|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Phrases |
|
1 |
İfadeler |
as it is expr.
|
bu şekliyle |
|
I thought things would get better, but as it is, they are getting worse.
İşlerin daha iyi olacağını düşündüm ama bu şekliyle daha kötü oluyorlar.
More Sentences
|
2 |
İfadeler |
whatever it is expr.
|
her ne ise |
|
Whatever it is, I'd like to know what Sami wants.
Her ne ise, Sami'nin ne istediğini bilmek istiyorum.
More Sentences
|
3 |
İfadeler |
unless (it is) necessary expr.
|
gerekmedikçe |
|
We do not use force unless necessary.
Gerekmedikçe güç kullanmıyoruz.
More Sentences
|
4 |
İfadeler |
as it is expr.
|
zaten |
|
No one can talk their way out of that one, because we know that two years are tight enough as it is.
Kimse bundan kaçamaz çünkü iki yılın zaten yeterince sıkışık olduğunu biliyoruz.
More Sentences
|
Colloquial |
|
5 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne istiyorsun? |
|
What is it you want?
Ne istiyorsun?
More Sentences
|
6 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne oldu? |
|
What is it this time?
Bu sefer ne oldu?
More Sentences
|
7 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
işte orada |
|
There it is.
İşte orada.
More Sentences
|
8 |
Konuşma Dili |
(it is) (one's) pleasure expr.
|
(biri için) bir zevk |
|
It will be a pleasure for me to send the code of practice to the minister.
Uygulama kurallarını Sayın Bakana göndermek benim için bir zevk olacaktır.
More Sentences
|
9 |
Konuşma Dili |
(it is) (one's) pleasure expr.
|
zevkle |
|
We should not do that with any pleasure, but there are limits.
Bunu zevkle yapmamalıyız, ancak bunun da bir sınırı var.
More Sentences
|
Speaking |
|
10 |
Konuşma |
it is obvious expr.
|
aşikardır |
|
It is obvious that these receive weapons from the Sudanese army itself.
Bunların bizzat Sudan ordusundan silah aldıkları aşikârdır.
More Sentences
|
11 |
Konuşma |
it is over expr.
|
bitti |
|
It is over, and it is unfair to keep reminding Slovakia of it.
Bitti ve Slovakya'ya bunu hatırlatmaya devam etmek haksızlık olur.
More Sentences
|
12 |
Konuşma |
is it you? expr.
|
bu sen misin? |
|
Is it you?
Bu sen misin?
More Sentences
|
13 |
Konuşma |
whose is it? expr.
|
bu kimin? |
|
Whose is it?
Bu kimin?
More Sentences
|
General |
|
14 |
Genel |
maintain that it is so f.
|
böyledir diye iddia etmek |
|
15 |
Genel |
approve as it is f.
|
aynen onamak |
|
16 |
Genel |
dress as if it is summer f.
|
baharı başına vurmak |
|
17 |
Genel |
ask what it is f.
|
ne olduğunu sormak |
|
18 |
Genel |
give an impression that it is an act of terror/terrorism f.
|
terör süsü vermek |
|
19 |
Genel |
open the door to see who it is f.
|
kim olduğunu öğrenmek için kapıyı açmak |
|
20 |
Genel |
pay more for something than it is really worth f.
|
bir şeye gerçek değerinden fazla ödemek |
|
|
21 |
Genel |
pay more for something than it is really worth f.
|
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek |
|
22 |
Genel |
accept the world the way it is f.
|
dünyayı olduğu gibi kabullenmek |
|
23 |
Genel |
give credit where it is due f.
|
hakkını vermek |
|
24 |
Genel |
give credit where it is due f.
|
hakkını teslim etmek |
|
25 |
Genel |
such as it is zf.
|
her nasılsa |
|
26 |
Genel |
as it is said zf.
|
söylenildiği gibi |
|
27 |
Genel |
as it is zf.
|
aynıyla |
|
28 |
Genel |
as it is zf.
|
bu durumda |
|
29 |
Genel |
as it is understood zf.
|
anlaşıldığı üzere |
|
30 |
Genel |
as it is understood zf.
|
anlaşılacağı üzere |
|
31 |
Genel |
as it is understood zf.
|
anlaşılacağı gibi |
|
32 |
Genel |
for whatever reason it is zf.
|
her ne sebeple olursa olsun |
|
33 |
Genel |
no matter how…it is zf.
|
ne kadar olursa olsun |
|
34 |
Genel |
when it is considered zf.
|
dikkate alındığında |
|
35 |
Genel |
as it is expected zf.
|
beklendiği gibi |
|
36 |
Genel |
when it is considered zf.
|
düşünüldüğünde |
|
37 |
Genel |
as it is expected zf.
|
beklendiği üzre |
|
38 |
Genel |
as it is expected zf.
|
beklendiği üzere |
|
39 |
Genel |
when it is taken into consideration zf.
|
dikkate alındığında |
|
40 |
Genel |
there it is ünl.
|
bütün mesele burada |
|
|
41 |
Genel |
there it is ünl.
|
gerçek bu |
|
42 |
Genel |
there it is ünl.
|
durum böyle |
|
Phrases |
|
43 |
İfadeler |
as it is seen i.
|
anlaşılacağı gibi |
|
44 |
İfadeler |
it is an undeniable fact that expr.
|
inkar edilemez bir gerçektir ki |
|
45 |
İfadeler |
it is understood that expr.
|
anlaşılıyor ki |
|
46 |
İfadeler |
it is clear that expr.
|
açıktır ki |
|
47 |
İfadeler |
as it is seen expr.
|
anlaşılacağı üzere |
|
48 |
İfadeler |
as it is seen expr.
