burden - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

burden

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "burden" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 43 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
burden n. yük
burden v. sırtına yüklemek
General
burden n. ağır yük
burden n. ağır iş
burden n. sorumluluk
burden n. zorunluluk
burden n. ana fikir
burden n. nakarat
burden n. yük taşıma
burden n. ağırlık
burden n. sıkıntı
burden n. sorumluluk
burden n. görev
burden v. yüklemek
burden v. sıkıntı çektirmek
burden v. sıkıntı vermek
burden v. yüklenmek
Trade/Economic
burden n. dolaylı üretim giderleri
burden n. genel giderler
burden n. geminin yük taşıma kapasitesi
burden n. hamule
burden n. külfet
burden n. yük
burden n. yüklenti
Law
burden n. ağırlık
burden n. elem
burden n. yük
Technical
burden n. fırın dolgusu
burden n. fırın yükü
burden n. ocak atımı
burden n. şarj
burden n. transformatörle akım verilen araçların toplam yükü
burden n. cevher veya akının kok veya diğer yakıtlara oranı
burden v. cevher ve akı oranını yakıta göre ayarlamak
Automotive
burden n. çok ağır bir yük
Medical
burden n. vücuttaki zararlı organizma veya madde miktarı
Geography
burden n. kansas eyaletinde şehir
Geology
burden n. örtü kalınlığı
Music
burden n. bas
burden n. bas yardımcı parçası
Archaic
burden n. gayda üfleme borusu
burden n. nakarat
burden v. suçlamak

