üstünde - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

üstünde



"üstünde" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 24 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
üstünde above zf.
üstünde on ed.
üstünde upon ed.
General
üstünde on the top zf.
üstünde above zf.
üstünde about zf.
üstünde aboon zf.
üstünde across ed.
üstünde upwards of ed.
üstünde over ed.
üstünde atop ed.
üstünde upon ed.
üstünde upo [dialect] ed.
üstünde beyond ed.
üstünde sur ed.
üstünde whereon bağ.
Phrases
üstünde to hand expr.
üstünde at hand expr.
Idioms
üstünde on top of expr.
Computer
üstünde on-board s.
Aeronautic
üstünde on top zf.
Meteorology
üstünde on top zf.
Archaic
üstünde of ed.
Slang
üstünde upside ed.

"üstünde" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
su üstünde afloat s.
General
açık zemin üstünde koyu renk kare desenlerden oluşmuş bir çeşit kumaş tattersall i.
bitki embriyosu ya da fidede kotiledonların bağlanma yerinin üstünde kalan eksen kısmı epicotyl i.
deniz seviyesi üstünde above sea level i.
tezgah (kasabın üstünde et kestiği kalın tahta) slab i.
taş üstünde bulunan ağaç şekli dendrite i.
ekvator üstünde veya yakınındaki bölgeler için kullanılan ingilizce ifade low latitudes i.
damlalar (soğuk bir yüzeyin üstünde oluşan) sweat i.
sudan hafif olup su üstünde yüzme hali positive buoyancy i.
portbagaj (otomobilin üstünde) rack i.
su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt ship i.
hırçınlığı üstünde grumpiness i.
mevsim normallerinin üstünde above seasonal normals i.
ufak tefek kusurlar üstünde duran niggler i.
üstünde asalak barındıran bitki/hayvan host i.
yüz yaşında ya da yüz yaşının üstünde kimse centenarian i.
bir koyunun üstünde biten yünün tümü fleece i.
(arabanın üstünde) portbagaj rack i.
su üstünde kurulmuş pazar floating market i.
bar üstünde yapılan dans table dance i.
bar üstünde yapılan dans bartop dancing i.
bar üstünde dans table dance i.
bar üstünde dans bartop dancing i.
el üstünde tutulan ilkeler cherished principles i.
ip üstünde yürüyerek çeşitli numaralar yapan gösteri sanatçısı tightrope artist i.
sahneden seyircilerin üzerine atlayan şarkıcının izleyicilerin başlarının üstünde birbirlerine iletilerek ilerletilmesi crowd surfing i.
ip üstünde yürüme oyunu slackline i.
standartın üstünde uzunluk overlength i.
at üstünde akrobasi yapan kişi trick rider i.
ortalamanın üstünde satış başarısı göstermesi beklenen kitapların listesi (yayıncıya ait) midlist i.
heyheyleri üstünde olma techiness i.
heyheyleri üstünde olma tetchiness i.
yağ veya gaz haznesinin üstünde pompalama, temizleme gibi amaçlara yarayan çıkıntı casinghead i.
el üstünde tutan kimse cherisher i.
el üstünde tutma cherishment i.
şişme su küresi içinde su üstünde gitme oyunu aqua zorbing i.
kendi ayakları üstünde durabilme self-reliance i.
at üstünde yolculuk train [obsolete] i.
üstünde ısrarla durma emphasis i.
(hindistan'da) eskiden özellikle büyük bir eyaleti yöneten, mertebe olarak racanın üstünde yer alan kral veya prens maharaja i.
mertebe olarak racanın üstünde yer alan ve eyalet yöneten kral veya prense verilen bir unvan maharaja i.
bir grubun ilgisini üzerinde toplayan ve el üstünde tutulan kimse mascot i.
bazı bitkilerin üstünde görülen ağdamsı veya tozumsu tabaka bloom i.
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar üzerine yazılmış bilimsel eser megafauna i.
unun eleğin üstünde kalan kısmı boltings i.
