effort - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
effort çaba n.
  • You should make an effort to get along with your in-laws.
  • Kayınvalide ve kayınpederinizle iyi geçinmek için çaba göstermelisiniz.
  • Strenuous efforts have now been made to make up for lost time.
  • Kaybedilen zamanın telafi edilmesi için yoğun çaba sarf edilmektedir.
  • You said in your first reply that the interested parties will need to step up their efforts.
  • İlk cevabınızda ilgili tarafların çabalarını artırmaları gerektiğini söylemiştiniz.
Show More (756)
effort gayret n.
  • Beside this, efforts will still be needed in order to be compatible with the Community internal energy market.
  • Bunun yanında, Topluluk enerji iç pazarıyla uyum sağlamak için gayretlere hâlâ ihtiyaç olacaktır.
  • However further efforts are needed in terms of modernisation of the structures and staff training.
  • Ancak, yapıların modernleştirilmesi ve personel eğitimi konularında daha çok gayrete ihtiyaç vardır.
  • Some efforts have been made in that direction.
  • Bu yönde bazı gayretler sarf edilmiştir.
Show More (8)
effort çalışma n.
  • I shall be continuing the efforts we have begun.
  • Başlattığımız çalışmaları devam ettireceğim.
  • From there, you can adjust your marketing and sales efforts accordingly.
  • Buradan yola çıkarak pazarlama ve satış çalışmalarınızı buna göre ayarlayabilirsiniz.
  • From there, you can adjust your marketing and sales efforts accordingly.
  • Buradan itibaren tanıtım ve satış çalışmalarınızı buna göre düzenleyebiliriz.
Show More (6)
effort emek n.
  • In 2001, 55% of the European Union's blood products originated from donors who were remunerated for their effort.
  • 2001 yılında Avrupa Birliği'nin kan ürünlerinin %55'i emekleri karşılığında ücret alan bağışçılardan elde edilmiştir.
  • Thank you for your time and effort.
  • Zamanın ve emeğin için teşekkür ederim.
  • A considerable amount of time and effort have been spent already.
  • Önemli miktarda zaman ve emek zaten harcanmış durumda.
Show More (5)
effort efor n.
  • Building a house takes a lot of effort.
  • Ev inşa etmek çok fazla efor gerektirir.
  • I want us to examine all possible options on effort control.
  • Efor kontrolü konusunda mümkün olan tüm seçenekleri incelememizi istiyorum.
Show More (-1)
effort girişim n.
  • They failed in their efforts to boost sales.
  • Satışları artırma yönündeki girişimlerinde başarısız oldular.
Show More (-2)
effort eser n.
  • This book is his best effort to date.
  • Bu kitap, onun bugüne kadarki en iyi eseri.
Show More (-2)
effort çabalama n.
  • It's not worth the effort.
  • Çabalamaya değmez.
Show More (-2)