upset - Turc Anglais Dictionnaire

upset

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "upset" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 92 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
upset v. keyfini kaçırmak
Let's not do anything that might upset Tom.
Tom'un keyfini kaçırabilecek bir şey yapmayalım.

More Sentences
upset v. üzmek
I am quite upset at the way the oral amendment was bounced.
Sözlü değişiklik önergesinin geri çevrilme şekli beni oldukça üzdü.

More Sentences
upset adj. üzgün
And now you’re upset because he only wants to hook up with you.
Ve şimdi üzgünsün çünkü o sadece seninle takılmak istiyor.

More Sentences
General
upset v. altüst etmek
It is also clear from the text that war can upset the best-laid plans.
Metinden de anlaşılacağı üzere savaş en iyi planları bile altüst edebilir.

More Sentences
upset v. allak bullak etmek
The office has been topsy-turvy since the merger upset everything.
Birleşme her şeyi allak bullak ettiğinden beri ofis alt üst oldu.

More Sentences
upset v. bozulmak
I don't want him to get upset.
Bozulmasını istemiyorum.

More Sentences
upset v. bozmak
This is something that will not unravel anything, nor will it upset balances in the final outcome.
Bu, hiçbir şeyi çözmeyecek ya da nihai sonuçtaki dengeleri bozmayacak bir şeydir.

More Sentences
upset v. üzülmek
When there are obstacles it’s easy to get upset and lose confidence.
Engeller olduğunda üzülmek ve güveninizi kaybetmek kolaydır.

More Sentences
upset v. düzenini bozmak
The great upsetter cannot upset his own order.
Büyük bozguncu kendi düzenini bozamaz.

More Sentences
upset v. bulandırmak
What she ate gave her an upset stomach.
Yediği şey midesini bulandırdı.

More Sentences
upset v. bulanmak
My stomach is upset.
Midem bulanıyor.

More Sentences
upset adj. sinirli
Tom was sad and upset.
Tom üzgün ve sinirliydi.

More Sentences
upset adj. mutsuz
Tom is a little upset.
Tom biraz mutsuz.

More Sentences
upset adj. kızgın
Why are you so upset with her?
Neden ona bu kadar kızgınsınız?

More Sentences
upset adj. üzgün
And now you're upset because he only wants to hook up with you.
Ve şimdi üzgünsün çünkü o sadece seninle takılmak istiyor.

More Sentences
upset adj. rahatsız
Tom had an upset stomach.
Tom'un midesi rahatsızdı.

More Sentences
upset n. bozukluk
upset n. bozgun
upset n. bozulma
upset n. devrilme
upset n. alabora olma
upset n. altüst olma
upset n. beklenmedik yenilgi
upset n. karışıklık
upset n. devirme
upset n. yenilgi
upset n. üzme
upset n. üzülme
upset n. hezimet
upset n. hazımsızlık
upset n. dövülmüş şey
upset v. bozmak (mideyi)
upset v. sinirlendirmek
upset v. devrilmek
upset v. huylandırmak
upset v. dövmek
upset v. kahretmek
upset v. alabora etmek
upset v. şişirmek
upset v. yenmek (favori rakibi)
upset v. berbat etmek
upset v. devirmek
upset v. başaşağı çevirmek
upset v. kızdırmak
upset v. (midesine) dokunmak
upset v. (midesini) bulandırmak
upset v. canını sıkmak
upset v. sinirlendirmek
upset v. kızdırmak
upset v. bozguna uğratmak
upset v. işleyişini bozmak
upset v. sırasını bozmak
upset v. çok duygulandırmak
upset v. geçersiz kılmak
upset adj. bozulmuş
upset adj. devrilmiş
upset adj. altüst olmuş
upset adj. bozuk
upset adj. üzüntülü
upset adj. bulanmış
upset adj. bozuk (mide)
upset adj. düzensiz
upset adj. intizamsız
upset adj. altüst olmuş
upset adj. karman çorman
upset adj. karmakarışık
upset adj. karışık
upset adj. bozuk (mide)
upset adj. bozulmuş (mide)
upset adj. dik
upset adj. yenilmiş
upset adj. yıkılmış
upset adj. mağlup
upset adj. dağınık
upset adj. sıkıntılı
Irregular Verb
upset v. upset - upset
Technical
upset n. çökertme
upset n. kızgın madeni çekiçle döverek çapını büyütme
upset n. dövme aleti
upset n. maden dövme kalıbı
upset n. dövme parça
upset n. çubuğun dövülmüş kısmı
upset v. dövmek
upset v. demire şekil vermek
upset v. demiri döverek kalınlaştırmak
upset v. kızgın madeni çekiçle döverek çapını büyütmek
upset adj. şişik
upset adj. yığma
Mechanic
upset n. çökertme
upset adj. yığma
Automotive
upset n. çekiçleyerek çap büyütme
Hunting
upset n. kurşunun ateş edilince genleşmesi

