nispeten - Turkish English Dictionary
History

nispeten



Meanings of "nispeten" in English Turkish Dictionary : 12 result(s)

Turkish English
Common Usage
nispeten relatively adv.
General
nispeten comparatively adv.
nispeten comparing with adv.
nispeten slightly adv.
nispeten at regard of adv.
nispeten comparably adv.
nispeten in comparison with prep.
nispeten beside prep.
Idioms
nispeten relatively speaking expr.
Trade/Economic
nispeten proportionally adv.
Law
nispeten comparatively adv.
Archaic
nispeten in regard of prep.

Meanings of "nispeten" with other terms in English Turkish Dictionary : 157 result(s)

Turkish English
General
nispeten sakin bir merkez etrafında dönen dairesel fırtına cyclone n.
küçük kayıkların seyrine uygun nispeten küçük nehir ve sular boatable waters n.
abd'nin nispeten eski ve ağır sanayilerini barındıran ve soğuk havanın egemen olduğu kuzey bölgesi rust belt n.
nispeten dar ve tek odalı uzun yerleşim birimi longhouse n.
nispeten dar ve tek odalı uzun yerleşim birimi long house n.
diğer işçilere el emeği ile yardım eden nispeten vasıfsız işçi tenter [brit] n.
(nispeten) büyük punto ile yazılan yazı text hand n.
daha büyük bir işten önce tamamlanması gereken ufak, nispeten önemsiz işler yak shaving n.
nispeten fazla mesafe mile n.
nispeten büyük partiküllerden oluşma graininess n.
nispeten zayıf olma weakishness n.
ikinciye veya kaybedene verilen nispeten küçük ödül consolation n.
(hapishanede) nispeten tecrübesiz suçluların acımasız suçlularca yoldan çıkarılması contamination n.
popülasyondan ayrılan nispeten homojen popülasyon isolate n.
nispeten büyük çizim plate n.
kılıcın kesici kısmının ortasından ucuna kadar olan, nispeten zayıf bölümü foible n.
nispeten ufak iç grup oluşturmak ingroup v.
nispeten kalıcı ve değişmez formda muhafaza etmek freeze v.
nispeten küçük relatively small adj.
nispeten kalın thickish adj.
nispeten genç youngish adj.
nispeten uzun sayası olan (ayakkabı) high-topped adj.
nispeten küçük sermaye yatırımı, basit düzenekler ve tüketim malları üretimi ile nitelenen light adj.
nispeten daha az sayıda noktası olan (domino taşı) light adj.
nispeten büyük olan (bitki veya hayvan) great adj.
nispeten küçük olup daha çok sosyal ve şahsi yazışmalarda kullanılan (zarf)mal zarflardan daha küçük ve kare şeklinde bir zarf baronial adj.
nispeten kuru dryish adj.
nispeten kısa curtate adj.
nispeten kısaltılmış curtate adj.
nispeten saydam phantom adj.
nispeten az sayıda mal sahibinin elinde bulunan ve açık piyasada işlem görmeyen (hisseler) private adj.
nispeten yüksek semihigh adj.
nispeten popüler semipopular adj.
nispeten az hava alışverişi gerçekleşen (teneffüs) shallow adj.
nispeten ağır slowish adj.
nispeten katı solidish adj.
nispeten anlaşılmaz subobtuse adj.
nispeten daha az mean [obsolete] adv.
-e nispeten in proportion to prep.
Proverb
hayatın geçiciliğine nispeten sanat uzun ömürlüdür art is long and life is short
Trade/Economic
nispeten uzun süre elde tutulması amaçlanan yatırım lockaway n.
mal ve hizmetlerin bol ve fiyatlarının nispeten düşük olduğu piyasa buyers market n.
mal ve hizmetlerin bol ve fiyatlarının nispeten düşük olduğu piyasa buyer's market n.
gıda ürünlerini birden fazla birimden oluşacak ve birimi nispeten daha ucuza gelecek şekilde paketleme biçimi multipack n.
yeni tanıtılmış ürünü nispeten kısa sürede alan kimse fast follower n.
düşük gelirli mükelleflere nispeten fazla yük getiren (vergi oranı) regressive adj.
