made - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

made

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "made" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 20 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
made adj. yapılmış
General
made v. yapmak (make) eyleminin ikinci hali
made adj. yapılı
made adj. yapma
made adj. üretilmiş
made adj. mamul
made adj. imal edilmiş
made adj. yapay
made adj. uydurulmuş
made adj. geleceği garanti altına alınmış
made adj. işleri yolunda
made adj. oluşmuş
made adj. elverişli
made adj. uygun
made adj. başaracağından emin
made adj. özellikle uygun olan
made adj. özellikle tasarlanmış veya uyarlanmış
Trade/Economic
made adj. mamul
made adj. yapılmış
Breeding
made adj. tam eğitimli (at veya köpek)

Sens de "made" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
roofing material made of asbestos and cement n. eternit
made of lath and plaster n. bağdadi
man made fibre n. sentetik lif
made to measure n. ısmarlama yapılmış elbise
loosely made n. gevşek örülmüş elbise
factory made product n. fabrikada imal edilmiş ürün
state/way of being made n. yapılış
coffee made without sugar n. acı kahve
made ground n. dolgu zemin
drink made from sahlep root in hot milk and cinnamon n. salep
machine made brick n. makine tuğlası
oven made in a hole in the earth n. tandır
drink made of yoghurt and water n. ayran
dish made from trotters n. paça
cheese made of skim milk or yogurt curds n. ekşimik
goat's milk cheese made in a skin n. tulumpeyniri
man made fiber n. insan yapısı lif
claims made n. hasar talebi yapma
dessert made with eggs n. kaygana
clacking noise made by storks n. laklak
skin made into a bag n. tulum
man made noise n. suni gürültü
self made man n. kendi kendini yetiştirmiş adam
decisions that were made n. alınan kararlar
machine-made rug n. makine halısı
manufacture of ready-made clothes n. konfeksiyon
home-made bomb n. ev yapımı bomba
man-made fibres n. suni elyaflar
judge-made law n. hakimin yarattığı hukuk
made-up clothes n. konfeksiyon
hand-made rug n. el halısı
ready-made clothing sector n. hazır giyim sektörü
ready-made seller n. konfeksiyoncu
ready-made garment n. konfeksiyon
home made n. yerli malı
made-to-measure n. (giysi) ısmarlama
chinese made (products) n. çin malı ürünler
a statement made at a police station n. karakol ifadesi
self made man n. kendi kendini yetiştirmiş insan
man-made structures n. insan yapımı yapılar
made of plastics materials n. plastik malzemeden yapılmış
custom-made n. sipariş üzerine yapılmış
hand made guitar n. el yapımı gitar
home-made whiskey n. ev yapımı viski
self-made billionaire n. kendi çabalarıyla milyarder olmuş (kişi)
made-up name n. uydurma isim
made man n. italyan menşeli organize suç örgütü mensubu
made man n. (mafyaya) tam/asli üye yapılmış kişi
made man n. asil üye/aza
made man n. (mafyada) tam üye
made man n. esas adam
made man n. abd'de italyan kökenli/asli mafya üyesi
made up story n. uydurma hikaye
tailor-made suit n. özel yapım takım elbise
tailor-made suit n. ısmarlama takım elbise
tailor-made suit n. özel hazırlanmış takım elbise
man-made factors n. insan kaynaklı faktörler
work made for hire n. ücret karşılığı yapılan eser
tailor-made training services n. kişiye özel eğitim hizmetleri
camp-made n. yaz kampında el ile yapılmış (el ve sanat işleri)
ready-made n. satılmak için üretilmiş olup sanatsal özellikler de taşıyan gündelik nesne
made [dialect] [obsolete] n. larva
made [dialect] [obsolete] n. kurtçuk
custom-made n. özel yapım ürün
custom-made n. kişiye özel ürün
custom-made n. özel dikim kıyafet
have made up one's mind to v. aklına koymak
be made old v. eskitilmek
have it made v. ısmarlamak
have it made v. işleri tıkırında olmak
be made up of v. ibaret olmak
made a victim of v. kurban etmek
have it made v. yaptırmak
be made up of v. oluşmak
be made up v. ibaret olmak
made calm v. sakinleştirmek
be made obligatory v. zorunlu kılınmak
be made better v. iyileştirilmek
be tailor-made for v. biçilmiş kaftan olmak
be tailor-made for v. özel olarak yapılmış olmak
be made from aluminium profile v. alüminyum profilden yapılmak
be made from wood v. ağaçtan yapılmak
be made for each other v. birbiri için yaratılmak
be made for each other v. birbirleri için yaratılmak
be made redundant from one's job v. işinden çıkarılmak
