|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
bir şey yapmak için kafayı kullanma |
headwork i.
|
|
2 |
Genel |
bir şey yapmak itiyadında olmak |
be given to f.
|
|
3 |
Genel |
zahmet edip bir şey yapmak |
take the trouble to do something f.
|
|
4 |
Genel |
birinin haberi olmadan bir şey yapmak |
do something unbeknown to someone f.
|
|
5 |
Genel |
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
get up the nerve to f.
|
|
6 |
Genel |
birine bir şey yapması için baskı yapmak |
press someone to f.
|
|
7 |
Genel |
yapmak (birine olumsuz bir şey) |
subject to f.
|
|
8 |
Genel |
geliştirerek (başka bir şey) yapmak |
work up into f.
|
|
9 |
Genel |
bir şey yapmak |
be about something f.
|
|
10 |
Genel |
eski bir giysiden yeni bir şey yapmak |
cut down a piece of clothing into f.
|
|
11 |
Genel |
yanlış bir şey yapmak |
do wrong f.
|
|
12 |
Genel |
-den (bir şey) yapmak |
shape into f.
|
|
13 |
Genel |
komik veya eğlenceli bir şey yapmak |
do something funny f.
|
|
14 |
Genel |
bir şeye ek olarak başka bir şey daha yapmak/yaptıklarını çeşitlendirmek |
diversify from something into something else f.
|
|
15 |
Genel |
bir şey yapmak zorunda kalmak |
be forced into doing something f.
|
|
16 |
Genel |
birine bir şey karşılığında iyilik yapmak |
backscratch f.
|
|
17 |
Genel |
(birini, bir grubu) bir şey yapmak için ikna etmeye çalışmak |
woo f.
|
|
|
18 |
Genel |
hayır için bir şey yapmak |
do something for charity f.
|
|
19 |
Genel |
açlık nedeniyle bir şey yapmak zorunda kalmak |
hunger f.
|
|
20 |
Genel |
(video oyunlarında) kademe atlamak veya bir şey kazanmak için görevi tekrar yapmak |
grind f.
|
|
21 |
Genel |
(bir şey için) planlama yapmak |
posture f.
|
|
22 |
Genel |
bir şey yaparken hata yapmak |
make the mistake of doing something f.
|
|
Phrasals |
|
23 |
Öbek Fiiller |
çevresine (bir şey) yapmak |
build around (someone or something) f.
|
|
24 |
Öbek Fiiller |
çevresine (bir şey) yapmak |
build around f.
|
|
25 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) f.
|
|
26 |
Öbek Fiiller |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something f.
|
|
27 |
Öbek Fiiller |
bir alanı bir şey yapmak için ayırmak |
zone something as something f.
|
|
28 |
Öbek Fiiller |
etrafına (bir şey) yapmak |
build around (someone or something) f.
|
|
29 |
Öbek Fiiller |
etrafına (bir şey) yapmak |
build around f.
|
|
30 |
Öbek Fiiller |
birisiyle bir şey için pazarlık yapmak |
haggle with someone over something f.
|
|
31 |
Öbek Fiiller |
kendini tutamayıp (bir şey) yapmak |
break out with (something) f.
|
|
32 |
Öbek Fiiller |
kendini tutamayıp (bir şey) yapmak |
break out with something f.
|
|
33 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay (one) by (doing something) f.
|
|
34 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak/(birine bir şeyi) layık görmek |
repay (one) by (doing something) f.
|
|
35 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay someone by something f.
|
|
36 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak için uğramak/girip çıkmak |
zip by f.
|
|
37 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey hakkında) soğuk yapmak |
chide (one) for (something) f.
|
|
|
38 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey hakkında) soğuk yapmak |
chide someone for something f.
|
|
39 |
Öbek Fiiller |
(biri veya bir şey hakkında) genelleme yapmak |
generalize about (someone or something) f.
|
|
40 |
Öbek Fiiller |
(biri veya bir şey hakkında) genelleme yapmak |
generalize on (someone or something) f.
|
|
41 |
Öbek Fiiller |
(biri veya bir şey hakkında) espri yapmak |
quip about (someone or something) f.
|
|
42 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin ödemesini yapmak (bir şey için) ödeme yapmak |
pay on something f.
