... ölçüde - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

... ölçüde



"... ölçüde" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Colloquial
... ölçüde as/so far as... expr.

"... ölçüde" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 430 sonuç

Türkçe İngilizce
General
sınırlı ölçüde dağıtılan malumat restricted data i.
büyük ölçüde bütünleşik devre large scale integrated circuit i.
ölçüde başlangıç nokta datum i.
çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim bakımından bir ölçüde bağımsızlığı olan büyük il state i.
büyük ölçüde can kaybı mortality i.
önemli ölçüde a considerable extent i.
daha büyük ölçüde tartışma further discussion i.
muadillerinden anormal ölçüde büyük olan şey lunker i.
bir şeyin yapılma veya düşünülme şeklini önemli ölçüde değiştiren şey game-changer i.
gereksiz ölçüde uzunluk longsomeness i.
geniş ölçüde antitez, karşıtlık, çelişki, oksimoron ve paradoks kullanımına dayanan yenilikçi bir edebiyat, sanat ve felsefe hareketi paradoxism i.
tarafların niyetlerini kanunla örtüştüğü ölçüde azami dikkate alan bir yazılı belge yorumlama prensibi cypress i.
belirli ölçüde medenileşmiş kimse semibarbarian [dated] i.
biyografileri büyük ölçüde izlenemeyen bir grup insanın ortak özelliklerinin araştırılması prosopography i.
doğal afetlerin eşit ölçüde birbirine karışma durumu symmetry i.
bağımsız unsurların büyük etki yaratacak ölçüde etkileşimi synergism i.
(klasik ölçüde) sabit dizi system i.
aynı ölçüde yazılmış mısralar grubu system i.
belli ölçüde ilaç vermek dose f.
önemli ölçüde değişmek change dramatically f.
büyük ölçüde artmak redouble f.
geniş ölçüde takdir edilmek be widely acclaimed f.
geniş ölçüde kabul görmek be widely acclaimed f.
büyük ölçüde farklılık göstermek differ greatly f.
önemli ölçüde azaltmak decimate f.
büyük ölçüde etkilemek overimpress f.
önemli ölçüde destek vermek lend considerable support f.
gereksiz ölçüde düşük teklif vermek underbid f.
belirli bir ölçüde olmak measure f.
belirli bir ölçüde paylaşmak go f.
belirli bir ölçüde katılmak go f.
gereksiz ölçüde yüksek rütbe tahsis etmek overrank f.
bir hecenin uzun, diğer dört hecenin uzun tutulduğu metrik ölçüde yazmak paean f.
dramatik ölçüde artırmak surge f.
normalden daha büyük ölçüde olana ait kingsize s.
geniş ölçüde yapılan extensive s.
hatırı sayılır ölçüde considerable s.
büyük ölçüde a vast scale s.
belli bir ölçüde bulanık dimmish s.
büyük ölçüde whole slew (of) s.
geniş ölçüde far-reaching s.
geniş ölçüde kabul gören widely acclaimed s.
geniş ölçüde takdir edilen widely acclaimed s.
büyük ölçüde etkili largely effective s.
büyük ölçüde değiştirilmiş heavily modified s.
önemli ölçüde significantly s.
geniş ölçüde çeşitlilik gösteren widely varied s.
büyük ölçüde kısıtlı görüş mesafesine sahip near-blind s.
daha büyük ölçüde more of s.
(stil veya nitelik) belirli bir ölçüde low-key s.
önemli ölçüde şans gerektiren long s.
bıktırıcı ölçüde uzun longsome [uk] s.
gereksiz ölçüde kesin overparticular s.
toplumun davranış normlarından büyük ölçüde farklılık gösteren deviate s.
ciddiye alınmayacak ölçüde dismissible s.
ciddiye alınmayacak ölçüde basit cutesy s.
çelişkili görünmesine karşın büyük ölçüde doğru olan paradoxical s.
gereksiz ölçüde optimist pollyanna s.
gereksiz ölçüde optimist pollyannaish s.
gereksiz ölçüde optimist pollyannish s.