be made distinct by v. ayırt edilmek
loosely made adj. bol yapılmış
well made adj. iyi yapımlı
made of bronze adj. tunç
made to order adj. ısmarlama
made of timber adj. ahşap
well made adj. iyi yapılı
man-made adj. insan yapısı
well made adj. biçimli
roughly made adj. kaba saba
custom-made adj. ısmarlama
made of iron adj. demir
made of cotton adj. pamuklu
machine made adj. makinede yapılmış
well made adj. iyi yapılmış
made of chamois leather adj. güderi
made of silk adj. ipek
made by addenda adj. ilave edilerek yapılan
made with cola extract adj. kolalı
ready made adj. hazır
made of rubber adj. lastikli
tailor-made adj. kişiye özel
made of adj. -den yapılmış
made in adj. … malı (türk malı vb)
made of ceramic adj. seramikten yapılma
made-up adj. uydurmasyon
made of mother-of-pearl adj. sedef
made-up adj. uyduruk
made-up adj. makyajlı
made-to-order adj. ısmarlama
made-to-measure adj. ısmarlama
machine-made adj. fabrika işi
custom-made adj. ısmarlama yapılmış
home-made adj. ev yapımı
machine-made adj. makine işi
made-up adj. yalan
tailor-made adj. terzinin yaptığı (giysi)
self-made adj. kendi kendini yapılandırmış
self-made adj. kendi kaynakları ile oluşmuş
well-made adj. çelimli
home made adj. evde yapılmış
man-made adj. insan yapımı
man-made adj. yapay
ready-made adj. (giysi) hazır
ready-made adj. konfeksiyon
tailor-made adj. uygun
tailor-made adj. ısmarlama dikilmiş
hand made adj. el işi
made to measure adj. ölçüsüne uygun
made to measure adj. tıpatıp uygun
made-up adj. uydurma
human-made adj. insan yapımı
hand-made adj. el ile imal edilen
machine-made adj. makine yapımı
machine-made adj. makine ile yapılmış
machine-made adj. makine ile imal edilmiş
tailor-made adj. şahsa özel
man-made adj. insan kaynaklı
man-made adj. insan işi
man-made adj. insan tarafından meydana getirilmiş
man-made adj. insan üretimi
made of yoghurt adj. yoğurttan yapılmış
british-made adj. ingiliz yapımı
factory-made adj. fabrika yapımı
made in the image of god adj. tanrının kendi suretinde yaratılmış
made to last adj. evladiyelik
hand-made adj. el yapımı
custom made adj. sipariş üzerine yapılmış
tailor-made adj. ihtiyaca özel hazırlanmış veya yapılmış
tailor made adj. terzi tarafından kişiye özel hazırlanan sipariş (kıyafet/giysi)
made of bricks adj. tuğlalardan yapılı
poorly made adj. kötü yapılmış
purpose-made adj. özel amaçlı
purpose-made adj. özel bir amaçla yapılmış
tailor made adj. biçilmiş kaftan
ready-made adj. kullanışlı
ready-made adj. amaca uygun
ready-made adj. pratik
ready-made adj. ihtiyacı karşılayan
ready-made adj. basmakalıp
ready-made adj. kalıplaşmış
ready-made adj. klişeleşmiş
ready-made adj. bilindik
new-made adj. yeni yapılmış
new-made adj. taze yapılmış
made in china adj. çin malı
un-made-up adj. yapılmamış
un-made-up adj. son haline getirilmemiş
un-made-up adj. hazır olmayan
made-up adj. düzmece
made-up adj. asılsız
made-up adj. mamul
made-up adj. tamamlanmış
made-up adj. hazır
made-up adj. kararlı
made-up adj. değişmez
made-up adj. sabit
made-to-order adj. uygun
made-to-order adj. yerinde
made-to-order adj. münasip
made-to-order adj. yakışır
made for adj. çok uygun
made for adj. mükemmel şekilde uyuşan
made up adj. makyajı ile göze çarpan
made-up [obsolete] adj. tam
made-up [obsolete] adj. eksiksiz
made-up adj. azimli
made-up adj. (kavga etmiş iki insan) barışmış
made-up adj. (küslük veya kavganın) üstesinden gelmiş
made-up [uk] adj. memnun
made-up [uk] adj. hoşnut
made-up [uk] adj. aşırı sevinçli
made-up adj. asfaltlanmış (yol)
made-up adj. betonla kaplanmış (yol)
home-made adj. kabaca yapılmış
home-made adj. kabaca üretilmiş
home-made adj. kişinin kendi çabalarıyla üretilmiş veya edinilmiş
mouth-made [obsolete] adj. lafta olan
mouth-made [obsolete] adj. samimiyetsiz
mouth-made [obsolete] adj. ikiyüzlü
self-made adj. kişinin kendi emeği ile yaratılan
self-made adj. kişinin kendi çabası ile yapılan
self-made adj. kişinin kendi emeği ile elde edilen
self-made adj. tırnaklarla kazıyarak başarılan
well made adj. kaliteli
well-made adj. kaliteli
custom-made adj. özel dikim
self-made adj. kendi kendini yetiştirmiş
until a further order is made adv. ikinci bir emre kadar
made out of prep. -den yapılma
made of prep. mamul
made of prep. -den yapılmış
Phrases
who died and made you boss expr. sen ne zaman başımıza patron kesildin?