|
|
43 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde denemek/alıştırma yapmak |
practice on something f.
|
|
44 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde alıştırma yapmak |
practice on something f.
|
|
45 |
Öbek Fiiller |
birlikte/beraber bir şey yapmak |
throw in with someone f.
|
|
46 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde denemek/alıştırma yapmak |
practice upon something f.
|
|
47 |
Öbek Fiiller |
bir şey için grev yapmak |
strike for something f.
|
|
48 |
Öbek Fiiller |
bir şey için birisiyle mülakat yapmak |
interview with someone for something f.
|
|
49 |
Öbek Fiiller |
bir şey için prova yapmak |
rehearse for something f.
|
|
50 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinde alıştırma yapmak |
practice upon something f.
|
|
51 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin üstüne bir şey çizmek/bir şeyin resmini yapmak |
paint something on f.
|
|
52 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin üstüne bir şey çizmek/bir şeyin resmini yapmak |
paint something onto something f.
|
|
53 |
Öbek Fiiller |
bir şey için sıraya girmek/kuyruk yapmak |
line up for something f.
|
|
54 |
Öbek Fiiller |
birisiyle bir şey için anlaşma yapmak |
contract with someone for something f.
|
|
55 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork out money (for something) f.
|
|
56 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork money out (for something) f.
|
|
57 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork out money (for something) f.
|
|
58 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork over (some money) f.
|
|
59 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork money out (for something) f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork over (some money) f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
fork (some money) over f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
fork (some money) over f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
lay out (money) for something f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
lay out (money) for something f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
shell out (money) for something f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
shell out (money) for something f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
bir şey için ödeme yapmak |
shell (money) out for something f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
bir şey için harcama yapmak |
shell (money) out for something f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
(bir şey ile) misilleme yapmak |
counter with something f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
(bir şey için) birine baskı yapmak |
pressure someone into something f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
yontarak bir şeyden bir şey yapmak |
whittle something out of something f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
(bir şey ya da birisi) için kampanya ya da gösteri yapmak |
crusade for (someone or something) f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
bir çırpıda bir şey üretmek/yapmak |
toss something off f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yapmak |
fashion (something) out of (something else) f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden başka bir şey yapmak |
fashion something out of something f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something) (and someone or something else) f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yeniden yapmak |
reconstruct something from something f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle bir şey için) kira sözleşmesi yapmak |
lease (something) to (someone or something) f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
biriyle bir şey için kira sözleşmesi yapmak |
lease something (out) to someone f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
bir şey için belli bir miktarda ödeme yapmak |
expend something for something f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound on (someone or something) f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound on (someone or something) f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound upon (someone or something) f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound upon (someone or something) f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound upon (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound upon (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound on (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound on (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
bir şey ziyafeti yapmak/vermek |
feast on something f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
bir şey şöleni yapmak |
feast on something f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
bir şey ziyafeti yapmak/vermek |
feast upon something f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
bir şey şöleni yapmak |
feast upon something f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
force on (someone or something) f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden başka bir şey yapmak |
form something out of something f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye/birine bir şey) takviyesi yapmak |
fortify (someone or something) with (something) f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden başka bir şey) uydurmak/yapmak |
make up (something) from (something) f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyleri) bir araya getirip (başka bir şey) yapmak |
make up (something) from (something) f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden başka bir şey yapmak/yaratmak |
make something up from something f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
birine (bir şey) hakkında hatırlatma yapmak |
get on(to) someone (about something) f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) karlı olmak |
pay to (do something) f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
get out of doing (something) f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
harekete geçmek/bir şey yapmak zorunda bırakmak |
push to f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak |
rocket into something f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak |
rocket into something f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak |
rocket to something f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak |
rocket to something f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak için harekete geçirmek |
stir to (something) f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone into something f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone to something f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) üstünü başını (bir şey) yapmak |
strew (someone or something) with (something) f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin her tarafını bir şey yapmak |
strew something with something f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
her tarafını bir şey yapmak |
strew with f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrify (one) into (something) f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrify someone into something f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrorize someone into something f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrorize (one) into (something) f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde pratik yapmak |
train on (something) f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde alıştırma yapmak |
train on (something) f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey) hakkında bilgi sahibi yapmak |