|
anlaşıldığı üzere |
|
49 |
İfadeler |
as it is explained in detail expr.
|
ayrıntılı olarak açıklandığı üzere |
|
50 |
İfadeler |
it is not rocket science expr.
|
atla deve değil |
|
51 |
İfadeler |
It is harder to crack a prejudice than an atom expr.
|
bir önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan zordur |
|
52 |
İfadeler |
it is apparent that expr.
|
belli ki |
|
53 |
İfadeler |
it is obvious that expr.
|
belli ki |
|
54 |
İfadeler |
the greatest enemy of knowledge is not ignorance, it is the illusion of knowledge. expr.
|
bilginin en büyük düşmanı cehalet değil, bilgi yanılsamadır |
|
55 |
İfadeler |
it is a fate much worse than death expr.
|
bu ölümden çok daha beter bir kader |
|
56 |
İfadeler |
it is an understanding thing that expr.
|
bilinen bir şeydir ki |
|
57 |
İfadeler |
of which it is a part expr.
|
bir parçası olduğu |
|
58 |
İfadeler |
when it is thought expr.
|
düşünülünce |
|
59 |
İfadeler |
it is worthy of note that expr.
|
dikkate değer ki |
|
60 |
İfadeler |
when it is taken into account expr.
|
dikkate alındığında |
|
61 |
İfadeler |
when it is thought expr.
|
düşünüldüğünde |
|
62 |
İfadeler |
it is not long now before expr.
|
çok değil kısa zaman önce |
|
63 |
İfadeler |
as it is (has been) mentioned earlier/before expr.
|
daha önceden bahsedildiği üzere |
|
64 |
İfadeler |
when it is taken into account expr.
|
düşünüldüğünde |
|
65 |
İfadeler |
it is worth noting that expr.
|
dikkat edilmesi gereken husus |
|
66 |
İfadeler |
it is more common to see expr.
|
daha yaygın görülür |
|
67 |
İfadeler |
worth of a thing is what it will bring expr.
|
değeri ederi (piyasa karşılığı) kadardır |
|
68 |
İfadeler |
if it is necessary expr.
|
gerekli görüldüğü takdirde |
|
69 |
İfadeler |
everything is what it is expr.
|
her şey ne ise odur |
|
70 |
İfadeler |
it is attached expr.
|
ekte yer almaktadır |
|
71 |
İfadeler |
such as it is expr.
|
hiç bir anlamı/değeri olmamasına rağmen |
|
72 |
İfadeler |
nothing is as it seems expr.
|
hiçbir şey göründüğü gibi değildir |
|
73 |
İfadeler |
nothing is as it appears expr.
|
hiçbir şey göründüğü gibi değildir |
|
74 |
İfadeler |
as it is in real life expr.
|
gerçekte olduğu gibi |
|
75 |
İfadeler |
it is unquestionable that expr.
|
hiç kuşku yok ki |
|
76 |
İfadeler |
it is understood that expr.
|
görünüyor ki |
|
77 |
İfadeler |
unless (it is) needed expr.
|
gerekmedikçe |
|
78 |
İfadeler |
as it is seen expr.
|
görüldüğü üzere |
|
79 |
İfadeler |
it is a fact accepted by everybody that expr.
|
herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir ki |
|
80 |
İfadeler |
as it is in real life expr.
|
gerçek hayatta olduğu gibi |
|
|
81 |
İfadeler |
it is enclosed expr.
|
ekte yer almaktadır |
|
82 |
İfadeler |
it is accepted by everybody that expr.
|
hekes tarafından kabul edilmektedir ki |
|
83 |
İfadeler |
for whatever reason it is expr.
|
hangi nedenden ötürü olursa olsun |
|
84 |
İfadeler |
it is accepted by everybody that expr.
|
herkes tarafından kabul edilmektedir ki |
|
85 |
İfadeler |
it is believed that expr.
|
inanılmaktadır ki |
|
86 |
İfadeler |
for what it is worth expr.
|
işine yarar mı bilmiyorum ama |
|
87 |
İfadeler |
the long and the short of it is this! expr.
|
işin gerçeği bu! |
|
88 |
İfadeler |
as it is well known expr.
|
iyi bilindiği üzere |
|
89 |
İfadeler |
as it is well known expr.
|
iyi bilindiği gibi |
|
90 |
İfadeler |
it is far from impossible expr.
|
imkansız değil |
|
91 |
İfadeler |
it is worth noting that expr.
|
ilginç bir nokta |
|
92 |
İfadeler |
it is quite clear expr.
|
oldukça açıktır ki |
|
93 |
İfadeler |
it is useless to flog a dead horse expr.
|
olmayacak duaya amin demek |
|
94 |
İfadeler |
it is crucial to state that expr.
|
önemle belirtmek gerekir ki |
|
95 |
İfadeler |
while it is light expr.
|
ortalık kararmadan |
|
96 |
İfadeler |
it is quite obvious expr.
|
oldukça açıktır ki |
|
97 |
İfadeler |
it is foreseen that expr.
|
öngörülmektedir |
|
98 |
İfadeler |
it is quite on the cards that expr.
|
mümkündür ki |
|
99 |
İfadeler |
it is quite apparent expr.
|
oldukça açıktır ki |
|
100 |
İfadeler |
it is likely that expr.
|
olasıdır ki |
|
101 |
İfadeler |
it is quite obvious that expr.
|
kesindir ki |
|
102 |
İfadeler |
it is likely that expr.
|
muhtemeldir ki |
|
103 |
İfadeler |
there it is! expr.
|
na |
|
104 |
İfadeler |
such as it is expr.
|
kötü veya değersiz olmakla beraber |
|
105 |
İfadeler |
it is quite on the cards that expr.