üstünde aslan şekli olan çeşitli eski madeni paralara verilen ad lion i.
hanedan armalarında genellikle üstünde slogan yazılı olan dalgalı şerit garter i.
su ısıtma kabını ateşin üstünde tutmaya yarayan direk chimney lug i.
şömine veya dolap üstünde kullanılmak üzere tasarlanmış seramik nesne seti decoration i.
ekmek kırıntıları ile kaplanıp üstten ızgarayla veya fırında eritip çıtır hale getirilmiş yemeğin üstünde oluşan kahverengi kabuk gratin i.
bir alt takımın altında ve familyanın üstünde sınıflandırılan organizmalara ilişkin taksonomik kategori infraorder i.
üstünde durma ingraining i.
saatin üstünde görünen zaman clock time i.
üstünde yazı olan şeker cockle i.
el üstünde tutulma favoritism i.
el üstünde tutulma favouritism i.
diken üstünde tutan davranış pantaraxia i.
üstünde bulunmak repose on f.
çark etmek (bir yerin üstünde daireler çizerek) circle f.
dönüp durmak (bir yerin üstünde daireler çizerek) circle f.
dönmek (bir yerin üstünde daireler çizerek) circle f.
üstünde daireler çizerek dönmek circle f.
başının üstünde gezdirmek make much of somebody f.
ortalamanın üstünde başarı elde etmek achieve on average f.
üstünde konuşmak talk over f.
üstünde yatmak repose on f.
diken üstünde oturmak be on tenterhooks f.
üstünde durmak fasten upon f.
üstünde durmak repose on f.
el üstünde tutmak cherish f.
taş taş üstünde bırakmamak level with the ground f.
alan üstünde kurulu olmak be located on the land of f.
üstünde uçmak hover f.
su üstünde durmak float f.
fazlasıyla üstünde durmak make much of f.
su üstünde yüzmek be afloat f.
üstünde seke seke gitmek (taş suyun) skim across f.
üstünde durmak underscore f.
el üstünde tutmak treat with honour f.
baş üstünde tutmak welcome f.
üstünde sektirmek (taşı suyun) skim f.
el üstünde tutmak show great respect f.
diken üstünde olmak be on tenterhooks f.
tek bacak üstünde zıplamak hop f.
üstünde durmadan geçivermek slur over f.
iş üstünde yakalanmak be caught in the act f.
gözünü sürekli üstünde tutarak herşeyden haberdar olmak keep tabs on f.
üstünde durmak surmount f.
el üstünde tutmak pet f.
üstünde durmak fasten on f.
ayakları üstünde durmak support one's self f.
kendi ayakları üstünde durmak stand on one's own legs f.
mevsim normallerinin üstünde seyretmek be above seasonal normals f.
gözü (bir şeyin) üstünde olmak keep an eye on f.
el üstünde tutmak do somebody proud f.
el üstünde tutulmak be treated with great respect f.
ufak tefek kusurlar üstünde durmak niggle f.
sıvının üstünde durmak float f.
diken üstünde olmak live on one's nerves f.
üstünde bulunmak top f.
üstünde ata binmiş gibi oturmak straddle f.
diken üstünde tutmak keep someone on the hop f.
el üstünde tutmak hold in high esteem f.
üstünde kullanmak use on someone f.
üstünde kullanmak use on something f.
su üstünde kalmak keep afloat f.
üstünde çalışmak work on f.
üstünde çalışmak study on f.
üstünde düşünmek think over f.
üstünde anlaşmak agree on f.
tek ayak üstünde durmak stand on one foot f.
ateşin üstünde yürümek walk on fire f.
bir dava üstünde çalışmak work on a case f.
(bir şeyin) üstünde kötü yan etkisi olmak have adverse side effects of (something) f.
üstünde durmak emphasize f.
üstünde durmak underline f.
konuşması üstünde çalışmak work on one's speech f.