who died and made you boss expr. seni kim patron/lider yaptı?
who died and made you boss expr. kim öldü de patron oldun?
who died and made you boss expr. ne hakla bunları söyleyebiliyorsun?
who died and made you boss expr. sen kendini ne zannediyorsun?
moon (is) made of green cheese, (and) the expr. ay da yeşil peynirden oluşuyor
moon (is) made of green cheese, (and) the expr. kişinin cahilliğini alaylı bir şekilde yüzüne vurmak için kullanılan söz
love is a smoke made with the fume of sighs expr. aşk iç çekişlerle oluşan bir dumandır
as a result of the efforts made expr. çabalar sonucunda
as a result of the efforts made expr. çabalar sonucu
rules are made to be broken expr. kurallar çiğnenmek içindir
rules are made to be broken expr. yasaklar çiğnenmek içindir
...will be made expr. yapılacaktır
legends were made of expr. üzerine efsaneler yazılan
Proverb
marriages are made in heaven evlilik kutsaldır
god made time but man made haste tanrı zamanı insan aceleyi (sabırsızlığı) yarattı
promises are like piecrust made to be broken söz/sözler dönülmek için verilir
you made your bed kendi düşen ağlamaz
a smooth sea never made a skillful sailor. pürüzsüz bir deniz asla usta bir denizci yapmaz
grief divided is made lighter üzüntü paylaşıldıkça hafifler
(one) has made (one's) bed kendi düşen ağlamaz
(one) has made (one's) bed and (one) will have to lie in it kendi düşen ağlamaz
(one) made (one's) bed and (one) has to lie in it kendi düşen ağlamaz
(one) made (one's) bed and (one) must lie in it kendi düşen ağlamaz
footprints on the sands of time are not made by sitting down yerinde oturarak tarihe iz bırakamazsın
footprints on the sands of time are not made by sitting down hiçbir şey yapmadan tarihte iz bırakamazsın
footprints on the sands of time are not made by sitting down harekete geçmeden iz bırakacak bir şey yapamazsın
footprints on the sands of time are not made by sitting down yerinde oturan tarih yazamaz
gardens are not made by sitting in the shade hiçbir şey çalışmadan/çabalamadan başarılamaz/elde edilemez
gardens are not made by sitting in the shade çalışmadan/çabalamadan hiçbir şey olmaz
you have made your bed and must lie in it kendi düşen ağlamaz
you've made your bed, now lie in it kendi düşen ağlamaz
you've made your bed, now lie in it kendin ettin kendin buldun
you've made your bed, now lie on it kendi düşen ağlamaz
you've made your bed, now lie on it kendin ettin kendin buldun
Colloquial
a self-made man n. kendi başına bir yerlere gelmiş adam
have it made v. başarıyı kesin saymak
have it made v. başarıdan emin olmak
have it made v. işi olmuş bilmek
have something made v. bir şeyi yaptırmak
have something made v. bir şeyi yapması için birini tutmak
get it made v. başarıdan emin olmak
be made for (someone or something) v. tam (birine/bir şeye) göre olmak
be made for (someone or something) v. (biri/bir şey) için yaratılmış olmak
be made for (someone or something) v. (biri/bir şey) için biçilmiş kaftan olmak
be made for (someone) v. (biri) için dikilmiş olmak
be made for (someone) v. (birinin) tam üstüne göre olmak
be made for (someone) v. (birinin) üstüne cuk oturmak
be made for (someone) v. (biri) için özel olarak yapılmış/dikilmiş olmak
have made v. yapmış olmak
have made v. yaptırmak
born, not made adj. sonradan değil doğuştan
born, not made adj. damarımda
born, not made adj. kanımda
born, not made adj. içselleşmiş yeteneği anlatmak için kullanılan deyim
born, not made adj. anasının karnından böyle doğmuş
born, not made adj. sonradan olma/yapma değil
born, not made adj. doğuştan yetenekli
made for someone adj. birisi için yapılmış/uygun
made of money adj. çok paralı
made of bones adj. kemikten
ever made adj. şimdiye kadar yapılmış
made of plastic adj. plastikten
made of money adj. para içinde yüzen
made of money adj. zengin
tailor-made adj. biri için dikilmiş
tailor-made adj. birinin üstüne dikilmiş
tailor-made adj. biri için özel olarak dikilmiş
tailor-made adj. terzide dikilmiş
tailor-made adj. tam üstüne göre olmuş/yapılmış
tailor-made adj. biçilmiş kaftan
tailor-made adj. tencere kapak
tailor-made adj. ideal
haven't you made enough mistakes for one day? expr. bir günde yeterince hata yapmadın mı?