|
olabilir ki |
|
106 |
İfadeler |
as it is seen in the figure expr.
|
şekilde görüldüğü üzere |
|
107 |
İfadeler |
as it is shown in the figure expr.
|
şekilde gösterildiği üzere |
|
108 |
İfadeler |
as (it is) now expr.
|
şimdiki gibi |
|
109 |
İfadeler |
as it is now expr.
|
şimdi olduğu gibi |
|
110 |
İfadeler |
it is surely beyond doubt that expr.
|
şüphesiz ki |
|
111 |
İfadeler |
such as it is expr.
|
pek değeri olmasa da |
|
112 |
İfadeler |
the joke of it is that expr.
|
tuhafı şu ki |
|
113 |
İfadeler |
it is clear that expr.
|
...(olduğu) açıktır |
|
114 |
İfadeler |
it is unfortunate that I must inform you expr.
|
üzülerek belirtmek durumundayım ki |
|
115 |
İfadeler |
it is not too much to say that expr.
|
...dığını söylemek abartı değildir |
|
116 |
İfadeler |
it is about time expr.
|
(birşeyi yapmanın) tam zamanı |
|
117 |
İfadeler |
it is unfortunate that I have to inform you expr.
|
üzülerek belirtmek durumundayım ki |
|
118 |
İfadeler |
it is time to expr.
|
vakti geldi |
|
119 |
İfadeler |
it is to be regretted that expr.
|
yazık ki |
|
120 |
İfadeler |
if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
|
görünen köy kılavuz istemez |
|
121 |
İfadeler |
if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
|
aşikar |
|
122 |
İfadeler |
if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
|
her şey ortada |
|
123 |
İfadeler |
it is easy to find a stick to beat a dog expr.
|
savunmasız birine/bir şeye saldırmak kolay |
|
124 |
İfadeler |
it is easy to find a stick to beat a dog expr.
|
sahipsiz/korumasız kişileri ezmek kolay |
|
125 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
başka türlü bir şey/biri |
|
126 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
olağanüstü bir şey/biri |
|
127 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
harika bir şey/biri |
|
128 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
özel bir şey/biri |
|
129 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
sıradışı bir şey/biri |
|
130 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
harikulade bir şey/biri |
|
131 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
görülmemiş bir şey/biri |
|
132 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
acayip bir şey/biri |
|
133 |
İfadeler |
he/she/it is something else expr.
|
eşi benzeri olmayan bir şey/biri |
|
134 |
İfadeler |
like (or as if) it is going out of fashion (or style expr.
|
büyük miktarlarda |
|
135 |
İfadeler |
like (or as if) it is going out of fashion (or style expr.
|
sınırsızca |
|
136 |
İfadeler |
It is what it is expr.
|
olan oldu artık |
|
137 |
İfadeler |
It is what it is expr.
|
durum bu |
|
138 |
İfadeler |
there is something behind it all expr.
|
işin içinde iş var |
|
139 |
İfadeler |
for what it is expr.
|
olduğu haliyle |
|
Proverb |
|
140 |
Atasözü |
it is an ill wind that blows no good
|
her işte bir hayır vardır |
|
141 |
Atasözü |
cross the stream where it is shallowest
|
kolayına bakmak |
|
142 |
Atasözü |
cross the stream where it is shallowest
|
işleri mümkün olan en kolay yoldan yapmak |
|
143 |
Atasözü |
it is easier to tear down than to build up
|
tahrip tamirden kolaydır |
|
144 |
Atasözü |
it is easier to tear down than to build up
|
yıkmak yapmaktan daha kolaydır |
|
145 |
Atasözü |
it is easy to be wise after the event
|
teker kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur |
|
146 |
Atasözü |
it is not work that kills but worry
|
insanı iş değil stres yorar |
|
147 |
Atasözü |
it is not work that kills but worry
|
insanı iş değil endişe öldürür |
|
148 |
Atasözü |
It is better to travel hopefully than to arrive
|
göle giden yol gölden daha güzeldir |
|
149 |
Atasözü |
It is better to travel hopefully than to arrive
|
geleceği düşünmektense bugünün tadını çıkar |
|
150 |
Atasözü |
it is better to wear out than to rust out
|
yıpranmak paslanmaktan daha iyidir |
|
151 |
Atasözü |
it is better to give than to receive
|
vermek almaktan daha iyidir |
|
152 |
Atasözü |
it is better to give than to receive
|
vermek almaktan daha kutsaldır |
|
153 |
Atasözü |
it is better to be born lucky than rich
|
şanslı doğmak zengin doğmaktan daha iyidir |
|
154 |
Atasözü |
it is more blessed to give than to receive
|
vermek almaktan daha iyidir |
|
155 |
Atasözü |
it is more blessed to give than to receive
|
vermek almaktan daha kutsaldır |
|
156 |
Atasözü |
it is a poor heart that never rejoices
|
üzgün olmayı alışkanlık edinenler bile her zaman üzgün olamaz |
|
157 |
Atasözü |
it is a sad heart that never rejoices
|
üzgün olmayı alışkanlık edinenler bile her zaman üzgün olamaz |
|
158 |
Atasözü |
it is a long lane that has no turning
|
bu da geçer anlamında bir atasözü |
|
159 |
Atasözü |
it is better to have loved and lost than never to have lost at all
|
sevip de kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir |
|
160 |
Atasözü |
it is never too late to learn
|
öğrenmenin yaşı yok |
|
161 |
Atasözü |
it is never too late to learn
|
öğrenmenin yaşı yoktur |
|
162 |
Atasözü |
it is better to have loved and lost than never to have loved at all
|
sevip de kaybetmek sevmemiş olmaktan iyidir |
|
163 |
Atasözü |
it is better to have loved and lost than never to have loved at all
|
sevip de kaybetmiş olmak hiç sevmemiş olmaktan iyidir |
|
164 |
Atasözü |
it is better to light a candle than to curse the darkness
|
karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak |
|
165 |
Atasözü |
whether a thing is worth doing or not really depends on how you look at it
|
bir şeyin yapmaya değer olup olmadığı ona nasıl baktığına bağlıdır |
|
166 |
Atasözü |
worth of a thing is what it will bring
|
ederi, gideri (piyasası) kadardır |
|
167 |
Atasözü |
it is easy to be wise after the event
|
araba devrilince yol gösteren çok olur |
|
