Historique

more than

Sens de "more than" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 6 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
Common Usage
1	Common Usage	more than adj.	-den daha
General
2	General	more than adj.	-den çoğu
3	General	more than adj.	-den daha fazla
4	General	more than prep.	daha fazla
Computer
5	Computer	more than adv.	en az
6	Computer	more than expr.	büyüktür

Sens de "more than" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	more than half of turks n.	türklerin yarısından fazlası
2	General	family with more than one kid n.	çok çocuklu aile
3	General	parents with more than one kid n.	çok çocuklu aile
4	General	more than meets the eye n.	göründüğünden daha fazlası
5	General	more than adequate n.	yeterinden fazlası
6	General	do more harm than good v.	faydadan çok zararı olmak
7	General	be more royalist than the king v.	kraldan çok kralcı olmak
8	General	be more fun than a barrel of monkeys v.	çok komik veya eğlenceli olmak
9	General	do more harm than good v.	ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek
10	General	be more than necessary v.	fazla kaçmak
11	General	be more than necessary v.	fazla gelmek
12	General	wear more than one hat v.	bir koltukta iki karpuz taşımak
13	General	have more than one meaning v.	birden çok anlamı olmak
14	General	have more than one meaning v.	birden çok anlama gelmek
15	General	have more than one meaning v.	birden çok anlama sahip olmak
16	General	mean more than (that) v.	daha öte bir anlam taşımak
17	General	mean more than (that) v.	daha öte anlam taşımak
18	General	love something more than anything v.	bir şeyi her şeyden daha çok sevmek
19	General	see more than its share of suffering v.	payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak
20	General	be more than happy v.	ayrı bir mutluluk olmak
21	General	make more money in a week than you earn in a year v.	birinin bir yılda kazandığından fazlasını bir haftada kazanmak
22	General	have more pluses than minuses v.	eksisinden çok artısı olmak
23	General	pay more for something than it is really worth v.	bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek
24	General	pay more for something than it is really worth v.	bir şeye gerçek değerinden fazla ödemek
25	General	be more than happy v.	ayrı bir mutlu olmak
26	General	hope for something more than dinner v.	sıradan bir akşam yemeğinden fazlasını beklemek
27	General	much more than adj.	-den çok daha fazla
28	General	more than half adj.	yarıdan fazla
29	General	more than ever adj.	her zamankinden çok
30	General	more than ever adj.	her zamankinden daha fazla
31	General	one more beautiful than the other adj.	birbirinden güzel
32	General	more than half of adj.	yarısından çoğu
33	General	one more than half adj.	yarısından bir fazlası
34	General	more than human adj.	insandan öte
35	General	more human than human adj.	insandan öte
36	General	more than adequate adj.	gereğinden fazla
37	General	more than expected adj.	beklenenden daha fazla
38	General	more than needed adj.	ihtiyaç duyulandan fazla
39	General	more often than not adv.	çoğu zaman
40	General	more often than not adv.	çoğunlukla
41	General	nothing more than adv.	yalnız
42	General	nothing more than adv.	sadece
43	General	more often than not adv.	sık sık
44	General	more often than not adv.	çoğu kez
45	General	for more than two thousand years adv.	iki bin yıldan daha fazla bir süredir
46	General	more than one adv.	birden fazla
47	General	more than this adv.	bundan daha fazlası
48	General	no more than adv.	-den daha çok değil
49	General	more than meets the eye adv.	görünenden fazlası
50	General	it’s more than likely adv.	büyük ihtimalle
51	General	for more than three weeks adv.	üç haftadan fazla bir süredir
52	General	more than estimated adv.	beklenenden daha fazla
53	General	more than estimated adv.	tahmin edilenden daha fazla
54	General	for more than a year adv.	bir yıldan fazla süredir
55	General	for more than a year adv.	bir yıldan fazla bir süredir
56	General	for more than one year adv.	bir yıldan fazla bir süredir
57	General	for more than one year adv.	bir yıldan fazla süredir
58	General	little more than adv.	-den biraz fazla
59	General	more competitively than adv.	daha rekabetçi biçimde
60	General	more than once adv.	birçok kez
61	General	far more than prep.	çok daha fazla
Phrases
62	Phrases	more than half of the boys n.	erkek çocuklarının yarıdan fazlası
63	Phrases	more than half of the boys n.	erkek çocuklarının yarısından fazlası
64	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	bilerek değil
65	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	tesadüfen/şansına/şans eseri
66	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil
67	Phrases	more by accident than (by) judgment expr.	biraz tesadüf eseri
68	Phrases	more than (one) can endure expr.	dayanabileceğinden daha fazla
69	Phrases	more than (one) can endure expr.	katlanabileceğinden daha fazla
70	Phrases	more than (one) can endure expr.	katlanamayacağı kadar
71	Phrases	more than (one) can endure expr.	dayanamayacağı ölçüde
72	Phrases	more than you can (ever) know expr.	tahmin edebileceğinden daha çok
