her için - Turc Anglais Dictionnaire

her için

Sens de "her için" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
General
her için for each adv.

Sens de "her için" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 270 résultat(s)

Turc Anglais
General
belirli bir süre için her yıl ödenen ve emek karşılığı olmayan maaş annuity n.
her türden kara taşıtının hızlı yolculuğu için tasarlanmış kara yolu motorway n.
üst veya özel sınıfa giren her şey için kullanılan sözcük posh n.
kişinin kullandığı veya giydiği, yeni veya farklı olarak kabul edilen ve başkalarının o kişiyi fark etmesi için tasarlanmış her türlü şey fashion statement n.
istilacı nassella tussock bitkisini yok etmek için yeni zelanda'nın farklı bölgelerinde kurulan çeşitli yerel yasal kuruluşlardan her biri nassella tussock board n.
çözülmeyi önlemek için her dolamada bir düğüm atarak gırcala ile kaplamak veya sabitlemek marl n.
mahkeme süreçlerini yürütmesi ve şerifinkine benzer çeşitli görevleri yerine getirmesi için abd'nin her bir daire kazasına atanan idare memuru marshall n.
yeni ayın tarihini ayarlamak için her 134 yılda bir artık yıla ait günü ortadan kaldırma uygulaması metemptosis n.
araba çeken atı tutmak için dizginlere bağlanan iki halkadan her biri holder n.
(roma katolik kilisesi) yılın her günündeki ayinler için talimatlar içeren kitap ordinal n.
(her yüz fit kare için gerekli) çatı kayrağı sayısı square n.
kazanmak için her yolu mübah sayan yarışmacı street fighter n.
bir şey için her şeyini vermek give eyeteeth for v.
her yerde bir nutuk çekerek dolaşmak (oy toplamak/destek sağlamak için) stump v.
(bir davranış için) birinin her zamanki davranışlarına uymamak be out of character v.
her iki taraf için de öldürücü olan internecine adj.
toplumun her üyesi için geçerli olan horizontal adj.
her yıl için per annum adv.
her zaman için in perpetuity adv.
her zaman için for keeps adv.
her biri için for each adv.
her iki taraf için de all adv.
her biri için cum prep.
her biri için per prep.
her bir ... için per prep.
Phrasals
(birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak beguile (someone) into (doing something) v.
(birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak beguile someone into something v.
(birinin bir şey) yapmaması için her türlü çareye başvurmak beguile someone out of something v.
için her türlü çareye başvurmak beguile into v.
(bir şey) bulmak için her tarafı aramak rummage around for (something) v.
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak rummage around in (something) for (something) v.
(bir şey) bulmak için (bir şeyin) her tarafını aramak rummage through (something) (for something) v.
(birini/bir şey) bulmak için her yanı aramak scrounge around (for someone or something) v.
Phrases
her bir pazar/piyasa için ayrı ayrı on a market by market basis expr.
her yaştan okuyucu için for readers of all ages expr.
özür dilemek için her şeyi yaptı/başka ne yapabilirdi ki she couldn't apologize any more than she did expr.
(bir şey için) her şey hazır all systems go (for something) expr.
(bir şey için) her şey planlandığı gibi all systems go (for something) expr.
(bir şey için) her şey yolunda all systems go (for something) expr.
(bir şey için) her şey başlamaya hazır all systems go (for something) expr.
(bir şey için) her şey hazır all systems go (for something) expr.
(bir şey için) her şey planlandığı gibi all systems go (for something) expr.
(bir şey için) her şey yolunda all systems go (for something) expr.
(bir şey için) her şey başlamaya hazır all systems go (for something) expr.
Proverb
yapabilecekken yapmadığımız her iyilik için suçlu sayılırız every man is guilty of all the good he didn't do
Colloquial
kazanmak için her yola başvurmak go for broke v.
başarmak için her şeyi yapmak elbow (one's) way to the top v.
(bir şey) için her şeyi vermek give anything (for something) v.
(bir şey) için her şeyi feda etmek give anything (for something) v.