168 |
Atasözü |
it looks like a duck and swims like a duck, then it is a duck
|
görünen köy kılavuz istemez |
|
169 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
alçak eşek binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay |
|
170 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
alçacık eşeğe herkes biner |
|
171 |
Atasözü |
it is a wise child that knows its own father
|
babanın kim olduğundan asla emin olamazsın |
|
172 |
Atasözü |
it is a wise child that knows its own father
|
çocuğun akıllısı tanır babasını |
|
173 |
Atasözü |
it is a wise child that knows its own father
|
kişinin gerçek babasını kesin olarak bilmesi zordur |
|
174 |
Atasözü |
It is a wise child that knows its own father
|
asla gerçek babanın kim olduğunu kesin olarak bilemezsin |
|
175 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
sert bir eylemi haklı çıkarmak için bahane bulmak kolaydır |
|
176 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
köpeğini dövmek isteyene sopa bulmak kolay |
|
177 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
fazla hız can alır |
|
178 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
aşırı hız öldürür |
|
179 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
aşırı sürat can alır |
|
180 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
hızlı gitmek öldürür |
|
181 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
bir şeyi hızlı yapmak tehlikeli olabilir |
|
182 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
hız tehlikelidir |
|
183 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
acele işe şeytan karışır |
|
184 |
Atasözü |
it is the pace that kills
|
her şeyi/birçok şeyi bir anda yapmaya çalışmak iyi değildir |
|
185 |
Atasözü |
it is better to give than to receive
|
veren el alan elden üstündür |
|
186 |
Atasözü |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
damlaya damlaya göl olur |
|
187 |
Atasözü |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
sakla samanı gelir zamanı |
|
188 |
Atasözü |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
ak akçe kara gün içindir |
|
189 |
Atasözü |
it is never too late to repent
|
zararın neresinden dönersen kardır |
|
Colloquial |
|
190 |
Konuşma Dili |
see to it that something is done f.
|
bir şeyin yapıldığından emin olmak |
|
191 |
Konuşma Dili |
deem that it is necessary f.
|
gerekli saymak |
|
192 |
Konuşma Dili |
all you need is to want it f.
|
tek yapmanız gereken onu istemek |
|
193 |
Konuşma Dili |
know what it is to be (something) f.
|
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
194 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
açık açık söylemek/konuşmak |
|
195 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
direkt söylemek/konuşmak |
|
196 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
dosdoğru söylemek/konuşmak |
|
197 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
apaçık söylemek/konuşmak |
|
198 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
olduğu gibi söylemek |
|
199 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
doğruları söylemek |
|
200 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
dobra dobra konuşmak |
|
201 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
dürüst konuşmak |
|
202 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
lafı dolandırmadan konuşmak |
|
203 |
Konuşma Dili |
tell it how it is f.
|
açık ve net konuşmak |
|
204 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
açık açık söylemek/konuşmak |
|
205 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
direkt söylemek/konuşmak |
|
206 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
dosdoğru söylemek/konuşmak |
|
207 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
apaçık söylemek/konuşmak |
|
208 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
olduğu gibi söylemek |
|
209 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
doğruları söylemek |
|
210 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
dobra dobra konuşmak |
|
211 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
dürüst konuşmak |
|
212 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
lafı dolandırmadan konuşmak |
|
213 |
Konuşma Dili |
tell it how/like it is f.
|
açık ve net konuşmak |
|
214 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
215 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
|
216 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim |
|
217 |
Konuşma Dili |
know what it is to be/do something f.
|
bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim |
|
218 |
Konuşma Dili |
see something for what it is f.
|
bir şeyin gerçek yüzünü görmek |
|
219 |
Konuşma Dili |
see something for what it is f.
|
bir şeyin iç yüzünü görmek |
|
220 |
Konuşma Dili |
see that it is done f.
|
yapıldığından/bittiğinden emin olmak |
|
221 |
Konuşma Dili |
tilii (tell it like it is) f.
|
açık açık söylemek |
|
222 |
Konuşma Dili |
tilii (tell it like it is) f.
|
açık ve net konuşmak |
|
223 |
Konuşma Dili |
tilii (tell it like it is) f.
|
olduğu gibi/açıkça söylemek |
|
224 |
Konuşma Dili |
it is bonkers expr.
|
bu çılgınlık |
|
225 |
Konuşma Dili |
it is high time expr.
|
artık zamanı (geldi) |
|
226 |
Konuşma Dili |
am i supposed to know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu bilmem mi gerekiyor? |
|
227 |
Konuşma Dili |
today it is very hot expr.
|
bugün çok sıcak |
|
228 |
Konuşma Dili |
guess whose birthday is it today? expr.
|
bil bakalım bugün kimin doğum günü? |
|
229 |
Konuşma Dili |
today it is very hot expr.
|
bugün hava çok sıcak |
|
230 |
Konuşma Dili |
whose birthday is it today? expr.
|
bugün kimin doğum günü? |
|
231 |
Konuşma Dili |
today it is very cold expr.
|
bugün çok soğuk |
|
232 |
Konuşma Dili |
today it is very cold expr.