Law
tazminat kazanma umuduyla nispeten küçük kazalarda bile mahkemeye başvuran insanların oluşturduğu kültür compensation culture n.
Industry
selüloz nitratın nispeten düşük nitratlı ve plastik sınıfından olan bir çeşidi cotton n.
Technical
nispeten sabit relatively constant n.
nispeten ince yapılı bir yağlama maddesi winter oil n.
nispeten ince yapılı bir motor yağı winter oil n.
nispeten yüksek hız hypervelocity n.
nispeten yeni tabakaların eski tabakanın kenarından taşması şeklinde oluşan jeolojik uyumsuzluk overlap n.
daha büyük bir tünelin başında yapılan nispeten küçük kazı pilot n.
üstü bağlanık altın tabakası ile kaplı nispeten ucuz pirinç benzeri metal filled gold n.
akışkanda hareket ederken nispeten az dirençle karşılaşan katı madde solid of least resistance n.
nispeten yüksek voltaja maruz kalan high-tension adj.
nispeten yüksek voltaj taşıyan high-tension adj.
nispeten yüksek voltajla çalışan high-tension adj.
Textile
nispeten düşük tepeli yumuşak bir şapka türü fedora n.
Architecture
kenet tuğlası ile desteklenen, duvara gömülü nispeten kısa kalas veya çatı kirişi lookout n.
kenet tuğlası ile desteklenen, duvara gömülü nispeten kısa kalas veya çatı kirişi look-out n.
Transportation
nispeten kısa mesafeler arasında gerçekleşen ve genellikle az kişiye hizmet veren (uçuş) commuter adj.
nispeten kısa mesafeler arasında hizmet veren (yolcu uçağı, havayolu şirketi) commuter adj.
Aeronautic
genellikle 30'dan az koltuklu ve nispeten kısa rotalarda işleyen uçak commuter aircraft n.
nispeten kısa mesafelere uçan ve küçük havalimanlarına hizmet veren yolcu uçağı commuter n.
nispeten kısa mesafelere uçuş ve küçük havalimanlarına hizmet veren havayolu şirketi commuter n.
Marine
nispeten küçük gemilerden oluşan filo mosquito fleet n.
Petrol
nispeten düşük sıcaklıkta kaynayan (benzin) high-test adj.
Medical
yaranın granülasyon dokusu oluşarak nispeten uzun bir sürede iz bırakarak kapanması secondary union n.
Anatomy
sinir hücresinin impulsları hücre gövdesine ileten, çok dallı ve nispeten kısa olan protoplazmik çıkıntıları dendrite n.
Psychology
çeşitli etkenlere göre gruplar arasında nispeten istikrarlı bir düzen kurma eğilimi homeostasis n.
Physiology
beynin korteks dahil birçok bölgesinde oluşan nispeten yüksek genlikli beyin dalgası paterni theta n.
beynin korteks dahil birçok bölgesinde oluşan nispeten yüksek genlikli beyin dalgası paterni theta rhythm n.
Optics
bulunduğu ortama nispeten parlak olan zayıf ışık gleam n.
Food Engineering
nispeten daha az rafine edilmiş un clears n.
Physics
galaksinin merkezi etrafındaki yıldızların nispeten sabit yörünge hızlarını açıklamak için geliştirilen, newton'un hareket yasalarının bir varyasyonu modified newtonian dynamics n.
galaksinin merkezi etrafındaki yıldızların nispeten sabit yörünge hızlarını açıklamak için geliştirilen, newton'un hareket yasalarının bir varyasyonu modified-newtonian-dynamics n.
galaksinin merkezi etrafındaki yıldızların nispeten sabit yörünge hızlarını açıklamak için geliştirilen, newton'un hareket yasalarının bir varyasyonu mond (modified newtonian dynamics) abrev.
Chemistry
nispeten yavaş yanan selüloz asetat triacetate n.
nispeten yavaş yanan selüloz asetat cellulose triacetate n.
yüksek oranda protein ve nispeten az kolesterolden oluşan, kandaki kolesterolü taşıyan lipoprotein alpha-lipoprotein n.
yüksek oranda protein ve nispeten az kolesterolden oluşan, kandaki kolesterolü taşıyan lipoprotein high-density lipoprotein (hdl) n.
nispeten yüksek oksijen yüzdesine sahip bileşik hyperoxide n.
nispeten pozitif elektrot potansiyeli olan electro-negative adj.
