denize - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

denize



"denize" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

İngilizce Türkçe
Politics
denize f. vatandaşlığa kabul etmek

"denize" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
denize overboard zf.

"denize" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 376 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
denize açılma sailing i.
denize açılmak sail f.
(gemi) denize indirmek launch f.
denize ait maritime s.
General
uzay gemisinin denize inmesi splash down i.
gemiden denize atılan yük jetsam i.
karanın denize doğru çıkıntısı ness i.
arsanın denize bakan tarafı frontage i.
denize nazır ev flat with sea view i.
denize çıktıktan sonra açılmak üzere kaptana verilen kapalı zarf içindeki emir sealed orders i.
denize dökülen akarsu freshet i.
denize alışık olmama landlubberliness i.
özellikle tahta bir kutu içinde çapa yerine denize atılan büyükçe taş killick i.
denize uzanmış iskele pier i.
karadan denize doğru esen rüzgar land breeze i.
kıyı yerleşimi veya kıyıdaki tatil merkezinin denize bakan kesimi seafront i.
denize yakın arsa waterfront i.
akarsuların denize veya göle döküldüğü yer mouth i.
denize uzanan kara parçası spit i.
akarsuyun denize döküldüğü yer mouth i.
uzay gemisinin denize düşmesi splash down i.
denize açılma sail i.
iskoçça'da denize çıkıntı yapan kara burnu anlamında sözcük mull i.
denize açılamama innavigability i.
denize uzaklık distance from the sea i.
denize uzaklık sea distance i.
(gemiyi) denize indirme launch i.
denize açılma hwyl i.
denize indirme launching i.
denize atılan eşya jetsam i.
ayışığının denize (suya) vuran yansıması moonglade i.
denize bakan ev house facing the sea i.
denize mecburi iniş ditching i.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked state i.
denize çıkıntı yapan toprak parçası nook [obsolete] i.
denize kıyısı olmayan kentlere sahil bölgelerinden balık getiren kimse ripper [obsolete] i.
denize dökülme disemboguement i.
denize boşalma disemboguement i.
denize açılma günü packet day i.
su yolunun göle veya denize aktığı alt ucu outlet i.
enginlik, çalkantılılık, taşkın gibi sebeplerden denize benzetilen şey sea i.
(gemi üzerinde) denize elverişlilik tespit muayenesi survey i.
denize açılmak put off f.
denize girmek have a swim f.
parayı denize atmak waste money f.
denize dökülmek disembogue f.
gemiden denize düşmek fall overboard f.
denize açılmak stand off f.
denize açılmak put out to sea f.
denize atmak (tehlike anında gemiyi hafifletmek için yükü) jettison f.
denize açılmak shove off f.
denize atmak (gemiden vb) throw overboard f.
denize girmek go swimming f.
denize açılmak put away f.
denize açılmak put to sea f.
denize açılmak protrude to sea f.
denize indirmek launch f.
denize akmak flow into the sea f.
denize atlamak jump into the sea f.
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak live in an inland city f.
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak live in a city with no coast f.
denize kıyısı olmayan bir kentte yaşamak live in a landlocked city f.
denize kıyısı olmak have a coast on f.
(nehir) denize dökülmek flow into the sea f.
(nehir) denize dökülmek empty into the sea f.
düşmanı denize dökmek drive the enemy into the sea f.
düşmanı denize dökmek drive the enemy forces into the sea f.
düşmanı denize dökmek throw the enemy into the sea f.
denize iniş yapmak ditch f.
denize açılmak go sailing f.
(hava aracını) denize indirmek land f.
(denize, okyanusa) dökülmek disgorge f.
denize nazır seafront s.
denize nazır beachside s.
denize yakın maritime s.
denize nazır with sea view s.
denize kıyısı olmayan shoreless s.
tatlı suda yaşayıp denize yumurtlayan catadromous s.
denize doğru giden seaward s.
denize sıfır beachfront s.
denize ait marine s.
denize nazır beachfront s.
denize sıfır seafront s.
denize alışkın seafaring s.
denize çıkmaya elverişsiz unseaworthy s.
denize açılabilir seaworthy s.
denize ait naval s.
denize elverişli seaworthy s.
denize ait olmayan nonaquatic s.
denize açılamayan innavigable s.
havadan denize air-to-sea s.
denize bakan beachside s.
denize sıfır beachside s.
derin denize ait dipsey s.
dip denize ait dipsey s.
derin denize ait dipsie s.
dip denize ait dipsie s.
derin denize ait dipsy s.
dip denize ait dipsy s.
denize ilişkin saltwater s.
denize benzeyen salty s.