(bir şey) için her şeyi yapmak give anything (for something) v.
istenene ulaşmak için her şeyi yapmak beg, borrow, and steal v.
bir şey için her yolu denemek go all out for something v.
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak go all out for something v.
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır (all) set adj.
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır (all) set adj.
her hırsızın vicdanını rahatlatmak için bir mazereti vardır every thief has some excuse to ease their conscience expr.
her şey için teşekkürler thank you for a (some kind of) time expr.
her şey için teşekkürler thank you for a lovely time expr.
müziği durdurun! her şeyi durdurun! (bir konuşma esnasında araya girip birinin dikkatini çekmek için söylenir) stop the music! hold everything! expr.
(birisi) için her şeyin sonu it's all over for (someone) expr.
her bir kişi için all around expr.
her bir kişi için all round expr.
her bir kişi için all around expr.
her bir kişi için all round expr.
(biri) için her şeyin sonu it's all over for (one) expr.
(biri) için her şey bitti it's all over for (one) expr.
(biri) için her şeyin sonu it's all over with (someone) expr.
(biri) için her şey bitti it's all over with (someone) expr.
(biri/bir şey) için her şey bitti that's all for (someone or something) expr.
Idioms
her şey insanlar için the way life goes n.
her şey insanlar için the way it goes n.
başarmak için her şeyi göze alma eğilimi killer instinct n.
ipotek borçlusunun sahip olduğu her şeyin (araç, kredi, iş, arsa) borcu güvence altına almak için kullanıldığı ipotek türü anaconda mortgage n.
sağlıklı kalmak için her gün yapılan yürüyüş (one's) daily constitutional n.
gidip gidip gelmemek için her şeyi bir kerede yüklenip taşımaya çalışma lazy man's load n.
para için her yola başvurmak skin a flint v.
birisini memnun etmek için her yolu denemek fall over backwards v.
birisi için her şeyini vermek give one's eyeteeth for someone v.
birisi için her şeye göğüs germek go through fire and water for someone v.
birisini bulmak için her yeri karış karış gezmek scour the earth for someone v.
birisini memnun etmek için her yolu denemek lean over backwards v.
birisi için her şeyini vermek give one's right arm for someone v.
birisini memnun etmek için her yolu denemek bend over backwards v.
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak can't call one's soul one's own v.
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak grasp at a straw v.
(uçak veya araç için) düştü düşecek/her an parçalarına ayrılacakmış gibi gelmek arrive on a wing and a prayer v.
(uçak veya araç için) düştü düşecek/her an parçalarına ayrılacakmış gibi gelmek come in on a wing and a prayer v.
(bir şey için) her şeyini vermek give one's eye teeth for something v.
(bir şey yapmak ya da yapmamak için) her yolu denemek as much as (one) could do (not) (to do something) v.
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için her yolu denemek be all (one) could do (not) to (do something) v.
bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için her yolu denemek be all somebody can/could do (not) to do something v.
her şeyi yiyip yutan bir şeyi devam ettirebilmek için büyük para, zaman, enerji harcamak feed the beast v.
huzurlu olmak için her şeyi yapmak do anything for a quiet life v.
sorunlardan uzak durmak için her şeyi yapmak do anything for a quiet life v.
problem/sorun yaşamamak için her şeyi yapmak do anything for a quiet life v.
birinin yararlanması için her şeyi anlatmak give someone the benefit of v.
her iki taraf için oynamak bat for both sides v.
her şey lehinde gittiği için mutlu/kendinden emin hissetmek have the world on a string v.
bir şeye ulaşmak için her yolu denemek make a spoon or spoil a horn v.
bir şeye ulaşmak için her şeyi göze almak make a spoon or spoil a horn v.
küçük de olsa sahip olduğu/elindeki her şey için şükretmek thank god for small mercies v.
kazanmak için her şeyi riske atmak shoot the moon v.
bir iş için her şeyini ortaya koymak be all in v.
(bir şeyi yapmak için) her yolu denemek go to great lengths (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) her çareye başvurmak go to great lengths (to do something) v.