verse (someone or oneself) in (something) f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerine spekülasyon yapmak |
speculate on something f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
biriyle/bir şeyle (biri/bir şey) arasında aracılık yapmak |
intercede with (someone or something) f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey) arasında aracılık yapmak |
intercede (for someone) (with someone or something) f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi kıvırıp bir şey yapmak |
fold something into something f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi katlayıp bir şey yapmak |
fold something into something f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
farklı parçaları bir araya getirerek bir şey yapmak |
patch together f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında kabak tadı veren bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında uzun ve sıkıcı bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında uzun ve sıkıcı bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle bir şey) yapmak için çalışmak |
join (someone or something) to (something) f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir şey yapmak |
name (one) as f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) çağrışımı yapmak |
taste of (something) f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
birini (bir şey) yapmak zorunda/mecburiyetinde bırakmak |
bounce into (something) f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak |
put (something) toward (something) f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yönünde) açı yapmak |
angle off (to or toward something) f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey hakkında) espri yapmak |
joke (with someone) (about someone or something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(biriyle biri/bir şey hakkında) şakalaşmak/şaka yapmak |
joke (with someone) (about someone or something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
birinin ihtiyacına uygun bir şey yapmak |
accommodate someone with something f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) bir şey yapmak |
act upon (something) f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) bir şey yapmak |
act on (something) f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) istemek |
aim to (do something) f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak |
allow for something f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) istemek |
aim to (do something) f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak |
allow for something f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerinde kavis oluşturmak/yapmak |
arch over someone or something f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
bir şey için hazırlık yapmak |
arrange for something f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) for (something) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için şantaj yapmak |
blackmail (someone) into (something) f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
bounce into (someone) f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için cesaretini toplamak |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinden bir şeye ekleme yapmak |
build something upon something f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
bir şey üzerinden bir şeye ekleme yapmak |
build something on something f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
bir yapıya ilave bir şey inşa etmek/yapmak |
build something on something f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
bir yapıya ilave bir şey inşa etmek/yapmak |
build something onto something f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
koştur koştur bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
koştura koştura bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
koşturup bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
gayretle bir şey yapmak |
bustle about doing something f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) bir dizi arama/görüşme yapmak |
call around (about someone or something) f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
call upon (someone) f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment upon (someone or something) f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment on (someone or something) f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment about (someone or something) f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
compel (someone) to (do something) f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında yorum yapmak |
conjecture on (something) f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) with (someone or something) f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) for (something) f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) bir iş/bir şey planı yapmak |
cook something up (with someone) f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
cow (someone) into (something) f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye bir şey) için tezahürat yapmak |
cry out for (someone or something) f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) ticareti yapmak |
deal in (something) f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) işi yapmak |
deal in (something) f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinden iş yapmak |
deal in (something) f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
decide between (someone or something) f.
|
|
188 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için gösteri yapmak |
demonstrate for (someone or something) f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yapmak |
devote to (someone or something) f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) yapmak |
do (something) by (one) f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
başka bir şey olarak da görev yapmak |
double as f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
başka bir şey görevi de yapmak |
double as f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
dragoon (someone) into (something) f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
bir şey için baskı yapmak |
dragoon into f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
establish (someone or something) in (something) f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey hakkında) laf dalaşı yapmak |
exchange words (with somebody) (about something) [uk] f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey hakkında) laf dalaşı yapmak |
have words (with somebody) (about something) [uk] f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) büyütüp (bir şey) yapmak |
expand (something) into (something) f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerine/üzerinde deney yapmak |
experiment with someone or something f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerinde deney yapmak |
experiment upon (someone or something) f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey üzerinde deney yapmak |
experiment on (someone or something) f.
|
|
205 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinden giderek (başka bir şey) yapmak |
fashion (something) into (something else) f.
|
|
206 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) yola çıkarak (başka bir şey) yapmak |
fashion (something) into (something else) f.
|
|
207 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) olarak görev yapmak |
function as (something) f.
|
|
208 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden bir şey) çıkarımı yapmak |
gather (something) from (someone or something) f.
|
|
209 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) olmadan yapmak |
get along without (someone or something) f.
