aleyhine - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

aleyhine



"aleyhine" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 2 sonuç

Türkçe İngilizce
General
aleyhine to the detriment of ed.
Idioms
aleyhine out of countenance expr.

"aleyhine" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 138 sonuç

Türkçe İngilizce
General
aleyhine dönmek boomerang on f.
aleyhine döndürmek turn against f.
aleyhine çalışmak work against f.
aleyhine çevirmek prejudice someone against f.
aleyhine olmak weigh against f.
aleyhine dönmek backfire f.
birini bir şeyin aleyhine çevirmek set someone against something f.
durumu birinin aleyhine çevirmek tip the scales against someone's favor f.
aleyhine sonuçlanmak result against f.
aleyhine kullanmak use against f.
aleyhine çevirmek antagonize f.
aleyhine olmak be disadvantageous to somebody f.
aleyhine hareket etmek pull one's leg f.
aleyhine çalışmak work unfavorably of someone f.
aleyhine olmak militate against f.
aleyhine dönmek turn against f.
aleyhine dava açmak indict f.
birinin aleyhine olmak be to someone's disadvantage f.
aleyhine dönmek go against (for events/a situation) f.
aleyhine dönmek turn against (for one person to another) f.
birinin aleyhine dava açmak proceed against f.
hükümet aleyhine slogan atmak chant slogans against the government f.
hükümet aleyhine slogan atmak shout anti-government slogans f.
birinin aleyhine dava açmak bring an action f.
birisi aleyhine dava açmak bring an action against one f.
aleyhine çevirmek antagonise f.
aleyhine çevirmek be backfired f.
uyarı yapmaksızın kendi grubunun aleyhine dönmek mutiny f.
aleyhine çevirmek igg f.
aleyhine hareket etmek peach f.
aleyhine atıp tutmak spot f.
kadınların aleyhine woman pessimal s.
aleyhine olan suicidal s.
aleyhine olan disadvantageous s.
Phrasals
aleyhine çalışmak work against f.
aleyhine çalışmak operate against f.
aleyhine çalışmak act counter f.
aleyhine çevirmek turn someone against f.
aleyhine dönmek count against f.
birinin aleyhine karar vermek rule against someone f.
'-in aleyhine dönmek backfire on f.
birinin aleyhine dönmek backfire on someone f.
bir şeyi birinin aleyhine saymak count something against someone f.
birinin aleyhine sayılmak count against someone f.
(birinin) aleyhine olmak/dönmek count against (one) f.
(birinin/bir şeyin) aleyhine çalışmak operate against (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) aleyhine dava açmak proceed against (someone or something) f.
aleyhine/aleyhinde karar vermek rule against f.
(birinin/bir şeyin) aleyhine/aleyhinde karar vermek rule against (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) aleyhine çalışmak work against (someone or something) f.
Phrases
(birinin) aleyhine at (one's) expense expr.
Proverb
aleyhine bile olsa doğruyu söyle tell the truth and shame the devil
Colloquial
(birinin/bir şeyin) aleyhine/aleyhinde against (someone or something) ed.
(birinin/bir şeyin) aleyhine/aleyhinde against (someone or something) ed.
Idioms
suç ortağı aleyhine delil sunmak turn king's evidence f.
aleyhine karar vermek find against someone f.
durumu birinin aleyhine çevirmek turn the tables on someone f.
elinde aleyhine delil olmak have a case against someone f.
hem lehine hem de aleyhine olmak cut two ways f.
hem lehine hem de aleyhine olmak cut both ways f.
mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek turn state's evidence f.
mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek turn queen's evidence f.
mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek turn king's evidence f.
şans aleyhine olmak the dice are loaded against somebody f.
(şartlar) aleyhine olmak the deck is stacked against someone f.
kendi partisi aleyhine oy kullanmak cross the floor [uk/australia/new zealand] f.
kuralları kendi lehine ve başkasının aleyhine değiştirmek move the yardsticks f.
durumu (birinin/bir şeyin) aleyhine döndürmek flip the script on (someone or something) f.
(biri/bir şey) aleyhine kanıtları toparlamak build a case against (someone or something) f.
(biri/bir şey) aleyhine kanıtları bir araya getirmek build a case against (someone or something) f.
elinde (biri/bir şey aleyhine) delil olmak have a case (against someone or something) f.
abd anayasasının beşinci ek maddesi bağlamında kendi aleyhine tanıklık etmeyi reddetmek plead the fifth (amendment) f.
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine olacak şekilde düzenlemek stack the deck (against) (someone or something) f.
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine çevirmek stack the odds against (someone or something) f.