üstünde durmak stay on top of f.
üstünde durmak emphasise f.
bir konu üstünde görüş alışverişinde bulunmak exchange views on something f.
bir konu üstünde fikir alışverişinde bulunmak exchange views on something f.
bir şey üstünde görüş alışverişinde bulunmak exchange views on something f.
bir şey üstünde fikir alışverişinde bulunmak exchange views on something f.
üstünde denemek try it on f.
her şeyin üstünde tutmak value someone or something above someone or something f.
el üstünde tutmak cherish f.
üstünde etkisi olmak hold f.
tekerlekler üstünde yürütmek wheel f.
bir şeyin üstünde boncukların oluşmasına neden olmak bead f.
el üstünde tutmak harbor f.
el üstünde tutmak harbour f.
(dikkati, ilgiyi) üstünde tutmak have f.
(eşyaları) başın üstünde taşımak head-load f.
at üstünde dört nala gitmek gallopade f.
(makine) üstünde dudak oluşturmak lip f.
buz üstünde muhafaza etmek ice f.
üstünde asılı olmak overhang f.
üstünde durmak impress (on) f.
el üstünde tutmak cower [obsolete] f.
üstünde böcekler geziniyormuş gibi hissetmek crawl f.
tekerlek üstünde ilerlemek creak f.
ellerini (bir şeyin üstünde veya etrafında) kupa gibi yapmak cup f.
el üstünde tutmak inshrine f.
her şeyin üstünde tutmak value above f.
üstünde durmak outtop f.
suyun üstünde yüzen supernatant s.
dumanı üstünde fresh s.
yer üstünde overhead s.
heyheyleri üstünde jumpy s.
hırçınlığı üstünde grumpy s.
notokordun üstünde epichordal s.
kozmosun dışında ve üstünde olan transcendent s.
sinirliliği üstünde olan waspish s.
diken üstünde jumpy s.
dumanı üstünde piping hot s.
huysuzluğu üstünde peevish s.
aksiliği üstünde peevish s.
aksiliği üstünde in a bad mood s.
yer seviyesinin üstünde above ground level s.
yer düzeyi üstünde aboveground s.
dumanı üstünde quite-new s.
yer düzeyi üstünde overground s.
üstünde durulması gereken worth-stressing s.
el üstünde tutulan cherished s.
dört ayak üstünde duran statant s.
dört ayak üstünde duran standing on four feet s.
üstünde büyüyen adnascent s.
adı üstünde literal s.
üstünde inşaat olmayan unbuilt s.
üstünde bina olmayan unbuilt s.
aksiliği üstünde nattery s.
üstünde baskı olmayan large s.
at üstünde equitant s.
üstünde ters dönmüş balık veya deniz hayvanı olan (arma) urinant s.
üstünde yürümesi zor olan quaking s.
esas boyutun hem üstünde hem de altında varyasyona izin veren bir tolerans spesifikasyonuna ait veya ilgili bilateral s.
normalin üstünde bionic s.
beyaz zemin üstünde siyah yazılı black-and-white s.
el üstünde tutulan blessed s.
el üstünde tutulan loved s.
aksiliği üstünde on the rag s.
(mutluluktan) bulutların üstünde olan overmerry s.
kar üstünde kullanılan oversnow s.
diken üstünde overwound s.
(posta pulu) koleksiyonerlerce zarf üstünde saklanan on cover s.
set üstünde kullanıma uygun countertop s.
gözü üstünde olan single s.
heyheyleri üstünde snaky [australia] s.
el üstünde tutulmuş spoon-fed s.
yan tarafın üstünde bulunan superolateral s.
yer üstünde bulunan superterrene s.
yer üstünde görülen superterrene s.
yer üstünde bulunan superterrestrial s.
yer üstünde görülen superterrestrial s.
itibari kıymeti üstünde at a premium zf.
yatağın üstünde abed zf.
sıfırın üstünde (sıcaklık) above zf.