|
|
210 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) olmadan yapmak |
get by (without someone or something) f.
|
|
211 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında dedikodu yapmak |
gossip about (someone or something) f.
|
|
212 |
Öbek Fiiller |
öğüterek bir şey yapmak |
grind something out f.
|
|
213 |
Öbek Fiiller |
ezerek bir şey yapmak |
grind something out f.
|
|
214 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) keserek/doğrayarak (bir şey) yapmak/haline getirmek |
hack (something) out of (something) f.
|
|
215 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine pazarlık yapmak |
haggle (with someone) over someone or something f.
|
|
216 |
Öbek Fiiller |
bir şey için pazarlık yapmak/etmek |
haggle about something f.
|
|
217 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için/üzerine pazarlık yapmak/etmek |
haggle over (something) f.
|
|
218 |
Öbek Fiiller |
oyarak (bir şey) yapmak |
hollow out f.
|
|
219 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) aşısı yapmak |
inoculate with f.
|
|
220 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında tahkikat yapmak |
inquire into (something) f.
|
|
221 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) hakkında soruşturma yapmak |
inquire into (something) f.
|
|
222 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) alarak ileriye yatırım yapmak |
invest in (something) f.
|
|
223 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında geyik yapmak |
jabber about (someone or something) f.
|
|
224 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında şaka yapmak |
jest about (someone or something) f.
|
|
225 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında şaka yapmak |
jest at (someone or something) f.
|
|
226 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek |
jolly (someone) into (doing) (something) f.
|
|
227 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak |
lash out against (someone or something) f.
|
|
228 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak |
lash out at (someone or something) f.
|
|
229 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için lobi yapmak |
lobby for (someone or something) f.
|
|
230 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için plan yapmak/hazırlanmak |
look forward to (something) f.
|
|
231 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden bir şey) yapmak |
make (something) (out) of (someone or something) f.
|
|
232 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) yapmak |
make (something) against (someone or something) f.
|
|
233 |
Öbek Fiiller |
hakkında/üzerine (bir şey) yapmak |
make about f.
|
|
234 |
Öbek Fiiller |
-e karşı (bir şey) yapmak |
make against f.
|
|
235 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) olmadan yapmak/idare etmek |
manage without (someone or something) f.
|
|
236 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için manevra yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
237 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için hile yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
238 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için taktik yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
239 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için plan yapmak |
maneuver for (something) f.
|
|
240 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) rolü yapmak |
masquerade as (someone or something) f.
|
|
241 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
obligate (one) to f.
|
|
242 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
oblige (one) to (do something) f.
|
|
243 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak |
ordain (one) as (something) f.
|
|
244 |
Öbek Fiiller |
üstüne (bir şey) çizmek/(bir şeyin) resmini yapmak |
paint on f.
|
|
245 |
Öbek Fiiller |
üstüne (bir şey) çizmek/(bir şeyin) resmini yapmak |
paint onto f.
|
|
246 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) karşısında panik yapmak |
panic at (something) f.
|
|
247 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey başka biri/bir şeymiş) gibi yapmak |
pass (someone or something) off (as something else) f.
|
|
248 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyin) ödemesini (bir şey) aracılığıyla/üzerinden yapmak |
pay (for something) through (something) f.
|
|
249 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak |
pester (one) into (doing) (something) f.
|
|
250 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
pester (someone) for (something) f.
|
|
251 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) taklidi yapmak |
play (something) with (one) f.
|
|
252 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) rolü yapmak |
play at being (something) f.
|
|
253 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) rolü yapmak |
pose as (someone or something) f.
|
|
254 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) numarası yapmak |
pose as (someone or something) f.
|
|
255 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde deneme/alıştırma yapmak |
practice on (someone or something) [uk] f.
|
|
256 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) üzerinde talim yapmak |
practice on (someone or something) [uk] f.
|
|
257 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye bir şey yaparak) girmek/giriş yapmak |
preface (something) by (doing something) f.
|
|
258 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye bir şey yaparak/bir şeyle) girmek/giriş yapmak |
preface (something) with (doing something) f.
|
|
259 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
pressure (one) into (doing something) f.
|
|
260 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda baskı yapmak |
pressure into f.