rules are made to be broken expr. kurallar yıkılmak/çiğnenmek içindir
what (one) is made of expr. (birinin) gerçek yeteneği
what (one) is made of expr. (birinin) gerçek gücü
what (one) is made of expr. (birinin) gerçek cesareti
what (one) is made of expr. (birinin) zorluklar karşısındaki gerçek dayanıklılığı
what (one) is made of expr. (birinin) gerçekte ne kadar güçlü, yetenekli, cesaretli olduğu
what (one) is made of expr. (birinin) asıl yüzü
what you are made of expr. gerçek yeteneğin
what you are made of expr. gerçek gücün
what you are made of expr. gerçek cesaretin
what you are made of expr. zorluklar karşısındaki gerçek dayanıklılığın
what you are made of expr. gerçekte ne kadar güçlü, yetenekli, cesaretli olduğun
what you are made of expr. asıl yüzün
what somebody is made of expr. birinin gerçek yüzü
what somebody is made of expr. birinin zor bir durum karşısındaki tepkisi
what somebody is made of expr. birinin gerçek yeteneği
what somebody is made of expr. birinin gerçek gücü
what somebody is made of expr. birinin gerçek cesareti
what somebody is made of expr. birinin zorluklar karşısındaki gerçek dayanıklılığı
what somebody is made of expr. birinin gerçekte ne kadar güçlü, yetenekli, cesaretli olduğu
what somebody is made of expr. birinin asıl yüzü
you've made my day expr. beni mutlu ettin (eksik olma)
you've made my day expr. teşekkürler, günümü güzelleştirdin
you've made my day expr. teşekkürler, beni mutlu ettin
you've made my day expr. teşekkürler, beni memnun ettin
you made my day (ymmd) expr. teşekkürler, günümü güzelleştirdin
you made my day (ymmd) expr. teşekkürler, beni mutlu ettin
you made my day (ymmd) expr. teşekkürler, beni memnun ettin
Idioms
a marriage made in heaven n. kusursuz evlilik
a match made in heaven n. kusursuz evlilik
a match made in heaven n. mükemmel çift
a marriage made in heaven n. mükemmel çift
a match made in heaven n. örnek çift
a marriage made in heaven n. örnek evlilik
a match made in heaven n. örnek evlilik
a marriage made in heaven n. örnek çift
a match made in hell n. birbirine hiç uygun olmayan çift
a match made in hell n. birbirine tamamen zıt çift
a match made in hell n. birbirine hiç yakışmayan çift
a match made in hell n. kötü bir eşleşme
a match made in hell n. olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir eşleşme/beraberlik
a marriage/match made in heaven n. kusursuz evlilik/çift
a marriage/match made in heaven n. mükemmel evlilik/çift
a marriage/match made in heaven n. örnek evlilik/çift
be made that way v. o/bu şekilde yaratılmak
be made that way v. huyu suyu böyle olmak
be made that way v. doğuştan/karakteri öyle olmak
be made that way v. yaradılışında/karakterinde olmak
be made up v. uydurma olmak
be made up v. yapmacık olmak
be made up v. uydurulmak
be made up (about/with something) [uk] v. çok memnun olmak/hoşnut olmak
be made up (about/with something) [uk] v. içine sinmek
be made up (about/with something) [uk] v. tatmin olmak/hazzetmek
be made up with (something) v. memnun olmak/hoşnut olmak
be made up with (something) v. sevinmek/mutlu olmak
be made the butt of a joke v. alay konusu olmak
show somebody what you are made of v. asıl yüzünü göstermek
be made from the same mold v. aynı hamurdan yoğrulmak
be made from the same mold v. aynı hamurdan yoğrulmuş olmak
have got it made v. başarmak
have it made in the shade v. başarmak
be made from the same mold v. birbirinin tıpatıp benzeri olmak
have it made v. başarmak
have got it made in the shade v. başarmak
show (somebody) what you are made of v. gerçek gücünü/zekasını vb. göstermek
show somebody what you are made of v. hangi kumaştan biçildiğini göstermek
be made a cat's paw of someone v. elinde oyuncak olmak
have it made in the shade v. hayatı kurtulmak
have got it made in the shade v. hayatı kurtulmak
keep faith with promises made v. sözlerine/vaatlerine sadık kalmak
be made of money v. para babası olmak
have it made in the shade v. (miras vb. gibi) şans yüzüne gülmek
have got it made in the shade v. (miras vb. gibi) şans yüzüne gülmek
