intimating - Türkçe İngilizce Sözlük

intimating

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"intimating" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 56 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
intimate s. samimi
Perhaps you could answer me in these more intimate surroundings this evening.
Belki de bu akşam bu daha samimi ortamda bana cevap verebilirsiniz.

More Sentences
General
intimate i. samimi arkadaş
We're intimate friends.
Biz samimi arkadaşlarız.

More Sentences
intimate f. ima etmek
Mr Patten intimates what might be the shape of that dialogue.
Sayın Patten bu diyaloğun nasıl şekillenebileceğini ima ediyor.

More Sentences
intimate s. yakından
Earlier, it had claimed intimate knowledge of the west of Scotland.
Daha önce, İskoçya'nın batısını yakından bildiğini iddia etmişti.

More Sentences
intimate s. mahrem
Intimate photos were stolen from many celebrities' phones.
Birçok ünlünün telefonundan mahrem fotoğraflar çalındı.

More Sentences
Construction
intimate s. yakın
Sami and Layla were having an intimate relationship.
Sami ve Layla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.

More Sentences
Common Usage
intimate s. sıkı fıkı
intimate s. çok yakın (ilişki/kimse)
intimate s. yakın (ilişki)
General
intimate i. arkadaş
intimate i. yakın arkadaş
intimate i. (bir kişiyle, durumla) yakın ilişkili kimse
intimate f. üstü kapalı anlatmak
intimate f. sezindirmek
intimate f. imlemek
intimate f. çıtlatmak
intimate f. üstü kapalı söylemek
intimate f. açıklamak
intimate f. bildirmek
intimate s. can ciğer
intimate s. kafadar
intimate s. ayrıntılı (bilgi)
intimate s. derin
intimate s. tam
intimate s. çok yakın (arkadaş)
intimate s. içlidışlı
intimate s. sıkı
intimate s. sırdaş
intimate s. yürekten
intimate s. özel
intimate s. kişisel
intimate s. candan
intimate s. gizli
intimate s. içli dışlı
intimate s. canciğer
intimate s. ilişkisi olan
intimate s. içten
intimate s. canciğer kuzu sarması
intimate s. detaylı
intimate s. aşina
intimate s. aşinalık gösteren
intimate s. esasen ufak bir gruba tanıtılmak üzere tasarlanmış
intimate s. cildi saran
intimate s. (su geçirmez hale getirilerek) sarılacak şeye doğrudan temas eden
intimate s. iç karaktere ait
intimate s. iç karakterle ilgili
intimate s. öze ait
intimate s. özle ilgili
intimate s. en iç
intimate s. en içerideki
intimate s. özsel
intimate s. gerçek benliğe ait veya ilgili
Construction
intimate s. iç içe
Psychology
intimate s. içten
Chemistry
intimate s. (partikül, element) yakın birlik veya kombinasyon halindeki
Linguistics
intimate s. ikinci tekil şahsa göre çekimli (zamir, fiil)

"intimating" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 64 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
intimate with s. ile samimi
Tom was intimate with Mary.
Tom, Mary ile samimiydi.

More Sentences
General
intimate knowledge i. ülfet
intimate friend i. kafadar
intimate knowledge i. ünsiyet
intimate friend i. yakın dost
intimate knowledge i. engin bilgi
intimate chat i. koyu sohbet
intimate conversation i. koyu sohbet
intimate talk i. koyu sohbet
intimate relations i. iyi ilişkiler
intimate relations i. samimi ilişkiler
intimate scenes i. samimi görüntüler
intimate encounter i. seks
intimate distance i. mahrem mesafe
intimate area i. genital bölge
intimate area i. özel bölge
intimate partner violence i. aile içi şiddet
be on intimate terms f. sıkı fıkı olmak
be on intimate terms with f. senlibenli olmak
be intimate f. canciğer olmak
be on intimate terms with f. sıkı fıkı olmak
be intimate with f. ile samimi olmak
be on intimate terms f. senlibenli olmak
feel intimate f. yakın hissetmek
feel intimate with f. yakın hissetmek
be in intimate relationship with f. samimi ilişkide bulunmak
on intimate terms s. sıkı fıkı
Phrasals
intimate something to someone f. (birine bir şeyi) ima etmek
intimate to f. -e ima etmek
intimate to f. '-e çıtlatmak
intimate to (someone) f. (birine) ima etmek
intimate to (someone) f. (birine) çıtlatmak
Colloquial
intimate with s. ile cinsel olarak yakın
intimate with s. ile cinsel olarak yakınlaşmış
intimate with s. ile cinsel ilişkiye girmiş/sevişmiş
intimate with s. ile seks yapmış
intimate with (someone) s. (biriyle) cinsel olarak yakın
intimate with (someone) s. (biriyle) cinsel olarak yakınlaşmış
intimate with (someone) s. (biriyle) cinsel ilişkiye girmiş/sevişmiş
intimate with (someone) s. (biriyle) seks yapmış
Idioms
intimate apparel i. kadın iç çamaşırı
have intimate relations with someone f. biriyle cinsel ilişkiye girmek
have intimate relations with someone f. biriyle samimi ilişkiler içinde olmak
be intimate f. cinsel ilişkiye girmek
be intimate f. seks yapmak
be on intimate terms f. yakınlaşmak
be intimate with (someone) f. (biriyle) cinsel olarak yakınlaşmak
be intimate with (someone) f. (biriyle) cinsel ilişkiye girmek
be intimate with (someone) f. (biriyle) seks yapmak
be intimate with (someone) f. (biriyle) sevişmek
get intimate with (someone) [euphemism] f. (biriyle) cinsel anlamda yakınlaşmak
get intimate with (someone) [euphemism] f. (biriyle) cinsel ilişkiye girmek
get intimate with (someone) [euphemism] f. (biriyle) seks yapmak
get intimate with (someone) [euphemism] f. (biriyle) sevişmek
have intimate relations with f. ile samimi ilişkiler içinde olmak
have intimate relations with f. ile cinsel ilişkiye girmek
have intimate relations with (one) f. (biriyle) samimi ilişkiler içinde olmak
have intimate relations with (one) f. (biriyle) cinsel ilişkiye girmek
Social Sciences
intimate partner violence i. eş şiddeti
intimate partner violence i. yakın partner şiddeti
Linguistics
intimate speech i. yakın konuşma
Slang
be intimate f. götürmek
be intimate f. mala vurmak
be intimate f. sevişmek