kalmamış - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

kalmamış



"kalmamış" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 4 sonuç

Türkçe İngilizce
General
kalmamış withered s.
kalmamış out s.
kalmamış absent s.
Idioms
kalmamış the well has run dry expr.

"kalmamış" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 150 sonuç

Türkçe İngilizce
General
hükmü kalmamış has-been i.
eski özelliği kalmamış kimse has-been i.
hiç gebe kalmamış kadın nulligravida i.
beti benzi kalmamış waxen s.
hükmü kalmamış void s.
hali kalmamış languishing s.
memnun kalmamış unsatisfied s.
baskısı kalmamış out of print s.
emsali kalmamış matchless s.
emsali kalmamış unmatchable s.
emsali kalmamış incomparable s.
emsali kalmamış peerless s.
emsali kalmamış unique s.
emsali kalmamış nonpareil s.
emsali kalmamış unmatched s.
mevcudu kalmamış out of stock s.
değeri kalmamış through s.
karanlıkta kalmamış unbenighted s.
geceye kalmamış unbenighted s.
etki altında kalmamış uncoloured s.
hayran kalmamış unenchanted s.
çakılıp kalmamış ungrounded s.
gözü kalmamış ungrudging s.
tehlikeye maruz kalmamış unhazarded s.
töhmet altında kalmamış unimplicate s.
hayran kalmamış uninchanted [obsolete] s.
hükmü kalmamış lapsed s.
strese maruz kalmamış unstressed s.
maruz kalmamış unsubject s.
maruz kalmamış unsubjected s.
güneşte kalmamış unsunned s.
güneş ışığına maruz kalmamış unsunned s.
etki altında kalmamış untinged s.
hali kalmamış worn-down s.
yüzünün astarı kalmamış brazen-browed s.
stokta kalmamış sold-out s.
beklentisi kalmamış prospectless s.
yapılacak bir şey kalmamış stalemated s.
derman kalmamış rubbery s.
içkinin etkisi altında kalmamış bir şekilde inebriatedly zf.
havlu kalmamış the towels have run out expr.
temiz havlu kalmamış the towels have run out expr.
sabun kalmamış there is no soap expr.
tuvalet kağıdı kalmamış there is no toilet paper expr.
sabun kalmamış there's no soap expr.
tuvalet kağıdı kalmamış there's no toilet paper expr.
Colloquial
geçerliliği kalmamış kanun a dead letter i.
hükmü kalmamış anlaşma a dead letter i.
artık bir önemi/etkisi kalmamış şey/mesele dead issue i.
borcu kapanmış/kalmamış even s.
hali kalmamış far gone s.
yeri kalmamış full to the gills s.
-den memnun kalmamış dissatisfied with s.
(birinden/bir şeyden) memnun kalmamış dissatisfied with (someone or something) s.
mecali kalmamış running on fumes s.
(bir şeyi) kalmamış strapped for (something) s.
(biriyle/bir şeyle) hiçbir bağı kalmamış through with (someone or something) s.
ayakta duracak mecali kalmamış dead on one's feet expr.
hiç kalmamış all gone expr.
mecali kalmamış dead on one's feet expr.
hiç saygı kalmamış Is nothing sacred? expr.
hiçbir şeye saygı kalmamış Is nothing sacred? expr.
hiç saygı kalmamış nothing is sacred expr.
eski (birinden) eser kalmamış who are you, and what have you done with (someone) expr.
bir şeyi kalmamış all better expr.
bir şeyi kalmamış all better (now) expr.
bir şeyi kalmamış all better expr.
bir şeyi kalmamış all better (now) expr.
umut kalmamış it's all over with expr.
(birinden/bir şeyden) umut kalmamış it is all up with (someone or something) expr.
(bir şeyden) eser kalmamış none the (something) expr.
(bir şey) elinde kalmamış out of (something) expr.
sana kalmamış its not up to you expr.
Idioms
enerjisi kalmamış kimse limp dishrag i.
enerjisi kalmamış kimse limp rag i.
enerjisi kalmamış kimse wet dishrag i.
enerjisi kalmamış kimse wet rag i.
artık bir anlamı kalmamış fikir, teklif a dead letter i.
eski halinden eser kalmamış kimse/şey a shadow of (one's) former self i.
eski tadı kalmamış kimse/şey a shadow of (one's) former self i.
bir önemi kalmamış bir şeyin üstünde durmaya devam etmek be flogging a dead horse f.
eski (bir şey) halinden eser kalmamış olmak be half the (something) (one) used to be f.
kafa kalmamış olmak can't see straight f.
kafa kalmamış olmak not see straight f.
