other - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

other

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "other" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 17 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
other adj. öbür
other adj. öteki
other adj. başka
other pron. diğer
General
other n. sair
other adj. sonraki
other adj. geçen
other adj. gayri
other adj. başka türlü
other adj. bundan başka
other adj. başka
other adj. diğer
other adv. başka biçimde
other pron. öbürü
other pron. diğeri
other pron. başkası
Technical
other adj. başka

Sens de "other" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
helping each other n. yardımlaşma
shout at each other v. bağrışmak
every other adj. tüm diğer
other than these adv. bunlardan başka
General
types of helping each other n. yardımlaşma
life on other planets n. başka gezegenlerdeki hayat
one under the other n. alt alta
life on other planets n. diğer gezegenlerde yaşam
rubbing against each other n. sürtüşme
other contact information n. sair irtibat bilgileri
generalized other n. genelleştirilmiş öteki
other means n. diğer araçlar
dealer of gold and other precious metals n. sarraf
significant other n. sevgili
helping each other n. muavenet
playing with each other n. oynaşma
the other world n. öbür dünya
helping each other n. yardım
other person n. el
christianity and other religions n. hristiyanlık ve diğer dinler
other party n. diğer taraf
other side n. diğer taraf
other party n. karşı taraf
significant other n. eş (sevgili)
other time n. sair zaman
complementing (each other) n. birbirini tamamlama
the other end of world n. dünyanın diğer ucu
other half n. diğer yarısı
other comments n. diğer yorumlar
telephoning (each other) n. telefonlaşma
the other side of the medallion n. madalyonun öteki yüzü
the other side of the medallion n. madalyonun diğer yüzü
the other side of the medallion n. madalyonun öbür yüzü
the voice on the other side of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
other countries n. diğer ülkeler
the voice on the other side of the line n. telefonun öteki ucundaki ses
the voice on the other side of the line n. telefonun ucundaki ses
other corner of the world n. dünyanın diğer ucu
other corner of the world n. dünyanın öteki ucu
the other end of the world n. dünyanın bir ucu
the other end of the world n. dünyanın diğer ucu
the other side n. öbür taraf
some other place n. bir başka yer
some other place n. başka bir yer
significant other n. hayat arkadaşı
other problems n. diğer problemler
other side of that wall n. duvarın diğer tarafı
phoning each other n. telefonlaşma
other issues n. diğer hususlar
other issues n. diğer sayılar
other features n. diğer özellikler
other things on offer n. sunulan diğer imkanlar
other countries in the world n. dünyadaki diğer ülkeler
other areas n. diğer alanlar
other details n. diğer detaylar
other habits n. diğer alışkanlıklar
the other n. diğer ucuna
the other n. zıt tarafa
the other n. zıt yöne
the other n. zıt şeye
the other n. diğeri
the other n. birbiri
the other n. bir diğeri
the other night n. geçen gece
the other morning n. geçen sabah
the other afternoon n. geçen öğleden sonra
the other evening n. geçen akşam
the other woman n. metres
the other woman n. yuva yıkan kadın
other-directedness n. başkalarından onay alma yönelimi
be opposed to each other v. karşıtlaşmak
rub against each other v. sürtüşmek
resemble each other v. benzeşmek
have other fish to fry v. başka bir işi olmak
be successor and predecessor to each other v. halef selef olmak
quarrel with each other v. takışmak
sue each other v. mahkemelik olmak
be unable to defeat each other v. yenişememek
be separated from each other v. ayrı düşmek
jump from one thing to the other v. daldan dala konmak
cross each other v. karşılaşmak
promise each other v. sözleşmek
give each other the glad eye v. paslaşmak
walk in other people's shoes v. kendini başkalarının yerine koymak
joke with each other v. cilveleşmek
glance each other v. bakışmak
express in other terms v. başka sözlerle anlatmak
pass to each other v. paslaşmak
understand each other v. anlaşmak
whisper privately to each other v. ağız ağıza vermek
