|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
normalden daha yüksek sınıf veya standart |
prestige n.
|
|
2 |
General |
daha yüksek bir mahkemeye başvuru |
appeal n.
|
|
3 |
General |
daha yüksek ücret |
higher wage n.
|
|
4 |
General |
daha yüksek maaş |
higher wage n.
|
|
5 |
General |
daha yüksek dereceli hastalık |
worse n.
|
|
6 |
General |
daha yüksek dereceli kötülük |
worse n.
|
|
7 |
General |
tüccarları bir malı sattıkları fiyattan daha yüksek fiyata almaya zorlayan ani piyasa değişimi |
hug n.
|
|
8 |
General |
daha yüksek yoğunluğa ulaşma |
heightening n.
|
|
9 |
General |
(zihinden maddeye doğru) daha yüksek gerçeklik ile daha düşük gerçeklik tipi arasındaki ilişki |
involution n.
|
|
10 |
General |
kendinden daha zengin veya makamca yüksek kimselere yaltaklanmaya hazır olma durumu |
flunlyism n.
|
|
11 |
General |
odaya verilen havanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı olduğu iklimlendirme sistemi |
plenum system n.
|
|
12 |
General |
daha yüksek sesle konuşmak |
speak out v.
|
|
13 |
General |
daha yüksek sesle konuşmak |
speak up v.
|
|
|
14 |
General |
bir sesi daha yüksek bir sesle bastırmak |
drown out v.
|
|
15 |
General |
daha yüksek duruma getirmek |
lift v.
|
|
16 |
General |
-den daha yüksek rütbede olmak |
outrank v.
|
|
17 |
General |
-den daha yüksek rütbede olmak |
rank above v.
|
|
18 |
General |
daha yüksek teklif vermek |
outcall v.
|
|
19 |
General |
(haritada/rakım olarak) daha yüksek bir yere uçmak |
fly up to something v.
|
|
20 |
General |
piyasaya sürülen malların tümünü daha yüksek fiyata satmak için toplamak |
forestall the market v.
|
|
21 |
General |
daha yüksek sesle konuşmak |
upspeak v.
|
|
22 |
General |
uçlardan ziyade merkezi daha yüksek olmak |
hog v.
|
|
23 |
General |
yerine daha yüksek rütbeden biri oturacağı için (birini) oturduğu koltuktan kaldırmak |
bump v.
|
|
24 |
General |
daha yüksek ses çıkarmak |
outring v.
|
|
25 |
General |
daha yüksek sesle kükremek |
outroar v.
|
|
26 |
General |
daha yüksek sesle bağırmak |
outscream v.
|
|
27 |
General |
daha yüksek sesle çığlık atmak |
outscream v.
|
|
28 |
General |
(birinden) daha yüksek sesle konuşmak |
outtalk v.
|
|
29 |
General |
beklenenden daha yüksek |
higher than expected adj.
|
|
30 |
General |
daha yüksek rütbeli |
superior adj.
|
|
31 |
General |
eli omuzlardan daha yüksek olan |
overhand adj.
|
|
32 |
General |
daha yüksek maaş alanlar |
higher-paid adj.
|
|
33 |
General |
gelişme olasılığı daha yüksek |
more likely to develop adj.
|
|
|
34 |
General |
daha yüksek bir rütbe veya statüye sahip |
elevated adj.
|
|
35 |
General |
ortalamadan daha yüksek gelir elde eden (kimse) |
high-income adj.
|
|
36 |
General |
ortalamadan daha yüksek gelir sağlayan (finansal araç) |
high-income adj.
|
|
37 |
General |
ortalamadan daha yüksek gelire sahip olanlarla ilgili |
high-income adj.
|
|
38 |
General |
ortalamadan daha yüksek gelire sahip olanlara ait |
high-income adj.
|
|
39 |
General |
bir tarafı diğerinden daha yüksek olan |
lobsided adj.
|
|
40 |
General |
ilkinden daha yüksek derecede gerçekleşen |
multiple adj.
