|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
belirli bir süre için her yıl ödenen ve emek karşılığı olmayan maaş |
annuity n.
|
|
2 |
General |
her türden kara taşıtının hızlı yolculuğu için tasarlanmış kara yolu |
motorway n.
|
|
3 |
General |
üst veya özel sınıfa giren her şey için kullanılan sözcük |
posh n.
|
|
4 |
General |
kişinin kullandığı veya giydiği, yeni veya farklı olarak kabul edilen ve başkalarının o kişiyi fark etmesi için tasarlanmış her türlü şey |
fashion statement n.
|
|
5 |
General |
istilacı nassella tussock bitkisini yok etmek için yeni zelanda'nın farklı bölgelerinde kurulan çeşitli yerel yasal kuruluşlardan her biri |
nassella tussock board n.
|
|
6 |
General |
çözülmeyi önlemek için her dolamada bir düğüm atarak gırcala ile kaplamak veya sabitlemek |
marl n.
|
|
7 |
General |
mahkeme süreçlerini yürütmesi ve şerifinkine benzer çeşitli görevleri yerine getirmesi için abd'nin her bir daire kazasına atanan idare memuru |
marshall n.
|
|
8 |
General |
yeni ayın tarihini ayarlamak için her 134 yılda bir artık yıla ait günü ortadan kaldırma uygulaması |
metemptosis n.
|
|
9 |
General |
araba çeken atı tutmak için dizginlere bağlanan iki halkadan her biri |
holder n.
|
|
10 |
General |
(roma katolik kilisesi) yılın her günündeki ayinler için talimatlar içeren kitap |
ordinal n.
|
|
11 |
General |
(her yüz fit kare için gerekli) çatı kayrağı sayısı |
square n.
|
|
12 |
General |
kazanmak için her yolu mübah sayan yarışmacı |
street fighter n.
|
|
13 |
General |
bir şey için her şeyini vermek |
give eyeteeth for v.
|
|
14 |
General |
her yerde bir nutuk çekerek dolaşmak (oy toplamak/destek sağlamak için) |
stump v.
|
|
15 |
General |
(bir davranış için) birinin her zamanki davranışlarına uymamak |
be out of character v.
|
|
16 |
General |
her iki taraf için de öldürücü olan |
internecine adj.
|
|
17 |
General |
toplumun her üyesi için geçerli olan |
horizontal adj.
|
|
18 |
General |
her yıl için |
per annum adv.
|
|
19 |
General |
her zaman için |
in perpetuity adv.
|
|
|
20 |
General |
her zaman için |
for keeps adv.
|
|
21 |
General |
her biri için |
for each adv.
|
|
22 |
General |
her iki taraf için de |
all adv.
|
|
23 |
General |
her biri için |
cum prep.
|
|
24 |
General |
her biri için |
per prep.
|
|
25 |
General |
her bir ... için |
per prep.
|
|
Phrasals |
|
26 |
Phrasals |
(birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak |
beguile (someone) into (doing something) v.
|
|
27 |
Phrasals |
(birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak |
beguile someone into something v.
|
|
28 |
Phrasals |
(birinin bir şey) yapmaması için her türlü çareye başvurmak |
beguile someone out of something v.
|
|
29 |
Phrasals |
için her türlü çareye başvurmak |
beguile into v.
|
|
30 |
Phrasals |
(bir şey) bulmak için her tarafı aramak |
rummage around for (something) v.
|
|
31 |
Phrasals |
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak |
rummage around in (something) for (something) v.
|
|
32 |
Phrasals |
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak |
rummage through (something) (for something) v.
|
|
33 |
Phrasals |
(birini/bir şey) bulmak için her yanı aramak |
scrounge around (for someone or something) v.
|
|
Phrases |
|
34 |
Phrases |
her bir pazar/piyasa için ayrı ayrı |
on a market by market basis expr.
|
|
35 |
Phrases |
her yaştan okuyucu için |
for readers of all ages expr.
|
|
36 |
Phrases |
özür dilemek için her şeyi yaptı/başka ne yapabilirdi ki |
she couldn't apologize any more than she did expr.
|
|
37 |
Phrases |
(bir şey için) her şey hazır |
all systems go (for something) expr.
