| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | restrict f. | sınırlamak | ||
|
But, while this is correct and essential, we cannot restrict ourselves to this expression of immediate human solidarity. Ancak, bu doğru ve gerekli olmakla birlikte, kendimizi bu acil insani dayanışma ifadesiyle sınırlayamayız. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | restrict f. | kısıtlamak | ||
|
The company restricted access to certain servers. Şirket belirli sunuculara erişimi kısıtladı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | restrict f. | sınırlandırmak | ||
|
She restricted herself to one protein bar a day. Kendisine günde bir protein barla sınırlandırdı. More Sentences |
||||
| Genel | restrict f. | sınırlamak | ||
|
I shall, therefore, restrict myself to discussing a few aspects of this complex issue. Bu nedenle, kendimi bu karmaşık konunun birkaç yönünü tartışmakla sınırlayacağım. More Sentences |
||||
| Politics | ||||
| Siyasal | restrict f. | kısıtlamak | ||
|
Investment by foreigners in the field of real estate is also restricted. Emlak alanında yabancı sermaye yatırımları da kısıtlamaya tabidir. More Sentences |
||||
| Siyasal | restrict f. | sınırlandırmak | ||
|
The European Agency will have to restrict itself to a monitoring role. Avrupa Ajansı'nın kendisini izleme rolüyle sınırlandırması gerekecektir. More Sentences |
||||
| Siyasal | restrict f. | sınırlamak | ||
|
I do not support the view that we should restrict ourselves simply to creating a rail market. Kendimizi sadece bir demiryolu pazarı oluşturmakla sınırlamamız gerektiği görüşünü desteklemiyorum. More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Teknik | restrict f. | kısıtlamak | ||
|
There are many powerful forces at work here in the European Parliament looking to restrict the veto as far as possible. Avrupa Parlamentosu'nda vetoyu mümkün olduğunca kısıtlamak isteyen pek çok güç var. More Sentences |
||||
| Teknik | restrict f. | sınırlamak | ||
|
How can we retain our credibility in the eyes of consumers if we restrict ourselves to this type of statement? Kendimizi bu tür ifadelerle sınırlarsak tüketicilerin gözünde güvenilirliğimizi nasıl koruyabiliriz? More Sentences |
||||
| Teknik | restrict f. | sınırlandırmak | ||
|
I think, then, that I would have difficulties with us actually restricting this instrument to the internal market. O halde, bu aracı gerçekten iç pazarla sınırlandırmamız konusunda zorluk yaşayacağımı düşünüyorum. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | restrict f. | hasretmek | ||
| Genel | restrict f. | tahdit etmek | ||
| Genel | restrict f. | kayıtlamak | ||
| Genel | restrict f. | bağlamak | ||
| Genel | restrict f. | daraltmak | ||
| Genel | restrict f. | sınırlandırmaya tabi tutmak | ||
| Genel | restrict f. | takyit etmek | ||
| Law | ||||
| Hukuk | restrict f. | tahdit etmek | ||