|
|
261 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) numarası yapmak |
pretend to (something) f.
|
|
262 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden bir şey) üretmek/yapmak |
produce (something) from (something) f.
|
|
263 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
push (someone) into (something) f.
|
|
264 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için baskı yapmak |
push for (something) f.
|
|
265 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back into (something) f.
|
|
266 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back to (something) f.
|
|
267 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey için) baskı yapmak |
railroad (one) into (something) f.
|
|
268 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında araştırma yapmak |
read up on (someone or something) f.
|
|
269 |
Öbek Fiiller |
(birine sağladığı/yaptığı bir şey) için ödeme yapmak |
remunerate (one) for (something) f.
|
|
270 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey) için/karşılığında ödeme yapmak |
repay (one) for (something) f.
|
|
271 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay by f.
|
|
272 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için değişim yapmak |
retool for (something) f.
|
|
273 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için güncelleme yapmak |
retool for (something) f.
|
|
274 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak için hemen koşmak |
rush to (something) f.
|
|
275 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında bir yorum yapmak |
say (something) about (someone or something) f.
|
|
276 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için sayı yapmak |
score for (someone or something) f.
|
|
277 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) adına sayı yapmak/puan kazanmak |
score for (someone or something) f.
|
|
278 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
set up as f.
|
|
279 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında yorum yapmak |
speculate about (someone or something) f.
|
|
280 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında casusluk yapmak |
spy on (someone or something) f.
|
|
281 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) stokunu yapmak |
stock up with (something) f.
|
|
282 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek |
stop for (something) f.
|
|
283 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerine grev yapmak |
strike over (something) f.
|
|
284 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için grev yapmak |
strike over (something) f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında konuşmak/dedikodu yapmak/tartışmak |
talk of (someone or something) f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için (resmi bir ticari teklif/anlaşma) yapmak |
tender (something) for (something) f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için test yapmak |
test for (something) f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için şahitlik yapmak |
testify for (someone or something) f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torment (one) into (doing something) f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torture (one) into (doing something) f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için çığırtkanlık yapmak |
tout for (something) f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train for (something) f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train up to (something) f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için idman yapmak |
train up to (something) f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
-den oyarak bir şey yapmak |
whittle out of f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde işlem yapmak |
work on (something) f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde alıştırma/pratik yapmak |
work on (something) f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (some place) as (something) f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (something) for (something) f.
|
|
Phrases |
|
301 |
İfadeler |
sık sık (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
302 |
İfadeler |
düzenli olarak (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
303 |
İfadeler |
sürekli (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
304 |
İfadeler |
devamlı (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
305 |
İfadeler |
sık sık bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
306 |
İfadeler |
düzenli olarak bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
307 |
İfadeler |
sürekli bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
308 |
İfadeler |
devamlı bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
309 |
İfadeler |
artık sadece (bir şey) yapmak/yapabilmek |
can but expr.
|
|
310 |
İfadeler |
yalnızca/ancak/sadece (bir şey) (yapabilmek/yapmak) |
can but expr.
|
|
311 |
İfadeler |
(bir şey yapmak) suç değil |
it's no crime to (do something) expr.
|
|
312 |
İfadeler |
(bir şey yapmak) pahasına |
at the risk of (doing something) expr.
|
|
313 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birine) düşmez |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
314 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birine) uygun değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
315 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birinin) işi değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
316 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birine) göre değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
317 |
İfadeler |
(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
318 |
İfadeler |
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
319 |
İfadeler |
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
320 |
İfadeler |
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
321 |
İfadeler |
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
322 |
İfadeler |
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
323 |
İfadeler |
bir şey/bir şey yapmak şöyle dursun |
far from something/doing something expr.
|
|
324 |
İfadeler |
bir şey/bir şey yapmak bir yana |
far from something/doing something expr.
|
|
325 |
İfadeler |
(bir şey yapabilmek/yapmak) için |
in order to (do something) expr.
|
|
326 |
İfadeler |
bir şey yapabilmek/yapmak için |
in order to do something expr.
|
|
327 |
İfadeler |
işi (bir şey yapmak) olan |
in the business of (doing something) expr.