(birini/bir şey) bulmak için her yerin altını üstüne getirmek be beating the bushes (for someone or something) v.
(birini/bir şey) bulmak için her yere bakmak beat the bushes (for someone or something) v.
bulmak için her yere bakmak beat the bushes for v.
birini memnun etmek için her yolu denemek bend over backward v.
birini memnun etmek için her yolu denemek lean over backward v.
birini memnun etmek için her yolu denemek lean over backwards to do something v.
birini memnun etmek için her yolu denemek bend over backwards to do something v.
bir şey için her şeyini riske atmak bet the farm v.
bir şey için her şeyini riske atmak bet the ranch v.
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak can't call soul own v.
(bir şey yapmak) için her şeyini vermek give (one's) eyeteeth to (do something) v.
(biri/bir şey için) her şeyini vermek give one's right arm (for someone or something) v.
(biri/bir şey için) her şeyini vermek give one's eyeteeth (for someone or something) v.
(bir şey) için her şeyini vermek give (one's) eyeteeth for (something) v.
(bir şey için) her şeyini ortaya koymak give (something) (one's) all v.
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak go to any lengths to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak go to any lengths to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yolu denemek go to any lengths to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak go to any lengths to (do something) v.
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak go to any length to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak go to any length to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yolu denemek go to any length to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak go to any length to (do something) v.
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak go to any greats to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak go to any greats to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yolu denemek go to any greats to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak go to any greats to (do something) v.
(bir şey yapmak için) elinden gelen her şeyi yapmak go to any great to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yola başvurmak go to any great to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her yolu denemek go to any great to (do something) v.
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak go to any great to (do something) v.
için her şeyi yapmak go to the stake for v.
için her yolu denemek go to the stake for v.
(bir şey) için her şeyi yapmak go to the stake for (something) v.
(bir şey) için her yolu denemek go to the stake for (something) v.
(inandığı şeyi savunmak için/inançları uğruna) her şeyi yapmak go to the stake for (something) v.
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak grab at a straw v.
kendini kurtarmak için her şeyi yapmak grab at straws v.
için her şeyini vermek kill for v.
için her şeyi yapmak kill for v.
bir şey için her şeyini vermek kill for something v.
bir şey için her şeyi yapmak kill for something v.
(bir şey yapmak için) her çareye başvurmak make every effort (to do something) v.
(bir şey yapmak için) her yolu denemek make every effort (to do something) v.
yapmak için her yolu denemek move heaven and earth to do v.
yapmak için her çareye başvurmak move heaven and earth to do v.
(bir şey) için her şeyini vermek put (one's) heart (and soul) into (something) v.
(bir şeyi başarmak için) elinde ne var ne yok her şeyi vermek throw the kitchen sink v.
(bir şey) için her şeyini vermek would/could kill for (something) v.
(bir şey) için her şeyi yapmak would/could kill for (something) v.
her şey düğüm olduğu/birbirine girdiği için between the jigs and the reels adv.
(biri için) her şeyi olduğundan iyi görmek all his geese are swans expr.
filler asla unutmaz (birinin her şeyi hatırladığını dile getirmek için söylenir) an elephant never forgets expr.
onun (ihtiyaç duyduğum şey) için her şeyimi veririm my kingdom for a horse expr.
hoşça kalın ve her şey için teşekkürler so long, and thanks for all the fish expr.
Speaking
her şey için teşekkürler thanks for everything expr.
her şey senin için everything is for you expr.
her şey için teşekkürler thanks for everything expr.
mutlu olmak için ihtiyacımız olan her şey şu an burada we have everything we need right now to be completely happy expr.
onu geri almak için her şeyi yaparım I'd do anything to get her back expr.
senin için her şeyi yaparım I would do anything for you expr.
sana yaptığım her şey için senden özür dilemek istiyorum I want to apologize for anything that I ever did to you expr.
yaptığın her şey için minnettarım I appreciate everything you did expr.
yaşamak için her zaman bir neden vardır there is always a reason to live expr.
yaşamak için her zaman bir sebep vardır there is always a reason to live expr.