|
bugün hava çok soğuk |
|
233 |
Konuşma Dili |
yes it is expr.
|
evet öyle |
|
234 |
Konuşma Dili |
life is not what it seems expr.
|
hayat göründüğü gibi değildir |
|
235 |
Konuşma Dili |
ignorance of the law is no excuse for breaking it expr.
|
herkes yasaları/kuralları bilmekle yükümlüdür/ mükelleftir |
|
236 |
Konuşma Dili |
all is as it should be expr.
|
her şey yolundadır |
|
237 |
Konuşma Dili |
so tell me what it is expr.
|
neymiş bakalım |
|
238 |
Konuşma Dili |
and quacks like a duck it is a duck expr.
|
öyleyse/öyle diyorlarsa öyledir |
|
239 |
Konuşma Dili |
regardless of how it is used expr.
|
nasıl kullanılırsa kullanılsın |
|
240 |
Konuşma Dili |
whose birthday party is it? expr.
|
kimin doğum günü partisi? |
|
241 |
Konuşma Dili |
for what it is worth expr.
|
ne olursa olsun |
|
242 |
Konuşma Dili |
for what it is worth expr.
|
ne pahasına olursa olsun |
|
243 |
Konuşma Dili |
it is your treat expr.
|
sen öde |
|
244 |
Konuşma Dili |
so tell me what it is expr.
|
söyle bakalım neymiş? |
|
245 |
Konuşma Dili |
not what it is cracked up to be expr.
|
söylenildiği kadar iyi değil |
|
246 |
Konuşma Dili |
ignorance of the law is no excuse for breaking it expr.
|
yasayı bilmiyor olmak onu ihlal etmek için mazeret değildir |
|
247 |
Konuşma Dili |
ignorance of the law is no excuse for breaking it expr.
|
yasayı bilmiyor olmak geçerli bir mazeret değildir |
|
248 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
başka türlü bir şey/biri |
|
249 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
olağanüstü bir şey/biri |
|
250 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
harika bir şey/biri |
|
251 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
özel bir şey/biri |
|
252 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
sıradışı bir şey/biri |
|
253 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
harikulade bir şey/biri |
|
254 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
görülmemiş bir şey/biri |
|
255 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
acayip bir şey/biri |
|
256 |
Konuşma Dili |
he/she/it is something else expr.
|
eşi benzeri olmayan bir şey/biri |
|
257 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
258 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
259 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle gerçek değildir |
|
260 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır |
|
261 |
Konuşma Dili |
is it expr.
|
öyle mi? |
|
262 |
Konuşma Dili |
is it expr.
|
gerçekten mi? |
|
263 |
Konuşma Dili |
is it expr.
|
hadi ya |
|
264 |
Konuşma Dili |
is it expr.
|
deme |
|
265 |
Konuşma Dili |
is it expr.
|
deme ya |
|
266 |
Konuşma Dili |
is it expr.
|
yapma ya |
|
267 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
yapacak bir şey yok |
|
268 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
olan oldu |
|
269 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
artık yapacak bir şey kalmadı |
|
270 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
iş işten geçti |
|
271 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
neyse ne |
|
272 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
mesele şu ki |
|
273 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
şöyle ki |
|
274 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
durum şu ki |
|
275 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
demek istediğim |
|
276 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
demek istediğim şu ki |
|
277 |
Konuşma Dili |
the thing of it is expr.
|
konu şu ki |
|
278 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne var? |
|
279 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
efendim? |
|
280 |
Konuşma Dili |
what is it? expr.
|
ne oluyor? |
|
281 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
işte şurada |
|
282 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
durum/vaziyet bu |
|
283 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
durum bundan ibaret |
|
284 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
durum ortada |
|
285 |
Konuşma Dili |
there it is expr.
|
işte oldu |
|
286 |
Konuşma Dili |
It is all over with someone expr.
|
ölmek üzere |
|
287 |
Konuşma Dili |
It is all over with someone expr.
|
ruhunu teslim etmek üzere |
|
288 |
Konuşma Dili |
It is all over with someone expr.
|
çoktan ölmüş |
|
289 |
Konuşma Dili |
(it is) (one's) pleasure expr.
|
o zevk (birine) ait |
|
290 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
şu anda |
|
291 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
halihazırda |
|
292 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
durum şu ki |
|
293 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
gerçek şu ki |
|
294 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
duruma bakılırsa |
|
295 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
şu haliyle |
|
296 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
görünen o ki |
|
297 |
Konuşma Dili |
as it is expr.
|
böyle giderse |
|
298 |
Konuşma Dili |
if it ain't broke, fix it till it is expr.
|
çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun |
|
299 |
Konuşma Dili |
if it ain't broke, fix it till it is expr.
|
sağlam/düzgün ya, bozana kadar uğraş/uğraşırlar artık |
|
300 |
Konuşma Dili |
if it ain't broke, fix it till it is expr.
|
fazla kurcalarsan bozarsın |
|
301 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
302 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
303 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
304 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
305 |
Konuşma Dili |
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr.
|
çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun |
|
306 |
Konuşma Dili |
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr.
|
fazla kurcalarsan bozarsın |
|
307 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
sadece ben mi ..., yoksa…? |
|
308 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
ben mi ..., yoksa …? |
|
309 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
bende mi kaynaklanıyor, yoksa …? |
|
310 |
Konuşma Dili |
is it me or...? expr.
|
bir tek ben mi hissediyorum, düşünüyorum, yoksa …? |
|
311 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
şimdi de öyle mi diyorlar? |
|
312 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
şimdi de bunu mu uyduruyorlar/uydurmuşlar? |
|
313 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
bu ismi mi takmışlar? |
|
314 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
böyle mi yutturuyorlar? |
|
315 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
yeni adı bu mu olmuş? |
|
316 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
böyle dendiğini de ilk kez/defa duyuyorum |
|
317 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it now? expr.
