|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Genel |
|
| 1 |
Genel |
allocate (some) time f.
|
zaman ayırmak |
|
It's always hard to allocate time between clients, office, and marketing functions.
Müşteriler, ofis ve pazarlama fonksiyonları arasında zaman ayırmak her zaman zordur.
More Sentences
|
| 2 |
Genel |
for some time zf.
|
bir müddet |
|
He ordered him to stay for some time among the army.
Bir müddet askerlerin arasında kalmasını istedi.
More Sentences
|
| 3 |
Genel |
some time ago zf.
|
bir süre önce |
|
The proposal was discussed in the Bureau some time ago.
Öneri bir süre önce Büro'da tartışılmıştı.
More Sentences
|
| Öbek Fiiller |
|
| 4 |
Öbek Fiiller |
postpone until (some later date or time) f.
|
(ileriki bir tarihe/güne/zamana) ertelemek |
|
The game was postponed until next year.
Oyun gelecek yıla ertelendi.
More Sentences
|
| İfadeler |
|
| 5 |
İfadeler |
quite some time expr.
|
uzunca bir süre |
|
He has kept UN inspection teams out for quite some time now.
BM denetim ekiplerini uzunca bir süredir dışarıda tutuyor.
More Sentences
|
| Genel |
|
| 6 |
Genel |
set time aside for someone (for some purpose). f.
|
(birisine) zaman vermek |
|
| 7 |
Genel |
spare some time to f.
|
zaman ayırmak |
|
| 8 |
Genel |
allocate (some) time f.
|
vakit ayırmak |
|
| 9 |
Genel |
spare some time to f.
|
vakit ayırmak |
|
| 10 |
Genel |
devote some time f.
|
vakit ayırmak |
|
| 11 |
Genel |
take some time off f.
|
biraz ara vermek |
|
| 12 |
Genel |
some time later zf.
|
bir zaman sonra |
|
| 13 |
Genel |
for some time past zf.
|
epey zamandan beri |
|
| 14 |
Genel |
for some time past zf.
|
bir süreden beri |
|
| 15 |
Genel |
for some time zf.
|
bir süre için |
|
| 16 |
Genel |
some more time zf.
|
bir müddet daha |
|
| 17 |
Genel |
for some time now zf.
|
bir süreliğine |
|
| 18 |
Genel |
for some time now zf.
|
bir süredir |
|
| 19 |
Genel |
some other time zf.
|
bir dahaki sefere |
|
|
|
| 20 |
Genel |
some time last week zf.
|
geçen hafta bir ara |
|
| 21 |
Genel |
after some time zf.
|
bir süre sonra |
|
| Öbek Fiiller |
|
| 22 |
Öbek Fiiller |
carry someone back to some time f.
|
geçmişte bir zamana götürmek |
|
| 23 |
Öbek Fiiller |
carry someone back to some time f.
|
geçmişe götürmek |
|
| 24 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar korumak |
|
| 25 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar muhafaza etmek |
|
| 26 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar tutmak |
|
| 27 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar bakmak/bakımını üstlenmek |
|
| 28 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar göz kulak olmak |
|
| 29 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar bozulmamak |
|
| 30 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar taze durmak/kalmak |
|
| 31 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar bozulmadan durmak/kalmak |
|
| 32 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar sahip çıkmak |
|
| 33 |
Öbek Fiiller |
keep until (some point in time) f.
|
(belli bir zamana) kadar tazeliğini korumak |
|
| 34 |
Öbek Fiiller |
carry over to/until (some day or time) f.
|
bir şeyi (bir zamana/güne kadar) ertelemek |
|
| 35 |
Öbek Fiiller |
carry something over (to some time) f.
|
bir şeyi (bir zamana) ertelemek |
|
| 36 |
Öbek Fiiller |
carry something over (to some time) f.
|
bir şeyi (bir zamana kadar) ertelemek |
|
| 37 |
Öbek Fiiller |
carry something over (until some time) f.
