birbirine - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

birbirine



Sens de "birbirine" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 4 résultat(s)

Turc Anglais
General
birbirine mutual adj.
birbirine each other adv.
birbirine together adv.
birbirine one another pron.

Sens de "birbirine" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
birbirine bağlılık interdependence n.
birbirine benzerlik uniformity n.
birbirine çok bağlı topluluk phalanx n.
iki sert yüzün birbirine sürtünmesinden çıkan ses crepitation n.
birbirine dolaşma embrangling n.
iki kara parçasını birbirine bağlayan ve deniz kabardığında suyla kaplanan beton yol causeway n.
birbirine geçirme enlacement n.
fransız riviera'sında, nice'le menton arasındaki yarlardan geçen birbirine paralel üç yol corniche n.
birbirine bağlantılılık interconnectedness n.
çark dişlerinin birbirine girmesi mesh n.
birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri spouse n.
birbirine dolaşma embranglement n.
sıkıştırıp birbirine kaynatma impaction n.
merdiven (iki katı birbirine bağlayan) stairway n.
birbirine çarpan madeni şeylerin çıkardığı ses clash n.
birbirine dolama entwining n.
birbirine geçme engagement n.
birbirine açılan odalar interconnecting rooms n.
birbirine denk yapan equilibrator n.
pantolonu ve bluzu birbirine düğmelenen çocuk tulumu pantywaist n.
merdiven (iki katı birbirine bağlayan) staircase n.
birbirine karışan görüntü dissolve n.
birbirine göre ayarlama coordination n.
eşlerin birbirine kötü davranması spousal abuse n.
birbirine bağlı olma interconnection n.
birbirine zıt iki şey antipodes n.
birbirine eşit hale getirme equalizing n.
ayakları birbirine vurarak zıplama entrechat n.
birbirine tutkunluk cohesiveness n.
bünyece birbirine benzeyiş homogeny n.
birbirine bindirme imbrication n.
birbirine benzerlik kinship n.
birbirine geçirme enlacing n.
birbirine tıpatıp benzeyen iki şey tweedledum and tweedlelee n.
birbirine yakın bulundurma juxtaposition n.
birbirine yakın koyma juxtaposition n.
birbirine yakın bulunma juxtaposition n.
birbirine bağlı yaşlı evli çift darby and joan n.
birbirine karışma intermingling n.
birbirine uymama mismatch n.
birbirine benzememezlik nonuniformity n.
birbirine yakın olan gözler closely set eyes n.
bir bölgeyi birbirine düşman topluluklara ayırma balkanisation n.
dostları birbirine düşüren kimse alienator n.
birbirine karışma amalgam n.
bir kitabı ortadan açtığımızda birbirine bakan sayfaları biri diğerinin aynadaki yansıması olarak düşünülerek ortaya çıkarılan estetik görüntü tekniği book matching n.
birbirine bağlama concatenation n.
birbirine yakın olan gözler close set eyes n.
birkaç cihaz veya elektrik devresinin birbirine bağlanması hook-up n.
birbirine yakın olan gözler narrow-set eyes n.
birbirine bağlama interlock n.
birbirine bağlı olma interdependence n.
birbirine benzeyenler the like n.
birbirine geçmeli (zincir) bilezik chain bracelet n.
(birbirine) karışmazlık immiscibility n.
ailede birbirine benzeme family likeness n.
yakın/birbirine kenetlenmiş aile close-knit family n.
birbirine bağlı olma interconnectedness n.
birbirine karışan akarsu confluent n.
serçe parmaklarını birbirine sarıp söz mü deme pinky swear n.
serçe parmaklarını birbirine sarıp söz mü deme pinky promise n.
birkaç cihaz veya elektrik devresinin birbirine bağlanması hookup n.
birbirine eşit hale getirme equalising n.
birbirini tamamlayan ya da birbirine uyan bir çift şeyden her biri companion n.
birbiriyle bağlantılı ya da birbirine benzeyen insanların ya da şeylerin oluşturduğu grup constellation n.
bütün dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması ve insanların buna uygun davranması one-world n.
