|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
ayrı olarak |
separately zf.
|
|
2 |
Yaygın Kullanım |
ayrı ayrı |
separately zf.
|
|
General |
|
3 |
Genel |
ayrı yumurta ikizleri |
dizygotic twin i.
|
|
4 |
Genel |
ayrı yaşama |
legal separation i.
|
|
5 |
Genel |
ayrı bina |
detached building i.
|
|
6 |
Genel |
boşanmış veya karısından ayrı yaşayan adam |
grass widower i.
|
|
7 |
Genel |
ayrı tutan |
exceptor i.
|
|
8 |
Genel |
idari olarak ayrı olan bölge veya alan |
district i.
|
|
9 |
Genel |
ayrı bir yer |
a space apart i.
|
|
10 |
Genel |
büyük bir baca içindeki birkaç ayrı duman yolunun her biri |
flue i.
|
|
11 |
Genel |
evli bir çiftin ayrı yaşaması |
legal separation i.
|
|
12 |
Genel |
ayrı tutma |
essoin i.
|
|
13 |
Genel |
ayrı görüşte olan kimse |
dissenter i.
|
|
14 |
Genel |
topluma ters düşerek ayrı duran kimse |
dropout i.
|
|
15 |
Genel |
aktarmasız biletin fiyatını kırmak için çok sektörlü bir yolculuk için ayrı biletlerin basılması |
split ticketing i.
|
|
16 |
Genel |
ayrı depolama |
segregation i.
|
|
17 |
Genel |
ayrı yumurta ikizleri |
fraternal twin i.
|
|
18 |
Genel |
boşanmış veya kocasından ayrı yaşayan kadın |
grass widow i.
|
|
19 |
Genel |
ayrı olma |
separation i.
|
|
|
20 |
Genel |
ayrı olma |
detachedness i.
|
|
21 |
Genel |
ayrı tutma |
segregation i.
|
|
22 |
Genel |
ayrı tutma |
segregating i.
|
|
23 |
Genel |
ayrı baskı |
offprint i.
|
|
24 |
Genel |
ayrı yaşama |
noncohabitation i.
|
|
25 |
Genel |
ayrı bir önem |
a particular importance i.
|
|
26 |
Genel |
ayrı biçimlenme |
allotropy i.
|
|
27 |
Genel |
ayrı tutma |
distinction i.
|
|
28 |
Genel |
ayrı ev |
detached house i.
|
|
29 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirme |
decontextualisation i.
|
|
30 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirme |
decontextualization i.
|
|
31 |
Genel |
ayrı bir hücre |
a separate cell i.
|
|
32 |
Genel |
ayrı sistem |
separate system i.
|
|
33 |
Genel |
ayrı olma özelliği |
separateness i.
|
|
34 |
Genel |
ayrı olma özelliği |
distinctness i.
|
|
35 |
Genel |
ayrı olma özelliği |
otherness i.
|
|
36 |
Genel |
ayrı bir benliğin yokluğu |
no self i.
|
|
37 |
Genel |
baba bir ana ayrı erkek kardeş |
paternal half-brother i.
|
|
38 |
Genel |
pamuk, ipek ya da sentetikten yapılmış, baş parmak için ayrı bir bölüme sahip bir çeşit çorap |
tabi i.
|
|
39 |
Genel |
pamuk, ipek ya da sentetikten yapılmış, baş parmak için ayrı bir bölüme sahip bir çeşit çorap |
tabis i.
|
|
40 |
Genel |
baş parmak için ayrı bir bölüme sahip ve tabanı dayanıklı bir çeşit ayakkabı |
tabis i.
|
|
41 |
Genel |
a, b ve c tabakalarının dikey bir şekilde üç ayrı katman olarak görülebildiği toprak |
abc soil i.
|
|
42 |
Genel |
din ve dünya işlerini ayrı tutma |
laicality i.
|
|
43 |
Genel |
din ve dünya işlerini ayrı tutma |
laicity i.
|
|
44 |
Genel |
çiftin memleketinden ayrı bir yerde gerçekleştirdikleri düğün |
destination wedding i.
|
|
45 |
Genel |
ailelere kiralanacak ayrı dairelere ayrılmış olan apartman |
tenement house i.
|
|
46 |
Genel |
üç ayrı gösterinin eşzamanlı yapıldığı sirk |
three-ring circus i.
|
|
47 |
Genel |
ayakkabının ayak parmağındaki ayrı deri parçası |
tip i.
|
|
48 |
Genel |
ayrı, yassı ve büyük kaya parçası |
bowlder i.
|
|
49 |
Genel |
a, b ve c tabakalarının düşey düzlemde üç ayrı katman olarak göründüğü toprak |
abc soil i.
|
|
50 |
Genel |
ayrı olan şey |
untogether i.
|
|
51 |
Genel |
ayrı bir yemek odası olmadığından yemek yenen mutfak |
kitchen-diner i.
|
|
52 |
Genel |
ayrı olma eğilimi |
exclusiveness i.
|
|
53 |
Genel |
büyük bir binadaki ayrı bölmeler |
mansion i.
|
|
54 |
Genel |
ayrı ve kişisel bir bireyselliğe sahip olan veya bu bireyselliğin farkında olan kimse |
me i.
|
|
55 |
Genel |
ayrı ayrı üflenip daha sonradan birleştirilen bir çift şişe |
gemel i.
|
|
56 |
Genel |
ayrı ayrı üflenip daha sonradan birleştirilen bir çift şişe |
gemmel i.
|
|
57 |
Genel |
çetesinden ayrı çalışan yankesici |
muzzler i.
|
|
58 |
Genel |
ayrı dünya |
demimonde i.
|
|
59 |
Genel |
ayrı dünya |
demiworld i.
|
|
60 |
Genel |
iki ayrı türe ait canlının özelliklerini kendinde toplayan canlı |
dimorphic i.