(açık denize) yola çıkmış outward-bound s.
denize kıyısı olan seaboard s.
denize yakın olan seaboard s.
denize kıyısı olan sea-bordering s.
denize giden seabound s.
denize yönelmiş seabound s.
denize bakmaya alışık olan seawardly s.
(gemi) denize indirilmiş off the stocks s.
denize kıyısı olmayan landlocked s.
denize bakan seaward s.
denize doğru seaward zf.
denize doğru seawards zf.
kıyıdan denize doğru offshore zf.
gemiden denize overboard zf.
denize doğru asea zf.
denize doğru a-sea zf.
denize açılamayacak şekilde innavigably zf.
denize doğru seawardly zf.
yetişin! adam denize düştü man overboard! ünl.
Phrasals
(dalgalar) tekneden denize düşürmek wash someone or something overboard f.
gemiyi suya/denize indirmek launch forth f.
(suya, havuza, denize) dalmak plunge into (something) f.
Phrases
denize doğru down the country expr.
denize doğru down the sound expr.
Proverb
denize düşen yılana sarılır a drowning man will clutch at a straw
denize düşen yılana sarılır a drowning man will catch at a straw
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir cast one's bread upon the waters
denize düşen yılana sarılır desperate times call for desperate measures
denize düşen yılana sarılır desperate times require desperate measures
denize düşen yılana sarılır a drowning man will grab at a straw
denize düşen yılana sarılır a drowning man will grasp at a straw
Colloquial
denize gömülme deep six i.
denize defnedilme deep six i.
denize atmak deep six f.
cesedi denize atmak deep six f.
geminin yükünün bir kısmının denize atılması deep six f.
abd ve kanada'nın denize kıyısı olmayıp taşra sayılan iç kısımlarına ait veya ilişkin flyover s.
Idioms
denize alışma one's sea legs i.
denize su taşımak bring owls to athens f.
denize su taşımak take owls to athens f.
denize su taşımak carry owls to athens f.
denize su taşımak bring sand to the beach f.
birisini denize/okyanusa atmak throw someone in the drink f.
denize alışmak find one's sea legs f.
denize açılmak go to sea f.
denize su taşımak take coals to newcastle f.
denize su taşımak preach to the converted f.
denize su taşımak carry coals to newcastle f.
denize düşmek fall in the drink f.
denize alışmak get one's sea legs f.
denize düşüp yılana sarılmak clutch at straws f.
tekneden denize düşmek fall overboard f.
tekneden denize düşmek go overboard f.
(/denize/göle vb) bakmak face onto something f.
öldürülüp nehre, okyanusa, denize, göle atılmak sleep with the fishes f.
öldürülüp nehre, okyanusa, denize, göle atılmak be swimming with the fishes f.
denize düşmek go by the board f.
iyilik yap, denize at, balık bilmezse halik bilir cast bread upon the waters f.
iyilik yapıp denize atma cast your bread upon the waters f.
iyilik yap denize at cast your bread upon the waters f.
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir cast your bread upon the waters f.
denize düşüp yılana sarılmak clutch at a straw f.
denize düşüp yılana sarılmak clutch/grasp at straws f.
denize su taşımak bring coals to newcastle f.
denize düşüp yılana sarılmak grab at a straw f.
denize düşüp yılana sarılmak grab at straws f.
denize su taşımak send owls to athens f.
(bir yere gitmek) için denize açılmak/bir deniz aracıyla yola çıkmak set sail for (some place) f.
(dalgalarla, aşırı yağmurla) tekneden denize düşürülmek wash overboard f.
(dalgalar, aşırı yağmur) tekneden denize düşürmek wash overboard f.
gemiden denize atılmış gone to davy jones's locker s.
denize düşen yılana sarılır to one who has lost his way, a dog's bark is sweeter than the song of the nightingale expr.
denize düşen yılana sarılır a drowning man will catch a straw expr.
denize düşen yılana sarılır drowning man will clutch at straw expr.
denize düşen yılana sarılır any port in a storm expr.
denize düşen yılana sarılır grasp at a straw expr.
denizde/denize in the drink expr.
denize su taşımak gibi like taking coals to newcastle expr.
denize su taşımak gibi like carrying coals to newcastle expr.