73	Phrases	more than you can (ever) know expr.	tahmin edemeyeceğin kadar
74	Phrases	more than you can (ever) know expr.	düşünebileceğinden daha çok
75	Phrases	more than you can (ever) know expr.	düşünemeyeceğin kadar
76	Phrases	more than that expr.	bundan ayrı olarak
77	Phrases	no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.	bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin
78	Phrases	more than that expr.	dahası var
79	Phrases	enough and more than enough expr.	elverir
80	Phrases	none more so than expr.	en çok da
81	Phrases	none more so than expr.	en fazla da
82	Phrases	we were so close not any more than anyone else expr.	hiç kimsenin olmadığı kadar yakındık birbirimize
83	Phrases	more than enough expr.	gereğinden çok
84	Phrases	more than anyone expr.	herkesten daha fazla
85	Phrases	usually more than once expr.	genelde bir kereden fazla
86	Phrases	in more cases than not expr.	genellikle
87	Phrases	more than enough expr.	fazlasıyla
88	Phrases	more than enough expr.	ihtiyaçtan fazla
89	Phrases	nothing more than expr.	ibaret
90	Phrases	she couldn't apologize any more than she did expr.	özür dilemek için her şeyi yaptı/başka ne yapabilirdi ki
91	Phrases	more than half of the boys expr.	oğlanların yarısından fazlası
92	Phrases	more than half of the boys expr.	oğlanların yarıdan fazlası
93	Phrases	more likely than not expr.	olma ihtimali olmama ihtimalinden daha yüksek
94	Phrases	enough and more than enough expr.	yeter de artar
95	Phrases	more than enough expr.	yeter de artar
96	Phrases	more than a pleasure expr.	zevkten öte
97	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) dayanabileceğinden/katlanabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
98	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) başa çıkabileceğinden/taşıyabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
99	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) kaldırabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
100	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
101	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) başa çıkamayacağı/taşıyamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
102	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birinin) kaldıramayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
103	Phrases	more than (one) can endure expr.	(birine) fazla/ağır
104	Phrases	more than a little expr.	çok
105	Phrases	more than a little expr.	önemli ölçüde
106	Phrases	more than a little expr.	az değil
107	Phrases	more than a little expr.	oldukça
108	Phrases	more than a little excited expr.	çok heyecanlı
109	Phrases	more than a little excited expr.	oldukça heyecanlı
110	Phrases	no more than a handful of expr.	bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar
Proverb
111	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruh hastalıkları bedensel hastalıklardan daha tehlikelidir
112	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha acı vericidir
113	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha zordur
114	Proverb	diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.	ruhsal acı bedensel acıdan daha zordur/tehlikelidir
115	Proverb	kindness does more than harshness	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
116	Proverb	you can catch more flies with honey than with vinegar	çanakta balın olsun arı yemenden gelir
117	Proverb	you can catch more flies with honey than with vinegar	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
118	Proverb	there is more than one way to skin a cat	bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
119	Proverb	it is more blessed to give than to receive	vermek almaktan daha iyidir
120	Proverb	it is more blessed to give than to receive	vermek almaktan daha kutsaldır
121	Proverb	a good scare is worth more than good advice	bir musibet bin nasihatten evladır
122	Proverb	a good scare is worth more than good advice	bir musibet bin nasihatten iyidir
123	Proverb	female of the species is more deadly than the male	dişiler erkeklerden daha tehlikelidir
124	Proverb	words cut more than swords	kalem kılıçtan keskindir
125	Proverb	some are more equal than others	herkes eşittir ama bazıları daha eşittir
126	Proverb	keep no more cats than can catch mice	ne kadar az, o kadar iyi
127	Proverb	keep no more cats than can catch mice	az olsun öz olsun
128	Proverb	some are more equal than others	eşit gibi görünseler de bazı insanlara daha ayrıcalıklı davranılır
129	Proverb	some are more equal than others	eşit gibi görünseler de bazı insanlar daha çok tercih edilir
130	Proverb	you attract more flies with honey than vinegar	acı/kötü söz insanı/adamı dininden, tatlı söz yılanı ininden çıkarır
131	Proverb	you attract more flies with honey than vinegar	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
132	Proverb	you attract more flies with honey than vinegar	keskin sirke küpüne/kabına zarar
133	Proverb	beauty is more than skin deep	yüz güzelliği hamamdan eve, öz güzelliği urum'dan şam'a
134	Proverb	beauty is more than skin deep	dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak
135	Proverb	beauty is more than skin deep	mühim olan dış güzellik değil ruh güzelliği
136	Proverb	beauty is more than skin deep	asıl güzellik yürektedir
137	Proverb	beauty is more than skin deep	güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir
138	Proverb	beauty is more than skin deep	sadece dış görünüşle güzel/iyi insan olunmaz
139	Proverb	gluttony kills more than the sword	oburluk/obezlik silahtan/kılıçtan daha ölümcüldür
140	Proverb	gluttony kills more than the sword	oburluk/obezlik silahtan/kılıçtan daha tehlikelidir
141	Proverb	honey catches more flies than vinegar	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
142	Proverb	honey catches more flies than vinegar	çanakta balın olsun arı yemenden gelir
143	Proverb	more than enough is too much	gereğinden fazla çok fazla demektir
144	Proverb	more than enough is too much	yeterinden fazlası çok fazla demektir
145	Proverb	more than enough is too much	yeterinden/gereğinden fazlası aşırıya kaçmaktır
146	Proverb	more than enough is too much	ihtiyaç fazlası aşırı demektir
147	Proverb	more than enough is too much	ihtiyaç fazlasıysa gereksizdir
148	Proverb	you can catch more flies with honey than you can with vinegar	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
149	Proverb	you can catch more flies with honey than you can with vinegar	çanakta balın olsun arı yemenden gelir
150	Proverb	you will catch more flies with honey than (with) vinegar	tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
151	Proverb	you will catch more flies with honey than (with) vinegar	çanakta balın olsun arı yemenden gelir
Colloquial
152	Colloquial	have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners v.	bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
153	Colloquial	not get more than two hours of sleep a night v.	gecede iki saatten fazla uyuyamamak
154	Colloquial	eat more than his fair share v.	hakkından fazlasını yemek
155	Colloquial	last more than twenty minutes v.	20 dakikadan uzun sürmek
156	Colloquial	be more than glad (to do something) v.	(bir şeyi yapmaktan) mutluluk duymak
157	Colloquial	be more than glad (to do something) v.	(bir şeyi yapmaktan) çok memnun olmak
158	Colloquial	be more than glad (to do something) v.	(bir şeyi) seve seve yapmak
159	Colloquial	be more than glad (to do something) v.	(bir şeyi yapmaya) hazır olmak
160	Colloquial	be more than ready (to do something) v.	(bir şeyi yapmaya) hazır olmak
161	Colloquial	be more than (something) v.	çok (bir şey) olmak
162	Colloquial	be more than (something) v.	son derece (bir şey) olmak
163	Colloquial	be more than glad v.	çok memnun olmak
164	Colloquial	be more than glad v.	son derece memnun olmak
165	Colloquial	more than you know expr.	bildiğinden daha fazla
166	Colloquial	more than willing to expr.	çok istekli/hevesli
167	Colloquial	more often than not expr.	çoğu defa
168	Colloquial	more than willing to expr.	çoktan/dünden hazır/razı
169	Colloquial	more often than not expr.	çoğu kere
170	Colloquial	more than flesh and blood can stand expr.	dayanılmaz
171	Colloquial	more than flesh and blood can stand expr.	dayanılır gibi değil
172	Colloquial	more than flesh and blood can stand expr.	çekilmez
173	Colloquial	more than anything expr.	her şeyden çok
174	Colloquial	not more than expr.	en fazla
175	Colloquial	more than ever expr.	her zamankinden daha çok
176	Colloquial	more beautiful than usual expr.	her zamankinden daha güzel
177	Colloquial	more than half an hour expr.	yarım saatten fazla
178	Colloquial	more than you can (ever) know expr.	bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden çok fazla
179	Colloquial	more than you can (ever) know expr.	anlayabileceğinden/fark edebileceğinden çok fazla
180	Colloquial	more than you can (ever) know expr.	bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden de çok
181	Colloquial	more than you can (ever) know expr.	bilemezsin
182	Colloquial	more than you can (ever) know expr.	anlayamazsın
183	Colloquial	more than you can (ever) know expr.	ne kadar … bilemezsin
184	Colloquial	more than you will ever know expr.	bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden çok fazla
185	Colloquial	more than you will ever know expr.	anlayabileceğinden/fark edebileceğinden çok fazla
186	Colloquial	more than you will ever know expr.	bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden de çok
187	Colloquial	more than you will ever know expr.	bilemezsin
188	Colloquial	more than you will ever know expr.	anlayamazsın
189	Colloquial	more than you will ever know expr.	ne kadar … bilemezsin
190	Colloquial	no more than I have to expr.	gerektiği kadar
191	Colloquial	no more than I have to expr.	gerekenden fazla değil
192	Colloquial	no more than I have to expr.	yapmam gerekenden fazlası değil
193	Colloquial	no more than I have to expr.	mecbur olduğumun üstünde değil
194	Colloquial	no more than I have to expr.	her zamanki gibi
195	Colloquial	no more than I have to expr.	idare ediyorum
196	Colloquial	in more ways than one expr.	birçok açıdan
197	Colloquial	in more ways than one expr.	birden fazla yönden
198	Colloquial	in more ways than one expr.	birçok yönden