settle accounts with each other v. hesaplaşmak
pour out one's grief to each other v. dertleşmek
greet each other v. selamlaşmak
snarl at each other v. hırlaşmak
support each other v. sırt sırta vermek
get in other people's hair v. başkalarını rahatsız etmek
look the other way v. görmezlikten gelmek
help each other v. yardımlaşmak
laugh at each other v. gülüşmek
flirt with each other v. cilveleşmek
obstinate with each other v. inatlaşmak
fight each other v. vuruşmak
understand each other v. uyuşmak
bet with each other v. kırışmak
rub against each other v. ovuşturmak
write to each other v. yazışmak
scold each other v. bağrışmak
oppose each other v. zıtlaşmak
speak to each other v. birbiriyle konuşmak
laugh on the other side of the mouth v. burnu sürtülmek
love each other v. sevişmek
get along well with each other v. yıldızları barışmak
ogle at each other v. kesişmek
make a pact with each other v. ahitleşmek
be obstinate with each other v. inatlaşmak
whisper to each other v. fısıldaşmak
play with each other v. oynaşmak
see each other v. görüşmek
take each other by the hand v. el ele tutuşmak
smell each other v. koklaşmak
begin quarreling with each other v. kavgaya tutuşmak
support each other v. birbirini desteklemek
bid against each other v. ihalede kapışmak
take strength from each other v. birbirinden güç almak
make a bet with each other (about) v. iddiaya tutuşmak
make signs to each other v. işaretleşmek
resemble each other v. birbirine benzemek
say good-bye to each other v. vedalaşmak
run into each other v. çarpışmak
hug each other dearly v. sevgiyle kucaklaşmak
hug each other warmly v. sevgiyle kucaklaşmak
use other people's personal information v. (birinin) özeline girmek
use other people's personal information v. özele girmek
have no other choice v. başka seçeneği olmamak
have no other option v. başka seçeneği olmamak
have no other alternative v. başka seçeneği olmamak
match each other v. birbirine uymak
fancy each other v. flört etmek
match each other v. birbirine yakışmak
fancy each other v. birbirlerinden hoşlanmak
take the credit for other people's work v. kendine pay çıkarmak
pass in other hands v. el değiştirmek
try to reach each other v. birbirine ulaşmaya çalışmak
compare with each other v. birbiriyle karşılaştırmak
try to reach each other v. birbirlerine ulaşmaya çalışmak
substitute each other v. birbirinin yerini tutmak
complement each other v. birbirini tamamlar nitelikte olmak
complete each other v. birbirini tamamlamak
complete each other v. birbirini tamamlar olmak
complement each other v. birbirini tamamlar olmak
complement each other v. birbirini tamamlamak
complete each other v. birbirini tamamlar nitelikte olmak
substitute each other v. birbirinin yerine geçmek
employ for other purposes v. başka şekillerde değerlendirmek
message each other v. birbirleriyle mesajlaşmak
fall out with each other v. birbirine düşmek
trust each other v. birbirine güvenmek
bounce the ideas off each other v. fikir teatisinde bulunmak
bounce the ideas off each other v. fikir teatisi yapmak
learn from each other v. birbirinden (bir şeyler) öğrenmek
be made for each other v. birbiri için yaratılmak
be made for each other v. birbirleri için yaratılmak
be meant for each other v. birbiri için yaratılmak
be meant for each other v. birbirleri için yaratılmış olmak
warn each other v. birbirini uyarmak
strengthen each other v. birbirini güçlendirmek
yell at each other v. birbirlerine bağırmak
go off in all these other directions v. bambaşka yönlere gitmek
be a whole other person v. başka biri olup çıkmak
entwine one's arms around each other v. kollarını birbirlerine dolamak
be stacked up on top of each other v. üst üste olmak
compete against other teams v. diğer takımlara karşı yarışmak
turn the other cheek v. öteki yanağını uzatmak
accuse each other v. birbirini suçlamak
accuse each other v. birbirlerini suçlamak
make a friend from the other side of the world v. dünyanın diğer ucundan bir arkadaş edinmek
phone each other v. telefonlaşmak
make a decision one way or the other v. öyle ya da böyle bir karara varmak
kill each other over race v. birbirlerini ırk uğruna/yüzünden öldürmek