|
|
61 |
Genel |
ekin biçme makinesinin kesilmemiş otu ayrı tutmaya yarayan kısmı |
grass board i.
|
|
62 |
Genel |
diğerlerinden ayrı olan kimse |
odd-man i.
|
|
63 |
Genel |
(bale, modern dans veya caz dansında) ayakların birbirinden ayrı durduğu bir pozisyon |
open position i.
|
|
64 |
Genel |
ortak çayır alanının ayrı bölümlere ayrılması |
rouming i.
|
|
65 |
Genel |
armanın en üst bölümü ile en alt bölümünden başlayan iki ayrı kıvrımlı çizginin orta kısımda birleştiği hanedan arması |
gore i.
|
|
66 |
Genel |
genellikle aynı ailenin üyelerinin sahip olduğu ayrı ev topluluğu |
compound i.
|
|
67 |
Genel |
fiziksel bedenden ayrı hareket edebildiği kabul edilen ruh |
cowalker i.
|
|
68 |
Genel |
ayrı parçalara ayrılma |
diducement i.
|
|
69 |
Genel |
ayrı düşme |
difficulty i.
|
|
70 |
Genel |
alt gövdeyi sarıp iki bacağı da ayrı ayrı kaplayan iç çamaşırı |
drawer i.
|
|
71 |
Genel |
aynı aile evinin bölünmesiyle elde edilen ayrı alan |
in-law apartment i.
|
|
72 |
Genel |
çevresindekilerden ayrı duran ve her yandan erişim sağlanabilen platform |
island i.
|
|
73 |
Genel |
kendi içinde ayrı temel nitelikler taşıyan şey |
isolate i.
|
|
74 |
Genel |
bir dizi ayrı parçadan oluşma özelliği |
discreteness i.
|
|
75 |
Genel |
ayrı olma |
discriminateness i.
|
|
76 |
Genel |
(19. yüzyılda) britanya'da çiftlerin boşanmayıp ayrı yaşamaları kararının verildiği dava |
divorce i.
|
|
77 |
Genel |
ayrı olma |
divorcement i.
|
|
78 |
Genel |
ayrı seri numarayı paylaşan karşılıklı sayfalar |
folio i.
|
|
79 |
Genel |
ayrı bölümler veya kesonlardan yapılmış bir tür yüzer havuz |
sectional dock i.
|
|
80 |
Genel |
öncesinde bir parçası olarak içinde yer aldığı yayınlanmış dergi veya kitaptan sonrasında ayrı olarak tekrar basılan yazı |
separatum i.
|
|
81 |
Genel |
giysilerin altına ayrı parça olarak giyilip gömlek önü veya yakasına benzeyen giysi |
shirt front i.
|
|
82 |
Genel |
giysilerin altına ayrı parça olarak giyilip gömlek önü veya yakasına benzeyen giysi |
shirtfront i.
|
|
83 |
Genel |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis i.
|
|
84 |
Genel |
iki ayrı unsurun birlikte büyüme eğilimi |
symphytism i.
|
|
85 |
Genel |
ayrı tutmak |
set off f.
|
|
86 |
Genel |
ayrı seçi yapmak |
differentiate f.
|
|
87 |
Genel |
ayrı görüşte olmak |
dissent from f.
|
|
88 |
Genel |
ayrı düşmek |
be separated from each other f.
|
|
89 |
Genel |
ayrı yaşamak |
separate f.
|
|
90 |
Genel |
ayrı tutmak |
separate f.
|
|
91 |
Genel |
tedricen ayrı düşmek |
drift apart f.
|
|
92 |
Genel |
ayrı ayrı dönmek |
straggle back f.
|
|
93 |
Genel |
ayrı fikirde olmak |
be inconsistent with f.
|
|
94 |
Genel |
ayrı tutmak |
dissociate f.
|
|
95 |
Genel |
birleşme suretiyle bir araya gelmiş olan şirketler grubunu ayrı şirketlere ayırmak |
delist f.
|
|
96 |
Genel |
ayrı ayrı dönmek |
straggle in f.
|
|
97 |
Genel |
ayrı fikirde olmamak |
disagree with f.
|
|
98 |
Genel |
ayrı tutmak |
individualize f.
|
|
99 |
Genel |
ayrı tutmak |
make a distinction f.
|
|
100 |
Genel |
ayrı tutmak |
segregate f.
|
|
101 |
Genel |
ayrı tutmak |
sequester f.
|
|
102 |
Genel |
ayrı düşünmek |
think differently f.
|
|
103 |
Genel |
ayrı tutmak |
except f.
|
|
104 |
Genel |
ayrı tutmak |
insulate f.
|
|
105 |
Genel |
ayrı tutmak |
isolate f.
|
|
106 |
Genel |
ayrı fikirde olmamak |
have a different opinion f.
|
|
107 |
Genel |
ayrı ayrı gelmek |
straggle back f.
|
|
108 |
Genel |
ayrı ayrı gelmek |
straggle in f.
|
|
109 |
Genel |
ayrı tutmak |
set apart f.
|
|
110 |
Genel |
ayrı tutmak |
discriminate f.
|
|
111 |
Genel |
ayrı olarak düşünmek |
dissociate f.
|
|
112 |
Genel |
ayrı tutmak |
segregant f.
|
|
113 |
Genel |
ayrı olmak |
be separated f.
|
|
114 |
Genel |
ayrı olmak (evli ise) |
be divorced f.
|
|
115 |
Genel |
ayrı bir önem vermek |
place a particular importance f.
|
|
116 |
Genel |
ayrı tutmak |
consider something separate f.
|
|
117 |
Genel |
ayrı tutmak |
keep (someone/something) separate f.
|
|
118 |
Genel |
ayrı kalmak |
remain separate f.
|
|
119 |
Genel |
ayrı ayrı katmanlar halinde düzenlemek |
stratify f.
|
|
120 |
Genel |
büyümek (diğerlerinden ayrı ve biçimsiz bir şekilde) |
straggle f.