be made up about (something) v. (bir şey için) aşırı sevinçli olmak
be made up about (something) v. (bir şeyden) çok memnun olmak
be made up about (something) v. (bir şey için) çok mutlu olmak
be made up about (something) v. (bir şeyden) çok hoşnut olmak
be made up (about/with something) [uk] v. (bir şey için) aşırı sevinçli olmak
be made up (about/with something) [uk] v. (bir şeyden) çok memnun olmak
be made up (about/with something) [uk] v. (bir şey için) çok mutlu olmak
be made up (about/with something) [uk] v. (bir şeyden) çok hoşnut olmak
be made up with (something) [uk] v. (bir şey için) aşırı sevinçli olmak
be made up with (something) [uk] v. (bir şeyden) çok memnun olmak
be made up with (something) [uk] v. (bir şey için) çok mutlu olmak
be made up with (something) [uk] v. (bir şeyden) çok hoşnut olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha güçlü olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha azimli olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha kararlı olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha sert bir karaktere sahip olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha inatçı olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha dayanıklı olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha sağlam bir karaktere sahip olmak
be made of sterner stuff v. sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen biri olmak
be tailor-made v. özel dikilmiş olmak
be tailor-made v. üstüne dikilmiş olmak
be tailor-made v. biçilmiş kaftan olmak
be tailor-made v. tencere kapak olmak
be tailor-made v. tam olarak uygun olmak
be made that way v. o/bu şekilde yaratılmış olmak
be made that way v. öyle/böyle doğmuş olmak
be made that way v. huyu suyu böyle olmak
be made that way v. doğuştan öyle/böyle olmak
be made that way v. karakteri öyle/böyle olmak
be made that way v. yaradılışında/karakterinde olmak
be made a cat's-paw v. maşa/piyon olarak kullanılmak
be made a cat's-paw v. elinde oyuncak olmak
be made a cat's-paw v. oyuncağı olmak
know how the sausage gets made v. işleyişini bilmek/anlamak
know how the sausage gets made v. perde arkasındaki işleyişi/süreci bilmek
know how the sausage gets made v. perde arkasını bilmek/anlamak
know how the sausage gets made v. perde arkasında neler olduğunu bilmek/anlamak
know how the sausage gets made v. geri planda neler olduğunu bilmek/anlamak
know how the sausage gets made v. bir şeyin aslında ne şekilde yapıldığını/işlediğini/üretildiğini bilmek
not be made of money v. para basmamak
not be made of money v. o kadar parası olmamak
not be made of money v. harcayacağı paranın bir sınırı olmak
see how the sausage gets made v. işleyişini görmek/anlamak
see how the sausage gets made v. perde arkasındaki işleyişi/süreci görmek
see how the sausage gets made v. perde arkasını görmek/anlamak
see how the sausage gets made v. perde arkasında neler olduğunu görmek/anlamak
see how the sausage gets made v. geri planda neler olduğunu görmek/anlamak
show (someone) what (one's) made of v. (birine) gerçek gücünü/zekasını göstermek
show (someone) what (one's) made of v. (birine) asıl yüzünü göstermek
show (someone) what (one's) made of v. (birine) hangi kumaştan biçildiğini göstermek
tailor-made for (someone or something) v. tam (birine/bir şeye) göre
tailor-made for (someone or something) v. tam (biri/bir şey) için yapılmış/yaratılmış
tailor-made for (someone or something) v. tam (birine/bir şeye) uygun
made from whole cloth adj. tamamen uydurma
made from whole cloth adj. işkembeden atılmış/sıkılmış
made from whole cloth adj. bol keseden sallanmış
made from whole cloth adj. kuyruklu yalan
made from whole cloth adj. aslı astarı olmayan
made from the same mold adj. aynı hamurdan yoğrulmuş
made for each other [cliché] adj. birbiri için yaratılmış
made for each other [cliché] adj. birbirleri için yaratılmış
made in the shade adj. hayatı kurtulmuş
made in the shade adj. tuzu kuru
made in the shade adj. maddi açıdan rahat
made in the shade adj. bir eli yağda bir eli balda