üstünde (bir kimsenin) about zf.
iş üstünde at the game zf.
adı üstünde as befits the name zf.
duvarın üstünde on the wall zf.
üstünde (giysi için) on zf.
normalin üstünde above normal zf.
dört ayak üstünde on all fours zf.
halının üstünde on the carpet zf.
diz üstünde aknee zf.
bunun üstünde thereover zf.
yolu üstünde in one's way zf.
kendi ayakları üstünde on one's legs zf.
yer üstünde onloft zf.
iş üstünde in flagrante zf.
dumanı üstünde bir şekilde smoking zf.
in üstünde over ed.
üstünde konumlandırılmış onto ed.
nın üstünde over ed.
üstünde anlamı veren ön ek be- ök.
üstünde anlamı veren ön ek o'- ök.
üstünde anlamı veren ön ek il- ök.
üstünde anlamı veren ön ek im- ök.
üstünde anlamı veren ön ek in- ök.
üstünde bulunan anlamı veren ön ek over- ök.
(geyik) boynuzlarının üstünde kadifemsi bir tabaka olan in velvet expr.
Phrasals
üstünde asılı olmak hang over f.
(birisi ya da bir şey) üstünde anlaşmak concur on (someone or something) f.
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak concur on (someone or something) with (one) f.
(birisi) ile ((belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak concur with (one) on (someone or something) f.
(bir şey) üstünde beraber çalışmak cooperate on (something) f.
üstünde pijamayla, kısacık etekle vs. dışarı çıkmak come out in something f.
bir şey hakkında/üstünde tartışmak argue over f.
(ısrarla/üstünde önemle durarak) anlatmaya çalışmak impress an idea upon someone f.
bir şeyin üstünde sürünmek crawl over something f.
bir şeyin üstünde emeklemek crawl over something f.
bir araç üstünde veya içerisinde çömelerek gitmek ride down on (something) f.
suyun üstünde yavaşça (birine/bir şeye doğru) sürüklenmek drift back (to someone or something) f.
suyun üstünde sürüklenerek bir yere yaklaşmak drift back (to someone or something) f.
üstünde bir tabaka oluşmak film over f.
üstünde bir katman oluşmak film over f.
bir şey üstünde çalışmayı bitirmek finish up f.
(birini/bir şeyi) el üstünde tutmak handle (someone or something) with gloves f.
(birini başka biriyle) iş üstünde yakalamak/basmak catch (one) with (someone) f.
birinin/bir şeyin üstüne/üstünde hoplamak jump on someone or something f.
birinin/bir şeyin üstünde zıplamak jump on someone or something f.
üstünde zıplamak jump on f.
üstüne/üstünde hoplamak jump on f.
bir şeyin üstünde durmak/oturmak perch on something f.
bir şeyin üstünde dengede durmak perch on something f.
(bir şeyin) üstünde yatmak repose on (something) f.
(bir şeyin) üstünde yatmak repose upon (something) f.
(araçla/bir hayvanın üstünde) dolanmak ride about (something) f.
tekerleklerinin üstünde uzaklaşmak/gitmek roll off f.
birini veya bir şeyi birinin veya bir şeyin üstünde tutmak set someone or something above someone or something f.
(bir şeyi birinin) üstünde denemek try (something) out on (one) f.
(bir şeyi birinin) üstünde test etmek try (something) out on (one) f.
bir şeyi birinin üstünde denemek try something out on someone f.
bir şeyi birinin üstünde test etmek try something out on someone f.
üstünde (bir şey) yetiştirmek plant (something) on f.
tek ayak üstünde (bir şeyden) geçmek tumble across (something) f.
(bir şeyin) üstünde patlamak break against (something) f.
bir şeyin üstünde patlamak break against something f.
düşmeden üstünde durmak keep on f.
düşmeden üstünde durmasını sağlamak keep on f.
'-in üstünde depolamak keep on f.
birinin düşmeden bir şeyin üstünde durmasını sağlamak keep someone on (something) f.
düşmeden bir şeyin üstünde durmak keep on something f.
