içinde olmak - Turc Anglais Dictionnaire

içinde olmak

Sens de "içinde olmak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

Turc Anglais
General
içinde olmak be implicit in v.
içinde olmak be included v.
Phrasals
içinde olmak reside in v.

Sens de "içinde olmak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 326 résultat(s)

Turc Anglais
General
etkileşim içinde olmak interact (with) v.
Instead it should learn to interact with other priorities and other multilateral agreements.
Bunun yerine diğer öncelikler ve diğer çok taraflı anlaşmalarla etkileşim içinde olmayı öğrenmelidir.

More Sentences
etkileşim içinde olmak interact v.
The kids got a chance to interact with city government officials.
Çocuklar şehir yönetimi yetkilileriyle etkileşim içinde olma şansı buldular.

More Sentences
etkileşim içinde olmak interface v.
It's nice to see them interfacing with local communities.
Bölge halkıyla etkileşim içinde olduklarını görmek güzel.

More Sentences
amirane tavırlar içinde olmak feel one's oats v.
yasadışı bir işin içinde olmak be in something up to one's eyes v.
anlaşmazlık içinde olmak feud v.
endişe içinde olmak be on tenterhooks v.
duygusu içinde olmak feel like v.
darlık içinde olmak be in dire straits v.
bir şeyin içinde çok saygın bir yeri olmak be enshrined in v.
endişe içinde olmak be all keyed up v.
uyum içinde olmak cohere v.
kuşkular içinde olmak be assailed with doubts v.
korku içinde olmak be in a fright v.
darlık içinde olmak be in straitened circumstances v.
birinin kavrayışı içinde olmak be within someone's grasp v.
zıt duygular içinde olmak be torn by conflicting emotions v.
patlama içinde olmak boom v.
yırtık pırtık giysiler içinde olmak be dressed in tatters v.
bir grubun içinde olmak rank v.
değişim içinde olmak be in a state of flux v.
gayrimeşru bir ilişki içinde olmak carry on with v.
ile yakın ilişki içinde olmak be hand in and glove with v.
büyük bir üzüntü içinde olmak grieve v.
merak içinde olmak worry about v.
hakkında tereddüt içinde olmak be unsettled about v.
stres içinde olmak be under stress v.
beklenti içinde olmak be expectant v.
arayış içinde olmak be in search of v.
çabası içinde olmak be in a struggle for v.
çaba içinde olmak be in a struggle for v.
ilişki içinde olmak be in relation with v.
maddi sıkıntı içinde olmak be in financial difficulties v.
işbirliği içinde olmak be in cooperation v.
ilişki içinde olmak be in contact with v.
ilişki içinde olmak be in an affair v.
ilişki içinde olmak be in connection with v.
ilişki içinde olmak be in a relationship with v.
gayret içinde olmak be in an endeavour v.
anlaşmazlık içinde olmak be in disagreement v.
maddi sıkıntı içinde olmak hard put v.
arzusu içinde olmak feel desire to v.
arzusu içinde olmak have desire to v.
beklenti içinde olmak hope v.
beklenti içinde olmak be in expectation v.
beklenti içinde olmak have an expectation v.
beklenti içinde olmak expect v.
beklenti içinde olmak have expectations v.
beklenti içinde olmak anticipate v.
gereksinim içinde olmak be in need of v.
gereksinim içinde olmak require v.
birisiyle iyi ilişkiler içinde olmak be on good terms with someone v.
tereddüt içinde olmak be doubtful about v.
eğilimi içinde olmak be in tendency to v.
eğilimi içinde olmak tend to v.
uyum içinde olmak play along with v.
bütünlük içinde olmak be in integration v.
bütünlük içinde olmak be in unity v.
bütünlük içinde olmak be in harmony v.
bütünlük içinde olmak be in coherence v.
iletişim içinde olmak be in touch with v.
iletişim içinde olmak be in communication with v.
temas içinde olmak be in touch v.
temas içinde olmak keep in contact v.