(soğuktan vs) birbirine vuran dişler chattering teeth n.
birbirine eşit hale getirme adequation n.
terasları ve bahçeleri birbirine bitişik olan evler back-to-back n.
rugby'de iki takımın sekiz oyuncusunun birbirine kenetlenmesi sırasında arka bölümdeki uç oyuncuları back row n.
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme raising bee n.
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme barn raising n.
birbirine iltimas geçme backscratching n.
fransa ve ingiltere'yi denizden birbirine bağlayan, iki ülkenin ortak yapımı olan demir yolu tüneli la manche n.
brezilya'ya özgü, partnerlerin birbirine sıkıca sarılıp yakın temasta bulunduğu balo salonu dansı lambada n.
kolye gibi birbirine zincirleme bağlanmış bir dizi benzer şey necklace n.
birbirine yakın olacak veya birbiri içine sığacak şekilde yerleştirilmiş bir grup nesne nest n.
iki kişinin birbirine yardım ettiği ya da birbirini koruduğu sistem the buddy system n.
birbirine geçme engagement n.
birbirine benzerlik unifromness n.
birbirine sürtünme jostle n.
birbirine bağlı olmama unsolidity n.
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri kissing cousin n.
çitleri birbirine bağlayan şey urith [obsolete] n.
tap dansında topukları havada birbirine vurma bells n.
iki şeyi birbirine sıkıca bağlamaya yarayan ip parçası lasher n.
birbirine yakın konumlanmış ve grup olarak kabul edilen bir dizi yer vicinage n.
halat bükümlerinin uçlarını sonraki iki halat gövdesi boyunca birbirine tutturarak yapılan boşa cevizi düğümü matthew walker n.
halat bükümlerinin uçlarını sonraki iki halat gövdesi boyunca birbirine tutturarak yapılan boşa cevizi düğümü matthew walker knot n.
genellikle uyumsuz elementlerin birbirine karışması melee n.
genellikle uyumsuz elementlerin birbirine karışması mellay n.
bir çıkrığa dolanmış ve her iki ucu birbirine bağlanmış ip veya zincir messenger n.
stadyumdaki izleyicilerin birbirine izleyen bölümler halinde ayağa kalkarak kollarını kaldırıp sonra da oturarak yarattıkları dalgalanma efekti mexican wave n.
birbirine dolanan kimse veya şey wreather n.
kenarlarından birbirine iliştirilmiş kağıt destesi book n.
su yolunda birbirine bağlı kütük bariyeriyle kapatılmış alan boom n.
iki parçayı birbirine tutturmak için kullanılan kıskaç alet hold-down n.
keten iple birbirine bağlanan kuru çiçek saplarından yapılan maori salı mokihi n.
birbirine karışan sesler lurry n.
birbirine karışmış grup lurry n.
birbirine prangayla bağlı mahkumlar gang [us] n.
birbirine yapıştırma glutination n.
birbirine bağlama glutination n.
eskiden kuzey ingiltere'de birbirine benzeyen iki idolden biri golden calf n.
iki parçayı birbirine tutturmak için kullanılan kıskaç alet holddown n.
(ahşap blokların birbirine vurduğunda çıkardığı sese benzeyen) keskin, boğuk ses chock n.
(parmaklar arasında ritmik şekilde birbirine vurulan) iki düz ahşap parçası clappers n.