|
|
38 |
Phrases |
(bir şey için) her şey planlandığı gibi |
all systems go (for something) expr.
|
|
39 |
Phrases |
(bir şey için) her şey yolunda |
all systems go (for something) expr.
|
|
|
40 |
Phrases |
(bir şey için) her şey başlamaya hazır |
all systems go (for something) expr.
|
|
41 |
Phrases |
(bir şey için) her şey hazır |
all systems go (for something) expr.
|
|
42 |
Phrases |
(bir şey için) her şey planlandığı gibi |
all systems go (for something) expr.
|
|
43 |
Phrases |
(bir şey için) her şey yolunda |
all systems go (for something) expr.
|
|
44 |
Phrases |
(bir şey için) her şey başlamaya hazır |
all systems go (for something) expr.
|
|
Proverb |
|
45 |
Proverb |
yapabilecekken yapmadığımız her iyilik için suçlu sayılırız |
every man is guilty of all the good he didn't do
|
|
Colloquial |
|
46 |
Colloquial |
kazanmak için her yola başvurmak |
go for broke v.
|
|
47 |
Colloquial |
başarmak için her şeyi yapmak |
elbow (one's) way to the top v.
|
|
48 |
Colloquial |
(bir şey) için her şeyi vermek |
give anything (for something) v.
|
|
49 |
Colloquial |
(bir şey) için her şeyi feda etmek |
give anything (for something) v.
|
|
50 |
Colloquial |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
give anything (for something) v.
|
|
51 |
Colloquial |
istenene ulaşmak için her şeyi yapmak |
beg, borrow, and steal v.
|
|
52 |
Colloquial |
bir şey için her yolu denemek |
go all out for something v.
|
|
53 |
Colloquial |
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak |
go all out for something v.
|
|
54 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set adj.
|
|
55 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set adj.
|
|
56 |
Colloquial |
her hırsızın vicdanını rahatlatmak için bir mazereti vardır |
every thief has some excuse to ease their conscience expr.
|
|
57 |
Colloquial |
her şey için teşekkürler |
thank you for a (some kind of) time expr.
|
|
58 |
Colloquial |
her şey için teşekkürler |
thank you for a lovely time expr.
|
|
59 |
Colloquial |
müziği durdurun! her şeyi durdurun! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) |
stop the music! hold everything! expr.
|
|
60 |
Colloquial |
(birisi) için her şeyin sonu |
it's all over for (someone) expr.
|
|
61 |
Colloquial |
her bir kişi için |
all around expr.
|
|
62 |
Colloquial |
her bir kişi için |
all round expr.
|
|
63 |
Colloquial |
her bir kişi için |
all around expr.
|
|
64 |
Colloquial |
her bir kişi için |
all round expr.
|
|
65 |
Colloquial |
(biri) için her şeyin sonu |
it's all over for (one) expr.
|
|
66 |
Colloquial |
(biri) için her şey bitti |
it's all over for (one) expr.
|
|
67 |
Colloquial |
(biri) için her şeyin sonu |
it's all over with (someone) expr.
|
|
68 |
Colloquial |
(biri) için her şey bitti |
it's all over with (someone) expr.
|
|
69 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için her şey bitti |
that's all for (someone or something) expr.
|
|
Idioms |
|
70 |
Idioms |
her şey insanlar için |
the way life goes n.
|
|
71 |
Idioms |
her şey insanlar için |
the way it goes n.
|
|
72 |
Idioms |
başarmak için her şeyi göze alma eğilimi |
killer instinct n.
|
|
73 |
Idioms |
ipotek borçlusunun sahip olduğu her şeyin (araç, kredi, iş, arsa) borcu güvence altına almak için kullanıldığı ipotek türü |
anaconda mortgage n.
|
|
74 |
Idioms |
sağlıklı kalmak için her gün yapılan yürüyüş |
(one's) daily constitutional n.
|
|
75 |
Idioms |
gidip gidip gelmemek için her şeyi bir kerede yüklenip taşımaya çalışma |
lazy man's load n.
|
|
76 |
Idioms |
para için her yola başvurmak |
skin a flint v.
|
|
77 |
Idioms |
birisini memnun etmek için her yolu denemek |
fall over backwards v.
|
|
78 |
Idioms |
birisi için her şeyini vermek |
give one's eyeteeth for someone v.