199	Colloquial	in more ways than one expr.	birçok anlamda
200	Colloquial	in more ways than one expr.	birden fazla anlamda
201	Colloquial	nothing more than (something) expr.	sadece (bir şey)
202	Colloquial	nothing more than (something) expr.	yalnızca (bir şey)
203	Colloquial	nothing more than (something) expr.	(bir şeyden) ibaret
Idioms
204	Idioms	more holes than Swiss cheese [us] n.	iler tutar yanı/yeri olmama
205	Idioms	more holes than Swiss cheese [us] n.	her tarafı dökülme
206	Idioms	more holes than Swiss cheese [us] n.	hiçbir güvenilir tarafı olmama
207	Idioms	more holes than Swiss cheese [us] n.	neresinden tutsan elinde kalma
208	Idioms	shed more heat than light n.	bir konu hakkında yararlı açıklamalar yerine kısır tartışmaların yürütülmesi
209	Idioms	more by accident than design n.	bilerek değil şans eseri
210	Idioms	more by accident than by design n.	bilerek değil şans eseri
211	Idioms	more fun than a barrel of monkeys n.	eğlence dolu
212	Idioms	more to something than meets the eye n.	gözün gördüğünden fazlası
213	Idioms	more (to something) than meets the eye n.	gözün gördüğünden fazlası
214	Idioms	a countenance more in sorrow than in anger n.	öfkeden ziyade elem içinde bir çehre
215	Idioms	a countenance more in sorrow than in anger n.	öfkeden ziyade hüzün içinde bir çehre
216	Idioms	a countenance more in sorrow than in anger n.	öfkeden ziyade keder yansıtan bir yüz
217	Idioms	be more catholic than the pope v.	gereğinden fazla dindar olmak
218	Idioms	be more catholic than the pope v.	kraldan çok kralcı olmak
219	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	imamdan daha dini bütün olmak
220	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	kraldan çok kralcı olmak
221	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	çok muhafazakar/tutucu olmak
222	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	aşırıya kaçmak
223	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	aşırı muhafazakar/tutucu olmak
224	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	(birilerine) taş çıkarmak
225	Idioms	be more than the sum of its parts v.	parçalarının toplamından büyük olmak
226	Idioms	be more than the sum of its parts v.	bütün parçalarının toplamından büyük olmak
227	Idioms	have more holes than swiss cheese [us] v.	İsviçre peynirinden daha fazla deliği olmak
228	Idioms	have more holes than swiss cheese [us] v.	iler tutar yanı/yeri olmamak
229	Idioms	have more holes than swiss cheese [us] v.	her tarafı dökülmek
230	Idioms	have more holes than swiss cheese [us] v.	hiçbir güvenilir tarafı olmamak
231	Idioms	have more holes than swiss cheese [us] v.	neresinden tutsan elinde kalmak
232	Idioms	keep no more cats than can catch mice v.	sadece yetecek kadar kişi veya eşya kullanmak
233	Idioms	keep no more cats than can catch mice v.	ne kadar az, o kadar iyi prensibiyle yaşamak
234	Idioms	keep no more cats than can catch mice v.	az olsun öz olsun demek
235	Idioms	do more harm than good v.	attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmemek
236	Idioms	wear more than one hat v.	aynı anda iki farklı görevde bulunmak
237	Idioms	scarcely exchange more than two words with someone v.	birisiyle iki çift laf edememek
238	Idioms	bite off more than one can chew v.	başından büyük işe girişmek
239	Idioms	not exchange more than two words with someone v.	birisiyle iki laf edememek
240	Idioms	bite off more than one can chew v.	başından büyük işlere girişmek
241	Idioms	bite off more than one can chew v.	boyundan büyük işe kalkışmak
242	Idioms	bite off more than one can chew v.	boyundan büyük işe kalkmak
243	Idioms	bite off more than one can chew v.	başından büyük işlere kalkışmak
244	Idioms	hardly exchange more than two words with someone v.	birisiyle iki laf edememek
245	Idioms	bite off more than one can chew v.	bir koltuğa iki karpuz sığdırmak
246	Idioms	bite off more than one can chew v.	boyunu aşan işlere kalkışmak
247	Idioms	exchange no more than two words with someone v.	birisiyle iki laf edememek
248	Idioms	exchange no more than two words with someone v.	birisiyle iki çift laf edememek
249	Idioms	scarcely exchange more than two words with someone v.	birisiyle iki laf edememek
250	Idioms	bite off more than one can chew v.	boyundan büyük iş almak
251	Idioms	hardly exchange more than two words with someone v.	birisiyle iki çift laf edememek
252	Idioms	not exchange more than two words with someone v.	birisiyle iki çift laf edememek
253	Idioms	bite off more than one can chew v.	boyundan büyük işlere kalkışmak
254	Idioms	have more than one string to one's fiddle v.	her alanda kabiliyeti olmak
255	Idioms	have had more than your fair share of something v.	gereğinden fazla acı çekmek
256	Idioms	have had more than your fair share of something v.	gereğinden fazla talihsizlik yaşamak
257	Idioms	hardly exchange more than some number of words with someone v.	iki laf edememek
258	Idioms	do more harm than good v.	iyilikten çok kötülük yapmak
259	Idioms	exchange no more than some number of words with someone v.	iki çift laf edememek