|
|
Proverb |
|
328 |
Atasözü |
bazen bir şey yapmak istesen de durup sabırla beklemen gerekir |
they also serve who only stand and wait
|
|
Colloquial |
|
329 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak |
be man enough to do something f.
|
|
330 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak |
be man enough to do something f.
|
|
331 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) yanıp tutuşmak |
crave to (do something) f.
|
|
332 |
Konuşma Dili |
değiştirmek için bir şey yapmak |
do something/anything about f.
|
|
333 |
Konuşma Dili |
bir konuda bir şey yapmak |
do something/anything about f.
|
|
334 |
Konuşma Dili |
(birisi/bir şey) hakkında bir şey yapmak |
do (something) about f.
|
|
335 |
Konuşma Dili |
akla hayale gelmez bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
336 |
Konuşma Dili |
asla umulmadık bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
337 |
Konuşma Dili |
aklın ucundan geçmeyecek bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
338 |
Konuşma Dili |
olağan dışı bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
339 |
Konuşma Dili |
akıllara zarar bir şey yapmak |
do the unthinkable f.
|
|
340 |
Konuşma Dili |
kalkıp bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
341 |
Konuşma Dili |
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
342 |
Konuşma Dili |
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
343 |
Konuşma Dili |
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
344 |
Konuşma Dili |
durup dururken bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
durduk yere bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something f.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
kalkıp bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
durup dururken bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
durduk yere bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something f.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) aklına gelmemek |
not think of (doing something) f.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak birine) yarar/fayda sağlamak |
behoove (one) to (do something) f.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
(biri) için bir şey yapmak |
do for (someone) f.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
şans getirsin diye (bir şey) yapmak |
do something for luck f.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
uğur getirmesi için (bir şey) yapmak |
do something for luck f.
|
|
357 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
give anything (for something) f.
|
|
358 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yolunu uzatmak |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
359 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yolundan sapmak |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için zahmete girmek |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
362 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için zahmete katlanmak |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
363 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için zahmet etmek |
go out of (one's) way (to do something) f.
|
|
364 |
Konuşma Dili |
ileriyi/geleceği/yarını düşünmeden (bir şey) yapmak |
haul off and (do something) f.
|
|
365 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmak zorunda olmak |
have (something) to do f.
|
|
366 |
Konuşma Dili |
kendini (bir şey yapmak için) sıkıntıya sokmak |
trouble oneself (to do something) f.
|
|
367 |
Konuşma Dili |
(bir şey öyleymiş) gibi yapmak |
make out like (something is the case) f.
|
|
368 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olsun diye düzenlemeler/ayarlamalar yapmak |
work things so (that) (something is the case) f.
|
|
369 |
Konuşma Dili |
ayarlamaları/düzenlemeleri (bir şey) olacak şekilde yapmak |
work things so (that) (something is the case) f.
|
|
370 |
Konuşma Dili |
kendini serbest bırakıp tüm enerjisiyle bir şey yapmak |
let rip f.
|
|
371 |
Konuşma Dili |
kendini özgür bırakıp tüm duygularıyla bir şey yapmak |
let rip f.
|
|
372 |
Konuşma Dili |
bütün gün/gece/hafta sonu bir şey yapmak |
make a day/night/weekend of it f.
|
|
373 |
Konuşma Dili |
(bir şeyleri) birleştirip (bir şey) yapmak |
make (something) from (other things) f.
|
|
374 |
Konuşma Dili |
suç teşkil eden bir şey yapmak |
make a score f.
|
|
375 |
Konuşma Dili |
uyuşturucu alım satımı, birini soyma, dolandırıcılık suç teşkil eden bir şey yapmak |
make a score f.
|
|
376 |
Konuşma Dili |
enerjisini yükselten/yükseltecek bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
377 |
Konuşma Dili |
moral veren bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
378 |
Konuşma Dili |
modunu yükselten bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
379 |
Konuşma Dili |
canlandırıcı bir şey yapmak |
have a pick-me-up f.
|
|
380 |
Konuşma Dili |
sıkışınca/gerektiği yerde farklı bir şey yapmak |
punt f.
|
|
381 |
Konuşma Dili |
şaşırtıcı bir şey yapmak |
punt f.
|
|
382 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
383 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
384 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
385 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için sabırsızlanmak |
be down to (do something) f.