|
|
79 |
Idioms |
birisi için her şeye göğüs germek |
go through fire and water for someone v.
|
|
|
80 |
Idioms |
birisini bulmak için her yeri karış karış gezmek |
scour the earth for someone v.
|
|
81 |
Idioms |
birisini memnun etmek için her yolu denemek |
lean over backwards v.
|
|
82 |
Idioms |
birisi için her şeyini vermek |
give one's right arm for someone v.
|
|
83 |
Idioms |
birisini memnun etmek için her yolu denemek |
bend over backwards v.
|
|
84 |
Idioms |
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak |
can't call one's soul one's own v.
|
|
85 |
Idioms |
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak |
grasp at a straw v.
|
|
86 |
Idioms |
(uçak veya araç için) düştü düşecek/her an parçalarına ayrılacakmış gibi gelmek |
arrive on a wing and a prayer v.
|
|
87 |
Idioms |
(uçak veya araç için) düştü düşecek/her an parçalarına ayrılacakmış gibi gelmek |
come in on a wing and a prayer v.
|
|
88 |
Idioms |
(bir şey için) her şeyini vermek |
give one's eye teeth for something v.
|
|
89 |
Idioms |
(bir şey yapmak ya da yapmamak için) her yolu denemek |
as much as (one) could do (not) (to do something) v.
|
|
90 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için her yolu denemek |
be all (one) could do (not) to (do something) v.
|
|
91 |
Idioms |
bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için her yolu denemek |
be all somebody can/could do (not) to do something v.
|
|
92 |
Idioms |
her şeyi yiyip yutan bir şeyi devam ettirebilmek için büyük para, zaman, enerji harcamak |
feed the beast v.
|
|
93 |
Idioms |
huzurlu olmak için her şeyi yapmak |
do anything for a quiet life v.
|
|
94 |
Idioms |
sorunlardan uzak durmak için her şeyi yapmak |
do anything for a quiet life v.
|
|
95 |
Idioms |
problem/sorun yaşamamak için her şeyi yapmak |
do anything for a quiet life v.
|
|
96 |
Idioms |
birinin yararlanması için her şeyi anlatmak |
give someone the benefit of v.
|
|
97 |
Idioms |
her iki taraf için oynamak |
bat for both sides v.
|
|
98 |
Idioms |
her şey lehinde gittiği için mutlu/kendinden emin hissetmek |
have the world on a string v.
|
|
99 |
Idioms |
bir şeye ulaşmak için her yolu denemek |
make a spoon or spoil a horn v.
|
|
100 |
Idioms |
bir şeye ulaşmak için her şeyi göze almak |
make a spoon or spoil a horn v.
|
|
101 |
Idioms |
küçük de olsa sahip olduğu/elindeki her şey için şükretmek |
thank god for small mercies v.
|
|
102 |
Idioms |
kazanmak için her şeyi riske atmak |
shoot the moon v.
|
|
103 |
Idioms |
bir iş için her şeyini ortaya koymak |
be all in v.
|
|
104 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) her yolu denemek |
go to great lengths (to do something) v.
|
|
105 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) her çareye başvurmak |
go to great lengths (to do something) v.
|
|
106 |
Idioms |
(birini/bir şey) bulmak için her yerin altını üstüne getirmek |
be beating the bushes (for someone or something) v.
|
|
107 |
Idioms |
(birini/bir şey) bulmak için her yere bakmak |
beat the bushes (for someone or something) v.
|
|
108 |
Idioms |
bulmak için her yere bakmak |
beat the bushes for v.
|
|
109 |
Idioms |
birini memnun etmek için her yolu denemek |
bend over backward v.
|
|
110 |
Idioms |
birini memnun etmek için her yolu denemek |
lean over backward v.
|
|
111 |
Idioms |
birini memnun etmek için her yolu denemek |
lean over backwards to do something v.
|
|
112 |
Idioms |
birini memnun etmek için her yolu denemek |
bend over backwards to do something v.
|
|
113 |
Idioms |
bir şey için her şeyini riske atmak |
bet the farm v.
|
|
114 |
Idioms |
bir şey için her şeyini riske atmak |
bet the ranch v.
|
|
115 |
Idioms |
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak |
can't call soul own v.
