ifade etmek için bir arada bulunmaları gereken gen çiftlerinden her biri complementary gene n.
bir arada bulunduklarında ayrıyken gösterdikleri etkiden bambaşka etki yaratan birkaç genden her biri complementary factor n.
lifli bağ dokunun bir arada tuttuğu doku bütünü fascia n.
bir arada bulunan hayvan kolonisi cormus n.
yaşam ve yaşam süreçlerinin bir arada işlediğini savunan bir teori organicism n.
Marine Biology
aynı tür veya cins balıkların grup halinde bir arada yüzmeleri school n.
aynı türden balıkların bir arada bulunması shaol n.
Astronomy
(gök cisimleri) bir arada conjoined adj.
Zoology
hayvanların bir arada bulunduğu yer village n.
Botanic
üçü bir arada olacak şekilde yetişen çiçekler tern flowers n.
yaprak dizilişinde üç yaprağın bir arada olması tern leaves n.
yaprakları goncaya benzer şekilde bir arada bulunan papatya gibi çiçek luckengowan [obsolete] [scotland] n.
taç yaprakları üreme organı tarafından bir arada tutulan catapetalous adj.
erselik ve erkek/dişi çiçekleri bir arada bulunduran polygamian adj.
Tobacco
birden fazla tütün yaprağının bir arada açılmadan bulunması komatya n.
değişik özellikte filtrelerin bir arada bulunduğu filtre tipi multifilters n.
filtrenin dışındaki hem filtre birimini sararak bir arada tutan hem de sigarayla bağlantısını sağlayan kağıt kısım tipping paper n.
Social Sciences
aynı yerde ve bir arada yerleşme coresidence n.
zapotek'in fethine kadar bir arada yaşamış iki kızılderili halkı zapotec and mixtec n.
bir arada yaşama yanlısı communist n.
dünya çapında öneme sahip olup birçok milletten vatandaşın bir arada yaşadığı şehir cosmopolis n.
kooperatif toplulukların küçük gruplar halinde bir arada yaşadığı bir toplum modeli phalansterianism n.
kooperatif toplulukların küçük gruplar halinde bir arada yaşadığı bir toplum modeli phalansterism n.
Literature
zıtlıkların bir arada kullanıldığı söz sanatı enantiosis n.
kıvrılıp/büzüşüp (bir arada) yatmak lie huddled v.
Linguistics
iki zıt anlamlı kelimenin bir arada kullanılması oxymoron n.
farklı duyuları bir arada yansıtan metafor synesthetic metaphor n.
History
(eski yunan ve roma medeniyetlerinde) değerli taş oyma sanatında çeşitli hayvanlara dair biçimleri içeren veya insan ile hayvan unsurlarını bir arada kullanan kombinasyon gryllus n.
Religious
hristiyanlıkta isa'da insani ve ilahi niteliklerin bir arada olması doktrini theanthropism n.
hristiyanlıkta isa'da insani ve ilahi niteliklerin bir arada olması doktrini theanthropology n.
isa'nın insani ve ilahi doğalarının bir arada bulunduğu inancı diphysitism n.
evanjelistlerin dört sembolünün bir arada temsil edilmesiyle ilgili tetramorphic adj.
Military
birkaç mermiyi bir arada tutan aparat ammunition clip n.
kara, deniz ve hava kuvvetlerini bir arada içeren (operasyon) triphibian adj.
Hunting
tazıların başıboş dolaşmasını önleyip bir arada tutan avcı whipperin n.
tazıları bir arada tutan avcı yardımcısı whipperin n.
Sport
bilardoda karambol yapmak için topları bir arada tutma nurse n.
bilardoda karambol yapmak için (topları) bir arada tutmak nurse v.
Art
dört farklı biçimin bir arada sergilenmesi tetramorphism n.
Music
akustik ve elektronik aletlerin bir arada kullanıldığı rahatlatıcı bir müzik türü new age n.
akustik ve elektronik aletlerin bir arada kullanıldığı rahatlatıcı bir müzik türü new age music n.
popüler hindistan sineması için bestelenen, geleneksel ve modern enstrümanların bir arada bulunduğu film müziği filmi n.
Theatre
müzik ve dramanın bir arada olduğu tiyatro eseri music theater n.
Cinema
iki filmi bir arada gösterime sunmak double-bill v.
Mythology
(iskandinav mitolojisinde) kökleri ve dalları dünya, cennet ve cehennemi bir arada tutan büyük bir dişbudak ağacı ygdrasil n.
(iskandinav mitolojisinde) kökleri ve dalları dünya, cennet ve cehennemi bir arada tutan büyük bir dişbudak ağacı ygdrasyl n.
(iskandinav mitolojisinde) kökleri ve dalları dünya, cennet ve cehennemi bir arada tutan büyük bir dişbudak ağacı yggdrasil n.
Bookbindery
kitap cildinin sayfaları bir arada tutan sırt kısmı backstrap n.
sayfaları bir arada tutması için el yapımı kitapların sırtının en üst ve en alt kısmına atılan ilmek kettle stitch n.
formaların bir arada bulunduğu masa veya levha gathering board n.
Archaic
arada bir somewhile adv.
Slang
siyah ve beyazların dahil/bir arada olduğu ırklar arası salt and pepper n.
ırkların karma olarak bir arada bulunduğu salt and pepper n.
detaylar, yönergeler, olaylar gibi bilgilerin bir arada sunulduğu liste/kaynak poop sheet n.
çatışan unsurları bir arada bulunduran schizy adj.
çatışan unsurları bir arada bulunduran schizzy adj.
Modern Slang
cinsel ilişkiden sonra partnerler bir arada değilken yaşanan orgazm/cinsel uyarılma aftershock orgasms n.
hepsi bir arada aio (all in one) expr.
tümü bir arada aio (all in one) expr.