260	Idioms	exchange no more than some number of words with someone v.	iki laf edememek
261	Idioms	not exchange more than some number of words with someone v.	iki lafın belini kıramamak
262	Idioms	hardly exchange more than some number of words with someone v.	iki çift laf edememek
263	Idioms	scarcely exchange more than some number of words with someone v.	iki laf edememek
264	Idioms	not exchange more than some number of words with someone v.	iki çift laf edememek
265	Idioms	exchange no more than some number of words with someone v.	iki lafın belini kıramamak
266	Idioms	not exchange more than some number of words with someone v.	iki laf edememek
267	Idioms	hardly exchange more than some number of words with someone v.	iki lafın belini kıramamak
268	Idioms	scarcely exchange more than some number of words with someone v.	iki lafın belini kıramamak
269	Idioms	scarcely exchange more than some number of words with someone v.	iki çift laf edememek
270	Idioms	have more than one string to one's fiddle v.	on parmağında on marifet olmak
271	Idioms	have more than one string to fiddle v.	on parmağında on marifet olmak
272	Idioms	be more royalist than the king v.	kraldan çok kralcı olmak
273	Idioms	do more harm than good v.	yarardan çok zarar vermek/getirmek
274	Idioms	know no more about than a frog knows about bedsheets v.	(bir konu hakkında) hiçbir bilgisi olmamak
275	Idioms	shed more heat than light v.	yangına su götüreceğine körükle gitmek
276	Idioms	have more luck than sense v.	zekadan çok şansı olmak
277	Idioms	know no more about than a frog knows about bedsheets v.	(bir konuyu) hiç bilmemek
278	Idioms	get more than (one) bargained for v.	umduğundan fazlasıyla karşılaşmak
279	Idioms	get more than (one) bargained for v.	tahmininden fazlasıyla karşılaşmak
280	Idioms	get more than (one) bargained for v.	ummadığı bir durumla/sonuçla karşılaşmak
281	Idioms	get more than (one) bargained for v.	hesaba katılmayan şeylerle/durumlarla karşılaşmak
282	Idioms	get more than (one) bargained for v.	beklemediği bir sonuçla karşılaşmak
283	Idioms	get more than (one) bargained for v.	umduğu gibi olmamak
284	Idioms	get more than (one) bargained for v.	tahmin ettiği gibi olmamak
285	Idioms	get more than (one) bargained for v.	umduğunu bulamamak
286	Idioms	have more than one string to fiddle v.	birçok alanda yeteneği olmak
287	Idioms	have more than one string to one's fiddle v.	birçok alanda yeteneği olmak
288	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	aşırı dindar olmak
289	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	katolikliğin kurallarına gerekenden daha fazla bağlı olmak
290	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	papa'dan bile daha katolik olmak
291	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	dini bütünden daha dindar olmak
292	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	kraldan çok kralcı olmak
293	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	kuralları normalinden daha abartılı uygulamak
294	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	abartmak
295	Idioms	be more catholic than the pope (himself) v.	tereciden daha iyi tere satmak
296	Idioms	do something more in sorrow than in anger v.	kızgınlıkla değil de üzüntüden yapmak
297	Idioms	do something more in sorrow than in anger v.	öfkeyle değil üzülerek yapmak
298	Idioms	do something more in sorrow than in anger v.	kızgınlıktan ziyade hayal kırıklığından dolayı yapmak
299	Idioms	have more money than god v.	aşırı zengin olmak
300	Idioms	have more money than god v.	dünya kadar parası olmak
301	Idioms	have more money than god v.	zenginlik ve lüks içinde olmak
302	Idioms	have more money than god v.	dini imanı para olmak
303	Idioms	have more money than god v.	para/zenginlik içinde yüzmek
304	Idioms	have more than one string to (one's) bow v.	mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak
305	Idioms	have more than one string to (one's) bow v.	birden fazla şansı/seçeneği olmak
306	Idioms	have more money than sense v.	parası çok olup onu düzgünce harcayacak akla sahip olmamak
307	Idioms	have more money than sense v.	parası bol aklı yok olmak
308	Idioms	have more money than sense v.	parası çok olup onu idare edecek akla sahip olmamak
309	Idioms	have more money than sense v.	aklından çok parası olmak
310	Idioms	wear two hats (more than one hat) v.	iki (birden fazla) görev/rol üstlenmek
311	Idioms	wear two hats (more than one hat) v.	iki (birden fazla) işe birden koşmak
312	Idioms	wear two hats (more than one hat) v.	iki (birden fazla)iş birden yürütmek
313	Idioms	wear two hats (more than one hat) v.	iki (birden fazla) işe bölünmek
314	Idioms	know no more about (something) than a pig knows about sunday v.	(bir konu hakkında) hiçbir şey bilmemek
315	Idioms	know no more about (something) than a pig knows about sunday v.	(bir konu hakkında) hiçbir bilgisi olmamak
316	Idioms	know no more about (something) than a pig knows about sunday v.	(bir konu hakkında) hiçbir fikri olmamak
317	Idioms	know no more about (something) than a pig knows about sunday v.	(bir konuyu) hiç bilmemek
318	Idioms	be greater/more than the sum of its parts v.	hep birlikte daha güçlü olmak