|
|
116 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için her şeyini vermek |
give (one's) eyeteeth to (do something) v.
|
|
117 |
Idioms |
(biri/bir şey için) her şeyini vermek |
give one's right arm (for someone or something) v.
|
|
118 |
Idioms |
(biri/bir şey için) her şeyini vermek |
give one's eyeteeth (for someone or something) v.
|
|
119 |
Idioms |
(bir şey) için her şeyini vermek |
give (one's) eyeteeth for (something) v.
|
|
120 |
Idioms |
(bir şey için) her şeyini ortaya koymak |
give (something) (one's) all v.
|
|
121 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
122 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
123 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yolu denemek |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
124 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
125 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak |
go to any length to (do something) v.
|
|
126 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak |
go to any length to (do something) v.
|
|
127 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yolu denemek |
go to any length to (do something) v.
|
|
128 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak |
go to any length to (do something) v.
|
|
129 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak |
go to any greats to (do something) v.
|
|
130 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak |
go to any greats to (do something) v.
|
|
131 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yolu denemek |
go to any greats to (do something) v.
|
|
132 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak |
go to any greats to (do something) v.
|
|
133 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak |
go to any great to (do something) v.
|
|
134 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak |
go to any great to (do something) v.
|
|
135 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yolu denemek |
go to any great to (do something) v.
|
|
136 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak |
go to any great to (do something) v.
|
|
137 |
Idioms |
için her şeyi yapmak |
go to the stake for v.
|
|
138 |
Idioms |
için her yolu denemek |
go to the stake for v.
|
|
139 |
Idioms |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
go to the stake for (something) v.
|
|
140 |
Idioms |
(bir şey) için her yolu denemek |
go to the stake for (something) v.
|
|
141 |
Idioms |
(inandığı şeyi savunmak için/inançları uğruna) her şeyi yapmak |
go to the stake for (something) v.
|
|
142 |
Idioms |
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak |
grab at a straw v.
|
|
143 |
Idioms |
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak |
grab at straws v.
|
|
144 |
Idioms |
için her şeyini vermek |
kill for v.
|
|
145 |
Idioms |
için her şeyi yapmak |
kill for v.
|
|
146 |
Idioms |
bir şey için her şeyini vermek |
kill for something v.
|
|
147 |
Idioms |
bir şey için her şeyi yapmak |
kill for something v.
|
|
148 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak |
make every effort (to do something) v.
|
|
149 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) her yolu denemek |
make every effort (to do something) v.
|
|
150 |
Idioms |
yapmak için her yolu denemek |
move heaven and earth to do v.
|
|
151 |
Idioms |
yapmak için her çareye başvurmak |
move heaven and earth to do v.
|
|
152 |
Idioms |
(bir şey) için her şeyini vermek |
put (one's) heart (and soul) into (something) v.
|
|
153 |
Idioms |
(bir şeyi başarmak için) elinde ne var ne yok her şeyi vermek |
throw the kitchen sink v.
|
|
154 |
Idioms |
(bir şey) için her şeyini vermek |
would/could kill for (something) v.
|
|
155 |
Idioms |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
would/could kill for (something) v.
|
|
156 |
Idioms |
her şey düğüm olduğu/birbirine girdiği için |
between the jigs and the reels adv.
|
|
157 |
Idioms |
(biri için) her şeyi olduğundan iyi görmek |
all his geese are swans expr.
|
|
158 |
Idioms |
filler asla unutmaz (birinin her şeyi hatırladığını dile getirmek için söylenir) |
an elephant never forgets expr.
|
|
159 |
Idioms |
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için her şeyimi veririm |
my kingdom for a horse expr.
|
|
160 |
Idioms |
hoşça kalın ve her şey için teşekkürler |
so long, and thanks for all the fish expr.
|
|
Speaking |
|
161 |
Speaking |
her şey için teşekkürler |
thanks for everything expr.
|
|
162 |
Speaking |
her şey senin için |
everything is for you expr.
|
|
163 |
Speaking |
her şey için teşekkürler |
thanks for everything expr.
|
|
164 |
Speaking |
mutlu olmak için ihtiyacımız olan her şey şu an burada |
we have everything we need right now to be completely happy expr.