|
|
386 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
be down to (do something) f.
|
|
387 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be down to (do something) f.
|
|
388 |
Konuşma Dili |
gaza gelip bir şey yapmak |
haul off and do something [rural] f.
|
|
389 |
Konuşma Dili |
fevrice bir şey yapmak |
haul off and do something [rural] f.
|
|
390 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) sabırsızlanmak |
can't wait (to do something) f.
|
|
391 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha iyi olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
392 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha memnun edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
393 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha mutlu edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
394 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şey yapmak için can atmak |
be dying for something/to do something f.
|
|
395 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şey yapmak için ölmek |
be dying for something/to do something f.
|
|
396 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şey yapmak için yanıp tutuşmak |
be dying for something/to do something f.
|
|
397 |
Konuşma Dili |
(biri) için (bir şey) yapmak |
do for (someone) f.
|
|
398 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için ölmek |
be dying to (do something) f.
|
|
399 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için yanıp tutuşmak |
be dying to (do something) f.
|
|
400 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be dying to (do something) f.
|
|
401 |
Konuşma Dili |
gidip (bir şey) yapmak |
go f.
|
|
402 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için kandırmak |
get to (do something) f.
|
|
403 |
Konuşma Dili |
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak |
go all out for something f.
|
|
404 |
Konuşma Dili |
bir şey için elinden geleni yapmak |
go all out for something f.
|
|
405 |
Konuşma Dili |
ileriyi/geleceği/yarını düşünmeden (bir şey) yapmak |
haul off and do f.
|
|
406 |
Konuşma Dili |
fevrice bir şey yapmak |
haul off and do f.
|
|
407 |
Konuşma Dili |
gaza gelip bir şey yapmak |
haul off and do f.
|
|
408 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
have got to (do something) f.
|
|
409 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak aklında olmak |
have it in mind to do something f.
|
|
410 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in one to do something f.
|
|
411 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in you to do something f.
|
|
412 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have (got) it in you to do something f.
|
|
413 |
Konuşma Dili |
acele içinde bir şey yapmak |
be in a hurry to do something f.
|
|
414 |
Konuşma Dili |
telaş içinde bir şey yapmak |
be in a hurry to do something f.
|
|
415 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için sabırsızlanmak |
be in a hurry to do something f.
|
|
416 |
Konuşma Dili |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something f.
|
|
417 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) istemek |
mean to (do something) f.
|
|
418 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
mean to (do something) f.
|
|
419 |
Konuşma Dili |
zar zor (bir şey yapmak) |
struggle to (do something) f.
|
|
420 |
Konuşma Dili |
eskiden bir şey yapmak |
used to do something f.
|
|
421 |
Konuşma Dili |
vaktiyle bir şey yapmak |
used to do something f.
|
|
422 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set s.
|
|
423 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set s.
|
|
424 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set s.
|
|
425 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set s.
|
|
426 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set s.
|
|
427 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set s.
|
|
428 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şeyi yapmak için ölen |
bent on something/on doing something s.
|
|
429 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şeyi yapmak için yanıp tutuşan |
bent on something/on doing something s.
|
|
430 |
Konuşma Dili |
arkasını dönüp bir şey yapmak (gitmek, ayrılmak) |
turn round and do something [brit] expr.
|
|
431 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) abes olmak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
432 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) hiç de mantıklı olmamak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
433 |
Konuşma Dili |
bir anda (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
434 |
Konuşma Dili |
beklenmedik şekilde/bir anda (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
435 |
Konuşma Dili |
kalkıp (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
436 |
Konuşma Dili |
ansızın (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
437 |
Konuşma Dili |
aniden (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
438 |
Konuşma Dili |
birdenbire (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
439 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
440 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
441 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixing to (do something) expr.
|
|
442 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixin to do something expr.
|
|
443 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) yasak değil |
it's no crime to (do something) expr.
|
|
444 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) ya da (bir şey yapmamak), (işte bütün mesele bu) |
to (do something) or not to (do something)(,that is the question) expr.
|
|
445 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmak ya da (yapmamak), (bütün mesele bu) |
to (do something) or not to (do something)(,that is the question) expr.