üstünde kalmak remain on f.
üstünde durmak remain on f.
üstünde/ içinde durmaya devam etmek remain on f.
üstünde/içinde kalmaya devam etmek remain on f.
üstünde yürümek step on f.
(bir şeyin) üstünde durmak stop on (something) f.
(bir şeyin) üstünde araziye gitmek romp on (something) f.
bir şeyi sürekli üstünde taşımak carry (someone or something) along with (someone or something) f.
bir şeyi sürekli üstünde taşımak carry something along (with someone) f.
üstünde sıraya sokmak line up along f.
üstünde sıra yapmak line up along f.
yaş sınırının üstünde olmak age out f.
yaş sınırının üstünde olmak age out f.
birinin üstünde kalmak attach to someone f.
-in üstünde ışıl ışıl parlamak blaze down f.
-in üstünde patlamak break against f.
(birinin/bir şeyin) üstünde nefes alıp vermek breathe upon (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) üstünde nefes alıp vermek breathe on (someone or something) f.
üstünde nefes alıp vermek breathe on f.
birini/bir şeyi suyun üstünde tutmak buoy someone or something up f.
(birini) iş üstünde yakalamak catch at (something) f.
(fikirlerini) birinin üstünde test etmek bounce off f.
üstünde pijamayla, kısacık etekle dışarı çıkmak come out in f.
üstünde bir şeyle dışarı çıkmak come out in f.
biriyle (bir şey üstünde) beraber çalışmak cooperate with someone (on something) f.
biriyle (bir şey üstünde) beraber çalışmak cooperate (with someone) on something f.
(biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde beraber çalışmak cooperate on (something) with (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde ortak çalışmak cooperate on (something) with (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde beraber çalışmak cooperate with (someone or something) on (something) f.
(biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde ortak çalışmak cooperate with (someone or something) on (something) f.
üstünde sürünmek crawl over f.
üstünde emeklemek crawl over f.
bir şeyi bir şeyin üstünde kesmek cut (something) on (something) f.
bir şeyi bir şeyin üstünde dilimlemek/doğramak cut (something) on (something) f.
(bir şeyin) üstünde ölmek die on (something) f.
-in içinde/üstünde sürüklemek drag in f.
-in/içinde üstünde sürümek drag in f.
birinin/bir şeyin üstünde/tepesinde asılı olmak hang over someone or something f.
birinin/bir şeyin üstünde/tepesinde asılı kalmak hang over someone or something f.
birinin/bir şeyin üstünde/tepesinde uçmak hang over someone or something f.
üstünde yaşamak live over f.
öğle yemeğini (bir şeyin) üstünde yemek lunch off f.
üstünde durmak/oturmak perch on f.
üstünde dengede durmak perch on f.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) üstünde tutmak place (someone or something) above (someone or something) f.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) üstünde tutmak put (someone or something) ahead of (someone or something) f.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) üstünde tutmak put (someone or something) before (someone or something) f.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) üstünde tutmak put (someone or something) in front of (someone or something) f.
-in üstünde araziye gitmek romp on f.
'-in üstünde tutmak set above f.
-in üstünde durmak stop on f.
(birinin/bir şeyin) üstünde tepinmek trample on (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) üstünde tepinmek trample over (someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) üstünde tepinmek trample upon (someone or something) f.
üstünde denemek try out on f.
üstünde test etmek try out on f.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) üstünde tutmak value (someone or something) above (someone or something else) f.
adı üstünde does (exactly) what it says on the box expr.
Phrases
doğru söylediğini kanıtlamak için kalbinin üstünde çarpı işareti yapmak cross one's heart f.
adı üstünde as the name implies expr.
masraflar (birinin) üstünde at (one's) expense expr.