|
bir şeyi (bir zamana) ertelemek |
|
| 38 |
Öbek Fiiller |
carry over to/until (some day or time) f.
|
bir şeyi (bir zamana/güne) ertelemek |
|
| 39 |
Öbek Fiiller |
carry something over (until some time) f.
|
bir şeyi (bir zamana kadar) ertelemek |
|
|
|
| 40 |
Öbek Fiiller |
date back (to someone or some time) f.
|
tarihi/geçmişi (birine/bir şeye) dayanmak |
|
| 41 |
Öbek Fiiller |
guarantee (something) against (something) for (some length of time) f.
|
(bir şeye) bozulmaya, kırılmaya, eskimeye karşı (bir süreliğine) garanti vermek |
|
| 42 |
Öbek Fiiller |
last for (some period of time) f.
|
(belli bir süre) için yetmek |
|
| 43 |
Öbek Fiiller |
last for (some period of time) f.
|
(belli bir süre) dayanmak |
|
| 44 |
Öbek Fiiller |
last for (some period of time) f.
|
(belli bir süre) idare etmek |
|
| 45 |
Öbek Fiiller |
last for (some period of time) f.
|
(belli bir süre) gitmek |
|
| 46 |
Öbek Fiiller |
last for (some period of time) f.
|
(belli bir süre) için sürmek/devam etmek |
|
| 47 |
Öbek Fiiller |
postpone until (some later date or time) f.
|
(sonraki bir tarihe/güne/zamana) ertelemek |
|
| 48 |
Öbek Fiiller |
put (some time) in on (something) f.
|
(bir şeye belli bir zaman) vermek |
|
| 49 |
Öbek Fiiller |
put (some time) in on (something) f.
|
(bir şeye belli bir zaman) ayırmak |
|
| 50 |
Öbek Fiiller |
put (some time) in on (something) f.
|
(bir şeye belli bir zaman) harcamak |
|
| 51 |
Öbek Fiiller |
put in (some time) on (something) f.
|
(bir şeye belli bir zaman) harcamak |
|
| 52 |
Öbek Fiiller |
put in (some time) on (something) f.
|
(bir şeye belli bir zamanını) vermek |
|
| 53 |
Öbek Fiiller |
put in (some time) on (something) f.
|
(bir şeye belli bir zaman) ayırmak |
|
| 54 |
Öbek Fiiller |
reach back into (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamana) dayanmak |
|
| 55 |
Öbek Fiiller |
reach back into (some point in time) f.
|
(önceki bir şeyden/zamandan) öğeler taşımak |
|
| 56 |
Öbek Fiiller |
reach back into (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamandan) gelmek |
|
| 57 |
Öbek Fiiller |
reach back into (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamandan) ilham almak |
|
| 58 |
Öbek Fiiller |
reach back into (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamana) gönderme yapmak |
|
| 59 |
Öbek Fiiller |
reach back to (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamana) gönderme yapmak |
|
| 60 |
Öbek Fiiller |
reach back to (some point in time) f.
|
(önceki bir şeyden/zamandan) öğeler taşımak |
|
| 61 |
Öbek Fiiller |
reach back to (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamandan) gelmek |
|
| 62 |
Öbek Fiiller |
reach back to (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamana) dayanmak |
|
| 63 |
Öbek Fiiller |
reach back to (some point in time) f.
|
(tarihte bir zamandan) ilham almak |
|
| İfadeler |
|
| 64 |
İfadeler |
(some) time round zf.
|
bir dahaki gelişinde |
|
| 65 |
İfadeler |
(some) time around zf.
|
bir dahaki gelişinde |
|
| 66 |
İfadeler |
(some) time round zf.
|
bir sonraki/ilk/ikinci vs. seferinde |
|
| 67 |
İfadeler |
(some) time around zf.
|
bir sonraki/ilk/ikinci vs. seferinde |
|
| 68 |
İfadeler |
(some) time round zf.
|
(ikinci, üçüncü) seferinde |
|
| 69 |
İfadeler |
(some) time around zf.