|
böyle dendiğini de daha önce hiç duymamıştım |
|
318 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
şimdi de öyle mi diyorlar? |
|
319 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
şimdi de bunu mu uyduruyorlar/uydurmuşlar? |
|
320 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
bu ismi mi takmışlar? |
|
321 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
böyle mi yutturuyorlar? |
|
322 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
böyle dendiğini de ilk kez/defa duyuyorum |
|
323 |
Konuşma Dili |
is that what they're calling it these days? expr.
|
böyle dendiğini de daha önce hiç duymamıştım |
|
324 |
Konuşma Dili |
it is a matter of (doing something) expr.
|
(bir şey yapma) meselesi |
|
325 |
Konuşma Dili |
it is a matter of (doing something) expr.
|
önemli olan (bir şey yapmak |
|
326 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(birinin/bir şeyin) işi bitmiş |
|
327 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(biri/bir şey) yenilmiş |
|
328 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(birinden/bir şeyden) umut kalmamış |
|
329 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(biri/bir şey) yolun sonuna gelmiş |
|
330 |
Konuşma Dili |
it is all up with (someone or something) expr.
|
(biri/bir şey) mahvolmuş |
|
331 |
Konuşma Dili |
it is high time that expr.
|
zamanı geldi de geçiyor |
|
332 |
Konuşma Dili |
it is high time that expr.
|
zamanı geldi |
|
333 |
Konuşma Dili |
it is high time that expr.
|
tam zamanı |
|
334 |
Konuşma Dili |
it is never too late expr.
|
hiçbir zaman çok geç değildir |
|
335 |
Konuşma Dili |
it is never too late expr.
|
(bir şey yapmanın) yaşı yoktur |
|
336 |
Konuşma Dili |
It is the last straw that breaks the camel's back expr.
|
bardağı taşıran son damla |
|
337 |
Konuşma Dili |
it is in our hands to keep our items organized expr.
|
eşyalarımızı düzenli tutmak bizim elimizde |
|
338 |
Konuşma Dili |
and there it is expr.
|
al işte |
|
339 |
Konuşma Dili |
it is what it is expr.
|
başa gelen çekilir |
|
Idioms |
|
340 |
Deyim |
it is all greek to me i.
|
bu olaya tamamen fransızım |
|
341 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
342 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak |
|
343 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
(…olmanın) ne demek olduğunu bilmek |
|
344 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
ben de (...) oldum bilirim |
|
345 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
ben de (askerlik/annelik) yaptım bilirim |
|
346 |
Deyim |
know what it is to be (something) f.
|
benim de başımdan geçti bilirim |
|
347 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(bir şey olsun diye) uğraşmak |
|
348 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(belli bir sonuca ulaşmak için) çalışmak |
|
349 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(bir şey olabilecek şekilde) planlamak |
|
350 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(belli bir şeyin olması için) düzenleme yapmak |
|
351 |
Deyim |
work it so (that) (something is the case) f.
|
(bir şeyi yapabilecek şekilde) organize etmek |
|
352 |
Deyim |
recognize something for what it is f.
|
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
|
353 |
Deyim |
know (someone or something) for what (they or it) is f.
|
(birinin/bir şeyin) ne mal olduğunu bilmek |
|
354 |
Deyim |
know (someone or something) for what (they or it) is f.
|
(birinin/bir şeyin) aslında nasıl biri/bir şey olduğunu bilmek |
|
355 |
Deyim |
recognize for what it is f.
|
iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
|
356 |
Deyim |
the best way to overcome a desire is to satisfy it expr.
|
arzuyu yenmenin en iyi ilacı onu tatmin etmektir |
|
357 |
Deyim |
it is not a brain surgery expr.
|
atla deve değil |
|
358 |
Deyim |
as broad as it is long expr.
|
ayvaz kasap hep bir hesap |
|
359 |
Deyim |
it is out of my hands expr.
|
bu benim yapabileceğimin dışında |
|
360 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
bitmiş |
|
361 |
Deyim |
It is never too late to mend expr.
|
bir hatayı düzeltmek için asla geç değildir |
|
362 |
Deyim |
it is out of my hands expr.
|
bu elimden gelen bir şey değil |
|
363 |
Deyim |
before it is too late expr.
|
çok geç olmadan |
|
364 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
hiç umudu kalmamış |
|
365 |
Deyim |
It is never too late to mend expr.
|
gönül almak için asla geç değildir |
|
366 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
her şeyi yitirmiş |
|
367 |
Deyim |
it looks like a duck and swims like a duck, then it is a duck expr.
|
göründüğü gibi |
|
368 |
Deyim |
as broad as it is long expr.
|
iki eşit seçenek arasında karar verememe durumu |
|
369 |
Deyim |
before it is too late expr.
|
iş işten geçmeden |
|
370 |
Deyim |
life is what you make it expr.
|
insan kendi kaderini kendisi çizer |
|
371 |
Deyim |
it looks like a duck and swims like a duck, then it is a duck expr.
|
neyse o |
|
372 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
mahvolmuş |
|
373 |
Deyim |
it is not rocket science expr.
|
o kadar/gözünde büyüttüğün kadar zor değil |
|
374 |
Deyim |
it is not a brain surgery expr.
|
o kadar/gözünde büyüttüğün kadar zor değil |
|
375 |
Deyim |
it is not rocket science expr.
|
atla deve değil |
|
376 |
Deyim |
a fly is small but it is enough to make you sick expr.
|
sinek küçüktür, ama mide bulandırır |
|
377 |
Deyim |
it is a dog's life expr.