Proverb
sezar'ın karısı her türlü şüphenin üstünde olmalıdır caesar's wife must be above suspicion
Colloquial
erkeğin sırt üstü uzandığı, kadınınsa ata biner gibi erkeğin üstünde olduğu seks pozisyonu cowgirl position i.
derinin altında ya da üstünde böcek geziyormuş hissi crank bugs i.
heyheyleri üstünde kimse crank i.
eski polis arabalarının üstünde yanarak dönen iki yuvarlak ışık mickey mouse ears [obsolete] i.
dam üstünde saksağan vur beline kazmayı eggs in moonlight i.
(birinin/bir şeyin) üstünde/sırtında yük drag on (someone or something) i.
heyheyleri üstünde olma the crazies i.
diken üstünde olmak have the jitters f.
diken üstünde olmak have kittens f.
heyheyleri üstünde olmak be in bad sorts f.
üstünde bir şey olmamak not have anything on f.
ellerinin ve dizlerinin üstünde durmak get down on all fours f.
ellerinin ve dizlerinin üstünde eğilmek/yere çömelmek get down on all fours f.
kendi ayakları üstünde durmaya başlamak get a life f.
her şeyin üstünde olmak rule ok f.
üstünde olmak be on f.
üstünde olmak be over f.
(birinin) gücünün/kapasitesinin üstünde olmak be too much (for somebody) f.
(birinin) yapabileceğinin üstünde/fazlası olmak be too much (for somebody) f.
(bir iş) üstünde olmak be up to (something) f.
kenarının üstünde on edge s.
diken üstünde on edge s.
üstünde düşünülmemiş unideaed s.
dumanı üstünde new off the irons [obsolete] s.
(birinin) anlayabileceğinin üstünde/ötesinde beyond (one) s.
diken üstünde up to high doh [scotland] zf.
(bu teklifin, fiyatın) daha altında/üstünde verebilir misin? can you beat it/that? expr.
ince ip üstünde yürümek gibi like walking a tightrope expr.
iş üstünde in harness expr.
kendı ayaklarımın üstünde on my own expr.
kağıt üstünde on paper expr.
gözün üstünde olsun keep a weather eye out expr.
mecbur olduğumun üstünde değil no more than I have to expr.
topuklarının üstünde on (one's) hunkers expr.
topuklarının üstünde on your hunkers expr.
iş üstünde (cinsel ilişki) at it expr.
iş üstünde (yakalanmış) bang dead to rights expr.
iş üstünde (yakalanmış) bang to rights expr.
bu da beni belirtmek/üstünde durmak istediğim noktaya/konuya getiriyor that brings me to the point expr.
(bir şeyin/sayının) üstünde upward of (something) expr.
(bir şeyin/sayının) üstünde upwards of (something) expr.
gözüm üstünde I'm onto you expr.
Idioms
kutunun üstünde yazanı aynen yapar/bulursun does what it says on the box [ireland] i.
kutunun üstünde yazanı aynen yapar/bulursun does exactly what it says on the box [ireland] i.
üstünde bir haller olma chemical imbalance i.
üstünde durulacak bir mesele cause for alarm i.
başının üstünde demokles'in kılıcının sallanması a sword of damocles hangs over i.
başının üstünde demokles'in kılıcının sallanması a sword of damocles hangs over somebody's head i.
dam üstünde saksağan a square peg in a round hole i.
diken üstünde olma bed of nails i.
kendi memleketinde sevilip el üstünde tutulan siyasetçi kızı favorite daughter i.
kendini çok önemli gören ve el üstünde tutulmayı bekleyen kadın lady muck i.
göstermelik/kağıt üstünde evlilik mariage blanc i.
dam üstünde saksağan a round peg in a square hole i.
üstünde lanet albatross i.
üstünde lanet albatross i.
hisleri mantığın/gerçeklerin üstünde tutma feels over reals i.
diken üstünde olma looking over shoulder i.
iş üstünde olmak have something on the stock f.