|
|
41 |
General |
yarışmada daha yüksek skora sahip |
in the lead adj.
|
|
42 |
General |
daha yüksek seviyede |
up adv.
|
|
43 |
General |
daha yüksek bir yerde |
in a higher place adv.
|
|
Phrasals |
|
44 |
Phrasals |
(pazarlık yaparak) daha yüksek bir fiyata zorlamak |
beat up v.
|
|
45 |
Phrasals |
bir sesi daha yüksek bir sesle bastırmak |
drown something out v.
|
|
46 |
Phrasals |
başkalarına bilgilerinin ya da statülerinin daha yüksek olmalarından ötürü (fikirlerine katılmasanız bile) sizinle ilgili karar almalarına ya da size bir şey yaptırmalarına müsaade etmek |
defer to someone v.
|
|
47 |
Phrasals |
daha yüksek bir konumda olmak |
be above v.
|
|
48 |
Phrasals |
daha yüksek bir düzeyde olmak |
be above v.
|
|
49 |
Phrasals |
daha yüksek bir rütbede olmak |
be above v.
|
|
50 |
Phrasals |
daha yüksek durumda olmak |
be above v.
|
|
51 |
Phrasals |
daha yüksek bir pozisyonda olmak |
be above v.
|
|
52 |
Phrasals |
daha yüksek bir mevkide olmak |
be above v.
|
|
53 |
Phrasals |
daha yüksek bir standarda sahip olmak |
be above v.
|
|
54 |
Phrasals |
(kuzeyde/daha yüksek bir yerde) bir yeri ziyaret etmek |
drop up (some place) v.
|
|
55 |
Phrasals |
daha yüksek sesle konuşarak birinin sesini/konuşmasını bastırmak |
talk down v.
|
|
56 |
Phrasals |
birini daha yüksek veya kuzeyde bir yere götürmek |
drive someone up v.
|
|
57 |
Phrasals |
bir aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek |
drive up v.
|
|
58 |
Phrasals |
bir araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek |
drive up v.
|
|
59 |
Phrasals |
aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek |
drive up v.
|
|
60 |
Phrasals |
araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek |
drive up v.
|
|
61 |
Phrasals |
daha yüksek konumdaki bir yere getirmek |
bring up v.
|
|
62 |
Phrasals |
daha yüksek bir yere uçmak |
fly up to v.
|
|
63 |
Phrasals |
daha yüksek bir tondan şarkı söylemek |
sing up v.
|
|
64 |
Phrasals |
bir notayı, şarkıyı, parçayı daha yüksek bir oktavdan söylemek |
sing up v.
|
|
65 |
Phrasals |
daha yüksek sesle şarkı söylemek |
sing up v.
|
|
Phrases |
|
66 |
Phrases |
biraz daha yüksek (ses) |
a little bit louder n.
|
|
67 |
Phrases |
daha yüksek miktarlarda |
in larger amounts expr.
|
|
68 |
Phrases |
daha yüksek miktarlarda |
in larger quantities expr.
|
|
69 |
Phrases |
olma ihtimali olmama ihtimalinden daha yüksek |
more likely than not expr.
|
|
Idioms |
|
70 |
Idioms |
daha yüksek bir yaşam seviyesine ulaşmak |
come up in the world v.
|
|
71 |
Idioms |
(bir kimseden) daha yüksek beklentileri olmak |
think better of v.
|
|
72 |
Idioms |
(bir şeyi) bir üst/daha yüksek seviyeye taşımak |
bring (something) to the next level v.
|
|
73 |
Idioms |
daha yüksek bir performans seviyesine çıkmak/ulaşmak |
find another gear v.
|
|
|
74 |
Idioms |
daha yüksek bir enerjiyle/azimle çalışmak |
step (it) up a gear v.
|
|
75 |
Idioms |
ortalamadan daha iyi/yüksek/fazla |
ahead of the curve adj.