(iki veya daha fazla şeyin) birbirine girmesi clash n.
hançerin bıçak ile sapını birbirine bağlayan kısmı dagger n.
birbirine geçmiş halkalar gymnal n.
birbirine benzeşmeyen veya nihai birlikten yoksun unsurlar multiverse n.
kaplamalı iki yüzeyi birbirine yapıştıran tutkal impact adhesive n.
birbirine bağımlı şekilde yapılan çalışma communion n.
birbirine yaklaştırma compacture [obsolete] n.
birbirine geçen şey conjunct n.
birbirine yamama consarcination n.
birbirine yakın veya paralel yerleştirilen iki küçük parmaklık bars gemel n.
birbirine karışan şey commingler n.
birbirine bağlı parçalardan oluşan bütün complex n.
parçaların birbirine ve bütüne göre düzenlenmesi composing n.
sistemi kullanan kişinin sesli yanıt alabilmesi için bir yazılım program tarafından birbirine eklenmiş olan birleştirilmiş veya kaydedilmiş sözcükler concatenated speech n.
birbirine bağlı bir dizinin birleşmesi concatenation n.
birbirine bağlı olan unsurlardan oluşan dizi concatenation n.
birbirine bağlı şeylerin sırası concatenation n.
barakanın iki ucunu birbirine bağlayan geçit dogtrot [dialect] n.
iki seyyar evin birbirine cıvatalanmış ve yerleşik halde kullanımı doublewide n.
birbirine düzgünce geçme dovetailing n.
birbirine düzgünce oturma dovetailing n.
düşünsel olarak birbirine bağlı kişilerden oluşan grup family n.
birbirine ters unsurlar incompatibilities n.
birbirine denk unsurlar parallel n.
akıl ve maddenin birbirine eşlik etmesine karşın birbiri ile ilişkili olmadığını öne süren felsefi teori parallelism n.
birbirine geçirilerek koni şekli oluşturan bir dizi ağırlık pile [obsolete] n.
iki kişinin birbirine kenetlenerek itişmesi clinch n.
uyumlu şekilde birbirine karıştırma contemperature n.
iki tazıyı birbirine bağlamak için zincirle birleştirilen tasmalar couple n.
burçlu cephede komşu iki burcu birbirine bağlayan parçası curtain n.
düz duvar cephesinde komşu iki duvarı birbirine bağlayan bölüm curtain n.
gemi inşaatında yapı elemanlarını birbirine bağlayan işçi fastener n.
birbirine bağlama inosculate n.
birbirine geçirme interlocking n.
birbirine geçmiş olma intertanglement n.
birbirine dolanma intertwist n.
birbirine dolama intertwist n.
birbirine karıştırma interunion n.
birbirine dolanmışlık intervolution n.
birbirine dolama interweave n.
birbirine girmişlik intimacy n.
izomorfizmle birbirine bağlı maddeler isomorph n.
iki büyük yapıyı veya boşluğu birbirine bağlayan dar kısım isthmus n.
(birbirine yapıştırılmış deri kırpıntılarından oluşturulan) fabrika üretimi deri pancake n.
dalların kesilip birbirine örülmesi plashing n.
birbirine zıt olan bir çift şeyden her biri contrary n.
birbirine açılan iki oda arasındaki sürme kapı çiftinden her biri folding door n.
taş duvarın karşılıklı duvarların birbirine yaklaştırılması ile inşa edilmiş alt yüzü gather n.
birbirine akraba kabilelerin yaşadığı birden fazla bölgeye yayılmış kabile örgütlenmesi gau n.
birbirine kan bağı ile bağlı müşterek kiracılar gavel n.
birbirine vurma percussion n.
birbirine dolama plexure n.
birbirine bağlı palplanş dizisi pug piling n.
birbirine bağlı şeyler dizisi rope n.
parçaların veya yüzeylerin birbirine tam teması seat n.
birbirine bağlı olmayan benzer eşyalar öbeği sheaf n.
kısa iplerin birbirine dolanması ile elde edilen bir ip örgüsü short splice n.
birbirine laf atma oyunu signifying n.
birbirine benzer şey sister n.
birbirine rakip üç kişi, grup veya fikir arasındaki çatışma truel n.
ucunda birbirine dikili iki deri parçası olan bir çeşit sopa slapstick n.
rakiplerin izleyici önünde birbirine sözle saldırması smackdown n.
parmak gücüyle birbirine geçebilen bir tür perçin snaphead n.