|
|
121 |
Genel |
ayrı bir birim haline getirmek |
spin off f.
|
|
122 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirmek |
decontextualise f.
|
|
123 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirmek |
decontextualize f.
|
|
124 |
Genel |
birbirlerinden ayrı düşmek |
drift apart f.
|
|
125 |
Genel |
birbirlerinden ayrı düşmek |
drift away f.
|
|
126 |
Genel |
ayrı düşmüş olmak |
be far apart f.
|
|
127 |
Genel |
ayrı tutmak |
single out f.
|
|
128 |
Genel |
ayrı tutmak |
hold separate f.
|
|
129 |
Genel |
ayrı yaşamak |
live separated from f.
|
|
130 |
Genel |
ayrı durmak |
stand apart f.
|
|
131 |
Genel |
içme suyunu ayrı tutmak |
keep the drinking water separate f.
|
|
132 |
Genel |
ayrı kalmaya dayanamamak |
can’t stand to be apart f.
|
|
133 |
Genel |
ayrı bir mutluluk olmak |
be more than happy f.
|
|
134 |
Genel |
karısından ayrı yaşamak |
live apart from his wife f.
|
|
135 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live separated from his wife f.
|
|
136 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live separated from her husband f.
|
|
137 |
Genel |
kocasından ayrı yaşamak |
live apart from her husband f.
|
|
138 |
Genel |
kocasından ayrı yaşamak |
live separated from her husband f.
|
|
139 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live apart from his wife f.
|
|
140 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live apart from her husband f.
|
|
141 |
Genel |
karısından ayrı yaşamak |
live separated from his wife f.
|
|
142 |
Genel |
ayrı uyumak |
sleep apart f.
|
|
143 |
Genel |
ayrı bir mutlu olmak |
be more than happy f.
|
|
144 |
Genel |
ayrı tutmak |
individualise f.
|
|
145 |
Genel |
ayrı göndermek |
send separately f.
|
|
146 |
Genel |
ayrı bir güzellik katmak |
add an extra beauty f.
|
|
147 |
Genel |
ayrı tutmak |
distinguish f.
|
|
148 |
Genel |
özel (ayrı bir) önem vermek |
attach particular importance to f.
|
|
149 |
Genel |
ayrı evlerde yaşamak |
live in separate houses f.
|
|
150 |
Genel |
ayrı ayrı kullanmak |
use separately f.
|
|
151 |
Genel |
birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek |
imprison someone in a separate cell f.
|
|
152 |
Genel |
ayrı düşmek |
part company f.
|
|
153 |
Genel |
her parçayı ayrı ayrı incelemek |
unpick f.
|
|
154 |
Genel |
ayrı tutulması gereken koyun gruplarını karıştırmak |
box [australia] f.
|
|
155 |
Genel |
(ayrı satmak için derginin belirli bölümünü) fazladan basmak |
overrun f.
|
|
156 |
Genel |
ayrı düşmek |
implode f.
|
|
157 |
Genel |
birbirinden ayrı birimlere bölmek |
compartment f.
|
|
158 |
Genel |
ayrı ayrı görüşmek |
meet separately with f.
|
|
159 |
Genel |
ayrı topluluk oluşturmak |
incanton f.
|
|
160 |
Genel |
ayrı topluluk olarak bir araya getirmek |
incanton f.
|
|
161 |
Genel |
ayrı ünite olarak satmak |
package f.
|
|
162 |
Genel |
ayrı ünite olarak değerlendirmek |
package f.
|
|
163 |
Genel |
(ayrı ürünleri) tek ünite olacak şekilde beraber gruplamak |
package f.
|
|
164 |
Genel |
birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek |
imprison someone in a separate cell f.
|
|
165 |
Genel |
ayrı parçalara bölmek |
divaricate f.
|
|
166 |
Genel |
ayrı ayrı muamele etmek |
particularize f.
|
|
167 |
Genel |
birden çok şeyi ayrı ayrı düşünmek |
prescind f.
|
|
168 |
Genel |
ayrı tutmak |
single [obsolete] f.
|
|
169 |
Genel |
ayrı düşmek |
streel f.
|
|
170 |
Genel |
diğerlerinden ayrı tutmak |
sequester f.
|
|
171 |
Genel |
ayrı tutma |
dissociative s.
|
|
172 |
Genel |
ayrı dünyalara ait |
worlds apart s.
|
|
173 |
Genel |
ayrı görüşte olan |
dissident s.
|
|
174 |
Genel |
birbirinden ayrı |
asunder s.
|
|
175 |
Genel |
ayrı olmayan |
non discrete s.
|
|
176 |
Genel |
ayrı ayrı |
respective s.
|
|
177 |
Genel |
ayrı tutulmuş |
exempted s.
|
|
178 |
Genel |
ayrı yaşayan |
estranged s.
|
|
179 |
Genel |
ayrı cinsten |
heterogeneous s.
|
|
180 |
Genel |
anayurdundan ayrı bir kolonide yaşayana özgü |
colonial s.
|
|
181 |
Genel |
ayrı tutan |
exceptive s.
|
|
182 |
Genel |
ayrı tutulabilir |
exemptible s.
|
|
183 |
Genel |
-den ayrı |
distinct from s.
|
|
184 |
Genel |
üreme organları ayrı canlılara ait |
diecious s.
|
|
185 |
Genel |
diğerlerinden ayrı |
distinctive s.
|
|
186 |
Genel |
normal tipten ayrı |
aberrant s.
|
|
187 |
Genel |
anası bir babası ayrı |
uterine s.
|
|
188 |
Genel |
şehrin iki ayrı ucunda bulunan |
crosstown s.
|
|
189 |
Genel |
din ve dünya işlerini ayrı tutan |
laical s.
|
|
190 |
Genel |
ayrı olan |
unconform [obsolete] s.
|
|
191 |
Genel |
ayrı tutmayan |
unexceptive s.