Speaking
denize gitmek go to sea expr.
Trade/Economic
denize yük pasa etme ilgan i.
denize elverişlilik belgesi certificate of sea worthiness i.
gemi yükünün bir kısmının denize atılması jettison i.
(gemiyi hafifletmek için) denize yüke atıma jettison i.
(gemiyi) denize indirmek put to sea f.
açık denize çıkmaya elverişli seagoing s.
denize ya da denizciliğe ait marine s.
gemiden denize overboard zf.
Law
denize elverişlilik belgesi admission of seaworthiness i.
denize erişim hakkı right access to the sea i.
Politics
atıkların denize verilmesi dumping of waste at sea i.
Insurance
geminin denize elverişli olması seaworthiness i.
geminin denize elverişli olmaması unseaworthiness i.
denize elverişsiz unseaworthy s.
denize elverişli olmayan not fit to sail on the sea s.
denize elverişli olmayan not seaworthy s.
Tourism
uzay gemisinin denize inişi splashdown i.
Technical
denize doğru meyil seaward slope i.
denize yerleşik petrol kuyusu sea-located oil well i.
denize kurulu petrol kuyusu sea-located oil well i.
denize elverişlilik seaworthiness i.
denizden tanka veya tanktan denize sıvı almak için kullanılan valflı sandık valve chest i.
kara yönünden denize doğru esen rüzgar land breeze i.
denize dökülmek veya boşalmak disembogue f.
suyunu denize akıtmak (nehir) disembogue f.
denize dayanıklı seaworthy s.
Radio
denizden karaya veya karadan denize geçerken radyo yer dalgasının yönünün değişmesi land effect i.
denizden karaya veya karadan denize geçerken radyo yer dalgasının yönünün değişmesi shoreline effect i.
Construction
sahilde deniz suyu çekildiğinde karadaki suyun denize akmasını sağlayan set oluğu go-out i.
Transportation
tehlike anında gemiyi kurtarmak için denize atılan yük jetsom i.
Aeronautic
denize zorunlu iniş ditching i.
dikine ve kısa mesafede iniş veya kalkış yapabilen hava aracının denize indirilmesi ve/veya kurtarılması için yük ve çıkarma gemilerinin üzerindeki alanlar vertical takeoff and landing aircraft transport area i.
denize zorunlu inmek ditch f.
uçağı denize indirmek ditch f.
Marine
tekrar kurtarılabilmesi için duba veya şamandıraya bağlanarak denize atılan yük veya ekipman lagan i.
tekrar kurtarılabilmesi için duba veya şamandıraya bağlanarak denize atılan yük veya ekipman ligan i.
tekrar kurtarılabilmesi için duba veya şamandıraya bağlandıktan sonra denize atılan yük veya ekipman lagend i.
denize hakim olan kimse thalassocrat i.
açık denize yapıları yapı offshore maritime structure i.
tekrar kurtarılabilmesi için duba veya şamandıraya bağlandıktan sonra denize atılan yük veya ekipman lagan i.
denize çıkan gemileri alacak büyüklükte kanal ship-canal i.
denize elverişlilik belgesi seaworthiness certificate i.
denize girilen yerlerin standartları bathing place standards i.
denize adam düştü simidi duman kandili sertifikası certificate of conformity of life buoys self-activating smoke signals i.
denize girmek için uygun su sıcaklığı adequate temperature for sea bathing i.
denize radyoaktif atık boşaltılması radioactive waste disposal into the sea i.
denize ait kültür mariculture i.
denize yakın hava kütlesi maritime air mass i.
denize elverişli trim maddesi seaworthy trim clause i.
denize elverişlidir sertifikası seaworthiness certificate i.
denize açılabilir seaworthy i.
denize girilen bölgeler bathing resort i.
denize elverişlilik seaworthiness i.
denize elverişli trim klozu seaworthy trim clause i.
denize doğru eğilen taraf (gemi ya da teknenin) leeside i.
denize yayılan petrolün verdiği zarar damage by oil spills i.
denize elverişlilik belgesi certificate of seaworthiness i.
denize atılan ekipman ya da yiyecek lagend i.
denize elverişlilik sea worthiness i.
denize elverişsizlik unseaworthiness i.