have other thing to do v. yapacak başka işleri olmak
live across the street from each other v. aynı sokakta karşılıklı evlerde oturmak
affect each other v. birbirini etkilemek
affect each other v. etkileşmek
know each other v. birbirini tanımak
have no other choice than v. -den başka şansı olmamak
fancy each other v. birbirinden hoşlanmak
like each other v. birbirinden hoşlanmak
accompany each other v. birbirine eşlik etmek
care about other people v. diğer insanları önemsemek
inspire each other v. birbirine ilham vermek
put on top of each other v. üst üste koymak
blame each other v. birbirlerini suçlamak
love each other v. bir birlerinİ sevmek
love each other v. birbirini sevmek
love each other v. birbirlerini sevmek
care for each other v. birbirine değer vermek
wave hands to each other v. birbirlerine el sallamak
no other adj. bundan başka
every other adj. her diğer
one more beautiful than the other adj. birbirinden güzel
different from each other adj. birbirinden farklı
independent of each other adj. birbirinden bağımsız
through-other adj. düzensiz
through-other adj. darmadağınık
through-other adj. karmakarışık
some other adj. alternatifler arasında olan
some other adj. bir diğer
some other adj. başka bir
on the other hand adv. buna mukabil
the other way round adv. tam tersine
in other ten years adv. sonraki on yıl içinde
one after the other adv. birbiri ardından
for some reason or other adv. her nedense
other than that adv. kaldı ki
one after the other adv. birbiri peşi sıra
one after the other adv. peş peşe
one or other day adv. bugün yahut yarın
in other saying adv. başka bir deyişle
the other way round adv. tam aksine
some day or other adv. günün birinde
one after the other adv. arka arkaya
on the other hand adv. öte yandan
on the other part adv. diğer taraftan
every other day adv. iki günde bir
one within the other adv. iç içe
in other saying adv. başka bir ifadeyle
every other day adv. aşırı
one after the other adv. art arda
one on the top of the other adv. üst üste
in other ten years adv. sonraki on yıl izarfında
some day or other adv. bir gün
one after the other adv. birer birer
by some means or other adv. şu veya bu şekilde
among other things adv. bu arada
on the other hand adv. tam tersine
on the other hand adv. buna karşılık
sometime or other adv. ileride birgün
the other day adv. geçenlerde
by some means or other adv. herhangi bir şekilde
on the other hand adv. diğer taraftan
on the other hand adv. buna karşın
the other day adv. birkaç gün önce
by other means than adv. -den başka yollarla
one after the other adv. birbiri ardınca
on the other hand adv. bunun yanı sıra
one after the other adv. üst üste
every other day adv. günaşırı
somehow or other adv. nasılsa
in someway or other adv. iyi kötü
in other words adv. yani
somehow or other adv. her nasıl olursa olsun
somehow or other adv. her nasıl olsa
somehow or other adv. nasıl olsa
every other day adv. gün aşırı
on the other part adv. öbür yandan
by other means adv. başka yollarla
some other day adv. başka bir gün
every other day adv. birer gün arayla
each other adv. birbirine göre
each other adv. birbirine
in some other place adv. başka bir yerde
in other place adv. başka bir yerde
from each other adv. birbirinden
from each other adv. birbirlerinden
somehow or other adv. iki arada bir derede
on the other side adv. diğer yandan
on the other hand adv. diğer yandan
in other saying adv. diğer bir ifadeyle
on the other hand adv. öte taraftan
in two rows facing each other adv. iki geçeli
on the other hand adv. diğer bir yandan
on the other hand adv. bir taraftan da
on the one hand ... on the other hand adv. bir yandan ... diğer yandan
some other time adv. bir dahaki sefere
the other day adv. geçen günlerde
stated in other words adv. diğer bir deyişle
on the other hand adv. bununla birlikte
the other way around adv. aksi yönde
at all other times adv. tüm diğer zamanlar
the other way around adv. aksine
every other year adv. iki senede bir
the other way around adv. tersine
at all other times adv. bütün diğer zamanlarda
as if competing with each other adv. birbirleriyle yarışırcasına