|
|
446 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) üzere |
bousta expr.
|
|
447 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) zorundaysan |
if you must (do something) expr.
|
|
448 |
Konuşma Dili |
önemli olan (bir şey yapmak |
it is a matter of (doing something) expr.
|
|
449 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) kardır |
it pays to expr.
|
|
450 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) fayda etmez |
it's no use (doing something) expr.
|
|
451 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak dışında |
short of something/of doing something expr.
|
|
452 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak için |
so as to do something expr.
|
|
453 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmak niyetiyle |
so as to do something expr.
|
|
454 |
Konuşma Dili |
tek çare (bir şey yapmak) |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
|
455 |
Konuşma Dili |
(bir şey) yapmak isteyen |
up to (something) expr.
|
|
456 |
Konuşma Dili |
(kalkıp bir şey yapmak) zorundaydın değil mi? |
you just had to (go and) (do something) expr.
|
|
Idioms |
|
457 |
Deyim |
formalite icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
458 |
Deyim |
prosedür gereği (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
459 |
Deyim |
formaliteden (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
460 |
Deyim |
görüntü icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
461 |
Deyim |
kural icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form i.
|
|
462 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) açık çek |
carte blanche (to do something) i.
|
|
463 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) tam yetki |
carte blanche (to do something) i.
|
|
464 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) sınırsız özgürlük |
carte blanche (to do something) i.
|
|
465 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) uzak ihtimal |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
466 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
467 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat |
last chance (for/at/to do something) i.
|
|
468 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans |
last chance (for/at/to do something) i.
|
|
469 |
Deyim |
can sıkıcı/sinir bozucu bir şey yapmak |
ruffle a few feathers i.
|
|
470 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan finansal kaynak |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
471 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken para |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
472 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan motivasyon |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
473 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken enerji |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
474 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan girişkenlik |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
475 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken sağduyu |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
476 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan kafa/idrak |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
477 |
Deyim |
(bir şey yapmak) için gereken beceri |
the wherewithal to (do something) i.
|
|
478 |
Deyim |
garip bir şey yapmak |
run a rig f.
|
|
479 |
Deyim |
(bir şey için) heyecan yapmak/sabırsızlanmak |
be keen about f.
|
|
480 |
Deyim |
(bir şey) arsızlığı yapmak |
feed the beast f.
|
|
481 |
Deyim |
inandıracak bir şey yapmak/söylemek |
give (one) to believe f.
|
|
482 |
Deyim |
inandıracak bir şey yapmak/söylemek |
give somebody to believe/understand (that) f.
|
|
483 |
Deyim |
(birini) gücendirecek bir şey yapmak |
tread on one's toes f.
|
|
484 |
Deyim |
(bir şey yapmak) istemek |
care to (do something) f.
|
|
485 |
Deyim |
(bir şey yapmak) ilgisini çekmek |
care to (do something) f.
|
|
486 |
Deyim |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
throw the cat among the pigeons f.
|
|
487 |
Deyim |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
set the cat among the pigeons f.
|
|
488 |
Deyim |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
put the cat among the pigeons f.
|
|
489 |
Deyim |
(bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak |
have no cause to (do something) f.
|
|
490 |
Deyim |
bir şey yapmak |
do something/anything about f.
|
|
491 |
Deyim |
alışılmışın dışında bir şey yapmak |
go off the beaten track f.
|
|
492 |
Deyim |
birine bir şey yapması konusunda aşırı baskı yapmak |
high-pressure someone into something f.
|
|
493 |
Deyim |
birini (bir şey yapmak için) kandırmak |
fool someone into something f.
|
|
494 |
Deyim |
çok riskli bir şey yapmak |
risk life and limb f.
|
|
495 |
Deyim |
canını dişine takarak/şevkle bir şey yapmak |
do something with a vengeance f.
|
|
496 |
Deyim |
geri dönülmeyecek bir şey yapmak |
cross the rubicon f.
|
|
497 |
Deyim |
kendini bir şey yapmak için yavaş yavaş hazırlamak |
work your way around f.
|
|
498 |
Deyim |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into someone's hands f.
|
|
499 |
Deyim |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into the hands of somebody f.
|
|
500 |
Deyim |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into somebody's hands f.
|
|