Bedeutungen, die der Begriff "burden" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 186 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
beast of burden n. yük hayvanı
the burden of sisyphus n. sisifus'un çilesi
heat burden n. bunalma hissi
burden sharing n. yük paylaşımı
burden of proof n. kanıtlama zorunluluğu
excessive burden n. aşırı külfet
unnecessary burden n. gereksiz yük
body burden n. vücut yükü
heavy burden n. ağır yük
heavy burden n. külfet
socioeconomic burden n. sosyoekonomik yük
burden [scotland] n. (bir kimse veya mülk üzerindeki) yükümlülük
burden [scotland] n. (bir kimse veya mülk üzerindeki) kısıtlama
burden [obsolete] n. karındaki bebek
take the burden off v. sorumluluğu bırakmak
be a burden v. yük olmak
be a burden to v. ağırlık olmak
be a burden to v. yük olmak
lessen the burden on someone v. yükünü hafifletmek
(burden) fall on somebody v. üzerine yük binmek
impose a burden v. yük oluşturmak
lighten one's burden v. yükünü hafifletmek
ease one's burden v. yükünü hafifletmek
be a burden v. yük oluşturmak
(burden) be removed v. yük kalkmak
impose burden v. yük bindirmek
relieve one's burden v. yükünü hafifletmek
reduce one's burden v. yükünü hafifletmek
place a burden v. yük getirmek
not be a burden v. yük olmamak
place a burden v. yük oluşturmak
relieve the burden v. yükü hafiflemek
lighten the burden v. yükü hafiflemek
lift the burden v. yükü almak
remove the burden v. yükü almak
ease the burden v. yükü hafiflemek
reduce the burden v. yükü hafiflemek
become a burden v. zulüm olmak
burden someone with responsibility v. sorumluluk yıkmak
lay a burden on v. birine sorumluluk yüklemek
lay a burden on v. birine yük yüklemek
lay a burden on v. yükü birinin sırtına yüklemek
become a burden v. yük haline gelmek
become a burden v. yük halini almak
burden with debts v. borç yüklemek
take the burden away from someone v. birisinin üzerindeki yükü almak
take the burden away from someone v. birisinin yükünü hafifletmek
share someone's burden v. derdine ortak olmak
share someone's burden v. acılarına ortak olmak
share someone's burden v. acısına ortak
share someone's burden v. dertlerine ortak olmak
(burden) be lifted v. yük kalkmak
Phrasals
burden with v. -i üstüne yıkmak
burden with v. -i üstüne yüklemek
burden with v. ile paylaşmak
burden with v. ile başını ağrıtmak
burden with v. ile sıkmak
burden with v. ile sıkıntı/rahatsızlık vermek
burden with v. -e yük etmek/yüklemek
Idioms
a beast of burden n. yük hayvanı
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini çekmek
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini yüklenmek
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini sırtlanmak
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini üstüne almak/omuzlamak
bear the burden (of something) v. sıkıntısı/derdi/işi (birine) düşmek/kalmak
bear the burden (of something) v. zorluklarına/güçlüklerine göğüs germek/katlanmak
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini çekmek
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini yüklenmek
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini sırtlanmak
bear the burden (of something) v. sıkıntısını/derdini üstüne almak/omuzlamak
bear the burden (of something) v. sıkıntısı/derdi (birine) düşmek/kalmak
bear the burden (of something) v. sıkıntısına/derdine göğüs germek/katlanmak
bear the burden (of something) v. zorluklarına/güçlüklerine göğüs germek/katlanmak
burden (someone) with (something) v. sıkıntısını/derdini (biriyle) paylaşmak
burden (someone) with (something) v. sıkıntısını/derdini (birine) anlatmak
burden (someone) with (something) v. sıkıntısını/derdini (birine) söylemek
burden (someone) with (something) v. sıkıntısıyla/derdiyle (birinin) başını ağrıtmak
burden (someone) with (something) v. sıkıntısıyla/derdiyle (birini) sıkmak
burden someone or something with someone or something v. (bir şey) nedeniyle (birine) sıkıntı vermek/rahatsızlık vermek
burden someone or something with someone or something v. (bir şey) nedeniyle (birine) zahmet vermek/zahmet çektirmek
burden someone or something with someone or something v. (bir şeyden) dolayı (birinin) başını ağrıtmak
burden someone or something with someone or something v. (bir şeyi birine) yük etmek/yüklemek
burden someone or something with someone or something v. (bir şey) yüzünden (birini) zahmete/yük altına sokmak
burden someone with something v. (birine) kötü bir haber vermek/bildirmek
burden someone with something v. (birine) hoşa gitmeyecek gerçekleri söylemek/duyurmak
free someone from a burden v. birini bir yükten kurtarmak
burden one's memory v. kafasını yormak
burden one's memory v. kafasını doldurmak
shoulder the burden (of something) v. (bir şeyin) yükünü üstlenmek
shoulder the burden (of something) v. (bir şeyin) yükünü omuzlarına almak
shoulder the burden (of something) v. (bir şeyin) yükünü sırtlanmak
shoulder the burden (of something) v. (bir şeyin) yükünü sırtına almak
Trade/Economic
heavy tax burden n. ağır vergi yükü
excess burden of a tax n. aşırı vergi yükü
loan burden n. borç yükü
burden of debt n. borç yükü
debt burden n. borç yükü
burden of the debt n. borç yükü
departmental burden n. departmanların genel giderlerdeki hissesi
departmental burden n. departmanın genel giderdeki payı
departmental burden n. departman genel gideri
burden costs n. dolaylı giderler
economic burden n. ekonomik külfet
economic burden n. ekonomik yük
additional financial burden n. ek mali yük
gross tax burden n. gayri safi vergi yükü
burden rate n. genel gider oranı
burden variance n. genel imal giderleri sapması
factory burden expenses n. genel inşaat maliyetleri
burden rates n. genel masraf oranı
burden rate n. genel masraf oranı
factory burden n. genel imal giderleri
administrative burden n. idari yük
burden of proof n. ispat külfeti
burden applied n. imalata yüklenen genel imal giderleri
burden of proof n. kanıtlama zorunluluğu
paperwork burden n. kâğıt kalabalığı
burden of proof n. kanıtlama yükü
paperwork burden n. kırtasiye yükü
loan burden n. kredi yükü
credit burden n. kredi yükü
burden-sharing n. külfet paylaşımı
burden-sharing n. masraf paylaşımı
cost burden n. maliyet yükü
fiscal burden n. mali yük
financial burden n. mali yük
net tax burden n. net vergi yükü
objective tax burden n. objektif vergi yükü
departmental burden n. şube masrafı
full reach and burden n. tam erişim ve yük
tax burden flexibility n. vergi yükü esnekliği
burden of tax n. vergi ödeme yükü
tax burden n. vergi yükü
tax burden n. vergi yükü
burden of tax n. vergi yükü
beasts of burden n. yük hayvanı
burden with debt v. borç yüklemek
burden with debt v. borçlandırmak
burden with debt v. borç yükü altına sokmak
Law
burden of proof n. beyyine külfeti
burden of evidence n. beyyine külfeti
burden of proof n. ispat mecburiyeti
the burden of proof n. ispat yükümlülüğü
burden of proof n. ispat yükü
reverse the burden of proof n. ispat külfetinin tersine çevrilmesi
burden of evidence n. ispat zorunluluğu
the party with the burden of proof n. ispat yükünü taşıyan taraf
burden of proof n. ispat külfeti
burden of proof n. ispat yükü
burden of evidence n. ispat mecburiyeti
burden of proof n. ispat zorunluluğu
burden of a contract n. ifa mükellefiyeti
burden of proof n. kanıtlama zorunluğu
burden of a contract n. sözleşmeden doğan vecibe
burden of tax n. vergi yükü
burden of losses n. zarar ve ziyan külfeti
the burden of proof n. kanıtlama zorunluluğu
the burden of proof n. ispat külfeti
the burden of proof n. kanıtlama yükü
the burden of proof n. ispat mecburiyeti
the burden of proof n. ispat yükümlülüğü
Politics
debt burden n. borç yükü
burden sharing n. külfet paylaşımı
burden sharing n. masraf paylaşımı
Technical
heavy burden n. ağır yüklenti
burden size n. fırın dolgu büyüklüğü
burden movement n. fırın dolgusu devinimi
burden volume n. fırın dolgu oylumu
burden ratio n. fırın dolgusu oranı
burden materials n. fırın dolgu gereçleri
burden materials n. şarj malzemeleri
all sinter burden n. tümü sinterli fırın yükü
blast furnace burden n. yüksek fırın yükü
burden materials n. yüklenti gereçleri
hanging of burden n. yüklenti asılması
burden ratio n. yük oranı
Medical
disease burden n. hastalık yükü
tumour burden n. tümör yükü
tumor burden n. tümör yükü
body burden n. vücut yükü
Psychology
caregiver burden n. bakım veren yükü
Agriculture
burden [dialect] n. mahsul
Social Sciences
white man's burden n. beyaz adamın (güya tanrı tarafından kendilerine verilen) dünyayı uygarlaştırma görevi
population burden n. nüfus yükü
white mans burden n. beyaz ırktan insanların sömürge topraklarındaki diğer ırkların bakımını üstlendiğine ilişkin sözde görev
Environment
maximum permissible body burden n. azami gövde yüklemesi