1 |
board |
tahta |
n. |
|
- Stick a notice on the board.
- Tahtaya bir not yapıştırın.
- He drove a nail into the board.
- Tahtaya bir çivi çaktı.
- The instructor writes on the board.
- Eğitmen tahtaya yazı yazıyor.
- The teacher is writing something on the board.
- Öğretmen tahtaya bir şeyler yazıyor.
- The instructor writes on the board.
- Eğitmen tahtaya yazıyor.
- The teacher writes on the board.
- Öğretmen tahtaya yazı yazıyor.
- The boy was asked to solve a chemical equation on the board.
- Oğlanın tahta üzerinde bir kimyasal denklemi çözmesi istendi.
- Tom measured the length of the board.
- Tom tahtanın uzunluğunu ölçtü.
- I ordered a new cutting board from a catalog.
- Katalogdan yeni bir kesme tahtası ısmarladım.
- I ordered a new cutting board from a catalog.
- Bir katalogdan yeni bir kesme tahtası sipariş ettim.
- Tom bought a new cutting board for Mary's kitchen.
- Tom, Mary'nin mutfağı için yeni bir kesme tahtası aldı.
- Tom bought a new cutting board for Mary's kitchen.
- Tom, Mary'nin mutfağı için yeni bir kesme tahtası satın aldı.
- Tom was the owner of the only swimming pool in the city that had a diving board.
- Tom, şehirde dalış tahtası olan tek yüzme havuzunun sahibiydi.
- Tom dove off the diving board.
- Tom dalış tahtasından atladı.
- We were both afraid to jump off the diving board.
- İkimiz de dalış tahtasından atlamaya korkuyorduk.
- Drive the nail into the board.
- Çiviyi tahtaya çak.
- He drove a nail into the board.
- O, tahtaya bir çivi çaktı.
- Stick a notice on the board.
- Tahtaya bir not yapıştır.
- The teacher writes on the board.
- Öğretmen tahtaya yazıyor.
- Tom wrote his name on the white board.
- Tom adını beyaz tahtaya yazdı.
- The broken window was boarded up.
- Kırık pencere tahtayla kapatılmıştı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
- Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- I don't play chess well, on the board or not.
- Tahtada olsun ya da olmasın iyi satranç oynayamıyorum.
- I don't play chess well, on the board or not.
- Satrancı iyi oynayamam, tahtada ya da değil.
- The teacher is writing something on the board.
- Öğretmen tahtada bir şeyler yazıyor.
- Would you demonstrate the next problem at the board?
- Bir sonraki problemi tahtada gösterir misiniz?
- The boy was asked to solve a chemical equation on the board.
- Çocuktan tahtadaki bir kimyasal denklemi çözmesi istendi.
- Tom pulled the nail out of the board with a crowbar.
- Tom levyeyle tahtadaki çiviyi çıkardı.
- Tom pulled the nail out of the board with a crowbar.
- Tom levye ile çiviyi tahtadan çıkardı.
- Tom pulled the nail out of the board.
- Tom çiviyi tahtadan çıkardı.
- I need a hammer to nail the boards.
- Tahtaları çakmak için çekiç lazım.
- Go is played on the points of the board, not on the squares.
- Go tahtanın noktaları üzerinde oynanır, kareler üzerinde değil.
- The professor is in front of the board.
- Profesör tahtanın önündedir.
- The professor is in front of the board.
- Profesör tahtanın önünde.
- I bought a new cutting board.
- Yeni bir kesme tahtası aldım.
- I ordered a new cutting board from a catalog.
- Katalogdan yeni bir ekmek tahtası sipariş ettim.
- How thick is the board?
- Tahta ne kadar kalın?
- The board is about two meters long.
- Tahta yaklaşık iki metre uzunluğunda.
- The board is about two meters long.
- Tahta yaklaşık iki metre uzunluğundadır.
- The board is behind the professor.
- Tahta profesörün arkasındadır.