önemli ölçüde aptalca fatheaded s.
önemli ölçüde aptalca fat-headed s.
gereksiz ölçüde karmaşık finicking s.
gereksiz ölçüde karmaşık finicky s.
kısıtlı ölçüde olan pocket-handkerchief s.
aynı ölçüde dizelerden oluşan stichic s.
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna özgü systematic s.
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna ait systematic s.
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubunu oluşturan systematic s.
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna özgü systematical s.
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubuna ait systematical s.
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubunu oluşturan systematical s.
büyük ölçüde to a large extent zf.
geniş ölçüde extensively zf.
azami ölçüde in maximum zf.
geniş ölçüde on a large scale zf.
önemli ölçüde significantly zf.
geniş ölçüde far and wide zf.
aşırı ölçüde hard zf.
büyük ölçüde substantially zf.
geniş ölçüde on a vast scale zf.
geniş ölçüde widely zf.
çok küçük ölçüde insignificantly zf.
çok küçük ölçüde (at) very small scale zf.
büyük ölçüde on a large scale zf.
bir ölçüde to some extent zf.
bir ölçüde partly zf.
küçük ölçüde in a small way zf.
büyük bir ölçüde largely zf.
büyük ölçüde largely zf.
makul ölçüde within reason zf.
çok küçük ölçüde minutely zf.
geniş ölçüde in large part zf.
geniş ölçüde greatly zf.
büyük ölçüde to a great extent zf.
önemli ölçüde dramatically zf.
belirgin ölçüde noticeably zf.
yoğun ölçüde intensely zf.
yoğun ölçüde to a high degree zf.
yoğun ölçüde densely zf.
yoğun ölçüde extremely zf.
bir ölçüde partially zf.
büyük ölçüde widely zf.
sınırlı ölçüde on a limited scale zf.
ne ölçüde to what extent zf.
önemli ölçüde farklı şekillerde in significantly different ways zf.
eşit ölçüde equally zf.
eş ölçüde equally zf.
bir ölçüde to a certain extent zf.
aynı ölçüde equally zf.
aynı ölçüde to the same degree zf.
yapılıp yapılmayacağı ve yapılacaksa bunun hangi ölçüde yapılacağı if and to what extent zf.
büyük ölçüde/oranda in large measure zf.
büyük ölçüde majorly zf.
büyük ölçüde considerably zf.
önemli ölçüde considerably zf.
akla hayale gelmeyecek ölçüde unthinkably zf.
-dığı ölçüde to the degree that zf.
büyük ölçüde pretty much zf.
büyük ölçüde pretty well zf.
büyük ölçüde/çapta to a great extent zf.
büyük ölçüde/çapta in great measure zf.
büyük ölçüde/çapta largely zf.
büyük ölçüde/çapta to a large extent zf.
büyük ölçüde in no small measure zf.
büyük ölçüde radically zf.
ciddi ölçüde heavily zf.
ciddi ölçüde seriously zf.
daha küçük ölçüde ise although to a lesser extent zf.
daha büyük ölçüde to a greater extent zf.
büyük ölçüde all too zf.
büyük ölçüde only too zf.
geniş ölçüde largely zf.
aşırı yüksek ölçüde usuriously [obsolete] zf.
geniş ölçüde main [dialect] zf.
geniş ölçüde mainly [uk] zf.
büyük ölçüde big zf.
büyük ölçüde big-time zf.
büyük ölçüde materially zf.
büyük ölçüde with a witness zf.
büyük ölçüde widewhere zf.
azami ölçüde max zf.
büyük ölçüde meikle [scotland] zf.
büyük ölçüde mickle [scotland] zf.
en az ölçüde worst zf.
önemli ölçüde bigly zf.
geniş ölçüde broadcast zf.
muazzam ölçüde horrible zf.
acayip ölçüde horribly zf.
daha büyük ölçüde more so zf.