Sens de "upset" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 115 résultat(s)

Anglais Turc
General
upset stomach n. mide bozulması
What she ate gave her an upset stomach.
Yedikleri midesini bozmuştu.

More Sentences
be upset v. üzgün olmak
Tom knew that Mary was upset.
Tom Mary'nin üzgün olduğunu biliyordu.

More Sentences
(plans etc) to be upset v. altüst olmak
Tom is going to be upset if Mary doesn't do that.
Mary onu yapmazsa Tom altüst olacak.

More Sentences
upset the balances v. dengeleri bozmak
Sometimes a single file can upset the balance.
Bazen tek bir dosya dengeyi bozabilir.

More Sentences
be upset v. üzülmek
Tom will be upset.
Tom üzülecek.

More Sentences
Speaking
don't be upset expr. üzülme
Don't be upset.
Üzülme.

More Sentences
you look upset expr. üzgün görünüyorsun
You look upset.
Üzgün görünüyorsun.

More Sentences
Medical
stomach upset n. mide rahatsızlığı
These types of drugs can cause stomach upset.
Bu tür ilaçlar mide rahatsızlığına neden olabilir.

More Sentences
General
stomach upset n. mide bozukluğu
a stomach upset n. mide bozukluğu
upset stomach n. mide fesadı
a nervous upset n. asap bozukluğu
upset end n. şişirilmiş uç
be upset v. alabora olmak
be upset v. altüst olmak
be very upset v. sinirleri altüst olmak
get upset v. huylanmak
be upset v. sinirli olmak
upset a vase v. vazoyu devirmek
be upset v. bozuk olmak (mide)
be upset v. yenilmek (favori rakip)
be upset v. ekşimek
be upset v. ekşimek (mide)
upset one's stomach v. midesini bozmak
be upset v. asabı bozulmak
be very much upset by someone v. çok üzülmek
make upset v. moral bozmak
upset the balance of the nature v. doğanın dengesini bozmak
upset the natural balance v. doğal dengeyi bozmak
upset the nature's balance v. doğanın dengesini bozmak
upset the applecart v. pişmiş aşa soğuk su katmak
upset the applecart v. bir çuval inciri berbat etmek
upset the apple-cart v. pişmiş aşa su katmak
be upset v. allak bullak olmak
make upset v. üzüntüye neden olmak
upset oneself v. kendini üzmek
upset someone's stomach v. midesine kötü gelmek
upset somebody accidentally v. birini yanlışlıkla üzmek
not upset v. üzmemek
get a little upset v. biraz üzülmek
be upset with v. birine kızgın olmak
not worth getting upset over adj. üzülmeye değmez
Phrases
are you upset with me? expr. bana kızgın mısın?
Proverb
a little stone may upset a large cart ummadık taş baş yarar
Colloquial
upset about v. -den dolayı üzgün olmak
let them be upset expr. bırak üzülsünler
Idioms
upset the apple-cart v. bir planı bozmak
upset the apple-cart v. bir çuval inciri berbat etmek
upset the applecart v. pişmiş aşa su katmak
upset the applecart v. bir şeyi mahvetmek/içine etmek
get upset over the least little thing v. en ufak/küçük şeye bile üzülmek
upset someone's plans v. planlarını bozmak
be rather upset/angry v. oldukça üzgün/kızgın olmak
upset the apple cart v. bir planı/birinin planını suya düşürmek
upset the apple cart v. bir planı/birinin planını bozmak
upset the apple cart v. bir çuval inciri berbat etmek
upset the apple cart v. bir şeyin işleyişini/düzenini bozmak