(üstünde) ışıl ışıl parlamak blaze down on (someone or something) f.
kendi ayakları üstünde durmak be (one's) own mistress f.
kendi ayakları üstünde durmak be your own master/mistress f.
hep bir basamak üstte/üstünde olmak stay one jump ahead f.
hep bir basamak üstte/üstünde olmak be one jump ahead f.
(hep) bir basamak üstünde olmak be/stay one jump a head (of somebody/something) f.
kıçının üstünde oturmayı bırakmak get off (one's) tail f.
kendi ayakları üstünde durarak durumunu düzeltmek/iyileştirmek drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps f.
kendi ayakları üstünde durarak durumunu düzeltmek/iyileştirmek pull yourself up by your own bootstraps f.
kendi ayakları üstünde durarak durumunu düzeltmek/iyileştirmek drag yourself up by your own bootstraps f.
gözü (birinin ya da bir şeyin) üstünde olmak keep (close) watch for (someone or something) f.
bulutların üstünde olmak be sitting on cloud nine f.
beklentilerin üstünde olmak be a revelation f.
beklentilerin üstünde olmak come as a revelation (to somebody) f.
(birinin veya bir şeyin) yukarısında/üstünde olmak above someone or something f.
birini başkalarının üstünde tutmak regard someone as better than someone else f.
birini iş üstünde yakalamak catch someone flat-footed f.
birini iş üstünde yakalamak catch someone red-handed f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie through one's throat f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie through one's teeth f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie in one's teeth f.
birisiyle konuşurken çok dikkatli olmak/diken üstünde durmak like walking/treading on eggshells f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie in one's throat f.
birini başkalarının üstünde tutmak set someone above someone f.
diken üstünde olmasına neden olmak put one on one's guard f.
diken üstünde olmak be like a cat on tin roof f.
diken üstünde oturmak be keyed up f.
diken üstünde oturmak be on pins and needles f.
diken üstünde olmak be like a cat on hot bricks f.
diken üstünde olmak be on a knife edge f.
diken üstünde oturmak be like a cat on hot bricks f.
diken üstünde olmak be on pins and needles f.
herşeyin üstünde tutmak treasure the most f.
el üstünde tutmak put place someone on a pedestal f.
gözü üstünde olmak be on the look f.
el üstünde tutmak hold in high esteem f.
el üstünde tutulmak hold in high esteem f.
el üstünde tutmak make much of f.
el üstünde tutulmak hold in high honour f.
el üstünde tutmak regard f.
iş üstünde yakalamak catch in the act f.
iş üstünde yakalamak have somebody dead to rights f.
iş üstünde yakalamak catch someone in the act f.
iş üstünde yakalamak catch somebody dead to rights f.
iş üstünde yakalamak have someone dead to rights f.
ip üstünde yürümek walk a tightrope f.
iğne üstünde oturmak be on tenterhooks f.
kendi ayakları üstünde durmak stand on your own two feet f.
kanunun üstünde olmak be above the law f.
üstünde durmamak take something in one's stride f.
üstünde durmamak take in stride f.
üstünde durmamak take something in stride f.
birbirinin üstünde tepinmek crawl (all) over each other f.
kendi ayakları üstünde durarak durumunu düzeltmek drag/pull yourself up by your (own) bootstraps f.
aşktan bulutların üstünde gezmek have stars in (one's) eyes f.
gözü (birinin/bir şeyin) üstünde olmak keep a beady eye on (someone or something) f.
gözü (birinin/bir şeyin) üstünde olmak keep one's beady eye on (someone or something) f.
el üstünde tutmak be spoon-fed f.
(birini) iş üstünde yakalamak find (one) with (one's) fingers in the till f.
(birini) iş üstünde yakalamak find (one) with (one's) hand in the till f.
(birini) iş üstünde yakalamak/basmak catch (one) with (one's) fingers in the till f.