Trade/Economic
(hesabın eksiye düşmesi durumunda bankanın her bir para çekme işlemi için aldığı) para çekme ücreti withdrawal fee n.
şirket kasasında her türlü harcama için bulunan nakit para (maaş, masraf, temettü vb.) cash flow n.
her ürün için aynı olan maliyetler joint costs n.
ithal edilen her bir madde için tek bir gümrük vergisi oranı single-column tariff n.
her alım için aynı miktarda nakit ile düzenli aralıklarla menkul kıymet satın alınan bir sistem dollar day n.
Law
ilk beş saatten sonra her duruşma günü için avukata ödenen ek ücret refresher [aus] n.
Politics
seçimlerde bir kimsenin aday gösterilebilmesi için onayı gereken sekiz seçmenden her biri assentor [brit] n.
abd savunma bakanlığı'nın yasal bir görev olarak genelkurmay başkanına her yıl gönderdiği, acil durum planlaması için izlenecek politikaları içeren yazılı kılavuz contingency planning guidance n.
abd savunma bakanlığı'nın yasal bir görev olarak genelkurmay başkanına her yıl gönderdiği, acil durum planlaması için izlenecek politikaları içeren yazılı kılavuz cpg (contingency planning guidance) n.
siyasi yelpazenin her iki ucunun da mantıksız veya aşırı olduğuna inandığı için kendisini merkezci olarak tanımlayan kişi enlightened centrist n.
Media
öne çıkan televizyon performansları için her yıl düzenlenen ödül logie [australia] n.
her yaş için uygun (içerik) nonadult adj.
Technical
kavisin her 360 derecesi için yarım mil ekleme equating for curves n.
eğimin her altı metresi için bir mil ekleme equating for grades n.
her iki taraftaki ambarlara yönlendirme yapılabilmesi için geminin kömür ikmal kapağını bölen kısım saddle n.
flok yelkeni ve kontra flok halatlarını açmak için cıvadranın her iki yanından çıkan bir uskundra whisker n.
her türden açısal ölçüm yapmak için kullanılan bir alet holometer n.
antrenman sırasında atları pistteki çamurdan uzak tutmak için tırabzanlara yerleştirilen tahta engellerden her biri dog n.
sahnede belirli ışıkları kontrol etmek için kullanılan bir dizi devreden her biri section n.
her bir … için per prep.
Computer
(çevrimiçi oyunlarda) her oyuncu için ayrı verilen alan instance n.
Construction
çarmıkları direklere tutturmak için kullanılan kısa iplerden ya da demir kıskaçlardan her biri harping n.
merdiven basamaklarını desteklemek için her iki yandan kesilen tahta cut string n.
Furniture
yükseltmek için koltuğun altına yerleştirilen iki parçadan her biri riser n.
Automotive
her silindir için bir egzoz boru ve susturucusunun olduğu sistem duals n.
Traffic
karayolunda farklı hızlar için ayrılmış şeritlerin her biri centerline n.
Aeronautic
her bir için per prep.
Marine
çarmıkları direklere tutturmak için kullanılan kısa iplerden ya da demir kıskaçlardan her biri cat-harpin n.
çarmıkları direklere tutturmak için kullanılan kısa iplerden ya da demir kıskaçlardan her biri cat-harping n.
yelkenli gemide yelken direklerini dik tutmak için baştan kıça kadar olan desteklerden her biri cheek n.
genelde havayolculukları için kullanılsa da her türlü ulaşım için de geçerli bir terim higher rate intermediate points n.
flok yelkeni ve kontra flok halatlarını açmak için cıvadranın her iki yanından çıkan iki direk veya serenden biri whisker n.
gemi pruvasını çekmek için her pruvadan uzanan bumba bumpkin n.
gemi pruvasını çekmek için her pruvadan uzanan bumba bumkin n.
gemi pruvasını çekmek için her pruvadan uzanan bumba tack bumpkin n.