temas içinde olmak keep in touch v.
ile yakın çalışmalar içinde olmak work closely with v.
derin bir üzüntü içinde olmak be deeply in sorrow v.
etkileşim içinde olmak be involved in an interaction v.
etkileşim içinde olmak be in interaction with v.
işbirliği içinde olmak be in cahoots with v.
borç içinde olmak be in debt v.
uyum içinde olmak be in compliance v.
finansal sıkıntı içinde olmak be in financial difficulty v.
iletişim içinde olmak be/keep in contact with v.
dayanışma içinde olmak be in solidarity v.
(hesap) içinde para olmak be in credit v.
bir arayış içinde olmak be on a quest v.
uyum içinde olmak keep pace with v.
bolluk içinde olmak run riot v.
kıtlık içinde olmak be ill off v.
kendi içinde tutarlı olmak hang together v.
çanta içinde sürtünerek (madeni paraların) aşınmasına neden olmak bag handle v.
içinde taşıyabilecek şekilde tasarlanmış olmak hold v.
sefalet içinde olmak languish v.
coşku içinde olmak vibrate v.
galeyan içinde olmak vibrate v.
beklenti içinde olmak wish v.
uyum içinde olmak harmonize v.
uyum içinde olmak harmonise v.
ilişki içinde olmak have v.
hengame içinde olmak bristle v.
(bir şeyin) içinde en göze çarpan olmak highlight v.
faaliyet içinde olmak move v.
uyum içinde olmak gibe v.
daima beklenti içinde olmak overhope [dialect] [uk] v.
duygusal veya ruhsal çalkantı içinde olmak churn v.
içinde var olmak inexist v.
barış içinde olmak peace v.
romantik ilişki içinde olmak romance v.
uyum içinde olmak sympathise [uk] v.
uyum içinde olmak sympathize v.
ilişki içinde olmak align v.
işbirliği içinde olmak liaise v.
Phrasals
işin içinde bir terslik olmak go amiss v.
olayın vb içinde olmak be in v.
baştan aşağı bir şeyin içinde olmak/kalmak welter in something v.
uyum içinde olmak be at one with v.
eğilimi içinde olmak sound in v.
uyum içinde olmak hit off v.
aşırı bolluk içinde olmak drown in something v.
birinden/bir şeyden bir şey beklentisi içinde olmak expect something (out) of someone or something v.
birinden/bir şeyden bir şey beklentisi içinde olmak expect something from someone or something v.
ahenk içinde olmak enter into v.
dayanışma içinde olmak enter into v.
(bir şeyin) içinde var olmak/yaşamak repose upon (something) v.
(birinin/bir şeyin) içinde olmak rest in (someone or something) v.
(bir şeyin) içinde var olmak/yaşamak repose on (something) v.
(birinin/bir şeyin) içinde olmak repose in (someone or something) v.
(birine/bir şeye) karşı bir hazırlık içinde olmak mount against (someone or something) v.
bir şeyin içinde küçük bir kısmı görünmek/belli olmak peek out of something v.
alevler içinde yok edilmek/olmak blaze away v.
(bir şeyle) ahenk içinde olmak chime in with (something) v.
(biri) içinde aynısı geçerli olmak go for (someone) v.
'-e karşı bir hazırlık içinde olmak mount against v.
'-in içinde küçük bir kısmı görünmek/belli olmak peek out of v.
-in içinde olmak rest in v.
(bir şey) çabası içinde olmak struggle for (something) v.
'-in içinde olmak/kalmak welter in v.
Colloquial
bir eylemin içinde olmak be in on v.
işin içinde parmağı olmak be at the back of v.
aşırı yoksulluk içinde olmak be on the breadline v.
heyecan içinde olmak have kittens v.
kan ter içinde olmak/kalmak be all sweaty v.
telaş içinde olmak be in a rush v.
acele içinde olmak be in a rush v.
sıkıntı içinde olmak be up the pole [old-fashioned] [uk] v.
bir durumun/şeyin içinde aktif olmak get in there v.