|
|
76 |
Idioms |
birinden daha yüksek pozisyona/pozisyonda |
over somebody’s head adj.
|
|
77 |
Idioms |
(birinin) kazanma şansı/olasılığı daha yüksek |
the cards are stacked in favor of (someone or something) expr.
|
|
78 |
Idioms |
(birinin) kazanma şansı/olasılığı daha yüksek |
the odds are stacked in favor of somebody/something expr.
|
|
Speaking |
|
79 |
Speaking |
biraz daha yüksek sesli |
a little louder expr.
|
|
80 |
Speaking |
daha yüksek sesle söyleyebilir misiniz? |
could you say that louder? expr.
|
|
81 |
Speaking |
lütfen daha yüksek sesle konuşur musunuz? |
could you speak louder please? expr.
|
|
82 |
Speaking |
öğretmenlikte yılda kazandığım en yüksek kazancın daha fazlasını şimdi bir ayda kazanıyorum |
I make more in a month now than I did in my best year as a teacher expr.
|
|
83 |
Speaking |
lütfen daha yüksek sesle konuşur musun? |
could you speak louder please? expr.
|
|
84 |
Speaking |
daha yüksek sesle |
louder expr.
|
|
85 |
Speaking |
sıcaklık biraz daha yüksek |
the temperature is a bit higher expr.
|
|
Trade/Economic |
|
86 |
Trade/Economic |
belli bir yenilik veya buluş dolayısıyla aynı emek miktarının kullanılmasıyla daha yüksek bir üretim elde edilmesi |
labor saving technological progress n.
|
|
87 |
Trade/Economic |
banka hesabı bakiyesinden daha yüksek meblağda olan bir banka çekinin ödenmesinin onaylanması |
over-certification n.
|
|
88 |
Trade/Economic |
bazı düşük maliyetli malların gerçek değerinden daha yüksek gümrük değer tespiti |
minimum valuation n.
|
|
89 |
Trade/Economic |
banka hesabı bakiyesinden daha yüksek meblağda olan bir banka çekinin ödenmesinin onaylanması |
overcertification n.
|
|
90 |
Trade/Economic |
bir yabancı paranın vadeli piyasa kurunun anında teslim kurundan daha yüksek olması |
forward premium n.
|
|
91 |
Trade/Economic |
bir malın bugünkü fiyatının ileri tarihteki fiyatından daha yüksek olması durumu |
backwardation n.
|
|
92 |
Trade/Economic |
daha yüksek ücretlerle başka kuruluşlardan işçi çekme |
labor piracy n.
|
|
93 |
Trade/Economic |
daha yüksek teklif |
higher bid n.
|
|
94 |
Trade/Economic |
enflasyonun etkisi ile yükümlülerin gelir vergisi açısından daha yüksek gelir dilimlerine girmeleri |
bracket creep n.
|
|
95 |
Trade/Economic |
kanuni orandan daha yüksek faiz talep eden |
loan shark n.
|
|
96 |
Trade/Economic |
kredi notu iyi olmayan kişilerin birincil piyasa yerine faiz oranı diğerlerine göre daha yüksek bir imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü |
sub prime n.
|
|
97 |
Trade/Economic |
kredi notu iyi olmayan kişilerin birincil piyasa yerine faiz oranı diğerlerine göre daha yüksek bir imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü |
subprime n.
|
|
98 |
Trade/Economic |
markanın değerini yükselterek aynı hizmeti daha yüksek fiyata satma |
premium price n.
|
|
99 |
Trade/Economic |
önceki taksitlerden daha yüksek olan son kredi taksidi |
balloon payment n.
|
|
100 |
Trade/Economic |
sermayenin verimliliğini emeğinkinden daha yüksek oranda artıran teknik gelişme |
labor saving technological progress n.
|
|
101 |
Trade/Economic |
(daha) yüksek getirili finansal varlıklar |
higher-yielding financial assets n.
|
|
102 |
Trade/Economic |
daha yüksek fiyat |
higher rate [uk] n.