319	Idioms	be greater/more than the sum of its parts v.	birlikte güçlü olmak
320	Idioms	be greater/more than the sum of its parts v.	bir arada güçlü olmak
321	Idioms	be greater/more than the sum of its parts v.	tek vücut halinde daha güçlü olmak
322	Idioms	(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.	bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak
323	Idioms	(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.	siz/sen/o giderken ben geliyordum
324	Idioms	(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.	siz/sen/o giderken biz geliyorduk
325	Idioms	(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.	karşısındakinden daha deneyimli olmak
326	Idioms	(have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.	karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak
327	Idioms	be more than meets the eye v.	göründüğünden daha fazlası olmak
328	Idioms	be more than meets the eye v.	görünenden fazlası olmak
329	Idioms	be more than meets the eye v.	gözün gördüğünden fazlası olmak
330	Idioms	be more than welcome v.	başının üstünde yeri olmak
331	Idioms	be more to (someone or something) than meets the eye v.	göründüğünden daha fazlası olmak
332	Idioms	be more to (someone or something) than meets the eye v.	görünenden fazlası olmak
333	Idioms	be more to (someone or something) than meets the eye v.	gözün gördüğünden fazlası olmak
334	Idioms	be more trouble than it's worth v.	yorulduğuna değmemek
335	Idioms	be more trouble than it's worth v.	zahmete girdiğine değmemek
336	Idioms	be more trouble than it's worth v.	astarı yüzünden pahalıya gelmek
337	Idioms	be more trouble than it's worth v.	attığın taş ürküttüğün kuşa değmemek
338	Idioms	be more/bigger/greater than the sum of its parts v.	parçalarının toplamından büyük/fazla olmak
339	Idioms	be more/bigger/greater than the sum of its parts v.	birlikte daha güçlü olmak
340	Idioms	be more/bigger/greater than the sum of its parts v.	bir arada güçlü olmak
341	Idioms	be more/bigger/greater than the sum of its parts v.	tek vücut halinde güçlü olmak
342	Idioms	bite off more than one can chew v.	çiğneyebileceğinden fazlasını ısırmak
343	Idioms	bite off more than one can chew v.	çiğneyebileceğinden büyük bir lokma almak
344	Idioms	bite off more than can chew v.	boyundan büyük işe kalkışmak
345	Idioms	bite off more than can chew v.	başından büyük işe girmek
346	Idioms	bite off more than one can chew v.	boyundan büyük işe kalkışmak
347	Idioms	bite off more than one can chew v.	başından büyük işe girmek
348	Idioms	bite off more than you can chew v.	boyundan büyük işe kalkışmak
349	Idioms	bite off more than you can chew v.	başından büyük işe girmek
350	Idioms	didn't exchange more than three words with v.	ile bir çift laf edememek
351	Idioms	didn't exchange more than three words with v.	ile iki çift laf edememek
352	Idioms	didn't exchange more than three words with (one) v.	(biriyle) bir çift laf edememek
353	Idioms	didn't exchange more than three words with (one) v.	(biriyle) iki çift laf edememek
354	Idioms	exchange no more than v.	iki laf edememek
355	Idioms	exchange no more than v.	iki çift laf edememek
356	Idioms	exchange no more than (an amount of) words v.	(iki, iki çift) laf edememek
357	Idioms	have had more than (one's) fair share of (something) v.	gereğinden fazla talihsizlik yaşamak
358	Idioms	have had more than (one's) fair share of (something) v.	gereğinden fazla acı çekmek
359	Idioms	know no more about (something) than a frog knows about bedsheets [us] v.	(bir konu hakkında) hiçbir bilgisi olmamak
360	Idioms	know no more about (something) than a frog knows about bedsheets [us] v.	(bir konuyu) hiç bilmemek
361	Idioms	know no more about (something) than a frog knows about bedsheets [us] v.	(bir konu hakkında) hiçbir şey bilmemek
362	Idioms	know no more about (something) than a frog knows about bedsheets [us] v.	(bir konu hakkında) hiçbir fikri olmamak
363	Idioms	know no more about (something) than a hog knows about sunday [us] v.	(bir konu hakkında) hiçbir bilgisi olmamak
364	Idioms	know no more about (something) than a hog knows about sunday [us] v.	(bir konuyu) hiç bilmemek
365	Idioms	know no more about (something) than a hog knows about sunday [us] v.	(bir konu hakkında) hiçbir şey bilmemek
366	Idioms	know no more about (something) than a hog knows about sunday [us] v.	(bir konu hakkında) hiçbir fikri olmamak
367	Idioms	not know any more about (something) than a hog knows about Sunday [us] v.	(bir konu) hakkında hiçbir şey bilmemek
368	Idioms	not know any more about (something) than a hog knows about Sunday [us] v.	(bir konu) hakkında hiçbir bilgisi olmamak
369	Idioms	not know any more about (something) than a hog knows about Sunday [us] v.	(bir konuyu) hiç bilmemek
370	Idioms	not know any more about (something) than a hog knows about Sunday [us] v.	(bir konu) hakkında hiçbir fikri olmamak
371	Idioms	not know any more about (something) than a pig knows about Sunday [us] v.	(bir konu) hakkında hiçbir şey bilmemek
372	Idioms	not know any more about (something) than a pig knows about Sunday [us] v.	(bir konu) hakkında hiçbir bilgisi olmamak