|
sefil hayatı |
|
378 |
Deyim |
it is all up with expr.
|
yolun sonuna gelmiş |
|
379 |
Deyim |
It is never too late to mend expr.
|
(bir şeyleri) düzeltmek için hiçbir zaman çok geç değildir |
|
380 |
Deyim |
before it is too late expr.
|
yol yakınken |
|
381 |
Deyim |
it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
|
iğne deliğinden deve geçirmekten daha kolay |
|
382 |
Deyim |
it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
|
yapılması imkansız/çok zor bir şey |
|
383 |
Deyim |
it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
|
deveye hendek atlatmaktan daha zor |
|
384 |
Deyim |
it is not as black as it is painted expr.
|
söylendiği kadar kötü değil |
|
385 |
Deyim |
it is not as black as it is painted expr.
|
anlatıldığı kadar kötü değil |
|
386 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
ayvaz kasap hep bir hesap |
|
387 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
ha öyle olmuş ha böyle aynı kapıya çıkar |
|
388 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
hepsi bir |
|
389 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
hangi seçenek yeğlenirse yeğlensin sonuç değişmez |
|
390 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
hiç fark etmez |
|
391 |
Deyim |
it's as broad as it is long [uk] expr.
|
öyle ya da böyle fark etmez |
|
392 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
benim için çok çekici/cazip bir şey |
|
393 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
bana çok haz/keyif veren bir şey |
|
394 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
benim için çok eğlenceli/zevkli bir şey |
|
395 |
Deyim |
it is meat and drink to me [uk] expr.
|
benim çok hoşuma giden bir şey |
|
396 |
Deyim |
it is a catch-22! expr.
|
çıkmaz bir durum! |
|
397 |
Deyim |
not worth the paper it is written on expr.
|
geçersiz belge |
|
398 |
Deyim |
not worth the paper it is written on expr.
|
değersiz evrak |
|
399 |
Deyim |
not worth the paper it is written on expr.
|
yazıldığı kağıt kadar değeri olmayan (anlaşma, söz) |
|
400 |
Deyim |
when (one) is least expecting it expr.
|
hiç beklemediği bir anda |
|
401 |
Deyim |
when (one) is least expecting it expr.
|
hiç ummadığı bir anda |
|
402 |
Deyim |
somebody's heart is not in it expr.
|
istemeyerek yapıyor |
|
403 |
Deyim |
somebody's heart is not in it expr.
|
gönülsüz yapıyor |
|
404 |
Deyim |
somebody's heart is not in it expr.
|
gönlü yok |
|
Formal |
|
405 |
Resmi |
it is unwise of you expr.
|
bu senin akılsızlığın |
|
Speaking |
|
406 |
Konuşma |
it is very crowded here i.
|
burası çok kalabalık |
|
407 |
Konuşma |
tell it like it is f.
|
açık açık söylemek |
|
408 |
Konuşma |
tell it like it is f.
|
açık ve net konuşmak |
|
409 |
Konuşma |
it is more than probable that zf.
|
büyük bir olasılıkla |
|
410 |
Konuşma |
it is me ünl.
|
benim (kapı ziline cevaben) |
|
411 |
Konuşma |
is it real? ünl.
|
gerçekten mi? |
|
412 |
Konuşma |
it is mine ünl.
|
o benim |
|
413 |
Konuşma |
is it ok? ünl.
|
oldu mu? |
|
414 |
Konuşma |
it is not important anymore expr.
|
artık bir önemi kalmadı |
|
415 |
Konuşma |
it is also possible expr.
|
ayrıca mümkündür |
|
416 |
Konuşma |
because it is urgent expr.
|
aciliyet arz ettiğinden |
|
417 |
Konuşma |
since it is urgent expr.
|
aciliyet arz ettiğinden |
|
418 |
Konuşma |
it is not clear expr.
|
açık değil (anlam vb) |
|
419 |
Konuşma |
it is an understanding thing that expr.
|
adettir |
|
420 |
Konuşma |
it is not fair expr.
|
adil değil |
|
421 |
Konuşma |
is it heavy? expr.
|
ağır mı? |
|
422 |
Konuşma |
it is a far cry from expr.
|
alakası bile yok |
|
423 |
Konuşma |
it is a far cry from expr.
|
alakası yok |
|
424 |
Konuşma |
it is twenty past six expr.
|
altıyı yirmi geçiyor |
|
425 |
Konuşma |
now it is clear expr.
|
anlaşıldı |
|
426 |
Konuşma |
it is understood that expr.
|
anlaşılıyor |
|
427 |
Konuşma |
it is a deal expr.
|
anlaştık |
|
428 |
Konuşma |
it is time to seclude myself from active service expr.
|
artık kendimi aktif servisten ayırmanın vakti geldi |
|
429 |
Konuşma |
it is not true expr.
|
aslı yok |
|
430 |
Konuşma |
that is the way it is expr.
|
aynen öyle |
|
431 |
Konuşma |
I don't know what it is expr.
|
bunun ne olduğunu bilmiyorum |
|
432 |
Konuşma |
whose car is it? expr.
|
bu araba kimin? |
|
433 |
Konuşma |
whose room is it? expr.
|
bu kimin odası? |
|
434 |
Konuşma |
it is no mystery expr.
|
bu bir sır değil |
|
435 |
Konuşma |
there is nothing to it expr.
|
bunda birşey yok |
|
436 |
Konuşma |
is it a little weird? expr.
|
biraz garip değil mi? |
|
437 |
Konuşma |
that is it expr.
|
budur |
|
438 |
Konuşma |
it is my pleasure expr.
|
benim için bir zevk |
|
439 |
Konuşma |
is it cloudy today? expr.