|
|
103 |
Trade/Economic |
banka hesabı bakiyesinden daha yüksek meblağda olan bir banka çekinin ödenmesini onaylamak |
overcertify v.
|
|
104 |
Trade/Economic |
birinden daha yüksek teklif vermek |
outbid v.
|
|
105 |
Trade/Economic |
daha yüksek bir değer vermek |
upvalue v.
|
|
106 |
Trade/Economic |
(daha yüksek değere sahip atılmış bir üründen) daha düşük değerli ürün yaratmak |
downcycle v.
|
|
107 |
Trade/Economic |
(daha yüksek kazanç sağlamak için) çok sayıda kısa pozisyon açmak |
squeeze the shorts v.
|
|
108 |
Trade/Economic |
davayı daha yüksek bir mahkemeye temyiz eden |
appellant adj.
|
|
109 |
Trade/Economic |
aşağıdaki tutarlardan daha yüksek olanını aşan |
represents more than the greater of expr.
|
|
110 |
Trade/Economic |
başa baş değerinden daha yüksek |
above par expr.
|
|
Law |
|
111 |
Law |
bir başkasının belirli bir sınırdan daha yüksek bina inşa etmesini sınırlama hakkı |
altius non tollendi n.
|
|
112 |
Law |
bir malın kasadaki fiyatının raftaki fiyatından daha yüksek olması |
scanner fraud n.
|
|
113 |
Law |
daha yüksek mahkeme |
higher tribunal n.
|
|
114 |
Law |
davayı daha yüksek bir mahkemeye götüren |
appellant n.
|
|
115 |
Law |
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması |
forestalling n.
|
|
116 |
Law |
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması |
regrating n.
|
|
117 |
Law |
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması |
engrossing n.
|
|
118 |
Law |
yüksek sınıftan bir erkeğin daha aşağı sınıftan bir kadınla evlenmesi |
morganatic marriage n.
|
|
119 |
Law |
açık artırmada en yüksek teklifi verenin daha iyi bir teklifte bulunamaması nedeniyle satışın bir sonraki en yüksek teklif yapana devri |
devolution [scotland] n.
|
|
120 |
Law |
(ingiltere'de) daha önce yüksek mahkemede veya nısfet mahkemesinde avukatlık yapması kabul edilmiş kimse |
solicitor n.
|
|
121 |
Law |
daha yüksek bir mahkemeye götürmek |
appeal v.
|
|
Politics |
|
122 |
Politics |
daha yüksek rütbeli bir amiri olmayan feodal mevki |
alod n.
|
|
123 |
Politics |
daha yüksek emekli maaşı vaadiyle oy toplamak |
pensioneer [uk] v.
|
|
Tourism |
|
124 |
Tourism |
yolcuların parasını ödedikleri standarttan daha yüksek bir sınıfa geçirilmeleri |
upgrade n.
|
|
125 |
Tourism |
seyahat planındaki ücretin varış noktasındakinden daha yüksek olduğu yer |
hip (higher intermediate point) abrev.
|
|
Technical |
|
126 |
Technical |
tüplü dalışlarda kullanılan, atmosferdeki havadan daha yüksek oranda oksijene sahip hava |
nitrox n.
|
|
127 |
Technical |
çok daha yüksek seviyelerde yapılan örnekleme |
oversampling n.
|
|
128 |
Technical |
standart ekipmana göre daha kompakt olarak tek ünite halinde tasarlanmış yüksek duyarlılıklı ses ekipmanı seti |
midi system n.
|
|
129 |
Technical |
benzer uzunluktaki başka bir org düğmesinden bir oktav veya daha yüksek sesi olan |
harmonic adj.
|
|
130 |
Technical |
oktan sayısı düşük hızlarda test edildiğinde yüksek hızlara göre daha yüksek olan |
sensitive adj.
|
|
Computer |
|
131 |
Computer |
yüksek çözünürlüklü grafik modelini daha düşük çözünürlüklü ama uygun muadiliyle değiştirmek |
decimate v.