|
(ikinci, üçüncü) seferinde |
|
| 70 |
İfadeler |
(some) time around zf.
|
bir daha olduğunda/geldiğinde |
|
| 71 |
İfadeler |
(some) time round zf.
|
bir daha olduğunda/geldiğinde |
|
| 72 |
İfadeler |
for quite some time expr.
|
uzunca bir süredir |
|
| 73 |
İfadeler |
that some time back expr.
|
bir süredir |
|
| 74 |
İfadeler |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
(bir süredir biriyle) birlikte oturan |
|
| 75 |
İfadeler |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle iş yapan |
|
| 76 |
İfadeler |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle çalışan |
|
| 77 |
İfadeler |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
(bir süredir biriyle) birlikte yaşayan |
|
| 78 |
İfadeler |
with (someone) for (some amount of time) expr.
|
(bir süredir biriyle) aynı evi paylaşan |
|
| Konuşma Dili |
|
| 79 |
Konuşma Dili |
arrange for some time f.
|
belirli bir zaman için planlamak |
|
|
|
| 80 |
Konuşma Dili |
arrange for some time f.
|
belirli bir zaman için ayarlamak/düzenlemek |
|
| 81 |
Konuşma Dili |
arrange something for some time f.
|
belirli bir zaman için bir şey planlamak |
|
| 82 |
Konuşma Dili |
arrange something for some time f.
|
belirli bir zaman için bir şey ayarlamak/düzenlemek |
|
| 83 |
Konuşma Dili |
take some time for yourself expr.
|
kendine biraz zaman ayır |
|
| 84 |
Konuşma Dili |
catch me some other time expr.
|
sonra/başka zaman konuşalım/görüşelim |
|
| 85 |
Konuşma Dili |
some time later for no particular reason expr.
|
bir süre sonra hiçbir neden yokken |
|
| 86 |
Konuşma Dili |
(some) time round expr.
|
sonraki sefere |
|
| 87 |
Konuşma Dili |
(some) time around expr.
|
bir sonrakine |
|
| 88 |
Konuşma Dili |
(some) time round expr.
|
bir sonrakine |
|
| 89 |
Konuşma Dili |
(some) time around expr.
|
sonraki sefere |
|
| 90 |
Konuşma Dili |
thank you for a (some kind of) time expr.
|
sayende geçirdiğim (güzel, harika) zaman için teşekkürler |
|
| 91 |
Konuşma Dili |
thank you for a (some kind of) time expr.
|
(harika, güzel) vakit geçirdim, teşekkürler |
|
| 92 |
Konuşma Dili |
thank you for a (some kind of) time expr.
|
birlikte geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler |
|
| 93 |
Konuşma Dili |
thank you for a (some kind of) time expr.
|
her şey için teşekkürler |
|
| 94 |
Konuşma Dili |
thanks for a (some kind of) time expr.
|
(güzel, harika) zaman geçirmemi sağladığın/sağladığınız için teşekkürler |
|
| 95 |
Konuşma Dili |
thanks for a (some kind of) time expr.
|
geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler |
|
| 96 |
Konuşma Dili |
thanks for a (some kind of) time expr.
|
(güzel, harika) vakit geçirdim, teşekkürler |
|
| 97 |
Konuşma Dili |
we'll try again some other time expr.
|
bir dahaki sefere öyleyse |
|
| 98 |
Konuşma Dili |
we'll try again some other time expr.
|
başka zaman yaparız |
|
| 99 |
Konuşma Dili |
we'll try again some other time expr.
|
başka zamana öyleyse |
|
| 100 |
Konuşma Dili |
with for some time expr.
|
bir süredir beraber |
|
| 101 |
Konuşma Dili |
with (someone or something) for (some amount of time) expr.
|
(bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle) iş yapan |
|
| 102 |
Konuşma Dili |
with for some time expr.
|
bir süredir biriyle |
|
| 103 |
Konuşma Dili |
with for some time expr.