öldürücü bir zehir oluşturmak için kullanılan nispeten zehirsiz olan iki kimyasala ait binary adj.
öldürücü bir zehir oluşturmak için kullanılan nispeten zehirsiz olan iki kimyasal kullanan binary adj.
nispeten yüksek miktarda oksijenle birleşmiş olan hyperoxygenated adj.
en yüksek veya nispeten yüksek oksidasyon halinde kimyasal bir element içeren per adj.
nispeten büyük miktarda karbonla birleştirilmiş percarbureted [obsolete] adj.
Biology
büyüme halkasının dış sınırında nispeten sürekli bir tabaka olarak ortaya çıkan parankima dokusu terminal parenchyma n.
(mikroskopta) oldukça düşük kırılma endeksi ve boyalarla nispeten az reaksiyona girme eğilimine sahip kompleks reçineli bir madde diaphane n.
amip yalancı ayağının nispeten akışkan iç sitoplazması plasmasol n.
sabit ve nispeten yüksek vücut sıcaklığına sahip olan homeothermal adj.
organizmanın nispeten sabit miktarlarda ürettiği (enzim veya protein) constitutive adj.
Marine Biology
nispeten büyük ve tırtıklı kabuğu olan bir örümcek yengeci toad crab (hyas coarctatus) n.
nispeten büyük ve tırtıklı kabuğu olan bir örümcek yengeci toad crab (hyas araneus) n.
nispeten büyük ve tırtıklı kabuğu olan bir örümcek yengeci harper n.
önemli bir sofra balığı olan nispeten küçük bir vantuz balığı buffalo fish n.
önemli bir sofra balığı olan nispeten küçük bir vantuz balığı smallmouth buffalo n.
önemli bir sofra balığı olan nispeten küçük bir vantuz balığı ictiobus bubalus n.
Astronomy
nispeten düşük yüzey sıcaklığı ve güneşe göre daha büyük çapı olan büyük, yaşlı ve parlak yıldız red giant star n.
nispeten küçük olup az parlayan yıldız dwarf n.
Zoology
memeliler sınıfında yer alan, nispeten gelişmiş grupları içeren bir alt sınıf theria n.
bir kurbağaya benzeyen ancak karada daha çok vakit geçiren ve derisi nispeten daha kuru olan kuyruksuz amfibi true toad n.
kaliforniya'ya özgü nispeten küçük bir geyik alt türü tule elk (cervus elaphus nannodes) n.
her iki ön ayağında iki uzun pençesi olan nispeten küçük ve hızlı hareket eden bir tembel hayvan two-toed sloth (choloepus didactylus) n.
her iki ön ayağında iki uzun pençesi olan nispeten küçük ve hızlı hareket eden bir tembel hayvan linnaeus's two-toed sloth n.
her iki ön ayağında iki uzun pençesi olan nispeten küçük ve hızlı hareket eden bir tembel hayvan linne's two-toed sloth n.
queensland ve yeni güney galler'e özgü uzun ve ince kuyruklu nispeten büyük mavimsi-gri bir valabi whiptail n.
queensland ve yeni güney galler'e özgü uzun ve ince kuyruklu nispeten büyük mavimsi-gri bir valabi whiptail wallaby n.
queensland ve yeni güney galler'e özgü uzun ve ince kuyruklu nispeten büyük mavimsi-gri bir valabi macropus parryi n.
nispeten sabit ve çevre sıcaklığından bağımsız vücut sıcaklığı olan hayvan homeotherm n.
hayvanın nispeten daha uzun kıllardan oluşan ve kalın iç kürkün üzerinde yer alan postu overhair n.
(yerel hayvan isimlerinde) ilgili türlere göre nispeten küçük olan small adj.
(memelilerin nispeten gelişmiş taksonlarının adlarında kullanılan) hayvan anlamında son ek -theria suf.