(birinin) içinde olmak have got it in (one) v.
bir şey için bir şeyin içinde olmak be in it for v.
bir amaç için bir şeyin içinde olmak be in it for v.
(özellikle mali açıdan) ihtiyaç içinde olmak hurt v.
hakkında belirli bir his içinde olmak feel somehow about v.
bir şey yapmak birinin içinde olmak have it in one to do something v.
bir şey yapma becerisi içinde olmak have (got) it in you to do something v.
bir şey yapmak birinin içinde olmak have (got) it in you to do something v.
bir şey yapmak birinin içinde olmak have it in you to do something v.
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak have it in one to do something v.
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak have it in you (to do something) v.
yapmak birinin içinde olmak have it in one to do v.
ahenk içinde olmak connect v.
(biriyle/bir şeyle) bütünlük içinde (olmak) (be) at one (with somebody/something) expr.
(biriyle/bir şeyle) uyum içinde (olmak) (be) at one (with somebody/something) expr.
Idioms
etkilenme alanı içinde olmak get within striking distance v.
erim içinde olmak get within range of v.
görüş alanı içinde olmak get within sight v.
yoğun uğraş içinde olmak get up to v.
herhangi bir işin içinde olmak take a hand in v.
herhangi bir işin içinde olmak have a hand in v.
korku içinde olmak be in a blue funk v.
dehşet içinde olmak be in a blue funk v.
güçlük içinde olmak be in a jam v.
çok büyük korku ve endişe içinde olmak be in fear and trembling v.
karışıklık içinde olmak be in a jam v.
zorluk içinde olmak be in a jam v.
karışık duygular içinde olmak in mixed feelings v.
uyum içinde olmak be in tune with v.
ile ahenk içinde olmak chime in with v.
uyum içinde olmak be in accord with v.
uyum içinde olmak chime in with v.
uyum içinde olmak be in harmony with v.
gereksiz bir ısrar içinde olmak swear black is white v.
güçlük içinde olmak be in deep water v.
biriyle çok yakın ilişkiler içinde olmak live in someone's pocket v.
ciddi bir anlaşmazlık içinde olmak be on a collision course v.
sıkıntı içinde olmak be on the rack v.
düzensizlik içinde olmak be all over the shop v.
düzensizlik içinde olmak be all over the lot v.
üstü başı kir içinde olmak ain't fittin' to roll with a pig v.
(çocuk) üstü başı yara bere içinde olmak have been in the wars v.
(hakkında) içinde bir his olmak have a hunch that something is the case v.
(hakkında) içinde bir his olmak have a hunch about something v.
avucunun içinde olmak eat out of someone's hand v.
bir şeyi yapma eğilimi içinde olmak have a penchant for doing something v.
endişe/kaygı içinde olmak be on the ragged edge v.
karışık duygular içinde olmak have mixed feelings about something v.
karışık duygular içinde olmak get mixed feelings about something v.
(biri) cebinde/avucunun içinde olmak have someone in one's pocket v.
biriyle samimi ilişkiler içinde olmak have intimate relations with someone v.
biriyle ilişki içinde olmak have relations with someone v.
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak tear one's hair out v.
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak pull one's hair out v.
uyum içinde olmak get in harmony v.
ahenk içinde olmak get in harmony v.
ahenk içinde olmak be in harmony v.
uyum içinde olmak be in harmony v.
zenginlik içinde olmak be in the money v.
birinin avucunun içinde/parmağında oynatılıyor olmak be in someone's pocket v.
birinin avucunun içinde/parmağında oynatılıyor olmak be in the pocket of someone v.
biriyle ilişki içinde/yaşıyor olmak be involved with someone v.
bir işin içinde/parçası olmak be in the loop v.
(bir) koşturmaca/hay huy içinde olmak/geçmek be on the go v.
birinin avucunun içinde/parmağında oynatılıyor olmak be in somebody's pocket v.
belirsizlik içinde olmak be on shaky ground v.