(alet) birbirine geçip yuvasına oturma sesi sneck n.
piramit şeklinde birbirine bağlı holding zinciri pyramid n.
birbirine bakan iki kitap sayfası spread head n.
vücut bölümlerini birbirine sürten kimse stridulator n.
vücut bölümlerini birbirine sürterek ses çıkaran böcek stridulator n.
(marksist teoride) yasal ve siyasi kuruluş ve ideolojilerden oluşan birbirine bağımlı üst yapı superstructure n.
doğal afetlerin eşit ölçüde birbirine karışma durumu symmetry n.
birbirine girme ruck n.
birbirine bağlamak concatenate v.
birbirine girmek tangle with v.
birbirine sokulmak cuddle v.
birbirine geçmek (çark dişi) mesh v.
sokulmak (birbirine) cuddle v.
iki şeyi birbirine karıştırmak mix together v.
birbirine uymak go together v.
birbirine tutturmak brace v.
birbirine geçmek mesh v.
birbirine girmek snarl v.
birbirine bağlanmak link v.
birbirine geçirmek engage v.
birbirine bağlamak twist together v.
birbirine çarpmak knock together v.
birbirine düşürmek set at loggerheads v.
birbirine tam anlamıyla uymak (renk vb) match well together v.
birbirine geçirmek intertwine v.
birbirine geçirmek dovetail v.
birbirine uymak jibe v.
birbirine katmak snarl v.
birbirine karıştırmak mingle v.
birbirine çarpmak (madeni şeyleri) clash v.
birbirine sokulmak nestle v.
birbirine dikmek seam together v.
birbirine girmek engage v.
birbirine zıt olmak be poles apart v.
birbirine bağlanmak interlock v.
birbirine dolanmak interlace v.
birbirine sarmak intertwine v.
iple birbirine bağlamak lash together v.
çark dişleri birbirine geçmek gear v.
kendi çıkarı için başkalarını birbirine düşürmek play both ends against the middle v.
birbirine bağlamak interlock v.
boks birbirine sarılmak clinch v.
birbirine dolamak interlace v.
birbirine geçmek intertwine v.
birbirine geçirmek rabbet v.
birbirine dolaşmak mat v.
birbirine uymak tally up v.
birbirine yakın bulunmak be in juxtaposition v.
birbirine karıştırmak interweave v.
birbirine göre ayarlamak coordinate v.
birbirine sarılmak intertwine v.
tutkal ile birbirine yapıştırmak glue v.
çark dişlisi birbirine geçmek mesh v.
birbirine geçmek lock v.
kaynamak (kırık bir kemiğin uçları birbirine) set v.
sıkı ve sağlam bir biçimde birbirine bağlamak knit v.
birbirine geçirmek (çark dişlerini) mesh v.
birbirine zıt oldukları halde belirli bir amaç için birlikte çalışmak be strange bedfellows v.
uydurmak (birbirine) match v.
birbirine tutturmak engage v.
birbirine karıştırarak hazırlamak concoct v.
birbirine sokulup sarılmak huddle v.
ortalığı birbirine katmak turn the place upside down v.
birbirine karıştırmak confuse v.
birbirine uydurmak tally up v.
uymak (birbirine) match v.
birbirine geçirmek interlace v.
birbirine geçmek fit together v.
birbirine uymamak mismatch v.
birbirine bağlamak leash v.
birbirine geçmek interlace v.
birbirine geçirmek entwine v.
birbirine geçirmek enlace v.
birbirine düşürmek play off against v.
birbirine geçirmek intertangle v.
birbirine çarpmak (madeni şeyler) clash v.
birbirine yakın koymak juxtapose v.
birbirine açılmak (odalar) communicate v.
birbirine geçmek intertangle v.
birbirine geçirmek lock v.
birbirine kenetlenmek bunch up v.
birbirine açılmak communicate v.