|
|
192 |
Genel |
ayrı tutulmamış |
unsegregated s.
|
|
193 |
Genel |
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan |
monographic s.
|
|
194 |
Genel |
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan |
monographical s.
|
|
195 |
Genel |
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan |
monographous [obsolete] s.
|
|
196 |
Genel |
artık ayrı tutulmayan |
desegrated s.
|
|
197 |
Genel |
ayrı tutulmuş |
destinate s.
|
|
198 |
Genel |
(dans veya dans figürü) dans edenlerin birbirinden ayrı durduğu |
open s.
|
|
199 |
Genel |
erkek ve dişi organları ayrı çiçeklerde bulunan |
imperfect s.
|
|
200 |
Genel |
ayrı olan |
dissite [obsolete] s.
|
|
201 |
Genel |
ortak olasılığın veya ortak olasılık yoğunluk fonksiyonunun ayrı durum olasılıklarına ya da olasılık yoğunluk fonksiyonlarına eşit olma özelliği taşıyan |
independent s.
|
|
202 |
Genel |
ayrı olmayan |
inseparate [obsolete] s.
|
|
203 |
Genel |
ayrı tutulmuş |
divided s.
|
|
204 |
Genel |
düzensiz ve birbirinden ayrı konmuş |
scattering s.
|
|
205 |
Genel |
din ve devlet işlerinin ayrı olmasını isteyen |
secularist s.
|
|
206 |
Genel |
ayrı tutulan |
segregated s.
|
|
207 |
Genel |
(apartman dairesi) ayrı mutfaklı ve banyolu |
self-contained s.
|
|
208 |
Genel |
diğerlerinden ayrı duran |
self-uned s.
|
|
209 |
Genel |
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekiller ile süslenen |
semé s.
|
|
210 |
Genel |
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekillerle süslenen |
seméed s.
|
|
211 |
Genel |
ayrı işleyen |
sole s.
|
|
212 |
Genel |
ayrı ayrı |
several s.
|
|
213 |
Genel |
ayrı ayrı |
severally zf.
|
|
214 |
Genel |
ayrı ayrı |
asunder zf.
|
|
215 |
Genel |
ayrı bir zarfta |
under separate cover zf.
|
|
216 |
Genel |
ayrı olarak |
in severalty zf.
|
|
217 |
Genel |
birbirinden ayrı olarak |
astride zf.
|
|
218 |
Genel |
-den ayrı olarak |
independently of zf.
|
|
219 |
Genel |
ayrı olarak |
individually zf.
|
|
220 |
Genel |
ata biner gibi bacakları birbirinden ayrı olarak |
astride zf.
|
|
221 |
Genel |
ayrı şekilde |
discretely zf.
|
|
222 |
Genel |
ayrı ayrı |
individually zf.
|
|
223 |
Genel |
ayrı bir yere |
apart zf.
|
|
224 |
Genel |
-den ayrı olarak |
differently from zf.
|
|
225 |
Genel |
ayrı olarak |
aloofly zf.
|
|
226 |
Genel |
ayrı ayrı |
one by one zf.
|
|
227 |
Genel |
ayrı olarak |
apart zf.
|
|
228 |
Genel |
ayrı ayrı |
singly zf.
|
|
229 |
Genel |
bundan ayrı olarak |
apart from this zf.
|
|
230 |
Genel |
ayrı ayrı olaylardan meydana gelmiş şekilde |
episodically zf.
|
|
231 |
Genel |
birbirinden ayrı |
apart zf.
|
|
232 |
Genel |
ayrı olarak |
as distinguished from zf.
|
|
233 |
Genel |
ayrı olarak |
insularly zf.
|
|
234 |
Genel |
ayrı olarak |
discontinuously zf.
|
|
235 |
Genel |
ayrı olarak |
under separate cover zf.
|
|
236 |
Genel |
ayrı ayrı |
respectively zf.
|
|
237 |
Genel |
her biri ayrı olarak |
respectively zf.
|
|
238 |
Genel |
-den ayrı olarak |
apart from zf.
|
|
239 |
Genel |
başkalarından ayrı |
in isolation zf.
|
|
240 |
Genel |
ayrı ayrı |
separately zf.
|
|
241 |
Genel |
-den ayrı |
apart from zf.
|
|
242 |
Genel |
ayrı ayrı |
on an individual basis zf.
|
|
243 |
Genel |
ayrı olarak |
on an individual basis zf.
|
|
244 |
Genel |
ayrı ayrı |
disjointly zf.
|
|
245 |
Genel |
ayrı olarak |
disjointly zf.
|
|
246 |
Genel |
ayrı ayrı |
abstractly zf.
|
|
247 |
Genel |
ayrı olarak |
abstractively zf.
|
|
248 |
Genel |
ayrı olarak |
abstractly zf.
|
|
249 |
Genel |
diğerlerinden ayrı olarak |
nakedly zf.
|
|
250 |
Genel |
ayrı olarak |
removedly zf.
|
|
251 |
Genel |
birbirinden ayrı |
atwo [obsolete] zf.
|
|
252 |
Genel |
ayrı ayrı |
untogether zf.
|
|
253 |
Genel |
ayrı ayrı |
one and one zf.
|
|
254 |
Genel |
ayrı ayrı |
disjunctively zf.
|
|
255 |
Genel |
ayrı ayrı |
in particular [obsolete] zf.
|
|
256 |
Genel |
ayrı ayrı |
in twain zf.
|
|
257 |
Genel |
ayrı olarak |
distinctly [obsolete] zf.
|
|
258 |
Genel |
ayrı ayrı |
distinctly [obsolete] zf.
|
|
259 |
Genel |
her biri ayrı halde |
distributively zf.
|
|
260 |
Genel |
ayrı bir şekilde |
differingly zf.
|
|
261 |
Genel |
ayrı ayrı |
dividedly zf.
|
|
262 |
Genel |
ayrı olarak |
dividedly zf.