parası kalmamış strapped for cash s.
hiç yer kalmamış filled to the brim s.
açık bir yeri bırakılmamış/kalmamış (all) sealed up s.
eski halinden eser kalmamış (all) washed up s.
ayakta duracak mecali kalmamış dead on feet s.
mecali kalmamış dead on feet s.
ayakta duracak mecali kalmamış dead on your feet s.
mecali kalmamış dead on your feet s.
parası kalmamış down on (one's) uppers s.
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) fresh out s.
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) fresh out of s.
(elinde) kalmamış (henüz tükenmiş) clean out of s.
eski hali kalmamış past (someone's or something's) prime s.
eski hali kalmamış past prime s.
dayanacak gücü kalmamış at the end of one's tether expr.
dünya süleyman'a bile kalmamış no man can live forever expr.
eski halinden eser kalmamış not half the person she/he used to be expr.
eski halinden eser kalmamış not half the person she/he used to be expr.
hiç umudu kalmamış it is all up with expr.
söyleyecek söz kalmamış talked out expr.
söyleyecek sözü kalmamış all talked out expr.
üzüntüden mecali kalmamış as flat as a tack expr.
üzüntüden mecali kalmamış flat as a tack expr.
amacına sadık kalmamış off (the) track expr.
kaybedecek bir şeyi kalmamış on skid row [us] expr.
(birinin) o eski halinden eser kalmamış (not) half the person/man/woman (one) used to be expr.
o eski kişiden/adamdan/kadından eser kalmamış (not) half the person/man/woman (one) used to be expr.
parası kalmamış down on his uppers expr.
(iki kişi) arasında sevgiden eser kalmamış no love lost between (two people) expr.
'-de fazla vakti yok/kalmamış not long for expr.
isteği kalmamış out of (one's) system expr.
tahammülü kalmamış out of patience expr.
sabır kalmamış out of patience expr.
sabrı kalmamış out of patience expr.
enerjisi kalmamış out of steam expr.
motivasyonu sıfıra inmiş/tükenmiş/kalmamış out of steam expr.
gücü kalmamış out of steam expr.
durumla ilgisi/ilişkisi kalmamış out of the picture expr.
Speaking
hiç sütümüz kalmamış we don't have any milk expr.
Trade/Economic
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek rain check i.
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek raincheck i.
gizliliği kalmamış bilgi veya belgeler information or document that are no more confidential i.
kariyer şansı kalmamış profesyoneller downwardly mobile professionals (domos/dumpies) i.
stoktaki mallara ilave olması veya elde kalmamış malların yerine geçmesi için satın alınan ticari mallar fill-in i.
elde kalmamış out of stock s.
Law
hükmü kalmamış kanun dead letter i.
Politics
faaliyet göstermeye devam etmesine imkan kalmamış finans kurumları nonviable financial institutions i.
faaliyet göstermeye devam etmesine imkan kalmamış bankalar nonviable banks i.
Computer
çalışmayla ilgisi kalmamış veriler dead data i.
Marine
gemide aşınmayı önleme dışında işlevi kalmamış eski yelken bezi veya halat rumbowline i.
Medical
(antijene) maruz kalmamış naïve s.
Physics
radyasyona maruz kalmamış unirradiated s.
Chemistry
kimyasal işleme maruz kalmamış nonsynthetic s.
Biology
patojen özelliği kalmamış (mikroorganizma) avirulent s.
Biochemistry
kalıt okumaya maruz kalmamış (mesajcı rna) untranslated s.
Botanic
(olumsuz dış etkiye maruz kalmamış) bitki örtüsü rough i.
Philosophy
geçerliliği kalmamış düşüncenin yerini alan yeni düşünüş biçimleri new paradigm i.
Art
ateşe maruz kalmamış (seramik) unfired s.
Photography
ışık gibi aktinik radyasyona maruz kalmamış fotoğrafik materyalin banyo etme ile oluşturulan gölge derecesi fog level i.
Ornithology
eskiden takım olarak kabul edilen fakat artık taksonomik geçerliliği kalmamış bir kuş grubu scansores i.
Slang
takati kalmamış clanked s.
hali kalmamış crapped out s.
hali kalmamış crapped s.
British Slang
parası kalmamış strapped for money s.
Modern Slang
yıllar sonra bir önemi kalmamış aged like milk s.
takati kalmamış all done in s.