denize  indirme launching i.
gemiyi denize indirme launch i.
gemiyi kurtarmak için denize atılan yük jetsam i.
gemiyi (kızaktan) denize indirme launching i.
nehrin denize karıştığı dar bölge firth i.
rip akıntısının denize doğru genişleyen kısmı head of rip current i.
suyun geminin güvertesinden denize akmasına yarayan delik scupper i.
suyun denize doğru akışıyla oluşan ince drenaj kanalları rill marks i.
tekneden denize düşmeyi önleme man-overboard prevention i.
tekneden denize düşme man overboard i.
gemiyi yavaşlatması için gemiden denize atılan ağırlık anchor drag i.
gemiyi yavaşlatması için gemiden denize atılan ağırlık drag i.
gemiyi yavaşlatması için gemiden denize atılan ağırlık drag anchor i.
dalga serpintisinden korunmak için denize bırakılan yağ torbası oil bag i.
gemiden denize atılıp karaya vuran yük jetsam i.
gemiden denize atılıp karaya vuran yük jetsom i.
tehlike anında denize atılan şey jetsom i.
denize kenarı olan bölge veya eyalet maritimal [obsolete] i.
denize kenarı olan bölge veya eyalet maritimate [obsolete] i.
denize kenarı olan bölge veya eyalet maritime [obsolete] i.
açık denize giden yük gemilerinin yan kısımlarının tam ortasında bulunan ve yaz sezonu yük çizgisini gösteren işaret mark i.
yelkenli gemi ile denize açılma windjamming i.
loksodrom eğrisi üzerinden denize açılma faaliyeti loxodromy i.
açık denize demir atma offing i.
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç salmon balığı smolt i.
(denize indirme öncesi gemiyi desteklemek için kullanılan) kereste parçaları dogshores i.
su altındayken özel harekat personelini, araçlarını ve donanımını denize çıkarması ve iyileştirmeler yapabilmesi için gövdesine eklenmiş olan barınak modülü dry deck shelter i.
enlem dairesinde denize açılma parallel sailing i.
dalgalı denize dayanabilen gemi sea boat i.
seyrüsefere elverişli denize açılan kanal sea gate i.
geminin denize bakan tarafı seaboard [obsolete] i.
denize çıkan gemileri alacak büyüklükteki kanal shipway i.
denize açılma açısı point i.
(rüzgar yönünün hesaba katıldığı) denize açılma noktası point i.
denize açılma standing off i.
denize atmak (gemiden) deep-six f.
nehirde veya denize doğru kürek çekmek drop down f.
rotayı denize doğru çevirmek stand to sea f.
denize açılmak set sail f.
nehirde veya denize doğru hareket etmek drop down f.
nehirde veya denize doğru yelken açmak drop down f.
denize açılmak set sail for f.
denize çıkmak launch f.
denize açılmak outstand f.
denize indirmek launch to f.
gemiyi denize indirmek launch f.
sahil boyunca denize açılmak undersail f.
denize açılmak loose f.
rüzgarı arkaya alarak denize açılmak stand down f.
dalgalara göre denize açılmak stand down f.
rüzgara göre denize açılmak stand down f.
rüzgar yönünde denize açılmak stretch f.
açık denize çıkmaya elverişli seafaring s.
açık denize çıkmaya elverişli oceangoing s.
açık denize çıkmaya elverişli seagoing s.
açık denize çıkmaya elverişli (gemi) seagoing s.
açık denize giden (gemi) seagoing s.
denize dayanıklı navigable s.
denize ait maritime s.
denize dayanıklı seaworthy s.
denize ilişkin marine s.
denize açılmamış under bare poles s.
denize açılmamış unsailed s.
denize açılabilir voyageable s.
denize açılabilir wholesome [obsolete] s.
denize dayanıklı wholesome [obsolete] s.
denize elverişli wholesome [obsolete] s.
denize sınırı olan marine [obsolete] s.
denize kıyısı olan maritimal [obsolete] s.
denize ait maritimal [obsolete] s.
denize kıyısı olan maritimate [obsolete] s.
denize ait maritimate [obsolete] s.
denize kıyısı olup donanma ve ticaret gemilerine sahip olan maritime s.
denize doğru giden off s.
denize kıyısı olan seabord s.
denize yakın olan seabord s.
denize elverişli (gemi) snug s.
gemiden denize overboard zf.
denize doğru off ed.