|
|
263 |
Genel |
ayrı olarak |
divisim zf.
|
|
264 |
Genel |
ayrı ayrı |
divisim zf.
|
|
265 |
Genel |
ayrı ayrı |
particularly zf.
|
|
266 |
Genel |
ayrı ayrı |
single zf.
|
|
267 |
Genel |
ayrı ayrı |
sundrily zf.
|
|
268 |
Genel |
-den ayrı tutulamayan |
indispensable to ed.
|
|
269 |
Genel |
-den ayrı |
exclusive of ed.
|
|
270 |
Genel |
-den ayrı olarak |
as distinguished from ed.
|
|
271 |
Genel |
-den ayrı olarak |
differently from ed.
|
|
272 |
Genel |
bir bacağı bir taraftayken diğeri ayrı tarafta |
astraddle ed.
|
|
273 |
Genel |
ayrı anlamına gelen ön ek |
idio- ök.
|
|
274 |
Genel |
ayrı anlamı veren ön ek |
dich- ök.
|
|
275 |
Genel |
ayrı anlamı veren ön ek |
dicho- ök.
|
|
276 |
Genel |
ayrı anlamını veren bir ön ek |
se- ök.
|
|
Phrasals |
|
277 |
Öbek Fiiller |
(iskoç geleneksel dansında) iki partner set çizgisinin arkasında ayrı ayrı dans edip daha orijinal pozisyona geri dönmek |
cast off f.
|
|
278 |
Öbek Fiiller |
ayrı bir parçaya bölünmek |
branch off f.
|
|
279 |
Öbek Fiiller |
ayrı bölümlerden bir hikaye oluşturmak |
weave something into something f.
|
|
280 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
set something apart from (something else) f.
|
|
281 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
set someone apart (from someone else) f.
|
|
282 |
Öbek Fiiller |
bir ilişkide ayrı düşmek |
grow apart f.
|
|
283 |
Öbek Fiiller |
-den ayrı/uzakta durmak |
stand off from f.
|
|
284 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak |
differ about (something) f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak |
differ about (something) f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak |
differ on (something) f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak |
differ on (something) f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
(bir kişiyi) diğerlerinden ayrı tutmak |
shut away f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
ayrı bir bölüm yaratmak |
section off f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
segregate into (something or some place) f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) ayrı bir yöne gitmek |
peel off from (someone or something) f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
ayrı parçalardan tekerlek oluşturmak |
build up f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak |
differ about f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak |
differ about f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
ayrı birim haline getirmek |
hive off [uk] f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayrı tutmak |
isolate (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
(birinden) ayrı yaşamak |
live apart (from someone) f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
segregate into f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
(birinden/eşinden) ayrı yaşamak |
separate from (someone) f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) uzak/ayrı durmak |
stand apart (from someone or something) f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) ayrı durmak |
stand off from (someone or something) f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
ayrı bölümlerden bir hikaye oluşturmak |
weave into f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
bir bölgeyi veya araziyi diğerinden ayrı tutmak |
divide off f.
|
|
304 |
Öbek Fiiller |
(bir dizi ayrı ses kanalını) daha az sayıda ses kanalı oluşturmak için birleştirmek |
fold down f.
|
|
Phrases |
|
305 |
İfadeler |
ayrı ayrı herkese |
all round [brit] zf.
|
|
306 |
İfadeler |
ayrı ayrı taraf birlikte taraflar olarak anılacaklardır |
may hereafter be referred to individually as a party and collectively as the parties expr.
|
|
307 |
İfadeler |
ayrı ayrı/tek tek piyasa/pazar bazında |
on a market by market basis expr.
|
|
308 |
İfadeler |
ayrı dünyaların insanıyız |
we are from different worlds expr.
|
|
309 |
İfadeler |
bundan ayrı olarak |
more than that expr.
|
|
310 |
İfadeler |
her biri sesi ayrı ayrı olacak şekilde |
on sound-by-sound basis expr.
|
|
311 |
İfadeler |
her bir pazar/piyasa için ayrı ayrı |
on a market by market basis expr.
|
|
312 |
İfadeler |
koyu renkleri ayrı yıkayınız |
wash dark colors separately expr.
|
|
313 |
İfadeler |
koyu renklileri ayrı yıkayınız |
wash dark colours separately expr.
|
|
314 |
İfadeler |
koyu renkleri ayrı yıkayınız |
wash dark colours separately expr.
|
|
315 |
İfadeler |
koyu renklileri ayrı yıkayınız |
wash dark colors separately expr.
|
|
316 |
İfadeler |
-den ayrı olarak |
apart from the fact that expr.
|
|
317 |
İfadeler |
ayrı ayrı |
at a time expr.
|
|
318 |
İfadeler |
ayrı gruplar halinde |
at a time expr.
|
|
319 |
İfadeler |
ayrı ama eşit |
separate but equal expr.
|
|
Proverb |
|
320 |
Atasözü |
söylemekle yapmak/yerine getirmek ayrı şeyler |
saying is one thing, doing is another
|
|
Colloquial |
|
321 |
Konuşma Dili |
götü başı ayrı oynayan |
a nasty piece (or bit) of work i.
|
|
322 |
Konuşma Dili |
bireyin tüm elektronik cihazlardan bilerek bir süreliğine ayrı kalması |
digital detox i.
|
|
323 |
Konuşma Dili |
iki ayrı insan |
two different people i.
|
|
324 |
Konuşma Dili |
üç ayrı grup |
three separate groups i.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
aile toplantılarında çocukların ayrı olarak bir arada oturduğu masa |
kiddie table i.
|
|
326 |
Konuşma Dili |
bir şirketin hisselerini ayrı ayrı satın alıp sonradan tek holdingde birleştirmek üzere gizlice anlaşanlar |
concert party i.
|
|
327 |
Konuşma Dili |
rahatsızlık veren öğrencilerin normal sınıflarına dönene kadar ders yaptıkları, okuldan ayrı bir yerde bulunan özel birim |
sin bin [uk] i.