- The board is behind the professor.
- Tahta profesörün arkasında.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
- Balıkçı yüzen bir tahta sayesinde kendini kurtardı.
- Tom wrote his name on the white board.
- Tom beyaz tahta üzerine adını yazdı.
Show More (40)
|
2 |
board |
binmek |
v. |
|
- Surely this will not be the ark that immigrants are waiting to board?
- Göçmenlerin binmek için beklediği gemi kesinlikle bu olmayacak mı?
- This creates unjustified risks, including for airports in the EU at which passengers board these planes.
- Bu durum, yolcuların bu uçaklara bindiği AB'deki havaalanları da dahil olmak üzere haksız riskler yaratmaktadır.
- Tom and Mary boarded the train at five-thirty.
- Tom ve Mary trene beş buçukta bindiler.
- By mistake I boarded a train going in the opposite direction.
- Yanlışlıkla ters yöne giden bir trene bindim.
- It was the first time I boarded a helicopter.
- İlk defa bir helikoptere bindim.
- It was the first time I boarded a helicopter.
- İlk kez bir helikoptere bindim.
- What gate do I board at?
- Hangi kapıda bineceğim?
- What gate do I board at?
- Hangi kapıdan uçağa bineceğim?
- Please come on board.
- Lütfen binin.
- This is the first time I've ever boarded a plane.
- İlk kez bir uçağa biniyorum.
- Is it true that you boarded that plane?
- O uçağa bindiğin doğru mu?
- The soldiers and the survivors boarded the helicopter and left the island.
- Askerler ve sağ kalanlar helikoptere bindiler ve adayı terk ettiler.
- They boarded the wrong plane.
- Yanlış uçağa bindiler.
- They stepped on board the airplane.
- Uçağa bindiler.
- They were on board the same airplane.
- Onlar aynı uçağa bindiler.
- The plane we boarded was bound for San Francisco.
- Bindiğimiz uçak San Francisco'ya gidiyordu.
- Is it true that you boarded that plane?
- Senin o uçağa bindiğin doğru mu?
- The soldiers and the survivors boarded the helicopter and left the island.
- Askerler ve hayatta kalanlar helikoptere bindi ve adadan ayrıldı.
- He boarded a plane bound for Los Angeles.
- Los Angeles'a giden bir uçağa bindi.
- Tom boarded a bus bound for Boston.
- Tom Boston'a giden bir otobüse bindi.
- Tom boarded a train bound for Tokyo.
- Tom Tokyo'ya giden bir trene bindi.
- Tom boarded the airplane.
- Tom uçağa bindi.
- The bus was already in motion when he tried to board it.
- Binmeye çalıştığında otobüs çoktan hareket etmişti.
- Tom never boarded the plane.
- Tom uçağa hiç binmedi.
Show More (21)
|
3 |
board |
kurul |
n. |
|
- The board of directors is holding a meeting this afternoon.
- Yönetim kurulu bu öğleden sonra bir toplantı gerçekleştirecektir.
- You will notice in the White Paper that we have not been specific about the makeup of that board.
- Beyaz Kitap'ta bu kurulun yapısı hakkında net bir açıklama yapmadığımızı fark edeceksiniz.
- I do not expect that the board will have any function in directing the scientists how to do their work.
- Kurulun, bilim insanlarını işlerini nasıl yapacakları konusunda yönlendirmek gibi bir işlevi olmasını beklemiyorum.
- The second meeting of the Fund's board must take place in New York at the end of April.
- Fon kurulunun ikinci toplantısı Nisan ayı sonunda New York'ta yapılacaktır.
- The work is ongoing there and, as we all know, the board has been established.
- Orada çalışmalar devam ediyor ve hepimizin bildiği gibi kurul oluşturuldu.
- Other actors are trying to get seats on that board, so there is some pressure.
- Diğer aktörler de o kurulda yer almaya çalışıyor, yani biraz baskı var.