birbirine kenetlenmek interlock v.
birbirine yapıştırmak (bant/film uçlarını) splice v.
birbirine bağlamak (iki ucu) splice v.
birbirine uymak match v.
birbirine yapışmak stick together v.
birbirine yaklaşmak close up v.
birbirine karışmak meld v.
birbirine eklemek splice v.
birbirine sokularak yatmak nestle v.
birbirine girme fall out with v.
birbirine geçmek interdigitate v.
birbirine kenetlemek interdigitate v.
ortalığı birbirine katmak kick up a row v.
birbirine karıştırmak alloy v.
birbirine yaklaşmak converge v.
birbirine benzemek resemble each other v.
birbirine karıştırıp hazırlamak concoct v.
dişleri birbirine vurmak chatter v.
birbirine gitmemek clash v.
birbirine katmak confound v.
(çark dişleri) birbirine geçmek mesh v.
birbirine geçmek engage v.
birbirine kenetlenmek be tight-knit v.
birbirine sokulmak hucklebone v.
birbirine bağlamak interconnect v.
birbirine kenetlemek interlock v.
birbirine karışmak jumble v.
birbirine uydurmak match v.
olayları birbirine bağlamak connect with v.
birbirine çarpmak collide v.
birbirine uymak match each other v.
birbirine düşürmek set at odds v.
birbirine düşürmek play off v.
birbirine düşürmek set against v.
birbirine yakışmak match each other v.
birbirine düşürmek set somebody against somebody v.
birbirine ulaşmaya çalışmak try to reach each other v.
birbirine düşmek fall out with each other v.
birbirine güvenmek trust each other v.
birbirine sıkıca bağlanmak intermesh v.
birbirine geçmek intermesh v.
soğuktan dişleri birbirine vurmak one's teeth chatter from the cold v.
tutkalla birbirine yapıştırmak glue something together v.
birbirine düğümlemek knot something together v.
elleri birbirine sıkıca kenetlenmiş bir şekilde balkona doğru yürümek walk to the balcony with hands clasped tightly together v.
kafalarını birbirine vurmak bang heads together v.
birbirine uymak gybe v.
topuklarını birbirine vurmak click your heels v.
topuklarını birbirine vurmak hit the heels of your heels together v.
topuklarını birbirine vurmak stamp your heels v.
birbirine eşlik etmek accompany each other v.
birbirine ilham vermek inspire each other v.
birbirine geçmek take v.
yeniden birbirine tutturmak rebrace v.
yeniden birbirine tutturmak re-brace v.
birbirine yapışmak cement v.
birbirine uymak check v.
birbirine ısındırmak thaw v.
her taraf birbirine karışmak tousel v.
her taraf birbirine karışmak towzle v.
her taraf birbirine karışmak towsle v.
birbirine geçerek şekil almak trellis v.
birbirine uygun yapmak twin v.
birbirine katmak amaze [obsolete] v.
birbirine geçmek engage v.
birbirine karıştırmak embraid [obsolete] v.
birbirine sürtünmek jostle v.
birbirine bağlanmak enlink v.
birbirine karıştırmak enterlace [obsolete] v.
birbirine geçirmek enterlace [obsolete] v.
birbirine karıştırmak enterlace [obsolete] v.
birbirine benzemeyen hale getirmek unliken [obsolete] v.
birbirine kenetlemek jigsaw v.
birbirine geçirerek veya birleştirerek üretmek make up v.
birbirine geçirerek veya birleştirerek tamamlamak make up v.
(birbirine) uymak mate v.
(sevgi) birbirine bağlamak bind v.
birbirine bağlamak bland [dialect] [uk] v.
birbirine karışmak bleed v.
birbirine yakın koymak juxtaposit v.
(bir şeyi) birbirine yapıştırılmış tahta parçalarıyla sabitlemek block v.