önemli ölçüde gaily zf.
hatırı sayılır ölçüde right smart [dialect] zf.
büyük ölçüde right smart zf.
çok geniş ölçüde overhighly zf.
anormal ölçüde famously zf.
aşırı ölçüde fantastically zf.
aşırı ölçüde fantasticly [obsolete] zf.
aşırı ölçüde fantastically zf.
belirli bir ölçüde in a way zf.
bağışlanabilir ölçüde pardonably zf.
affedilebilir ölçüde pardonably zf.
büyük ölçüde considerable [dialect] zf.
geniş ölçüde fele [dialect] zf.
ekstrem bir ölçüde insatiably zf.
sinir bozucu ölçüde plaguey zf.
sinir bozucu ölçüde plaguy zf.
büyük ölçüde powerful zf.
büyük ölçüde gayly [scotland] zf.
çok büyük ölçüde particularly zf.
hafif ölçüde small [obsolete] zf.
çok küçük ölçüde smally [obsolete] zf.
dikkate değer ölçüde smartly zf.
önemli ölçüde smartly zf.
yoğun ölçüde soaking zf.
yoğun ölçüde sobbing [dialect] zf.
bir ölçüde something zf.
yoğun ölçüde something zf.
daha büyük ölçüde still [obsolete] zf.
belirli bir ölçüde strictly zf.
öldürmeyecek ölçüde sublethally zf.
yoğun ölçüde super zf.
önemli ölçüde substantially zf.
büyük ölçüde anlamı veren ön ek be- ök.
daha büyük ölçüde anlamı veren ön ek be- ök.
aynı ölçüde in proportion expr.
o ölçüde in proportion expr.
Phrasals
(müzik) aynı ritimde/ölçüde devam etmek hold over f.
ciddi ölçüde gerilemek plummet (down) to (something or some place) f.
ciddi ölçüde gerilemek plummet to something f.
belli ölçüde azaltmak/küçültmek scale down f.
belli ölçüde düşürmek scale down f.
belli ölçüde kapsamını daraltmak scale down f.
(bir şeyi belli bir ölçüde) kısaltmak condense (something) into (something) f.
(bir şeyi belli bir ölçüde) sadeleştirmek condense (something) into (something) f.
(bir şeyi belli bir ölçüde) sıkıştırmak condense (something) into (something) f.
(bir şeyi belli bir ölçüde) kısaltmak condense (something) to (something) f.
(bir şeyi belli bir ölçüde) sadeleştirmek condense (something) to (something) f.
(bir şeyi belli bir ölçüde) sıkıştırmak condense (something) to (something) f.
belli bir ölçüde kısaltmak condense to f.
belli bir ölçüde sadeleştirmek condense to f.
belli bir ölçüde sıkıştırmak condense to f.
ciddi ölçüde gerilemek plummet to f.
bir şeye/bir şey yapmaya varacak ölçüde to the point of something/of doing something expr.
Phrases
imkanların el verdiği ölçüde within the bounds of possibility zf.
imkanları el verdiği ölçüde within the bounds of possibility zf.
aşırı ölçüde by the handful expr.
dayanamayacağı ölçüde more than (one) can endure expr.
böyle bir ölçüde to such an extent expr.
bir ölçüde hava yüzünden partly because of the weather expr.
böylesine bir ölçüde to such an extent expr.
daha az ölçüde to a lesser extent expr.
izin verdiği ölçüde to the extent permitted (by) expr.
ne ölçüde the degree to which expr.
ne ölçüde the degree to which expr.
küçümsenmeyecek/azımsanmayacak ölçüde...nedeniyle due in no small part to expr.
mümkün olduğu ölçüde insofar as possible expr.
müsaade ettiği ölçüde to the extent permitted (by) expr.
ne ölçüde the extent to which expr.
şartlar elverdiği kadarıyla/ölçüde insofar as circumstances permit expr.
yasaların izin verdiği azami ölçüde to the full extent permitted by law expr.