|
bir süredir birlikte |
|
| 104 |
Konuşma Dili |
with (someone or something) for (some amount of time) expr.
|
(bir süre boyunca/bir süredir biriyle/bir şeyle) çalışan |
|
| Deyim |
|
| 105 |
Deyim |
arrive on the stroke of some time f.
|
tam saat ...'yi çaldığında varmak |
|
| 106 |
Deyim |
arrive on the stroke of some time f.
|
tam saat ....'de varmak |
|
| 107 |
Deyim |
date back some time f.
|
-e tarihine/dönemine dayanmak |
|
| 108 |
Deyim |
have some time to kill f.
|
boş zamanı olmak |
|
| 109 |
Deyim |
arrive (somewhere) at the stroke of some time f.
|
tam saat ....'de varmak |
|
| 110 |
Deyim |
arrive (somewhere) upon the stroke of some time f.
|
tam saat ....'de varmak |
|
| 111 |
Deyim |
appear at some time f.
|
(gibi/civarında) bir yerde olmak |
|
| 112 |
Deyim |
spend (some amount of time) in (some place) f.
|
eyleşmek |
|
| 113 |
Deyim |
spend (some amount of time) in (some place) f.
|
vakit geçirmek |
|
| 114 |
Deyim |
spend (some amount of time) in (some place) f.
|
oyalanmak |
|
| 115 |
Deyim |
spend (some amount of time) in (some place) f.
|
konaklamak |
|
| 116 |
Deyim |
spend (some amount of time) in (some place) f.
|
zaman geçirmek |
|
| 117 |
Deyim |
carry someone back (to some time) f.
|
eskiye götürmek |
|
| 118 |
Deyim |
carry someone back (to some time) f.
|
eski bir zamanı hatırlatmak |
|
| 119 |
Deyim |
carry someone back (to some time) f.
|
geçmiş bir zamana götürmek |
|
| 120 |
Deyim |
catch (someone) some other time f.
|
(biriyle) başka zaman görüşmek/konuşmak |
|
| 121 |
Deyim |
catch (someone) some other time f.
|
(biriyle) sonra görüşmek/konuşmak |
|
| 122 |
Deyim |
keep until some time f.
|
bir zamana kadar tutmak/muhafaza etmek |
|
| 123 |
Deyim |
take (some) time off from work f.
|
işten biraz izin almak |
|
| 124 |
Deyim |
take one back (to some time) f.
|
birini eskiye/maziye götürmek |
|
| 125 |
Deyim |
take one back (to some time) f.
|
birini (geçmişte bir zamana) götürmek |
|
| 126 |
Deyim |
take one back (to some time) f.
|
birini geçmişe götürmek |
|
| 127 |
Deyim |
(some) time round zf.
|
bir dahakine |
|
| 128 |
Deyim |
(some) time around zf.
|
bir dahakine |
|
| 129 |
Deyim |
(some) time around zf.
|
bir dahaki sefere |
|
| 130 |
Deyim |
(some) time round zf.
|
bir dahaki sefere |
|
| 131 |
Deyim |
some creature's time has come expr.
|
(eceli/ölüm vakti) geldi |
|
| 132 |
Deyim |
some creature's time has come expr.
|
zamanım geldi |
|
| 133 |
Deyim |
(it's) time to jet off (to some place) expr.
|
(bir yere uçakla) gitme zamanı |
|
| 134 |
Deyim |
(it's) time to jet off (to some place) expr.
|
(bir yere) uçuş vakti |
|
| 135 |
Deyim |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle bir beraberlik içinde |
|
| 136 |
Deyim |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle birlikte |
|
| 137 |
Deyim |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle sevgili |
|
| 138 |
Deyim |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle beraber |
|
| 139 |
Deyim |
with someone for some amount of time expr.
|
bir süre boyunca/bir süredir biriyle ilişki içerisinde |
|
| 140 |
Deyim |
at (some time) sharp expr.
|
tam tamına (belirtilen saatte/zamanda) |
|
| 141 |
Deyim |
at (some time) sharp expr.