(kağıt) sıcaklık ve baskı ile birbirine yapışmak block v.
birbirine geçirmek writhe v.
birbirine geçmek writhe v.
birbirine karıştırmak wreathe v.
birbirine bağlamak harness v.
birbirine karıştırmak box [australia] v.
arka ayaklarını ve ön ayaklarını birbirine bağlayarak çaresiz bırakmak (hayvan) hogtie v.
arka ayaklarını ve ön ayaklarını birbirine bağlayarak çaresiz bırakmak (hayvan) hog-tie v.
birbirine sadık kalmak hold together v.
(dansta) ayakları ve dirseği birbirine kenetlemek hook v.
birbirine bağlamak hook up v.
birbirine dolaştırmak hopple v.
birbirine bastırmak hug v.
özellikle düzensiz şekilde birbirine karıştırmak mishmash v.
birbirine karışmak mishmash v.
gönyeburun ekleme ile birbirine uyumlu hale getirmek miter v.
birbirine karıştırmak mix v.
birbirine karıştırmak replait v.
birbirine değer vermek care for each other v.
birbirine yapıştırmak glutinate v.
birbirine bağlamak glutinate v.
birbirine vurmak clap v.
aşılarmış gibi birbirine tutturmak graft v.
iğneyle birbirine dikmek graft v.
birbirine bağlamak oop v.
ortalığı birbirine katmak rounce v.
iki şeyi birbirine karıştırmak rummage [obsolete] v.
birbirine karıştırmak rummage [obsolete] v.
birbirine girmek run v.
birbirine bağlamak imbound v.
birbirine bastırmak impact v.
birbirine geçmek impregnate v.
birbirine sarılmak complect [obsolete] v.
birbirine geçmek complect [obsolete] v.
birbirine karıştırmak complect [obsolete] v.
birbirine bağlamak conjugate v.
birbirine uymamak disproportion v.
birbirine tutturmak balter v.
(ayakkabı sayasının) parçalarını birbirine dikmek close v.
birbirine uymak coapt v.
birbirine yapıştırmak coapt v.
birbirine bağlamak coapt v.
birbirine bastırmak coarct [obsolete] v.
birbirine katmak comingle v.
birbirine sarılmak complicate v.
karman çorman birbirine karışmak complicate [obsolete] v.
ağırlığı patenlerin iç kenarına verip ayakları birbirine yaklaştırıp birbirinden uzaklaştırarak geriye doğru gitmek double scull v.
birbirine zincirlemek incatenate v.
(farklı şeyleri) birbirine karıştırmak contemper v.
birbirine ilham vermek cross-pollinate v.
birbirine yakın şekilde tutturmak fay v.
birbirine yapıştırmak felt v.
(saç) birbirine dolaştırmak felter [obsolete] v.
birbirine karıştırmak felter [obsolete] v.
birbirine düğümlemek inknot v.
birbirine geçirmek inlace v.
birbirine bağlamak inosculate v.
birbirine sarmak interloop v.
evlilik yoluyla birbirine bağlanmak intermarry v.
birbirine değmek interosculate v.
birbirine karışmak interosculate v.
birbirine geçirmek interpale [obsolete] v.
birbirine dolanarak birleşmek intertex [obsolete] v.
birbirine dolamak intertex [obsolete] v.
birbirine bağlamak intertex [obsolete] v.
birbirine dolanmak intertwist v.
birbirine dolamak intertwist v.
birbirine dolaşmak intervolve v.
birbirine sarılmak intervolve v.
birbirine sarmak intervolve v.
birbirine dolamak intervolve v.
birbirine sarmak interwind v.
birbirine sarmak interwreathe v.
birbirine dolamak interwreathe v.
birbirine dolamak intort v.
birbirine bağlamak intricate v.
birbirine geçirmek inweave v.
birbirine geçmek pan v.
birbirine geçirmek pan v.
birbirine geçirmek pell-mell v.
(köleleri) birbirine bağlamak coffle v.
(kırıştırarak) birbirine yaklaştırmak contract v.
birbirine yaklaştırmak contract v.