|
|
165 |
Speaking |
onu geri almak için her şeyi yaparım |
I'd do anything to get her back expr.
|
|
166 |
Speaking |
senin için her şeyi yaparım |
I would do anything for you expr.
|
|
167 |
Speaking |
sana yaptığım her şey için senden özür dilemek istiyorum |
I want to apologize for anything that I ever did to you expr.
|
|
168 |
Speaking |
yaptığın her şey için minnettarım |
I appreciate everything you did expr.
|
|
169 |
Speaking |
yaşamak için her zaman bir neden vardır |
there is always a reason to live expr.
|
|
170 |
Speaking |
yaşamak için her zaman bir sebep vardır |
there is always a reason to live expr.
|
|
Trade/Economic |
|
171 |
Trade/Economic |
(hesabın eksiye düşmesi durumunda bankanın her bir para çekme işlemi için aldığı) para çekme ücreti |
withdrawal fee n.
|
|
172 |
Trade/Economic |
şirket kasasında her türlü harcama için bulunan nakit para (maaş, masraf, temettü vb.) |
cash flow n.
|
|
173 |
Trade/Economic |
her ürün için aynı olan maliyetler |
joint costs n.
|
|
174 |
Trade/Economic |
ithal edilen her bir madde için tek bir gümrük vergisi oranı |
single-column tariff n.
|
|
175 |
Trade/Economic |
her alım için aynı miktarda nakit ile düzenli aralıklarla menkul kıymet satın alınan bir sistem |
dollar day n.
|
|
Law |
|
176 |
Law |
ilk beş saatten sonra her duruşma günü için avukata ödenen ek ücret |
refresher [aus] n.
|
|
Politics |
|
177 |
Politics |
seçimlerde bir kimsenin aday gösterilebilmesi için onayı gereken sekiz seçmenden her biri |
assentor [brit] n.
|
|
178 |
Politics |
abd savunma bakanlığı'nın yasal bir görev olarak genelkurmay başkanına her yıl gönderdiği, acil durum planlaması için izlenecek politikaları içeren yazılı kılavuz |
contingency planning guidance n.
|
|
179 |
Politics |
abd savunma bakanlığı'nın yasal bir görev olarak genelkurmay başkanına her yıl gönderdiği, acil durum planlaması için izlenecek politikaları içeren yazılı kılavuz |
cpg (contingency planning guidance) n.
|
|
180 |
Politics |
siyasi yelpazenin her iki ucunun da mantıksız veya aşırı olduğuna inandığı için kendisini merkezci olarak tanımlayan kişi |
enlightened centrist n.
|
|
Media |
|
181 |
Media |
öne çıkan televizyon performansları için her yıl düzenlenen ödül |
logie [australia] n.
|
|
182 |
Media |
her yaş için uygun (içerik) |
nonadult adj.
|
|
Technical |
|
183 |
Technical |
kavisin her 360 derecesi için yarım mil ekleme |
equating for curves n.
|
|
184 |
Technical |
eğimin her altı metresi için bir mil ekleme |
equating for grades n.
|
|
185 |
Technical |
her iki taraftaki ambarlara yönlendirme yapılabilmesi için geminin kömür ikmal kapağını bölen kısım |
saddle n.
|
|
186 |
Technical |
flok yelkeni ve kontra flok halatlarını açmak için cıvadranın her iki yanından çıkan bir uskundra |
whisker n.
|
|
187 |
Technical |
her türden açısal ölçüm yapmak için kullanılan bir alet |
holometer n.
|
|
188 |
Technical |
antrenman sırasında atları pistteki çamurdan uzak tutmak için tırabzanlara yerleştirilen tahta engellerden her biri |
dog n.
|
|
189 |
Technical |
sahnede belirli ışıkları kontrol etmek için kullanılan bir dizi devreden her biri |
section n.
|
|
190 |
Technical |
her bir … için |
per prep.
|
|
Computer |
|
191 |
Computer |
(çevrimiçi oyunlarda) her oyuncu için ayrı verilen alan |
instance n.
|
|
Construction |
|
192 |
Construction |
çarmıkları direklere tutturmak için kullanılan kısa iplerden ya da demir kıskaçlardan her biri |
harping n.