made of sterner stuff adj. çok/daha güçlü
made of sterner stuff adj. çok/daha azimli
made of sterner stuff adj. çok/daha kararlı
made of sterner stuff adj. çok/daha sert bir karaktere sahip
made of sterner stuff adj. çok/daha inatçı
made of sterner stuff adj. çok/daha dayanıklı
made of sterner stuff adj. sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen
made out of whole cloth adj. tam bir uydurma
made out of whole cloth adj. aslı astarı olmayan
made out of whole cloth adj. kuyruklu yalan
not made of money adj. parası yok
not made of money adj. (biri) para basmıyor
a promise made is a promise kept expr. verilen söz yerine getirilir
a promise made is a promise kept expr. söz veriyorsan yerine getireceksin
a promise made is a promise kept expr. verilen söz tutulur
(made up) out of whole cloth expr. aslı astarı olmayan
made from the same mold expr. birbirinin tıpatıp benzeri
sure as god made little green apples expr. iki artı ikinin dört ettiği kadar
(made up) out of whole cloth expr. kuyruklu yalan
sure as god made little green apples expr. kesin
have made one's bed and have to lie in it expr. ne ekersen onu biçersin
sure as god made little green apples expr. şüphe götürmez
(made up) out of whole cloth expr. tam bir uydurma
who died and made you boss? expr. sen kim oluyorsun?
who died and made you boss? expr. bu ne cüret?
who died and made you boss? expr. sana bu yetkiyi kim verdi?
who died and made you boss? expr. sen bu yetkiyi nereden aldın?
who died and made you boss? expr. sem kimsin de böyle emirler yağdırıyorsun?
(as) sure as god made little green apples expr. şüphesiz
(as) sure as god made little green apples expr. şüphe götürmez
(as) sure as god made little green apples expr. iki artı ikinin dört ettiği kadar açık
(as) sure as god made little green apples expr. kesin
(one) made (one's) (own) bed expr. kendi düşen ağlamaz
how the sausage gets made expr. işin aslı
how the sausage gets made expr. işin perde arkası
how the sausage gets made expr. işin asıl yürüme şekli
how the sausage gets made expr. işin perde arkasında nasıl yürüdüğü
how the sausage gets made expr. işin görünmeyen kısmı/süreci
you've made my day expr. teşekkürler, günümü güzelleştirdin
you've made my day expr. teşekkürler, beni mutlu ettin
you've made my day expr. beni mutlu ettin, eksik olma
promises are like pie crust: easily made, easily broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crust: easily made, easily broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crust: easily made, easily broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crusts: easily made, easily broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crusts: easily made, easily broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crusts: easily made, easily broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crust: they are made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crust: they are made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crust: they are made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crusts: made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crusts: made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crusts: made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
promises are like pie crust: made to be broken expr. söz/sözler dönülmek için verilir
promises are like pie crust: made to be broken expr. söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır
promises are like pie crust: made to be broken expr. söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır
Speaking
you just made the biggest mistake of your life n. az önce hayatının en büyük hatasını yaptın
made up adj. atmasyon
we made an emergency landing expr. acil iniş yaptık
have I made myself clear? expr. anlatabildim mi?
we made a mistake expr. bir hata yaptık
I made a choice expr. bir seçim yaptım
it made me tired expr. beni yordu
you made me sad expr. beni üzdün
what made you think that? expr. bunu da nereden çıkardın?
you made me a promise expr. bana söz vermiştin