- We would not like to see a larger Health Fund board.
- Daha büyük bir Sağlık Fonu kurulu görmek istemeyiz.
- We would not like to see a larger Health Fund board.
- Daha geniş bir Sağlık Fonu kurulu görmek istemiyoruz.
- The Competition Board is the decision-making body of the institution.
- Rekabet Kurulu, kurumun karar alma organıdır.
- This Audit Progress Board will ensure effective and rigorous follow-up to internal audits.
- Denetim İlerleme Kurulu, iç denetimlerin etkin ve titiz bir şekilde takip edilmesini sağlayacaktır.
- Indeed, our amendments to the common position mean that a board can get fast-track approval in 14 days.
- Esasen ortak tutumda yaptığımız değişiklikler, bir kurulun 14 gün içinde hızlı onay alabileceği anlamına gelmektedir.
- We are calling for employers and employees to be given a seat on the board.
- İşverenlere ve çalışanlara kurulda bir koltuk verilmesi çağrısında bulunuyoruz.
- In addition to that, the food safety authority will have a board.
- Buna ek olarak, gıda güvenliği otoritesinin bir kurulu olacaktır.
- The board will hold its first meeting very soon on 18 September.
- Kurul ilk toplantısını çok yakında 18 Eylül'de gerçekleştirecek.
- Is there a company board?
- Bir şirket kurulu var mı?
- We have to appoint new members of the examining board.
- İnceleme kurulunun yeni üyelerini atamalıyız.
- We have to appoint new members of the examining board.
- Teftiş kuruluna yeni üyeler atamak zorundayız.
- The board gave unanimous approval.
- Kurul oy birliğiyle onay verdi.
- The board gave unanimous approval.
- Kurul oy birliği ile onay verdi.
Show More (16)
|
4 |
board |
yönetim kurulu |
n. |
|
- For too long, all eyes have been on the composition of the board and the differences of opinion on that score.
- Uzun zamandır gözler yönetim kurulunun yapısında ve bu konudaki görüş ayrılıklarındaydı.
- How, then, is a change in traditional male thinking to be effected in board rooms, for example?
- O halde, örneğin yönetim kurulu odalarında geleneksel erkek düşüncesinin değişmesi nasıl sağlanacaktır?
- I am referring to the use of majority voting across the board.
- Çoğunluk oylamasının yönetim kurulu genelinde kullanılmasından bahsediyorum.
- In this connection, the Board must have the company's continuity in mind.
- Bu bağlamda Yönetim Kurulu şirketin sürekliliğini göz önünde bulundurmalıdır.
- The Commission says it wants to retain its board seat.
- Komisyon, yönetim kurulu koltuğunu korumak istediğini söylüyor.
- There has to be agreement across the board, and we are working on this.
- Yönetim kurulu genelinde bir mutabakat olması gerekiyor ve biz de bunun üzerinde çalışıyoruz.
- A general agreement has been adopted on the board, the executive structure and so forth.
- Yönetim kurulu, icra yapısı ve benzeri konularda genel bir anlaşma kabul edilmiştir.
- Mike is the only man on the board.
- Mike yönetim kurulundaki tek erkek.
- Judy is the only woman on the board.
- Judy, yönetim kurulundaki tek kadın.
- Members of the board will meet for a concluding session on March 27, 2013.
- Yönetim kurulu üyeleri 27 Mart 2013 tarihinde kapanış oturumu için bir araya gelecekler.
- The board unanimously decided to appoint her as CEO.
- Yönetim Kurulu oy birliğiyle CEO olarak onu atamaya karar verdi.
- The board unanimously decided to appoint her as CEO.
- Yönetim kurulu oy birliğiyle onu CEO olarak atamaya karar verdi.
Show More (9)
|
5 |
board |
gemiye binmek |
v. |
|
- Go on board.
- Gemiye binin.
- To board the airship, press A.
- Hava gemisine binmek için A'ya basın.