373	Idioms	not know any more about (something) than a pig knows about Sunday [us] v.	(bir konuyu) hiç bilmemek
374	Idioms	not know any more about (something) than a pig knows about Sunday [us] v.	(bir konu) hakkında hiçbir fikri olmamak
375	Idioms	use (one's) head for more than (just) a hat rack v.	kafasını kullanmak
376	Idioms	use (one's) head for more than (just) a hat rack v.	kafayı işletmek/çalıştırmak
377	Idioms	use (one's) head for more than (just) a hat rack v.	saksıyı çalıştırmak
378	Idioms	use (one's) head for more than (just) a hat rack v.	beynini kullanmak
379	Idioms	use (one's) head for more than something to keep (one's) ears apart v.	kafasını kullanmak
380	Idioms	use (one's) head for more than something to keep (one's) ears apart v.	kafayı işletmek/çalıştırmak
381	Idioms	use (one's) head for more than something to keep (one's) ears apart v.	saksıyı çalıştırmak
382	Idioms	use (one's) head for more than something to keep (one's) ears apart v.	beynini kullanmak
383	Idioms	more dead than alive adj.	ruhsuz
384	Idioms	more than someone has had hot dinners [uk] adj.	bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış
385	Idioms	more than someone has had hot dinners [uk] adj.	deneyimi karşısındakinden daha fazla
386	Idioms	more than someone has had hot dinners [uk] adj.	deneyimi karşısındakinin yaşı kadar
387	Idioms	more than someone has had hot dinners [uk] adj.	biri giderken dönüyor olan
388	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla
389	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok
390	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	insanı öldürecek kadar çok
391	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	can dayanmaz
392	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	iliğini kurutacak kadar
393	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	kanını kurutacak kadar
394	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	canından bezdirecek kadar
395	Idioms	more than flesh and blood can bear adv.	etinden et koparılmış kadar
396	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla
397	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok
398	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	insanı öldürecek kadar çok
399	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	can dayanmaz
400	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	iliğini kurutacak kadar
401	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	kanını kurutacak kadar
402	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	canından bezdirecek kadar
403	Idioms	more than flesh and blood can stand adv.	etinden et koparılmış kadar
404	Idioms	more with brains than with brawn adv.	fiziksel güçten ziyade zeka ile
405	Idioms	more with brains than with brawn adv.	zorlamayla değil akılla/zekayla
406	Idioms	more by accident than (by) judgment adv.	şansa bala olan
407	Idioms	more by accident than (by) judgment adv.	hakkıyla değil şansıyla olan
408	Idioms	neither more nor less than adv.	basitçe
409	Idioms	neither more nor less than adv.	sadece
410	Idioms	more than enough expr.	aşırı
411	Idioms	it's more trouble than it's worth expr.	attığın taş ürküttüğün kuşa değmez
412	Idioms	more by luck than judgement expr.	bilgiden/beceriden ziyade/daha çok şansla
413	Idioms	there's more than one way to skin a cat expr.	bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
414	Idioms	four eyes see more than two expr.	bir elin nesi var; iki elin sesi var
415	Idioms	more someone or something than one can shake a stick at expr.	çok fazla
416	Idioms	more fun than a barrel of monkeys expr.	çok eğlenceli
417	Idioms	more someone or something than one can shake a stick at expr.	çok sayıda
418	Idioms	more than one can stand expr.	dayanamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
419	Idioms	more than one can bear expr.	dayanamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
420	Idioms	more dead than alive expr.	çok yorgun
421	Idioms	more something than carter has liver pills expr.	çok sayıda/sürüsüne bereket
422	Idioms	more than one can take expr.	dayanamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
423	Idioms	somebody/something has more bark than bite expr.	daha çok havlar ısırmaz
424	Idioms	it's more than my job's worth expr.	işimi riske atmaya değmeyecek kadar önemsiz
425	Idioms	it's more trouble than it's worth expr.	kendini yorduğuna değmez
426	Idioms	more bark than bite expr.	kuru tehdit
427	Idioms	more dead than alive expr.	ölü gibi
428	Idioms	more royalist than the king expr.	kraldan çok kralcı
429	Idioms	more than one can stand expr.	katlanılamayacak kadar ağır
430	Idioms	more dead than alive expr.	ölüden beter
431	Idioms	more than one can take expr.	katlanılamayacak kadar ağır
432	Idioms	more than one can shake a stick at expr.	kıyamet gibi
433	Idioms	more royalist than the king expr.	kraldan daha kralcı
434	Idioms	more than one can bear expr.	katlanılamayacak kadar ağır
435	Idioms	have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners expr.	siz/sen/o giderken ben/biz geliyordum/geliyorduk