-dığı ölçüde to the extent that expr.
yasaların izin verdiği ölçüde to the extent permitted by law expr.
etkili ölçüde/derecede to good effect expr.
büyük, az, hatırı sayılır ölçüde to good, little, etc. effect expr.
aynı ölçüde in equal measure(s) expr.
önemli ölçüde more than a little expr.
bir ölçüde a bit of a/an expr.
büyük ölçüde a bit of a/an expr.
önemli ölçüde a bit of a/an expr.
Colloquial
önemli ölçüde bilgi headful i.
kullanıcının annesinin bir bilgisayarı veya yazılımı ne ölçüde kullanabileceğine bakılarak kullanıcı dostu olup olmadığını ölçen bir test mom test [us] i.
önemli ölçüde high-key s.
yüksek ölçüde high-key s.
dikkate değer ölçüde olan serious s.
büyük ölçüde super dooper zf.
önemli ölçüde epically zf.
olabilecek en büyük ölçüde for fair expr.
çok büyük oranda/ölçüde a whole heap expr.
ciddi ölçüde içen on a tear expr.
önemli ölçüde a sight expr.
büyük ölçüde (bir şey) all too (something) expr.
büyük ölçüde (bir şey) all too (something) expr.
sınırlı ölçüde as far as it goes expr.
sınırlı ölçüde as/so far as it goes expr.
'-dığı ölçüde as/so far as... expr.
büyük ölçüde hang of a expr.
büyük ölçüde a hang of expr.
önemli ölçüde (bir şey) quite a (something) expr.
Idioms
tanınmayacak ölçüde değiştirmek alter beyond (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değiştirmek change beyond (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değiştirmek alter beyond (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değiştirmek change out of (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değiştirmek alter out of (all) recognition f.
(bir şeyi) büyük ölçüde azaltmak pare (something) to the bone f.
(bir şeyi) önemli ölçüde yıkmak rip the heart out of (something) f.
bir şeyi önemli ölçüde yıkmak rip/tear the heart out of something f.
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde aydınlığa kavuşturmak throw a lot of light on (something) f.
(bir şeye/konuya) büyük ölçüde ışık tutmak throw a lot of light on (something) f.
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde aydınlatmak throw a lot of light on (something) f.
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde açıklamak throw a lot of light on (something) f.
(bir şeyi/konuyu) büyük ölçüde açıklığa kavuşturmak throw a lot of light on (something) f.
(bir şeye/konuya) büyük ölçüde açıklık getirmek/kazandırmak throw a lot of light on (something) f.
bir eşiği/sınırı kolaylıkla ve büyük ölçüde geçmek blow past (something) f.
tanınmayacak ölçüde değişmek change beyond/out of (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değişmek alter beyond/out of (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değişmek change beyond/out of (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değişmek alter beyond/out of (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değiştirmek change, alter beyond/out of (all) recognition f.
tanınmayacak ölçüde değiştirmek change, alter beyond/out of recognition f.
önemli ölçüde azaltmak/düşürmek cut to the bone f.
büyük ölçüde bir şey yapmak do something in a big way f.
küçük ölçüde bir şey yapmak do something in a small way f.
(bir şeyin) fiyatını büyük ölçüde artırmak place a premium on (something) f.
önemli ölçüde azaltmak take a bite out of f.
önemli ölçüde bitirmek take a bite out of f.
(bir şeyi) önemli ölçüde azaltmak take a bite out of (something) f.
(bir şeyi) önemli ölçüde bitirmek take a bite out of (something) f.
(bir şeyi) önemli ölçüde küçültmek take a chainsaw to (something) f.
(bir şeyi) önemli ölçüde azaltmak take a chainsaw to (something) f.
