kalacak - Türkçe İngilizce Sözlük

kalacak

"kalacak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
kalacak homeland i.

"kalacak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 112 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
kalacak yer accommodation i.
They must be helped to find accommodation and to obtain grants.
Kalacak yer bulmalarına ve hibe almalarına yardımcı olunmalıdır.

More Sentences
kalacak yer vermek accommodate f.
We can accommodate you.
Sana kalacak yer verebiliriz.

More Sentences
General
kalacak yer accommodation i.
They must be helped to find accommodation and to obtain grants.
Kalacak yer bulmalarına ve hibe almalarına yardımcı olunmalıdır.

More Sentences
kalacak bir yer somewhere to stay i.
I need somewhere to stay.
Kalacak bir yere ihtiyacım var.

More Sentences
kalacak yer sağlamak accommodate f.
We'd be happy to accommodate you.
Sana kalacak yer sağladığıma sevindim.

More Sentences
Trade/Economic
kalacak yer accommodation i.
They must be helped to find accommodation and to obtain grants.
Kalacak yer bulmalarına ve hibe almalarına yardımcı olunmalıdır.

More Sentences
Technical
kalacak yer accommodation i.
They must be helped to find accommodation and to obtain grants.
Kalacak yer bulmalarına ve hibe almalarına yardımcı olunmalıdır.