436	Idioms	more by luck than judgement expr.	şans eseri
437	Idioms	more than you can shake a stick at expr.	saymakla bitiremezsin
438	Idioms	more than you can shake a stick at expr.	saymakla bitmez
439	Idioms	more than one can shake a stick at expr.	sürüsüne bereket
440	Idioms	more someone or something than one can shake a stick at expr.	sayılamayacak kadar çok
441	Idioms	more than one can bear expr.	taşıyamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
442	Idioms	more than one can stand expr.	taşıyamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
443	Idioms	more than one can take expr.	taşıyamayacağı kadar ağır (sorun vb.)
444	Idioms	more than somebody bargained for expr.	yeterli bulacağından daha fazlası
445	Idioms	more than enough expr.	yeterinden fazla
446	Idioms	more than somebody bargained for expr.	yetineceğinden fazlası
447	Idioms	more than one bargained for expr.	yetineceğinden fazlası
448	Idioms	more than one bargained for expr.	yeterli bulacağından daha fazlası
449	Idioms	somebody/something has more bark than bite expr.	umulduğu kadar kötü değil
450	Idioms	more than somebody bargained for expr.	umduğundan daha fazlası
451	Idioms	it's more trouble than it's worth expr.	... zahmetine değmez
452	Idioms	more than one bargained for expr.	umduğundan daha fazlası
453	Idioms	more cry than wool expr.	yaygara
454	Idioms	more cry than wool expr.	faso fiso
455	Idioms	more cry than wool expr.	kuru gürültü
456	Idioms	more cry than wool expr.	tantana
457	Idioms	more cry than wool expr.	velvele
458	Idioms	more cry than wool expr.	fasarya
459	Idioms	has more money than god expr.	inanılmaz derecede zengin
460	Idioms	has more money than god expr.	müthiş zengin
461	Idioms	has more money than god expr.	tahmin edilebileceğinden çok paraya sahip
462	Idioms	(one's) head is more than just a hat rack expr.	(birinin) kafası çalışıyor
463	Idioms	(one's) head is more than just a hat rack expr.	(biri) zekice düşünebiliyor
464	Idioms	(one's) head is more than just a hat rack expr.	(biri) mantıklı düşünebiliyor
465	Idioms	(one's) head is more than just a hat rack expr.	(birinin) kafası boş değil
466	Idioms	(one's) head is more than just a hat rack expr.	(biri) kafasını kullanabiliyor
467	Idioms	more than just a hat rack expr.	kafası çalışıyor
468	Idioms	more than just a hat rack expr.	zekice düşünebiliyor
469	Idioms	more than just a hat rack expr.	mantıklı düşünebiliyor
470	Idioms	more than just a hat rack expr.	kafası boş değil
471	Idioms	more than just a hat rack expr.	kafasını kullanabiliyor
472	Idioms	more in sorrow than in anger expr.	kızmaktan çok üzüntü içinde
473	Idioms	more in sorrow than in anger expr.	öfkeyle değil üzülerek
474	Idioms	more in sorrow than in anger expr.	öfkeden ziyade hüzün içinde
475	Idioms	more in sorrow than in anger expr.	kızgınlıkla değil üzüntüyle/pişmanlıkla
476	Idioms	no more than ninepence in the shilling [obsolete] [uk] expr.	bir tahtası eksik
477	Idioms	no more than ninepence in the shilling [obsolete] [uk] expr.	deli
478	Idioms	no more than ninepence in the shilling [obsolete] [uk] expr.	aklı kıt
479	Idioms	no more than ninepence in the shilling [obsolete] [uk] expr.	yarım akıllı
480	Idioms	no more than ninepence in the shilling [obsolete] [uk] expr.	akılsız
481	Idioms	no more than ninepence in the shilling [obsolete] [uk] expr.	zekasız
482	Idioms	more kicks than halfpence [obsolete] expr.	iyilikten çok kötülük
483	Idioms	more kicks than halfpence [obsolete] expr.	iyi muameleden çok kötü muamele
484	Idioms	more kicks than halfpence [obsolete] expr.	mükafattan çok ceza
485	Idioms	more kicks than halfpence [obsolete] expr.	ödülden çok kaba kuvvet
486	Idioms	(no more than) the man in the moon expr.	hayalden başka bir şey değil
487	Idioms	(no more than) the man in the moon expr.	hayalden ötesi değil
488	Idioms	(no more than) the man in the moon expr.	yalnızca bir hayal
489	Idioms	(no more than) the man in the moon expr.	yalnızca bir hayal ürünü
490	Idioms	(no more than) the man in the moon expr.	hayalden ibaret
491	Idioms	more sinned against than sinning expr.	onu incitenlerin yanında çok da suçlu sayılmayan
492	Idioms	more sinned against than sinning expr.	ona yapılanların yanında/karşısında onun yaptıkları suç sayılmayan
493	Idioms	more sinned against than sinning expr.	kendine yapılanlar düşünülünce kendi yaptıkları solda sıfır kalan
494	Idioms	more sinned against than sinning expr.	ona yapılanlara bakınca yaptıkları pek de suç sayılmayan
495	Idioms	more/bigger/greater than the sum of its parts expr.	parçalarının toplamı olmaktan daha fazlası
496	Idioms	more than flesh and blood can endure expr.	insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla
497	Idioms	more than flesh and blood can endure expr.	insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok
498	Idioms	more than flesh and blood can endure expr.	insanı öldürecek kadar çok
499	Idioms	more than flesh and blood can endure expr.	can dayanmaz
500	Idioms	more than flesh and blood can endure expr.	iliğini kurutacak kadar