Botanic
nispeten büyük yaprakları ve büyük tüy salkımları olan kuzey amerika kamışı carrizo (phragmites communis) n.
nispeten büyük yaprakları ve büyük tüy salkımları olan kuzey amerika kamışı common reed n.
nispeten büyük yaprakları ve büyük tüy salkımları olan kuzey amerika kamışı ditch reed n.
çoğunlukla çiçekli, nispeten erken dönem çift çenekli bitkiler ailesi caryophylloid dicot family n.
çoğunlukla çiçekli, nispeten erken dönem çift çenekli bitkiler ailesi caryophylloid dicot genus n.
bazen çukurlu yapısı olan, nispeten kalın duvarlı, uzun ve ince odun hücreleri libriform cells n.
ılıman kuşağın nispeten soğuk bölgelerinde yetişen çeşitli eriklere verilen ad common plum n.
nispeten küçük tohumları olan small-seeded adj.
Social Sciences
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic treadmill n.
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic adaptation n.
Linguistics
dil kasları nispeten gerilerek telaffuz edilen tense adj.
(konuşma sesi) nispeten uzun süren geminate adj.
(konuşma sesi) nispeten uzun süren geminated adj.
History
(ortaçağ'da) üniversite içinde nispeten bağımsız öğrenci topluluğu nation n.
Archaeology
kuzey amerika'ya özgü nispeten küçük etçil bir dinozor cinsi troodon n.
Philosophy
(plato'ya göre) sınırsız, şekilsiz, hissedilemez, nispeten var olmayan fakat şekillendirilebilir şey matter n.
(plotinus'a göre) yüce olanın sonuncu, güçsüz, nispeten niteliksiz ve belirsiz tabanı ve değersiz ürünü matter n.
Geography
ılıman iklim kuşağının nispeten soğuk kesimleri sub-temperate n.
abd'nin nispeten eski ve ağır sanayilerini barındıran kuzey ve kuzeydoğu bölgeleri manufacturing belt n.
abd'nin nispeten eski ve ağır sanayilerini barındıran kuzey ve kuzeydoğu bölgeleri rust belt n.
birbirini izleyen birden fazla kıvrımı bulunan ve taşkın yatağı gibi nispeten düz arazilerde görülen bir akarsu meandering stream n.
nispeten düz bir ülkede göze çarpan yükselti hill n.
genellikle ana akarsu ile yeniden birleşen nispeten dar ve sığ kol snye [canada] n.
iklimin nispeten sıcak olduğu bir zamana ait altithermal adj.
iklimin nispeten sıcak olduğu bir zamanla ilgili altithermal adj.
Geology
orojenik kuşağa bitişik olan, nispeten bozulmamış kayaçlardan meydana gelen bölge foreland n.
nispeten büyük oranda sodyum ve potasyum alkali içeren alkalic adj.
buzul çağında nispeten sıcak bir döneme ait interstadial adj.
Military
nispeten küçük namlulu small-bore adj.
Hunting
nispeten az dumanla yanan bir patlayıcı markası ballistite® n.
Baseball
koşucunun puan almak için dokunması gereken köşeye nispeten yakın olan shallow adj.
koşucunun puan almak için dokunması gereken köşeye nispeten yakın olarak shallow adv.
Card
(poker eli) nispeten iyi smooth adj.
Music
nispeten daha yüksek sesle (çalınarak) loudly adv.
Librarianship
nispeten geniş alt bölümleri olan (kütüphane) broad adj.
(kütüphane sınıflandırması) nispeten küçük alt bölümleri olan close adj.
Bookbindery
kitapların genellikle seri üretim halinde ve nispeten büyük miktarlarda tek tip biçimde ciltlenmesi trade binding n.
kitapların genellikle seri üretim halinde ve nispeten büyük miktarlarda tek tip biçimde ciltlenmesi edition binding n.
kitapların genellikle seri üretim halinde ve nispeten büyük miktarlarda tek tip biçimde ciltlenmesi publisher's binding n.
Slang
orta sınıfın okumamış, kültürsüz ve nispeten varlıklı üyesi pink n.
Modern Slang
radikal sağ kadar beyaz üstünlüğünü savunmayan nispeten ılımlı bir alternatif sağcı hareket alt-light n.