|
|
Electric |
|
132 |
Electric |
(devrede) daha yüksek potansiyelli noktayı gösteren |
positive adj.
|
|
Textile |
|
133 |
Textile |
boyun kısmı normalden daha yüksek olan |
high-necked adj.
|
|
Architecture |
|
134 |
Architecture |
(yüksek binalarda) üst bölümün daha geride durduğu mimari yapı |
set-back n.
|
|
Construction |
|
135 |
Construction |
yolun veya pistin dışının içinden daha yüksek olmasını sağlayan, merkezkaç kuvvetini azaltıcı eğim |
bank n.
|
|
Transportation |
|
136 |
Transportation |
daha yüksek sefer ücreti ödeyen yolcu sınıfı |
premium traffic n.
|
|
Aeronautic |
|
137 |
Aeronautic |
uçağın bir kanadının diğer kanada göre alçak ya da daha yüksek olduğu pozisyon |
bank n.
|
|
138 |
Aeronautic |
atmosferik basınçtan daha yüksek |
hyperbaric adj.
|
|
Mining |
|
139 |
Mining |
maden pompasının daha yüksek motor devrine ulaşmasını sağlayan dengeleme cihazı |
regenerator n.
|
|
140 |
Mining |
bayırda kullanılan bir ucu daha yüksek araba |
giraffe n.
|
|
Medical |
|
141 |
Medical |
yüksek teknoloji yerine daha doğal yöntemleri benimseyen tıbbı doğum yöntemi |
alternative birth n.
|
|
142 |
Medical |
yüksek teknoloji yerine daha doğal yöntemleri benimseyen tıbbı doğum yöntemi |
alternative birthing n.
|
|
143 |
Medical |
işitme hassasiyetinin artması sonucunda seslerin daha yüksek duyulması |
hyperacusis n.
|
|
144 |
Medical |
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması |
hyperlipoidemia n.
|
|
145 |
Medical |
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması |
hyperlipidemia n.
|
|
146 |
Medical |
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması |
hyperlipidaemia n.
|
|
147 |
Medical |
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması |
hyperlipoidaemia n.
|
|
Gastronomy |
|
148 |
Gastronomy |
genellikle karıştırılarak hazırlanan alkollü içeceklerde kullanılan, 190 derece ya da daha yüksek bir derecede damıtılmış etil alkol |
neutral spirits n.
|
|
149 |
Gastronomy |
yüksek kaliteli etlere göre daha çok yağsız kası ve daha az yağı bulunan (et) |
good adj.
|
|
Geometry |
|
150 |
Geometry |
üç veya daha yüksek boyutlu öklid uzayının geometrik objelerle doldurulması |
tiling n.
|
|
151 |
Geometry |
belirli bir eğriyle belirli bir noktadan teması aynı türdeki diğer eğrilerinkinden daha yüksek dereceli olan eğri |
osculatrix n.
|
|
152 |
Geometry |
çözümü için daha yüksek dereceli eğri gereken geometri problemi |
solid problem n.
|
|
Physics |
|
153 |
Physics |
bir fotonun, daha yüksek titreşimsel enerji düzeylerinde uyarılan moleküller tarafından elastik olmayan biçimde saçılması |
raman effect n.
|
|
154 |
Physics |
saydam, iletken olmayan sıvı ya da katı malzeme içerisinden ışık hızından daha yüksek bir hızda yüklü bir parçacık geçirilmesiyle oluşan ışıma |
cherenkov effect n.
|
|
155 |
Physics |
yüklü bir parçacığın bir ortamdaki ışık hızından daha yüksek bir hızda o ortamın içinden geçirilmesiyle üretilen elektromanyetik ışıma |
cherenkov radiation n.
|
|
156 |
Physics |
parçacığın kendinden daha yüksek potansiyelli bariyeri aşmasını açıklayan kuantum mekaniği prensibi |
tunneling n.