(bir şeyi) önemli ölçüde kesmek take a chainsaw to (something) f.
ciddi/büyük ölçüde gerilemek take a drubbing f.
az miktarda/ölçüde a mite s.
meme ucunu belirginleştiren ölçüde serin (hava) a tit bit nipply s.
inanılmaz ölçüde bigger than ben-hur s.
büyük ölçüde tahrip edici slash-and-burn s.
büyük ölçüde to great effect zf.
büyük ölçüde to fine effect zf.
büyük ölçüde to outstanding effect zf.
büyük ölçüde to good effect zf.
önemli/büyük ölçüde big time zf.
büyük ölçüde leaps and bounds zf.
geniş ölçüde in good part expr.
geniş ölçüde in large part expr.
istenilen ölçüde cut to size expr.
küçük ölçüde in small part expr.
büyük ölçüde on a biblical scale expr.
büyük ölçüde a whole lot expr.
büyük ölçüde by the yard expr.
büyük ölçüde by/in leaps and bounds expr.
büyük ölçüde to pieces expr.
büyük ölçüde with a capital (some letter) expr.
Speaking
(yetkimin elverdiği ölçüde) elimden gelen ne varsa yaparım I will do everything in my power expr.
Trade/Economic
yasal ağırlık ve incelikten izin verilen ölçüde sapma tolerance of the mint i.
yasal ağırlık ve incelikten izin verilen ölçüde sapma remedy of the mint i.
bu hizmetlerden yararlandıkları ölçüde vergi ödemeleri ilkesi benefit principle i.
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu cannibalisation i.
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu cannibalization i.
işletmenin gayrisafi kar oranları üzerinde önemli ölçüde etkide bulunan muhasebe tahminlerinde değişikliklere ilişkin bilgi ve bunların parasal etkileri information about changes in accounting estimates and their monetary effects, those which have materially effect to gross profit ratios i.
küçük ölçüde kredi vermek üzere kurulmuş şirket consumer finance company i.
mali tabloları önemli ölçüde etkileyen ya da mali tabloların açık, yorumlanabilir ve anlaşılabilir olması açısından açıklanması gerekli olan diğer hususlar other significant matters effecting to or making financial statements more clear, interpretable and understandable should be disclosed i.
küçük ölçüde kredi vermek üzere kurulmuş şirket small loan company i.
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi scope creep i.
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi requirement creep i.
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi function creep i.
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi focus creep i.
proje kapsamının kontrol edilemeyecek ölçüde büyüyüp genişlemesi feature creep i.
sınırlı ölçüde on a limited scale i.
değeri önemli ölçüde düşmüş toxic s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlere ait large-cap s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketler ile ilişkili large-cap s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonlarına ait large-cap s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonları ile ilişkili large-cap s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlere ait large-capitalisation s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketler ile ilişkili large-capitalisation s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonlarına ait large-capitalisation s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonları ile ilişkili large-capitalisation s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlere ait large-capitalization s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketler ile ilişkili large-capitalization s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonlarına ait large-capitalization s.
önemli ölçüde birikmiş karı ve çok miktarda ödenmemiş adi hisse senedi bulunan büyük şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırım fonları ile ilişkili large-capitalization s.
büyük ölçüde on a big scale expr.
büyük ölçüde on a large scale expr.
geniş ölçüde on a large scale expr.
Law
kanunların eşit ölçüde koruması equal protection of the laws i.
kanunların eşit ölçüde himayesi equal protection of the laws i.
tarafların niyetlerini kanunla örtüştüğü ölçüde azami dikkate alan bir yazılı belge yorumlama prensibi cypres i.
bir tarafı büyük ölçüde kısıtlarken diğer tarafı serbest bırakan bir sözleşme contract of adhesion i.
Politics
üyelerine önemli ölçüde özgürlük tanıyan toplum open society i.
gereksiz ölçüde karışık bürokratik dil federalese i.
(büyük ölçüde britanya kolumbiyası'nda) terör destekçisi bir doukhobor tarikatı freedomites i.
(büyük ölçüde britanya kolumbiyası'nda) terör destekçisi bir doukhobor tarikatı sons of freedom i.