Psychology
denize karşı olağanüstü sevgi thalassomania i.
Biology
tatlı suda yaşayıp denize yumurtlayan katadromous i.
denize ait thalassic s.
Marine Biology
denize atık dökme ocean dumping i.
tatlı suda yaşayıp denize yumurtlayan sarı veya yeşilimsi kahverengi bir yılan balığı american eel (anguilla rostrata) i.
tatlı suda yaşayıp yumurtlamak için denize giden bir yılan balığı familyası anguillidae i.
tatlı suda yaşayıp yumurtlamak için denize giden bir yılan balığı familyası family anguillidae i.
yetişkinleri tatlı sularda yaşayıp yumurtlamak üzere denize dönen, avrupa ve amerika'ya özgü bir yılan balığı common eel i.
yetişkinleri tatlı sularda yaşayıp yumurtlamak üzere denize dönen, avrupa ve amerika'ya özgü bir yılan balığı freshwater eel i.
henüz tatlı sudan denize göç etmiş olan genç somon balığı smelt [uk] i.
denize açılmak debouch f.
Botanic
abd'nin pasifik kıyılarına ve denize yakın dağlarında yetişen büyük bir çalı flowering ash (fraxinus dipetala) i.
History
denize kıyısı olmayan kentlere sahil bölgelerinden balık getiren kimse ripler [uk] i.
denize boşaltılan atıklara ilişkin londra sözleşmesi london dumping convention i.
denize boşaltılan atıklara ilişkin londra sözleşmesi convention on the prevention of marine pollution by dumping of waste and other matter i.
Environment
denize çöp dökme ocean dumping i.
(sel) ağaç ve kayaları denize sürüklemek raft f.
denize ait marine s.
Geography
denize çıkıntı yapan yükseklik noup [scottish] i.
denize kadar uzanan ve genellikle buzdağlarına bölünen buzul tidewater glacier i.
ingiltere'nin kuzeybatısındaki plymouth kentinde denize doğru uzanan dağlık bir kara parçası tintagel head i.
denize uzanan kara parçası bill i.
denize doğru uzanan dağlık kara parçası promontory i.
dağların denize yaptığı çıkıntı headland i.
denize çıkıntı yapan yükseklik promontory i.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked state i.
gelgitin denize doğru çekilmesi ebb i.
karanın denize yakın olan kesimi seashore i.
nehrin denize bağlandığı, tatlı ve tuzlu suyun birbirine karıştığı geniş kısım estuary i.
güney-orta afrika'da yer alan ve denize kıyısı olmayan eski bir cumhuriyet rhodesia i.
güney-orta afrika'da yer alan ve denize kıyısı olmayan eski bir cumhuriyet southern rhodesia i.
derenin denize aktığı tepedeki küçük yarık ghaut [caribbean] i.
akıntının denize karıştığı yer influx i.
denize dökülen akarsu fresh i.
denize erişimi olmayan ülke land-locked country i.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked country i.
denize kıyısı bulunmayan ülke landlocked country i.
denize doğru uzanan dağlık kara parçası snout i.
denize çıkıntı yapan yükseklik snout i.
denize dik uzanmak run perpendicular to the sea f.
denize ait thalassic s.
denize ulaşan ve buzulları çözünen tidal s.
denize ait olmayan fresh-water s.
denize erişimi olmayan land-locked s.
Geology
nehir deltasının zamanla denize doğru ilerlemesi progradation i.
denize atılmış camların kırılıp aşınmasıyla oluşan takı yapımında kullanılan cam beach glass i.
denize atılmış camların kırılıp aşınmasıyla oluşan takı yapımında kullanılan cam sea glass i.
buz sahanlığının denize bakan tarafı barrier i.
Military
denize dökülen kimyasal silah sea-dumped chemical weapon i.
denize adam düştü man overboard expr.
Latin
denizden denize (kanada'nın sloganı) a mari usque ad mare expr.
Archaic
denize çıkıntı yapan yükseklik scaw i.
suyunu denize akıtmak (nehir) embogue f.
Engineering
(denize elverişlilik durumunun tespiti için) gemiyi muayene etmek survey f.
Slang
öldürülüp nehre, okyanusa, denize, göle atılmak be sleeping with the fishes f.
yüklü miktarda parayı denize atmak piss money up the wall f.