every other year adv. iki yılda bir
every other month adv. iki ayda bir
every other week adv. iki haftada bir
the other way round adv. tam tersi durum
the other way around adv. karşılıklı olarak
the other way around adv. ve tersi
on the other hand adv. bir yandan da
on the other hand adv. gel gelelim
on the other hand adv. diğer bir taraftan
the other way around adv. tam tersi
in other cases adv. başka durumlarda
in other cases adv. diğer durumlarda
in some other cases adv. bazı diğer/başka durumlarda/vakalarda
the other day adv. geçen gün
from one side to the other other side adv. bir yandan diğer yana
the other way around adv. aynı şekilde o da
every other weekend adv. on beş günde bir hafta sonu
on the other hand adv. diğer tarafta
on one hand ... on the other hand adv. bir yandan ... diğer yandan
on the other hand adv. diğer açıdan
in other ways adv. başka yollarla
in other ways adv. başka biçimlerde
directly away (each other) adv. (birbirlerinin) tersi yönünde
every other weekend adv. iki haftasonunda bir
somehow or other adv. öyle ya da böyle
the other end of the scale adv. aksine
the other end of the scale adv. tersine
the other end of the scale adv. diğer taraftan
other than prep. gayri
other than prep. başka
other than during prep. dışında
other than prep. bunların dışında
other than prep. dışında
other than prep. haricinde
other one pron. diğeri
each other pron. birbirlerini
each other pron. yekdiğerini
the other ones pron. öbürleri
every other person pron. her iki kişiden biri
each other pron. birbiri
the other one pron. öbürü
the other one pron. öbürkü
each other pron. birbirini
neither one nor the other pron. ikisi arası
something or other pron. belirsizlik ifadesi olarak kullanılan bir kalıp
on the other hand conj. ancak
so (significant other) abrev. sevgili
so (significant other) abrev. eş
so (significant other) abrev. hayat arkadaşı
Phrasals
bump into each other v. (yolda/rastlantı eseri) birbirlerine rastlamak/karşılaşmak
deport someone (from some place) (to some other place) v. (birisini bir yerden başka bir yere) göndermek
deport someone (from some place) (to some other place) v. (birini bir ülkeden başka bir ülkeye) göndermek
deport someone (from some place) (to some other place) v. sınır dışı etmek
Phrases
one is no better than the other expr. al birini vur ötekine
one way or the other expr. ama öyle ama böyle
I, on the other hand expr. ben ise
one or other day expr. bir gün gelecek ki
in other words expr. bir başka ifadeyle
for some other reasons expr. başka bazı nedenlerden
one way or the other expr. bir şekilde
in other words expr. bir başka deyişle
in other respects expr. bunun yanısıra
other than us expr. bizim dışımızda
for some other reasons expr. başka bazı nedenler yüzünden
for some other reasons expr. başka bazı nedenlerden dolayı
I, on the other hand expr. bense
one over the other expr. birinin yerine diğerini
in other words expr. başka bir deyişle
it has been a while since we last wrote to each other expr. bir süredir yazışmıyoruz
in other words expr. bir başka anlatımla
in other words expr. başka bir ifadeyle
no other expr. başkası
me, on the other hand expr. ben ise
it's been a while since we last wrote to each other expr. bir süredir yazışmıyoruz
me, on the other hand expr. bense
among other things expr. bu meyanda
in other case expr. diğer durumda
in other cases expr. diğer hallerde
in other cases expr. diğer durumlarda
in other words expr. diğer bir ifadeyle
in other words expr. demek
on the other hand expr. diğer yönden
on the other end expr. diğer ucunda
the boot is on the other foot expr. durum tam tersine döndü
at the other end expr. diğer ucunda
compared to other kids expr. diğer çocuklara nazaran
at the other extreme expr. diğer uçta
in other respects expr. diğer taraftan
in other words expr. diğer bir deyişle
the boot is on the other leg expr. eski çamlar bardak oldu
the boot is on the other foot expr. eski çamlar bardak oldu
(in) the other way expr. öbür türlü
the other way (a)round expr. öbür türlü
between each other expr. kendi aralarında
in other respects expr. öte yandan
one way or the other expr. öyle ya da böyle