(bir şeyi yapabilme özelliği) içinde olmak have it in you v.
zorluk içinde olmak be in a pickle v.
olayın içinde olmak be in the picture v.
mesai saatleri içinde olmak be on the clock v.
(biri veya bir konu hakkında) belirli bir his içinde olmak feel (some emotion) about (someone or something) v.
biri veya bir konu hakkında belirli bir his içinde olmak feel somehow about someone or something v.
(birinin) içinde tuttuklarını/sakladıklarını dışa vurmasına neden olmak drive (one) snaky v.
(birinin) içinde yatanın dışarı çıkmasına neden olmak drive (one) snaky v.
(kendince/kendi içinde) iyi özellikleri olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) iyi yanları olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) artı/olumlu noktaları olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) iyi özellikleri olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) artı/olumlu yanlara sahip olmak have (someone's or something's) plus points v.
(kendince/kendi içinde) artı/olumlu özelliklere sahip olmak have (someone's or something's) plus points v.
bir konu üzerinde anlaşmazlık içinde olmak be at odds over something v.
bir konuda ihtilaf içinde olmak be at odds over something v.
içinde bir şeyin doğru olduğuna dair his olmak get/have the feeling (that...) v.
içinde bir şeye dair bir his olmak get/have the feeling (that...) v.
içinde bir şeye dair bir şüphe olmak get/have the feeling (that...) v.
içinde bir şeyin doğru olduğuna dair bir şüphe olmak get/have the feeling (that...) v.
içinde bir şüphe olmak have the feeling v.
içinde bir his olmak have the feeling v.
huzur içinde olmak be at peace v.
borç içinde olmak be in hock v.
zenginlik ve lüks içinde olmak have more money than god v.
koşuşturma içinde olmak be on the run v.
içinde (bir şeye dair) bir his olmak have a sneaking suspicion v.
aşırı gerilim içinde olmak hold one's breath v.
(biriyle/bir şeyle) anlaşmazlık içinde olmak run foul of (someone or something) v.
ile anlaşmazlık içinde olmak run foul of v.
içinde gömülü olmak lie in v.
varlık içinde olmak roll in it v.
varlık içinde olmak roll in wealth v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak get into uncharted waters v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak be in uncharted waters v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak be in murky waters v.
zor/tehlikeli bir durumun içinde olmak get into murky waters v.
(biriyle/bir şeyle) çatışma içinde olmak be on a collision course (with somebody/something) v.
(bir şeyin) içinde olmak/yer almak be art and part of (something) v.
içinde olmak/yer almak be art and part of v.
bolluk içinde olmak be not short of a penny (or two) v.
endişe içinde olmak be in a sweat v.
başından beri içinde olmak get in on the ground floor v.
başından beri içinde olmak come in on the ground floor v.
başından beri içinde olmak be in on the ground floor v.
korku içinde olmak be in a sweat v.
rekabetin içinde olmak be in the race [australia/new zealand] v.
uzatılan/geciktirilen bir durumun içinde olmak be on the hook v.
boğazına/gırtlağına kadar (bir şeyin) içinde olmak/kalmak be up to (one's) chin in (something) v.
zorluk içinde olmak be up the pole [old-fashioned] [uk] v.
boğazına/gırtlağına kadar bir şeyin içinde olmak/kalmak be up to your ears in something v.
içinde kötü bir his olmak get that sinking feeling v.
içinde bir hissiyat olmak have that sinking feeling v.
içinde bir hissiyat olmak have a sinking feeling v.
içinde bir hissiyat olmak get that sinking feeling v.
içinde kötü bir his olmak have that sinking feeling v.
içinde kötü bir his olmak have a sinking feeling v.
içinde bir hissiyat olmak get a sinking feeling v.
içinde kötü bir his olmak get a sinking feeling v.
romantik ilişki içinde olmak hang together v.