Industry
bir endüstride belli ölçüde yer alan semi-industrial s.
bir endüstriye belli ölçüde dahil olan semi-industrial s.
Technical
ölçüde eşitlik isometry i.
ölçüde oynama dimensional variation i.
tam ölçüde yapılan deney full-scale test i.
belirli ölçüde şellak veya reçine dağılımı cut i.
belirli ölçüde kesilmiş tuğla gauged brick i.
büyük ölçüde kılavuz çekilmiş oversized tapped s.
tam ölçüde full-scale s.
Dyeing
(saçı) zarar verecek ölçüde çok sarartmak overbleach f.
Transportation
azami ölçüde maximally zf.
Marine
bir teknenin tam hızla ilerlerken gövdesinin ön kısmının su yüzeyiyle teması kesilecek ölçüde kalkma plane i.
Medical
anormal ölçüde fazla hücreye sahip olma hypercellularity i.
kanda aşırı ölçüde klorür iyon bulunması hyperchloremia i.
midede aşırı ölçüde hidroklorik asit bulunması hyperchlorhydria i.
kan hücreleri ve plazmasında aşırı ölçüde kolestrol bulunması hypercholesteremia i.
taranmayan saçların düzeltilemeyecek ölçüde karışarak keçeleştiği tıbbi bir sorun polish plait i.
bir yiyeceği anormal ölçüde aşerme sitomania i.
Anatomy
mesane duvarının büyük ölçüde uzunlamasına olan dış kas sistemi detrusor i.
mesane duvarının büyük ölçüde uzunlamasına olan dış kas sistemi detrusor muscle i.
mesane duvarının büyük ölçüde uzunlamasına olan dış kas sistemi detrusor i.
Pathology
dilin altındaki mukoza zarının hareketi sınırlayacak ölçüde kısa olması sonucu olan doğuştan bir bozukluk ankyloglossia i.
dilin altındaki mukoza zarının hareketi sınırlayacak ölçüde kısa olması sonucu olan doğuştan bir bozukluk tongue tie i.
Veterinary
hayvanların aşırı ölçüde pigmentlenmesi melanism i.
hayvanların aşırı ölçüde pigmentlenmesi abundism i.
Food Engineering
büyük ölçüde eşdeğerlik substantial equivalence i.
standart ölçüde konserve yiyecek picnic i.
tamamen veya büyük ölçüde graham unundan yapılmış graham s.
Gastronomy
standart ölçüde çedar peyniri picnic i.
(belirtilen) ölçüde -meal zf.
Statistics
ölçüde yakınsaklık convergence in measure i.
Chemistry
yüksek ölçüde çözünür aşındırıcı bir gaz hydrogen fluoride i.
Biology
kalitatif bir özelliğin dışavurumunu büyük ölçüde etkileyen gen oligogene i.
belirli bir ölçüde besin maddesi tüketen bitki feeder i.
Astronomy
birbirine kütle aktarımı gerçekleştirecek ölçüde yakın olan yıldız çifti semidetached binary i.
Zoology
metabolizmanın büyük ölçüde yavaşlaması torpor i.
metabolizması büyük ölçüde yavaşlamış torpid s.
Botanic
kayaların altında veya alt yüzeyinde bulunup büyük ölçüde ışıksız bir ortamda olan hypolithic s.
kayaların altında veya alt yüzeyinde bulunup büyük ölçüde ışıksız bir ortamda yaşayan hypolithic s.
(kökü görünmeyecek ölçüde) dallanıp budaklanan deliquescent s.
Education
büyük ölçüde bağımsız enstitülerin oluşturduğu (üniversite) federal [uk] s.