- Have the tourists all gone on board?
- Turistlerin hepsi gemiye bindi mi?
- We went on board a ship.
- Biz bir gemiye bindik.
- We went on board a ship.
- Bir gemiye bindik.
- Have the tourists all gone on board?
- Bütün turistler gemiye bindiler mi?
- Please come on board.
- Lütfen gemiye binin.
- May I have permission to board this ship?
- Bu gemiye binmek için izin alabilir miyim?
Show More (5)
|
6 |
board |
pano |
n. |
|
- Our grades were announced on a board in the hall.
- Notlarımız salondaki bir panoda ilan edildi.
- Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
- Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli, elinde 'Birinci Raunt' yazılı bir pano tutan ring kızıydı.
- Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
- Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli ringin kızıydı ve elinde 'İlk tur' yazılı bir pano tutuyordu.
- The board is about two meters long.
- Pano yaklaşık iki metre uzunluğundadır.
- Overloaded power boards can be a fire hazard.
- Aşırı yüklenmiş güç panoları yangın tehlikesi yaratabilir.
- Tom measured the length of the board.
- Tom panonun boyunu ölçtü.
- Is there a company board?
- Şirket panosu var mı?
Show More (4)
|
7 |
board |
komisyon |
n. |
|
- I have just heard now that an audit progress board is going to be set up by the Commission.
- Komisyon tarafından bir denetim ilerleme kurulu oluşturulacağını şimdi duydum.
- The rapporteur has taken these concerns on board and the Commission certainly shares them.
- Raportör bu endişeleri dikkate almıştır ve Komisyon da bunları kesinlikle paylaşmaktadır.
- The Commission's proposal has not taken this on board.
- Komisyon'un teklifi bunu dikkate almamıştır.
- The Commission's proposal has not taken this on board.
- Komisyon'un önerisi bunu dikkate almamıştır.
- The Council also took on board the Commission's proposals relating to monitoring and safeguard clauses.
- Konsey ayrıca Komisyon'un izleme ve koruma hükümlerine ilişkin önerilerini de kabul etmiştir.
- The Council also took on board the Commission's proposals relating to monitoring and safeguard clauses.
- Konsey ayrıca Komisyon'un izleme ve koruma hükümlerine ilişkin önerilerini de dikkate almıştır.
Show More (3)
|
8 |
board |
(sörf) tahtası |
n. |
|
- He was so excited that he fell off his surfboard.
- O kadar heyecanlıydı ki sörf tahtasından düştü.
Show More (-2)
|
9 |
board |
binmek (vapura/trene/otobüse/uçağa) |
v. |
|
- We should be boarding the plane any minute now.
- Şu andan itibaren uçağa biniyor olmalıyız.
Show More (-2)
|
10 |
board |
kart |
n. |
|
- They needed to replace a circuit board on my computer.
- Bilgisayarımdaki bir devre kartını değiştirmeleri gerekiyordu.
Show More (-2)
|
11 |
board |
kereste |
n. |
|
- He carried the wooden boards up the ladder.
- Keresteleri merdivenden yukarı taşıdı.
Show More (-2)
|
12 |
board |
sunum tahtası |
n. |
|
- She carefully placed the cheese and grapes on a wooden board.
- Peynir ve üzümleri dikkatlice ahşap sunum tahtasının üzerine yerleştirdi.
Show More (-2)
|
13 |
board |
yanında kalmak |
v. |
|
- I boarded with a nice couple when I was in college.
- Üniversitedeyken hoş bir çiftin yanında kalmıştım.
Show More (-2)
|
14 |
board |
yatılı kalmak |
v. |
|
- He was barely old enough to board when he was sent away to school.
- Okula gönderildiğinde yatılı kalabilecek yaşta bile değildi.
Show More (-2)
|
15 |
board |
yemek |
n. |
|
- This rate includes room and board.
- Bu ücrete oda ve yemek de dahildir.
Show More (-2)
|