|
|
193 |
Construction |
merdiven basamaklarını desteklemek için her iki yandan kesilen tahta |
cut string n.
|
|
Furniture |
|
194 |
Furniture |
yükseltmek için koltuğun altına yerleştirilen iki parçadan her biri |
riser n.
|
|
Automotive |
|
195 |
Automotive |
her silindir için bir egzoz boru ve susturucusunun olduğu sistem |
duals n.
|
|
Traffic |
|
196 |
Traffic |
karayolunda farklı hızlar için ayrılmış şeritlerin her biri |
centerline n.
|
|
Aeronautic |
|
197 |
Aeronautic |
her bir için |
per prep.
|
|
Marine |
|
198 |
Marine |
çarmıkları direklere tutturmak için kullanılan kısa iplerden ya da demir kıskaçlardan her biri |
cat-harpin n.
|
|
199 |
Marine |
çarmıkları direklere tutturmak için kullanılan kısa iplerden ya da demir kıskaçlardan her biri |
cat-harping n.
|
|
200 |
Marine |
yelkenli gemide yelken direklerini dik tutmak için baştan kıça kadar olan desteklerden her biri |
cheek n.
|
|
201 |
Marine |
genelde havayolculukları için kullanılsa da her türlü ulaşım için de geçerli bir terim |
higher rate intermediate points n.
|
|
202 |
Marine |
flok yelkeni ve kontra flok halatlarını açmak için cıvadranın her iki yanından çıkan iki direk veya serenden biri |
whisker n.
|
|
203 |
Marine |
gemi pruvasını çekmek için her pruvadan uzanan bumba |
bumpkin n.
|
|
204 |
Marine |
gemi pruvasını çekmek için her pruvadan uzanan bumba |
bumkin n.
|
|
205 |
Marine |
gemi pruvasını çekmek için her pruvadan uzanan bumba |
tack bumpkin n.
|
|
Mining |
|
206 |
Mining |
platformdan platforma atılarak yükseğe taşınan cevheri bir arada tutması için üst üste yerleştirilmiş bir dizi platform veya nişten her biri |
shamble n.
|
|
Medical |
|
207 |
Medical |
her hastalık için bir hap |
a pill for every ill n.
|
|
208 |
Medical |
inflamatuar yanıtı uyarmak için makrofaj gibi hücrelerin saldığı sitokin gruplarından her biri |
interleukin-1 n.
|
|
Anatomy |
|
209 |
Anatomy |
boyundaki omurilik köklerinden meydana gelen, diyaframı sinir sistemine bağlamak ve nefes alıp vermeyi kontrol etmek için göğüs kafesinden geçen bir çift sinirden her biri |
nervus phrenicus n.
|
|
210 |
Anatomy |
sakrumu oluşturmak için kaynaşmış beş omurdan her biri |
sacral vertebra n.
|
|
Physiology |
|
211 |
Physiology |
omurgalılarda hipofiz bezinin cildin koyulaşması için salgıladığı iki hormondan her biri |
melanophore-stimulating hormone n.
|
|
Printing |
|
212 |
Printing |
(tipo baskı malzemesini) her parçanın farklı renkte basılabilmesi için parçalara ayırmak |
break for color v.
|
|
213 |
Printing |
(tipo baskı malzemesini) her parçanın farklı renkte basılabilmesi için parçalara ayırmak |
break up for color v.
|
|
Math |
|
214 |
Math |
denklemin her iki tarafındaki değerlerin aynı olduğunu belirtmek için kullanılan bir ifade |
be n.
|
|
215 |
Math |
uzayda bir noktanın yerini belirlemek için kullanılan üç koordinattan her biri |
spherical coordinate n.
|
|
Chemistry |
|
216 |
Chemistry |
sistemdeki her fazın bileşimini tam olarak tanımlamak için gereken minimum sayıda farklı kimyasal bileşenden her biri |
component n.
|
|
217 |
Chemistry |
birleşen her bir iyon için tek bir hidrojen iyonu bulunduran (molekül) |
monohydrogen adj.
|
|
Biology |
|
218 |
Biology |
yavrunun her ebeveynden birer kalıtımsal faktör edinmesi için gamet oluşumunda her bir kalıtsal faktörün iki kopyaya ayrıldığını ortaya koyan ilke |
law of segregation n.