without any requirement to post a bond or other security expr. kefalet ödeme ve diğer teminatlara gerek kalmaksızın
without being required to post a bond or other security expr. kefalet ödeme ve diğer teminatlara gerek kalmaksızın
the boot is on the other foot expr. şartlar tam tersine döndü
one way or the other expr. şu ya da bu şekilde
the shoe is on the other foot expr. rüzgar tersine döndü
one way or the other expr. şu veya bu şekilde
one way or the other expr. şöyle ya da böyle
the boot is on the other foot expr. rüzgar tersine döndü
the shoe is on the other foot expr. şartlar tam tersine döndü
not the other way round expr. tersi doğru değil
in turkish lira or any other currency expr. türk lirası veya herhangi bir para cinsinden
not the other way round expr. tersi değil
opposite poles attract each other expr. zıt kutuplar birbirini çeker
other good and valuable consideration the receipt and sufficiency of which is hereby acknowledged expr. yeterliliği ve de alınmış olduğu burada ikrar edilen diğer uygun ve geçerli bedeller karşılığında
in other words expr. yani
opposites attract each other expr. zıt kutuplar birbirini çeker
in someway or other expr. i̇yi̇si̇yle kötüsüyle
other than that expr. bunun dışında
all other things (else) being equal expr. aksilik çıkmazsa
all other things (else) being equal expr. böyle giderse
all other things (else) being equal expr. başka bir aksilik çıkmazsa
all other things (else) being equal expr. diğer koşullar sabitken
all other things (else) being equal expr. aynı koşullar altında
all other things (else) being equal expr. aksilik çıkmazsa
all other things (else) being equal expr. böyle giderse
all other things (else) being equal expr. başka bir aksilik çıkmazsa
all other things (else) being equal expr. diğer koşullar sabitken
all other things (else) being equal expr. aynı koşullar altında
audi alteram partem (hear the other side) expr. (bir hükme varmadan önce) diğer tarafı dinleyelim
on one hand...on the other… expr. bir yandan ... diğer yandan…
Proverb
the apples on the other side of the wall are the sweetest komşunun tavuğu komşuya kaz, karısı da kız görünür
the apples on the other side of the wall are the sweetest komşunun tavuğu komşuya kaz görünür
apples on the other side of the wall are the sweetest komşunun tavuğu komşuya kaz görünür
the grass looks greener on the other side hariçten gazel okumak kolaydır
the grass looks greener on the other side davulun sesi uzaktan hoş gelir
the grass is always greener on the other side of the fence komşunun tavuğu komşuya kaz görünür
half the world knows not how the other half lives tok açın halinden anlamaz
rose by any other name would smell as sweet adına başka bir şey de deseydik gül yine aynı güzellikte kokacaktı
rose by any other name would smell as sweet latif kokusu gülün adında değil özundedir
rose by any other name would smell as sweet güzel kokusu gülün adında değil özündedir
the grass is always greener on the other side of the fence davulun sesi uzaktan hoş gelir
half the world knows not how the other half lives zengin, fakirin halinden anlamaz
other times, other manners zamane adetleri bunlar
one hand washes the other and together they wash the face bir elin nesi var iki elin sesi var
one hand washes the other and together they wash the face el eli yıkar el döner yüzü yıkar
one hand washes the other and together they wash the face el eli yıkar el de döner yüzü yıkar
one hand washes the other and together they wash the face bir elin nesi var iki elin sesi var
rose by any other name would smell as sweet altın yere düşmekle pul olmaz
rose by any other name would smell as sweet altın çamura düşmekle değer yitirmez
rose by any other name would smell as sweet altın yerde paslanmaz taş yağmurdan ıslanmaz
rose by any other name would smell as sweet altın çamura düşmekle değerini yitirmez
there are plenty of (other) pebbles on the beach denizde daha bir sürü balık var
there are plenty of (other) pebbles on the beach elini sallasa ellisi
there are plenty of (other) pebbles on the beach elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
there are plenty of (other) pebbles on the beach aman sana iş mi/adam mı yok