|
bugün hava bulutlu mu? |
|
440 |
Konuşma |
what month is it? expr.
|
bu ay hangi ay? |
|
441 |
Konuşma |
it is driving me mad expr.
|
bu beni delirtiyor |
|
442 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
biraz tuhaf değil mi? |
|
443 |
Konuşma |
that's just the way it is expr.
|
böyle gelmiş böyle gidiyor |
|
444 |
Konuşma |
it is usual to do so expr.
|
böyle yapmak adettir |
|
445 |
Konuşma |
there is nothing to it expr.
|
bunda hiçbir şey yok |
|
446 |
Konuşma |
is it always this cold in here? expr.
|
burası her zaman böyle soğuk mudur? |
|
447 |
Konuşma |
is it a little weird? expr.
|
biraz tuhaf değil mi? |
|
448 |
Konuşma |
it is beyond us expr.
|
bizi aşar |
|
449 |
Konuşma |
what month is it now? expr.
|
bugün aylardan ne? |
|
450 |
Konuşma |
it is beyond me expr.
|
beni aşar |
|
451 |
Konuşma |
it is all the same to me expr.
|
bana göre hava hoş |
|
452 |
Konuşma |
it is nice here expr.
|
burası güzel |
|
453 |
Konuşma |
what is it you want from me? expr.
|
benden istediğin nedir? |
|
454 |
Konuşma |
do you know how personal it is to me? expr.
|
bunun benim için ne kadar özel olduğunu biliyor musun? |
|
455 |
Konuşma |
it is all one to me expr.
|
benim için hepsi bir |
|
456 |
Konuşma |
it is my god given right expr.
|
bu benim en doğal hakkım |
|
457 |
Konuşma |
this is how it works expr.
|
bu işler böyle yürür |
|
458 |
Konuşma |
it is my duty to expr.
|
boynumun borcudur |
|
459 |
Konuşma |
it is raining cats and dogs expr.
|
bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor |
|
460 |
Konuşma |
it is hot here expr.
|
burası sıcak |
|
461 |
Konuşma |
it is pouring rain expr.
|
bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor |
|
462 |
Konuşma |
it is hot today expr.
|
bugün hava sıcak |
|
463 |
Konuşma |
it is killing me expr.
|
bu beni öldürüyor |
|
464 |
Konuşma |
most of it is true expr.
|
büyük bir kısmı doğru |
|
465 |
Konuşma |
this is not the way that i planned it expr.
|
bunu böyle planlamamıştım |
|
466 |
Konuşma |
why is it so dark in here? expr.
|
burası niye bu kadar karanlık? |
|
467 |
Konuşma |
it is almost finished expr.
|
bitti gibi |
|
468 |
Konuşma |
it is pouring rain expr.
|
bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor |
|
469 |
Konuşma |
it is as simple as that! expr.
|
bu kadar basit! |
|
470 |
Konuşma |
it is hard to find a job here expr.
|
burada iş bulmak zor |
|
471 |
Konuşma |
it is worth expr.
|
buna değer |
|
472 |
Konuşma |
it is nice to hear that expr.
|
bunu duymak güzel |
|
473 |
Konuşma |
it is a case in point expr.
|
buna bir örnek |
|
474 |
Konuşma |
it is sunny today expr.
|
bugün hava güneşli |
|
475 |
Konuşma |
is it everything you expected? expr.
|
bütün beklentin bu mu? |
|
476 |
Konuşma |
is it a joke? expr.
|
bu bir şaka mı? |
|
477 |
Konuşma |
it is kinda hard expr.
|
biraz zor gibi |
|
478 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
bu biraz garip değil mi? |
|
479 |
Konuşma |
it is not for me to say expr.
|
bunu söylemek bana düşmez |
|
480 |
Konuşma |
do you know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu biliyor musunuz? |
|
481 |
Konuşma |
this is how it happens I've seen it expr.
|
bu işler böyle oluyor daha önce de gördüm |
|
482 |
Konuşma |
it is just that simple expr.
|
bu kadar basit |
|
483 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
biraz garip değil mi? |
|
484 |
Konuşma |
it is raining cats and dogs expr.
|
bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor |
|
485 |
Konuşma |
it is just the way it is (here) expr.
|
burada işler böyle yürür |
|
486 |
Konuşma |
it is no skin off my nose expr.
|
beni alakadar etmez |
|
487 |
Konuşma |
what is it supposed to do? expr.
|
bu ne işe yarayacak? |
|
488 |
Konuşma |
there is nothing else for it expr.
|
başka yapılacak bir şey yok |
|
489 |
Konuşma |
it is cold here expr.
|
burası soğuk |
|
490 |
Konuşma |
is that what you called it? expr.
|
buna böyle mi diyorsun? |
|
491 |
Konuşma |
it is just that easy expr.
|
bu kadar kolay |
|
492 |
Konuşma |
it is all greek to me expr.
|
buna hiç aklım ermez |
|
493 |
Konuşma |
it is all bollocks expr.
|
bu tamamen saçmalık |
|
494 |
Konuşma |
there is one thing and I don't think you'll like it expr.
|
bir şey var ve hoşuna gideceğini sanmıyorum |
|
495 |
Konuşma |
if it is any comfort expr.
|
biraz teselli olacaksa |
|
496 |
Konuşma |
it is almost finished expr.
|
bitmek üzere |
|
497 |
Konuşma |
that is not the way it works here expr.
|
burada işler böyle yürümez |
|
498 |
Konuşma |
it is very cold in here expr.
|
burası çok soğuk |
|
499 |
Konuşma |
is it always this cold in here? expr.
|
burası her zaman böyle soğuk mu olur? |
|
500 |
Konuşma |
there is nothing to it expr.
|
bir terslik yok |
|