Literature
satirik olan veya klasik kahraman prototiplerini eleştiren, dörtlü ölçüde uyaklı yazılmış beyit veya dörtlük hudibrastic i.
galiambik ölçüde yazılmış şiir galliambic i.
sözcük grupları arasında ses uyumu sağlamak için sözcüklerin belirli bir ölçüde derlenmesi rhythm i.
dörtlü ölçüde oluşturulan bir kıta long meter i.
dörtlü ölçüde oluşturulan bir kıta long metre i.
bir hecenin uzun, diğer üç hecenin kısa tutulduğu metrik ölçüde yazılmış mısra paean i.
itifallik ölçüde yazılmış şiir ithyphallic i.
birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri üçlü iambik ve üçüncü dizesi dörtlü iambik ölçüde yazılmış dörtlük short meter i.
birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri üçlü iambik ve üçüncü dizesi dörtlü iambik ölçüde yazılmış dörtlük short measure i.
(kantitatif ölçüde) net hece vurgusu yapmadan söylemek disquantity f.
satirik olan veya klasik kahraman prototiplerini eleştiren, dörtlü ölçüde uyaklı yazılmış beyitlerden oluşan şiir tarzına ait veya ilişkin hudibrastic s.
Linguistics
büyük ölçüde ingilizceye dayalı yapay bir uluslararası dil volapük i.
büyük ölçüde ingilizceye dayalı yapay bir uluslararası dil volapuk i.
(yunanca veya latince ölçüde) kısa sesi iki sessiz veya çift ünsüzün takip etmesi position i.
History
hatırı sayılır ölçüde zenginliğe sahip olan nabobların yaşam tarzı nabobism i.
Religious
(hinduizm'de) büyük ölçüde rahip büyülerinden oluşan dördüncü ve sonuncu veda atharva-veda i.
Philosophy
çeşitli kişilerce aynı ölçüde anlaşılabilir olan intersubjective s.
Environment
altındaki mineralli topraktan farklı olarak büyük ölçüde organik madde katmanından oluşan humuslu orman toprağı mor i.
Geography
büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlesi heavily modified water body i.
önemli ölçüde kar yağışlarıyla beslenen havza snowshed i.
Geology
büyük ölçüde zirkonyum dioksit içeren, zirkonyum kaynağı bir mineral baddeleyite i.
nehir ağzına yakın olup büyük ölçüde açık sulardan korunan çamurlu lagün, bataklık veya göl liman i.
Military
askeri bir operasyonun yapılmasını birtakım yöntemsel kısıtlamaların uygulanmasını gerektirecek ölçüde engelleyen hava şartları marginal weather i.
Music
dört dörtlük ölçüde birinci ve üçüncü vuruşlar onbeat i.
(notaya) sonraki vuruşta veya ölçüde devam etmek hold over f.
(performans için) belirli ölçüde değiştirilen prepared s.
(ses aralığı) düşük ölçüde hyp- ök.
Printery
tam ölçüde ayarlanmış (satır) tight s.
Latin
o ölçüde pro tanto i.
Archaic
özgürlüğe büyük ölçüde izin veren large s.
belli bir ölçüde bulanık dimish s.
büyük ölçüde thrice zf.
Ornithology
kuzey amerika'daki bataklık ve kıyılarda bulunan büyük ölçüde gri renkli bir kuş turkeyback (tringa melanoleuca) i.
Slang
bireyin geleceğini önemli ölçüde etkileyecek bir karar career limiting move i.
(diğerlerinin gözünü korkutacak ölçüde) iyi iş çıkarmak own f.
yeterli ölçüde başarı sağlamak cut the muster f.
aşırı ölçüde out the ass zf.
aşırı ölçüde buttload zf.
aşırı ölçüde shitload zf.
geniş ölçüde massively zf.
büyük ölçüde bare zf.
aşırı ölçüde a metric shit ton expr.
aşırı ölçüde a metric shitload expr.
aşırı ölçüde metric shitload expr.
aşırı ölçüde a shit ton expr.
aşırı ölçüde a shitload expr.
büyük ölçüde like buggery [uk] expr.
Modern Slang
vücudun her yerinin büyük ölçüde zayıflayıp kafanın büyük kalması al roker syndrome i.