Mining
platformdan platforma atılarak yükseğe taşınan cevheri bir arada tutması için üst üste yerleştirilmiş bir dizi platform veya nişten her biri shamble n.
Medical
her hastalık için bir hap a pill for every ill n.
inflamatuar yanıtı uyarmak için makrofaj gibi hücrelerin saldığı sitokin gruplarından her biri interleukin-1 n.
Anatomy
boyundaki omurilik köklerinden meydana gelen, diyaframı sinir sistemine bağlamak ve nefes alıp vermeyi kontrol etmek için göğüs kafesinden geçen bir çift sinirden her biri nervus phrenicus n.
sakrumu oluşturmak için kaynaşmış beş omurdan her biri sacral vertebra n.
Physiology
omurgalılarda hipofiz bezinin cildin koyulaşması için salgıladığı iki hormondan her biri melanophore-stimulating hormone n.
Printing
(tipo baskı malzemesini) her parçanın farklı renkte basılabilmesi için parçalara ayırmak break for color v.
(tipo baskı malzemesini) her parçanın farklı renkte basılabilmesi için parçalara ayırmak break up for color v.
Math
denklemin her iki tarafındaki değerlerin aynı olduğunu belirtmek için kullanılan bir ifade be n.
uzayda bir noktanın yerini belirlemek için kullanılan üç koordinattan her biri spherical coordinate n.
Chemistry
sistemdeki her fazın bileşimini tam olarak tanımlamak için gereken minimum sayıda farklı kimyasal bileşenden her biri component n.
birleşen her bir iyon için tek bir hidrojen iyonu bulunduran (molekül) monohydrogen adj.
Biology
yavrunun her ebeveynden birer kalıtımsal faktör edinmesi için gamet oluşumunda her bir kalıtsal faktörün iki kopyaya ayrıldığını ortaya koyan ilke law of segregation n.
belirli bir karakteristiği ifade etmek için bir arada bulunmaları gereken gen çiftlerinden her biri complementary gene n.
Astronomy
yörünge düzleminde iki veya daha fazla gökcisminin kütle çekimleri birbirini dengelediği için kütle çekimi yokmuş gibi hissedilen noktaların her biri lagrangian point n.
optik ve yakın kızılötesi gözlem için yapılmış iki teleskoptan her biri gemini telescope n.
Botanic
her çiçek için tek kapsülü olan unicapsular adj.
her çiçek için tek tohum zarfı olan unicapsular adj.
Breeding
üremeleri için bir araya getirilmiş hayvan çiftlerinden her biri mate n.
Forestry
kesilip yere devrilmiş her bir ağaç için en az bir yeni ağacın dikildiği sürdürülebilir orman managed forest n.
Social Sciences
her yıl haziran ayında lgbtq+ topluluğunu anmak için kutlanan bir ay süren kutlama pride month n.
Linguistics
sayı, durum ya da her ikisi için geçerli olan dilbilimsel form nominal n.
her iki cins için ortak olan kelime common gender n.
genel anlamı ifade etmek yerine kaynak metinde karşılık gelen her kelime için hedef metinde yeni bir kelime kullanan word-for-word adj.
History
antik roma'da her yıl kötü ruhları kovmak için düzenlenen bir festival lemuralia n.
prensin her bir eyaletteki yetkiliye halkı askere alıp silahlandırmaları veya savaşa hazırlamaları için verdiği pay commission of array n.
Religious
kilise tarafından ayin için belirlenen yedi zamandan her biri canonical hour n.
kilise tarafından ayin için belirlenen yedi zamandan her biri canonical hours n.
kilise tarafından ayin için belirlenen yedi zamandan her biri office n.
tarihi belirgin dönemlere bölüp her bir dönem için tanrı ve insanlar arasında farklı bir ilişki bulunduğunu öne süren bir protestanlık öğretisi dispensationalism n.
(roma katolik kilisesi) kilisenin ayin için belirlediği yedi zamandan her biri opus dei n.
katoliklerin her yıl papa için topladıkları para rome penny n.