|
|
219 |
Biology |
belirli bir karakteristiği ifade etmek için bir arada bulunmaları gereken gen çiftlerinden her biri |
complementary gene n.
|
|
Astronomy |
|
220 |
Astronomy |
yörünge düzleminde iki veya daha fazla gökcisminin kütle çekimleri birbirini dengelediği için kütle çekimi yokmuş gibi hissedilen noktaların her biri |
lagrangian point n.
|
|
221 |
Astronomy |
optik ve yakın kızılötesi gözlem için yapılmış iki teleskoptan her biri |
gemini telescope n.
|
|
Botanic |
|
222 |
Botanic |
her çiçek için tek kapsülü olan |
unicapsular adj.
|
|
223 |
Botanic |
her çiçek için tek tohum zarfı olan |
unicapsular adj.
|
|
Breeding |
|
224 |
Breeding |
üremeleri için bir araya getirilmiş hayvan çiftlerinden her biri |
mate n.
|
|
Forestry |
|
225 |
Forestry |
kesilip yere devrilmiş her bir ağaç için en az bir yeni ağacın dikildiği sürdürülebilir orman |
managed forest n.
|
|
Social Sciences |
|
226 |
Social Sciences |
her yıl haziran ayında lgbtq+ topluluğunu anmak için kutlanan bir ay süren kutlama |
pride month n.
|
|
Linguistics |
|
227 |
Linguistics |
sayı, durum ya da her ikisi için geçerli olan dilbilimsel form |
nominal n.
|
|
228 |
Linguistics |
her iki cins için ortak olan kelime |
common gender n.
|
|
229 |
Linguistics |
genel anlamı ifade etmek yerine kaynak metinde karşılık gelen her kelime için hedef metinde yeni bir kelime kullanan |
word-for-word adj.
|
|
History |
|
230 |
History |
antik roma'da her yıl kötü ruhları kovmak için düzenlenen bir festival |
lemuralia n.
|
|
231 |
History |
prensin her bir eyaletteki yetkiliye halkı askere alıp silahlandırmaları veya savaşa hazırlamaları için verdiği pay |
commission of array n.
|
|
Religious |
|
232 |
Religious |
kilise tarafından ayin için belirlenen yedi zamandan her biri |
canonical hour n.
|
|
233 |
Religious |
kilise tarafından ayin için belirlenen yedi zamandan her biri |
canonical hours n.
|
|
234 |
Religious |
kilise tarafından ayin için belirlenen yedi zamandan her biri |
office n.
|
|
235 |
Religious |
tarihi belirgin dönemlere bölüp her bir dönem için tanrı ve insanlar arasında farklı bir ilişki bulunduğunu öne süren bir protestanlık öğretisi |
dispensationalism n.
|
|
236 |
Religious |
(roma katolik kilisesi) kilisenin ayin için belirlediği yedi zamandan her biri |
opus dei n.
|
|
237 |
Religious |
katoliklerin her yıl papa için topladıkları para |
rome penny n.
|
|
Philosophy |
|
238 |
Philosophy |
(çin felsefesinde) sıkı yasal kontrolün benimsendiği, toplumun her kesimi için ödül ve ceza esasına dayanan prensip ve uygulamalar |
legalism n.
|
|
Geography |
|
239 |
Geography |
1970'lerde güney afrika'da siyahi halk için yarı özerk veya sözde bağımsız olarak belirlenen on bölgeden her biri |
homeland n.
|
|
Meteorology |
|
240 |
Meteorology |
bilim adamları tarafından sinoptik manyetik, meteorolojik veya diğer fiziki gözlemleri yapmak için belirlenen bir dizi özel günden her biri |
term day n.
|
|
Military |
|
241 |
Military |
münferit birinci derecede hazır ihtiyat için askerlerin her yıl tabii olduğu bir günlük etkin görev |
annual screening n.
|
|
242 |
Military |
askeri operasyonlardaki her bir savaş alanı boyutunun etkilerini tasvir etmek için kullanılan savaş alanı ürününe ilişkin ortak bir istihbarat hazırlığı |
modified combined obstacle overlay n.
|
|
243 |
Military |
düşman için yararlı olabilecek her şeyi ortadan kaldırma politikası |
scorched earth policy n.