(birinin/bir şeyin) üstünde tam kontrol sağlamak have a firm grip on (someone or something) f.
iğne üstünde oturmak be on tenterhooks f.
diken üstünde oturmak be on tenterhooks f.
eli (bir şeyin) üstünde olmak get a hand on (something) f.
arka ayaklarının üstünde durmak (dört bacaklı bir hayvan) get up on its hind legs f.
iki bacağının üstünde durmak (dört bacaklı bir havyan) get up on its hind legs f.
yakasından tutulup ayak parmakları üstünde yürütülmek walk spanish f.
yakasından tutup ayak parmakları üstünde yürütmek walk spanish f.
(birinin/bir şeyin)üstünde yoğunlaşmak hang/lie heavy (on somebody/something) f.
diken üstünde olmak/oturmak be on the edge of (one's) chair f.
ellerinin üstünde durmak stand on (one's) hands f.
ellerin üstünde amuda kalkmak stand on (one's) hands f.
ellerinin üstünde baş aşağı dengede durmak stand on (one's) hands f.
(bir şeyin) üstünde oynamak take liberties with (something) f.
boğulmaktan kaçınmak için (birinin) kafasını su üstünde tutmak get (one's) head above water f.
boğulmaktan kaçınmak için kafayı su üstünde tutmak get one's head above water and have one's head above water f.
boğulmaktan kaçınmak için kafayı su üstünde tutmak have (one's) head above water f.
dükkanın üstünde yaşamak live over the shop [uk] f.
üstünde durmamak look past f.
bulutların üstünde uçmak walk on sunshine f.
mutluluktan bulutların üstünde dolaşmak walk on sunshine f.
(birinin) beklentilerinin üstünde olmak come as a revelation (to somebody) f.
(birinin) beklentilerinin üstünde olmak be a revelation (to somebody) f.
işte/işin üstünde uyuyakalmak be asleep on the job f.
kapasitesinin üstünde çaba göstermek give a hundred and ten percent [us] f.
kapasitesinin/gerekenin üstünde çaba sarf etmek give 110% f.
normalin üstünde çaba sarf etmek give 110% f.
(birinin) üstünde demokles'in kılıcı gibi sallanmak a sword of damocles hangs over (one) f.
(birinin) üstünde demokles'in kılıcı gibi sallanmak the sword of damocles hangs over (one) f.
(birinin) başının üstünde demokles'in kılıcı gibi sallanmak the sword of damocles hangs over (one's) head f.
(birinin) başının üstünde demokles'in kılıcı gibi sallanmak a sword of damocles hangs over (one's) head f.
harcadığı paranın üstünde bir karşılık/hizmet almak bang for one's the buck f.
harcanan paranın üstünde bir karşılık/hizmet almak bang for the buck f.
(belli bir yaşın) üstünde olmak be (on) the wrong side of (some age) f.
beklentilerin üstünde olmak come as a revelation (to somebody) f.
beklentilerin üstünde olmak be a revelation (to somebody) f.
normalin/ortalamanın üstünde olmak be above par f.
paritenin üstünde olmak be above par f.
(birinin) anlayabileceğinin/kavrayabileceğinin üstünde olmak be beyond (one's) ken f.
bir önemi kalmamış bir şeyin üstünde durmaya devam etmek be flogging a dead horse f.
el üstünde tutulmak be held in high esteem f.
el üstünde tutulmak be held in high regard f.
diken üstünde olmak be looking over (one's) shoulder f.
diken üstünde olmak be looking over your shoulder f.
başının üstünde yeri olmak be more than welcome f.
(bir yaşın) üstünde olmak be (on) the wrong side of (some age) f.
bir hazinenin üstünde oturmak be sitting on a gold mine f.
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak be treading on eggshells f.
her zamankinin üstünde olmak be up to par f.
her zamankinin üstünde olmak be above par f.
ince ip üstünde yürümek be walking a tightrope f.
ip üstünde yürümek be walking a tightrope f.
(birini kırmamak/bir durumu bozmamak) için diken üstünde olmak be walking on eggshells f.
gözü (birinin/bir şeyin) üstünde olmak be wise to (someone or something) f.