|
tam olarak (belirtilen saatte/zamanda) |
|
| 142 |
Deyim |
at (some time) sharp expr.
|
tam (belirtilen saatte/zamanda) |
|
| 143 |
Deyim |
at some time sharp expr.
|
tam tamına belirtilen saatte/zamanda |
|
| 144 |
Deyim |
at some time sharp expr.
|
tam belirtilen saatte/zamanda |
|
| 145 |
Deyim |
at some time sharp expr.
|
tam olarak belirtilen saatte/zamanda |
|
| 146 |
Deyim |
at the stroke of (some specific time) expr.
|
tam (belli bir zamanda/saatte) |
|
| 147 |
Deyim |
at the stroke of (some specific time) expr.
|
kesin/tam olarak (belli bir zamanda/saatte) |
|
| 148 |
Deyim |
on the stroke of (some specific time) expr.
|
tam (bir saat başında) |
|
| 149 |
Deyim |
on the stroke of (some specific time) expr.
|
tam (belli bir zamanda/saatte) |
|
| 150 |
Deyim |
what's on tap for (some point in time) expr.
|
(belli bir zamanda, tarihte) gündem ne? |
|
| 151 |
Deyim |
what's on tap for (some point in time) expr.
|
(belli bir zamanda, tarihte) gündemde/programda ne var? |
|
| 152 |
Deyim |
what's on tap for (some point in time) expr.
|
(belli bir zamanın, tarihin) programı/planı ne? |
|
| Konuşma |
|
| 153 |
Konuşma |
give me some time i.
|
bana biraz zaman tanı |
|
| 154 |
Konuşma |
just give me some time to think about that i.
|
bunu düşünmem için bana biraz zaman tanı |
|
| 155 |
Konuşma |
I will go there some time expr.
|
oraya münasip bir zamanda giderim |
|
| 156 |
Konuşma |
give me some time expr.
|
bana biraz zaman ver |
|
| 157 |
Konuşma |
I'll try to catch you some other time expr.
|
sonra görüşürüz/konuşuruz |
|
| 158 |
Konuşma |
that may take some time expr.
|
bu zaman alabilir |
|
| 159 |
Konuşma |
I need some time expr.
|
biraz zamana ihtiyacım var |
|
| 160 |
Konuşma |
I need some time expr.
|
biraz zamana ihtiyacım var |
|
| 161 |
Konuşma |
it's for the best that i take some time off expr.
|
bir süreliğine izin alsam çok iyi olacak |
|
| 162 |
Konuşma |
we can have our meeting some other time expr.
|
toplantımızı/görüşmemizi başka bir zaman yapabiliriz |
|
| 163 |
Konuşma |
we can have our meeting some other time expr.
|
görüşmemizi başka bir zamana erteleyebiliriz |
|
| 164 |
Konuşma |
maybe some other time expr.
|
belki başka zaman |
|
| 165 |
Konuşma |
maybe some other time expr.
|
belki başka bir zaman |
|
| 166 |
Konuşma |
this will take some time expr.
|
bu biraz zaman alacak |
|
| 167 |
Konuşma |
it'll really buy you some time expr.
|
bu sana biraz zaman kazandıracaktır |
|
| 168 |
Konuşma |
you might buy some time expr.
|
biraz zaman kazanabilirsin |
|
| 169 |
Konuşma |
when i get some time off work expr.
|
işten izin aldığımda |
|
| Argo |
|
| 170 |
Argo |
doss down for (some period of time) f.
|
(bir süre) uyumak |
|
| 171 |
Argo |
doss down (for some time) f.
|
(bir süre) uyumak |
|
| 172 |
Argo |
doss down for (some period of time) f.
|
(bir süre) yatmak |
|
| 173 |
Argo |
doss down (for some time) f.
|
(bir süre) yatmak |
|
| 174 |
Argo |
I'll try to catch you some other time expr.
|
daha sonra görüşürüz/konuşuruz |
|