|
|
328 |
Konuşma Dili |
ayrı dünyalarda |
poles apart expr.
|
|
329 |
Konuşma Dili |
ayrı kutuplarda |
poles apart expr.
|
|
330 |
Konuşma Dili |
ayrı ayrı |
onesie-twosie expr.
|
|
331 |
Konuşma Dili |
karşıt/ayrı gruplar |
us and them expr.
|
|
Idioms |
|
332 |
Deyim |
iki ayrı yol |
two bites at a cherry i.
|
|
333 |
Deyim |
iki ayrı deneme |
two bites at a cherry i.
|
|
334 |
Deyim |
zihnin insan vücudundan ayrı bir olgu olduğu düşüncesi |
ghost in the machine i.
|
|
335 |
Deyim |
vücuttan ayrı olarak görülen/düşünülen zihin |
the ghost in the machine i.
|
|
336 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir konu |
another kettle of fish i.
|
|
337 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
another story i.
|
|
338 |
Deyim |
ayrı bir şey |
another story i.
|
|
339 |
Deyim |
ayrı maksat |
cross purpose i.
|
|
340 |
Deyim |
ayrı fikirlerde olmak |
be at six and seven with f.
|
|
341 |
Deyim |
farklı/ayrı telden çalmak |
march to a different beat f.
|
|
342 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to a different beat f.
|
|
343 |
Deyim |
farklı/ayrı telden çalmak |
march to a different drummer f.
|
|
344 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to a different drummer f.
|
|
345 |
Deyim |
ayrı dünyalara ait olmak |
be worlds apart f.
|
|
346 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk at cross-purposes f.
|
|
347 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be at cross-purposes f.
|
|
348 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be on different wavelengths f.
|
|
349 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk past each other f.
|
|
350 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to a different tune f.
|
|
351 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to (the beat of) a different drummer f.
|
|
352 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to a different drummer f.
|
|
353 |
Deyim |
ayrı yaşamak |
live apart f.
|
|
354 |
Deyim |
ayrı yaşamak |
grow away from f.
|
|
355 |
Deyim |
gönlünde ayrı bir yeri olmak |
enshrine someone's memory f.
|
|
356 |
Deyim |
gönlünde ayrı bir yeri olmak |
enshrine someone in one's heart f.
|
|
357 |
Deyim |
iki ayrı durumdan çıkar sağlamak |
the best of both worlds f.
|
|
358 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
live in each other's pockets f.
|
|
359 |
Deyim |
iki ayrı efendiye hizmet etmek |
serve two masters f.
|
|
360 |
Deyim |
iki ayrı durumdan çıkar sağlamak |
butter both sides of one's bread f.
|
|
361 |
Deyim |
ayrı bir konu/durum olmak |
be another matter f.
|
|
362 |
Deyim |
o ayrı olmak |
be another/a different matter f.
|
|
363 |
Deyim |
tamamen ayrı bir hikaye olmak |
be a whole other kettle of fish f.
|
|
364 |
Deyim |
tamamen ayrı bir vaka olmak |
be a whole other kettle of fish f.
|
|
365 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be all wet f.
|
|
366 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be another matter f.
|
|
367 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be a different matter f.
|
|
368 |
Deyim |
farklı/ayrı telden çalmak |
march to (the beat of) a different drum f.
|
|
369 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to (the beat of) a different drum f.
|
|
370 |
Deyim |
ayrı bir parantez açmak |
place particular focus on f.
|
|
371 |
Deyim |
bir mahkumun her bir uzvunu bir ata bağlayıp atları ayrı yönlere göndererek onu öldürmek |
draw and quarter f.
|
|
372 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be another thing f.
|
|
373 |
Deyim |
o ayrı/başka olmak |
be another thing f.
|
|
374 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be at cross purposes f.
|
|
375 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be on different wavelengths f.
|
|
376 |
Deyim |
ayrı kafada olmak |
be on different wavelengths f.
|
|
377 |
Deyim |
ayrı dünyalara ait olmak |
be poles apart f.
|
|
378 |
Deyim |
ayrı dünyalara ait olmak |
be worlds apart f.
|
|
379 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
be in each other's pockets [uk] f.
|
|
380 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
live in each other's pockets [uk] f.
|
|
381 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be at cross purposes f.
|
|
382 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk at cross purposes f.
|
|
383 |
Deyim |
dış olay ve etkilerden uzak/ayrı olarak bir şey yapmak |
do something in a vacuum f.
|
|
384 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to (the beat of) a different tune (or drum or drummer) f.
|
|
385 |
Deyim |
ayrı yönlere gitmek/devam etmek |
go your separate ways f.
|
|
386 |
Deyim |
(birilerini/bir şeyleri) ayrı tutmak |
keep (someone or something) apart f.
|
|
387 |
Deyim |
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayrı/uzak tutmak |
keep (someone or something) apart f.
|
|
388 |
Deyim |
(birini/bir şeyi/kendini) ayrı/uzakta tutmak |
keep (someone or something, or oneself) at a distance f.
|
|
389 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
live in (one's) pocket f.
|
|
390 |
Deyim |
ayrı fikirlerde olmak |
not see eye to eye f.
|
|
391 |
Deyim |
kendine ayrı bir yol çizmek |
plough a lonely furrow f.
|
|
392 |
Deyim |
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek |
plough a lonely furrow f.
|
|
393 |
Deyim |
kendine ayrı bir yol çizmek |
plough your own furrow f.
|
|
394 |
Deyim |
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek |
plough your own furrow f.
|
|
395 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk past one another f.
|
|
396 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmeyen |
close as the bark to the tree s.
|
|
397 |
Deyim |
yediği içtiği ayrı gitmeyen |
close as the bark to the tree s.
|
|
398 |
Deyim |
ayrı dünyaların insanıyız |
worlds apart expr.