More Sentences
General
kalacak yer lodging i.
kalacak yer refuge i.
geçici olarak kalacak yer crash pad i.
kalacak yer refut [obsolete] i.
kalacak yer hospitale i.
kalacak yer (geceyi geçirmek için) lodging i.
kalacak yer roomage i.
kalacak yer succor [us] i.
kalacak yer temin eden kimse succorer [us] i.
kalacak yer succour [uk] i.
kalacak yer temin eden kimse succourer [uk] i.
olağanüstü koşullarda hayatta kalacak şekilde önlemler alan kimse survivalist i.
kalacak yer bulmak fix up f.
kalacak yeri olmamak have no place to stay f.
harekete geçmeye mecbur kalacak şekilde baskı altında kalmak be pressed up to the point of action f.
kalacak yeri olmak have place f.
kalacak yer tahsis etmek billet f.
kalacak yer sağlamak harbor f.
kalacak yer sağlamak host [obsolete] f.
kalacak yer sunmak hostel [dialect] [uk] f.
kalacak yer sağlamak hostel [dialect] [uk] f.
kalacak yer verilmek hut f.
at yelesini dik kalacak şekilde kesmek roach f.
kalacak yer sağlamak roof f.
(bir hayvana) kalacak yer sağlamak sort f.
kalacak yer temin etmek succor [us] f.
kalacak yer vermek succor [us] f.
kalacak yer temin etmek succour [uk] f.
kalacak yer vermek succour [uk] f.
karanlıkta kalacak biçimde darkly s.
kalacak yer ile ilgili accommodational s.
kalacak yer veren accommodative s.
kalacak yer sağlanmamış unaccommodated s.
kalacak yer verilmemiş unboarded s.
kalacak yer verilmiş quartered s.
Phrasals
kalacak yer sağlamak put up f.
birine/bir havana yanında kalacak yer vermek take someone or an animal in f.
birine/bir hayvana yanında kalacak yer sağlamak take someone or an animal in f.
(birine birinin) yanında kalacak yer sağlamak put (someone) up with (one) f.
birine birinin yanında kalacak yer sağlamak put someone up with someone f.
yatacak/kalacak yer sağlamak bed down f.
kalacak/yatacak yer vermek bed down f.
(birine/bir şeye bir yerde) kalacak yer sağlamak take (someone or something) into (something or some place) f.
Phrases
şeytan dünyaya gelip ilk aşkını bulduğunda kötülük serbest kalacak when the devil walks the earth and finds his first love evil shall be released expr.
Proverb
senden sonrakilere kalacak bir şeyler yap plant pears for your heirs
çoluğuna çocuğuna bırakacak/kalacak bir şeyler yap plant pears for your heirs
Colloquial
kalacak yer a place to stay i.
yoksul, evsiz birini tedaviden sonra kalacak bir yer bulmadan sokağa salma patient dumping i.
kalacak/duracak olan eşyalar keepage i.
elde tutulacak/kalacak şey keeper i.
kalacak/yatacak yer ve yiyecek board and lodging i.
hırsızlara kalacak yer sağlayan pansiyon flash-case [obsolete] i.
hırsızlara kalacak yer sağlayan pansiyon flash-ken [obsolete] i.
kalacak yer vermek give a place to stay f.
kendine kalacak bir yer bul find yourself a place to stay expr.
Idioms
engelli kalacak şekilde omurgaya zarar vermek break the back f.
(müsabaka dışı kalacak kadar) kötü bir biçimde yaralanmak crash and burn f.
aramızda kalacak not go any further f.
gizli kalacak not go any further f.
sır olarak kalacak not go any further f.
yaşayacak/kalacak yeri olmamak be out of house and home f.
bir süreliğine biriyle aynı evi/kalacak yeri paylaşmak be shacked up with (someone) f.
ramak kalacak noktaya gelmek come near f.
yakında mazide kalacak it will soon blow over expr.
yemek ve kalacak yer içinde all found expr.
yemek ve kalacak yer dahil all found expr.
ücret artı yemek ve kalacak yer all found expr.
yemek ve kalacak yer içinde all found expr.
yemek ve kalacak yer dahil all found expr.
ücret artı yemek ve kalacak yer all found expr.
Speaking
bu dünyada yanına kar kalacak şeyler vardır there are things you can get away with expr.
bu gece kalacak yerin var mı? do you have any place to stay tonight? expr.
iz kalacak mı? do you think it will scar? expr.
kalacak yer arıyorum I'm looking for a place to stay expr.
kalacak yer arıyorum I'm looking for a place to live expr.
kalacak yerin var mı? have you got a place to stay? expr.
kalacak bir yere ihtiyacın var mı? do you need somewhere to stay? expr.
kalacak bir yere ihtiyacım var I need a place to stay expr.
(akşam) yemeğe kalacak mısın? are you staying for dinner? expr.
(yara) sence izi kalacak mı? do you think it'll scar? expr.
Trade/Economic
kalacak yer ile ilgili accommodational s.
Politics
kalacak yerin türüne göre analiz breakdown by type of accommodation i.
kalacak yer temin etmek accommodate f.
Technical
ışık veya diğer ters dalga radyasyonunu titreşimler tek bir düzlemde kalacak şekilde etkileme polarization i.
ışık veya diğer ters dalga radyasyonunu titreşimler iki dikey düzlemde kalacak şekilde etkileme polarization i.
asılı kalacak şekilde monte etmek hang f.
kalacak yer ile ilgili accommodational s.
Textile
hafif nemli kalacak şekilde kurutmak damp-dry f.
Architecture
tabanın tamamı yerde kalacak şekilde düzleştirilmiş üst kısım sunken arch i.
Construction
bir ucu bütün kalacak şekilde enine kesilmiş tuğla bat i.
Railway
(kurp) dış ray iç ray üzerinde kalacak şekilde düzenlemek superelevate f.
Marine
yatacak ve kalacak yer accommodation i.
rüzgar tarafında kalacak şekilde karada belirli bir noktanın yanından geçmek weather a point f.
yatacak ve kalacak yer ile ilgili accommodational s.
Gastronomy
(yumurtayı) beyazları pişip sarısı akışkan kalacak şekilde pişirerek over easy zf.
Physics
ölçüm aparatının göstergesi sıfırda kalacak şekilde uygulanan bir ölçme yöntemi zero method i.
ölçüm aparatının göstergesi sıfırda kalacak şekilde uygulanan bir ölçme yöntemi null method i.
Botanic
su püskürtmeyi kolaylaştırmak ve daha fazla güneş ışığı almasını sağlamak için ortası açık kalacak şekilde yetiştirilip budanmış open-headed s.
eksenin uzağında ya da dışında kalacak şekilde abaxially zf.
Sport
(topu) kale veya tahta çubuk atılan topla diğer toplarla arasında kalacak şekilde bırakmak wire f.
Latin
bundan sonsuzluğa ne kalacak quid ad aeternum expr.
Archaic
karanlıkta kalacak biçimde dark zf.
Slang
yoksul, evsiz birini tedaviden sonra kalacak bir yer bulmadan sokağa salma homeless dumping i.
kalacak yer libken i.
Modern Slang
kalacak yer sağlamak accom (accommodate) kısalt.