|
|
157 |
Physics |
düşük gerilim altında akan, ancak daha yüksek gerilim ve basınçlar altında kırılan newton tipi olmayan bir sıvı |
flubber n.
|
|
158 |
Physics |
spektral bandın daha yüksek frekansa değişmesiyle ilgili |
hypsochromic adj.
|
|
Chemistry |
|
159 |
Chemistry |
erime noktası asfalttan daha yüksek olan doğal, katı bir hidrokarbon |
asphaltite n.
|
|
160 |
Chemistry |
madeni para yapımında kullanılan, bakır gibi başka bir metalin daha yüksek oranda olduğu altın veya gümüş alaşımı |
billon n.
|
|
161 |
Chemistry |
bir solüsyonun başka bir solüsyondan daha yüksek osmotik basınca sahip olması |
hypertonicity n.
|
|
162 |
Chemistry |
organik olandan daha yüksek |
hyperorganic adj.
|
|
163 |
Chemistry |
frekansı referans sinyalinden daha yüksek (nükleer manyetik rezonans) |
downfield adj.
|
|
Biology |
|
164 |
Biology |
hayvan ve bitkilerin düşük formlardan daha yüksek formlara geçme gücüne sahip olduklarını ileri süren bir doktrin |
development theory n.
|
|
Botanic |
|
165 |
Botanic |
yüksek sıcaklıklarda daha iyi yetişen veya gelişen bitki |
thermophyte n.
|
|
Education |
|
166 |
Education |
öğrencileri daha yüksek düzeye ve büyük sorumluluklara hazırlamak için oluşturulmuş sınıf |
remove [brit] n.
|
|
167 |
Education |
öğrencileri daha yüksek bir kuruma hazırlayan seminer |
proseminary n.
|
|
Literature |
|
168 |
Literature |
bilim kurguda hayvanların zekasını daha yüksek düzeylere getirme |
uplifting n.
|
|
Linguistics |
|
169 |
Linguistics |
tonlu dillerdeki belirli kelimelerde bir tonun diğerinden daha yüksek olması |
upstep n.
|
|
170 |
Linguistics |
kelimede diğerinden daha yüksek olan (ton) |
upstepped adj.
|
|
171 |
Linguistics |
kelimede diğerinden daha yüksek olan (ton) |
upstepping adj.
|
|
Religious |
|
172 |
Religious |
din adamına daha yüksek bir rütbe verilen tören |
reordination n.
|
|
173 |
Religious |
(birine karşı) daha yüksek makamdan yaptırım uygulatmak |
postulate v.
|
|
Philosophy |
|
174 |
Philosophy |
bazı filozoflara göre yaşam, zihin, tanrı gibi daha yüksek varoluş seviyelerinin ortaya çıkmasında rol oynayan bir ilke |
nisus n.
|
|
Geology |
|
175 |
Geology |
potasyumdan daha yüksek oranda sodyum içeren, beyaz veya renksiz olabilen bir triklinik mineral |
anorthoclase n.
|
|
Military |
|
176 |
Military |
hedefe gönderilen nükleer bir silahın beklenen darbe ile fakat amaçlanandan daha yüksek bir irtifada infilak etmesi |
flare dud n.
|
|
177 |
Military |
kare flama gösterme ve daha yüksek komuta hakkına sahip kimse |
banneret n.
|
|
178 |
Military |
madalya kurdelesi üstüne ikinci bir ödülü veya daha yüksek bir sınıfı göstermek için takılan metal nişan |
cluster [us] n.
|
|
Sport |
|
179 |
Sport |
bir oyuncunun en yüksek skora veya iki veya daha fazla oyuncuya karşı oynadığı (golf oyunu) |
best-ball adj.
|
|
Card |
|
180 |
Card |
bazı poker türlerinde iki kör bahisten daha yüksek olanı |
big blind n.
|
|
181 |
Card |
rakibi daha yüksek teklif vermeye zorlayan teklif |
push n.