|
|
399 |
Deyim |
dış olay ve etkilerden uzak/ayrı |
in a vacuum expr.
|
|
400 |
Deyim |
dünyalar kadar ayrı |
worlds apart expr.
|
|
401 |
Deyim |
yediği içtiği ayrı gitmez |
close enough to use the same toothpick expr.
|
|
402 |
Deyim |
yediği/içtiği ayrı gitmez |
close enough to use the same toothpick expr.
|
|
403 |
Deyim |
yedikleri içtikleri ayrı gitmez |
close enough to use the same toothpick expr.
|
|
404 |
Deyim |
her kafadan ayrı bir ses çıkması |
a dialogue of the deaf expr.
|
|
405 |
Deyim |
konudan ayrı olarak |
in parenthesis expr.
|
|
406 |
Deyim |
ayrı bir konu |
another pair of shoes expr.
|
|
407 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
(quite) another story expr.
|
|
408 |
Deyim |
ayrı bir şey |
(quite) another story expr.
|
|
409 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
a (quite) different story expr.
|
|
410 |
Deyim |
ayrı bir şey |
a (quite) different story expr.
|
|
Speaking |
|
411 |
Konuşma |
biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur |
a little time apart would be good for both of us expr.
|
|
412 |
Konuşma |
biz ayrı dünyaların insanlarıyız |
we are from different worlds expr.
|
|
413 |
Konuşma |
çeşitleri ayrı |
they differ in kind expr.
|
|
414 |
Konuşma |
o ayrı bir şey |
that's quite another story expr.
|
|
415 |
Konuşma |
o ayrı mesele |
that's beside the point expr.
|
|
Trade/Economic |
|
416 |
Ticaret/Ekonomi |
adi ve imtiyazlı hisse senetleri için ayrı ayrı gösterilmek koşuluyla, hisse başına kar ve kar payı oranları |
earning per share and rate of dividend for common stocks and preference stocks i.
|
|
417 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı mukavele |
sub-contract i.
|
|
418 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir işleme sürecinden geçirilerek değeri artırılan mal |
improved good i.
|
|
419 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir pazarlık birimi |
appropriate bargaining unit i.
|
|
420 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı hesap |
separate account i.
|
|
421 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı sütun |
separate column i.
|
|
422 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı tüzel varlık |
separate corporate existence i.
|
|
423 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı vergilendirme |
tax splitting method i.
|
|
424 |
Ticaret/Ekonomi |
devre sonu envanter kayıtlarının ayrı bir sütunda gösterildiği mizan tablosu |
working trial balance i.
|
|
425 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı kaynaklardan sağlanan gelirlerin farklı tarifeye göre ayrı ayrı vergilendirilmesi sistemi |
scheduler tax system i.
|
|
426 |
Ticaret/Ekonomi |
işletmenin, ortaklarından ayrı bir kişiliği olması |
business entity concept i.
|
|
427 |
Ticaret/Ekonomi |
iki ayrı vergi oranlı liste |
double column tariff i.
|
|
428 |
Ticaret/Ekonomi |
maaştan ayrı gelir |
perquisite i.
|
|
429 |
Ticaret/Ekonomi |
mahallinde ödenen kambiyo senedi keşide ve ödeme yeri ayrı olan |
domestic bill of exchange i.
|
|
430 |
Ticaret/Ekonomi |
maaştan ayrı gelir |
perks i.
|
|
431 |
Ticaret/Ekonomi |
resmi muhasebeden ayrı olarak tutulan muhasebe |
confidential accounting i.
|
|
432 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı toplantı yapmak için büyük gruptan ayrılan küçük grup |
break-out group i.
|
|
433 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı ürünlerin müşteri tarafından birleştirilmesi |
self-assembly i.
|
|
434 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı ayrı sorumlu |
severally liable s.
|
|
435 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı olarak sorumlu |
severally liable s.
|
|
436 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı olarak tanımlanabilir |
separately identifiable s.
|
|
437 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı ayrı ve birlikte |
jointly and severally zf.
|
|
438 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir kalem olarak |
as a separate item expr.
|
|
439 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir zarf içinde |
under separate cover expr.
|
|
Law |
|
440 |
Hukuk |
ailesinden ayrı düşmüş çocuk |
separated child i.
|
|
441 |
Hukuk |
ayrı yaşama |
separation i.
|
|
442 |
Hukuk |
ayrı yaşayan eşe kocası tarafından ödenen nafaka |
separate maintenance i.
|
|
443 |
Hukuk |
ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar |
separated children i.
|
|
444 |
Hukuk |
ayrı ayrı ithamlar |
alternative counts i.
|
|
445 |
Hukuk |
ayrı yaşama izni |
separation order i.
|
|
446 |
Hukuk |
ayrı yaşama sebebiyle boşanma |
divorce based upon living separate i.
|
|
447 |
Hukuk |
değişik/farklı/ayrı kanıt kaynakları |
multiple source of evidence i.
|
|
448 |
Hukuk |
eşlerden birinin herhangi bir yasal sebebe dayanmaksızın diğerinden ayrı yaşaması |
subtraction of conjugal rights i.
|
|
449 |
Hukuk |
evli çiftlerin ayrı yaşama beyanları |
notarial separation i.
|
|
450 |
Hukuk |
evli bir çiftin ayrı yaşamasını hükmeden karar |
judicial separation i.
|
|
451 |
Hukuk |
evli bir çiftin ayrı yaşamasını hükmeden karar |
legal separation i.
|
|
452 |
Hukuk |
evli kadının kocasından ayrı olarak sahip olduğu mülk |
separate estate i.
|
|
453 |
Hukuk |
iki ayrı suçtan daha hafif olanı |
lesser included offense i.
|
|
454 |
Hukuk |
kişinin işlediği iki ayrı suçtan daha hafif olanı |
lesser included offense i.