şans aleyhine olmak the dice is loaded against someone f.
şans aleyhine olmak the dice are loaded against someone f.
ters/aleyhine against someone or something zf.
zaman (birinin) aleyhine time is not on someone's side expr.
şaka aleyhine döndü joke is on someone expr.
şaka aleyhine döndü joke is on expr.
şartlar (birinin/bir şeyin) aleyhine olmak the deck is stacked against (someone or something) expr.
şans aleyhine the dice are loaded expr.
şartlar (birinin/bir şeyin) aleyhine the odds are against (someone or something) expr.
şartlar (birinin/bir şeyin) aleyhine the odds are stacked against (someone or something) expr.
Trade/Economic
şirket aleyhine açılan dava lawsuit against the company i.
aleyhine dava açmak bring an action f.
Law
davasını vakitlice takip edememiş olan davacı aleyhine verilen karar non prosequitur i.
iskoç mahkemelerinde sanık aleyhine mevcut olan delilin sanığı mahkum etmek için yetersiz olduğunu gösteren karar not proven i.
başsavcının aleyhine dava açtığı kişi hakkında bilgi veren kimse relator [brit] i.
başsavcının aleyhine dava açtığı kişi hakkında bilgi veren kimse (kadın) relatrix i.
kendi aleyhine tanıklık etmeyi reddetme hakkını ortadan kaldıran muafiyet testimonial immunity i.
abd anayasasının beşinci ek maddesi bağlamında kendi aleyhine tanıklık etmeme hakkı fifth amendment right against self-incrimination i.
aile nizamı aleyhine işlenen cürümler offences against the family order i.
aleyhine dava açılan kimse indictee i.
aleyhine rücu davası açılan şahıs recoveree i.
asker aleyhine işlenen suç offense committed against soldier i.
bir sözleşmenin yükümlülükleri ile borçlu olan kimse aleyhine sorumluluklarını aynen yerine getirmesi konusunda mahkemeye yapılan başvuru bill for specific performance i.
genel ahlak aleyhine suç immoral offence i.
hakim aleyhine suç felony against judge i.
hazine aleyhine açılan dava petition of right i.
ırkın tümlüğü ve sağlığı aleyhine cürümler felonies against the integrity and health of the race i.
kendi aleyhine suçlama self-incrimination i.
kendi aleyhine tanıklık etmeme muafiyeti (susma hakkı) privilege against self-incrimination i.
kişi aleyhine işlenen ve müebbet hapis cezasıyla sonuçlanan suç malicious injury to the person i.
kendi aleyhine tanıklık self-incrimination i.
kendi aleyhine tanıklık etmeyi reddetme hakkı freedom from self-incrimination i.
kendi aleyhine tanıklık witness against himself i.
kendi aleyhine tanıklık etmeyi reddetme hakkı privilege against self-incrimination i.
kendi aleyhine tanıklık etmeme muafiyeti (susma hakkı) freedom from self-incrimination i.
memur aleyhine cürüm felony against government officials i.
sanık aleyhine tanıklık eden kimse witness for the prosecution i.
sanığın aleyhine şahitlik etme testifying against the accused i.
şahıs aleyhine açılan dava action in personam i.
suç ortağı aleyhine ifade state's evidence i.
tröst aleyhine açılan dava antitrust suit i.
mahkemede (kral, kraliçe veya devletin safında) suçunu itiraf edip af talep ederek suç ortağı aleyhine ifade verme approvement i.
mahkemede suçunu itiraf edip af talep ederek suç ortağı aleyhine ifade veren kimse approver i.
kendi aleyhine tanıklık etmeyi reddetme hakkının yerine geçen muafiyet use immunity i.
hükümdarın safında yer alarak suç ortağı aleyhine verilen ifade queen's evidence [uk] i.
kendi aleyhine delil sunmama hakkı right against self-incrimination i.
kamuya mal oluşu nedeniyle yalnızca aleyhine kanıt sunulması halinde dava açılabilen kimse public figure i.
aleyhine dava açmak prosecute f.
aleyhine ifade vermek give evidence against f.
aleyhine tahkikat açmak impeach f.
birisi aleyhine kanıtları toparlamak build a case against someone f.
birisi aleyhine kanıtları toparlamak gather a case against someone f.
memur aleyhine görevinde yolsuzluk iddiasıyla takibat açmak impeach f.
suç ortağı aleyhine ifade vermek turn state's evidence f.
aleyhine patent ihlali davası açmak file a patent infringement suit against f.
kendi aleyhine tanıklık etmesini önlemek için tutukluya tanınan avukat tutma ve sessiz kalma haklarına ait veya ilişkin miranda s.
söylediğin her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir anything you say can and will be used against you in a court of law expr.
vasiyetname aleyhine against the will expr.
Politics
başkan aleyhine yapılan meclis soruşturması impeachment i.
devlet aleyhine açılan tazminat davalarına bakan abd mahkemesi court of claims i.
türkiye aleyhine anti-turkish s.
türkiye aleyhine anti-turkey s.
Military
kendi ülkesi aleyhine çalışan düşman casusu asset i.
Slang
karşı/aleyhine yorum/eleştiri heat i.