(birbirine) itmek contrude v.
(birbirine) ittirmek contrude v.
birbirine yakınlaştırmak converge v.
(nesneleri) birbirine uydurmak coordinate v.
(kıyafetleri) birbirine uydurmak coordinate v.
zincirle birbirine bağlamak fetter v.
(kelime veya ifadeyi) harfleri birbirine yapışık olduğu için tek bir birim halinde yazmak flash v.
(taş yapının karşılıklı duvarları) birbirine yaklaştırmak gather v.
birbirine eşlik etmeyi bırakmak part v.
ince telle birbirine tutturmak seize v.
(birbirine) yaklaşmak serry v.
birbirine karışmak shug v.
birbirine yapıştırmak siamese v.
(hortum) birbirine geçirmek siamese v.
birbirine bastırmak crush v.
birbirine karışmak foul v.
birbirine girmek foul v.
(kıç istralyaları) birbirine bağlamak snake v.
birbirine girdirmek strapple v.
vücut bölümlerini birbirine sürtmek stridulate v.
birbirine karışmak commingle v.
birbirine … vermek exchange v.
birbirine girmiş in mesh adj.
birbirine geçen engaging adj.
birbirine bağlı interdependent adj.
birbirine benzer alike adj.
birbirine yakın close adj.
birbirine zıt incompatible adj.
birbirine bağlanmış leashed adj.
birbirine geçmiş lap streaked adj.
birbirine geçmiş lap straked adj.
birbirine dolanmış raddled adj.
birbirine çok yakın dikilmiş (bitkiler) thickset adj.
birbirine zıt hisleri olan ambivalent adj.
birbirine uymayan dissociable adj.
birbirine bağlı olan interdependent adj.
birbirine bağlanmış interconnected adj.
birbirine bağlı olmayan unconnected adj.
birbirine karışmış (ip vb) foul adj.
birbirine benzemeyen unlike adj.
birbirine geçirilmiş enlaced adj.
birbirine geçmiş raddled adj.
birbirine dolaşmış embrangled adj.
birbirine uymayan incompatible adj.
birbirine bağlanan interconnected adj.
birbirine kenetli interlocking adj.
birbirine paralel olmayan skew adj.
birbirine karışan confluent adj.
birbirine bağlı solid adj.
birbirine akarak birleşen (akarsu vb) confluent adj.
birbirine geçmiş intertangled adj.
birbirine bağlı allied adj.
birbirine tamamen benzeyen twin adj.
birbirine uygun consentaneous adj.
birbirine benzer kindred adj.
birbirine bağlı concomitant adj.
birbirine bağlı interconnected adj.
birbirine paralel gitmeyen out of sync adj.
birbirine geçmiş locked adj.
birbirine karışan intermingling adj.
birbirine akan interfluent adj.
birbirine bağlı interconnecting adj.
birbirine uymayan mismatched adj.
birbirine geçen imbricative adj.
birbirine komşu adjacent adj.
birbirine geçmiş engaged adj.
yürürken dizleri birbirine çarpan knock-kneed adj.
birbirine bağlı close-knit adj.
birbirine bağımlı interdependent adj.
birbirine girmiş kinky adj.
birbirine karışmış intermingled adj.
birbirine karışmış (ırk vb) miscegenated adj.
birbirine dolaşmış intertwined adj.
birbirine bağımlı mutualist adj.
birbirine karışmış interwoven adj.
(birbirine) ters düşen running counter adj.
terasları ve bahçeleri birbirine bitişik back-to-back adj.
birbirine benzer after one adj.
parçaları birbirine kaynaştırılarak yapılmış (mücevher) reconstructed adj.
birbirine olan relative adj.
birbirine yakın ekilmiş thick-sown adj.
topuk ve ayak parmakları birbirine vurularak yapılan (dans) toe-and-heel adj.
birbirine sıkı sıkıya bağlı umbilical adj.
birbirine yapışık gibi umbilical adj.