Philosophy
(çin felsefesinde) sıkı yasal kontrolün benimsendiği, toplumun her kesimi için ödül ve ceza esasına dayanan prensip ve uygulamalar legalism n.
Geography
1970'lerde güney afrika'da siyahi halk için yarı özerk veya sözde bağımsız olarak belirlenen on bölgeden her biri homeland n.
Meteorology
bilim adamları tarafından sinoptik manyetik, meteorolojik veya diğer fiziki gözlemleri yapmak için belirlenen bir dizi özel günden her biri term day n.
Military
münferit birinci derecede hazır ihtiyat için askerlerin her yıl tabii olduğu bir günlük etkin görev annual screening n.
askeri operasyonlardaki her bir savaş alanı boyutunun etkilerini tasvir etmek için kullanılan savaş alanı ürününe ilişkin ortak bir istihbarat hazırlığı modified combined obstacle overlay n.
düşman için yararlı olabilecek her şeyi ortadan kaldırma politikası scorched earth policy n.
askeri operasyonlardaki her bir savaş alanı boyutunun etkilerini tasvir etmek için kullanılan savaş alanı ürününe ilişkin ortak bir istihbarat hazırlığı mcoo (modified combined obstacle overlay) abrev.
Hunting
şarjörü devreden çıkartıp silahın her atış için tek tek doldurulmasını sağlayan düzenek magazine cut-off -disconnector n.
eskiden top, misket tüfeği gibi ateşli silahları ateşlemede veya barut zincirini tutuşturmada kullanılan, her tarafı eşit oranda yanması için kimyasal işlem görmüş fitil match n.
Sport
her bir tur için farklı bir yüzme stilinin kullanıldığı yüzme yarışı medley n.
mesafenin her raund için farklı olduğu bayrak koşusu medley n.
(poligon atışında) yarışmacıların her atış için para ödediği bir yarış şekli pool n.
(bilardoda) rakibin aldığı her puan için oyuncunun bir puanının düşürülmesi discount n.
her bir tur için farklı bir yüzme stilinin kullanıldığı yüzme yarışına ait medley adj.
her bir tur için farklı bir yüzme stilinin kullanıldığı yüzme yarışı ile ilişkili medley adj.
mesafenin her raund için farklı olduğu bayrak koşusuna ait medley adj.
mesafenin her raund için farklı olduğu bayrak koşusu ile ilişkili medley adj.
Football
(ragbide) saha sınırlarını belirlemek için kale çizgilerinin gerisine paralel çizilen iki çizgiden her biri dead-ball line n.
Tennis
her iki taraf da 40 sayı aldıktan sonra oyunu kazanmak için bir tarafın iki kez üst üste sayı almasını gerektiren beraberlik durumu deuce n.
Card
her oyuncuya dört kartın dağıtıldığı ve en iyi beş kartlı eli oluşturmak için oyuncuların kartlarından ikisini yerdeki üç kartla birleştirmesi gereken bir poker oyunu omaha n.
Art
her renk için ayrı şablonlar kullanılarak, özellikle kadife üzerine yapılan resim theorem n.
(balede) atılan her iki adım için bir tam dönüş yapmak chaine v.
balede atılan her iki adım için bir tam dönüş yapılan hareket ile ilgili chaine adj.
Music
her bir tuşu için birden fazla borusu olan borulu org düğmesi mixture n.
her bir tuşu için birden fazla borusu olan borulu org düğmesi mixture stop n.
Latin
her birey için eşit per capita adj.
her birey için eşit olacak şekilde per capita adv.
Slang
yemek için her şeyi göze alan food whore n.
öfkeli, kendisini her durumda haklı gören ve hafif ırkçı orta yaşlı beyaz kadınlar için kullanılan aşağılayıcı argo terim karen n.
(bir şeyi yapmak) için her şeyini vermek give (one's) left nut to (do something) v.
Modern Slang
dikkat çekmek için her şeyi yapan kız a britney spears n.
duyduğu her şeye inandığı/her şeyden bihaber olduğu için kolay hedef haline gelen kimse a mark n.
para için her şeyi yaparım afm (anything for money) expr.