(bir şeyin) içinde olmak be (a) party to (something) v.
kafasının içinde var olmak be all in the mind v.
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak be all in the mind v.
kafasının içinde var olmak be all in somebody's mind v.
büyük merak içinde olmak be all het up v.
kafasının içinde var olmak be all in the mind v.
kafasının içinde var olmak be all in one's the mind v.
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak be all in the mind v.
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak be all in one's the mind v.
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak be all in somebody's mind v.
suyun içinde olmak be in the drink v.
acele içinde olmak be in great haste v.
telaş içinde olmak be in great haste v.
(biriyle) gizli bir ilişki/iş birliği içinde olmak be in bed with (someone) v.
(biriyle) gizli bir iş birliği içinde olmak be in cahoots (with somebody) v.
görüş alanı içinde olmak be in sight v.
görüş alanı içinde olmak be within sight v.
(birinin) avucunun içinde olmak be putty in (one's) hands v.
(biriyle) kötü ilişkiler içinde olmak be on bad terms (with somebody) v.
(biriyle) iyi ilişkiler içinde olmak be on good terms (with somebody) v.
bir şeyin içinde olmak be party to something v.
(biriyle) dayanışma içinde olmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder (with somebody) v.
iş birliği içinde olmak be shoulder to shoulder v.
(biriyle) iş birliği içinde olmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder (with somebody) v.
dayanışma içinde olmak be shoulder to shoulder v.
(birinin) avucunun içinde olmak be putty in (one's) hands v.
gırtlağına kadar (bir şeye) batmak/(bir şeyin) içinde olmak be up to (one's) eyes in (something) v.
bir işin başından beri içinde olmak be, come, get, in on the ground floor v.
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak be up to your eyeballs in something v.
iş birliği içinde olmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder v.
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak be up to your eyes in something v.
dayanışma içinde olmak, hareket etmek be, stand, act shoulder to shoulder v.
iletişim içinde olmak be in touch v.
(önemli biriyle) iyi ilişkiler içinde olmak be well in (with somebody) v.
(birinin) avucunun içinde olmak eat out of (one's) hand v.
avucunun içinde olmak eat out of hand v.
amirane tavırlar içinde olmak feel oats v.
içinde bir şüphe olmak get/have the feeling v.
içinde bir şeye dair bir his olmak get/have the feeling v.
içinde bir his olmak get/have the feeling v.
(hakkında) içinde bir his olmak have a hunch that is the case v.
(biri/bir şey hakkında) içinde bir his olmak have a hunch (about someone or something) v.
(bir şey) yapma eğilimi içinde olmak have a penchant for (something) v.
yapma eğilimi içinde olmak have a penchant for doing v.
yapma eğilimi içinde olmak have a penchant for v.
ile samimi ilişkiler içinde olmak have intimate relations with v.
(biriyle) samimi ilişkiler içinde olmak have intimate relations with (one) v.
karışık duygular içinde olmak have mixed feelings v.
(biri/bir şey hakkında) karışık duygular içinde olmak have mixed feelings (about somebody/something) v.
ile ilişki içinde olmak have relations with v.
bir şeyin/bir şey yapmanın içinde olmak have/take a hand in something/in doing something v.
biriyle çok yakın ilişkiler içinde olmak live in (one's) pocket v.
işin içinde olmak be in play v.
gereksiz bir ısrar içinde olmak swear (that) black is white v.
(bir işin) içinde olmak take a hand in (something) v.
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak tear out (one's) hair v.
zorluk içinde olmak up the creek without a paddle expr.
Trade/Economic
bir ortaklığın içinde olmak in-house v.
Politics
uyum içinde olmak be in harmony with v.
bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler and sadder and graver than all these circumstances, those who hold power within the country may be in error, misguided and may even be traitors expr.
Ottoman Turkish
müşkülat içinde olmak be in difficulty v.
müzayaka içinde olmak be in difficulty v.
British Slang
burnunun içinde sümük/mukus olmak have a bat in the cave v.