|
|
244 |
Military |
askeri operasyonlardaki her bir savaş alanı boyutunun etkilerini tasvir etmek için kullanılan savaş alanı ürününe ilişkin ortak bir istihbarat hazırlığı |
mcoo (modified combined obstacle overlay) abrev.
|
|
Hunting |
|
245 |
Hunting |
şarjörü devreden çıkartıp silahın her atış için tek tek doldurulmasını sağlayan düzenek |
magazine cut-off -disconnector n.
|
|
246 |
Hunting |
eskiden top, misket tüfeği gibi ateşli silahları ateşlemede veya barut zincirini tutuşturmada kullanılan, her tarafı eşit oranda yanması için kimyasal işlem görmüş fitil |
match n.
|
|
Sport |
|
247 |
Sport |
her bir tur için farklı bir yüzme stilinin kullanıldığı yüzme yarışı |
medley n.
|
|
248 |
Sport |
mesafenin her raund için farklı olduğu bayrak koşusu |
medley n.
|
|
249 |
Sport |
(poligon atışında) yarışmacıların her atış için para ödediği bir yarış şekli |
pool n.
|
|
250 |
Sport |
(bilardoda) rakibin aldığı her puan için oyuncunun bir puanının düşürülmesi |
discount n.
|
|
251 |
Sport |
her bir tur için farklı bir yüzme stilinin kullanıldığı yüzme yarışına ait |
medley adj.
|
|
252 |
Sport |
her bir tur için farklı bir yüzme stilinin kullanıldığı yüzme yarışı ile ilişkili |
medley adj.
|
|
253 |
Sport |
mesafenin her raund için farklı olduğu bayrak koşusuna ait |
medley adj.
|
|
254 |
Sport |
mesafenin her raund için farklı olduğu bayrak koşusu ile ilişkili |
medley adj.
|
|
Football |
|
255 |
Football |
(ragbide) saha sınırlarını belirlemek için kale çizgilerinin gerisine paralel çizilen iki çizgiden her biri |
dead-ball line n.
|
|
Tennis |
|
256 |
Tennis |
her iki taraf da 40 sayı aldıktan sonra oyunu kazanmak için bir tarafın iki kez üst üste sayı almasını gerektiren beraberlik durumu |
deuce n.
|
|
Card |
|
257 |
Card |
her oyuncuya dört kartın dağıtıldığı ve en iyi beş kartlı eli oluşturmak için oyuncuların kartlarından ikisini yerdeki üç kartla birleştirmesi gereken bir poker oyunu |
omaha n.
|
|
Art |
|
258 |
Art |
her renk için ayrı şablonlar kullanılarak, özellikle kadife üzerine yapılan resim |
theorem n.
|
|
259 |
Art |
(balede) atılan her iki adım için bir tam dönüş yapmak |
chaine v.
|
|
260 |
Art |
balede atılan her iki adım için bir tam dönüş yapılan hareket ile ilgili |
chaine adj.
|
|
Music |
|
261 |
Music |
her bir tuşu için birden fazla borusu olan borulu org düğmesi |
mixture n.
|
|
262 |
Music |
her bir tuşu için birden fazla borusu olan borulu org düğmesi |
mixture stop n.
|
|
Latin |
|
263 |
Latin |
her birey için eşit |
per capita adj.
|
|
264 |
Latin |
her birey için eşit olacak şekilde |
per capita adv.
|
|
Slang |
|
265 |
Slang |
yemek için her şeyi göze alan |
food whore n.
|
|
266 |
Slang |
öfkeli, kendisini her durumda haklı gören ve hafif ırkçı orta yaşlı beyaz kadınlar için kullanılan aşağılayıcı argo terim |
karen n.
|
|
267 |
Slang |
(bir şeyi yapmak) için her şeyini vermek |
give (one's) left nut to (do something) v.
|
|
Modern Slang |
|
268 |
Modern Slang |
dikkat çekmek için her şeyi yapan kız |
a britney spears n.
|
|
269 |
Modern Slang |
duyduğu her şeye inandığı/her şeyden bihaber olduğu için kolay hedef haline gelen kimse |
a mark n.
|
|
270 |
Modern Slang |
para için her şeyi yaparım |
afm (anything for money) expr.
|
|