|
|
455 |
Hukuk |
kocasından ayrı yaşayan evli kadın |
grass widow i.
|
|
456 |
Hukuk |
kocanın kusuru nedeniyle ayrı yaşamak zorunda kalan eşinin açtığı nafaka davası |
action for separate maintenance i.
|
|
457 |
Hukuk |
maddi zarardan ayrı ceza tazminatı |
exemplary damages i.
|
|
458 |
Hukuk |
eşlerin yasal olarak boşanmadan ayrı yaşamaları |
divorce from bed and board i.
|
|
459 |
Hukuk |
(yasal mevzuatta, belgede) ayrı bölüm ya da hüküm |
performance i.
|
|
460 |
Hukuk |
ayrı yaşamak |
be separated f.
|
|
461 |
Hukuk |
birlikte ve ayrı ayrı sorumlu olmak |
be liable jointly and severally f.
|
|
462 |
Hukuk |
ayrı ayrı sorumlu |
severally liable s.
|
|
463 |
Hukuk |
ayrı yasalara tabi |
heteronomous s.
|
|
464 |
Hukuk |
ayrı ve bağımsız meseleleri usulsüzce bir araya getirip bir veya daha fazla sanığa atfeden (dava dilekçesi) |
multifarious s.
|
|
465 |
Hukuk |
(yasal tazminat için ayrı bir yasama tasarrufu gerektirmeyen) anayasal hakka ait veya ilgili |
self-executing s.
|
|
466 |
Hukuk |
ayrı olarak |
severally zf.
|
|
Politics |
|
467 |
Siyasal |
ayrı ama eşit doktrini |
the separate but equal doctrine i.
|
|
468 |
Siyasal |
ayrı bırakma |
isolation i.
|
|
469 |
Siyasal |
ayrı tutma |
segregation i.
|
|
470 |
Siyasal |
din kurumlarından ayrı olma |
secularity i.
|
|
471 |
Siyasal |
içinde bulunduğu grupla ayrı görüşte olanların meydana getirdiği grup |
faction i.
|
|
472 |
Siyasal |
beyaz insanların diğer ırklardan olan insanlardan ayrı yaşadığı bir sosyal sistem |
white separatism i.
|
|
473 |
Siyasal |
beyaz insanların diğer ırklardan olan insanlardan ayrı yaşamasını destekleyen kimse |
white separatist i.
|
|
474 |
Siyasal |
19. yüzyılda liberallerden ayrılarak ayrı parti kuran siyasi bir gruba mensup kimse |
liberal unionist [uk] i.
|
|
475 |
Siyasal |
etnik grupların kendi temsilcilerini ayrı olarak belirledikleri seçim sistemi |
communalism i.
|
|
476 |
Siyasal |
fransız kökenli kanadalıların konfederasyondaki ayrı bir kültürel güç olarak varlığı |
french fact [canada] i.
|
|
477 |
Siyasal |
devlet ve din işlerini ayrı kılmak |
laicise f.
|
|
478 |
Siyasal |
ruhban sınıfından ayrı hale getirmek |
laicise f.
|
|
479 |
Siyasal |
devlet ve din işlerini ayrı kılmak |
laicize f.
|
|
480 |
Siyasal |
ruhban sınıfından ayrı hale getirmek |
laicize f.
|
|
481 |
Siyasal |
etnik grupların kendi temsilcilerini ayrı belirledikleri seçim sistemine ilişkin |
communalistic s.
|
|
Institutes |
|
482 |
Kurum/Kuruluş |
abd'de istihbarat faaliyetlerini yürüten 16 ayrı devlet kurumunun oluşturduğu topluluk |
united states intelligence community i.
|
|
483 |
Kurum/Kuruluş |
abd'de istihbarat faaliyetlerini yürüten 16 ayrı devlet kurumunun oluşturduğu topluluk |
ic (intelligence community) i.
|
|
Industry |
|
484 |
Sanayi |
kalifiye işlerin veya operasyonların çok az vasıf gerektiren ayrı süreçlere bölünmesi |
dilution i.
|
|
Insurance |
|
485 |
Sigortacılık |
poliçenin düzenlenmesi için sigortacının primden ayrı olarak tahakkuk ettirdiği ücret |
policy fee i.
|
|
Tourism |
|
486 |
Turizm |
her tabağın ayrı olarak fiyatlandırıldığı menü |
a la carte i.
|
|
487 |
Turizm |
otel vb bir yapı için ilave hizmetler veren ayrı veya eklenmiş bina |
annexe i.
|
|
488 |
Turizm |
otel vb bir yapı için ilave hizmetler veren ayrı veya eklenmiş bina |
annex i.
|
|
Advertising |
|
489 |
Reklam |
rakiplerinden ayrı sergilenen reklama ait |
solus s.
|
|
490 |
Reklam |
rakiplerinden ayrı sergilenen reklam ile ilgili |
solus s.
|
|
Technical |
|
491 |
Teknik |
ayrı kabul edilen iki bağlamdan veya nesne kategorisinden gelen kavramların birleştirilmesi |
bisociation i.
|
|
492 |
Teknik |
altı ayrı silindir kapağı |
six separate cylinder heads i.
|
|
493 |
Teknik |
ayrı biçimlenme |
allotropy i.
|
|
494 |
Teknik |
ayrı dolusavak |
separate spillway i.
|
|
495 |
Teknik |
ayrı eksenli daraltıcı |
eccentric reducer i.
|
|
496 |
Teknik |
ayrı fiyatlandırma |
unbundling i.
|
|
497 |
Teknik |
ayrı teknik ünite |
separate technical unit i.
|
|
498 |
Teknik |
ayrı yanmalı üst ısıtıcı |
separately fired superheater i.
|
|
499 |
Teknik |
birlikte ve ayrı öğütme |
intergrinding and separate grinding i.
|
|
500 |
Teknik |
cam kenarlarının ayrı ayrı bükülme mukavemeti |
bending strength of the edges of glass separately i.
|
|