there are other pebbles on the beach denizde daha bir sürü balık var
there are other pebbles on the beach elini sallasa ellisi
there are other pebbles on the beach elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
there are other pebbles on the beach aman sana iş mi/adam mı yok
a rose by any other name gülü tarife ne hacet
one half of the world does not know how the other half lives tok açın halinden anlamaz
one half of the world does not know how the other half lives zengin, fakirin halinden anlamaz
one half of the world does not know how the other half lives dünyanın yarısının diğer insanların nasıl yaşadığından haberi yok
one hand washes the other bir elin nesi var iki elin sesi var
one hand washes the other (and both wash the face) bir elin nesi var iki elin sesi var
one hand washes the other (and both wash the face) el eli yıkar el döner yüzü yıkar
the grass is always greener (on the other side) komşunun tavuğu komşuya kaz görünür
the grass is always greener (on the other side) davulun sesi uzaktan hoş gelir
the grass is greener on the other side komşunun tavuğu komşuya kaz görünür
the grass is greener on the other side davulun sesi uzaktan hoş gelir
Colloquial
this, that, and the other [brit] n. birçok şey
a rat or some other rodent n. sıçan ya da bir başka kemirgen
op’s (other people’s cigarettes) n. başkasının sigarası
op’s (other people’s cigarettes) n. başkalarının sigaraları
op’s (other people’s cigarettes) n. başkasından alınmış sigara
op’s (other people’s cigarettes) n. başkasından otlanılmış sigara
op’s (other people’s cigarettes) n. başkasından ödünç alınmış sigara
op’s (other people’s cigarettes) n. başkasının paketinden alınmış sigara
op’s (other people’s cigarettes) n. otlanılmış sigara
opp (other people's property) n. başkalarının eşyaları
opp (other people's property) n. başkalarına ait şeyler/eşyalar
the other thing n. diğer bir şey
the other thing n. diğer bir nokta
the other thing n. diğer bir yön
the other place n. (oxford üniversitesi'ne göre) cambridge üniversitesi
the other place n. (cambridge üniversitesi'ne göre) oxford üniversitesi
your significant other n. sevgilin
your significant other n. sevgiliniz
go in one ear and out the other v. bir kulağından girip öteki kulağından çıkmak
scream at each other v. birbirlerine bağırmak
chew a student out in front of the other students v. bir öğrenciyi diğer öğrencilerin önünde azarlamak
kiss each other goodbye in the mornings v. sabahları birbirlerini öpüp vedalaşmak
get the other half v. (paranın vb) diğer yarısını almak
make (something) from (other things) v. (bir şeyleri) birleştirip (bir şey) yapmak
make (something) from (other things) v. (bir şeyleri) bir araya getirip (bir şey) oluşturmak
make (something) from (other things) v. (bir şeylerden) başka (bir şey) çıkarmak/uydurmak
make (something) from (other things) v. (bir şeylerden) başka (bir şey) yaratmak/meydana getirmek
cancel each other out v. karşılıklı boşa çıkarmak
cancel each other out v. birbirini hükümsüz kılmak
cancel each other out v. birbirine karşılık gelmek
cancel each other out v. birbirini sıfırlamak
cancel each other out v. birbirini götürmek
on the other hand adv. diğer taraftan
in other cases expr. başka durumlarda
use my other name expr. diğer adımı kullan
on the other side expr. diğer taraftan
like the hundreds of other children expr. diğer yüzlerce çocuk gibi
in other cases expr. diğer durumlarda
like every other girl expr. diğer her kız gibi
people are always taking me for other people expr. insanlar beni hep başkalarına benzetir
put yourself in other people's shoes expr. kendini diğer insanların yerine koy
on the other end of town expr. kasabanın diğer ucunda
on the other side expr. öte yandan
forget about the other night expr. önceki geceyi unut
and then they started eating each other expr. sonra da birbirlerini yemeye başladılar
catch me some other time expr. sonra/başka zaman konuşalım/görüşelim
shoe is on the other foot expr. roller değişti
just like any other morning expr. tıpkı diğer sabahlar gibi
neither one thing nor the other expr. ne o ne de o
neither one thing nor the other expr. ikisine de benzemiyor