|
|
182 |
Card |
(daha yüksek koz kartı oynayarak) koz kartını yenmek |
overruff v.
|
|
183 |
Card |
(daha yüksek kart oynayarak) eli kazanmak |
overtake v.
|
|
184 |
Card |
(cinch oyununda) bir sonraki oyuncunun beş atarak puan alamayacağı şekilde daha yüksek kartla oynamak |
cinch v.
|
|
185 |
Card |
(öncekinden sonra) daha yüksek bir kart oynamak |
cover v.
|
|
186 |
Card |
(bir önceki karttan daha yüksek olmak |
cover v.
|
|
187 |
Card |
düşük bir kartın üstüne daha yüksek kart oynamak |
cover v.
|
|
188 |
Card |
(briçte) elinde daha yüksek kart varken daha düşük kartı oynamak |
duck v.
|
|
189 |
Card |
(briç) iki puan daha yüksek kart ile oynayarak rakibin lider olmasını engellemek |
finesse v.
|
|
190 |
Card |
(rakibi) daha yüksek ve riskli olabilecek bir teklife teşvik amacıyla teklif vermek |
push v.
|
|
191 |
Card |
(briçte deklarasyon) daha yüksek |
sufficient adj.
|
|
Wagering |
|
192 |
Wagering |
bahsi daha yüksek bir bahis ile karşılamak |
revie v.
|
|
Music |
|
193 |
Music |
bas viyoladan daha yüksek oktavlı viyola |
treble viol n.
|
|
194 |
Music |
bas viyoladan daha yüksek oktavlı viyola |
descant viol n.
|
|
195 |
Music |
tubaya benzeyen ancak daha yüksek perdeli ses veren bir pirinç enstrüman |
euphonium n.
|
|
196 |
Music |
alman flütünden daha yüksek oktav aralığına sahip ses çıkaran küçük flüt |
octave flute n.
|
|
197 |
Music |
normal flütten daha yüksek oktav aralığına sahip ses çıkaran küçük flüt |
octave flute n.
|
|
198 |
Music |
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi |
sesquialtera n.
|
|
199 |
Music |
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi |
sesquialter n.
|
|
200 |
Music |
sopranodan bir perde daha yüksek ses çıkaran bir müzik aleti |
sopranino n.
|
|
201 |
Music |
yazılı notlardan bir oktav daha yüksek veya daha düşük |
all' ottava adj.
|
|
202 |
Music |
yazılı notlardan bir oktav daha yüksek veya daha düşük |
ottava adj.
|
|
203 |
Music |
yazılı notalardan bir oktav daha yüksek/düşük |
all'ottava adj.
|
|
204 |
Music |
benzer uzunluktaki başka bir org düğmesinden bir oktav veya daha yüksek sesi olan |
harmonical adj.
|
|
205 |
Music |
daha yüksek sesli |
strepitoso adj.
|
|
206 |
Music |
yazılı notalardan bir oktav daha yüksek/düşük olacak şekilde |
all'ottava adv.
|
|
207 |
Music |
nispeten daha yüksek sesle (çalınarak) |
loudly adv.
|
|
208 |
Music |
(komut olarak) daha yüksek sesle |
strepitoso adv.
|
|
Cinema |
|
209 |
Cinema |
bilim kurguda hayvanların zekasını daha yüksek düzeylere getirme |
uplift n.
|
|
Archaic |
|
210 |
Archaic |
daha yüksek fiyata satmak |
outsell v.
|
|
211 |
Archaic |
bir tarafı daha yüksek olan |
lapsided adj.
|
|
Engineering |
|
212 |
Engineering |
(sinyali) daha yüksek değere getirmek |
peak v.
|
|
Ornithology |
|
213 |
Ornithology |
aniden daha yüksek bir yere uçmak |
flush v.
|
|
Slang |
|
214 |
Slang |
kadınlar için olan hizmet ya da ürünlerde uygulanan erkeklerinkine oranla daha yüksek fiyat |
pink tax n.
|
|