upset somebody's apple cart v. bir şeyin işleyişini/düzenini bozmak
upset somebody's apple cart v. bir planı/birinin planını bozmak
upset somebody's apple cart v. bir planı/birinin planını suya düşürmek
upset somebody's apple cart v. bir çuval inciri berbat etmek
upset (one's) applecart v. (birinin) planlarına karışmak
upset (one's) applecart v. (birinin) planlarını bozmak
upset (one's) applecart v. (birinin) planlarını mahvetmek
upset plans v. planlarını altüst etmek
upset plans v. planlarını bozmak
upset (one's) applecart v. (birinin) olanlarını altüst etmek
a little stone can upset a large cart expr. ummadık taş baş yarar
you upset the applecart expr. bir çuval inciri berbat ettin
Speaking
I feel so upset expr. kendimi çok mutsuz hissediyorum
don't upset the apple-cart expr. sisteme karşı gelme
don't upset me expr. üzme beni
would I ever upset you? expr. hiç seni üzer miyim?
don't upset yourself expr. kendini üzme
you'd better not upset me expr. canımı sıkmazsan iyi olur
you'd better not upset me expr. beni üzmesen iyi olur
I don't want to upset you expr. seni üzmek istemiyorum
I don't want to upset you, but expr. seni üzmek istemem, ancak
what news recently upset you? expr. son zamanlarda hangi haber sizi üzdü?
what are you getting so upset for? expr. neden bu kadar sinirleniyorsun ki?
what are you getting so upset for? expr. niçin bu kadar kızıyorsun ki?
what are you getting so upset for? expr. niye bu kadar sinirleniyorsun ki?
what are you getting so upset for? expr. neden bu kadar kızıyorsun ki?
what are you getting so upset for? expr. niye bu kadar kızıyorsun ki?
what are you getting so upset for? expr. niçin bu kadar sinirleniyorsun ki?
did he sound upset? expr. sesi üzgün müydü?
it wasn't my intention to upset you expr. niyetim sizi üzmek değildi
you don't have to be upset expr. üzülmene gerek yok
you don't have to be upset expr. üzülmenize gerek yok
I've upset you expr. sizi üzdüm
I have never been this upset expr. hiç bu kadar üzgün olmamıştım
I didn't wanna upset you expr. seni üzmek istememiştim
don't be upset expr. moralini bozma
when I'm upset expr. üzgünken
when you're upset expr. üzgünken
nothing could upset me expr. beni̇ hiçbir şey üzemezdi̇
you make me very upset expr. beni çok üzüyorsun
you really make me upset expr. beni çok üzüyorsun
I didn't mean to upset you expr. niyetim sizi üzmek değildi
I've upset you expr. seni üzdüm
Trade/Economic
upset price n. açık artırmada satıcının koyduğu asgari fiyat
upset price n. asgari fiyat
upset price n. asgari satış fiyatı
upset price n. müzayede taban fiyatı
Law
upset the conviction v. hükmü/kararı bozmak
Technical
upset forging n. açık kalıpla yığarak dövme
upset test n. şişirme deneyi
upset forging n. şişirme dövmesi
hot-upset forging n. sıcak dövme
upset welding n. basınçlı alın kaynağı
Mechanic
upset forging n. açık kalıpla yığarak dövme
upset forging n. şişirme
Automotive
upset forging n. yığma dövme
Gastronomy
stomach upset n. mide bulantısı
Slang
get very upset at something v. bir şeye çok sinirlenmek